Sena

By Bahruba-

29.3K 1.5K 1K

Erdem'in Sena'sı... |Müslüman Hanımlar #2| More

# Başlamadan Önce Lütfen Bakar Mısınız? #
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm

8. Bölüm

1K 71 18
By Bahruba-

''Gördün mü dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip kakan ve yoksula yedirmeyi özendirmeyen! Vay haline o namaz kılanların ki, onlar namazlarının özünden uzaktırlar. Onlar halka gösteriş yaparlar. Hayra da engel olurlar.''

Maûn Suresi

______________ _ _ _


Erkenden Kurban bayramınız mübarek olsun... Bir nebze hediye niyetine...

______________ _ _ _


Sena, zorla karısının elini tutmuş halde koltukta oturan süt abisine kaşlarını çattı. Hamile misafirden abisinin adını duyduğunda, sanki ayarlanmış gibi kapı zili çalmış ve Semih gelmişti. Şimdi, kadın şaşkın ve kırgın bakışlarla büyüğüne bakıyordu. Adam ise kocaman gülümsemeyle karşılık veriyordu. Zavallı karısı ise, kıpkırmızı olmuş halde yapabildiği kadar eşinden uzağa oturmuş, koltukta kaybolmak istercesine olduğu yere büzülmüştü. Elini kurtarma çabaları da başarısızdı.

Karı-koca, başkalarının yanında Semih'in gösterdiği yoğun sevgi olayı hakkında konuşma yapmışlar, yalnızca Sena'nın yanında tamamen rahat olma konusunda anlaşmaya varmışlardı. Diğerlerinin yanında fiziksel ya da sözlerle karısını utandırmayacaktı. Semih'e kalsa, her an ve her fırsatta karısını sarıp sarmalayıp aşırı sevgiye boğardı ama işte, sevdiği kadın ailesinden çok uzaktayken, onu birazcık da olsa üzmek istemiyordu.

Ev sahibi artık dayanamadı ve sorgulamaya başladı.

''Abi, bu- bu ne demek oluyor, Allah aşkına?''

''Gördün değil mi? Benim güzelim hamile ve yeğenin olacak. Onları üzmek istemezsin değil mi?''

Adam, hiç de vicdan azabı çekiyor gibi görünmüyordu. Öyle mutluydu ki, neredeyse Sena her şeyi boş verip yengesine sarılıp tebrik edecekti. Tabii ki bu kadar çabuk pes etmeyecekti, abisinin yaptığı affedilir ve akıl alır bir şey değildi.

''Hâlâ daha inanamıyorum abi ya. Sen ne zaman evlendin, nasıl bana söylemezsiniz? Hatta yeğenim olacakmış! Kendim gelmemiş olsam, bunlardan haberim dahi olmayacak! Ne zaman öğrenecektim, çocuk ayaklandığında mı, yoksa okula başladığında mı?!''

Sena, sesini yükselttiğinden dolayı gerçek endişeye kapılan hamile misafirine baktı. Kadıncağız süklüm püklüm olmuştu. Vicdanı sızladı. Onun hiçbir suçu yoktu ki. Kaldı ki, abi-kardeşin arasının ciddi şekilde bozulduğunu sanmış olmalıydı.

''Yenge, gözünü seveyim, koltukta küçücük kaldın. Ben sana kızmıyorum ki, abime kızıyorum. Hem sözüm olsun, ne kadar bağırıp çağırsam da, abimle küs ayrılmayacağız. Asma yüzünü. Hem abimi bi' haşlayayım, daha seninle tanışıp kaynaşacağız.''

Ev sahibinin sözleri öyle samimiydi ki, Avzem başını kaldırıp ona baktı. Semih söylediklerinde çok haklıydı. Onunla karşı karşıyayken huzursuz ya da utangaç hissetmiyordu. Bahsedilen abla-kız kardeş sevgisi bu olmalıydı. Yedi erkek kardeşi vardı, ailesindeki tek kız oydu. Gözleri sulanmadan edemedi. Hem ailesini özlediğinden, hem de Sena'dan gelen aile sevgisinden, birkaç yaş yanaklarından süzüldü.

Anında vücudunu saran büyük kolların sahibi, şefkat dolu sözleri sevdasından eksik etmedi.

''Güzelim benim... Çeşmeleri açtın yine... Kıyamam ki ben sana... O ay yüzünü kaldır da bi' bakayım sana. Koca göbüşünden rahat rahat sarılamıyorum ki...''

Sena, onların hayranlık verici sevgisinden dolayı mayışmış halde gülmeden edemedi. Avzem, kocasının göğsünde baştan aşağı kızardı. Utançla eşinden ayrıldı, Semih de kardeşinin gülüşlerine katıldı. İkilinin mutluluğu farklı sebepten olsa da, etkisi hamile kadının üzerinde birdi.

''Lütfen...''

''Tamam, tamam. Utanma bak. Sena ne gördüyse anında unutur, ne konuşursak konuşalım aramızda kalır, kimseye duyurmaz. Kardeşim, sen de yengene bir şeyler söylesene. Hep suçu bana atıyorsunuz-''

''Çünkü tek suçlu sensin-''

''Suçlusun çünkü-''

Semih, yenge ve görümcenin aynı anda konuşmasıyla güldü. İçi rahatlamıştı. Her ne kadar dışarıya yansıtmasa da, Sena'yı kırdığı için çok üzgündü. Gönlünü yumuşatabilmek için, ilk önce hamile karısını göndermişti. Sonradan kendisi gelerek ortamı uygun hale getirmeye çalışmıştı. Belli ki başarmıştı da.

Birbirlerine bakarak gülümseyen karısına ve kardeşine takıldı.

''Hey, hey. Siz görümce-yengesiniz. Saç baş birbirinize girmeniz lazım. Bu ne samimiyet böyle? Kaos olmadan görümcelik olur mu, Sena hanım?''

''Kaos seninle benim aramda olacak, abi. Sen hiç merak etme. Hâlâ anlayamıyorum ya. Arabada onca yol geldik, bu konuda tek kelime dahi etmedin. Telefonda bizimkilerle ve seninle o kadar görüşme yaptık, yine de bana bundan bahsetmediniz. Anlamıyorum ben. Böyle büyük bir şeyi nasıl benden saklarsınız?''

''Söyleseydik gelmek isteyecektin.''

''Elbette abi, hangi kardeş abisinin düğününe gelmek istemez ki?!''

''Eğer gelseydin, geri gider miydin?''

Sena, gülümsemeyi bırakıp ciddileşen abisine baktı. Sorunun cevabını ikisi de biliyordu: Gitmezdi. Daha doğrusu gidemezdi. Çünkü Erdem'i görürdü ve bir kez daha onu ardında bırakıp terk etmeye gücü yetmezdi.

''B-Bunun söylememenle ne alakası var?''

''Her şeyin bununla bir alakası var. Eğer söyleseydik, planladığından daha erken gelecektin. Geldiğinde de geri gitmeyecektin. Bak Sena, birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Ayrı kaldığımız üç yıl birçok şeyi değiştirmiş olabilir ama kardeşlik bağımızı değiştirmedi, çok şükür. Bu yüzden ne ben sana yalan söyleyeyim, ne de sen bana.

Senin kursta geçirdiğin zamana ihtiyacın  vardı. Kırmak ya da gönlünü incitmek için söylemiyorum kardeşim, beni affet ama sen düzelmek için bu manevi ortama muhtaçtın.

Mutsuzdun sen, Sena. Erdem'in yaptığı büyük eşeklik olmasaydı dahi mutsuz olacaktın sen. Dış görüntünü kabullenemiyordun. Herkes sanki hep senin yüzüne bakıyormuş gibi davranıyordun. Seni o kadar çok seven kişilerin sevgisine bile kördün. Manevi huzurun yoktu. Başına iyi bir şey gelse, hemen kötü bir şey olsun diye bekliyordun. Her ne kadar dışarıya yansıtmamayı başardığını düşünsen de, görüyorduk senin acılarını. Yani ben görüyordum. Maneviyat dolu bir yıla ihtiyacın vardı. İki sene sonra gelirsin diye düşünmüştüm. Hatta belki bir sene bile zor dayanırdın ve düğüne yetişirsin sandım. Bir sene daha okumak istediğini söyledin. Ses etmedik. Çünkü senin mutluluğun, bizim mutluluğumuz. Kaldı ki, öyle çok normal bir evlilik sürecimiz olmadı. Karmaşık ve sıkıntılıydı. Sana söylemediğimiz birkaç kötü olay daha var. Şer sandığımızda hayır vardır denilir ya, senin gelmediğin üç sene de sana hayırlı oldu. Çünkü çok şükür, bu son yıllarda atlattığımız o kadar sıkıntının yerinde artık ferahlık var. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, en güzel zamanda geldin. Bir daha ekliyorum: Yengen hamile ve sen de teyze olacaksın, Allah izin verirse. Taze yengeni ve biricik yeğenini üzmek istemezsin...''

Ev sahibi bir şey söylemedi. Yalnızca başını pembe çiçekli elbisesine eğdi. Büyüğün sözleri ağır gelmişti. Tamamen doğru olması ise can acıtan kısmıydı. İç çeken abisine, söylediklerinin kötü bir şey olmadığını anlatmak istedi ama başaramadı. Neyseki Semih konuşmaya devam etti.

''Kardeşim... Benim için çok değerlisin, bunu biliyorsun değil mi?''

''Yeşil...''

İkili güldü, yeni gelin aralarında geçen şakanın sebebini anlayamadı. Sena, hüzünlü gülümsemeyle başını kaldırdı, karı-koca ev sahibinin yaşlı gözlerini gördüğünde çok üzüldü.

''Sena...''

''Sorun değil abi, gerçekten. Baksana, çok kolay bir şekilde ağlayabiliyorum artık. Benim açımdan bu çok güzel bir değişim. Söylediklerin de tamamiyle doğru şeyler. Dediğin gibi; buraya gelirdim ve geri gidemezdim. Onu bırakamazdım. Yapamazdım.''

Baktı hâlâ üzgün üzgün duruyorlar, konuşmayı sürdürdü.

''Manevi huzurum konusunda da çok haklısın. Mesela şimdi, üç sene önceki aynı yüze sahibim. Fiziksel olarak bir farklılık geçirmedim ama gerçek manada kendimi kötü hissetmiyorum. Öyle, eskiden yaptığım gibi sahte bir güçlülük gösterisi değil bu. Gerçekten yüzümü önemsemiyorum. Abi, Rabbim'in (c.c) sevgisine talip oldum ben. O'nun son peygamberinin (s.a.v)'e salavatlar gönderince daha bi' kabullendim benliğimi. Beni O yarattı, amenna. Secdesine varmayan bir güzel olmaktansa, kapısına gelmenin nasip olduğu çirkin olmanın şükründeyim.''

Söylediklerinde abartı yoktu. Manevi konuşması sırasında bu sefer Avzem kocasının elini kavramıştı. İstemsiz, en yakınındaki sevdiğiyle temas kurma ihtiyacındandı. Birleşmiş parmakları fark eden Sena, sevgiyle gülümsedi.

''Hay maşaAllah yenge, Allah'ım mutluluğunuzu daim etsin, en güzel çiçek olan bebekle taçlandırsın...''

Esmer gelin utanarak başını eğdi, hayat yoldaşıyla aynı anda duaya eşlik etti.

''Amin, amin...''

Semih, oluşan sıcacık ortamı bozmayı istemese de, başkasından önce ondan duymasını istediklerini anlatmaya başladı.

''Sena, senin yokluğunda pek çok şey yaşandı. Bunlardan birincisi; ben güzelime öyle anlı şanlı bir düğün yapamadım. Yalnızca nikâh kıydık. Bu yüzden gönlüm garip...''

''Ö-Öyle deme, ben o kadar çok mutluyum ki. B-Bize değer veriyorsan artık bu meseleyi dert edinme.''

Avzem, eşinin sözlerine karşılık veren kişi oldu. Boştaki eliyle şişkin karnını okşadı. Belli ki bu durum, çözüme kavuşmamış sorunlardan biriydi. Sena, ikilinin arasına girmekten hoşnut olmasa da merakına yenik düştü.

''Abi, siz kaçtınız mı?''

Sesi huzursuz çıkmıştı, ki öyleydi de. Anne-babanın rıza göstermediği evliliğin hayırsız olmasından korkuyordu. Eğer öyleyse-

''Y-Yanlış anladın! Kaçmadık! Yani- bizimkilerden kaçmadık. Biz aşırı büyük bir aileyiz. Amcamın çocukları falan, sülalemizde çok kişi var. Nenemler istemediğim biriyle evlenmemi umut ediyorlardı. Annem ve babam gibi ben de, onları kırmamak için istemiyoruz demedik hiç. 'Şöyle bi' durum var, şimdi evlenemez, kardeşlerinin okul masrafları var,'  gibi bahanelerle erteliyorduk. Sonra öğretmen bey geldi, b-ben görür görmez s-sevdalandım ona. Geçen yıl biz fındık toplamaya Mahmut babamın bahçesine geldik. Nasip, b-ben bilmiyordum öğretmen beylerin bahçesi olduğunu. S-Sıra götürüyorduk, b-beni görmüş, b-ben de onu gördüm, o bana baktı, ben ona. Günah tabii, indirdik başımızı ama akrabam görmüş bizi. Öyle biraz kargaşa çıktı, sorunlar oluştu. Babam da süt abinin beni isteyip istemediğini sordu, o da gönüldaş olunca, varın gidin memleketinize evlenin dedi. Abimler çok kızdılar ama sonra onun adamlığını gördükçe yumuşadılar. Yeğenlerinin de etkisi var tabii. Bir de, ben şâfiiydim, babamdan izinsiz nikâh kıyamazdım. Nikâhlısı olunca hanefi mezhebine geçtim.''

Esmer tenine rağmen utançla kızaran yengesini izleyen Sena, gözlerini eşine hayran hayran bakakalmış süt abisine çevirdi. Hanımını öyle güzel izliyordu ki, insanın kocaman gülümseyesi geliyordu. Kadın da öyle yaptı. Utangaç gözler ona ulaştığında, dudağındaki kıvrımı daha da artırdı.

''Beni iyi ki çağırmamışsınız o zaman. Nazlı kızımdır ben, naifimdir, öyle kargaşalara gelemem.''

Avzem, neşeyle güldü. Semih ise onun nazlılıktan çok uzak birisi olduğunu bildiğinden yalnızca gülümsemekle yetindi. Sena, güçlü bir kadındı. Onu çok üzecek şeyleri söylemeyi bir an önce bitirmeliydi. Geciktikçe sorun olacaktı.

''Bu vereceğim haberlerden bir tanesiydi. Sıradaki ise-''

Söylemesi o kadar zordu ki. Yutkunmadan edemedi.

''Ömer abimle Sema boşandılar.''

Sena'nın eli ayağı birbirine dolandı. Duyduğu şeyi yanlış anlamış olmalıydı. Bu doğru olamazdı. Ablasının evliliği yıkılmış olamazdı. Hem nasıl olacaktı ki? Sema Ömer'i çok seviyordu. Çocukluğundan beri ona sevdalıyken, yıllardır süren mutlu evlilikleri varken, ayrılmış olmaları imkânsızdı.

''B-Bu-''

''Biliyorsun, Ömer abim itikâdi vesveselerle boğuşuyordu ve buna bir de nikâh vesvesesi eklendi. Sema'dan tesettür kıyafetini giymesini istemiş, Orhan babamla Lale annemi de çağırmış. O zaman tek talakla boşamış. Hepimiz gerçekleri Ömer abim ortadan kaybolunca öğrendik. Ben dahil herkes abime çok kızdı ama Sema, bizim onun ardından kötü şeyler söylememize izin vermedi. 'Benim için boşadı beni, kâfir olur da ben bilemem diye, böyle biriyle evli kalmayayım istedi,'  dedi. Annem, babam, biz, hepimiz Sema'nın arkasındaydık. Kâğıt üzerinde de ayrılmasını destekliyorduk. Bunu hiç istemedi. Geri kalan iki talağa umut bağladığını söyledi. Ömer abime olan beşeri sevgisi ne kadar barizse, Ömer abimin de Rahman'a duyduğu aşkın var olduğunu söyledi. Vesveseleri yeneceğine, yeniden evlenmek isteyeceğine inancı tamdı. Biz Ömer abimin çoktan mürted olduğunu düşünmüştük. 'Eğer dinden çıkmış olsaydı, zaten nikâhımız düşerdi, beni boşamasına gerek yoktu ki,'  deyince, ailecek daha fazla dua etmeye başladık. Tüm bunlar olduğu zaman çalıştığı hastaneye gittik ama oradan da ayrılmış olduğunu öğrendik. Anlayacağın onunla hiç görüşemedik. Öyle böyle sekiz ay geçti. Hiç unutmuyorum, bir Cuma vakti çıkageldi. Biz erkenci olduğumuzdan ön saflardaydık, namaz bitip eve gitmek için camiden çıkmak üzereyken Erdem donakaldı önümde. Haliyle bu çocuk nereye bakıyor diye meraklandım, abimi gördüm mescidin en köşesinde. Babamlar da öte yandan şaşkın şaşkın onu izliyorlardı. Çok garipti be Sena, kocaman kocaman adamlar ağlamamak için direniyorduk. Tabii çok korkuyorduk da imanını kaybetti diye. Bir yandan da sağlığı iyi diye rahatlamıştık. Usul usul gözleri yaşlı halde babamların önüne vardı. Önce süt babamın elini öptü, ardından öz babamın. Sonra bir kelime-i şehadet getirdi ki, yemin ediyorum, hayatım boyunca böyle bir sahneye şahitlik etmedim ben.

Abim; 'Ben şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a.v) O'nun kulu ve Resûlüdür,'  dedi, ardından biz de ekledik:

'Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve Rasûluh.' ''

Karı-koca ve süt kardeş, hem ağlayıp, hem de kelime-i şehadeti dil ile söylerken kalp ile tasdik etmişlerdi. Semih, sıradaki kötü olaya geçmeden önce sakinleşebilmek adına kendilerine zaman tanıdı. Bedenini sardığı karısının yazmalı başını öptü. Çok şükür, Sena gerçekten de tam vaktinde gelmişti.


______________ _ _ _

# Bölüm fotoğrafı bana ait değildir.

# Rabbim, İslam düşmanlarına fırsat vermesin...

# Ehli sünnete ters olan bir şey görürseniz, lütfen söyleyin. Karakterin kendi hatası mı, yoksa benden kaynaklı mı, ona göre değiştiririm.

Continue Reading

You'll Also Like

312K 20.5K 27
"...Sen bana abi diyen kıza, yüreğimin çektiği hasretliği nasıl bileceksin?!" dedi Abdullah. ~ Kocaman bir apartman düşünün, birbirine can olmuş Alla...
2.4M 126K 75
Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben sana espriyi göstereyim."dedi. Elini ke...
399K 29.3K 67
-Düzenlenmiştir- 05*********/ Faruk hadi aç kapıyı 05*********/ Ellerim dolu hadi Ders videosunu durdurup gelen mesajlara baktım. Faruk mu? Bilinmeye...
1.1M 78.6K 46
Hayaller Zümrüdü Anka kuşunun rengarenk tüyler ile bezeli kuyruğuna tutunup, Kaf Dağı ardına uçmak gibiydi bazen. Benimde hayallerim vardı, en toz pe...