tell me pretty lies, yoonmin

By renoclein

5.4K 611 161

yoongi gitti, jimin bitti. yoongi geldi, jimin yitti. More

1
2
3
4
5
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19

6

292 43 8
By renoclein

Asansörden indikleri andan beri tek kelime etmeyen ikili, odaya yerleşmişlerdi. Jimin ince pikeyi yere sererken, iç çekerek gözlerini kırpıştırmıştı. Yastığını yere serdiği pikenin üzerine atarken, Yoongi yatağın üzerinde bağdaş kurmuş ve Jimin'in hareketlerini izliyordu. Çünkü küçüğü, odada tek yatak olduğunu gördüğünden beri eli ayağına dolaşmış bir şekilde kendine yer yatağı hazırlamaya çalışıyordu.

"Jimin, ne yapıyorsun?"

"Tak gözlüklerini ve ne yaptığımı öğren.''

Yatağın üzerindeki beyaz tenli, gözlerini devirirken bir eliyle minderden destek almış diğer eliyle de eğilerek yastığı ve pikeyi aynı anda kavrayarak yatağa çekmişti.

"Esas sen ne yapıyorsun Yoongi?"

"Hyung." diye düzeltti büyük olan. "Gel şuraya, seni yiyecek hâlim yok."

Üzerindeki sweati çekiştirip yatağın ucuna oturan Jimin, Yoongi'nin güçlü kollarının esiri olmuştu.

"Yalancı! Biliyordum böyle olacağını."

Yoongi kollarının arasındaki bedeni göğsüne yaslarken tebessüm etti. Yavaş yavaş adım atmalıydı. Jimin'in tepinmesi her ne kadar işini zorlaştırsa da, bol sweatin açıkta bıraktığı pürüzsüz omzundan öptü uzunca. Ne zaman bunu yapsa, sakinleşir ve mayışırdı. Küçük gözleri kapanmaya yüz tutan Jimin, isyankâr bir sesle mırıldandı.

"Neden geldin? Yeterince canımı yakmadın mı hyung?" güçsüz çıkmıştı sesi, her ne kadar inkâr etse de o kadar özlemişti ki şu an kolları arasında olduğu bedeni.

"Zamanla canımın içi, söz veriyorum en yakın zamanda açıklayacağım fakat önümüzdeki şu dört gün boyunca aramızdaki engelleri kaldırsak ve eskisi gibi olsak? İhtiyacın olduğunu biliyorum. Ne kadar kızarsan kız, senin yuvan benim. Dört gün izin ver kendine. Bu süre içinde hiçbir şeyi umursamadan gideririz hasretimizi. Busan'a ayak bastığımız vakit istersen yine bakmazsın yüzüme." titreyen sesinden anladı küçük olan onun ağladığını. Dayanamıyordu onu üzgün görmeye. Kolları arasında yüzüne doğru döndü ve burunlarının birbirine sürtmesine sebep oldu. Çekik gözleri dolu doluydu. Tereddüt etse de bir elini yumuşaklığıyla içini ısıtan yanağına yerleştirdi. Baş parmağıyla kirpiklerindeki damlaya ulaştı. Yoongi'nin gözleri anında kapanırken, minik damla Jimin'in tombul baş parmağını ıslattı.

"Sadce dört gün."
.

Sabah olduğunda, esmer teniyle simsiyah çarşafın üzerinde bir şaheser misâli uyuyan Taehyung son yarım saattir sevgilisi tarafından izlendiğinden habersizdi.

Jungkook açık pencereden süzen rüzgâr Taehyung'un çıplak bedenini üşütmesin diye pikenin tamamını üzerine örtmüştü. Esmer tenlinin şakağına onu uyandırmayacak kadar hafif bir öpücük bıraktıktan sonra ayaklandı, yataktan kalkıp odadaki dolaba ilerledi ve beyaz bir gömlek çıkardı. Altına siyah, bacaklarını sımsıkı saran keten bir pantolon tercih ederken dolap kapaklarını kapatıp yatağın yanındaki komodinin üzerinden saatini aldı ve sol bileğine çok sıkmayacak şekilde taktı.

Taehyung, serin rüzgârın kollarında pamuklara sarılmış gibi hissediyordu. Özgür bir kelebek gibi gerindi kolları, gözlerini yavaş yavaş araladığında bakışları Jungkook'unkilerle kesişmişti.

"Günaydın." boğuk sesiyle mırıldandıktan sonra, yatağın yanında, yerde duran iç çamaşırını alarak dizlerinden geçirdi. Eh, kendisinde olan onda da vardı öyle değil mi?

Jungkook yatağın etrafından dolaşarak uyku mahmuru olan sevgilisine baktı, kollarını beline sararak çenesini omzuna yaslarken esmer olan bu ani sarılmaya seve seve karşılık verdi. Büyük olan nedensizce sarılmayı çok seviyordu, Taehyung bu durumdan oldukça hoşnuttu.

"Gitmem lazım, Jimin'i merak ediyorum."

"Bir ara tanıştır beni onunla. Sevgilimin en yakını nasıl biri merak ettim, onu kıskanmadım değil.'' şakayla karışık söylediği sözden sonra ikili aynı anda güldü. Gülüşleri birbirine karışırken Taehyung, Jungkook'un kollarından sıyrılarak tişörtünü ve bol pantolonunu giyerek odanın kapısına ilerledi.

"Özle beni."

.

Jimin, uykudan ötürü şişmiş gözlerini araladığında kollarında bulunduğu adama doğru bakarak kaşlarını çattı. Dün gece verdikleri kararın ne kadar doğru olduğunu sorgulamak istiyordu fakat sonucun hüsran çıkacağı gün gibi ortada olduğundan bunu yapmaktan vazgeçti. Dört gün de olsa, içindeki kırgınlıkları ve kızgınlıkları bastırabilirdi. Böylelikle ona hasret kalan kısmını rahatlatırdı.

Yoongi küçüğünün hareketleri sebebiyle uyanırken kollarını sıkılaştırdı ve Jimin'e sarılıp dudaklarını alnına bastırdı. Gözlerini pek açabildiği söylenemezdi. İkisi de siyah saçları aynı yastığa dağılmış vaziyette birbirlerine sarılıyor, tebessüm ediyorlardı. Jimin bitmeyen tereddütler silsilesi altında içini sıkan şeylerden karşısındakinin gülümsemesi sayesinde kurtuluyordu.

"Şaka gibi, kollarımdasın."

"Sus, kalkar giderim."

Büyük ellerden biri, kısa olanın ensesini kavradı ve göğsüne yasladı başını. Orada öylece kalmayı düşünüyordu fakat küçüğünün karnından yükselen gurultu sesiyle bunu yapamayacağını anladı. Birazdan sızlanan bir Jimin göreceğine adı gibi emindi zaten.

"Yoongi." sessizlik.

"Yoon." bir sessizlik daha.

"Hyung! Kalk acıktım ben. Kahvaltı etmek istiyorum." Yoongi kollarını serbest bırakır bırakmaz Jimin heyecanla yataktan kalkmış, dolaba doğru ilerlemişti.

Mor kapşonlu sweatini ve beyaz pantolonunu kucaklayarak banyoya koşarken Yoongi ayaklanıp çoktan kapanmış olan banyo kapısına ilerledi.

"Hiç görmediğim şey zaten."

Tuvaletin kapısı aniden açıldığında, Yoongi kafasına Jimin'in pantolonunu yemişti.

"Susmazsan sabunluğu atarım kafana."

Şaşkınlıkla dudakları aralanan beyaz tenli, pantolonu yatağa fırlattı. Jimin, anlaması zor bir insandı ve kendisi de onu çözebilen nadir insanlardandı.

.

Jimin, Yoongi'nin yanından ayrılıp Taehyung ile beraber kahvaltıya inmişti. Esmer tenli arkadaşının sandalyeye otururken çektiği zorluğu fark ettiğinde bir şeyleri kendi kendine anlamıştı elbet.

"Çok mu sert davrandı?"

"Bana bak götü yere yakın, bulaşma bana. Kıçım acıyor zaten." Jimin gür bir kahkaha patlatırken Taehyung homurdanmakla meşguldü.

"Taehyung, seninki buraya doğru geliyor."

"Ne dedin?" ani hareketlerle menüyü yüzüne siper eden Taehyung, ne yapacağını şaşırmıştı.

"Şakaydı." Jimin bir kahkaha daha patlatırken Taehyung yüzündeki içten gülümsemenin ardında ne olduğunu merak ediyordu çünkü Jimin, gerçekten de mutlu gözüküyordu. Derken, Bay Min'e takıldı gözleri. Yanında tanıdık bir bayan vardı ve hiç elektrik alamamıştı ondan.

"Jimin, arkana bak çaktırmadan ama bak bu sefer yüz seksen derece dönme ciddi bir şey gibi. Yoongi'nin yanında bir kadın var, tanıdık geldi bana."

Jimin yavaşça arkasına döndüğünde, gördüğü görüntü ile yumruk yaptığı elini sıkmıştı.

"Lee Eun Tak." dedi Jimin tükürürcesine.

"Şu moda defileleri düzenleyen eski sevgilisi mi?"

"Tam üstüne bastın. Eski günleri yad ediyorlardır." Jimin sinirle kapattı gözlerini, karşısındaki arkadaşına sordu. "Ben biraz dinleneceğim, öğlene doğru gelirim aşağıya olur mu?"

"Git dinlen, kendini de üzme tamam mı?" esmer olan, en yakınının üzerine her zaman titrerdi. Jimin başıyla onayladıktan sonra, ikilinin yanından geçerek asansörlere ilerledi.

Yoongi, yanlarından geçen sinirli ve üzgün bedeni fark ettiğinde peşinden gitmek istemişti. Eun Tak onu durdurup biraz daha sohbet etmek istediğini söylediğinde ise, uzun zaman sonra yeniden karşılaştıklarından ötürü bir şey diyemeden olduğu yere sindi.

Yoongi, ikinci düğümü farkında olmadan kendi elleriyle atmıştı.

Jimin odaya girdiğinde etrafına bakındı, Yoongi'den izler vardı bulunduğu ortamda. Güneş ışığı camdan sızıyor, beraber yattıkları yatağı ön plana çıkarıyordu.

Eğilip ayakkabılarını çıkarırken, alnına dökülen tutamlarını üfleyerek savurmaya çalışıyordu.

Yavaşça doğrularak yatağa geçmiş, dağılan tutamlarını düzeltme gereği duymadan kendini yatağa bırakmıştı.

Açık pencereden içeriye giren soğuk hava dalgası odaya hâkim olduğundan kısa boylu genç ürpermişti. Yatağın ucundaki pikeye uzanıp ucundan çekti ve düzenli bir şekilde duran kumaş parçasını tek hareketiyle bozguna uğrattı.

Başını yastığa yasladığında pikeyi de üzerine örtmüştü.

En sonunda Eun Tak'ın yanından ayrılma fırsatı bulabilen Yoongi ise odaya çıkmıştı Jimin'e bakmak adına. Derin bir nefes çekti, çektiği nefesi bırakmadan içeri girdiğinde küçüğünün arkası dönük bir şekilde uzandığını gördü.

"Jimin-ah?" ses gelmedi.

"Jimin-ah, yapma böyle."

Beyaz tenli, yatağa doğru ilerledi, Jimin ısrarla cevap vermiyordu ve kızgındı. Yoongi'ye oldukça kızgındı.

"Neden her seferinde canımı yakmayı başarıyorsun?" dudaklarını birbirine bastırdı büyük olan, kabullenemedi. Tanrı aşkına, tek istediği yaralarını yeniden sarmak iken, istemsizce başka yaralar açıyordu.

Jimin'in yanına yerleşmişti, elini omzuna koyup ufak dokunuşlar yapacağı sırada küçük olan dirseğini geriye doğru iterek elini çekmesine sebep oldu.

"Tam bir aptalım, öyle değil mi? Onu sevmediğini düşünmeliydim. Bak, eğer istemiyorsan suratına bile bakmam."

Jimin arkasına doğru döndü, ona karşı adım atmaya dahi çekinir olmuştu, sözlerini birkaç defa düşündükten sonra dile getiriyordu.

"İstemiyorum. En azından, şu dört gün için canımı yakma tamam mı? Buna ihtiyacım var, lütfen." dolgun alt dudağını dişleri arasına alırken, Yoongi korkarak da olsa bedeninin altında kalan sağ kolunu Jiminin boynunun altından geçirdi ve koluna uzanmasını sağladı. Diğer elini de belinin etrafından geçirirken aklında ona olan hasretini nasıl gidereceği vardı. Dört gün bunun için yetersiz bir süreydi fakat daha fazlasını istemeye yüzü yoktu doğrusu.

Küçük olan ses etmezken Yoongi'nin göğsüne sokulmuş ve dizlerini kendine doğru çekmişti. Bir nefes kadar yakındılar şimdi ama kilometreler vardı aynı zamanda. Birbiri için yanıp tutuşan ruhlar arasında kilometreler vardı. Bu yolda engeller, kırgınlıklar ve kızgınlıklar söz konusuydu. Jimin çok yorgundu, o kadar yorgundu ki konuşmaya dahi mecali yoktu. Duvarlarını sağlam tutmaya çalışırken Yoongi ısrarla ittiriyordu tuğlaları.

"Sen de bana sarılabilir misin? İstemezsen asla zo-"

Yoonginin sözünü kesen kendisini sıkı sıkı saran kollar olmuştu. Konuşmak istemiyordu Jimin, ne diyeceğini kestiremiyordu ve bu yüzden sadece beden dili kullanıyordu. Büyüğünün kendisini anlaması için sözlere gerek yoktu.

İkisinin arasındaki bağ alışılmışın dışındaydı. Gözleri yeterdi aralarında anlaşmalarına, ellerinin birbirine kavuşması dahi öyle çok şey ifade ederdi ki. Bunları sürekli yapmazlardı çünkü. Her saniye konuşmazlardı normal sevgililer gibi, beraber susar ve suskunluklarıyla anlaşırlardı. Bu süre zarfında da gülümsedikleri olurdu. O kadar iyi tanıyordı ki birbirlerini, kimsenin görmediklerini açmışlardı kendi aralarında.

Yoongi ve Jimin çok başkaydı, gerçekten anlaması zordu. Şimdi ise bunların hiçbiri yoktu. Jimin lanet olası bir boşluk içindeydi ve can çekişen bir yavru misali çaresizdi. Bilinmezlik onu delirtiyordu, bir sebep arıyordu fakat elle tutulur şeyler bulunmuyordu ortada. Yoongi ise zamanı gelince açıklayacağını söylüyordu. Cevapları öğrenmek küçük olanı korkutmuştu, ne diyeceğini bilmiyordu.

"Çok zor Yoongi, parçaları oturtmaya çalışmak gerçekten zor. Aylarca seni anlamaya çalıştım, bir sebebi vardır dedim. Beni bırakmaz, gitmez dedim. Sen beni seviyordun, öyle olmalıydı. Başka düşünceler aklımı kurcalamamalıydı. Olmadı, bütün yasaklı düşünceler teker teker işgal etti zihnimi ve ben ne olduğumu şaşırdım, anlıyorsun değil mi? Neden böyle olduğumu anlıyorsun öyle değil mi? Sana koşa koşa gelmek istesem de olmuyor Yoongi, sırların bizi yıpratıyor." büyüğünün boynuna titrek bir nefes verdi, nasıl da özlemişti onu.

"Hazır değilsin, duymaya hazır değilsin ve ben hemen söyleyemem sana. Ben bile sindirememişken nasıl anlatayım sana canımın içi? Affetmeni istemeyeceğim, yüzüm yok. Bilsen nasıl vicdan azabı çekiyorum. Şu anki aklım olsa hiçbir şey ayıramazdı bizi." gitmesinden korkarcasına sarıldı, korkuyordu da. Tam şu an kollarının arasından kayıp gidecek diye ölesine korkuyordu fakat ses edememesi sinirlerini bozuyordu.

"Neden bu kadar alıştırdın kendine?"

"Sen neden bu kadar alıştırdın?"

Sustular, konuşmadılar. Kimse anlamadı ne konuştuklarını, gizlice anlaştılar. Böyleydi işte onlar.

En sonunda dudakları aralandı büyük olanın.

"Biliyorsun."

"Bliyorum."

.

Okuyan pek yok ama olsun, birkaç kişi de olsa mutlu oluyorum. Destek olursanız çoooook sevinirim. Bu sefer biraz kısa oldu ama diğer bölümü uzun tutarım 🤔

Continue Reading

You'll Also Like

438K 35.9K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
90.5K 3.9K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
48.4K 2.4K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
655K 55.3K 19
başarılı hukuk öğrencisi jeon jungkook, doktoru sanarak mesaj attığı numaranın eskort kim taehyung'a ait olduğunu öğrenir. text, taekook