Love Affair: Upside Down

By mauvelibris

60.2K 3.8K 2.2K

Kötü günler geride kalmış, atlatılan onca şeyin ardından derin bir nefes vermişlerdi. Bu sefer çok daha güven... More

prolog
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
⭐Final

1.

4.9K 198 126
By mauvelibris

Keyifli Okumalar!

Ha Neul

Banyodan gelen su sesleriyle gözlerimi aralayabilmiştim sonunda. Sabahları kalkıp hazırlandıktan sonra işe gitmek aşırı zordu. Her sabah 9'da iş başı yapıp akşama kadar koltuğun tepesinde kıçım resmen uyuşuyordu ve saatlerce Jungkooksuz kalıyordum. O kadar paranoyak bir insan olmuştum ki eski yıllardan dolayı, Jungkook ile ayrı kalınca bir daha görüşemeyecekmişiz gibi geliyordu. Sanki yasaklanacaktı. Evet, dört senedir evliydik ve ben bunu düşünüyordum, saçma şeyler düşünürdüm. Bu bir kuraldı. Benim en kalıcı özelliğim buydu işte.

Su sesi kesildikten kısa bir süre sonra banyonun olduğu kapı açıldığında arkamı dönmek için bir gayret göstermemiştim. Arkam dönük olduğu için uyuyor olduğumu düşünecekti ve ben de bozuntuya vermeyecektim açıkçası. O uyandırınca günüm daha güzel başlıyordu.

"Ha Neul-ah~" dedi melodik bir şekilde. Gözlerim kapalıyken gülümsedim.

"Her gece film izleyip uyumak ne Ha Neul? Kalkamıyorsun işte." dediğinde döşeğin çökmesinden anladığım kadarıyla yatağın üzerine oturmuştu.

Elleri belimi sararken kıpırdandım. Dudaklarını boynuma bastırıp geri çektikten sonra yüzümden defalarca öptü. Burnuma dolan şampuan kokusuyla gülümsedim ve yatakta sırtüstü konuma geldim. Eli diğer yanımda sabit duruyorken tepeden bana bakıyordu.

"Günaydın..." diye mırıldandım.

Gülümseyerek yüzüme eğildi ve dudaklarımızı birleştirip geri çekildi. "Günaydın."

Yatakta iyice gerildikten sonra esnedim ve kurulanmaya çalışan Jungkook'a baktım.

"Koşuya mı çıktın?" dediğimde kafasını salladı. "E hani ben de gelecektim?" diye huysuzlandım.

"Sabah seni kaç kez uyandırmaya çalıştığımdan haberin var mı? Gözlerini açmadın bile. Ben de çıktım ve sen geldiğimde bile uyuyordun." dedi ve devam etti. "Ama artık yataktan çıkma vakti. Hava çok güzel, dışarda kahvaltı edelim."

"Jungkook... İstemiyorum. Git ne yiyorsan ye." dediğimde havluyla saçlarını kuruturken ters ters bana baktı.

"Öptüğümde bir kediye dönüşüyorsun. Şimdi ne oldu birden?" dediğinde yatakta dikleştim.

"Kalitesiz bir sabah oldu. Canım biraz daha senden istiyor." dediğimde güldü.

Altına siyah dar kotunu giydikten sonra üstüne dolaptan bir gömlek aramaya koyuldu. Her gün onu bir eğlence şirketine göndermek yeterince zor durumken, içinde gayet seksi göründüğü şeyler giyiyordu. Gerçi basit bir eşofmanla bile seksi görünüyordu...

"Ben de kaliteli geceler istiyorum. Karım yanımda film izlerken sıkıntıdan uyuyakalmak... Biraz kötü." dediğinde ayaklanırken gözlerimi devirdim.

"Abartma, iki gecedir film izliyorum sadece. İş yerindekiler önerdi. Ne yapayım?"

Beyaz gömleğini iliklerken sırıtarak bana baktı. "Biz daha güzel filmler çeviriyoruz."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Eee..." dedim elbise seçtiğimde. "Bugün ne yapacaksın şirkette?"

Parfüm sıkarken bana baktı. "Yeni çıkış yapacak olan çaylak kız grubu için toplantı yapılacaktı. Sahneleri için pratik yapacağız."

Kafamı sallayıp derin bir nefes aldığımda üstümdeki gecelikten kurtulup siyah elbisemi üstüme geçirdim. Lavaboda işlerimi halledip çıktıktan sonra makyaj  aynasında saçlarıyla uğraşan Jungkook'un yanına geçip makyaj yapmaya başladım.

"Öğle yemeğini kiminle yiyeceksin?" dediğinde dudağımı sürdüğüm ruju her yere yayıp kapağını kapatırken konuştum.

"Diana ile." dedim. "Klinikten onu alacağım. Sen ne yapacaksın?"

"Bankaya gelmeyi düşünmüştüm.  Eğer Diana ile olacaksan... Taehyung ve Jimin'in yanına uğrarım ben de." dediğinde kafamı salladım.

Aynanın karşısından çekilip bana döndü ve baştan aşağı süzdükten sonra derin bir iç
çekti.

"Siktir... Biz evliyiz öyle değil mi?" dediğinde gülerek ona baktım.

Dört senelik evli olmamız Jungkook'un da bu sorularını engellemiyordu.

Vücudumu ona çevirip biraz daha yaklaştıktan sonra kollarımı boynuna doladım ve ayak uçlarımda yükseldim. Suratını öylece incelerken düşünüyordum.

Ha Neul... Hayatında en iyi yaptığın şey bu çocuğun peşini bırakmamaktı.

Dudaklarımızı birleştirip nefessiz kalana dek öptük birbirimizi.

"Seni seviyorum." dediğimde duymayı beklemediğinden afallasa da gülümsedi.

"Seni seviyorum."

Tamamen geri çekildiğimde saate bakıp panikle Jungkook'a baktım. "Geç kalacağım şimdi! Senin yüzünden, beni hep geç kaldırıyorsun işte." derken aynaya dönmüştüm bile.

"Ben mi hep geç kaldırıyorum?" dedi şok içinde. Kapıya doğru yürürken tekrar konuştu. "Aşağıda bekliyorum. Beş dakika içinde hazır ol, kahvaltı yapacağız."

Odadan çıktığında arkasından kapattığı kapıya küpelerimi takıyorken baktım ve gülümsedim.

Jeon Jungkook ile evli olmak, başıma gelmiş en güzel şeylerden biriydi. Tek güzel şeydi.

Hazırlandıktan sonra çantamı alıp hızla aşağı indim. Jungkook kapının yanında telefonuyla ilgilenirken ayakkabı dolabındaki aynadan üstümü düzelttim son kez. Gözucuyla Jungkook'a baktığımda ise kaşları çatık bir şekilde ekrana bakıyordu.

"Ne oldu?" dediğimde geldiğimi yeni fark etmiş gibi irkilip gözlerini telefondan kaldırdı.

Telefonu cebine sokup kapıyı açtığımda benden önce çıktı. Peşinden çıkıp kapıyı kilitledikten sonra yanına ulaştım ve ellerimizi birbirine kenetledim.

"Sabahtan akşama kadar dans edip duracağımı öğrendim az önce. Hareketler zor ve hepsi zorlanıyor..." dediğinde kafamı salladım.

Arabaya doğru yürümeye devam etmiştik.

"Yüzüğün neden takılı değil?" dedim elini tuttuğum elini kontrol ederken. Bana bakıp güldükten sonra boşta kalan elini kaldırıp yüzük parmağını gözümün önünde salladı.

"Burada?" dediğinde rahatlamış bir şekilde nefes verdim. Bir an için korkmuştum... Bir an için.

Ama biliyordum ki, Jungkook'un beni aldatma ihtimali yoktu bile. Öyle bir şey asla kafamı kurcalamıyordu, birkaç sene önce olsa kurcalardı ama şu an öyle değildi. Benim sinirimi bozan şey, etraftaki insanlardı. Şirkette bir sürü güzel kızla çalışıyordu mesela. Neden onlarla çalışıyordu ki? Efsane bir kocam vardı ve bunu herkese göstermek zorunda mıydı?

Arabanın yanına geldiğimizde Jungkook sürücü koltuğuna geçerken yanına kuruldum ben de. Emniyet kemerlerimizi taktıktan sonra arkama yaslandığımda direksiyonu tutup bana baktı.

"Taehyung ve Diana gelir mi?" dediğinde saatime bakıp bilmiyorum anlamında omuz silktim.

"Arayalım ama bir şeyleri bölmekten korkuyorum." dediğinde kahkaha attım.

"Jungkook, neden uğraşıp duruyorsun? Olabilir gayet." dedim sahte bir sinirle.

"Aishhh... Tamam sustum." dediğinde kıkırdayarak önüme döndüm ben de.

Her sabah akşam yaptığım gibi yine Jungkook ile olduğum için önce şaşırma seansları, sonra geçirdiğimiz zor günleri düşünme, onun ardından bunların aşkımızı güçlendirdiğini hissetme aydınlığını yaşıyordum. Bu hep gerçekleşiyordu çünkü hayatım değişik bir şekilde çok iyi gidiyordu ve ilk kez hiçbir sorun yoktu.

Aslında sorunlar tabii ki oluyordu ama kavga ettiğimizde biliyordum ki gece yine onun kolları arasında uykuya dalacaktım. En büyük kavgamızda bile bu böyle olmuştu. Lise sondan beri ona karşı olan aşkım gittikçe güçlenmişti ve onun da öyle. Lise sondaki sıkıntıları birlikte geçirmiştik, üniversite hayatını birlikte yaşamıştık, defalarca küs ayrılmıştık birbirimizden ve hatta zorluklar bitmemiş, üniversitede bile yollarımızı ayırmayı düşünmüştük. Bunların hepsini birlikte yaşamıştık ve bu bizi güçlendirmişti, aramızdaki ilişkiyi güçlendirmişti. Sonunda evlenmiştik, o sıkıntıların hepsi bir anı olarak kalmıştı. Şimdiki halimize bakıyordum ve diyordum ki iyi ki her zorluğu yaşamışız, iyi ki Ha Neul ve Jungkook olarak hiçbir şekilde yılmamış, en bitecek dediğimiz anda bile birbirimize yapışmışız. Değerdi. Yine olsa yine hepsini yaşamak isterdim. Yine olsa, hayatıma bu serseri çocuğu sokup hikayenin sonunda bizi bir yapardım. Ben yine Jungkook'u bulurdum.

İyi ki o benimdi ve ben de onundum. Çünkü bu tam anlamıyla cennet gibiydi. Her sabah uyandığımda güne onun yüzüyle başlamak, her şeyi çekilir hale getirmişti gün geçtikçe.

Kahvaltı yapacağımız mekana girip köşedeki masalardan birine oturduğumuzda Jungkook hemen yanımızda biten garsona siparişleri vermişti hızlıca. Geç kalınca şirketteki herkes azar işitebiliyordu ve Jungkook'un eğitmen olması değiştirmiyordu durumu. Jungkook azarlanmaktan hoşlanmıyordu, hala sinir sorunları vardı ama baş edebiliyordum. İçinde öldüremediğimiz bir kötü çocuk vardı işte. Arada bir yukarı tırmanmaya çalışıyordu ama Jungkook bunu engelliyordu. 

"Jimin kendini davet ettirmeye çalışıyor." dedi telefonundaki mesajları okurken. "Ya Taehyung'a ya bana... Bu çocuk ile arkadaş olmasa mıydık ya?"

Kıkırdadım. "Özledim onu. Toplanalım bence de."

"Bugün görüşürüz, konuşuruz."

Tabaklarımız gelsin diye beklerken biraz birbirimizle bakışmıştık, genelde bunun bir anlamı olmuyordu. Öylece birbirimizi izlemek istediğimiz için birbirimizi izliyorduk. Dışardan görenler donduk falan sanabilirdi yani... Tabii arada sırıtıyorduk.

Garson önce benim tabağımı sonra Jungkook'un olmak üzere masaya koyduktan sonra teşekkür etmiştim gülümseyerek. Kız, "Afiyet olsun." deyip eğildikten sonra gitmişti yanımızdan.

"Sen niye durgunsun? Sabah seni kaldırmadan gittim diye mi?" dedi Jungkook çatalıyla tabağındaki peyniri keserken.

"Hayır uykum var. Ben hala iş insanı değilim, alışmakta zorlanıyorum. Okula gidince sırada uyuyordum ne güzel..." dediğimde gülümseyip çatalımla mahvetmeye başladığım tabağa baktı.

"Diana ve Taehyung'a olgunlaştık dediğimizde neden birbirlerine bakıp güldüklerini anladım." dedi ve gizli bir şey söyleyecekmiş gibi öne eğildi. "Anladığımızı çaktırma ama! Karşı çıkmaya devam edelim."

Gülerek kafamı sallarken önümdeki tabağı alıp kendisininki itti ve tabağımdakileri çatal-bıçak yardımıyla parçalara ayırdı. Çok vıcık vıcık bir ilişkiymiş gibi duruyordu ama o kadar tatlı gelmişti ki restoranda olmasak kucağına oturur ve saatlerce onu öperdim.

"Ah...." dedim ve kalbimi tuttum. Gözlerini kaldırıp ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalıştı. "Çok şirin duruyorsun... Dayanamıyorum."

Güldü. Güldüğünde gözlerinin oluştuğu şekle hayranlıkla bakarken tıpkı eskiden olduğu gibi ona bakarken heyecanlandığımı hissediyordum. Daha fazla hissediyordum hatta. Çünkü söylediğim gibi, her şey güçlenmişti.

"Bana böyle bakmaya devam edersen eve dönmemiz saniyelerimizi alır." dediğinde gülümsedim.

"Çok şirin duruyorsun, Jungkook. Bir insan nasıl tüm güzellikleri kendinde toplayabilir? Sinirimi bozuyorsun cidden." derken çayımdan yudum alıp arkama yaslandım. Şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Ne oldu be birden?" dediğinde omuz silktim.

Gülümseyip tekrar öne eğilip yanaklarımı sıktı. Ben de öne atılıp dudaklarımızı kavuşturacakken Jungkook'un telefonununun çalmasıyla duraksayıp gözlerimi masadaki telefona indirdim. Taehyung arıyordu. Jungkook anın bozulmasının siniriyle derin bir nefes verip arkasına yaslandıktan sonra yanıtladı.

"Ne var lan?" diyerek yükseldiğinde onları takmayıp çayımdan yudum aldım ve yandaki denize bakıp iç çektim.

"Nereden biliyorsun?" dediğinde Jungkook'a baktım. "Burada mısınız?" diyerek arkasına bakındığında ben de onunla birlikte gözlerimi baktığı yere diktim.

Tam geri tabağıma dönecekken kolonun arkasından çıkan Taehyung ve ellerini birbirine kenetlediği Diana'nın bize doğru yürüdüğünü görünce onlara dikkat kesildim. Taehyung ve Jungkook hala telefondan konuşuyorlardı. Evet birbirlerine bakarken telefondan konuşuyorlardı... Sorgulamıyordum.

Diana, Taehyung'un elini bırakıp bizim masaya hızlı hızlı yürüdüğünde gülerek ayaklandım ve masanın arkasından çıkıp yanımıza ulaşan arkadaşıma sıkı sıkı sarıldım. Jungkook ve Taehyung da  selamlaşmış ve sonunda telefonu kapatmışlardı.

"E yeter ama... İki gün önce birlikteydik daha." dedi Taehyung sarılmamızı kesmediğimiz için imayla.

"4 yıl aynı yurt odasında, 4 yıl da aynı evde yaşayınca alışamıyorsun ayrı kalmaya. Ne yapalım?" dedim ayrılırken.

"4 yıldır evliyiz. Bana alışman gerekmiyor mu artık hayatım?" dedi Jungkook.

Gülümsedim ve öpücük attım ona doğru. "Alışmadım demedim ki..."

Diana yanımdaki sandalyeyi çekip otururken konuştu sabırsızca. "Hadi açım ben, boş konuşmayın. Taehyung bizim için de sipariş verir misin?"

Taehyung gülümseyerek kafasını salladıktan sonra Diana'nın karşısına otururken Jungkook ve ben de eski yerlerimizi almıştık. Taehyung, Diana'nın dediğini yaptıktan sonra sonunda sohbet anına giriş yapabilmiştik.

"Biz de sabah sizi arayacaktık aslında ama...." dedi Jungkook. "Neyse." diye ekledikten sonra bana baktı hızlıca.

"Anladım. Boş herif." dediğinde Taehyung, Diana alnına vurdu bıkkınlıkla.

"Ben de öğle yemeğinde buluşuruz demiştim, müsait olur musun?" dediğimde Diana kafasını salladı heyecanla.

"Çok güzel olur." dediğinde gülümsedim.

"Evet evet, lütfen birlikte yapın ne yapacaksınız." dedi Taehyung. "Hatta Ha Neul... Klinikte falan işe başlasana."

Diana, Taehyung'un söylediği şeylere yanıtsız ve tepkisiz kalarak garsonun getirdiği tabağı önüne çekerken ben de ters ters Taehyung'a baktım.

Diana ve Taehyung... Hala aynı şekilde birbirlerinin delisiydi, tabii ki. Hala aynı iki aşık bebek gibilerdi ve hala onlara bakarken gözlerimden kalpler çıkıyordu ama herkes gibi sorunları olabiliyordu elbette. Onların sorunları birazcık fazla uzun sürmüştü ve yanlışlıkla sorun olan kişi fazlasıyla hayatlarına girmişti...

Diana'nın bölüm arkadaşı Kim Namjoon, artık Diana'nın ortağıydı. Birlikte klinik açmışlardı ve Taehyung'un dualarına rağmen klinik kapanmamıştı. İlk açıldığında her gün ağzındaki tek cümle 'umarım kapanır' oluyordu. Tam tersi, klinik acayip iyi kazanıyordu ve Diana ile Namjoon da iyi arkadaş olmuştu haliyle.

Aslında, Taehyung'u anlayabiliyordum. Zaten aşırı kıskançtı ve gözü tutmadıkları hakkında şimdiye kadar hiç yanılmamıştı. Şimdi de yanılmadığından şüpheleniyordu.

Namjoon hakkında ben ne düşünüyordum tam olarak bilmiyordum ama Diana'nın yanlış bir şey yapmayacağını, yanlış bir karar vermeyeceğini biliyordum. Diana her zaman mantıklı kararlar veren biri olmuştu.

"Taehyung şu huyun ne zaman geçecek lan senin? Bir insanı darladıkça darlıyorsun." dedi Jungkook ona dönerken.

"Tamam kardeşim." dedi Taehyung meydan okurcasına ve bana döndü. "Ha Neul, Jaehyun'u çağırsana ya? İyi çocuk, seviyorum ben onu."

"Taehyung-ah... Hayatım, neden konuyu kapatıp kahvaltı tabağına bakmıyorsun ki?" dedi Diana ve çatalını sanki Taehyung'a batırmayı yeğlermiş gibi böreğe saplayıp kaldırdı. "Çok güzel hepsi. Acıktın sen bence."

"Ben Namjoon'u seviyorum dedim mi? Nasıl bir arkadaşsın sen?" dedi Jungkook arkasına yaslanmış ve kollarını birbirine kavuşturmuş pozisyonda otururken.

Bir dakika ya... Bu ne ara Taehyung'a küsüp böyle tatlı tatlı oturmaya başlamıştı?

"Size bakınca şey gibi hissediyorum... Ellerindeki arabayı masanın üzerinde süren 5 yaşındaki oğullarımızı yemeğe getirmişiz gibi." dedi Diana ve bana döndü. "Sen de öyle hissediyor musun?"

Kafamı salladım ve gözlerimi kaldırıp ters ters Jungkook'a baktım. Jungkook dudaklarındaki fermuarı çekiyormuş gibi yaptıktan hemen sonra saatine baktı.

"Siktir, geç kaldım ya!" dedi ve garsona seslendi hızlıca. Garson hesabı getirdikten hemen sonra Jungkook parayı bırakıp hesabı geri verdikten sonra ayaklandı.

"Gel, benim arabamla gidelim." dedi Jungkook, Taehyung'a doğru. "Kızlar istediğinde kalkar."

Taehyung kafasını sallayıp ayağa kalktıktan sonra Diana'nın yanına geçip ona doğru eğildi ve yanağına kısa bir öpücük kondurup arabanın anahtarlarını verdi. "Dikkatli sür, korktuğunu biliyorum, eğer sürmek istemezsen arabayı aldırabilirim."

"Şey, sürerim herhalde..." dediğinde Diana, Taehyung, acelesi olduğundan kafasını sallayıp gitmeye yeltendi.

"Taehyung-ah kahvaltı..." Diana, son anda kocasına seslenip onu durdurdu.

"İştahım yok. Sen güzelce ye, bebeğim." dedi Taehyung ve el salladı.

Dikkatimi bana eğilen Jungkook'a verdim. Dudaklarıma öpücük kondurup boynuma da birkaç tane öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi. Jungkook, Taehyung'un yanına geçtiğinde birlikte yürümeye başladılar.

Taehyung, tekrar Diana'ya döndü. "Dikkat edin."

Aish... Anladık.

Diana gülümseyerek kafasını salladıktan sonra ikisi de gözden kaybolmuşlardı.

Gözlerimi kısıp dalgın dalgın kahvaltısını yapan arkadaşıma şüpheyle baktım. Bir şeyler vardı, belliydi.

"Ee n'aber?" dedim bacak bacak üstüne atıp vücudumu ona çevirirken.

"Benzer işler..." dedi çayından yudum alıp bana bakarken. "İyiyim."

"Emin misin? Yani, iyi olduğuna?" dediğimde elindeki çatalı bıraktı sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi.

"Değilim aslında..." Bu kadar hızlı dökülmesini beklememiştim.

"Sormadan anlatmıyorsun demek artık ha..." dediğimde bana döndü.

"Öğlen ben de buluşmak için seni arayacaktım." dediğinde gülümseyerek kafamı salladım.

"Biliyorum, bebeğim. Şaka yapıyorum. Söyle noldu?"

Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı birkaç saniye. "Dün gece biraz tartıştık. Dün geceki tartışmaya kafayı takmıyorum ama sorun şu ki... Dengem şaşıyor. Gerçekten ama gerçekten çok sinirleniyorum, Ha Neul. Her tartışmada çok fazla sinirleniyorum ama bunu gösteremiyorum." dedi. "Konu uzamasın diye, onun siniri üste çıkıyor diye... Çoğu zaman da tam anlamıyla mal oluyorum çünkü Taehyung beni sinirlendirip sinirlendirip anlamadığım bir şekilde hızla geri yumuşuyor. Dayanamıyorum ona, biliyorsun."

Kıkırdadım. "Her anlamda dayanamıyorsun. Bunu biliyoruz."

Gülümser gibi oldu ama hemen yeniden ciddileşip devam etti. "Dün gece kavga ederken ne dedi biliyor musun?"

Kafamı bilmiyorum anlamında salladığımda devam etti. Tüm dikkatim, mimiklerimle birlikte ondaydı.

"Çocuk istediğini söyledi." dedi ve gözlerini kocaman açtı sinirle. "Ne alaka? Rahat rahat sinirlenemez olduk!"

"Omo!" dedim heyecanla. "Ne? Çocuk mu?" diye ekledim ve devam ettim. "Evet, evet hemen yapın. Ne zaman başlıyorsunuz?"

"Ha Neul dur... Ne çocuğu?" dedi Diana. "Şimdilik istemediğimi söyledim. Bugün o yüzden daha bir agresifti sabah. Bakma, sizin yanınızda uysal davranıyor."

Omuzlarımı düşürdüm. "Nasıl söyledin onu ya?" dedim. "Ayrıca ne demek şimdilik istemiyorum?"

"Taehyung'u çok seviyorum, Ha Neul. Her şey dört dörtlük olsun istiyorum ve olana kadar, eve üçüncü bir Taehyung veya Diana girmeyecek." dedi. "Kavgalar olur bunu biliyorum ama eski halimizi düşününce, sence de fazla olmuyor mu?" Aardından hemen devam etti. "Neyse, bunların hepsi Taehyung ile olduğu için bile mutluyum bir yandan da..."

Gülümsedim. '"Düzelir.~" dedim melodik bir şekilde. "Bunu sana hep söylerim. Taehyung birine kafayı taktı mı takıyor Diana, biliyorsun. En büyük örneği de Jungkook. Şimdi aşırı yakınlar..." diye ekledim. "Namjoon'u gözü tutmadı ama bir şekilde alışacak. Bir gün huzurunuzu gereksiz yere kaçırdığını anlayacak. Hep anlar."

Kafasını salladı. "Evet, o günü bekliyorum." dedi ve uzun bir duraksamadan sonra güncellendi yeniden. "Dün gece sinirle bir şeyler söylüyorken sözümü kesip aynen şu şekilde şunları söyledi bak..." Taehyung'un taklidini yapmaya başladı. "Diana, ben çocuk istiyorum." Taklidi bitince eski hüznünü takındı, elini alnına koydu umutsuzca. "O an söyleyeceklerimi unuttum. İçimde kaldı hepsi, hala hatırlamaya çalışıyorum!"

Kahkaha attım. "İyi taktik geliştirmiş desene." dedim. "Birkaç güne ikna eder seni de... Ne oluyorum ben? Teyze mi hala mı?"

Diana gülümseyip kafasını sağa sola salladı. İkisini de olamayacağımı söyleyen surat ifadesine karşılık dudaklarımı büzdüm.

"Düzelecek, Diana." derken yanağını sıktım.
Kararsız gözlerle bana baktı ama o da çok iyi biliyordu, her zaman düzelirdi.

~~~




Herkese yeniden merhaba!

Uuu heyecanlandım. Hikayeyi yazmaya başlayalı 1 yıl oldu bile ve ikincisini yazmak için uzun zamandır sabırsızlanıyorduk. Düşüncelerinizi çok merak ediyoruz!

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Kocaman öptüm!❤️

Continue Reading

You'll Also Like

84.9K 7.4K 44
Sevdiği kızın ölümü üzerine ona mektup yazan Taehyung o mektupları mezarın yanı başına koyar. Bir gün mezarda mektuplarına cevap bulması ile başlayan...
59.1K 4.5K 29
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
10K 786 25
Biri çabalamak istiyordu, onun güzel ve narin sevgisine karşılık vermek istiyordu fakat diğeri artık solmuştu,bıkmıştı Yıllarca bu aşkın aleviyle ya...