Hesna (ZOR AŞKLAR SERİSİ - 2)...

By _mavipapatyaa_

5.5M 187K 62.7K

O, hayallerinden acımazsızsa koparıp alınmış bir kızdı. Hayatına dair kurduğu güzel hayalleri varken, elbette... More

🖤 TANITIM 🖤
🖤 BÖLÜM 1 🖤
🖤 BÖLÜM 2 🖤
🖤 BÖLÜM 3 🖤
🖤 BÖLÜM 5 🖤
🖤 BÖLÜM 6 🖤
🖤 BÖLÜM 7 🖤
🖤 BÖLÜM 8 🖤
🖤 BÖLÜM 9 🖤
🖤 BÖLÜM 10 🖤
🖤 BÖLÜM 11 🖤
🖤 BÖLÜM 12 🖤
🖤 BÖLÜM 13 🖤
🖤 BÖLÜM 14 🖤
🖤 BÖLÜM 15 🖤
🖤 BÖLÜM 16 🖤
🖤 BÖLÜM 17 🖤
🖤 BÖLÜM 18 🖤
🖤 BÖLÜM 19 🖤
🖤 BÖLÜM 20 🖤
🖤 BÖLÜM 21 🖤
🖤 BÖLÜM 22 🖤
🖤 BÖLÜM 23 🖤
🖤 BÖLÜM 24 🖤
🖤 BÖLÜM 25 🖤
🖤 BÖLÜM 26 🖤
🖤 BÖLÜM 27 🖤
🖤 BÖLÜM 28 🖤
🖤 BÖLÜM 29 🖤
🖤 BÖLÜM 30 🖤
🖤 BÖLÜM 31 🖤
🖤 BÖLÜM 32 🖤
🖤 BÖLÜM 33 🖤
🖤 BÖLÜM 34 🖤
🖤 BÖLÜM 35 🖤
🖤 BÖLÜM 36 🖤
🖤 BÖLÜM 37 🖤
🖤 BÖLÜM 38 🖤
🖤 BÖLÜM 39 🖤
🖤 BÖLÜM 40 🖤
🖤 BÖLÜM 41 🖤 FİNAL
🖤 SONSÖZ 🖤
🖤 TÜM HİKAYELERİM 🖤
🖤 SOSYAL MEDYA 🖤

🖤 BÖLÜM 4 🖤

152K 4.8K 1.9K
By _mavipapatyaa_


Hesna gözlerini kaçırarak kendine yakın duran bedenden kurtulmak için hamle yapmıştı. Aradaki mesafeden kendini yan tarafa atan Hesna, valizleri alarak hazırlamaya başlamıştı. Akşama yolculuk vardı.

"Hazırlama şimdi valizleri. Dışarı çıkalım biraz, denize gidelim istersen."

Hesna buruk bir şekilde gülümsemişti.

"Yengem götürdü beni ilk geldiğimizde.
3 gündür buradayız, akşama uçak var ve gitmeyi teklif ediyorsun öyle mi?"

Cihan, Hesna'nın sözlerine öfkelenirken kendine hakim olamayarak kolundan tutmuş ve hızla kendi bedenine yaslamıştı. Göğsüne çarpmanın etkisiyle afallayan Hesna, yakınlıklarından ötürü nefesini tutmuş bir haldeydi.

"Kararlarımı sorgulama, söylediklerimi ikiletme!
Her defasında beni sinirlendirme!"

Hesna tam ağzını açmış cevap verecekti ki yutkunmuştu. Söyleyeceği her bir cümle yeni bir tartışmayı alevlendirecekti neticede. Ne söylerse söylesin zaten sinirleniyordu Cihan ve en kötüsü bunun farkında değildi.
Hala bedenleri yapışık pozisyondayken Cihan usulca fısıldamıştı bu defa kulağına.

"Git ve hazırlan."

Hesna bıkkın bir nefes vererek dolabından giyeceği parçaları almış ve banyoya girmişti. Ağır ağır üzerini giyindikten sonra yeniden çıktığında Cihan camın önünde dikilmiş, onu bekliyordu.

"Hazırım."

Cihan başıyla onayladıktan sonra odadan çıkmışlardı. Aşağıda bekleyen araca bindiklerinde Hesna nereye gittiklerini bilmiyordu. Açıkçası sormak da gelmiyordu içinden. Sessiz geçen yolun sonunda Cihan işlek bir caddede park etmişti aracını.

"Gel haydi."

Araçtan indiklerinde Hesna meraklı gözlerle inceliyordu etrafını. Her yer mağazalarla doluydu. Geçen gün yengesi ile alışverişe gittikleri yere benziyordu aynı.

"Neden geldik buraya?"

"Sana alışveriş yapacağız."

"Ihtiyacım yok ama."

"Olsun, alalım yine de."

Hesna adımlarını Cihan'ın peşine yönlendirdiğinde gölgesi gibi onu takip ediyordu.
Rastgele girdikleri bir mağazada yanlarına gelen görevli Cihan'ı alıcı gözüyle süzmeye başladığında Hesna hafifçe öksürerek varlığını belli etmişti.

Görevli, Hesna'yı baştan sona süzdükten sonra gözlerini devirmiş ve yeniden Cihan'a dönmüştü.
Hesna her ne kadar bu evlilikten hoşnut olmasa da neticede artık Cihan onun kocasıydı. Böyle bir şeye izin veremezdi fakat Cihan'ın bu duruma tepki gösterememiş olması oldukça canını sıkmıştı.

"Size nasıl yardımcı olabilirim?"

Görevlinin sorduğu soru üzerine Cihan, Hesna'ya biraz daha sokularak yanıt vermişti.

"Karım için bir şeyler alacağız."

Cihan'ın özellikle 'karım' derken bastıra bastıra söylemiş olması görevli kızı bozguna uğratmıştı. Yeniden iş ciddiyetine bürünerek birkaç örnek göstermeye başlamıştı.

"Bunlar nasıllar?"

Kadının elinde tuttuğu açık, cesur elbiseler Cihan'ı oldukça germişti.

"Daha düzgün şeyler yok mu?" demişti sertçe.

Karşısındaki adamın sinirlendiğini anlayan görevli, elindekileri hızla reyona bırakarak isteğine uygun şeyler getirmişti.

"Dene haydi."

Hesna, kabine götürülen kıyafetleri denemek için içeri geçtiğinde renklerinin oldukça canlı olduğunu görmüştü. Daha önce böyle renkler giymemişti fakat oldukça güzel görünüyorlardı.
İlk olarak rengarenk desenli, V yaka, yarım kollu, tam boy elbiseyi geçirmişti üzerine.

Kabinden çıkarak karşısında bekleyen Cihan'a kendini gösterdiğinde Cihan kaşlarını çatarak üzerine yürümeye başlamıştı. Hesna ürkek bir halde birkaç adım gerilediğinde birlikte kabine girmişlerdi.
Cihan bir şey söylemeden ellerini yaka kısmına götürmeye başladığında Hesna irkilerek itmişti ellerini.

"Ne-ne oldu?"

"Yakan ne kadar açık farkında mısın lan?"

Hesna gözlerini Cihan'dan çekip yakasına baktığında hızla ellerini dekoltede birleştirmiş ve arkasını dönmüştü. Kabinden çıkmadan önce aynaya bakmadığı için açık olan yakasının farkında değildi.
Hızla yakayı çekiştirip üzerine çekidüzen verdiğinde yeniden Cihan'a dönmüştü.

"Fark etmedim. Düzelttim şimdi."

Yanakları pespembe olmuştu genç kızın. Ayrıca küçük kabinde bu kadar yakın olmak Hesna'yı fazlasıyla geriyordu. Cihan baştan aşağı yeniden Hesna'yı süzdüğünde ne kadar da beyaz tenli olduğunu fark etmişti o an.

"Hala açık! Bunu çıkar, başka dene."

Hesna aynaya dönüp baktığında aslında gerçekten açık olduğunu ama küçük bir tadilat ile halledilebileceğini fark etmişti.

"Ama çok güzeldi." demişti burukça.

Cihan bir süre Hesna'yı izlediğinde elbisenin gerçekten de fiziğine ve kendisine çok yakıştığını fark etmişti.

"Bu yaka ne olacak o halde?"

"Tadilat ile halledilebilir." demişti bu defa hevesle.

"Yapıldıktan sonra da açık kalırsa parçalarım bu elbiseyi." dedikten sonra kabinden çıkmıştı.

Görevli kızı kabine yönlendiren Cihan, koltuklardan birine oturarak Hesna'nın giydiği diğer modelleri de incelemiş ve beğendikleriyle kasaya yönelmişlerdi.
O esnada yakası yapılan elbisesi gelen Hesna, kabine girerek onu giymişti üzerine.
Ödeme yaptıktan sonra ellerindeki paketler ile yeniden araca yönelmiş ve yola koyulmuşlardı.

Cihan yol boyunca ara ara Hesna'yı inceliyordu. Küçücük şeylerle bile nasıl mutlu olduğunu fark etmişti. Bir ara gözgöze geldiklerinde Hesna gözlerini kaçırarak yola çevirmişti hemen. Cihan ise gidecekleri yere odaklamıştı kendini. Fazla uzun sürmeyen yolun ardından araç durduğunda Cihan ile birlikte Hesna da inmişti.

"Neden geldik buraya?"

"Birazdan görürsün."

Hesna etrafını incelerken aynı zamanda Cihan'ın peşinden ilerliyordu. Deniz kenarına gelmişlerdi. Kumsalın sağ tarafında ahşap bir kafe vardı. Sol kısımda yani denizin içerisinde ise seyrek yerleştirilmiş masalar mevcuttu. Cihan'ın ayakkabılarını çıkarıp suya girmesi ile hala ona bakan Hesna ne yapması gerektiğini şaşırmıştı ilk önce. Daha sonra Cihan'ın sabırsız bakışları ile oda girmişti denize.
Az sonra masa donatılmıştı. Balık menüsü seçen Cihan, Hesna'ya sormamıştı fakat Hesna da severdi balığı.

"Burası çok güzel. Yani böyle yemek yemek de çok güzel. Keşke burada yaşasaydık." demişti denizin içerisindeki ayaklarını oynatarak.

Hesna'nın mırıldanır gibi söyledikleri Cihan'ın kulağına ulaşmıştı. Hesna'nın yüzündeki kırgınlığa şahit olsa da ses etmemişti. Cihan doğduğu topraklardan asla vazgeçmezdi. Arada böyle yerlere tatile gelebilirlerdi ama Mardin'i terk etmek işten bile değildi.

"Mardin'e değişmem asla buraları.
Biz topraklarımızdan vazgeçemeyiz."

"Ama töreleri çok ağır. Biz törelerden vazgeçemezken onlar insan hayatlarından kolayca vazgeçebiliyor."

Hesna düşüncesini sesli söylediğini Cihan'ın sert bakışlarıyla karşılaştığında fark etmişti. Bakışlarını önündeki yemeğe çevirirken Cihan konuyu kapatmamıştı. Elindeki çatalı sertçe masaya bırakıp gözlerini Hesna'ya dikmişti.

"Töreler keyfine mi insan canı alıyor?
Namussuzları yaşatmamız mı gerekli Hesna hanım?
Ya da canımızdan can alanları serbest mi bırakmalıyız? Kanlarımız yerde mi kalmalı?"

Cihan'ın öfkeli gözleri Hesna'nın içini kor gibi yakarken susmamayı tercih etmişti.

"Bahsettiğim yalnızca ölümler değil!
Sen ve ben de törelerin harcadığı hayatlardanız!"

Hesna'nın farkında olmadan yükselttiği sesi Cihan'ı çileden çıkarmıştı. Garsonu çağırarak hesabı ödemiş ve masadan kalkmıştı.

"Yürü!" dedikten sonra Hesna'nın bileğini kavramış ve araca çekiştirmeye başlamıştı.
Araca bindiklerinde Hesna korkudan titriyordu.

"Derdin ne lan senin?" demişti Cihan öfkeyle ellerini direksiyona vurarak.

"Ben çok mu meraklıydım seninle evlenmeye?
Her defasında bu evliliği gözüme sokmaktan vazgeç Hesna yoksa.."

Hesna ürkekçe gözlerini Cihan'a çevirmişti. Devamını merak ediyordu.

"Yoksa bu evliliği tam manasıyla gerçek bir evlilik yapmasını bilirim!"

Hesna duyduklarıyla irkilmişti bir anda. Yüreğine hançer saplanırken yeniden suskunluğuna çekilmişti. Ne söylediğini bilmiyordu karşısındaki adam ama bundan sonra tek laf etmeyecekti.
Buraya gelmeden önceki Hesna olmaktı en doğrusu. Konuşması yasaktı..

Yol boyunca sessizliğe gömülen Hesna ve Cihan, otele vardıklarında da konuşmadan odalarına çıkmışlardı. Hesna valizleri alarak hazırlamaya başladığında Cihan aşağı inmiş ve bir şeyler içmeye başlamıştı. Günden güne berbat bir hal alıyorlardı. Daha dün bir bugün ikiydi. Şimdiden bu haldeydiler ve Cihan ilerisini düşünemiyordu.
Uçak saatine yakın Aydeniz ve Araf'ın da gelmesiyle birlikte yola koyulmuşlardı. Yolculuk boyunca ikisinin de ağzını bıçak açmamıştı. Hesna kırgın, Cihan kızgındı. Ne yaparsa yapsın, bu adamın yola gelmeyeceğini biliyordu.

Mardin'e geleli birkaç gün olurken Hesna ve Cihan hala tek kelime etmemişlerdi birbirlerine.
Hesna'nın aldığı bir karardı bu.
Cihan'ın olduğu ortama girmiyor, girse bile konuşmuyordu. Zaten fazla konuşkan bir kız değildi, bu durum kimsenin dikkatini çekmiyordu bu yüzden.

Hesna kahvaltı için uyanıp erkenden aşağı indiğinde aşağı avludaki bağrışmalara şahit olmuştu.
Rana elinde tuttuğu gazete ile yengesine bir şeyler söylerken, yengesi oldukça gergin görünüyordu.
Aşağı indiğinde konuya daha hakim olmuştu fakat duyduklarına inanmak istemiyordu.
Rana bu kadar çirkin sözleri nasıl alabiliyordu ağzına?

"Araf sana, ona olan sevdamdan bahsetti mi hiç Aydeniz?!"

Bu cümleyi duyması ile yengesi yıkılmıştı. Bakışları kocasına kayarken onun itirazda bulunmaması daha çok sarsmıştı zavallı kadını. Aydeniz koşar adım yukarı çıkarken Hesna hemen peşine takılmıştı yengesinin. Odaya girdiğinde yengesi valiz hazırlıyordu.

"Yenge gitme!" demişti titreyen sesiyle.

"Yalvarırım gitme yenge. Peşine düşerler, sağ koymazlar seni.
Araf ağam bile koruyamaz."

Yengesi giderse olacakları çok iyi biliyordu Hesna. Töreleri öne sürüp Aydeniz'in peşine düşecek ve onu öldüreceklerdi. Hesna böyle bir şeye izin veremezdi. Yengesi onun bu konaktaki tek varlığıydı. Sevgisine inandığı bir insandı ve zarar gelmesini engellemek istiyordu.

"Öldürsünler Hesna! Araf bu yaptığı ile beni çoktan öldürdü zaten."

Hesna ne kadar çabalasa da gitmesine engel olamamıştı yengesinin. Ardından döktüğü gözyaşları ile ettiği dualar kalmıştı yalnızca.
Günler birbirini kovalarken yengesinden haber alınamaz olmuştu. Araf her yerde onu ararken Cihan her zamanki gibi öfke saçmaya devam ediyordu.

"Bulduğumuz an kafasına sıkacağım!"

Hesna daha fazla suskunluğunu sürdürememişti.

"Öldürdün diyelim! Ne geçecek eline?
Ellerine bulaşan o kandan başka ne kalacak geride? Ne kazandıracak sana bu ölüm?"

Cihan odada sağa sola gitmeyi bırakıp kendisine baş kaldıran karısına dikmişti gözlerini.

"Senin dilin fazla uzadı!"

"Masum olan Aydeniz. Ondan her şeyi gizleyen sizsiniz ama ölmesi gereken Aydeniz öyle mi?"

Cihan daha fazla dayanamayarak Hesna'nın boğazına yapışmış ve onu sertçe duvara yaslamıştı.

"O dilini keserim senin! Benimle nasıl konuştuğuna dikkat et!"

Hesna nefes alabilmek için boğazındaki elleri gevşetmeye çalışsa da başarılı olamıyordu.

"Gebertirim seni Hesna! Bana dil uzatmayacaksın, anladın mı?"

Genç kız direnmeyi kesip Cihan'a bırakmıştı kendini. Ne yaparsa yapsın bu ellerden kurtuluşu olmayacaktı. Kolları uyuşup iki yana düşerken görüşü de bulanıklaşmaya başlamıştı. Cihan, Hesna'nın boşa düşen kollarını fark ettiğinde elini çekmişti boğazından. O ana kadar farkında değildi ne kadar sıktığının. Hesna yere yığılıp derin nefesler çekmeye çalışırken aynı zamanda öksürük krizine girmişti.

Cihan bir süre ne yapacağını bilemez bir halde bakakalmıştı öylece. Daha sonra bir bardağa su doldurup uzatmıştı. Hesna, öksürmekten yaş dolan gözleriyle önce bardağa daha sonra Cihan'a bakmıştı. Az önce canını almak isteyen adamın elinden bir bardak su bile içmezdi. Bardağı ondan almayarak bakışlarını çekmişti üzerinden.

Duvardan destek alarak zoraki ayağa kalktığında sendelese de ayakta kalmayı başarmıştı. Banyoya girerek kapıyı kilitlemiş ve ağlama krizine girmişti. Aynadan kendine baktığında boğazında oluşan parmak izleri kendini oldukça belli ediyordu ve kapatılması çok zordu.

Bir süre ağlayıp içini boşalttıktan sonra elini yüzünü yıkayarak çıkmıştı banyodan. Odada kimse yoktu. Yatağın kenarına iliştiğinde kapısı tıklanmıştı. Ne yapacağını şaşıran Hesna, dolabı açarak bir fular almış ve hızla boğazına bağlamıştı. Kapıyı açtığında Naze anneyi görmüştü karşısında.

"Anne."

"Girebilir miyim?"

"Gel tabi."

Naze anne içeri girerken gözü fulara ilişmişti. Hesna böyle şeyler takmazdı asla.

"Güzel kızım, bir şey soracağım ama doğruyu de bana. Cihan sana kötü mü davranıyor?"

Sorulan soru ile bir anda irkilen Hesna, ne cevap vereceğini bilemez bir halde bakakalmıştı Naze anneye.

"Yook, yok anne. Nereden çıkardın bunu?"

"Bağrışmalarınızı duydum az evvel. Araf'a bakmaya gelecektim o ara şahit oldum."

Gözünü fulara dikerek devam etmişti.

"Neden taktın onu?"

"Şey.. hoşuma gitti."

"Hesna, benden saklama kızım. Ben senin annenim. Eğer kötü davranıyorsa söyle, karşıma alıp konuşayım."

"Konuşmak ile onun buz kalbi yumuşamaz anne."

İstemsizce dilinden dökülen kelimeler ile oldukça pişman olmuştu Hesna. Nasıl toparlayacaktı şimdi?
Hesna'nın sözleri Naze annenin ciğerini yakarken, karşısındaki kızın aslında ne kadar haklı olduğunun farkındaydı. Elini uzatarak usulca boynundaki fuları çekmişti Naze anne. Gördüğü manzara beklediğinden de kötüydü.
Kaşları çatılırken bunu oğlunun yapmış olduğunu bilmek canını yakmıştı.

"Cihan mı yaptı bunu?"

Hesna gözlerini kaçırarak halıya dikmişti.
Ne söyleyebilirdi ki?

"Ahh Hesna'm, ahh güzel kızım..
Elimde olsa bunları yaşamana izin verir miydim sanıyorsun? Ne yaparsak yapalım, bir yere kadar yetiyor gücümüz. Gerisi törelerimize kalmış.
Cihan bir küçüklüğünden bu yana hep öfkeli biriydi. Düzelir diye umdum ama hiç düzelmedi.
Affet bizleri.
Bunlara engel olamadığımız için, seni koruyamadığımız için affet. Ben konuşacağım onunla, merak etme sen."

"Hayır anne, sakın!" demişti Hesna bir anda.

"Size anlattığımı düşünür, beni suçlar. Ses etme ne olur, az hatrım varsa deme bir şey. Konuşman fayda sağlamayacak neticede. Yaşanılacak şeyler varmış demek, olsun."

Naze anne, güzel yürekli gelinine hayran hayran bakmaktan alamamıştı kendini. Kendi küçük, yüreği kocaman bir kız vardı karşısında.

"Nasıl da güzelsin Hesna'm.
Dilerim Rabbim'den çok mutlu olacağın günlerin olsun inşallah."

Naze anne daha söyleyecek söz bulamayıp odadan çıktığında gözyaşlarına hakim olamamıştı. Gözünün önünde yaşanılanlara engel olamıyordu ne yazık ki.
Avluya inip salona geçecek iken konağın kapısı açılmıştı bir hışım ile.

"Araf! Araf kaza yapmış!
Hastaneymiş."

Yavuz ağanın verdiği haber ile Naze anne acıyla yere çökmüştü. Feryadı gökyüzüne ulaşırken Hesna bir anda fırlamıştı odasından. Koşarak aşağı indiğinde haberi almıştı. Yavuz ağa birlikte Naze anne de hastaneye giderken Hesna konakta kalarak dualar etmeye başlamıştı.

Uzun süren bekleyişin ardından nihayet güzel haber gelmişti konağa. Araf ağası uyanmış, yengesi bulunmuştu. Bu çifte güzel haber onu öyle mutlu etmişti ki. Bu geceyi hastanede geçirip yarın sabah geleceklerdi. Hesna başını yastığa koyduğunda yengesinin gelecek olması onu huzurlu bir uykuya sürüklemişti.

Sabah uyandığında Cihan'ın da yatakta olduğunu görmüştü Hesna. Ne ara geldiğini fark etmemişti bile. Ses etmeden kıyafetlerini alarak banyoya girmiş ve duş almıştı. Odadan çıktığında Cihan yoktu. Aşağı avluya indiğinde Cihan'ı, babası ile tartışırken görmüştü.
Gitmekten bahsediyordu fakat nereye?!

"Ayrı bir ev tutacağım baba. Madem törelerimizden, adetlerimizden bu kadar uzaklaştık, o halde bu çatı altında kalmamın kimseye bir faydası yok."

O esnada yukarıdan inen Araf ve Aydeniz de konuya dahil olmuştu. Araf her ne kadar engel olmak istese de başarılı olamamıştı. Hesna duyduklari ile irkilirken bir köşeye sinip kalmıştı öyle. Bu konakta, bu kadar insan içerisinde bile onunla yaşamak korkuturken, başka bir evde başbaşa ne yapacaktı bu adam ile?

Korkuyu iliklerine kadar hissederken elinden bir şey gelmeyeceğini çok iyi biliyordu Hesna..
Buna mahkumdu ve yaşayacaktı..

----------

Cihan yine yaptı yapacağını.
Alıp götürüyor kızı.
Ferfecir de buralar kör noktalardı.

Sizce bundan sonra neler olacak?

Hesna'yı neler bekliyor?

Bölümde en sevdiğiniz/ etkilendiğiniz kısım neresiydi?

Continue Reading

You'll Also Like

13.5K 440 5
Miran Karan & Ceylan Yıldırım
681K 41.8K 26
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
438K 48.2K 76
"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlanmış Bedenler." " Böyle başlamıştı hikaye...
50.8K 2.5K 26
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...