Love Affair: Upside Down

By mauvelibris

60.2K 3.8K 2.2K

Kötü günler geride kalmış, atlatılan onca şeyin ardından derin bir nefes vermişlerdi. Bu sefer çok daha güven... More

prolog
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
⭐Final

13.

1.3K 100 20
By mauvelibris

Keyifli okumalar!

Ha Neul⭐️

Salonda büyük bir sessizlik oluştuğunda Diana dahil herkes şok içinde bana dönmüştü. Hepsinde sırayla gözlerimi gezdirdiğimde dillerini yutmuş olabileceklerini düşünüyordum. Yani teknik olarak aşırı normal bir şey söylemiştim. Taehyung ve Diana evliydi. Çocuk olmasına fırsat verecek çokça anları olmuştur, ne diye kırmızı kar yağıyor demişim gibi bana bakıyorlardı bunlar?

Sanırım kavganın ortasına dalmamdan olsa gerekti ayrıca baba olacağının haberini almış olan Taehyung'un şaşırması normaldi, doğru. Ahhh... Ne diyordum ben? Bunu ben bile beklemiyordum. Söylememem gerekiyordu.

''Ne dedin sen?'' dedi Taehyung cümle kurmayı yeniden öğrendiği sırada. Suratıma bir uzaylıyı inceliyormuş gibi kafasını hafiften yana eğerek baktığında gözlerini kıstı. ''Az önce ne dedin Ha Neul?''

Gözlerim hala oturmakta olan Diana'ya kaydığında bana herkes gibi şok içinde bakıyordu. Büyük ihtimalle bana çok sinirlenecekti.... Hatta şu an çok sinirliydi. Çünkü bakışlarında Taehyung'a kuracağı cümleleri toparlayamamayışının çaresizliğini de görüyordum. Alyssa ise alnına vurup kafasını iki yana salladı ve göz ucuyla bana baktı. Anlık çok kötü bir şey yapmışım hissi vücudumda gezindiğinde derin bir nefes verdim.

''Birazdan ortamın havasını nasıl da dağıttım ama, demezsin umarım.'' dedi Jimin gözleri kocaman açıkken.

Taehyung, Diana'ya döndü hızla. ''Diana?'' dedi. ''Doğru mu?'' duraksadıktan sonra devam etti. ''Sen hamile misin?'' söylediklerimi algılamaya çalışıyormuş gibi gözlerini kapattı Taehyung. ''Sen... Ne zaman öğrendin? Neden bana söylemedin?''

Diana derin bir nefes bırakırken gözleriyle halı desenini inceleme aşamasına geçmiş ve kafasını sallamıştı.''Hamileyim... Söyleyecektim.''

Taehyung, Diana'da bulunan aynı çaresizlikle bakındı birden. Az önce söylediklerinin pişmanlığını yaşıyor olmalıydı ki, yaşamalıydı da. Bazen gerçekten düşüncesizce konuşuyordu. Düşüncesizce konuşması gereken kişi en son Diana'yken, bunu en çok ona yapmaya başlamıştı...

''Diana... Ben, yani....'' dedi Taehyung doğru kelimeleri bulmakta güçlük çekiyor olmalıydı.

''Durun durun durun.... Bir dakika...'' dedi Jimin tüm dikkati üstüne çekerken. ''Omo! Ailemize bir bebek katılıyor ama herkes şoka girdi. Gelen haberin farkındayız değil mi?''

''Bu gerizekalının hareketlerini görmedin mi sen az önce?'' dedi Jungkook, Taehyung'a doğru. Taehyung pişmanlıkla kafasını öne eğerken Yoongi derin bir nefes aldı. Justin ise konuşmaktan korkuyormuş gibi etrafına bakıyordu.

''Diana iyi misin?'' dediğinde Diana'nın kafası öne eğik bir şekilde sessiz sessiz fark etmeden hıçkırıklarla ağladığına şahit olmuştuk.

''Diana!'' dedim ve öne atılıp onun oturmuş olduğu koltuğa ulaştıktan sonra yanına oturdum.

Diğer yanına Alyssa geçtiğinde Diana yüzünü kapatıp daha güçlü ağlamaya başladı.

''Mutluluktan ağlıyordur belki...'' dedi Jimin arkadan küçük bir çocuk edasıyla.

Jungkook, Yoongi, Justin ve Taehyung aynı anda Jimin'e dönüp ''Sus Jimin!'' diyerek yükseldiklerinde sesini bir daha duymamıştım.

''Diana, özür dilerim... İyi misin?'' dedim önüne gelen saçları çekerken.

''Eve gitmek istiyorum.'' dedi ve bana 'sorun yok' mesajı veren bir bakışla baktı. Azarı sonra mı işitecektim....

''Gidelim, gidelim öyleyse.'' dedi Taehyung yumuşak ama panikli bir sesle Diana'ya ulaşırken.

Diana ayaklanıp gözlerini sildikten sonra kapıya hızla ilerlerken hepimiz peşinden ilerlemiştik. Kapının önüne ceketlerini giyen misafirlerimin hepsi bir anda gitme kararı almıştı. Taehyung paltosunu giyerken Diana'ya dikkatle bakıyordu. Neden gerilmişti ortalık?

Kapının önüne çıktığımızda Yoongi ellerini paltosunun cebine sokup Diana ve Taehyung'a baktı.

''Tebrik ederim. Artık anne ve baba olacağınıza göre, gerçekten anne ve babaymış gibi davranın. Taehyung, özellikle sen....'' dediğinde Taehyung tebessüm etmişti. Çocuğa yeni yeni yüklenmeye başlamıştı herhalde. Gülümsemişti. Diana hala uzaklara bakıyordu.

Taehyung'un aşırı tepkileri... Kızın kalbini kırmıştı işte!

''Teşekkür ederim, hyung.'' dedi göz ucuyla Diana'ya bakarken çekingen bir sesle.

''Tebrik ederim, bir dahaki görüşmemizde suratlarınızı düzeltin.'' dedi Jimin de.

''Aishh... Hepimiz şoka girince.... Tebrik ederim ikinizi de.'' dedi Jungkook gülümserken.

Son olarak Justin kaldığında Taehyung ona baktı.

''Tebrik ederim.'' dedi gülümserken.

Diana'ya sarılıp geri çekilirken diğerlerinin duyamayacağı bir şekilde tekrar özür diledim. Tekrar 'sorun yok' dercesine kafasını sakladıktan sonra gülümsedim.

''Seni arayacağım.'' dedi bana doğru.

Hepsi bahçeden çıkıp arabalarına bindikten sonra gözden kaybolana dek izledim. En sonunda kapıyı kapatıp mutfaktan gelen sesler üzerine oraya ilerledim ben de.

Jungkook, iki tane kahve bardağından anladığım kadarıyla ona ve bana kahve hazırlıyordu. Ayak seslerini duymuş olacaktı ki kapı pervazına doğru döndü.

''Çok garip bir geceydi.'' dediğimde mutfaktaki masanın sandalyesine oturdum. İki eline bardakları alıp karşıma geçerken kafasını salladı. ''Justin ve Alyssa nereye kayboldu birden?'' dedim eksikliklerini hissedince.

''Uyumaya gittiler. Yorulmuş olmalılar.'' dediğinde kafamı salladım.

''Sen ne zamandan beri biliyordun?'' diye sordu asıl sormak istediği konuya geçerken. Bana uzattığı kahveyi ellerim arasına alıp sıcaklığına biraz dikkat kesildikten sonra Jungkook'a baktım.

''Yani, çok olmadı aslında. Daha yeni öğrenmiştik. Diana, Taehyung'a söyleyecekti.'' dedim. ''Ben ağzımdan kaçırmasaydım, ikisi sakince konuşup halledecekti işte.''

''Taehyung evi terk edip gidecek sandım. Onu durduracak şey tam da buydu herhalde.'' dediğinde kafasını sağa sola salladı. ''Aishh... Çok pişman hissediyor olmalı. Diana hamileyken öyle şeyler söylemesi...''

''Onu ararsın değil mi daha sonra?'' dedim. ''Diana ile konuşacağım ben de.''

Kafasını salladı ve güldü. ''Elbette. Az önceden beri ne zaman arasam diye düşünüyorum zaten.''

Gülümsedim. ''Taehyung ve senin yakınlığın hala gözlerimi dolduracak kıvama getiriyor.''

Gülümsedi. Ona sinirlenmeden yemekte yaptığı şeyin ne olduğunu sormam gerekiyordu. Böyle yaptıkça Yoongi yanlış anlayacaktı onu ve buluşmalarımıza katılmamaya devam edecekti. Böyle olsun istemiyordum açıkçası... Yoongi de uzun bir süredir hayatımda olan bir insandı ve bu şekilde kocam tarafından dışlanıldığını görmek beni üzüyordu. İkisi de birbirinden haz etmiyorlardı biliyorum ama bir sorun bile yoktu ortada. Hele Jungkook, Yoongi'nin eskiden bana olan hislerini bilmeden ne diye böyleydi anlamıyordum...

''Jungkook-ah...'' dediğimde elindeki kahveyi bırakıp suratıma baktı. Ne soracağımı bekliyormuş gibi baygın bakışlarla beni izliyordu.

''Masadan neden kalktın öyle? Nereye kayboldun?'' dediğimde omuz silkerken kahvesini yudumladı.

''Sinirlenmiştim. Eğer orada durursam daha fazla sinirleneceğimi biliyordum ve ben de odamıza çıkıp sakinleşmeyi bekledim.'' dedikten sonra derin bir nefes aldı. ''Sanki her an seni arkasına çekip suratıma yumruk atacakmış gibi... Çok değişik davranıyor Ha Neul. Onun senin çok yakının olduğunu biliyorum ama çok değişik. Ona defalarca kez yaklaşmaya çalıştım. Aramızın iyi olmasını gerçekten istedim ama o bunu istemiyor.'' kafasını sağa sola salladı kendi kendine düşündüğünde. ''Hala onların arkasından iş çevirip benimle sevgili olmana hırslıysa... Bilemiyorum üstünden çok zaman geçti, o kadar psikopat değildir herhalde.''

''Çok ters davranıyorsun ona...'' dedim çekingen bir tavırla.

''Çünkü o da bana öyle Ha Neul.'' dedi ve sinirlendiğini belli edecek şekilde yumruğunu sıktı. ''Bakışlarından hiç hoşlanmıyorum. Bizden rahatsız oluyormuş gibi bakıyor. Ha Neul...''

Masanın üzerindeki elimi tuttu. ''Neden bizden rahatsız oluyor?''

Hiç öyle bir izlenim almamıştım ki ondan... Yoongi, Yoongi'ydi işte. O her zaman öyleydi.

''Jungkook öyle bir şey yok.'' dedim gülümserken. ''Lütfen bir daha öyle yapma.''

''Yoongi sorununun açık açık ne olduğunu anlatana dek sinirlerimi bozduğu her an ona öyle davranacağım.'' dediğinde yüzümdeki gülümsemem solmuş ve boş boş suratına bakmıştım birkaç saniye.

Cidden.... Biraz daha oturup konuşsaydık, Yoongi'nin cidden bir sorunu olduğunu düşünecektim. Eskiden bana karşı hislerinin olması zaten şüphelerimin alevlenmesi için yeterli bir nedendi ama saçmaydı işte. Jungkook ve Yoongi, birbirine ısınamamıştı sadece. Bazı insanlar anlaşamazdı ve bunlar anlaşamayan ikiliydi.

''Hadi,'' dedi ve ayaklandı. ''Şu dağınıklığı toplayıp uyuyalım.''

Ona cevap vermeden ayaklandığımızda tezgahtaki dağınıklığı el birliği ile hızlıca toplamıştık. Odamıza çıktıktan sonra direkt dolaba yönelmiştim geceliğimi bulabilmek için.

Jungkook yatak başlığına uzanmış bir şekilde beni izlerken ona dönüp bakmadan üstümü giyinmiştim. Nedense ona sinirlendiğimi hissediyordum. Yoongi'yi seveceksin, diye zorlamıyordum. Beni zor durumda bırakmamalıydı.

Yorganı kaldırıp içine girdiğimde komodindeki gece lambasını kapatıp gözlerini benden ayırmayan Jungkook'a baktım.

''Nasıl davranıyorsan davran, Jungkook-ah ama en azından beni düşünerek davran.'' dedim.

Derin bir nefes alıp gözlerini kapattıktan sonra yastığına yattı. ''Kavga edeceğimizi hissediyorum, Ha Neul. Bu konuyu kapatalım mı?''

Gece lambasını benim gibi kapattıktan sonra o da yorganı çekti ve derin bir nefes verip gülümsedi.

''Lütfen...'' dedi ve yana dönüp saçlarımı okşadı. ''O manyak herif yüzünden seninle aram bozulsun istemiyorum.''

Kafamı salladım ve Jungkook'a arkamı dönmeden önce, ''İyi geceler.'' dedim. Yorganı omuzlarımın üstüne kadar örttükten sonra belimi saran el ile birlikte gülümseyerek gözlerimi kapattım. Beni kendine doğru çektikten sonra boynuma öpücük kondurdu.

''İyi geceler.''

Ne kadar sinirlenirsem sinirleneyim, gün sonunda kolları arasında olmak paha biçilemezdi.

***

''Oppa, henüz konuşmadık biz de. Yeni uyanmıştık.'' dedim ve kendi kendime mırıldandım. ''Jungkook'u bulamıyorum ama belki de konuşmuştur.''

''Jungkook'u sormadım, Ha Neul.'' dedi Yoongi ters bir sesle. ''İyi kendim ararım.''

''Nasıl istersen.'' dedim. ''Konuşursan mesaj at.''

''Bankaya uğrarım diyordum ama...'' dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne zaman oraya gitmek istese, bankaya gitmediğim gün oluyordu. Yanlış anlamasından korkuyordum. Gerçi sarhoşken çokça şansını deniyordu ama...

''Oppa, bugün gitmeyeceğim.'' dedim çekingen bir sesle. O sırada mutfağa girmemle kahvaltı hazırlayan Jungkook'un bana bakması bir olmuştu.

''Tanrı aşkına, Ha Neul... Ne zaman bankada oluyorsun ki sen?'' diye yükseldiğinde kaşlarım çatılmıştı. Yanlış anlaşılmıştım işte...

Yoongi'nin başka bir şeye canı sıkılmış olmalıydı ki, bu sabah agresifti. Bana kolay kolay yükselen biri değildi ve evet, kesinlikle sinirliydi...

''Sana bir şey mi oldu?'' dedim. ''Bir sorun var gibi, sinirlisin.''

''Değilim... Özür dilerim. Sonra konuşuruz.'' dediğinde aceleyle konuşmaya çalıştım.

''Oppa!'' diyerek bir şeyler söylemeye koyulmuştum ki telefon yüzüme kapanmıştı. Birkaç saniye telefon ekranıyla bakıştıktan sonra ters ters bana bakan Jungkook'a çıkardım bakışlarımı.

''Ne oppası yine bu?'' dedi. ''Ah, Yoongi oppan değil mi...''

''Jungkook-ah!'' dedim bıkkınlıkla. ''Az önce azar yedim zaten, lütfen dur.''

Bakışları iyice sertleşirken elindeki tabağı sinirle masaya bıraktı. ''Kim oluyor da o seni azarlıyor?'' dedi ve sabırla iç çekti. ''Şuna bak, mutluluktan olsa bile gözlerinden yaş aktığında rahatsız hissediyorum. Manyak bir oppa karıma azar çekiyor.''

''Aigoo!'' dedim ve Jungkook'a yaklaştım. ''Beni duygulandırıyorsun.'' diyerek kollarımı beline sarıp kafamı göğsüne yasladıktan sonra devam ettim. ''İş yerinde sinirleri bozulmuştur belki. Boşver, Jungkook.''

''Yoongi aradığında telefonu ben açsam ne olur?'' dedi. ''Sağlam bir küfür ederim hatta-''

Kafamı göğsünden çekip aşağıdan ona bakarken göz teması kurdum. ''Jungkook...''

Tatlı tatlı gülümsedi.

''Aishhh....'' dedi ve burunlarımızı birbirine sürtüp ucuna bir öpücük bıraktı. ''Sürekli öpmek istiyorum.''

''Acıktım ben.'' dedim.

''Trip mi atıyorsun bana?'' dedi şaşkınlıkla.

''Korkutuyorsun beni iki gündür. Bir iyi davranıyorsun birden bir şeye sinir olmuşsun gibi davranıyorsun. Ne diyeceğimi şaşırdım, Jungkook-ah.'' dediğimde güldü.

''Sinirleneceğim çok şey oluyor iki gündür.'' dedi.

Kollarımı belinden çekmeye çalıştığımda beni tuttu.

''Bir saniye, buradan öyle hemen kaçamayacağınızı öğrenmiş olmanız lazımdı, Ha Neul-ssi.'' dedi. Yine karizmatik bakışlarını yerleştirdiğinde gülümsedim.

''Keşke hep burada kalsam.'' dediğimde kafamı tekrar göğsüne koydum.

İkimiz sessizlik içinde mutfakta sarmaş dolaş dikilirken bizden farklı bir ses duyunca irkilmiştim.

''Bölüyoruz gençler kusurumuza bakmayın da hani, acıktık.'' dedi Justin.

''Ne kadar zamansız bir herifsin sen ya.'' dedi Jungkook gözlerini kısarken.

''Justin sizi bölmek için bilerek girdi buraya... Benim almam gereken şeyler var gitmeden önce. Kahvaltıya gideceğiz ve sonrasında alışveriş yapacağım. Katılmak ister misiniz?'' diye sordu Alyssa.

Justin'e bakıp kıkırdadıktan sonra Alyssa'ya döndüm tekrardan.

''Alışverişe yetişirsem seni ararım gelirim. Şimdilik keyfinize bakın öyleyse.'' dedim ve Alyssa'ya bir öpücük attım.

Karşılık verdiğinde güldüm. İkisi hazırlanmak üzere kaldıkları odaya çıktıklarında Jungkook'a döndüm.

''Diana'yı arasam mı?'' diye sordum. İçimde bir sıkıntı vardı ve haber alamadıkça büyüyordu. Bazı şeyler çabucak sonuçlansın istiyordum.

''Sabahın körü, Ha Neul. Taehyung şirkete gitmez, erken kalkacaklarını düşünmüyorum.'' dediğinde omuzlarımı düşürdüm.

Bana bir adım atıp elini saçlarım arasında gezdirdikten sonra konuştu.

''Merak ettiğini biliyorum ama öğreneceğiz nasılsa.'' dedi.

Derin bir nefes verirken kafamı salladım. Jungkook ile bir şeyler atıştırırken Alyssa ve Justin'i de yolcu etmiştik. Yine sıkıcı tatil günlerimden biriydi ve evde kocam olmasına rağmen, evet sıkılıyordum. Bugün keyifsiz kalkmıştım ve öyle devam edecek gibi görünüyordu.

Yeni okumaya başladığım kitabın her sayfasını on beş kez tekrarla okurken daracık koltukta yerleşmeye çalışıyordum. Okuduğum sayfalardan hiçbir şey anlamıyordum ve sinirlerim bozulmuştu.

Çaprazımdaki koltukta telefonuyla oynayan ve sessizliği ayrı bir sinirimi bozan Jungkook'a baktım. Ne vardı şu telefonda? Ben de telefonla uğraşmayı seviyordum ama yukarıda, odada, kalmıştı. Almaya üşeniyordum ve Jungkook'un oynuyor olması beni iyice sinir ediyordu.

''Yoğunsunuz herhalde Jungkook-ssi.'' dediğimde irkilip gözlerini ekrandan çekti.

''Gelecek haftanın programını kontrol ediyordum. Kendime göre ayarlama fırsatı da verdiler.'' dediğinde gözlerimi devirdim.

Kitabı fırlatmak istiyordum ama kitabım değerliydi, bu nedenle sehpaya bırakıp sakince dikleştim.

''Bırak şu telefonunu.'' dediğimde kıkırdadı.

''Oyun oynamıyorum! Şüphelendin değil mi? Ayrıca kitap okuyorsun yarım saattir. Ne yapabilirdim?'' dediğinde gözlerimi kıstım.

''Oyun oynadığını düşünmemiştim. Oynuyor muydun yoksa?'' dediğimde baygın bakışlarını gönderdi bana.

''Hepsini silmişsin. İndirecek zamanım da yok.''

Aldığım cevapla birlikte yüzüme zafer gülümsemelerimden birini yerleştirdim. O da dayanamayıp bana güldüğünde bir süre saçma bir bakışma yaşamıştık.

Oturduğu koltuktan kalkıp telefonunu ortadaki sehpaya bıraktıktan sonra yanıma kuruldu.

''Bugün ayrı bir asiyiz bakıyorum da.'' derken kolunu omzuma atıp kafamı göğsüne yaslamıştı. Gözlerimi bir anlığına kapatmıştım. Çok rahat ediyordum böyle.

Neden bu kadar gergin hissettiğimi tahmin edebiliyordum aslında. Dün evimde yaşanan kaoslar başlı başına bir sebepti. Ayrıca şu Namjoon ile yaptığımız son konuşma gitmiyordu kafamdan bir türlü. Beni korkutmuştu ve o gün içime atmış olmalıydım bunu. Şimdi birer birer gün yüzüne çıkıyorlardı işte.

Sorguladığı şeyler basit lise anıları değildi. Günlerce uykusuz kalmamıza, korkuyla yaşamamıza sebebiyet veren şeylerdi. Zar zor bunları unutmuş gibi yapıyorduk ama hepsi hepimizin dün gibi aklındaydı. Namjoon da tuz basıyordu o yaraya iyice.

Taehyung ve Jungkook hatırlasa daha kötü olabilirlerdi eminim. Durduk yere huzurumuz kaçacak gibi hissediyordum.

Tanrım...

''Jungkook-ah, iyisin değil mi?'' diye sordum boşta kalan elini tutarken. Sorduğum soruya anlam verememiş gibi duraksamıştı.
''İyiyim, güzelim. Neden soruyorsun bunu?'' dediğinde omuz silktim.

Bu kadar küçük bir şey bile kafam kurcalanıyordu işte. Etrafımdaki sevdiğim insanlara böyle olsun istemiyordum.

''Aklına ne gelirse gelsin, ne düşünürsen düşün, bana anlatırsın değil mi?'' dediğimde saçlarıma kondurduğu öpücüğü hissetmiştim.

''Tabii ki. Senden hiçbir şey gizlemem, Ha Neul.'' dedi ve küçük bir duraksamadan sonra devam etti. ''Sana noldu birden? Nasıl sorular bunlar?''

Derin bir nefes aldım. ''Öyle... Aklıma bir şeyler geldi de.'' dedim. ''Beni takma sen. Boş boş konuşuyorum işte.''

''Hayatımda hiç böyle güzel boş yapan görmemiştim.'' dediğinde ortamın havasını aniden dağıtmış, beni de güldürmüştü.

''Teşekkür ederim ama Jimin'inkiler daha hoş.'' dediğimde o da gülmüştü.

Bugün modumu düşüren diğer olaylardan birini düzeltmem için Diana'yı aramam gerekiyordu. Hallettiler mi merak ediyordum, bir an önce halletsinler istiyordum.

''Ben bize soju getiriyorum. Sen Diana'yı ara.'' dedi Jungkook yanımdan yavaşça ayrılırken.

''Kafan orada biliyorum... Hadi ara.'' derken mutfağa doğru yürümüştü.

Zihnimi bu kadar hızlı okuduğu için arkasından hayretle baktım sonrasında daha fazla bekleyemeceğimi düşünerek telefonumu aldım. Diana'nın adını rehberde bulduktan sonra telefonu kulağıma götürdüm aceleyle. İlk çalışta açmıştı telefonu.

''Diana!'' dediğimde sessiz sessiz konuştu.

''Ha Neul, şey, günaydın.'' dedi. Kaşlarımı çattım.

''Neden sessiz konuşuyorsun?'' diye sordum.

''Taehyung uyanmış ve aşağıda sanırım. Odanın kapısı kapalı ve uyandığından haberi yok. Aşağı inince konu açılacak. Ne diyebilirim bilmiyorum. Hazır değilim.'' dediğinde şaşkınlıkla gözlerimi açtım.

''Dün gece konuşmadınız mı?'' diye sordum.

"Ben direkt uyumak istedim. Konuyu açamadı çünkü kaçtım..."

''Diana! Ağlayacağım şimdi. Gidip konuşsana! Bebek stres topu olarak doğacak. Yazık değil mi çocuğa? Gidin ve halledin.'' dedim. ''Yeğenime çok üzülmeye başlıyorum."

''İstiyor muyum emin değilim ki! Hiçbir şey bilmiyorum. Ne yapacağım?'' dedi.

''Of benim yüzümden böyle oldu öyle değil mi?'' dedim sıkıntıyla. ''Salak gibi ağzımdan kaçırdım.''

''Eninde sonunda öğrenecekti, Ha Neul. Tamam ilk söylediğinde şoka girdim ama öğrenmek zorundaydı. Ondan gizli aldırmayı düşünmüştüm ama böyle bir şeyi ona yapamam.'' dedi.

''Ona söyleyerek aldırırsan da çok üzülür, Diana.'' dedim. ''Hadi, bebeğim. Lütfen halledin şunu. Kutlama yemeğine çıkarız!''

''Bilmiyorum...'' dedi. Kısa bir sessizlik yaşadığımızdan duyduğum nefes sesinden sonra konuşmaya devam etti. ''Alyssa ve Justin nerede? Alyssa kızdı mı sana? Benden daha korkutucu bakıyordu.'' dedi alayla.

Gülümsedim kendi kendime. ''Hayır, dün gece yorgunlardı siz gider gitmez uyudular. Sabah da yine erkenden gittiler. Alışveriş yapacaklarmış.'' dedim ve devam ettim. ''Kızamadı. Aishhh! İyi ki söyledim, pişman değilim. Senin söyleyeceğin yoktu çünkü.''

''Evet... Yani gittiği yere kadar saklardım ben.'' dedi. ''Gidip konuşmam gerekiyor artık. Seni ararım.'' dedikten hemen sonra ekledi. ''Ya da buluşuruz. Aishh, şu işi bir halledeyim, ayarlarız işte.''

Güldüm. ''Tamam, tamam. Hadi git ve hallet. Öptüm~!''

''Görüşürüz bebeğim.'' dedikten sonra aramayı sonlandırdık.

Jungkook elinde içki bardakları ve soju şişesiyle geri döndüğünde telefonu sehpaya bıraktım. Elindekileri de sehpaya bırakıp yanıma oturunca içkileri doldururken konuştu.

''Konuşmuşlar mı?'' diye sordu.

Kafamı sağa sola salladım bardakların doluşunu izlerken. ''Henüz değil. Akşama falan buluşuruz diye tahmin ediyorum.''

Kafasını salladığında bardaklardan birini bana uzatıp kendi bardağındakini dikti.

''Öğlen vakti... Ne içkisi bu?'' dedim gülerek.
''Kahve, çay veya süt içip duruyoruz Ha Neul. Değişiklik her zaman iyidir.'' derken göz kırptığında kıkırdadım. Bardağına tekrar doldurdu.

''Akşama buluşursak falan sarhoş gideriz artık.'' dedim bardağımdakini zar zor içtikten sonra.

''Ben kaldırabiliyorum. Sen kaldıramadığın için iki bardak yeterli.'' derken bardağıma doldurdu tekrardan.

Gülümseyerek Jungkook'u izlediğimde bunu sonradan fark etmiş olacak ki kafasını çevirip bana baktı. Neden öyle dalmış olduğumu sorgularken çok şirin gözüküyordu.

Yüzlerimizi yakınlaştırıp dudaklarına küçük bir buse kondurduktan sonra elimdeki bardağı bırakıp kafamı göğsüne koydum.

Bugün düşünceli hissediyordum ama ilacım tam yanımdaydı. Sırf bu yüzden bile keyfim yerine geliyordu.

~~~

Herkese merhaba,

Uzun süreli bekletme için özür dileriz öncelikle. Bir türlü kafamı toparlayıp paylaşamadım ama işte karşınızdaaaa!

Umarım buralardasınızdır, kocaman öptük❤️

Continue Reading

You'll Also Like

438K 35.9K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
94.5K 3.8K 31
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
70.5K 4.6K 50
"Beni hiç görmeyen birine bakakaldım." -KİM YERİM
373K 24.9K 31
seni gülümsetecek birini bul. byarisa