GÜL BATAKLIĞI

kitapdelisiyazar

5.1K 175 73

Bir adam vardı. Şakakları zehir. Bir kadın vardı. Kalbi mezar. Bir de yanık bir sevda. Vuslat hiç bu kadar uz... Еще

GÜL BATAKLIĞI 🥀
Bölüm 2: "Umudun Zehri. "
Bölüm 3: "Hasbelkader."
Bölüm 4: "Bilinmez Bir Yolun Yolcuları. "
Bölüm 5: "Karanlık Dünya."
Bölüm 6: "Palüde."
Bölüm 7: "Tanıdık Yabancı. "
Bölüm 8: "Geri Dönülmez Seçim."
Bölüm 9: "Kör Düğüm."

Bölüm 1: "Gökyüzünün Yalnız Kalanları. "

1.2K 47 15
kitapdelisiyazar

İrem Derici - Beni sana hapsettin.

Koliva & Öykü Gürman - Ay ışığı.

İyi okumalar. 🌹




Bir bekleyişin ensesine binmiş yaprak misali hayatın beni bir oraya bir buraya savurmasına izin veriyordum.
Biliyordum, bir çıkmaz sokağa gebeydi baş koyduğum bu yol lakin vazgeçmek ölümdü bana, bedenime, kalbime, ruhuma..
Elimdeki fırça ile tuvale yumuşak darbeler atarken bakışlarım tuvaldeydi lakin aklım başka yerde, ondaydı.

"Şaheser yaratma peşinde olduğunu bilmiyordum."

Kulağıma dolan ses ile irkilerek dalgın bakışlarımdan sıyrıldım ve gözlerimi tuvalden çektim.
Gözlerim hemen yanımda oturan Defne'ye kaydı.

"Hı?" Dedim boş bulunmuşlukla.
"Ne oldu?"

Defne, yeşil gözlerini yüzümde acelesizce gezdirerek konuştu.

"Bana değil de sana olmuş sanırım ne olduysa." Gözlerini benden çekerek önümdeki tuvale çevirdi.
Çenesi ile tuvalimi işaret etti.
"Şaheser yaratma peşindesin galiba."

Gözlerim, işaret ettiği önümdeki tuvale kaydı.
Büyük bir özen göstererek yapmaya başladığım resmim dalgınlığım yüzünden berbat bir hale gelmişti.
Silik bir nefes vererek omuzlarımı düşürdüm.
Bu kaçıncı mahvolan tablomdu bilinmezdi.

Gözlerim tabloda gezinirken Defne elini omzuma koyarak hafifçe beni sarstı.

"Neyin var senin böyle Miray? Son zamanlarda çok dalgınsın. Bir derdin, bir sıkıntın mı var?"

Elimdeki fırçayı yavaşça yerine koyarak gözlerimi ona çevirdim.
Başımı hayır anlamda salladım.

"Hiç. Hiç bir şeyim yok. Ben sadece öyle dalıp gitmişim." Yavaşça ayağa kalktım.
"Defne artık ben gitsem iyi olacak hem geç oldu. Annenlere selamımı iletirsin yemeğe kalamayacağım."

Defne elindeki fırçayı yerine koyarak oturduğu sandalyeden ayaklandı.
"Kalsaydın Miray, hem evde tek başına ne yapacaksın?"

Elimi başıma götürüp resim yaparken bağladığım sarı saçlarımı saldım.

"Tesekkür ederim Defne ama ben kendimi biraz halsis hissediyorum. Eve gidip biraz dinleneyim. Sonra kalırım olur mu?"

Defne pes edercesine başını salladı.
"Peki sen öyle diyorsan öyle olsun. Yarın okulda görüşürüz o halde."

Başımı sallayarak onu onayladım.
Resim alet edavatlarımı hızla toparlayıp çantama tıkıştırdım. Sırt çantamı sırtıma taktıktan sonra Defne'ye sarılıp geri çekildim.

"Görüşürüz."

Defne yüzümde gezdirdiği gözleriyle beni onayladı.

"Görüşürüz."

Defnelerin evinden çıktıktan sonra ara sokağa girip yavaş yavaş kararan hava ile boşolan sokakta ellerimi hırkamın cebine sokarak yürümeye başladım.

Defne benim tek ve en iyi dostumdu.
Onunla lise üçüncü sınıfta tanışmış ve kısa sürede sıkı bir dost olmuştuk.
İkimizinde resime olan merakımız ve ilgimiz ile lise sonrası üniversiteyi güzel sanatlar fakültesini kazanarak eğitimimize bu yolda devam ettirmiştik.

Ailem ben on beş yaşında iken trafik kazası sonucunda vefat etmişti.
Onlarla o arabada olmamam bana verilen cezamıydı ödülmüydü bilmiyordum.
Hayatta tek kalarak yaşamıma devam etmek durumunda kaldığımda tutunacak bir dalım olmadığı için yirmi yaşına kadar yetiştirme yurdunda kalmıştım.

Yurda ilk adım attığım günü çok iyi hatırlıyordum.
Hava soğuk ve yağışlıydı.
Perşembe akşamının o ayaz gecesinde yetimhaneye giriş yaptığımda bu hayatta tek kalmanın acısı benimle beraber kurulmuştu o dört katlı binaya.
Ellerimi birbirine kenetlemiş bana verilen yatağımda otururken gözlerim yaşlı, içimde büyük bir yara vardı.
Saatler hızla akıp gitmiş gece yarısı kapımıza dayandığında odadaki tüm çocuklar derin bir uykuya kendilerini teslim etmişlerdi.
Bir tek ben.
Bir tek ben uyumamıştım.
Nasıl uyurdum ki bir anda tüm hayatım alt üst olmuştu.
Annem, babam ve küçük kardeşim bir gecede ellerimden kayıp gitmişti.
Gözlerim dolu dolu olduğunda kısa sürede hıçkırarak ağlamaya başladım.
Ellerimle hızla ağzımı kapattığımda ayağa kalkıp odadan dışarıya çıkmıştım.
Hemen binanın önündeki kurulaktaki banka çöktüğümde artık özgürce ağlamaya başlamıştım.
Yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken göz yaşlarım eşlik etmişti yağmura.
Sanki ben ağladıkça yağmur daha da hızlanmıştı.

Bacaklarımı kendime doğru çekip ellerim ile bacaklarımı sarmaladığımda artık ağlayışlarım hıçkırıklarımla devam etmişti.

O gün hayatım o kadar çıkmazdaydı ki bir daha asla toparlanamayacağımı, hayata karşı herşeye rağmen savaşamayacağımı hissediyordum.
Ne kadar orada öylece oturdum bilmiyordum.
Gözlerimden dur durak bilmeyen gözyaşlarım her dakika yanaklarımdan süzülüp zemine çakılıyorken beklenmedik bir anda hayatıma bir ışık doğmuş, beni karanlığına hapis eden hayata karşı bir adım atmaya vesile olan bir beyaz mendil ilişti gözlerime.
Bakışlarımı yavaşça yukarıya kaldırdığımda bir çocuk ile göz göze gelmiştim. Duraksamıştım, gözlerim onun güzel gözlerinde gidip gelirken kalbim sanki göğsümden fırlayacakmışcasına atmaya başlamıştı. Nedenini bilmediğim bir durumun eşiğinde kalakalmıştım adeta.
Çocuk bana uzattığı mendille önümde dururken simsiyah saçları ve bir o kadar da siyah gözleriyle gözlerime bakıyordu. Kendimi toparlayıp sertçe yutkunarak bedenimi yavaşça dikleştirip bana uzattığı mendili aldığımda fısıltı tonundaki sesim ile ona teşekkür etmiştim.
O ise tepkisiz bir şekilde kısa bir süre daha bana bakmıştı.
"Ne yaşarsan yaşa hayata karşı her zaman dik dur ve her şeye rağmen sakın ağlama, ağlamak acizler için biçilmiş bir kaftandır." Dedi ve bir daha tek kelime dahi etmeden yanımdan ayrılmıştı.
Elimde kalan mendil ile onun arkasından bakarken içimde oluşan garip bir his tüm bedenimi esir almıştı.

Kimdi bu çocuk, neyin nesiydi bilmiyordum ama ben hayatım boyunca onun gözleri kadar siyah bir göz görmemiştim. Onun kadar güzel bir erkek görmemiştim.

O gece bütün geceyi o çocuğu düşünerek geçirmiştim. Bunun neden yapmıştım bilmiyordum ama onun
Siyah gözlerini, uzun kirpiklerini, tepkisiz yüzünü ve ifadesini..
Kendime hakim olamıyor onu düşünmeyi bırakamıyordum.
Acaba ismi neydi?
Neden ve hangi sebepten buradaydı?
Kaç yaşındaydı?
Aklımda daha tonlarca cevaplanmayı bekleyen sorular yumağı vardı.

Sabırsız bekleyişlerim sonrasında sabah olduğunda onu bulma umuduyla hemen bahçeye koşmuş ama ne yazık ki ona rastlamamıştım.
Bu yaklaşık bir hafta böyle sürmüş, yetimhanenin her köşesinde gözlerim onu arar olmuştu.
Tam pes etmiş artık vazgeçmişken onu gördüm.
Bahçede bir ağaca sırtını yaslamış kitap okuyordu.
Ve ben o anda ona tutulduğuma, ilk görüşte içimde oluşan o garip hissin aşk olduğunu anlamıştım. Bu benim için oldukça garip ama bir o kadar da güzel bir histi. Kalbim ilk defa daha farklı atıyor, içim içimden çıkarcasına neşe dolmuştum. Onun bana söyledikleri, yaşadığım tüm olumsuzlara rağmen dik durmam gerektiği gerçeği ile hayatın benim için devam ettiğini ve daha önümde yaşanacak güzel şeylerin olduğunu ben onunla farketmiştim.

Mesela aşk gibi..

Aylarca onu uzaktan uzaktan izlemiş, kulağıma dolma bilgiler ile onun hakkında bilgi edinmiştim.
Adı Arın'dı. Soyadını bilmiyordum. On sekiz yaşındaydı.
Söylenenlere göre de ailesi kötü adamlar tarafından öldürülmüştü.
Bunu duyduğumda içimin nasıl acıdığını bilemezdiniz.
Ulaşılmaz ve soğuk bir kimliği vardı ama biliyordum ki onun kalbi sıcacıktı. Naif ve bir o kadar da duygu yüklü.
Herkesi kendine hayran bırakacak yakışıklılığı ile de kızların gözdesiydi.
Bir kez daha duymak istediğim sesi kulaklarıma yabancılaşmıştı.
Günler hızla akıp giderken bir sapık misali her gün onu izler, takip eder olmuştum. Asla bunu yapacak bir kız değilimdir. Erkeklere karşı mesafemi korurdum. Bana ailem böyle öğretmişti ama şimdi..

Hal ve hareketlerini, her gün ne yapıp ne yediğini, okulunu her şeyiyle onu takipteydim. Bazen yanımdan geçerdi ama ağzımı açarak tek kelime edemezdim.
Bazen cesaretimi toplayarak onun yoluna çıkardım ama hep bir engel çıkar ona ulaşamazdım.
Ne zaman onunla göz göze gelsek deli gibi atan kalbim, nefes almamı zorluyor ve hızla gözlerimi ondan kaçırıyordum.
Cesaret edipte yanına gidememekle birlikte her dakika ona biraz daha aşık oluyordum ve buna engel olamıyordum.
Beni ona çeken bir şey vardı.
Bu neydi bilmiyordum ama bu hissin girdabından kendimi alamıyordum.

Bu böyle devam etmiş ne ben onun yanına gitmeyi becerebilmiş ne de içimde oluşan aşkı ona yansıtabilmiştim. Uzaktan izleyişlerim ile günlerimiz tükenip gidiyordu.

Sonra bir gün bir felaket meydana geldi.
Arın yirmi yaşına bastığında yurttan ayrılmıştı ve bunu duyduğumda ise başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü.
Yüreğime oturan aşkım ile öylece kalakalmıştım.
Ona açılamamam, hayattaki yalnızlığım kadar acı vermişti.

İki sene sonra yurttan ayrıldığımda onu ne kadar arasamda bulamamıştım. Yurdun müdiresi bile tek kelime etmemiş, onun hayatına karışmama engel olmuştu. Ama ben
biliyordum, hissediyordum. Aynı gökyüzünü paylaşıyor, havasını ciğerlerimize çekiyorduk.
Biz aynı gökyüzünün yalnızlarıydık ve bir gün yollarımız kesişecekti.
Ama o gün ne zamandı aşikardı.

Her dakika aklımda yer edinirken resim yaptığımda da aklıma gelen yüzü ile dalıp gidiyor ne bende akıl bırakıyor ne de fikir.
Ara ara onu unutmaya çalışıyor, onunla geçen o üç seneyi hiç yaşanmamış gibi varsayıyor lakin bu his kalbimi acıtarak beni vazgeçiriyordu.
Ne yapacağımı hiç bilmiyordum.

Düşüncelerimden sıyrılmama vesile olan sokak köpeğinin havlamasıyla evimin olduğu binaya geldiğimi farketmiştim ve apartmanın demir kapısını iterek içeriye girmiştim.
Merdivenlerden ağır ağır çıkarken kısa sürede ikinci kattaki daireye ulaşmıştım.
Çantamın ön gözündeki anahtarı alarak kapıyı açmış ve eve girmiştim.
Çantamı sırtımdan indirip yavaşça kapının önüne bıraktığımda sırtımı kapıya yasladım.
Bir zamanlar burada sıcacık bir yuva vardı.
Annem, babam ve daha dört yaşında erkek kardeşim..
Kulaklarıma dolan gülme seslerimiz, her gece oturup sohbet etmelerimiz, babamla futbol maçlarını seyretmemiz ve annemin filmini izleyemediği için ettiği sitemler, kardeşimin evin içinde delice koşup, bağırmaları.. Kendime hakim olamadım ve Arın'ın bana söylediği sözleri çiğnedim.
Gözlerim dolu dolu olurken sırtım kapıda kayarak yere oturdum.
Ellerim ile bacaklarımı sardığımda kısa sürede hıçkırarak ağlamaya başladım.

Neden böyle olmuştu?
Neden sevdiklerim beni yalnız bırakıp gitmişti?
Neden bu kadar yalnız kala kalmıştım bu hayatta.
Ellerim sanki her mevsim kışmış gibi soğuktu.
Üşüyordum.
Onlar yoktu.
Arın yoktu ve en önemlisi ben bu hayatta yapayalnızdım.

Başımı dizlerimi yatırdım.
Sarı saçlarım sanki bir ip misali sıkıca dolandı boynuma.
Ruhum acı içindeydi.
Bedenim ise bir harabe..

🍁

Sabahın erken saatleri olmasına nazaran dolu dolu olan sokaklar, İstanbul'un her zamanki bir durumunu gözlerime iliştiriyordu.
Çantamın kulpunu sıkıca tutarak kampüse doğru yürümeye devam ettim.
Evim, üniversiteye çok yakındı bu yüzden okula yürüyerek gidiyordum ve bundan oldukça mutluluk duyuyordum. Yolda yürürken genelde insanları izlemeyi, gözlemlemeyi çok seven bir insan değildim ama Arın'dan sonra insanları izlemeye başlamış, belki karşıma çıkar diye bir heves bunu devam ettiriyordum. Bir umuttu benimkisi..

Güneşli havanın güzelliği ile temiz havayı ciğerlerime derince çektim.
Kampüse giriş yaptığımda kısa sürede fakülteme girip dersliğime doğru adımlamaya devam ettim. Kısa sürede sınıfa girdiğimde Defne ve Asel ile buluştu gözlerim. Telefonda olan gözleri bir şeye hayran olmuşcasına bakıyordu.
Dudaklarımı büzerek onların yanına gittim.
Beni ilk fark eden Defne olmuştu.

"Günaydın. Nabersiniz?" Dedim çantamı sıraya koyarak.

Defne başını sallayarak ışıltılı gözlerini bende sabitledi.
"Günaydın günaydın. Ay Miray bir çocuk var Allahım bu kadar mı yakışıklı olur bir insan ya?"

Asel telefonda olan bakışlarını kaldırmadan Defne'yi onayladı.
"Yakışıklılık ne ki bu çocuğun yanında ya! Resmen nefesim kesildi yarebbim." İç çekti.
"Ay hemde iş adamıymış. Hem zengin hem de yakışıklı."

Silikçe gülümsedim.
Sıraya geçip oturduğumda çantamdan resim malzemelerini çıkarmaya başladım.

"Bilirim sizin şu yakışıklı dediklerinizi. İki gün bakar bakar üçüncü günde aman bu bize bakmaz diyerek siler gidersiniz. Bence çok kasmayın bu da tarihe karışır." Dedim.

Kızların bakışları bana kaydığında
Asel oturduğu masadan hızla zıplayarak yanıma geldi ve telefonu bana doğru çevirdi.

"Kızım bir şuna bak ya. Bu çok başka vallaha ya." Dedi.
Defne'de hemen arka çıktı.
"Vallaha öyle."

Masaya koyduğum malzemelerden gözlerimi çekerek baygın bakışlarımı ikisinin yüzünde gezdirdim.

"Neden bu kadar abartıyorsunuz? O da sizin bizim gibi bir insan. Hadi verin bakayım merak ettim sizin şu çok yakışıklı.."

Telefonun ekranına gözlerimi çevirdiğimde kelimelerim hızla yarıda kesildi.
Ağzım balık gibi aralandığında gözlerim şaşkınlıkla anında büyüdü.
Kalbim ise meçhul bir hızla atmaya başladı.
Ekranda olan bakışlarım resimde donup kalırken kızlar bu tepkime gülmeye başladılar.

"Yaa ben ne dedim bak Miray'ın bile çocuğu görünce nutku tutuldu." Dedi Asel.

Defne gülüşlerinin ardından konuştu.
"Eee iki gün bakıp üçüncü günde pes edilecek bir tipmiymiş Miray hanım?"

Kulaklarımda bir uğultu misali sözleri bir anlam ifade etmezken benim için tek bir anlamı olan şey resimdeki kişiydi.

Yıllarca arayıpta bulamadığım.
Hep içimde bir yemin gibi sakladığım, sevdiğim adam.
Arındı

Arın Atalay'dı.

Ve bu benim için büyük bir mucizeydi.




















🌼

Herkese merhaba.
Yepyeni bir hikaye ile karşınızdayım.
Nasıl beğendiniz mi canlar?
Bu hikaye oldukça çok duygu yüklü bir hikaye olacak.
Kah gülecek kah ağlayacağız.
Ve bölüm hakkındaki duygu ve düşüncelerinizi merak ediyorum. ❤

Yorumlarınızı bekliyorum. 😉

İthaf isteyenler buraya.

Şimdilik hoşçakalın. 🙈

Öpüldünüz. 💕

Продолжить чтение

Вам также понравится

Kader Oyunu ( Gerçek Ailem) Sude çeltik

Подростковая литература

77.4K 4.1K 32
Size bir gün gelip on yedi yılınızın çöp olduğunu ve çektiğiniz acıların boşa olduğunu söylüyorlar. Ne yapardınız? Kendimce en mantıklı olanı yaptım...
YUVA _twclr

Подростковая литература

722K 35.6K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
Ve Bir Italiano(+18) LaviniaG4

Подростковая литература

2.5M 81.9K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
Ruhların Düğümü Bellatrix

Подростковая литература

1M 63.7K 43
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...