Love Affair: Upside Down

Por mauvelibris

60.2K 3.8K 2.2K

Kötü günler geride kalmış, atlatılan onca şeyin ardından derin bir nefes vermişlerdi. Bu sefer çok daha güven... Más

prolog
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
⭐Final

24.

1.3K 102 74
Por mauvelibris

Keyifli Okumalar!



Diana💎

Afallayan bakışlarını normale döndürdükten sonra Namjoon'un yakasından ellerini çekti Jungkook ve Namjoon'un dağılmış gömleğini düzeltip gülümsemeye çalıştı.

"Namjoon-ah," derken Namjoon'un elindeki telefona indirdi bakışlarını. "Daha sonra yeniden konuşalım."

Jungkook yüzünü ifadesiz tutmaya çalışıyordu ama sinirden atan dudağını görebiliyordum, pek becerdiği söylenemezdi.

Eşyalarımı toplamak üzere kliniğe uğramıştım, Namjoon'a veda etmeden gitmemin saçma olacağını düşündüğümden onunla oturup biraz sohbet etmek istemiştim. Lavaboya gitmek üzere odayı terk ettiğimde geri dönünce Jungkook ile ikisini bu halde görmeyi kesinlikle beklemiyordum.

Namjoon da gülümseyip kafasını salladı. "Eğer konuşmaktan kastın konuşmaysa..."

"Namjoon," dedim bıkkın bir nefes verirken ve onlara doğru yaklaştım. "Seni rahatsız mı etti?"

Aslında bunun açık açık gerçekleştiği ortadaydı. Jungkook, Namjoon'u kıstırmış pataklayacaktı işte. Sinirini çıkarmak için çok yanlış kişiye bulaşıyordu. Hala Ha Neul ile aralarının düzelmemiş olduğunu biliyordum ama bunun sorumlusu Namjoon muydu ki? Tanrım! Şu erkekleri anlamak ne zordu, herkesi öylece dövebileceklerini mi sanıyorlardı?

"Hayır," dedi Jungkook bir anda. "Zaten şimdi gidiyordum."

Namjoon'a bir bakış attıktan sonra odadan çıkmak üzere yanımdan geçerken yalnızca benim duyabileceğim bir ses tonuyla fısıldadı Jungkook. "Eve git, Diana."

Odadan çıkıp gözden kaybolduğunda öylece arkasından bakıyordum. İçimden geçirdiğim tek şey onun burada ne işi olduğu değildi yalnızca, onu buraya getirenin Taehyung olup olmadığını da merak ediyordum.

"Diana," dediğinde Namjoon, sesini duymamla önüme döndüm. "Senin suçun değil, otur lütfen."

Yine aynı his... Mahçup olmuş ve utanmış hissederken masanın karşısındaki koltuğa oturdum. Namjoon da kendi koltuğuna oturmuştu.

"Ne için gelmiş?" diye sorduktan sonra çekinerek ekledim. "Jungkook zor günler geçiriyor Namjoon, bu asla bir bahane değil ama..."

"Önemli değil, Diana." dedi Namjoon vurgulayarak. "Onlar adına kötü hissetmeyi kesmelisin. Senin hiçbir suçun yok."

"Kim bir arkadaşı yüzünden bunlara katlanır ki?" dedikten sonra bunu dile getirince daha da rahatsız edici olduğunu fark etmiştim. "Tanrım... Gerçekten onların sorunu ne anlamıyorum. Özür dilerim..."

"Diana," dedikten sonra sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu Namjoon ve masaya daha çok yaklaştı. "Kocan ve arkadaşları adına özür dileme." dedikten sonra derin bir nefes verip gülmeye çalıştı. "Herkes beni sevmek zorunda değil."

Anlamamasına imkan yoktu. Taehyung, Namjoon ile olan arkadaşlığımdan rahatsızdı ve onu kıskanıyordu. Jungkook'u da dolduruyor olması elbette fark edilir bir şeydi. Namjoon her şeyin farkındaydı.

"Pekala, bir daha böyle bir şey yaşanmasını engelleyeceğim. Söz veriyorum." dedim.

Namjoon kafasını salladı. "Taehyung'un düşüncelerini değiştirebileceğimizi pek sanmıyorum ama..."

Bakışlarımı farklı bir noktaya çevirip sıkıntıyla iç çektim. "Hallettiğimizi sanıyordum..."

Jungkook'u o göndermişti, başka bir açıklaması olamazdı. Jungkook ile Namjoon'un arasında hiçbir problem yoktu.

"Diana... Şimdi bunları düşünme." dedi Namjoon. "Canının sıkılmaması gerekiyor." Masaya eğildi ve gözlerime alttan alttan bakmaya başladı. "Taehyung, hamile bir kadının canının sıkılmaması gerektiğini unutmuş olmalı."

Omuz silktim. "Aslında bunun için çabalıyordu..."

"Zaman zaman insanlar bencil kıskançlıklara kapılır, Diana. Bunun sana zarar vermesini istemiyorum. İyi ve sağlıklı olmalısın." dedikten sonra gülümserken ekledi. "Unutma, sana destek olmak için her zaman yanında olacağım."

Onu yumuşak bakışlarımla izlerken birden geriye yaslandı. "Hatta... Seni sık sık kontrol etmek istiyorum. Bir nevi terapist gibi düşün. Hamileliğine eşlik edebilecek en iyi şey, terapist bir Namjoon'dur."

Namjoon'un bu dediğiyle kahkaha attım. "Dostum olarak çok başımın etini yedin, biraz da böyle ye mi demek istiyorsun yani?"

O da güldü. "Hayır... Her şekilde başımın etini yiyebilirsin demek istiyorum."

Kaçıncı tebessümümü gerçekleştirmiştim bilmiyordum. Namjoon her fırsatta bana yardımcı olmak için hazırda bekliyor gibiydi. Onunla konuşmayı seviyordum ama... Taehyung'un bundan hoşlanmayacağına emindim.

"Taehyung'un tepkisini düşünüyorsun değil mi?" derken düşüncelerimi kesti Namjoon. "Ahh, bu adam seni korkutuyor mu cidden böyle?"

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Hayır hayır! Yani..."

"Onu düşününce yüz ifadenin aldığı şekli bir görsen..." dedi Namjoon ve kafasını sağa sola salladı umutsuzca. "Seni korkutuyor."

Tepkisini düşününce belki biraz korkmuş olabilirdim ama Taehyung beni korkutmazdı ki... Sadece endişeleniyordum. Yine kavgalarımızın başlaması beni korkutan asıl şeydi.

Namjoon-ah, bunu düşüneceğim." dedim ve ayaklandım. "Ondan önce bana uğrarsan sana lezzetli şeyler yedirmek isterim."

Ani ayaklanmamı beklemeyen Namjoon'un yüz ifadesi değişirken o da benimle kalktı. "Gidiyor musun?"

"Ah, yapmam gereken işler olduğunu hatırladım." dedim ve ekledim. "Kahve ve sohbetin için teşekkürler. Çok vaktini almayayım..."

Namjoon karşıma gelip gülümsedi ve ellerimi tuttu nazikçe. "Kendini çok yorma, izninin hakkını ver ve bol bol dinlen. Bu arada..." derken duraksadı. "Tartışmalarınızdan bahsetmiştin... Devam ederse tek yapman gereken beni aramak. Bunu çözmeniz için her türlü yardım etmeye gönüllüyüm. Her ne kadar Taehyung benden hoşlanmasa da... İyilikler karşılıksız yapılır." Göz kırptı.

Namjoon çok iyi bir psikologtu. Evliliğime gerçekten yardımcı olabilirdi. Taehyung onu tehlikeli madde olarak görse de belki de işler zora girdiğinde bizi kurtaracak olan kişi Namjoon'du. Teklifini iyice düşünecektim.

"Teşekkürler Namjoon." Gülümsedim ben de. "Davetimi unutma olur mu? Nasıl olsa her gün evde olacağım... Müsait olduğun bir an uğra."

Kapıya doğru ilerlediğimde, "Lezzetli şeyler yedireceksen elimi çabuk tutacağım." dedi Namjoon.

Bunun üzerine odasını terk etmeden önce son kez gülmüştüm.

Bu çocuğun bana, bize ne zararı olabilirdi... Aishhh şu kıskançlıklar yok mu? Çok boş ve saçma geliyordu. Ama bunu Taehyung beye anlatmak im-kan-sızdı.

Kliniği terk etmeden önce kendi odama uğradım ve kolilediğim eşyalarımı masanın üzerinden alarak kucağıma yerleştirdim. Gözlerimi odamda son defa gezdirirken içimde, uzun bir süre bu atmosferde bulunamayacak olmanın burukluğu vardı. Belki de çok duygusal olduğum için şu an böyle hissediyordum çünkü normal şartlarda ev kuşu olmak hobilerim arasındaydı.

"Diana-ssi!" derken kattaki sekreterin yanında sohbete dalmış olan stajyer yanıma koştu hızla. "Size yardım edeyim, izin verin lütfen."

Üst üste kucağımda duran ortalama kolilerden en üsttekini aldığında teşekkür ettim.

"Hamileyken yük taşımamalısınız, çok tehlikeli!" Diğer koliyi de almaya yeltendi.

"Aishh..." derken onu durdurdum. "Çok ağır değiller Yoora-ah, kendim taşıyabilirim."

Yoora ısrarla kutuyu almaya çalışırken ben de inatla kendimi geriye çekiyordum. Aramızda gerçekleşen çekiştirme süreci, arkamdan uzanan kollar sayesinde son buldu ve kucağımdaki kutular yukarı doğru kalkarken ellerim bomboş kaldı.

Yoora, arkama bakınca afallayan bakışlarını çekinerek aşağı indirdi ve hafifçe eğildikten sonra koşmaya başladı.

Elindeki kutularla yanımda dikilen kişiye baktım. Suratındaki karizmatik gülüşle kucağındaki kolileri sarsarak yerlerini sağlamlaştırırken bir nefes verdi.

"Kocan her anına yetişiyor," dedikten sonra alnıma eğildi ve öpücük kondurup geri çekildi Taehyung. "Bana eşyalarını almak için kliniğe gideceğini haber vermediğin için seni sonra azarlayacağım."

"Taehyung..." dedim şaşkınlığım sürerken. Etkili bir giriş yapmıştı. "Burada olduğumu nereden biliyordun?"

Taehyung ile ilerlemeye başlamıştık ki sorumla duraksadığında ben de onunla durdum.

Bana döndü. "Gönül gözüm açık diyelim." Gözünü kırpıp yürümeye devam etti. "Düş peşime~"

Gözlerimi kısıp bir süre önden ilerleyen Taehyung'u izledim. Böyle şeyler söylediğinde hep bir haltlar çevirmekte oluyordu. Saçma ve yersiz cümleleri onun savunma mekanizmasının bir parçasıydı.

"Diana!" dediğinde irkildim ve peşinden koşmaya başladım.

Birlikte kliniği terk edip Taehyung'un arabasına doğru ilerlemeye başladık. Kolileri gövdesine dayandırarak tek eline aldı ve boştaki eliyle cebinden araba anahtarını çıkardı. Arabanın kilidini açtığında havalı bir ses çıktı ve farlar kısa bir an için yanıp söndü. Ardından Taehyung bagaja doğru yürüdü. Sonra biraz duraksadı ve bundan vazgeçip arka koltuğun kapısını açtı, önce kolileri ileriye dürtükledikten sonra oturmam için kenara çekildi.

"Dikkat et üstüne düşmesin." dediğinde içeri çoktan kurulmuştum. Kapıyı kapattı.

Ön koltuğa geçip kendi kapısını da kapattı ve arabayı çalıştırdı.

"Taehyungie," dediğimde bakışları aynaya kondu, aynadan da doğrudan bana yansıdı. "Teşekkürler~"

Güldü. "Ahhh, bir kez daha desene..."

"Teşekkürler~" dedim bu sefer daha yüksek sesle. "Sana ihtiyacım olduğunu unuttuğumda bile sana seslenmişim gibi yanımda beliriyorsun. Süper kahraman falan mısın?"

Taehyung havaya girerek ciddi bir hale büründü. "Yalnızca sana çalışıyoruz işte."

Kahkaha attım. "Kişiye özel süper kahraman!" Bakışlarım nohuta indi. "Vay canına... Nohut, arkadaşlarına bununla hava atabilirsin."

Taehyung'un çok fazla anlam barındıran koyu gözleriyle uzun bir süre bakıştıktan sonra aklıma gelen şeyle yerimde irkilirken gözlerimi aynadan çekip Taehyung'un koltuğuna tutundum.

"Taehyungie, önüne bak." dediğimde hızla bakışlarını ön cama çekmişti.

"Aishh..." derken silkelendi. "Gözlerimi sizden alamıyorum ki..."

Tanrım, niye böyle yapıyordu? Onu yemek istiyordum.

Belki de Jungkook'u bastığımı öğrenmişti ve onu sorguya çekmemem için kalbimle oynuyordu?

"Tae..." dediğimde hm, gibi bir ses çıkardı. "Klinikte Jungkook'la karşılaştım."

Taehyung kısa bir an aynadan bana bakıp yeniden gözlerini çekti.

"Namjoon'un yakasına yapışmıştı, ikisini o halde gördüm." dedikten sonra devam ettim. "Jungkook'un neden Namjoon'u görmeye geldiğini biliyor musun?"

Dikkatle Taehyung'u izlemeye başladım. Gözlerini bir yolda bir de bende kısa kısa gezdiriyordu.

"Namjoon'u mu?" dedi sakin bir şaşkınlıkla. Mırıldar gibi konuşmuştu. "Bilmiyorum, hayatım."

Yalan söylemiyor gibi dursa da Jungkook ile Namjoon'u burun buruna getiren başka bir sebep yoktu.

"Jungkook ile bir şeyler konuşmuş olabilir misin?" diye sordum.

Taehyung, aksi bir şey söyleyecekmiş gibi aniden kaşlarını çattı. İtiraz etmek üzere hazırlanmışken son anda yüz ifadesi değişince söyleyeceği şeyden vazgeçti.

"Taehyung?" dediğimde yutkundu.

"Ha... Evet... Bir ara konuşmuştuk." dedi tereddütle. Yüzü, sonradan hatırlamış gibi bir hale bürünmüştü.

Tahmin ettiğim gibi, Jungkook'u o halde görmemin sebebi Taehyung'tu.

Yine mi... Yine Namjoon bizim için problem olmaya devam mı ediyordu?

"Ona ne söyledin?" diye sorduğumda bu sefer, uzun bir süre sessiz kalmıştı.

"Öylesine konuşuyorduk, Jungkook da o heriften hiç haz etmediğini anlatmıştı. Sonra... Öyle şeyler işte... Bu aralar zaten değişik, ne yaptığını sorgulamamak lazım."

"Bu kadar mı yani?" dedim emin olmak istercesine.

"Yah! Neden beni suçluyorsun ki? Namjoon'u kendim gidip dövebilirim, Jungkook'u gönderdiğimi falan mı düşündün?"

Ani çıkışıyla afallamıştım.

"Hayır... Ben..." dedikten sonra duraksayıp boşverdim. "Neyse, tamam."

Jungkook gerçekten değişik davranıyordu. Onun için endişeleniyordum, Ha Neul ile bir anda bu hale gelmeleri hepimizde şok etkisi yaratmıştı. En iyisi pamuk şekerime uğrayıp onu güzelce sevmeliydim. Ama onlara gitmek konusunda tereddütlüydüm. Her zaman buluştuğumuz o evleri artık gergin ve soğuk bir atmosfere sahipti.

Ha Neul'ün her anı sıkıntılı geçiyor olmalıydı, Jungkook ile araları böyleyken nefes almak bile ona eziyet gibi geliyor olmalıydı. Ah... Ha Neul...

Yoongi her şeyi mahvetmişti. Onun gibi düşünceli ve olgun bir insandan bunu asla beklemezdim. Acaba nerelerdeydi... Taehyung henüz onunla konuşmamıştı. Sanki kendini saklıyordu, aradığında ona bir türlü ulaşamamıştı. Evine gidecekti ama henüz fırsat bulamadı. Yoongi'yi de merak ediyorduk.

Tek hareketiyle hem kendine hem de Ha Neul ve Jungkook'a zarar vermişti. Taehyung da aralarında sürünüyordu işte, zavallı kocam...

Hamile olduğumdan ne Ha Neul bana içi çıkana dek ağlıyordu ne de bir başkası benimle oturup adam akıllı olaylar hakkında konuşuyordu. Beni uzak tutuyorlardı ama bilmek istiyordum. Mesela daha fazla ayrıntı? Ya da Ha Neul'ün tüm düşüncelerini, korkularını ve endişelerini duymak istiyordum. Bana anlatırsa çok rahatlardı ama anlatmıyordu işte. Sinir bozucuydu, ben bu şekilde de üzülüyordum ki zaten...

Arabada sessizlik oluştuğunda yine düşünme köşesine çekilen Taehyung için sessizliği korumuş ve ben de bir şey söylememiştim.

Sonunda evimize geldiğimizde ben içeri geçmiştim, Taehyung da kolileri getirip arkasından kapıyı kapatmıştı.

"Bu akşam annemlere gidelim," derken lavabonun olduğu yöne doğru ilerliyordu. "Yemek yapma."

"Annenlerle mi konuştun?" diye sorduğumda lavabonun önünde duraksadı.

"Hayır, konuşmama gerek yok ki hayatım. Birkaç saat sonra çıkarız." dedikten sonra kapının kulpunda biraz oyalandı.

"Aishh..." derken içeri girmekten vazgeçmişti. "Ben niye buraya geldim ki? Duş alacaktım..."

Yönünü değiştirip merdivenlere yönelen Taehyung'u izledim bir süre. Banyo yukarıdaydı. Arkasından kendi kendime kıkırdadığımda o ise sallana sallana merdivenleri çıkma işlemini bitirip gözden kaybolmuştu.

Ben de yukarı çıkıp üzerimi değiştirsem iyi olacaktı, henüz birkaç saatimiz varken kestirebilirdim. Sonsuza dek uyusam da uykum geliyordu. Bugün öğlene doğru kalkmama rağmen şu an yine uyku ihtiyacıyla yumuşak yatağın hayalini kurarken buluyordum kendimi...

Yukarı çıktığımda banyonun önünden geçerken Taehyung'a seslendim.

"Taehyungie, bir şey istiyor musun?" diye sorduğumda suların arasından boğuk sesini duydum.

"Diyorum ki, istediğin bir şey var mı?" diye yineledim.

Bu sefer su sesi kesildi. "Yah, nereye gidiyorsun?"

"Gitmiyorum, uyuyacağım sadece. Sana bir şeyler hazırlayayım mı?"

Anladığını belirten bir ses çıkartıp yeniden suyu açtı. "Hayır~ Ben de yanına uzanırım."

Görmeyeceğini bilsem de kafamı salladım ve kendi kendime gülümserken odamıza girdim. Eskiden boş vakitlerimizi yine bir şekilde değerlendirirdik ama artık ben ya uyuyor ya yemek yiyor ya da mide bulantıma mızmızlanıyor olduğumdan Taehyung değişen rutinimize ayak uydurmak zorunda kalıyordu. Benimle sıkıcı günler geçirdiği için ondan özür dilemeliydim bir ara...

Üstümü değiştirip makyajımı sildikten sonra uyumak için hazırdım. Yatağa oturmadan önce telefona baktığımda Ha Neul'den herhangi bir mesaj görmeyi beklemiştim sadece ama hiç mesaj yoktu. Bana mesaj atmaya bile çekiniyor muydu yani? Hamileyim diye iki günlük ömrüm kalmış gibi davranıyorlardı.

Canım bu duruma sıkılırken aniden verdiğim kararla rehbere girip Ha Neul'ün ismine tıkladım. Telefonu kulağıma götürdüğümde bir kez çaldıktan sonra hemen yanıtlanmıştı.

"Ha Neul?" dedim ses tonumu ayarlarken. "Nasılsın bebeğim~"

Telefonun karşısından son günlerde duyduğumdan biraz daha iyi bir sesle konuştu Ha Neul. "İyiyim bebeğim, sen?"

"Ben de iyi hissediyorum, bugün kliniğe eşyalarımı toplamaya gittim." dediğimde güldü.

"Bu seni iyi mi hissettirdi yani?"

"Hayır... Nohut sorun çıkarmadığında iyi hissediyorum, çıkardığında ise kötü. Diğer şeyler pek bir etki etmiyor." Ben de güldüm.

"Hmmm..." diye mırıldandı Ha Neul. "Teyzesini özlemiş mi peki? Belki söylemiştir sana... Ben onu özledim."

"Özlemez olur mu... İkimiz de çok özledik." Sesim alçalırken iç çektim. "Ha Neul neredesin? Bana uğrasana biraz, göreyim seni."

"Ah evdeyim..." dedikten sonra fısıldayarak devam etti. "Şey, Jungkook'layım... Yarın uğrayacağım bebeğim, söz."

"Ne? Jungkook'la mısın?" dedim şaşkınlıkla.

Jungkook'la olması elbette normal bir şeydi. Ama Ha Neul'ün kastettiği anlam farklıydı. Demek istediği, Jungkook ile sevgi dolu anlar geçiriyor olabilirlerdi..?

Eskisi gibi olmalarını istiyordum... Yoongi olayını unutsalardı ne olurdu?

"Aigoo~ Tamam tamam!" dedim neşeyle. "Sizi böldüm, Jungkook fazla sövmeden kapatayım."

Ha Neul güldü. "Yarın görüşürüz, kendine dikkat et!" dedi ve telefonun karşısından öpücük attı.

"İyi eğlenceler!" dedim ve ben de öpücük attıktan sonra telefonu kapattım.

Demek klinikten çıkınca soluğu Ha Neul'ün kollarında almıştı Jungkook. Onu anlamak güçtü gerçekten, onu tek anlayabilen kişinin Ha Neul olduğu ise kesindi. Hareketlerini düşününce genelde hep karmakarışık bir hale bürünüyordu zihnim. Taehyung'un dediği gibi yapmalı ve sorgulamamalıydım. Tek istediğim ikisinin de bir an önce eskisi gibi olmasıydı.

"Diana," derken saçlarından damlayan sularla birlikte aniden odaya bornozlu Taehyung girmişti. "Kimle konuşuyordun?"

Yere damlayan sulara baktım. "Sen neden böyle çıktın?" dedim hayretle. Bacaklarından aşağı süzülen suyun parkeyle buluşmasını izledim bir süre.

"Telefonda konuştuğunu duyunca..." dedi ve panikle saçlarını tuttu. "Hızla çıktım banyodan."

"Koş havlu sar kafana," derken sesimdeki azar tonunu bastırmaya çalıştım. "Telefonda biriyle konuşuyorsam bu seni neden heyecanlandırdı?"

Taehyung beceriksizce saçlarından akan damlalara engel olmaya çalışırken, "Ha? Şey..." diye geveledi. "Bilmem, bu aralar sapıklar insanları çok rahatsız ediyormuş."

Gözlerimi devirirken ayaklandım ve Taehyung'u odanın çıkışına doğru itmeye başladım. "Aishhh... Islattın her yeri!"

"Yah! Kimle konuşuyordun?" derken bedeniyle onu itmemi zorlaştırıyordu.

"Ha Neul ile konuştum, Tae. Ha Neul!" Onu daha güçlü itmeme gerek kalmadan aldığı cevapla birlikte kendisi koşa koşa banyoya girmişti.

Peşinden damla damla oluşturduğu su yoluna ağlamaklı bir suratla baktım.

"Burayı kurulamadan yanıma gelme!" diye seslendikten sonra ıslak yerlere basmamaya özen göstererek odaya girdim yeniden.

Bir buçuk saat kadar uyusam yeterdi...

***

Ertesi gün benim için biraz hızlı başlamıştı.

Dün geceki aile yemeğinde Cho Hee annemin sohbet sırasında değerlerimi sormasıyla afallamıştım. Kan değerlerimi, vücudumun durumunu sormuştu. En son hamile olduğumu öğrendiğim gün Doktor Seojoon'un yaptırdığı tahlillerden hatırladığım kadarını söylemiştim ama Cho Hee annem bunun eski olduğunu, üzerinden bir ay geçtiğini ve yeniden tahlil yaptırmam gerektiğini ısrarla söyleyince bugun hastaneye uğrama kararı almıştım.

Taehyung ve ailesi üzerime çok düşüyordu. Belki de annem bunu bildiği için babamı ikna etmek için uğraşmış ve Kore'de yaşamama izin vermişlerdi. Emin ellerde olduğumu biliyorlardı.

Erken uyanmış, Taehyung henüz uyuyorken hazırlanmıştım. Onu yormak istemiyordum, kendim gidip tahlil yaptırıp sonucu beklemeden dönecektim. Zaten sürekli benim yüzümden şirketini aksatıyordu, ona uyanınca göreceği bir mesaj bırakacaktım.

Kağıt ve kalem bulup küçük bir not yazdım ve mışıl mışıl uyuyan kocamın suratına önce bir öpücük bıraktım. Belli belirsiz nefes sesleri dışında ölü gibi uyuyordu. Yanağına yapışmış saçlarını yüzünden geriye çektim ve notu tam sol yanağına yapıştırdım.

Kikirdememi bastırmaya çalışırken bir süre onu izledim. Bence kesinlikle notu görürdü.

Evden sessizce çıktığımda hastaneye kadar yürüme fikri biraz gözümde büyüse de işe sabah sporu yapıyormuş gibi bakınca pek de zor gelmemeye başlamıştı.

Telefonumun çalmasıyla yürümeyi kestim ve birkaç saniye telefonu çantamdan alana dek duraksadım.

"Namjoon?" dediğimde karşı taraftan neşeli bir ses yükseldi.

"Günaydın Diana. Ah... Uyuyor muydun?" diye sorduğunda telefonu kulağımda sabitledikten sonra yürümeye devam etmiştim.

"Hayır, dışarıdayım." dedikten sonra Namjoon'un erken bir saatte beni neden aradığını merak ettiğim için ekledim. "Bir şey mi oldu?"

"Bugün sana uğramak istediğimi söylecektim. Biraz... Erken mi aradım? Yani... Haberin olsun istedim. Eğer müsait değilsen..."

"Ah, tabii ki uğrayabilirsin. Çıkışta gel, bekleyeceğim." derken hzlı hızlı yolun karşısına koştum.

"Sanırım yalnızsın?" dediğinde onaylar bir ses çıkardım.

"Doktoruma bir uğrayacağım." diye açıkladım.

"Bir sorun mu var?" diye sordu ses tonu endişeli bir hal alırken.

"Hayır... Kontrole gitmem gerektiğini düşündüm sadece."

"Diana, sana eşlik etmemi ister misin? Neden yalnızsın?"

"Namjoon-ah, gerek yok. Ben kendim gitmek istedim. Bir sorun-"

"Konumu atabilir misin? En azından yanında olayım. Zaten henüz kliniğe geçmedim. Hızlıca oraya geleceğim." dediğinde çok şaşkındım.

Gelmesine gerek yoktu ki?

"Namjoon..."

"Konumu bekliyorum, görüşürüz!"



Taehyung


Karım neredeydi?

Tanrım, nereye gitmişti bu kadın?

Evi iki kez panikle turladıktan sonra sonunda kendisini aramak aklıma gelmiş ve bu sefer de telefonumu aramaya koyulmuştum.

Son yaşananlar artık her küçük şeyden deli gibi tırsmama ve kafamda felaket senaryoları kurmama neden oluyordu. Artık sadece Diana da yoktu, karnında çocuğum vardı. Bu beni daha da paranoyak bir insan olmaya itiyordu.

"Lanet olsun," diye tısladım. "Namjoon'un seni düşürdüğü hale bak, Taehyung."

Ellerimi sıkıntıyla yüzüme götürdüğümde parmaklarıma takılan kağıtla şaşkınlıkla duraksadım. Kağıdın olduğu yeri yeniden parmaklarımla bulduğumda kağıdı çektim ve gözlerimin karşısına tuttum.

Not?

Kağıtta yazanları okumaya başladım.

"Günaydın, hayatım~

Küçük bir işim var, hastaneye uğrayıp hemen döneceğim. Kahvaltını yap ve şirkete git. Artık bakıcım gibi peşimde dolanmanı istemediğimden habersiz gitmek istedim.

Seni seviyorum, bana kızma."

Hastane mi?

Dün annemin söyledikleri hızla kafama akın ederken derin bir nefes verdim. Bensiz sabah sabah tahlil yaptırmaya gitmişti. Yine de telefonumu bulup onu arasam iyi olacaktı.

***

Şirkete giderken aldığım telefonla arabayı yüz seksen derece döndürmüş ve ters istikamete sürmeye başlamıştım. Tekerlekler asfalta sürünerek çirkin bir ses çıkardıktan sonra telefonda konuşan Jungkook'un sesini ancak duyabilmiştim.

"Taehyung-ah, duydun mu beni? O ses ne?"

Vücudum ateşe atılmış gibi hissediyordum, o hastaneye ne kadar hızlı varabileceğim konusunda emin değildim ama bunun için arabayı son hızda bile sürmeye hazırdım.

"Taehyung!" dedi yeniden Jungkook. "Namjoon'la yarım kalan konuşmamızı tamamlamak için kliniğe gidiyordum. Onu Diana ile konuşurken yakaladım."

Jungkook, bana verdiği bilginin açıklamasını yaparken hızlı hızlı konuşuyordu.

"Ne yapacaksın?" diye sordu en son.

"Kapat, Jungkook." derken arabayı yüksek bir hızda sürüyordum. "Oraya gidiyorum, kapat!"

Namjoon... Her fırsatı kolluyordu şerefsiz.
Neyle tehdit ederse etsin, benden karımı asla alamayacaktı. Onun kanına girmeye çalışıyordu ama buna izin vermeyecektim.

Diana'yı aradığımda bana Namjoon'un yanında olduğunu söylememişti bile... Benden gizliyordu. Dürüst davranmamıştı.

Onu almaya gidiyordum, üstelik bundan sonra Namjoon'u Diana'nın hayatından silmek konusunda hiç olmadığım kadar kararlıydım.

Bitmişti. Hiçbir bok umurumda değildi. Bu şekilde yaşayamazdım. Namjoon, elinden geleni ardına koymamalıydı.

O herifi hayatımızdan silecektim.

Sonucu ne olacaksa olsun, Namjoon'un Diana'nın yanında olması düşüncesi beni çıldırtıyordu.

Diana'yı alacak ve Namjoon'dan sonsuza dek uzak tutacaktım. Bu, Jungkook ile Ha Neul'ün evliliğini biterecek olsa bile...

"Taehyung..." dedi Jungkook.

Telefonu hala kapatmamıştı.

Çaresiz bir ses tonuyla ekledi. "Ona veda etmeme izin ver."

Namjoon'u durdurursam Jungkook, Ha Neul'ü kaybedecekti.

Eğer durdurmazsam, karım ve çocuğumu o herife kendi ellerimle teslim etmiş olacaktım.

"Özür dilerim, Jungkook." dediğimde telefonu kapatıp hızlıca yan koltuğa attım.

Yolları hızlı hızlı aşarken ne için endişeleneceğimi, neyin pişmanlığını yaşayacağımı bilmiyordum. Kalbim çok hızlı atıyor ve boğazımdaki sert yumru yutkunmamı zorlaştırıyordu ama ben yine de duraksamadım.

Çünkü kararımı çoktan vermiştim.



~~~






Biraz karışık veya kesik yazmış olabilirim... İdare edin lütfenn🙏❤

Jungkook'a sinirli olduğunuzu, sizi hayal kırıklığına uğrattığını biliyorum ama yine de Jungkook&Ha Neul çiftine güzel mesajlarınız varsa buraya bırakın...😿

Öptükkk😘😘😘

Seguir leyendo

También te gustarán

187K 19.2K 32
jeongguk: hep hüzünlü şarkılar söylüyorsun jeongguk: sanırım pek mutlu değilsin. (Görüldü ✔️✔️) ancillulaa [2019] ✓
37.4K 2.2K 12
Sen gökyüzün de ki En güzel mavi Ben ise koyu siyahıyım
9.7K 767 44
[Tamamlanmıştır.] . . . . "Çünkü mavi umudu temsil eder ve ben de birgün mutlu olmayı umuyorum." . . . -Kurgunun şarkısı [ Jungkook- Euphoria] . . -S...
58.9K 4.5K 29
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...