Love Affair: Upside Down

By mauvelibris

60.1K 3.8K 2.2K

Kötü günler geride kalmış, atlatılan onca şeyin ardından derin bir nefes vermişlerdi. Bu sefer çok daha güven... More

prolog
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
⭐Final

27.

1.3K 100 38
By mauvelibris

Keyifli okumalar!

Ha Neul⭐️

''Diana,''

Aynadan kendimi kontrol ettikten sonra konuşmaya devam ettim.

''Kaç gündür burada kalıyorum... Taehyung'u görmek sinirlerimi iyice bozuyor ve sen hamilesin... Yatıp dinlenemiyorsun benim yüzümden farkındayım. Jungkook'un nerede kaldığı belli değil hem. Evimde kalırım.''

Hala kararsız bakışlarıyla bana bakarken derin bir nefes verdi.

''O evdeyse ne yapacaksın?''

Bir süre duraksadım. Kendime yeni bir yol çizmeye çalışıyordum ve bu şu an, çok zor ilerleyen bir yoldu.

''Onu o zaman düşünürüm.'' dedim yüzümde emanet duran tebessümümle. ''Çok işim var hem.''

Kaşlarını çattı bu sefer Diana. Bir açıklama beklediği açıkça belli olduğu için yutkunup açıklamaya koyuldum.

''Jungkook dava açmayacak gibi gözüküyor. Boşanma davasını ben açacağım o yüzden.'' dedikten sonra bir iç çektim. ''Ev ona kalırsa, kendime yeni bir ev bakarım. Belki yeni bir iş bulurum, bilmiyorum. Şimdilik tek işim dava açmak.''

Derin bir nefes verirken kafa salladı Diana. Ona doğru ilerleyip sımsıkı sarıldık bir süre. Üç gece burada kalmıştım ve bana çok yardımcı olmuştu. Hala hiçbir şey etkisini yitirmemişti, acıyı ilk anki gibi taptaze yaşıyordum ama Diana sayesinde en azından bir şeyler düşünecek kıvama gelmiştim. Boşanma davasını açmak gelmişti aklıma mesela. Bir an önce boşanmazsam, çok daha zor olurdu.

Diana'dan ayrılırken, ''Teşekkür ederim, Diana. Her şey için.'' dedim.

Gülümsedi. ''Her zaman.'' dedikten sonra devam etti. ''Beni habersiz bırakma. Kendini kötü hissettiğin an beni ara ya da buraya gel. Zaten ben seni sık sık arayacağım.''

Kafamı salladım. Ceketimi düzeltip odadan çıktıktan sonra aşağı indim. Diana kapıyı açtıktan sonra ona tekrar defalarca kez teşekkür etme işini bitirip çıkacaktım ki, kapı sesini duyup gelen Taehyung yüzünden durmuştum.

''Ha Neul-ah?'' diye seslendiğinde ona döndüm. ''Gidiyor musun? Neden?''

''Gidiyorum.'' dedim. ''Jungkook'un evde olmadığını söylemedin mi? Evime gidiyorum.''

''Tamam ama...'' dedikten sonra oflayıp devam etti. ''Ha Neul, kaç kez açıklama yapmak istedim, senin iyiliğin için yaptığım şey yüzünden bana böyle hep küs mü kalacaksın?''

''Aynı konuşmaları yapmak istemiyorum, Taehyung-ah. Basit bir şey değil. Bunu kabul edemiyorum.'' dedim bıkkınlıkla.

''Taehyung, tamam...'' diyerek durdurdu Diana. ''Bunları sonra konuşup halledebiliriz.''

''Görüşürüz, Diana.'' dedikten sonra kendimi dışarı attım.

Ceketimin cebine ellerimi sokup yürümeye başladığımda derin bir nefes verdim. Üç gün önce buraya yanıma hiçbir şey almadan gelmiştim. Şu an üstümde Diana'nın kıyafetlerinden vardı ve elimde yalnızca buraya geldiğim gün olan kıyafetlerimin bulunduğu bir karton poşet. Darmadağınık gözüküyordum. Hiçbir şeyim düzenli gelmiyordu ve bulunduğum ortama sığamıyordum. Duvarlar üstüme geliyordu, tam anlamıyla üstüme geldiklerini hissediyordum. Aralarında sıkışıp kalmışım gibi nefessiz kalıyordum. Artık düzenli bir hayatım yokmuş gibi geliyordu. Yakında hayatımdan tamamen çıkacak olan kocam neredeydi bilmiyordum, ev ne haldeydi bilmiyorum. Hiçbir şeyi bilmiyordum ve her şey bana çok yabancı geliyordu.

Jungkook olmadan... O olmadan nasıl ilerlerim hiçbir fikrim yoktu. Bir gün eğer, böyle geri dönüşü olmayan bir şekilde ayrılacağımızı bilseydim... Sırasına oturdum diye bana huysuzlandığı gün yüzüne bakmadan ondan en uzağa oturur ve bir daha asla Jungkook ile ilgili şeylere bulaşmazdım. Asla ayrılmayacağız diye düşünüp kendimi ona böylesine alıştırmazdım. Boğazımdaki yumru bir türlü gitmiyordu. Kalbimin üstünde bir ağırlık vardı. Ondan öncesini zihnimden silmiş gibiydim. Jungkook yokken... Ben ne yapıyordum?

Yanaklarımdan düşen yaşları elimin tersiyle silip eve ulaştığımda kapıyı baştan aşağıya inceledim. İçeri girmek çok zor geliyordu. Bizim evimizdi. Gün içinde ne yaşarsam yaşayayım, Jungkook ile huzur bulduğum o güzel evimdi.

Anahtarı cebimden çıkarıp kapıyı açtıktan sonra yavaşça kapattım. Yavaş adımlarımı salona yönlendirdiğimde onun öncesinde bulunan mutfağa baktım. Zihnime dolan görüntülerle gözlerim dolarken silkelenip ilerlemeye başladım. Bir şeylerle uğraşan Jungkook ve onu hayranlıkla izleyen bir ben yoktum.

Salona adım attığımdaysa dağılmış olması beni şaşırtırken salonu baştan aşağı inceledim. Televizyon artık yerdeydi, sehpa fırlatılmış olmalıydı ki, üstündekilerle birlikte yere saçılmıştı. Duvardaki ve ünitedeki fotoğrafların hepsi yerdeydi.

Evde olup olmadığını merak ettiğimden aceleyle yukarı çıktığımda odaların hepsini kontrol ettim. En son yatak odamıza girdiğimde üstü biraz bozulmuş yatağın üstünde bir tane fotoğraf vardı. Jungkook ve benim fotoğrafımdı. Jungkook evde değildi, nerede olduğunu bilmiyordum ama ben gittikten sonra evde ne yaptığını bir bir izlemiş gibiydim.

Birbirimizle dip dibe olduğumuz fotoğrafı incelerken derin bir iç çektim. Biraz daha fotoğrafa bakarsam, Jungkook'u arayıp eve gelmesini söyleyecektim. Eğer biraz daha oturup hiçbir şey yapmazsam, onu affedecektim. Bunların gerçekleşmemesi gerekiyordu. Onu kesin bir şekilde hayatımdan atmak zorundaydım.

Kendime bunu tekrarladığımda fotoğrafı yatağa sert bir şekilde bırakıp telefonumu bulmaya koyuldum. Aceleci bir şekilde telefonumu bulduktan sonra banka ile iş birliğinde olan hukuk bürosunun numarasını tuşladım. Telefonu hırs içinde kulağıma yasladığımda gözlerimden akan yaşları siliyordum.

Telefona bağladıkları avukat ile uzunca konuşup derdimi iyice anlattıktan sonra ona teklif ettiğim miktarı beğenmiş olacak ki avukatım olmayı hemen kabul etmişti.

''Davayı hemen açmak istiyorum. Tebligatı hemen ulaştırabilir misiniz?'' dedim sabırsızlıkla.

''İsterseniz her şeyi birlikte hazırlayalım ve Davalı Jeon Jungkook'un tüm iletişim bilgilerini, adresini teyit ettikten sonra tebligatı gönderelim.''

Eğer bunlarla uğraşacak vaktim olsa tebligatı telefondan hazırlatır mıydım?

''Hayır,'' dedim derin bir nefes bırakırken. ''Size vereceğim tüm iletişim bilgilerine ve adreslere tebligatı göndermenizi isteyeceğim.''

''Ha Neul-ssi, imzanız gerekiyor.'' dediğinde derin bir nefes aldım. Doğru ya...

''Peki hemen görüşsek olur mu?'' dediğimde cevap verdi hemen.

''Tabii, tabii olur. Bana ev adresinizi verin.'' dediğinde adresi verip telefonu kapatmıştık.

Birkaç saat içinde kadın gelmiş ve birlikte tebligatı hazırlayıp Jungkook'a ulaşabileceği tüm bilgileri vermiştim.

Kadın gittikten sonra dağılmış salona elimi bile sürmeyip odaya çıkmıştım. Yatakta yatmak çok zor geliyordu bu yüzden yatakla paralel duran koltuğa oturdum ve camdan dışarı bakmaya başladım. Jungkook bir an önce onaylarsa iyi olurdu. Bu iş bitsin istiyordum, yıllardır bir türlü ayrılmayı becerememiş iki insan olsak da bu seferki çok farklıydı... Bu sefer öfkem dinmezdi, dinse bile güvenemezdim. Ona eskisi gibi bakamazdım. Kalbim çok kırıktı. Öfke bir yana, bu sefer çok kırgındım. Bu hale gelmemize sebep olduğu için çok kırgındım, ondan ayrılmak zorunda bıraktığı için çok kırgındım ve benim onunla, bizimle ilgili hayallerimi yıktığı için çok kırgındım. Bu kırgınlığın düzelmesi mümkün değildi. Kalbimde büyük bir boşlukla yaşamak zorunda kalacak olmama rağmen onu affedemezdim.

Cebimde titreyen telefonu aceleyle çıkardığımda avukatın olumsuz bir şey söylemek için aradığını düşünmüştüm fakat arayan Diana'ydı. Rahatlamıştım.

''Bebeğim,'' dedi. ''İyi misin?''

''İyiyim.'' dedim. ''Evimdeyim ve o yok. Neden kötü olayım ki?'' sesim pek neşeli çıkmayı becerememişti....

''Ha Neul... Neden gittin ki?'' diyerek huysuzlandı. ''Ne güzel yeniden birlikte kalıyorduk.''

Gülümsedim. ''Aishhh... Sanki bir daha hiç gelmeyeceğim. Canım sıkılır benim hemen. İki güne sizdeyim.''

Derin bir nefes verdi. ''Böyle çok şey gibi hissediyorum...''

''Düzenimiz bozulmuş gibi?'' diyerek tamamlamıştım.

''Evet, aynen öyle...'' dediğinde ofladım.

''Diana, düzen falan bozulmadı.'' dedim. Kendimi ikna etmeye çalışıyordum. ''Hallolacak bir şekilde. Hamileliğinle ilgilen, yeğenime bir şeyler olacak.''

''Aishhh...'' diyerek söylendi sıkıntıyla.

Biraz daha Diana ile konuştuktan sonra telefonu kapattım fakat yapacağım hiçbir şey yoktu. Öylece oturuyordum ve odayı izliyordum. Her şeyin hallolması o kadar kolay değildi. Bunun farkında olmak, en kötüsüydü.



Jungkook

''Jungkook-ssi,''

Kafamı kaldırıp prova odasından çıkmak üzere olan Solji'ye baktım.

''Programın bugün dolu değil diye duydum. Neden toparlanmıyorsun?''

Ayaklanırken konuştum. ''Biraz işlerim var, noona. Görüşürüz.'' diyerek önünde eğildim.

Şirketin karşı binasında idol yurdu bulunduğu için oradan kendime bir yer ayarlayabilirim diye düşünüyordum. Üç gece üst üste farklı mekanlarda sabahlamıştım ve uyuyamasam bile uzanma ihtiyacı duymaya başlamıştım.

Önce yurttakilerle görüşüp izin almaya çalışacaktım. Aşağı kata inmek için asansöre bindim bu sebeple. Sırtımı aynaya yaslarken katların yandığı küçük ekrana bakıyordum.

Kesik kesik uykularla duruyordum. Kendimde değil gibiydim. Tüm bu yaşananların gerçekliğini sorguluyordum. Delirmeme çok az kalmış gibi hissediyordum, gerçek anlamda. Ha Neul'ü çok özlemiştim. İhtiyacım vardı, en çok ona ihtiyacım vardı. Parmak uçlarıma kadar canım yanıyor gibiydi. Kaç gün geçmişti... Onu göremiyordum, sarılamıyordum, öpemiyordum... Onunla aynı ortamda bulunamıyordum bile. Suçlusu bendim. Tüm bunların suçlusu bendim. Her şey çok güzel giderken mahveden bendim. Kendimi ömrümün sonuna dek affetmeyecektim. Kendi kendimi bitirmiştim resmen, asla affetmeyecektim hem de.

Dağılmıştım. Şirkete her girişimde insanlar bana ölümcül bir hastalığa yakalanmışım gibi bakıyordu. Berbat görünüyordum. Hiçbir şey anlamlı gelmiyordu ki... Ha Neul gitmişti ve benim için her şey bitmişti.

Asansörün kapısı açılmadan önce yaraladığım elimi kontrol ettim. Ha Neul gittikten sonra ne yapacağımı bilememiştim... Saatlerce ağlamış sonrasında bağıra çağıra evi mahvetmiştim. Elimi de yaralamıştım böylelikle.

Yürümeye başladığımda tam dışarı çıkacaktım ki girişte duran kız bana seslendi.

''Jungkook-ssi!''

Yorgun bir şekilde ona döndüm ve ayaklandığı yerde durduğundan ona ilerledim. Elindeki zarfı bana uzatıyordu.

''Bu size geldi.'' dediğinde uzattığı zarfı alıp kaşlarımı çattım.

Merak ettiğim için aceleyle zarfı yırtıp içindeki kağıdı çıkardım. İçime doğan kötü hislerle beraber kağıdı düzleştirip okumaya başladım.

Davacı Jeon Ha Neul - Davalı Jeon Jungkook.

Alt alta yazan isimleri okuduğumda dengemi kaybetmiş ve tutunma ihtiyacı duymuştum. Devamını okuduğumda hızlanan kalp atışlarım, kalp krizi geçirecekmişim gibi hissetmeme sebep oluyordu.

Acele bir şekilde şirketten çıkıp arabaya bindiğimde elimdeki kağıdı yan koltuğa bırakıp arabayı çalıştırdım. Ellerim, tüm vücudum titriyordu. Bu kağıdı nasıl imzalayacaktım? Nasıl boşanacaktık? Bu kadar kolay kabullenmem imkansızdı. Zaten ayrıldığımızı kesin bir dille söylemişti bana, bunu kaldıramamıştım daha. Hayatımdan tamamen çıkıp gitmesi, beni ne hale sokardı?

''Hayır, hayır, hayır...'' derken telefondan Taehyung'un ismini bulup çalışını dinledim. Açmayınca bu sefer Diana'yı aramıştım. Tanrıya şükürler olsun ki açmıştı.

''Diana!'' dedim yüksek sesle ve büyük bir panikle.

''Ha Neul orada mı?'' diye sordum. İçimdeki korku büyüyordu. Onu bulup konuşmalıydım, bir an önce.

''Hayır, Jungkook. Neden soruyorsun?'' dedi.

''Onu bulmam lazım. Lütfen... Nerede olduğunu söyle.'' dedim çaresizce.

''Ne yapacaksın, Jungkook? Ha Neul'ün seni görmek istediğini sanmıyorum.'' dediğinde yine ve yine ağladığımı fark etmiştim.

''Diana...'' dedim titreyen sesimle. ''Lütfen.... Nerede olduğunu söyle.''

Diana bir süre sessiz kalmıştı. Söylemesini beklemek, dakikalar değil de yıllar geçmiş gibi hissettiriyordu.

''Eve gitti, Jungkook.'' dedi bıkkınlıkla. ''Şimdi ne yapacağını söyle.''

Cevap vermeyip suratına kapattığımda Taehyung ve Diana'nın defalarca aramasını umursamadan gaza bastım. Beynimde sadece Ha Neul'ün görüntüsü vardı. Tüm bunları boşverip yeniden kollarımın arasına girmesini diliyordum. Ha Neul olmadan mahvolurdum. Dönüştüğüm insan, Ha Neul sayesinde olmuştu. Sahip olduğum her şeye Ha Neul sayesinde sahip olmuştum. Aşka, huzur dolu bir eve, güven duygusuna ve sahip olduğum dostluklara. Hepsi Ha Neul sayesindeydi. Benim ilk ve son aşkımdı, en güzel anılara sahip olmama sebep olan insandı. Bana bir sürü şey öğreten sevgilimdi. Hayatımdan çıkabileceğini nasıl düşünüyordu?

Çok pişmandım. Bunu nasıl sözcüklere dökebilirim bilmiyordum. Pişmanlığımı nasıl anlatabilirim bilmiyordum. Ha Neul'ün gözyaşı akıtmasından nefret ederken sebebi ben olmak, kendimden daha çok nefret etmeme sebep oluyordu.

Evin önünde büyük bir frenle durduğumda arabadan aceleyle inip kapıya koştum. Kağıdı almayı ihmal etmemiştim tabii ki. Zile art arda basıp kapıya birkaç kez vurdum. Korkacaktı büyük ihtimalle ama bu şu an umurumda değildi. Bir an önce onu görmem gerekiyordu.

Tahmin ettiğim gibi endişeli gözlerle kapıyı açmıştı Ha Neul. Onu görmemle birlikte kalp atışlarım hızlanırken beklemediğim bir şekilde gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Özlemden vücudum ağrıyor gibiydi.

''Ha Neul...'' dedim sesim titrerken. ''Ha Neul...'' diyerek tekrarladım. Hıçkırıklara boğulmuştum, kelimeleri bulamıyordum.

Kağıdı Ha Neul'e uzatmakla yetinmiştim. Kafamı öne eğerek ağlamaya devam ettiğimde vücudum sarsılıyordu.

Kağıdı elimden alıp sessizce beni izledikten sonra zar zor kendimi durdurup kafamı kaldırmıştım.

''Ha Neul, ben bunu imzalayamam...'' dedim. ''Boşanmak istemiyorum.''

''Ne olmasını bekliyorsun?'' dedi. İfadesi dümdüzdü. Öylece bana bakıyordu. ''Seni affetmemi falan mı bekledin? Biz ayrıldık, Jungkook. Bu resmî olanı sadece.''

Hiçbir şey söyleyemiyordum ki, ben hatalıydım. Suçluydum. Affetmesini bile söyleyemiyordum. Gözlerime bakıp ne hissettiğimi anlasın istiyordum sadece. Ne kadar pişman olduğumu, nasıl acı içinde olduğumu...

''Jungkook...'' dedi. Sesi daha yumuşak çıkmıştı. ''Zorlaştırma bunu.''

''Gerçekten ayrılmak mı istiyorsun?'' dedim. ''Ha Neul... Boşandıktan sonra ne olacak? Her şey daha mı güzel olacak? Bırak sana kendimi affettireyim.''

''Jungkook!'' dedi ve elime kağıdı tutuşturdu. ''Seni asla, hiçbir şekilde, hiçbir koşulda affetmeyeceğim. Bunu imzala ve bir an önce boşanalım.''

Bir adım geri çekildi. Kapıyı kapatmak üzere yavaşça ilerlettiğinde dolu gözlerle ona bakıyordum.

Daha sonra onay vermek zorunda kalacağımı bilmeme rağmen kağıdı yırtıp atıp arabaya ilerlemiştim.

Çok çaresiz hissediyordum ve yapacak hiçbir şeyim yoktu. Bu durumdan kurtulmak istiyordum. Ha Neul vazgeçmeliydi... Boşanmamızın ne kadar berbat bir şey olduğunu görmüyor muydu?

Arabayı bu sefer Taehyung ve Diana'nın evine sürdüğümde söyleyeceklerimi toparlamaya çalışıyordum. Başlarına bu kadar bela olmamalıydım ama başka kimsem yoktu.

Kapıyı çaldığımda açmalarını beklerken elimdeki kağıda bakıyordum öylece. Sonunda Diana ve Taehyung birlikte kapıyı açtığında titreyen elimle beraber kağıdı gösterdim.

''Yardım edin...'' dedim. ''Lütfen yardım edin. Ha Neul'ü ikna edin!''

Taehyung kağıdı alıp okumaya başladığında Diana da bakmaya çalışıyordu.

Berbat bir durumdaydım. Ha Neul'ü sonsuza dek kaybetmek istemiyordum.

~~~



Eveeet,

Sonlara yaklaşmış bulunuyoruz...

Yorumlarınızı esirgemeyin. Öptük😘

Continue Reading

You'll Also Like

187K 19.2K 32
jeongguk: hep hüzünlü şarkılar söylüyorsun jeongguk: sanırım pek mutlu değilsin. (Görüldü ✔️✔️) ancillulaa [2019] ✓
2.5K 174 7
Acımasız, kalpsiz ve duygusuz olarak nitelendiren bir Tanrı'ydı Hades. Bir gün yeryüzüne çıkar ve Zeus ile Demeter'in kızı olan Kore'yi görür. İlk gö...
136K 8.4K 25
yoojin.kim_: Ya sen en mükemmel arkadaşsın biliyorsun değil mi?😘☺️ ...... pjm95: Evet. Sende öyle... En mükemmel arkadaş...🙂 *KİTAP YETİŞKİN İÇER...
47.7K 2.5K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?