Tiny | Larry

By gamzellimm

92.8K 6.1K 9.4K

"Hey Harry! Bak bugün okulda kimi buldum?" karşımdaki çelimsiz oğlanı inceledim. "Kim bu?" "Harry biraz kiba... More

Karşılaşma
Ufaklık
Umurunda Değilim.
Ona Ufaklık Deme!
O Çok Ağlıyor!
Küçük Koala
Abim!
Özür Dilerim
Senden Hoşlanıyor.
Ne Demek Yakışıyorlar?
Naif Ve Sıcak
Neden Hatırlamıyorum?
Onunla Evlenecek Misin?
Utanma Benden!
Sürpriz
Ayağına Mı Kapanayım?
Pasta
Nefret Ediyorum!
Tattoo
Özel
Özel 2
🙏🏼
Uyarlama!

Final

3.3K 214 216
By gamzellimm

"Neden hazır almıyoruz ki?"

"Neden bugün bu kadar mızmızsın ki?" oflayarak yanımda yürümeye devam etti. Ben gerekli malzemeleri sepete atarken ayaklarını yere sertçe vurdu. Kolumu çekiştirip ona bakmamı sağladı.

"Yoruldum ben."

"Çocuk gibisin şuan Louis ve fazla konuşuyorsun." kucağıma alıp alışveriş sepetine bıraktım. "Çocuklar sepetin içinde alışveriş yaparlar, değil mi bebeğim?" alnını öpüp alışverişe devam ettim. Sürekli oflamasına rağmen onu umursamayıp reyonlar arasında dolaşıyordum. Ellerini yanaklarında ve çenemde gezdirirken mızmızlanıyordu.

"Beni uykumdan bunun için uyandırdığına inanamıyorum. Hemde çok geç uyumuştum. Her an uykusuzluktan ölebilirim ve bu senin suçun. Bu halde pasta falan yapmam, haberin olsun. Sonra bana yaptırmaya çalışmayın. Sen beni dinlemiyor musun?" tüm derdi uykusunu almadan uyanmasıydı.

"Louis, Tobby ile gelseydim daha az yorulurdum."

"Tamam sinirlenme." nefesimi verip sakin kalmaya çalıştım.

"Sinirlendiğimi nereden çıkardın?"

"Adımı söyledin." kafamı iki yana sallayıp kasaya ilerledim. "Bari bir kaç tane de çikolata al. Evde yerim. Hatta birazda çok tuzlu olan krakerlerden." istediklerini alıp kucağına attım. Kasaya geçip aldıklarımı sepetten çıkardım.

En son Louis'yi kucağıma aldım. Yere bırakmadan önce yanağımı öptü. Gülümseyip kasadan geçenleri poşetlere doldurdum. Tüm poşetleri alıp marketten çıktım. Louis arkamdan gelirken eve gider gitmez uyuyacağına, onu rahatsız etmememe dair bir şeyler mırıldanıyordu.

Hızlı bir yolculuktan sonra arabayı evin önünde durdurdum. Louis birkaç tane poşet alıp eve girdi. Bende arkasından kalan poşetleri alıp onu takip ettim. Poşeti mutfaktaki masanın üzerine bırakıp bana baktı.

"Ben uyumaya gidiyorum çünkü uykusuzken çekilmez olduğumu biliyorum. Yine de yardıma ihtiyacın olursa uyandır beni." Bende elimdeki poşetleri masanın üzerine bırakıp kafamı salladım. Yanaklarımı öpüp mutfaktan çıktı.

~~~

Pastayı yaptıktan sonra yatak odasına gidip hala uyuyan Louis'nin arkasına yattım. Onun gibi cenin pozisyonu alıp kolumu karnına sardım. Başımı başının üstüne koyup kulağının altını öperek uyandırmaya çalıştım. Sırtını iyice göğsüme yaslayıp derin bir nefes aldı ve uyumaya devam etti.

"Güzelim uyanman lazım artık." aynı yeri tekrar öpüp burnumu sürttüm. Huylanıp omzuyla boynunu kapatmaya çalıştı. "Birazdan gelirler, sonra hazırlanamadım diye bana kızma."

"Onlar sessizce kutlasınlar biz burada kalalım."

"Eğer isteğin benimle yalnız kalmaksa onlara kapıyı bile açmam ama uyumak için beni kullanıyorsan kalbimi kırarsın." kollarımın arasında dönüp bir elini göğsüme diğer elini yanağıma koydu.

"Seni çok seviyorum." gülümseyip avuç içini öptüm.

"Bende seni seviyorum." dudağına yönelmişken kapı çaldığında iç geçirip ondan uzaklaştım. Yüzümü ellerinin arasına alıp dudağıma bir öpücük kondurdu. Gülümseyip kapıyı açmak için odadan çıktım. Kapıyı açtığımda Bella ve Edrick karşımda belirdiler. Promosyon olarak da Tobby ve Jane.

"Bir daha hiç kimse bana Edrick ile dışarıya çık demesin. Katil olurum yoksa." kaşlarımı kaldırıp Edrick'e baktım. Omuz silkip yanımdan geçti. Tobby'i kucağıma alıp Jane'e geçmesi için kafamla içeriyi gösterdim. Gülümseyip yanağımı öpmek için uzandı. Gözlerimi devirip kafamı eğdim. Tobby elini Jane'in yüzüne koyup ittirdi.

"Öpme!" deyip boynuma sarıldı.

"Geç hadi. Bizde Louis'ye bakalım mı küçük sıçan?" hevesle kafasını sallayıp parmaklarını yüzümde gezdirdi. Odaya girip Louis'ye baktım. "Ne yapıyorsun orada?"

"Hangi tişörtünü giyeceğimi düşünüyorum." kaşlarımı kaldırdım.

"Hangi tişörtümü?" sırtı hala bana dönükken kafasını salladı. "Sence bu siyahı giysem yakışır mı?"

"Evet yakışır, giy hadi." Bana baktığında kucağımdaki Tobby'i fark etti. Gülümseyip yanağını sıktı.

"Sence bunu giymeli miyim Tobby?" Tobby kafasını sallayıp gülümsedi. Louis üzerini değiştirirken Tobby'nin ilgisini başka yerlere çekmeye çalıştım. Yine de gözlerini Louis'ye dikip bakmaktan vazgeçiremedim.

"Tamamım." elini tutup salona doğru çekiştirdim. "Selam."

"Selam. Louis başka tişörtün yok muydu? Bu sana büyük olmuş." Louis yüzünü asıp ters ters baktı.

"Çünkü bu Harry'nin tişörtü." deyip belime sarıldı. Huysuz huysuz Jane'e baktı. "Gezi nasıl geçti Edrick?"

"Bella çıldırdı. Sadece biraz yavaş yavaş, tadını çıkararak gezmek istemiştim."

"Her gittiğimiz yerde saatlerce kaldın, nasıl çıldırmayayım?" Louis kıkırdayıp Tobby'nin elini öptü.

"Tamam herkes sakin olsun. Şimdi Louis ve ben içecek bir şeyler getireceğiz, siz de sessizce oturacaksınız." Tobby'i yere bırakıp Louis ile mutfağa girdik. Pastayı dolaptan çıkarıp masanın üzerine bıraktım.

"Vay canına! Sen pastacı falan mı olsan?"

"Abartma." mumları pastanın üzerine koyarken yüzü yine asıldı. "Neyin var Lou?"

"Pek iyi bir ruh halimde değilim. Nedenini bilmiyorum." dudağını büzüp işine döndü. Arkasına geçip ensesini öptüm.

"Hala uykusuz musun?"

"Hayır, uykumu aldım. Şu kız neden burada ki?" gülümseyip karnına sarıldım.

"Boşver, otursun bir kenarda."

"Sana bakışları hoşuma gitmiyor." kollarımda dönüp ellerini yanaklarıma koydu.

"Bebeğim zaten yarın gidiyoruz, son günümüzde yanımızda olsun. Bir daha ne zaman göreceğimiz belli değil zaten." omuz silkip yüzünü asmaya devm etti. Bıkkın bir nefes verip kafamı eğdim.

"Dışarıya mı atayım kızı, ne istiyorsun?"

"Bugün çok çekilmezim değil mi?" Şimdi de gözleri dolmaya başlamıştı. "Bana katlanamıyorsun."

"Bunu nereden çıkardın Louis? Tanrı aşkına, sabahtan beri neyin var senin?" kollarımın arasından çıkıp masanın diğer tarafına geçti.

"Yok bir şeyim. Hadi pastayı götür sen." saçlarımı yolmamak için kendimi zor tutuyordum. Mumları yakıp ona kapıyı gösterdim. Kapıyı açıp benim çıkmamı bekledi.

"Gülümse Louis." yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. Ben mutfaktan çıktığımda Bella şaşkınca bakıyordu.

"Sen bunun için geldin." deyip Edrick'in koluna vurdu. Pastayı sehpanın üzerine bırakıp gülümsedim.

"Üfle hadi mumları." Tobby pastaya bakıp alkış çalmaya başladı. Bella gözlerini kapatıp birkaç saniye öyle bekledikten sonra mumları üfledi. İlk olarak bana sarıldı. Diğerlerine sarılırken Louis'ye baktım. Gözünü yere dikmiş boş boş bakıyordu. Bella ona sarıldığında bile sırtını okşayıp ondan ayrıldı.

"Hadi fotoğraf çekelim."

"Siz geçin ben sizin ailecek fotoğrafınızı çekeyim." kaşlarım İstemsizce çatılırken neden böyle yaptığını anlamaya çalışıyordum.

"Sende ailedensin Lou, hadi gel." kafasını iki yana sallayıp telefonunu eline aldı.

"Fotoğraf çektirmeyi pek sevmem. Hadi poz verin."

~~~

"Sabah çok erken gelmem ama sen yine de her şeyinin hazır olduğundan emin ol." Kafasını sallayıp bana sarıldı.

"Louis pek iyi durumda gibi durmuyor, biraz onunla ilgilen." iç geçirip alnını öptüm. Onlar uzaklaşırken bende salona geçtim. Louis tabak ve bardakları mutfağa taşıyordu.

"Evet beyefendi, sorun ne?"

"Yok bir şey." gözlerimi kapatıp sakin kalmaya çalıştım. Mutfağa kadar onu takip ettim.

"Yok bir şey öyle mi? Şu hareketlerine bir bak Louis."

"Sen bugün tersinden mi kalktın Harry? Neden sürekli sinirlisin?" dişlerimi sıkıp kaşlarımı çattım. Bulaşıkları makineye yerleştirip mutfaktan çıktı. Peşinden onu takip ederek odaya girdim.

Kendini yatağa bırakıp bana arkasını döndü. "Eğer kalbini kıracak bir şey yaptıysam söyle Lou, telafi etmeye çalışayım."

"Hiçbir şey yapmadın."

"Neden böylesin o zaman? Buzdolabı gibisin Louis. Benden böyle uzaklaşman sinirimi bozuyor." sessiz kalıp yorganı üstüne çekti. Yanına yatıp dirseğimi yastığa yasladım. Yüzümü avuç içime yaslayıp ona baktım.

"Annem öldüğünde 18 yaşındaydım ve kendimi bir bok parçası gibi hissettim. Sonra Bella benden daha küçük olduğu için onun acısını dindirebilmek için kendi acımı unuttum. Psikolojik destek aldım ve hayatımın bir kısmını hatırlamadığımı bile hatırlamıyordum. O zaman anladım ki benim Bella'dan başka hiç kimsem yok. Üniversiteyi bilerek başka bir şehir yazdım çünkü babam yeni karısını evimize getirmişti. Anneme bunu nasıl yapabildiğini hala anlamış değilim." derin bir nefes aldım.

"Tek varlığımın Bella olduğunu düşünürken karşıma çıktın ve hiç beklemediğim bir şekilde hayatımın merkezi oldun. Annemi daha az düşünür oldum, bunun için kendime çok kızdım. Sonra senin bana annemin hediyesi olduğunu düşündüm. Öyle olmasaydı kim bu kadar mükemmel olabilirdi ki? Tüm gün yaptığın bu şeyler canımı yakıyor Louis. Ne yaptığımı bilmeden kendimi affettirmek sinir bozucu bir hal alıyor ve ben yine kendimi senin dibinde buluyorum."

"Annem öldükten sonra kaç defa intihar etmeye çalıştım haberin var mı? Her seferinde beni durduran kişinin kız kardeşim olması ne kadar acınası bir durum. Sadece güçlü ve umursamaz görünmeye çalışıyorum. Aslında bitik, güçsüz ve korkak bir insanım. Beni hayata bağlayan tek şey kız kardeşimdi ama onun hayatından defalarca kez çıkmaya çalıştım. Şimdi beni durduran asıl şey ne biliyor musun?" kolumu karnına sarıp başımı başının üzerine koydum.

"Önceden kendisini umursamadığımı düşünen aptal kirpim. Aldığım o kadar ilacın yapamadığı şeyi yapıp beni sakinleştiren bir kokusu var." boynunu kokladım. "Güçlü olmaya çalışırken bile yenildiğim mavi gözler ve öpmeye doyamadığım, arada ısırdığım küçük burunu. En çok çilek tadının yakıştığı ince dudakları var." ondan biraz uzaklaşıp sırt üstü yattım.

"Sen benden bir adım uzaklaşsan elim ayağım titriyor. Senin de bir gün beni bırakıp gideceğini biliyorum. Katlanılmaz herifin tekiyim. Sadece bu zamanı biraz ertelemeye çalışıyorum. Hani bana yalnızlıktan korktuğunu söylemiştin ya, benim kadar korkamazsın. Benim ilk yalnızlığım annemi kaybedişimdi. Şimdi tekrar yalnızlığa gömülmemek için seni kaybetmemeye çalışıyorum." sıkıntılı bir nefes verdim.

"Seni yakınımda tutmaya çalıştıkça benden uzaklaşıyorsun. Bu berbat hissettiriyor. Belkide senin için sadece bir takıntıydım. Elde ettin ve sıkıldın benden, ki bana bu kadar dayanabilmen bile büyük başarı." Hala sessizliğini korumaya devam ediyordu. Odadan çıkıp salona gittim. Koltuğa yatıp ağrıyan başımı ovdum.

"Kavga falan mı ettiniz?" Edrick elindeki anahtarı sehpaya bırakıp bana baktı. Başımı iki yana sallayıp doğruldum. "Niye buradasın?"

"Televizyon izleyeceğim. Sende git uyu." şüpheli bakışlarını üzerimde gezdirip koridora doğru yürüdü. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

~~~

Gözlerimi araladığımda başımdaki ağrıdan dolayı yüzümü buruşturdum. Üzerimdeki yatan bedene baktım.

"Günaydın Hazz." şişmiş gözlerine baktım.

"Günaydın." boğazımı temizleyip pürüzlü çıkan sesimi düzeltmeye çalıştım. "Neden buradasın?"

"Kahvaltı hazırladım. Sonra uykum geldi ama oda çok uzaktı." kafamı sallayıp onun koltuğa yatmasını sağladım. Ayağa kalkıp banyoya girdim. Soğuk suyla duş alıp belime havlu bağladım. Odaya girdiğimde yatağın üzerindeki kıyafetlere baktım.

"Kıyafetlerini hazırladım. Ben kahveni yapana kadar giyinip saçlarını kurut." yanağımı öpüp odadan çıktı. Üzerimi giyinip saçlarımı kuruttum. Dolapta kalan son kıyafetlerimi çantama koyup odadan çıktı. Mutfağa girdiğimde kahvaltı mükemmel bir şekilde hazırlanmıştı.

"Kahve soğumadan otur."

"Doğru söyle, ölecek miyim?" kaşlarını çatıp duraksadı. "Ya da beni terk edeceksin son anlarımızı güzel geçirelim diye uğraşıyorsun."

"Ne saçmalıyorsun Harry?" omuz silkip kahvemi elime aldım. "Ben annemle vedalaşmak için gideceğim sende annenin yanına gidecek misin?" kafamı sallayıp dolan gözlerimi gizlemek için bakışlarımı masada gezdirdim.

"Belki bir gün onu görmek için bu kadar yol gelmeme gerek kalmaz. Yorulmamış olurum."

"Böyle söyleme. Kendini hiç kimse için üzme olur mu?" işte tam olarak ayrılık öncesi söylenen alıştırma cümleleri. Gözlerimi ona çevirdiğimde onun da gözleri dolmuştu.

Kafasını iki yana sallayıp gözlerini kırpıştırdı. Sonra benim kahvaltı yapmamı sağladı. "Edrick babanın evinde olacağını söyledi çıkmadan önce."

"Eğer kahvaltı yapmayacaksan seni annene götüreyim. Burayı bırak kalsın, birilerini evi temizlemesi için gönderirim." başını sallayıp mutfaktan çıktı. Odadan çantalarımızı alıp arabaya yükledim. Louis yanıma gelip anahtarı ve telefonumu bana uzattı. Elinden alıp anahtarı posta kutusuna koydum.

"Önce senin annene gidebiliriz." arabayı çalıştırıp iç geçirdim.

"Beni öyle görmek istemezsin. Anne kuzusu halim daha bir çekilmez oluyor."

"Arabada seni beklerim. Ben annemle yeterince zaman geçirdim. Senin buna ihtiyacın var." başımı sallayıp arabayı mezarlığa doğru hareket ettirdim. Bir yandan da içimden benden ayrılmaması için dualar ediyordum.

"Bella'nın dediğine göre annenin yanında çok şımarık davranırmışsın. Seni hiç şımarık hayal edemedim."

"Annemi kaybettikten sonra şımarabileceğim hiç kimsem olmadı." annemin mezarına yakın bir yerde durdum. "Çabuk dönmeye çalışırım. Sıkılırsan radyoyu falan açabilirsin." arabadan inip mezara doğru hızlı adımlarla yürüdüm.

"Selam aşkım, ben geldim. Biliyorum bana kızgınsın ama bu şehre gelemediğim için yanına uğrayamadım." arka tarafa bakıp uzaktaki arabanın içindeki Louis'yi kontrol ettim.

"Sana haberlerim var. Hayatımda birisi var anne. Tıpkı sana benziyor. Merhametli, samimi ve içten. Bella'nın arkadaşı Louis'den bahsediyorum. Hani senin çok sevdiğin utangaç çocuk." gülümseyip dolan gözlerimi kırpıştırdım.

"Babam onu sevmiyor anne. Babamdan nefret etmek istemiyorum ama elimde değil. Biliyorum bana kızıyorsun böyle düşündüğüm için ama Louis gibi birini kim sevmez ki?" toprağın üzerinde parmaklarımı gezdirdim. "Ben çok fena aşık oldum anne. Hemde bana aşık olduğunu düşündüğüm kişiye. Bana tüm dertlerimi unutturan kişiye deli gibi aşık oldum ama onun bana hala aşık olup olmadığını bilmiyorum." burnumu çekip gözlerimdeki yaşları sildim.

"Benden uzaklaşıyor. Gün geçtikçe daha fazla uzaklaşıyor. Galiba benden ayrılacak ama bana acıdığı için bırakmıyor. Yine yalnız kalacağım ve o aptal ilaçlar benim acımı azaltmayacak. Sadece beynimi uyuşturup acının sebebini unutturmaya çalışacak. Ben öyle olmasını istemiyorum."

"Harry?" arkamdan gelen sesle gözlerimdeki yaşları hızlıca kuruladım. "İyi değilsin, gidelim mi?" başımı ona çevirip baktım. Gözleri çoktan dolmuş, burnunun ucu kızarmıştı.

"Bana iki dakika ver, hemen geleceğim. Arabada bekle beni." bakışlarım tekrar annemin güzel yüzünün asılı olduğu mermere döndü. "Seni seviyorum meleğim, herkesten ve her şeyden daha çok." fotoğrafını öpüp ayağa kalktım. "En kısa zamanda geleceğim yanına." arabaya doğru yürüp derin nefesler aldım. Arabaya bindiğimde Louis dikkatle bana baktı.

"İyi misin? İstersen ben kullanabilirim?"

"İyiyim, araba kullanabilecek kadar iyiyim en azından." elini yanağıma koyup okşadı.

"Seni bırakmayacağım." bakışlarım ona döndüğünde yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. "Seni terk etmek isteyeceğim son şey." Bileğimi ellerinin arasına alıp parmaklarını çiziklerin üzerinde gezdirdi.

"Dövmelerle kapatmaya çalıştın değil mi?" gözlerimi kaçırıp başımı salladım. Bileğimde hissettiğim dudaklarla bakışlarım tekrar ona döndü. "Yaralarını hiç bıkmadan sararım ama kendini güçsüz hissettiğin zaman ağlamaktan çekinmediğin zaman yapabilirim bunu. Bana kelimelerle bir şeyler anlatmak zorunda değilsin ama gözlerindeki o acıları saklama." dişlerimi birbirine bastırıp gelen göz yaşlarımı göndermeye çalıştım.

"Sıkma kendini, istediğin kadar ağla. Seni yargılamam sevgilim, hem bana baksana her saat başı ağlayan huysuz bebeğin tekiyim. Senin ağlarken yanında olmayacaksam neden varım ki ben?" gözümden çeneme doğru düşen yaşı hızlıca sildim.

"Ben annem dışında hiç kimsenin yanında ağlamam."

"Gözyaşını kendin silmene gerek yok, ben zaten onun için yanındayım." gözümün altını öpüp gülümsemeye çalıştı. "Sana acımıyorum çünkü senden daha acınası durumlara düştüm. Kendini güçsüz ve korkak olarak görüyorsun ama öyle olmadığını ikimizde biliyoruz. Bana annene açık olduğun gibi açık olursan gücün azaldığı zaman sana güç katabilirim."

"O aptal ilaçları tekrar kullanmak istemiyorum." kollarını boynuma sarıp kucağıma oturdu.

"İstemiyorsan kullanma sevgilim." kokusunu içime çekip bedenimin rahatlamasını sağladım. "Kullanmak için bir sebebin yok zaten. Şimdi buradan çıkalım. Temiz hava alabileceğimiz bir yere gidelim." başımı sallayıp burnumu son kez boynuna bastırdım. O yerine geçerken arabayı çalıştırdım.

~~~

Ağaca başımı yaslayıp gözlerimi kapattım. Louis anlamadığım bir şarkı mırıldanırken parmakları şakaklarımı ovmaya başladı. Bir süre böyle devam ettikten sonra parmakları yavaşça yanaklarımı okşamaya başladı. Gözlerimi açıp yüzünü inceledim.

"Sanırım bende delirdim. Dün neden öyle yaptım bilmiyorum. Bazen kendi kişiliğim dışında davranışlar sergiliyorum. Özür dilerim. Sanırım birazcık da seni kaybetme korkumdan yapıyorum böyle şeyleri." ellerimi beline koyup başa parmaklarımla okşadım. "Seni seviyorum. Bunu zaten biliyorsun, değil mi?" cevapsızlığıma karşı gözlerini kırpıştırdı.

"Tüm düşünceleri kafandan at. Seni seviyorum ve terk etmek aklımın ucundan dahi geçmedi." dudaklarını dudaklarıma bastırıp kucağıma biraz daha yerleşti. Elleri saçlarımın arasında kaybolurken yumuşak dudaklar beni sertçe öpmeye başladı. Nefes nefese geri çekildiğinde alnını alnıma yasladı.

"Tehlikeli sularda yüzüyorsun Ufaklık." gülümseyip parmağını alt dudağımda gezdirdi.

"Belki de tehlikeli sular tam bana göredir." sonra bir an duraksayıp kaşlarını çattı. "Bana ufaklık deme." dediğinde ikimizde gülümsedik.

"İyiki annenle baban arasında kalmışsın ve buraya gelmişsin. İyiki dört yılını beni unutmak için değil daha çok sevmek için harcamışsın." dudakları tekrar dudaklarıma değdiğinde telefonum çaldı. Ben gözlerimi devirirken o kıkırdadı.

Telefonu açıp "Ne var?" diye çemkirdim. Louis gülümseyip oturduğu yere sürtünerek üzerimde kalktı. Alt dudağımı dişleyip olası bir inlemeden kurtuldum. "Geliyoruz." deyip telefonu kapattım.

"Sen artık eskisi kadar masum değilsin bakıyorum." gözlerini irileştirip kırpıştırdı.

"Ne yaptım ki?" deyip kalkmam için elini bana uzattı.

~~~

"Yapma Tob, seni yine görmeye geleceğimizi söyledim." omuz silkip ağlamaya devam etti. "Gitmemiz lazım artık, sen böyle yaparsan aklımız sende kalır. Gülümseme bakalım yoksa bir daha gelmem." burnunu çekip gülümsemeye çalıştı. Yanaklarını silip burnunu öptüm. Babam bana tekrar sarılıp Tobby'i kucağımdan aldı.

Louis'nin elini tutup arabaya doğru ilerledim. "Bu arada unutmadan, bir şey daha var. Louis ve ben evlenmeye karar verdik." herkes aynı anda "Ne?" diye bağırınca gülümseyip Louis'ye baktım. Onunda şaşkınca bana baktığını gördüm.

"Düğünümde görüşürüz baba." şaşkın bakışlar içinde önce Louis'nin binmesini sağladım. Sonra kendi tarafıma geçtim.

"Harry sen-"

"Sakin ol güzelim. Babam biraz daha şaşkın kalsın sonra birkaç yıl sonraya erteleyeceğimizi söylerim."

"Ben ortada bana yapılmış bir teklif göremiyorum." deyip tek kaşını kaldırdı. Gülümseyip dudağının kenarını öptüm.

"Daha önümüzde uzun birkaç yıl var. Tek istediğin teklif olsun." göz kırpıp geri çekildim. Şaşkın bakışlar arasında Bella ve Edrick'te arabaya binince el sallayıp arabayı çalıştırdım, hareket ettirdim.


~~~

Bir hikayenin daha sonuna geldik. Bir tane özel bölüm yayımlamayı düşüyorum. Umarım beğenmişsinizdir. Bu hikaye aklınızın bir köşesinde iyi bir şekilde kalır. Öpüldünüz. 💚💙😘

Continue Reading

You'll Also Like

61.6K 5.2K 30
"Sen bir şey yapamazsın Harry, vampirlere yardım edemezsin. Özellikle de Draco'ya." ༄ Başka evrende geçen bir kurgudur. Büyücülere, vampirlere, kurt...
514K 58.8K 34
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
23.7K 2.5K 43
YiZhan Umarım severek okursunuz 💜
15.1K 749 7
"Ne diyeceğini biliyorum; sen bir meleksin, ben de bir iblisim. Ama geçen sefer bu bir engel değildi, şimdi de olmasına gerek yok." ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀...