SOĞUK SEMT

By ElaSelviNur

182K 10K 2.6K

Sessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere dü... More

❌ 1. BÖLÜM ❌
❌ 2. BÖLÜM ❌
❌ 3. BÖLÜM ❌
❌ 5. BÖLÜM ❌
❌ 6. BÖLÜM ❌
❌ 7. BÖLÜM ❌
❌ 8. BÖLÜM ❌
❌ 9. BÖLÜM ❌
❌ 10. BÖLÜM ❌
❌ 11. BÖLÜM ❌
❌ 12. BÖLÜM ❌
❌ 13. BÖLÜM ❌
❌ 14. BÖLÜM ❌
❌ 15. BÖLÜM ❌
❌ 16. BÖLÜM ❌
❌ 17. BÖLÜM ❌
❌ 18. BÖLÜM ❌
❌ 19. BÖLÜM ❌
❌ 20. BÖLÜM ❌
❌ 21. BÖLÜM ❌
❌ 22. BÖLÜM ❌
❌ 23. BÖLÜM ❌
❌ 24. BÖLÜM ❌
❌ 25. BÖLÜM ❌
❌ 26. BÖLÜM ❌
❌ 27. BÖLÜM ❌
❌ 28. BÖLÜM ❌
❌ 29. BÖLÜM ❌
❌ 30. BÖLÜM ❌
❌ 31. BÖLÜM ❌
❌ 32. BÖLÜM ❌
❌ 33. BÖLÜM ❌
❌ 34. BÖLÜM ❌
❌ 35. BÖLÜM ❌
❌ 36. BÖLÜM ❌
❌ 37. BÖLÜM ❌
❌ 38. BÖLÜM ❌
❌ 39. BÖLÜM ❌
❌ 40. BÖLÜM ❌
❌ 41. BÖLÜM ❌
❌ 42. BÖLÜM ❌
❌ 43. BÖLÜM ❌
❌ 44. BÖLÜM ❌
❌ 45. BÖLÜM ❌
❌ 46. BÖLÜM ❌
❌ 47. BÖLÜM ❌
❌ 48. BÖLÜM ❌
❌ 49. BÖLÜM ❌
❌ 50. BÖLÜM ❌
❌ 51. BÖLÜM ❌
❌ 52. BÖLÜM ❌
❌ 53. BÖLÜM ❌
❌ 54. BÖLÜM ❌
❌ FİNAL ❌
❌ GAZEL ARSLANOĞLU ❌
❌ GİRAY DEMİRSOY ❌

❌ 4. BÖLÜM ❌

5.6K 263 23
By ElaSelviNur

Haykırsam duyamazsın, çağırsam gelemezsin, yürekten sevemezsin sen...

KOREL'İN ANLATIMINDAN;

Hani bazen olur ya nerde nasıl davranacağını, nasıl ve ne konuşacağını bilemezsin... heh ışte bende bazen bu ruh haline bürünüyordum. Şimdi ise yeni semtin yakınındaki, semtin giriş bileti olacak olan depoyu basmaya gidiyorduk fakat ben nedense bu ruh halinden kurtulamıyordum. Içime bir sıkıntı çökmüştü aniden. Neden ve nasıl bilmiyorum ama içimdeki his oldukça can sıkıcıydı.

Arabanın patika yolda hafif yalpalaması ile kendime gelirken gözlerimi kırpıştırıp camdan dışarıya daha dikkatli bakmaya başladım. Büyük arazinin ortasında iki katlı gibi görünen kocaman bir depo duruyordu. Pusat ve Sancar abinin arabalarının durması ile bende durup siyah arabamdan aşağı indim. Üzerimdeki ceketi düzeltirken bir yandan da etrafı kolaçan ediyordum. Yeşil çimenler bir karış boyu uzamış aralarında da çeşitli çiçeklere yer vermişti. Hava sanki ve zamankinin aksine daha da sıcaktı. Etraf inanılmayacak derecede sessizdi.

"Gidelim."

Sancar abinin sesiyle harekete geçerken depoya doğru gitmeye başladık. Depoya yaklaştıkça sessizlik yanında huzursuzluğu da getirmişti. Içimdeki sıkıntı daha da büyürken kocaman bir buz kütlesi oluştu içimde. Yerdeki çimenleri ve çiçekleri ezerek ilerlediğimiz yolda deponun biraz uzağında yer alıyorduk ki arkamdan gelen ses ile birden durup hızla arkamı döndüm. Ben de dahil hiçbirimiz bir şey anlamazken birden etrafımız sarıldı ve etten oluşan dairenin içinde hapis olduk. Sancar abi, Pusat ve ben sırt sırta vermiş etrafımızdaki adamları incelerken adamlar bu durumdan sıkılmış gibi silahlarını çıkartıp bize uzattılar. Şu anda korktuğu zaman başını kuma gömen deve kuşunun dışarda kalan götü gibi ortada kalmıştık. Adamlar anlaşmış gibi aynı anda silahlarının emliyetlerini açıp tekrar bize uzattılar.

"Kimin köpeğisiniz lan siz!?"

Pusat'ın etrafı inletecek kadar yüksek sesi ortalıkta yankılanırken adamlar onu pek takmışa benzemiyorlardı. Adamlar bize bir adım yaklaşıp daireyi küçültürlerken o anda olan oldu ve etrafımızdaki adamlar bir bir yere düştüler. Daireyi tamamlayan tüm adamlar yere düştükten sonra ettafımda dönüp onlara baktım. Hepsi kafalarından vurulmuşlardı.

"Sniper var!"

Sancar abinin sesi kulaklarıma ulaşınca bu sefer ağaçlık yere bakmaya başladım fakat arkadan gelen sesle yönümü o tarafa çevirdim. Deponun arka tarafından çıkan siyah araba hızla uzaklaşırken sadece bakmakla yetindik. Bize bunu yapanı bulmak kolaydı. Malum düşman çok! Ama asıl önemli olan bizi kurtaran kimdi?

"Geliyor"

Pusat'ın sesiyle arkamı dönerken artık cidden bir oraya bir buraya dönmekten başım dönmeye başlamıştı!

Bize doğru gelen her kimse ne olduğunu çıkartamamıştım. Erkek desem kız gibi yürüyordu, kız desem erkek gibi vücudu vardı. Ne halt olduğu belli olmayan oldukça profesyönel sniper bize doğru yaklaşırken elindeki tüfeğini omuzuna asarak adımlarını hızlandırdı. Malum kişi FBI gibi giyinmişti mübarek. Siyah çok cepli pantolon giyerken ayağında siyah postalları vardı. Üzerinde siyah tişört varken onun da üzerinde kamuflajlı asker ceketi vardı. Bize iyice yaklaşınca ceketinin üzerinden belli olan göğüsleri ile kız olasılığı daha da artarken merakım iyice zirve yapmıştı. Kafasında şapka, yüzünde ise burnuna kadar çektiği fular vardı. Yanımıza gelince karşımıza geçip dikildi ve yeşil olarak tahmin ettiğim gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi. Bu durumdan sıkılan Pusat sinirle konuşurken kızdan gelecek tepkiyi bekledik.

"Yeter artık süzme işin bittiyse kimsin onu söyle!"

Kız, Pusat angutunun söyledikleri karşısında gözlerini devirirken ellerini kaldırıp, biriyle yüzündeki bandanayı diğeriyle de şapkasını çıkardı. Yere eğmiş olduğu yüzünü kaldırınca, hassiktir. Az daha kendi kuzenimden hoşlanacaktım!

Gazel karşımızda durmuş bize bakarken şaşkınlığımız hepimizin yüzünden okunuyordu. Hepimiz far görmüş tavşan gibi ona bakarken o sadece Sancar abiye bakıyordu.

GAZEL'İN ANLATIMINDAN;

İnsan hayatında neler yaşayacaktı bilemezdi.
Kimler ile karşılaşacak, o anda neler söylecekti bilemezdi.
O anda neler hissedecekti bilemezdi. Ama ben biliyordum. Şu anda ne yaşamadığımı, ne konuşacağımı, ne hissedeceğimi biliyordum.

Onlara söyleyeceğim hiçbir şey yoktu. En azından şimdilik!

Şu anda ne yaşıyorum?

Tam tamına 24 senenin karşılaşması yaşanıyordu. Ne hissettiğim konusuna gelirsek, içimde tek bir duygu vardı şu anda.

Öfke.

24 senedir karşımdaki şahıslara karşı öfke besliyordum. Şimdi ise onca zamandan sonra çıkıp gelmiş ve onların hayatlarını kurtarmıştım. Bunun elbette ki karşılığını alacaktım ama şimdi değil. Zamanı gelince herkes hesap verecek gerekirse de bu uğurda ölecekti.

Daha fazla onlara bakmak istemezken arkamı dönüp ormana doğru ilerlemeye başladım. Tam diğer adımı atacaktım ki büyük başın dediği şey ile olduğum yere çivilendim.

"Neden geri döndün?"

Sorduğu soru üzerine içimdeki öfke daha da artarken arkamı dönmedim ve yürümeye devam ettim. Vücudumu saran öfke ile daha da hızlı yürürken ormanın içine doğru yürüyüp çalılıkların arkasına park ettiğim arabamın yanına gittim. Asker yeşili olan spor arabam gözümün hizasına gelmesi ile dudaklarım yukarıya doğru kıvrılırken ona doğru yaklaşıp bagajı açtım. Omuzundaki tüfeği ek yerlerinden çıkartıp özel kutusuna koyduktan sonra kutuyu iyice kapatıp bagajında kapağını kapatıp kendi yerime geçtim. Elimdeki şapkayı ve fuları yan koltuğa atarken düğmeye basarak arabayı çalıştırdım. Ellerimi direksiyona yerleştirip gazı alevlerken önce çalılıkların arkasından daha sonra da ormandan çıktım. Patika yolda giderken önümdeki araç sayesinde biraz yavaşlasam da kullanan kişinin Pusat olduğunu anlamak zor değildi. Mal herif hızdan her zaman korkmuştu. Onların daha doğrusu onun bu yavaş hali pek bana göre olmadığı için gaza biraz daha yüklenip hızla onu sollayıp önüne geçtim ve hızımı biraz daha attırıp aramızdaki mesafeyi açtım. Biraz daha gittikten sonra patika yoldan çıkmış sonunda düz yola, otobana çıktım. Depo kaldığım otele baya uzaktı. 2 saatlik yol gideceğim için koltuğu biraz daha geriye yatırıp daha rahat bir pozisyona geldim. Kafamdaki sesleri bastırmak adına radyoyu açarken, içine yüzlerce şarkı yüklediğim usbyi yerine takıp yüklenmesini bekledim. Yüklediğim şarkıların ilk başında her alan rap şarkılar çalmaya başlarken bir yandan şarkıyı söylüyor bir yandan da elimle ritim tutuyordum.

Ne kadar kafamdaki düşünceleri bastırmak, susturmak istesem de olmuyordu. Yine aklıma geliyordu her şey. Yine yerle yeksan ediyordu beni geçmiş.

Çok saçma değil miydi? Önce en ince ayrıntısına kadar ezberle her şeyi. Sonra içinden kazıya kazıya unutmaya çalış. Onlarla ilgili her şeyi biliyordum. Neyi severler, neyden korkarlar, hangi yemeği yer hangisini yemezler. Hangi ortamda hangi içkiyi içerler, günde kaç tane sigara içerler hepsini bilirdim. En acısı da oydu ya zaten. Ben onların her şeylerini bilirken onlar benim adımı zor hatırlıyorlardı.

Yol arabamın altından kayıp giderken bir an önce otele gidip dinlenmek istiyordum. Fiziksel olarak yorgun olmasam bile ruhsal olarak bir kamyonun altında kalmış gibiydim. Gözlerim uykusuzluktan yanarken hızımı biraz daha arttırdım. Vites boşluğundaki sigara paketini alıp içinden tek dal alırken paketi yerine koyup üzerinde kurt resmi olan çakmağımı aldım. Sigarayı iki dudağımın arasına yerleştirirken çakmağı alevlendirip sigaranın ucunu yaktım. Nefesi hızla içime çekerken sigara tutuşmuştu. Çakmağı yerine bırakıp alnıma serpilmiş saçları geriye doğru itip, hemen yanımdaki camı araladım.

Sigara başımın ağrısını biraz daha azaltırken otelin önüne gelmiştim. Arabayı otoparka sürerken müsait bir yer arıyordum. Sonunda bulduğum yere arabayı park ederken yan taraftaki şapka ve fularımı alıp sigara paketini ve çakmağımı da cebime koyup anahtarı alıp arabadan indim. Arabayı kumandasından kilitlerken çoktan yukarıya çıkmaya başlamıştım. Lobiye gelmem ile ordaki görevli kız bana bakarken onun bu haline göz devirmeden edemedim.

"777"

Ben sadece oda numarasını söylerken kız anlamamış bir ifadeyle alık alık yüzüme bakıyordu.

"Anahtarı artık versen de gitsem!"

Sinirli çıkan sesime aldırış etmeden elimi uzattım. Kız sonunda neyden bahsettiğimi anlamış olacak ki anahtarı avucumun içine bıraktı. Daha fazla oyalanmayıp asansöre binerken içinde kimsenin olmaması da cabası olmuştu. Başım tekrar ağırmaya başlamıştı ve şu anda sadece uyumak istiyordum.

Asansörün geldiğini belli eden sesinden sonra kapıları açılınca kendimi dışarıya atıp kaldığım odanın kapısına gittim. Elimdeki beyaz kartı kapıdaki sensöre okutmam ile kapı açılırken anahtarı kapının hemen yanındaki alete sokup elektriği devreye soktum. Ah lanet olası teknoloji! Odanın küçük holünden geçip yatacağım yere gelince elimdeki şapka ve fuları komedinin üzerine bırakıp üzerimdeki ceketi çıkartıp cebindeki sigara paketini ve çakmağımı alıp diğer cebinden de telefonumu alıp onları da komedinin üzerine bıraktım. Ceketi yatağın karşısındaki ikili koltuğa fırlatıp yatağa oturdum. Aşağıya doğru eğilip postallarımı çıkarttım. Ayağa kalkıp altımdaki pantolonu da çıkartıp ceketin yanına fırlattım onu da üzerimdeki tişörtü de üzerimden sıyırınca o da diğerlerinin yanındaki yerini aldı. Üzerimde alt çamaşırım ve yarım atletim varken yatağa uzandım. Kafamı yastığa koyduğum gibi gözlerim kapanırken daha fazla direnmeden kendimi uykuya bıraktım.

Kapının ısrarlı çalınması ile uyarırken çoktan küfür etmeye başlamıştım. Ellerimi yatağa sabitleyip kendimi kaldırırken gözüme giren kısa saçlarımı arkaya ittirdim. Yattığım odadan çıkıp kapının yanına gelince sinirle kapıyı açıp karşımdaki görevliye baktım.

"Ne var lan sabah sabah?!"

Son derece sinirli çıkan sesime karşı bir adım geri atarken sözlerini sıraladı.

"Efendim kusura bakmayın fakat otelden ayrılmak zorundasınız."

Şimdi belli olmuştu ne diye geldiği. Tabi ya Sancar bey rahat dururmuydu hiç? Beni burdan postalamak için kim bilir neler yapacaklardı. Ilk hamle onlardan geldiğine göre sıra bendeydi demek. Karşımdaki görevliyi orda bırakıp kapıyı kapatırken yattığım odaya gidip hızla akşam çıkardıklarımı tekrar üzerime giydim. Postallarımın bacıklarını da bağlayıp şapkamı kafama taktım. Fularımı cebime koyarken telefonumu da onun yanına koydum. Sigara paketini ve çakmağı da diğer cebime koyup odadan çıktım. Parayı peşin verdiğim için sıkıntı olmadan direk otelden çıkıp otoparka indim. Dün akşam park ettiğim yere giderken, kumandasıyla açıp yerime geçtim. Ulan sabah sabah uğraştığım şeylere bak hele! Daha yemek yememiştim! Arabayı otoparktan çıkartırken küçük yaştan itibaren gitmediğim fakat yine de ezberimde olan yere hızla gitmeye başladım.

Sabahın ilk saatleri olması nedeniyle trafik yok denecek kadar azdı. Yarım saatlik yolun ardından orman yoluna girerken daha şimdiden belli aralıklarla konumlanmış korumalar görünüyordu. Onlara aldırış etmeden ilerlemeye devam ederken önüme çıkan büyük kapı ile durup arabayı kenara çekip park ettim. Arabadan inerken bir yandan da etrafı gözetliyordum. Benim geldiğimi bildikleri halde kapıyı açmamışlardı. Şu anda gerçekten de çok alınmıştım! Kapının yan tarafındaki duvarlar çıkıntılı olduğu için tırmanmak için müsaitti. Biraz geriye gidip koşarak duvara zıplayıp tırmanmaya başladım. Duvarın üzerinde dururken bir daha inme zahmetinde bulunmayıp aşağıya atladım. Ayaklarımın üzerine sertçe düşerken bunu görmezden gelip ayağa kalktım. Karşımda durmuş bana bakan 4 kişiden başka kimse yoktu. Tabi evin bazı odalarına yerleştirilmiş keskin nişancılar hariç. Ayrıca da evin içinde bekleyen fakat ikide bir kafasını çıkartan korumalar da beklemedeydiler. Bu duruma ne kadar gülmek istesem de sadece sırıtmakla yetindim. Gözlerimi etraftan ayırıp diğerlerinin aksine önde duran sevgili amcam büyük bir özlemle bana bakıyordu! Sayın Arslanoğlu gözlerimin içine bakarken dudaklarını araladı.

"Neden geldin?"

Onun bu dediği ile yüzümdeki sırıtış daha da artarken dudaklarımı araladım.

"Beni özlemişsinizdir diye düşündüm."

Benim alaylı sözlerime karşı kaşları yukarıya kalkarken yavaştan sinirlendiği belli oluyordu. Bu davranışıma bir şey demezken ortaca velet konuştu.

"Ne istiyorsun?"

Gözlerim hızla onu bulmuştu. Benimle konuşmaya ne yüzleri vardı bunların!

"Bir daha benim işlerime burnunuzu sokmayın!"

Cevabı hiç beklemeden verirken Pusat'ın aksine Korel konuştu.

"Biz hiç bir şey yapmadık. Sen neyden bahsediyorsun?"

Bu sefer gözlerimi Sancar'a çevirirken tek kaşımı kaldırıp konuştum.

"Sancar bey küçüklüğünden beri hiç değişmemişsin. Yine aynı saman altından su yürüten Sancarsın!"

Sancar sadece bakmakla yetinirken atarlı ergen gibi lafa atladı Pusat.

"Düzgün konuş!"

Bu sefer ona doğru dönüp iki kaşımı da kaldırdım. Bu ne cesaretti böyle!

"Konuşmazsam?"

Evet şu anda onu kışkırttığım doğruydu ama ne yapacağını ya da yapacaklarını merak ediyordum. Yerinden kıpırdayıp seri adımlarla bana doğru gelirken, elini kaldırmıştı ki ona fırsat vermeyip elini havada yakalayıp çok cepli panlonumun alt cebinden çıkardığım atış bıçaklarından birini alıp hızla omzuna saplayıp çıkardım. Pusat hızla yere düşerken parmağımı kaldırıp sevgili amcama bakıp tehdit edercesine salladım.

"Sakın bana bulaşmayın! Inanın bana, size karşılık vermekten asla çekinmem!"

Onları orda bırakıp geldiğim yoldan değilde açılan kapıdan çıkarken hızla arabama binip ordan uzaklaştım.

Hadi bakalım Arslanoğulları hodri meydan!

BÖLÜM SONU❌

Continue Reading

You'll Also Like

292K 25.5K 46
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
302K 31.7K 43
Peki ya biz? Açılmak üzere duran süslü bir kurdale miyiz? Yoksa açılması neredeyse mümkün olmayan gösterişsiz bir kördüğüm mü?
46.2K 1.2K 31
Osmanlı'nın en keskin döneminde savaş entrika dolu duygusal bir macera... "Bu savaşta ya iktidar olacaksın ya da güç. Seni seçiyorum hatun. Bu sırada...
14.1M 495K 63
İzmirli 19 yaşında bir genç kız... Babasının yüzünden daha doğru düzgün bir kez dışarı çıkamazken yine babası yüzünden bilmediği bir şehirde , bilmed...