Love Affair: Upside Down

By mauvelibris

60.6K 3.8K 2.3K

Kötü günler geride kalmış, atlatılan onca şeyin ardından derin bir nefes vermişlerdi. Bu sefer çok daha güven... More

prolog
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
⭐Final

25.

1.3K 114 47
By mauvelibris

Keyifli okumalar!


Ha Neul ⭐️

Sehpanın üstündeki çikolatalı kekten elime alıp diğeriyle kumandayı tutarken kaşlarımı çattım. Jungkook sabah kısa bir işi olduğunu söyleyip çıkmıştı ama uzun bir süre olmuştu. Merak etmeye başlıyordum.

Sonunda aramız gerçekten iyi gibiydi. Hala eskisi değildik ama yavaş yavaş düzeliyorduk. Bazen yüzündeki tebessümle suratıma dalıyordu ve öylece beni izliyordu. Bu bile eskisi gibi olacağımıza dair bana bir umut ışığıydı.

Televizyon kanallarını sırasıyla geçerken kapının çalmasıyla elimdeki kumandayı hızlıca bıraktım ve koşar adımlarla kapıya doğru ilerledim. Sonunda içim rahatlamış bir şekilde, yüzümdeki büyük gülümsemeyle kapıyı açtığımda beklediğim kişiyi göremememin verdiği bozulma eşliğinde omuzlarım düşmüştü.

''Namjoon?''

Yüzünde anlamadığım bir ifadeyle bana bakarken neden buraya gelmiş olduğunu sorguluyordum. Cidden buraya neden gelmişti ki? Çok anlamsızdı.

''Neden geldiğini sorsam kabalık mı etmiş olurum?'' dedim yüzümdeki hafif gülümsemeyle.

''İçeri girebilir miyim, Ha Neul?'' derken sabırsız görünüyordu. ''Sana göstermek istediğim bir şey var.''

Aceleciliği karşısında bir hayli şaşırırken cevap vermeyi unuttuğum aklıma gelince kafamı salladım hızla ve yana doğru çekildim içeri geçsin diye.

O salona ilerlerken peşinden kapıyı kapatıp salona girmiştim ben de. Az önce oturduğum uzun koltuğa oturduğunda televizyonu kapatıp tepesinde dikildim.

''Ne içmek istersin?'' diye sorduğumda telefonundan gözlerini çekip kafasını sağa sola salladı hızla. Elleri titriyordu ve fotoğrafları büyük bir hızla geçiyordu.

''Bir şey istemiyorum. Gel otur lütfen.'' dediğinde sabırsızlığı beni o kadar meraklandırmıştı ki yanına oturmuştum hemen.

''Sana bunu göstermek zorunda kalmak istemezdim...'' derken dikkatle bana bakıyordu. ''Özür dilerim, Ha Neul ama bunu bilmen gerekiyordu.''

''Neyi, Namjoon?'' dediğimde gülümsemeye çalışıyordum hala. Beni korkutuyordu.

Ekranının parlaklığını açıp videoyu da açtıktan sonra elime tutuşturdu. Garip bir ifadeyle ona baktıktan sonra gözlerimi ekrana indirdim ve videoyu pür dikkat izlemeye başladım.

İlk başta fark ettiğim şey ile kalp atışlarım hızlanırken emin olmak adına ekranı kaldırdım. Videonun başında arkası dönükken bile tanıdığım eşim Jeon Jungkook ve tek beden gibi gözüktüğü bir kadın.....?

Başıma ağrılar girmeye başlamıştı, gördüklerimi algılamakta büyük bir zorluk çekiyordum ve ellerim büyük bir zangırtıyla titrerken daha başını izlediğim videoyu izlemeye çalışıyordum.

Gözlerim bir anlığına Namjoon'un suratına çıktığında bana çekingen bir şekilde bakıyordu.

Tanımadığım kadını kucağına yerleştiren Jungkook, onu öpüyordu ve o kadının onu öpmesine izin veriyordu. Görüntüleri algılamak yeterince zorken birbirleri ile yaptıkları kirli konuşmaları, öpüşmelerinin arasındaki flörtöz bakışları kalbimi resmen eziyordu.

Videonun sonuna kadar birbirleriyle olan samimiyetleri içeri giren Taehyung sayesinde sona eriyordu ve video burada bitiyordu.

Taehyung buna şahit mi olmuştu?

Göğsüm sıkışıyordu ve ben nefes almakta zorlandığımı hissediyordum. İçim çıkana dek ağlamak istiyordum, saatlerce ağlamak istiyordum. Bana bunu nasıl yapardı? İnanmak istemiyordum. Videodakinin Jungkook olduğuna, kavga ettiğimiz gecede soluğu başka bir kadının kollarında aldığına inanmak istemiyordum.

''Tekrar..... Özür dilerim, Ha Neul.'' derken ayaklandı Namjoon fakat ona dönüp bakmamıştım bile. Gözüm bitmiş videonun üstündeydi.

Günlerdir beni affetmesi için neler yapıyordum.... Bana bir kez baksın, bir kez gülümsesin diye umut ederek günlerimi geçiriyordum. Beni aldatmıştı öyle mi?

Boşta kalan elim kalbimin üzerine giderken daha fazla kendimi tutamamış ve ağlamaya başlamıştım. Hıçkırıklarım birbirine girerken videoyu yeniden başlatmıştım. Bunu kendime neden yapıyordum bilmiyordum ama birinin tüm bunların yalan olduğunu söylemesini bekliyordum. Videodaki kişinin Jungkook olmadığını söylesin istiyordum. O benim lisede tanıdığım çocuktu. Çok özel bir bağ kurduğum o çocuktu hala. Sevgilimdi, arkadaşımdı, eşim, içimdeki çocuğun dışarı çıkarmamı sağlayan insandı o. Jungkook bunu yapmış olamazdı.

Namjoon'un yanımdan usulca gittiğini hissettikten yaklaşık beş dakika sonra salonda bir başkasının varlığını duyumsamıştım. Kim olduğunu bildiğim için kızarmış ve yanmakta olan gözlerimi ona çıkarıp ayağa kalkmıştım aynı anda. Dolu gözlerle beni izliyordu.

''Ha Neul-''

Konuşmasına fırsat vermemiştim.

''Kim olduğunu hatırlamış olmalısın,'' dedim gözyaşlarım akarken. Bu videoda duyduğum, ''Kim olduğumu hatırlamak istiyorum.'' cümlesine bir göndermeydi. Anlamış olacak ki kafasını eğmişti.

Yaşantımızdan rahatsız mı demek oluyordu bu? Benimle evli olmaktan mı rahatsızdı? Öyle olmalı ki, eski halini özlüyor olmalıydı. Öyle olmalı ki ben, aldatılmıştım.

''Bana sen olmadığını söyle.'' dedim çaresiz gözlerle ona bakarken. ''Videodakinin sen olmadığını söyle. Namjoon'un yalan söylediğini söyle.''

Kafasını kaldırıp gözlerinden akan yaşla bana bakmaya başladı.

''Ha Neul, özür dilerim.'' dedi ağlak sesiyle. ''Yemin ederim, kendimde değildim. Ben seni çok seviyorum, çok seviyorum Ha Neul. Asla aldatmam.''

Söylediği her şey vücuduma ok gibi saplanıyordu.

''Ben o gece çok ağladım, Jungkook!'' diye bağırdım, yine ağlıyordum. ''Senin gelmeni beklerken çok ağladım.... Sen beni aldatıyor muydun?''

Yükselen sesimle onun ağlaması şiddetlenirken olduğu yerde sallanıyordu.

''Bana bunu neden yaptın?'' dedim hıçkırıklarımın arasında. Nefesim kesiliyordu ama umursamadım. ''Nasıl yaptın?''

Telefonu sinirle fırlattıktan sonra yerde dağılmasına gözlerimiz takılmıştı.

''Ha Neul, özür dilerim. Yalvarırım... O ben değilim. Ben asla yapmam. Seni her şeyden çok seviyorum.''

''Keşke sana hayatımın hiçbir anında güven olmayacağını anlayabilseydim.'' dedim büyük bir nefretle ona bakarken. Hazmedemiyordum, bunu yapmasını hazmedemiyordum.

''Seninle olabilmek için her şeyi yaptım ama keşke yapmasaydım. Keşke o bağımlı hayatında kalıp benim hayatımdan çıksaydın.''

Bana ağlayan gözlerle bakarken hırs içinde yaptığım konuşmayı sonlandırıp ağlamama devam etmiştim.

''Ha Neul....''

İsmimi birkaç kez tekrarlayıp ağladığında ayakta durmaya dayanamayıp yere çöktüm. Fazla ağlamaktan başım ağrımaya başlamıştı ama kendimi durduramıyordum. Jungkook olmadan geçirdiğim bir saatte bile delirecek gibi hisseden beni aldatmıştı. Ben her saniyemde onu düşünürken bir kez büyük bir kavga ettik diye beni aldatmış mıydı?

Bacaklarımı kendime çekip kafamı dizlerime koydum ve iç çeke çeke ağlamama devam ettim. O sırada çekingen bir tavırla yanıma oturduğunu hissetmiştim. Onu hiçbir şekilde yakınımda istemiyordum ama itmek de istemiyordum. Hayatımın her anında vardı. Her güzel anımda, her kötü anımda o vardı. Ağlamaktan ölecek gibi hissettiğim anlarda o vardı. Bu hale girdiğim zamanlar sadece o beni sakinleştirebilirdi ve şimdi onun sakinleştirmesine ihtiyaç duyamazdım.

''Ha Neul...'' dedi. Sesi acı içindeymiş gibiydi.

''Seni çok seviyorum.'' dedi. ''Seni çok seviyorum.''

Tekrarlayıp duruyordu. Kafamı kaldırıp ellerimle yüzümü kapattım. Yok olup gitmek istiyordum. Her şey anlamını yitirmiş gibiydi.

Kalbimi biri tutmuş ve sıkıyormuş gibi hissediyordum.

''Ha Neul, ben o gece kendimde değildim. Kendimde olsam, böyle bir şeyi yapar mıydım?'' dedi. ''Sensiz yarım bir insana dönüşürüm, lütfen...''

Kendinde olmaması aldatmasını masum kılıyor muydu gerçekten?

Buğulu gözlerimle ona baktığımda delirecek gibi hissediyordum. Tüm bunlar kabus olsaydı.... Tanrım gerçekten buna ihtiyaç duyuyordum. Korkunç bir kabus gördüğümü diliyordum şu an.

Tekrar hıçkırıklara boğulduğumda o da aynı hale bürünürken beni kolları arasına aldı hızlıca. Birkaç kez güçsüz bir şekilde kollarının arasından çıkmaya çalışsam da beni buraya hapsetmişti. Art arda dökülen gözyaşlarım beyaz gömleğini ıslatırken kolları arasında almak daha çok güçlendirmişti ağlamamı.

Kaç dakika onun kolların ağladığımı bilmiyordum. O da bana sarılırken saçlarımı okşayıp dururken ağlamıştı öylece. Sonunda bittiğini hissettiğimde geri çekildim ve ayaklanmaya karar verdim. Başımın dönmesiyle sendeleyip çabucak dengemi bulduğumda salona bakındım. Hiçbir şeyimi almadan bu evden gidecektim. Hemen çıkmak istiyordum, burası beni boğuyordu.

''Ha Neul, gitme... Yalvarırım, gitme.'' diyerek çaresizce bana seslendi Jungkook.

Salondan çıkmadan önce yerde öylece beni izleyen Jungkook'a döndüm. İçimden ona hiçbir şey söylemek gelmiyordu. Yanımdayken kalp atışlarının hızlandığını bana kanıtlayan o çocuğa hiç benzemiyordu.

Hiçbir şey söylemeden kapıya doğru hızla ilerledikten sonra üstüme hiçbir şey almadan kapıyı çarparak evden çıktım. Her şeyimi kaybetmişim gibi hissediyordum.

Kaç saat boş boş yürümüştüm bilmiyorum. En sonunda sahil yoluna geçip bir saat kadar sahilde yürüdükten sonra nereye gidebileceğimi düşündüm. Eve gitmeyecektim elbette. Jungkook'u görmek en son isteyeceğim bir şey bile değildi. Artık onu istemiyordum. Hayatımda yer edinsin istemiyordum ve oldukça kararlıydım.

Diana'nın yanına gitme kararını verip hızlıca zaten yakınlaşmış olduğum eve yürüdüm. Zile bastığımda hala kararsız hissetsem de aklıma başka hiçbir yer gelmiyordu. Ayrıca Diana'ya ihtiyacım vardı.

Kapıyı sinirli bir ifadeyle açan Diana'nın surat ifadesi beni görünce yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Üstüme bir ceket bile giymemiştim ve hava soğuktu. Ayrıca makyajım akmış olabilirdi. Akmamış olmasa bile ağladığım her halinden belliydi.

''Ha Neul?'' dedi panikle. ''Ne bu halin? İyi misin?''

Zar zor durdurduğum hıçkırıklarım yeniden başladığında gözlerimden yaşlar akmıştı. Bir şey söylemeden Diana'ya sarıldığımda ellerini panikle saçlarımda gezdirdi.

''Ha Neul-ah?'' dedi tekrar.

Konuşmaya mecalim bile yoktu.

''Diana....'' dedim sessizce. ''Jungkook beni aldattı.''

''Ne?'' diyerek yükseldi sesi.

Diana'dan ayrıldığım sırada Diana kapıyı hızlıca kapatırken arkada beliren Taehyung ile yanaklarımı silip ters ters ona baktım.

''Ha Neul...'' diyerek konuşmaya başlayacaktı fakat onu durdurdum.

''Taehyung-ah,'' dedim sinirle.

Taehyung, bunu nasıl gizleyebilirdi? Zarar görmemem için Jungkook ile birlikte olmamam gerektiğini savunan oydu uzun bir süre. Şimdi ise böyle bir şeyi gizlemişti...

''Bir daha sakın benimle konuşma.'' dedim. ''Senin bildiğine inanamıyorum. Bunu benden nasıl gizledin?''

Diana şok içinde Taehyung'a döndü. ''Biliyor muydun?''

''Ne yaptığının farkında değildi, Ha Neul. Ben... Senin bu hale geleceğini bildiğim için...'' Açıklamaya koyulmuştu ama kelimeleri toparlayamıyordu.

Diana hayal kırıklığıyla elini alnına götürdüğünde Taehyung'a bakıyordu. Benim tekrar burnum sızlarken gözlerim bulanıklaşmıştı.

''Sarhoştu veya değildi, o beni aldattı.'' dedim titreyen sesimle. ''Ben onu bekledim. Tüm gece onu bekledim.''

Diana da dolan gözleri eşliğinde bana tekrar sarılırken durmadan aynı şeyi söylüyordum.

''Taehyung, bu gizlenecek bir şey gibi mi?'' diyerek yükseldi Diana. ''Kızı resmen kandırmışsınız. Üstelik her şey Yoongi yüzünden böyle sanıyordu. Ben de öyle... Size inanamıyorum.''

Diana saçlarımı okşarken bana yönelik konuştu bu sefer.

''Hadi, bebeğim... Biz içeri geçelim. Sana sıcak bir şeyler yapayım, biraz sakinleş olur mu?''

Kafamı yavaşça salladığımda Taehyung konuştu.

''Ben çıkayım o zaman.'' dedi ve çekinerek gözlerini bana indirdi. ''Jungkook'a-''

Duraksadıktan sonra acele bir tavırla kendi kendini onayladı.

''Evet, ben ona bakmaya gideyim...''

Sinirle gözlerimi Taehyung'a çıkardığımda artık söylenecek gücü bile kendimde bulamadığımdan bir süre boş boş suratına baktım.

Diana göz işaretleriyle Taehyung'a kapıyı gösterdiğinde Taehyung üstüne bir şeyler geçirip evden çıkmıştı çabucak. Diana beni salonlarına götürdüğünde gözlerimi tek bir noktaya dikmiş bakıyordum. Öyle ki mutfağa gidip bana kahve yaptığını bile hissetmemiştim. Elime tutuşturduğu kahve bardağına bir süre bakıp sehpaya geri koymuştum. İçecek halim yoktu ki...

''Nasıl oldu bu?'' dedi. ''Eğer anlatabileceksen, baştan anlatır mısın?''

Ellerimle yüzümü ovuşturduktan sonra derin bir nefes verdim. Hala hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Görüntüler kafamdan bir an olsun çıkmıyordu.

Yine de anlatacak gücü toplayıp her şeyi baştan aşağı anlattım. Namjoon'un gelişini, videoyu, videoda olanları ve son anda gözüken Taehyung'u... Jungkook ile evde yaşananları. Bir bir anlatmıştım.

Diana şaşkınlık içinde bana bakmayı sürdürüyordu. Kim beklerdi ki böyle bir şeyi zaten? Günlerdir aramız Yoongi yüzünden bozuk sanıyordum, kendimi affettirmeye çalışmıştım.

''Ha Neul, Jungkook... Nasıl....'' dediğinde derin bir nefes verirken arkama yaslandım.

''Sonunda gerçekten.... Hayatımızda hiçbir sorun olmadığına inanmaya başlamıştım.'' dedim çatallı sesimle. ''Ölene dek Jungkook ile birlikte oluruz, sorunlar olsa bile beni kollarının arasına aldığında biter diye düşünmüştüm.''

Yavaş yavaş yaşlar süzülürken Diana da dolu gözleriyle beni izliyordu. Yalnız hissetmeye başlamıştım bile. Jungkook çok uzun süredir benimleydi ama şimdi onsuz devam etmem gerekiyordu.

''Diana...'' dedim çaresizce. ''Tek bir sorunda gidip beni aldatacak kadar sevgisi az mıydı? Benden bıkmış falan mıydı?''

Diana kaşları çatılırken kafasını sağa sola salladı. ''Ha Neul, Jungkook seni çok seviyor.'' dedi. ''Bunu tek bir bakışla bile, herkes anlar. Yaptığı şey affedilemez ama seni sevmediğini düşünme sakın.''

Derin bir nefes verdim. ''Ondan boşanacağım.'' dedim net bir şekilde. ''Onu istemiyorum artık.''

Bir yandan yüzüğüme bakıyordum. Evet, kesinlikle boşanacaktım.

''Tanrım...'' diyerek mırıldandı. ''İnanamıyorum... Bu gerçekleşiyor mu?'' diyerek devam etti.

Gözlerimi yumup yutkunduğumda derin bir nefes aldım.

''Uyumak istiyorum.'' diye mırıldandım kendi kendime.

''Misafir odasına çıkalım mı?'' dedi. ''Uyu, kendine geldiğinde konuşuruz tekrar.''

Uysal bir şekilde kafamı salladığımda birlikte ayaklandık. Benimle yukarı kadar çıkıp yatağı ayarladığında yavaşça yorganın altına girdim.

''Uyumak zor olacak biliyorum ama dene, Ha Neul.'' derken üstümü iyice örttü Diana. Eğilip saçlarıma bir öpücük kondurduktan sonra dikleşti.

''Aşağıda olacağım.'' dediğinde kafamı salladım. Işığı kapatıp odanın kapısını da kapattıktan sonra gitti.

Yorgana iyice sarıldığımda içimden sadece ağlamak geldiğinden gözyaşlarımı yeniden akıttım.

Hayatımda artık Jungkook'un olmayacağını bilmek, vücuduma bıçaklar saplanıyor gibi hissettiriyordu.

~~~






Yorumlarınızı bekliyoruzz

Continue Reading

You'll Also Like

119K 4.7K 26
Sevdiğiniz bir kişi sizi aldatıktan sonra ona geri dönermiydiniz? Eğer mecbursanız dönerdiniz işte bu hikayede burda başlar. DÜZENLENECEK!
1.1K 113 12
DAYANAMIYORUM CELİCHİ GERÇEK #CELİCHİ
2.1K 315 16
"dâima bir nefes arkamda olduğun gibi aynı zamanda benim nefesim de sensin taehyung." taennie.
1.2K 156 2
bu dizeler kalemimin temel taşlarıdır.