Kirletme Hayallerimi

By cerily

103K 8.1K 4.9K

Geçmişinden kaçarken, yine geçmiş kurtarabilir mi bir kalbi? Peki bir insan kendisinden kaçabilir mi? Hayal... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm -Final-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm 2-

3. Bölüm

3.5K 304 82
By cerily



-Gerçek-


*Şimdi*


Sahilde, bütün o soğuk havaya rağmen, bir banka oturmuş büyük dalgalarla kıyıya öfkesini kusan okyanusu izliyordum. Buraya gelmemizden bu yana üç ay geçmişti. Burayı ne kadar özlediğimi fark ettim bu sürede. Denizi, Seul kadar ışıklı olmayan şehrin armağanı yıldızları özlemiştim.

''Yıldızlar bizim ruhlarımız.'' Jin'in sesini duyar gibiydim.

Neredeydi, ne yapıyordu?

''Ne düşünüyorsun?''

Tok sesle irkildim. Uzun süren sessizliğimiz onun varlığını unutturmuştu bana. ''Hiç... Burayı özlemişim.'' montuma biraz daha gömülürken mırıldandım. Güneş yoktu bugün, saat dörde geliyordu fakat hava çoktan kararmaya başlamıştı sanki. Her zaman böyleydi kış ayları burada. hava hep karanlık, okyanus da gökyüzünden daha siyah giyinmiş halde olurdu.

''Burayı çok mu seviyorsun?''

Dönüp ona baktım. Saçları uzamıştı ve rüzgarla uçuşuyordu. Montunun önünde, geçen kış da kullandığı siyah atkısı görünüyordu. Dudakları soğuk yüzünden kızarmış ve kurumuştu. Yine de itiraz etmeden yanımda oturuyordu.

''Denizi seviyorum, akşam görebildiğim yıldızları seviyorum...'' dönüp bana baktı. Yüzünde derin gamzelerini gösteren bir gülümseme belirdi ve başımdaki bereyi düzelttikten sonra soğuk havaya rağmen sıcak olan elleriyle, buz kesmiş yanaklarımı tuttu.

''Çok güzelsin Jimin. Sevdiğin denizden, sevdiğin yıldızlardan daha güzelsin.''

Bileklerinden tutup ellerini yüzümden uzaklaştırdıktan sonra oturduğumuz banktan kalktım.

''Üşüdüm, eve gidelim.''

Böyle zamanlarda ondan kaçıyordum. Bu istemsizce yaptığım bir şeydi. Böyle sözler bana onu hatırlatıyordu.

Jin...

Hala o pislik adama mı hizmet ediyordu? Babasını bırakamazdı değil mi? Sözünü hatırlıyor muydu? Merak ediyordum onu. Sevdiğim için değil, onu sevmekten vazgeçeli çok olmuştu. Sadece beni bütün pisliğimle seven tek insan olduğu için merak ediyorum. Bana ilk umut ışığı olduğu için merak ediyordum.

Namjoon...

Beni seviyor diyemem. Yanımda sessizce yürürken bile bana verdiği güvene alışmış olsam da öfkesini kusarken söylediği keskin sözlerin yarası asla kapanmayacaktı ruhumda. Beni eve kapatsa bile asla tamamen onun olamayacağım, bana her dokunduğunda başka insanların izlerinde kaybolacak dokunuşları... Onu sevmiyorum, sadece minnet duyuyorum. Kurtuluş diyemesem de artık kirlenmeyecektim işte onun yanında. Beni Jin kurtaramazdı. Bazen bunu bildiği için beni Namjoon'a verdiğini düşünüyorum. O son bakışlarını her hatırladığımda bir veda mıydı diye düşünüyorum. Geri dönemeyeceğimi bilerek göndermişti sanki beni.

''Akşam dışarı çıkmak ister misin?''

Dışarı çıkmak? Hem de burada.

''Buradaki son iki günümüz. Seul'e dönmek zorundayım.'' diye devam ettiğinde içim huzursuz bir hisle dolmuştu. Dönüyorduk demek... Bunu istemesem de beni de yanında götürüp yine o apartmana kapatacaktı. Ya Taehyung'u ya da Ilhoon'u başıma dikecekti.

''Nereye gideceğiz?''

Burası benim eski evimdi. Her barda beni tanıyan biri mutlaka çıkacaktı. Belki Jin'i bile görebilirdim.

''İstediğin bir yer yoksa sakin bir yer biliyorum.'' sesi durgun geliyordu. Dönüp ona baktım. Parmağımla dokunmak istediğim gamzeler her şeye rağmen bu sert adama şirinlik katıyordu.

''Senin için sorun olmayacaksa tamam.'' diye mırıldandım.

''Olmayacak.'' Böyle diyor oluşu bile onun kıskançlığının önüne geçmeyecekti biliyordum. Eğer bu akşam birisi beni tanırsa büyük ihtimalle ya beni acımasızca becerecekti ya da yeni kapanmış yaralarımı açacak bir dayak atacaktı. Öfke kontrolü yoktu biliyordum. Doktora filan gitmeliydi fakat bunu yapacak bir insan değildi.

Evde akşam yemeğini yedikten sonra özel bir hazırlık yapmadan salonda onun gelmesini bekliyordum. Nihayet aşağı indiğinde saçlarını kesmiş olduğunu fark ettim.

''Saçların...''

''Sevmediğini biliyorum, kısa her zaman benim için iyidir değil mi?'' gülümseyip beni koltuktan kaldırdı. Peşinden kapıya gittim. Montlarımızı üzerimize geçirip tekrar dışarı çıkmıştık. Yağmur başlamıştı. Koşar adım arabaya gittik. Bu çok fazla elime geçen bir fırsat değildi ve aslında heyecanlıydım. Sarhoş olabilirdim, insanları izleyebilirdim. Kim bilir belki yine dans edebilirdim.

Peki, bu olmayacak bir şeydi kabul ediyorum. Namjoon beni dans pistine bile yaklaştırmazdı.

Yolculuğumuz tanıdığım ara sokaklardan birinde son bulmuştu. Arabayı boş bir yere park ettiğinde kapımı açıp kendimi dışarı attım. Yağmur biraz daha hafiflemişti. Onu takip eden adımlarım beni aslında gitmek istediğim yere götürüyordu. Bazen burada tek başıma içerdim. Pek tercih edilmeyen salaş bir mekandı ve kimse kimseyi umursamazdı. Daha çok yalnızlar için uygun bir yerdi.

İçerisi hala aynı loş lambalarla aydınlanıyordu. Geri planda diğer barlara kıyasla daha sakin bir müzik vardı ve kesinlikle yüksek seste değildi. Küçük masalarda tek tük insanlar oturuyordu ve gecenin geç saati olmasına rağmen kalabalıklaşacak gibi durmuyordu. Bara yürüyüp bir tabureye beni oturttuktan sonra yanıma yerleşti.

''Yine viski mi?'' diye sormuştu, başımla onayladım. ''İki viski.'' mekana pek yakışmayan bir kız sadece bakmakla yetindi. Bu siparişi duyduğunu göstermek için yeterli bir tepkiydi sanırım.

''Çok sessizsin.'' kolunu bara yaslayıp başını eliyle desteklerken gözlerinde hafif bir endişeyle beni izliyordu Namjoon.

''Ne konuşmamı istersin?'' iki kaşımı kaldırıp kızı izlemeyi bıraktım ve ona döndüm. Bu arada kız içkilerimizi önümüze bırakmıştı.

''Seni ilk kez burada görmüştüm. 'Bu liselinin burada ne işi var?' İlk tepkim bu olmuştu.'' şaşırmıştım.

''Bundan daha önce hiç bahsetmemiştin.'' Gülümseyip başını hafifçe salladı. Buruk bir gülümsemeydi.

''Dört yıl önceydi. Her çarşamba buraya geliyordun ve bayılana kadar içiyordun.''

Hatırlıyordum tabii. Bu o zamanlar rutinimdi. Buraya gelir içerdim, genelde bara sızar kalırdım ve beni toplaması için patron birilerini gönderirdi.

''Neden hiç yanıma gelmedin?'' diye sordum.

Gözlerini kırpıştırdı. İçkisinden bir yudum aldı ve dudaklarındaki kalıntıyı diliyle temizledi. '

'Yalnız kalmak istediğin her halinden anlaşılıyordu. İki kere yanına gelen kızları kaba bir şekilde kovuşunu hatırlıyorum.''

Konuşurken gülümsediği için sesi yumuşak bir tondaydı fakat onda beni rahatsız eden bir şey vardı. Gözlerinde gördüğüm endişenin sebebini merak ediyordum.

''O zamanlar daha gençtim.'' sakince konuştuğumda gözlerini kırpıştırıp biraz bekledi.

"Çocuktun Jimin." diye fısıldadı. ''Seni içeriye nasıl aldıklarını hep merak etmiştim. Sonra seni araştırmaya başladım.'' tepkisizce onu dinlemeye devam ettim. ''Park Jimin. On dokuz yaşındaydın ve Kim Seokjin... Onun mekanında çalışıyordun. Yurttan kaçmıştın. Aileni hiç tanımamıştın.'' Gözlerini bardağına çevirip bir süre elinde çevirdi. ''Hakkında bunlar dışında hiçbir şey öğrenemedim. Ne oraya nasıl düştüğünü ne de onunla aranda ne olduğunu. Bazen seni onunla görürdüm. Ona bakarken hep bir pırıltı olurdu gözlerinde.''

''Namjoon-''

''Dinlemeni istiyorum.'' gözlerini kaldırıp bana baktığında yüzündeki sakin ifadeyle rahatlamıştım. ''Çok küçüktün ve yaptığın şey... Okulda olmalıydın, diğer çocuklar gibi. Zamanla sadece seni görmek için bir yerlere gitmeye başladığımı farkettim. Bir süre sonra kayboldun. Seni arıyordum ama nerede olduğunu bulamıyordum. İki ay boyunca ortalarda görünmedin. Daha sonra ben artık ümidimi kestiğimde geri döndün. Daha fazla kilo vermiştin, daha çökmüş görünüyordun. O an bir karar verdim Jimin.''

Tedavi olduğum dönemden bahsediyordu. Gözlerinde anlamadığım bir ifadeyle uzun süre bana baktı. Uzanıp yüzümdeki saçları geriye iteledi. Parmakları yanağımdan aşağı yumuşak bir şekilde kaydı. Baş parmağı kuru dudaklarımın üzerinde dolaştı ve çeneme kadar küçük bir yolu takip ettikten sonra yüzümden uzaklaştı.

''Seni benim yapmalıydım.''

Tekrar içkisinden bir yudum aldı. Benimle bu konu hakkında hiç konuşmazdı. Neden şimdi burada bu konuyu açmıştı ki?

''Kim Seokjin. Onu tanıyordum.''

Bakışlarım hızla ona dönerken elimdeki bardağı sıktığımı eklemlerimdeki acı sayesinde farkettim.

''Ne?'' şaşkınlığıma rağmen sesim normal çıkıyordu. Gözleri kısa süre benimkilere odaklandıktan sonra tekrar bardağa döndü.

''Seni istediğimi söylediğimde satmayacağını söyledi. Esas derdimi söylediğimdeyse itiraz etmedi.''

''Neden bunları anlatıyorsun?'' sesim titriyordu ve ben az çok tahmin ettiğim şeyi duyuyor olsam da hiçbir zaman ihtimal vermediğim şeyin gerçek olması sinirlerime dokunuyordu. Seokjin geri dönmeyeceğimi bilerek vermişti beni Namjoon'a...

''Bilmeni istemişti ama ben söylememiştim, beni sevmeni istedim onu değil bencilceydi. O sadece ondan nefret etmemeni istiyordu.''

Şimdi daha çok tedirgin olmuştum. Yüzünde ki sıkıntılı ifadeden nefret etmiştim. Bir şeyler söylemeye çalıştığını görebiliyordum, karşımda kıvranıyordu ve benim sabrım tükeniyordu.

''Namjoon ne söylemeye çalışıyorsun.''

Gözlerime baktığında söyleyeceklerini tahmin edebiliyordum artık sadece duymak istemiyordum. Beklentiyle ona bakmayı sürdürdüm. Dudaklarını dişleriyle ezdikten sonra derin bir nefes aldığını gördüm.

''İki gün önce, bir kaza oldu Jimin.''

''Hayır...'' başımı yavaşça iki yana sallarken delice gülümsemeye başlamıştım. Kalp atışlarım hızlanırken göğsüme yerleşen ağırlık beni huzursuz ediyordu. Bu hissi sevmezdim. Sanki her nefeste içime kırık cam parçaları çekiyordum, hava değil...

''Öldü. Arabası alev almış ve-''

''Hayır! Yalan söylüyorsun!'' sesim çatlayarak yükselirken elimdeki bardağı hızla yere çarpmıştım. İleriye uzanıp kolumu tutmaya çalıştığında elinden kaçındım ve tabureden kalktım. Bacaklarım titriyordu ve gözlerim yanmaya başlamıştı. Kesik kesik aldığım nefesler ciğerimi doldururken kendimi dışarıya attım. Yağmur tamamen durmuştu ve boş sokakta birkaç sarhoştan başka kimse yoktu.

''Jimin-''

''Yalan, o ölmez. O ölmez Namjoon. Onun sözü vardı bana, her şey bittiğinde-'' sesim bir hıçkırıkla bölündüğünde ona döndüm. Kolları etrafımı sararken ben titremeye başlamıştım ve güçlükle ayakta duruyordum. Onu hatırlıyordum, her şeyiyle... Tenini hatırlıyordum, kokusunu hatırlıyordum, asla kızgın bakmayan gözlerini, korkulan bir adam olmasına rağmen nazikliğini hatırlıyordum. Onun beni nasıl sevdiğini çok iyi hatırlıyordum. Bana verdiği o küçücük umudu, içime ektiği huzuru hatırlıyordum.

''Bilmeye hakkın var, o seni özgür bıraktı. Şimdi de o özgür kaldı Jimin.''

'Yıldızlar bizim ruhumuzdur Jimin. Öldüğümüzde kayıp gider, sadece onu koşulsuz seven birisi varsa o yıldız sonsuza kadar yaşar, onun ruhununda ışığı sarar onu çünkü. Asla kayıp gitmez karanlığa. Yıldızım kayıp gidecek bir gün ama senin yıldızın hep asılı kalacak orada. Nerede olursam olayım ölsem bile benim ruhumun ışığıyla sarmalanacak yaşayacak.'

Kolları etrafımda sarılıyken fısıldamıştı kulağıma bunları. Uyuduğumu sanıyordu, asla beni sevdiğini söylemese de yüzüme, o gece anlamıştım ne kadar değerli olduğumu onun için. Benimle birlikte her gün nasıl azaldığını görüyordum onun, her gün beni bir başkasına kendi elleriyle verdiğinde; nasıl tükendiğini görüyordum artık...

Şimdi gitmiş miydi? Beni seven tek insan ölmüş müydü? Biliyor muydu, aslında nefret ettiğim kişi o değildi benim? Kendi kirli bedenimden nefret ediyordum ben. Sevilmeyi hak etmediğimi bildiğim için sadece kendimden nefret ediyordum. Etrafıma ördüğüm bir duvardı ona olan sahte nefretim. Ben masum bir çocukken sevilmiştim en son, en son o zaman sevmiştim. Jin'iyse çok sonra görmüştüm, artık ne masum bir çocuktum ne de masum bir duyguyu hak ediyordum. Peki o biliyor muydu bunu?

Özür dilerim Jin, beni sevdiğin için...

Özür dilerim, seni sevemeyecek kadar kirlendiğim için...

Özür dilerim bana verdiğin umuda, teşekkür edemediğim için...

Continue Reading

You'll Also Like

74.8K 9.5K 20
-tamamlandı ❝ okul başkanlığından adaylığını çek!❞ - texting © mindaextae
5.4M 290K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...
699 85 6
Tüm gece boyunca benimle dans etti. Sanki olmak istediği yer benim yanımmış gibi. ©2023 | amoregrei
7.1K 640 36
〈yandere!jimin / senpai!jungkook〉 ''you'll never notice me but i still love you'' 「şɪᴅᴅᴇᴛ, ᴋᴀɴ, ᴀʀɢᴏ」 !ʀᴀʜᴀᴛsıᴢ ᴏʟᴀᴄᴀᴋʟᴀʀıɴ ᴏᴋᴜᴍᴀᴍᴀsı ᴛᴀᴠsɪʏᴇ ᴇᴅɪʟɪ...