Tiny | Larry

By gamzellimm

92.8K 6.1K 9.4K

"Hey Harry! Bak bugün okulda kimi buldum?" karşımdaki çelimsiz oğlanı inceledim. "Kim bu?" "Harry biraz kiba... More

Karşılaşma
Ufaklık
Umurunda Değilim.
Ona Ufaklık Deme!
O Çok Ağlıyor!
Küçük Koala
Abim!
Özür Dilerim
Senden Hoşlanıyor.
Ne Demek Yakışıyorlar?
Naif Ve Sıcak
Neden Hatırlamıyorum?
Onunla Evlenecek Misin?
Utanma Benden!
Ayağına Mı Kapanayım?
Pasta
Nefret Ediyorum!
Tattoo
Final
Özel
Özel 2
🙏🏼
Uyarlama!

Sürpriz

4K 229 365
By gamzellimm

Gözlerimi aralayıp saçları yüzüne dağılmış olan Louis'ye baktım. Biz iki akıllı odanın ortasında birleştirdiğimiz yataklarda yan uyumuştuk. Kendimi biraz yukarıya ittirip kafamı aşağıya doğru bıraktım. Louis hareketlenmeye başlayınca gözlerimi ona çevirdim. Gözlerini kırpıştırıp kendine gelmeye çalışıyordu. İyice bana sokulduğunda onu kendi üstüme çektim. Gülümseyip aşağıya doğru sarkmış olan yüzümle aynı seviyeye geldi. Dudaklarıma uzun bir öpücük bırakıp geri çekilerek ellerini saçlarımda gezdirdi.

"Böyle uyumak kimin fikriydi?" hatırlamadığımı belirtmek için alt dudağımı büzdüm. Alt dudağımı dudaklarının arasına aldı. Ellerim belini okşayarak kalçalarına indi. Geri çekilip nefes nefese bana baktı.

"Hayır Lou, durmalıyız." Çünkü bu bakışın ne demek olduğunu biliyordum. Bir aydır ne zaman bu kadar yakınlaşsak aynı bakış oluyordu ve aynı istek. Gözlerini kaçırıp iç çekti.

"İkimizde birbirimizi seviyoruz değil mi? Neden durmak zorundayız?" gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda maviler çoktan dolmuştu. "Beni istemiyor musun Harry?" yerlerimizi değiştirip burnunu öptüm.

"Bebeğim bunun isteyip istememekle alakası yok. Henüz-" lafımı kesip beni üzerinden ittirmeye çalıştı.

"Çok erken. Biliyorum." Beni iten ellerini tutup avuç içlerini öptüm. Sonra omzuma bıraktım.

"Güzelim ikimizde bu konuda çok deneyimsiziz. Zarar görmeni istemiyorum." sesimi yumuşak tutmaya çalıştım. Saçlarını geriye doğru ittirip alnını öptüm.

"Beni oraya götür." Ne dediğini anlamadığım için yüzüne bakmaya devam ettim. "Beni sevgili olduğumuzu söylediğin yere götür Harry." gülümseyip kafamı salladım.

"Tamam. Önce güzel bir kahvaltı yapacaksın. Sonra gidebiliriz." ayağa kalkıp onu da kucakladım.

"İndir beni. Sonra diğerleri gördüklerinde dalga geçiyorlar." alt dudağını büzerek bana baktı.

"Kim dalga geçiyor seninle?" burnunu öpüp yere bıraktım.

"Herkes." kollarımı sırtına dolayıp onu kendime çektim.

"Neyinle dalga geçiyorlar? Kötü bir şey yapmıyoruz ki." ellerini göğüslerime koyup okşadı.

"Sen sürekli beni kucaklıyorsun ya da bacaklarına oturtuyorsun. Bebek gibi olduğumu söylüyorlar."

"Sen zaten benim bebeğim değil misin?" gülümsediğinde bende gülümsedim. "O yüzden onları umursama. İstediklerini söylesinler. Ben seni kucağıma almaktan ya da bacağıma oturmandan mutluyum. Diğerlerinin dediklerinin ne önemi var ki?" göğsüme başını yaslayıp burnunu sürttü. Çenesinden tutup kafasını kaldırdım. Dudaklarına hafif bir öpücük bıraktım.

"Hadi kahvaltıya." kafasını salladığında kapıya yöneldim. Elimi tutup beni durdurmaya çalıştı. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım.

"Pantolonunu giymeden nereye?" Önce bacaklarıma bakıp tekrar ona baktım. Omuz silktim.

"Ne olacak ki? Beni böyle çok gördüler." kaşlarını çatıp tişörtümün ucunda tutup kendine çekti. Yüzümü ellerinin arasına alıp yüzlerimizi yaklaştırdı.

"Seni öldürürüm. Bir daha hiç kimsenin yanında böyle dolaşmayacaksın. Anladın mı?" Ellerini yüzümden çekip geri çekildi. "Şimdi pantolonunu giy Harold." Ben şaşkınca ona bakarken o gülümseyip dolaptan pantolon çıkardı. Birini benim kafama atıp diğerini kendisi giydi. İyice bana benzemeye başladığını fark ettim. Bana attığı pantolonu giyip yanına yaklaştım. Arkasından sarılıp ensesini öptüm.

"Kıskanınca çok tatlı oluyorsun." Beni kendisinden uzaklaştırmaya çalıştı.

"Hiçte kıskanmadım." gülümseyip boynunu öptüm. Kollarımdaki elinin tutuşu sıkılaştı.

"Bir kerecik kıskandığını kabul etsen ne olur ki?" kollarımda dönüp gözlerimizi buluşturdu.

"Kıskandığım zaman söylerim. Kıskanmadığım zaman neden 'kıskandım' diyeyim ki?" kafamı iki yana sallayıp gülümsedim. Ellerimi tutup mutfağa doğru çekiştirdi. Elena yoktu ama onun yerinde yabancı birisi oturuyordu.

"Ne o Elena'yı şutlayıp yeni ev arkadaşı mı bulduk?" dedim yerime ilerlerken.

"Saçmalama Andre benim arkadaşım. Aynı zamanda Edrick ile de tanışıyorlar." sandalyeye oturmadan önce oğlana tekrar baktım. Louis yanına geçmişti. Bir de sarılıyorlar. Kaşlarımı çatıp Louis'ye yanıma oturmasını işaret ettim. Yanıma oturduğunda sandalyesini kendime yaklaştırdım. Anlamaz gözlerle bana baktı.

"Kahvaltını yap güzelim. Sonra da çıkalım." Hala kaşları çatık bakmaya devam etti. Çatalı ucuna biraz peynir alıp Louis'nin ağzına tıkıştırdım. Ona yaklaşıp burnunu öptüm. "Bebeğim bana öyle bakmayı kesmelisin." diye fısıldayıp geri çekildim. Ben sadece çayımı içerken ona bir şeyler yedirdim.

"Doydum Harold." kafamı iki yana salladım.

"Çok az yedin Lou." omuz silkip ayağa kalktı.

"Sende yemeyeceksen gidelim mi?" kafamı salladım.

"Telefonumu alıp geliyorum." fincanımı masaya bırakıp ayaklandım.

"Benimkini de getir." odadan telefonlarımızı alıp dişlerimi fırçaladım. Mutfağa döndüğümde Louis Bella'nın arkadaşının kolunun altında kıkırdıyordu. Sinirlerimi kontrol altına almaya çalışarak ifadesiz yüzümle yanlarına ilerledim. Louis'nin telefonunu masaya doğru fırlatıp kapıya ilerledim.

"Ben gidiyorum geliyorsan çabuk ol." deyip mutfaktan çıktım. Arkamdan bir şeyler söyleyip koşturarak yanıma geldi.

"Neden beni beklemiyorsun Harry." göz ucuyla ona bakıp cevap vermeden kapıyı açtım. Arabaya binip çalıştırdım. Yanıma oturduğunda beklentiyle bana baktı. Kafamı 'Ne var?' anlamında salladım. "Emniyet kemeri." Üzerine eğilip emniyet kemerine uzandım. Ben geri çekilmeden yüzümü elleri arasına alıp dudaklarıma kesik kesik öpücükler bıraktı. "Noldu yine? Bir şey mi yaptım ben?" Beni son kez öptüğünde emniyet kemerini çekip taktım.

"Yok bir şey." kafasını eğip sıkıntılı bir nefes verdi. Arabayı hareket ettirip radyoyu açtım.

"Andre sadece arkadaşım. Abi gibi bir şey hatta benim için. Onu çok eskiden tanıyorum." ilgilenmiyormuş gibi yapıp omuz silktim. "Kıskanmanı gerektirecek bir durum yok."

"Kıskanmadım." birkaç saniye ona baktığımda gözlerini devirdiğini gördüm.

"Evet, tabi ki kıskanmadın." alaycı tavırla konuştuğunda kaşlarım istemsizce çatıldı.

"Eğer kıskansaydım böyle sakin mi olurdum?" yine kafasını sallayıp 'Hmhm' gibi sesler çıkardığında "Kıskanmam için bir sebep yok ortada zaten." deyip arabayı kenara çektim. Konuşmama izin vermeden kendisi konuştu.

"Tamam Harry kıskanmadın. Ben uyduruyorum. Kıskanmanı hak edecek kadar değerli değilim zaten. Bunu da biliyorum." karşısına bakarak kollarını göğsünde birleştirdi. "Eve geri dönmek istiyorum. Uykum geldi benim." Ben gözlerimi onun sevimli yüzünde gezdirirken yaptığı tek şey alt dudağını büzüp karşısına bakmaktı.

"Ben öyle demeyecektim aslında. Hem az bir yol kalmışken geri dönemem ben." deyip arabayı tekrar çalıştırdım.

"İyi dönmezsen dönme." gülmemek için dudağımın içini dişledim. Hızımı artırıp tepeciğe doğru ilerledim. Arabada sessizlik hakimken radyoyu kapattım. Arabayı durduğumda Louis hala aynı şekilde oturuyordu. Emniyet kemerini çıkarıp arabadan indi. Birlikte salıncağa doğru yürüdük. Salıncağa ben oturduğumda kaşları çatık öylece yanımda durdu.

"Ne bekliyorsun?" dediğimde bana baktı.

"Ne yapmamı bekliyorsun?" bacağımı pat patladım.

"Gel hadi. Sana anlatacaklarım var." Hala aynı şekilde durmaya devam etti. Bileğinden tutup kendime çektim. İsteksiz görünerek kucağıma oturdu. Bacaklarını iki yanıma koydu. Kollarını tutup boynuma sarılmasını sağladım. "Kıskandım." gözlerimizi buluşturdu.

"Seni deli gibi kıskandım. O herifin sana sarılan kollarını kırmak istedim. Seni ona gülümsediğin için pataklamak istedim. Ama seni asla değersiz hissettirmek istemedim." gülümsedi, kollarını sıkılaştırıp yüzünü boynuma gömdü.

"Ben eskiye dair bir şeyler hatırlıyorum güzelim." geri çekilip gözlerini kocaman açtı. "Hani demiştin ya bana 'Belinde sadece havluyla gördüm seni' diye. Hatırlıyorum. Bana çarpışını hatırlıyorum. Bana çarptığında parmakların karnıma değmişti. Buz gibiydi ellerin ürpermiştim bir an. Sonra sen yanakların kızarmış sevimlice gözlerini kaçırdığında yanaklarını ısırmak istedim." yine yanakları kızarmaya başladı.

"Özür dilemen tam bir dakika sürmüştü. Tanrım! Çok tatlıydın." kafasını eğip gülümsedi.

"O an ne hissettiğimi tahmin bile edemezsin." gülümseyip yanaklarını öptüm.

"Bir şey daha var." merakla bana baktı. "Ben mezun olmadan birkaç hafta önceydi sanırım. Bize gelmiştin. Bella bana bir şey sorduğunda ona cevap vermiştim ama sen sorduğunda seni terslemiştim. Hatırlıyor musun?" Biraz düşünüp kafasını salladı. Gözleri şimdiden dolmaya başlamıştı.

"Senden etkilendiğimi fark etmemen içindi. Daha doğrusu kendime yedirememiştimsenden hoşlandığımı." gülümsediğinde sağ gözünden bir damla yaş çenesine doğru indi.

"Çok üzülmüştüm. Tüm gece ağladığımı hatırlıyorum." göz yaşını silip yanağını öptüm.

"O an bile ağlayacağını biliyordum. Bende o gece uyuyamadım. Sanırım vicdan azabı çektim. Hatta ertesi gün senden özür dilemek istedim ama sen gelmedin. Daha sonrasında da hep benden kaçtın. Doğru hatırlıyorum değil mi?" kafasını sallayıp burnunu çekti.

"Bunları nasıl hatırladın?" belini okşayıp omuz silktim.

"Bilmiyorum. Birkaç gün önce bölüm bölüm aklıma geldi. Hatta rüya görüyorum zannettim. Eğer seninle aynı şehirde birkaç ay daha kalsaydım şimdiye kadar çoktan evlenmiştik." kıkırdayarak yanağımı okşadı. Mavi gözleri her zamanki yoğun duygularıyla parlıyordu. Keskin maviler sanki bir tek bana yumuşuyordu.

"O zaman birkaç ay sonra evlenecek miyiz? Bunu mu ima ediyorsun?" kafamı iki yana sallayıp güldüm.

"Lafı yine götünden anladın. Ama fena fikir değil." kıkırdayıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudağına hızlı bir öpücük bıraktım. Ellerini saçlarıma geçirip diplerine masaj yaptı.

"Doğru söyle evlendiğimiz gün mü benimle birlikte olacaksın? O yüzden mi özel olsun şimdi erken diye tutturuyorsun?" hiç bu açıdan düşünmemiştim.

"Aslında fena fikir değil. Evlenene kadar dokunmayacağım o zaman sana." kaşlarını çatıp saçımı çekti. "Şaka yaptım bebeğim. Bugün normal sevgililer gibi geçirelim günümüzü. Gece sonunda sana sürprizim var." kaşlarını kaldırıp gülümsedi.

"Sürpriz demek? Şimdiden ne olduğunu söylesene. Bilmiyormuş gibi yaparım."

"Çünkü tek akıllı sensin değil mi?" kıkırdayıp bir elini omzuma diğer elini yanağıma koydu. Ayakkabılarımı kenara fırlatıp rüzgarı hissetmeye çalışırken salıncağı hareket ettirdim. Yüzlerimizi tekrar yaklaştırıp yanağımı okşadı. Dudaklarımızı birleştirip yanağımı okşamaya devam etti. Belindeki ellerimi kalçalarına indirdim. Ne kadar süre böyle kaldığımızı bilmiyorum. Nefes nefese geri çekildi.

"Seni seviyorum. Hemde çok seviyorum." dudağına küçük bir öpücük kondurup gülümsedim.

"Bende seni çok seviyorum." dudaklarımı şahdamarının üzerine bastırıp kokusunu içime çektim.

~~~

"Yoruldum." dudağını büzdüğünde gülümseyip yanağını sıktım.

"Tamam bitti zaten." Hemen yerinde dikleşip heyecanla gözlerimi açtı.

"Sürpriz?" Üzerine eğilip emniyet kemerini taktım.

"Sürprize gidiyoruz." gülümseyip dudağını dişledi. Tüm yol boyunca sürekli soru sorup durdu ve sorduğu sorulara cevap vermemi bile beklemeden yeni bir konuya geçiyordu. Hızına yetişemediğim için en iyisinin susmak olduğunu düşündüm. Arabayı durdurduğumda etrafına bakındı.

"Nereye geldik?" yanaklarını ellerimin arasına alıp dudağına kısa bir öpücük bıraktım.

"Hadi gel anlatacağım." arabadan inip binaya doğru ilerledim. İçeriye girdiğimizde asansöre geçip yukarıya çıkışını izleyen sevgilimi izledim. Kata geldiğimizde asansörden inip elini tuttum. Cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Louis elimi sıktığında ona döndüm.

"Burası kimin evi?"

"Arkadaşımındı. O birkaç ay burada değil. Merak etme temiz bir yer. Ve korkulacak hiçbir şey yok." kafasını sallayıp elimi sıkıca tutarak arkamdan geliyordu. Odanın girişinde durdum.

"Bu odada genelde eve gitmediğim zamanlarda ben kalıyordum. Bebeğim lütfen şu tedirgin yüz ifadeni siler misin? İçeride seni bir sürpriz bekliyor." yutkunup kafasını salladı. Kapıyı açıp önce onun geçmesini bekledim. Odaya girdiğinde ağzı ve gözleri aynı oranda açıldı.

"Aman Tanrım! Harry bu çok güzel. Çok sevimli." Gülümseyip yatağın yanındaki yavru köpeğe ilerleyişini ve yüzündeki şevkati izledim. Yanlarına geçtiğimde boynuma sarıldı." Bu benim mi artık?" kafamı salladım. "Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim."

"Bu ufaklığın annesi kendisi doğduktan birkaç hafta sonra ölmüş. Minicik ve savunmasız halini görünce aklıma sen geldin. Aslında kedi alacaktım sana iyi anlaşırsınız diye ama neyse." gözlerini kısıp bana baktı.

"Laf mı soktun şimdi sen bana?" şirin olmaya çalışarak gülümsedim. Dudağına sesli bir öpücük bırakıp köpeği kucağından aldım.

"Olur mu hiç öyle şey? Şimdi bu ufaklık biraz salonda mamasını yesin. Acıkmıştır. Sen burada bekle geliyorum." kafasını sallayıp köpeğin tüylerini son kez okşadı. Köpeği salona bırakıp tekrar odaya döndüm kapıyı kapatıp Louis'nin yanına oturdum. "Anneni görmeye gidecek misin?"

"Sende geleceksen gideceğim. Çünkü henüz çözülmemiş problemlerimiz var. Biliyorsun biyolojik baba felan." bir anda yüzü donuklaştığında ne düşündüğünü anladım. Bu hiç işime yaramayacak.

"O adamın oğlunun sana bir daha yaklaşamayacağını biliyorsun, değil mi?" kafasını sallayıp burukça gülümsedi. Yanağını okşayıp avuç içini öptüm.

"Sevgilim biz neden buradayız?" bana ilk defa ismim dışında bir kelimeyle hitap etti. Gülümseyip burnunu öptüm.

"Sana her zaman erken olduğunu özel olması gerektiğini söylüyordum." sesli bir şekilde yutkunup gözlerini gözlerimden ayırmadan dinlemeye devam etti. "Ben bir hata yaptım. Ama sonucu güzel bir hata." kaşları hafif çatılırken merakla bana baktı.

"Günlüğünü okudum Lou. Bilmiyordum. Senin normal süslü defterlerinden birisi olduğunu düşünmüştüm. Beni ilk gördüğün günü yazmışsın. Senin gözünden ilk defa kendimi bu kadar açık ve yalın bir şekilde gördüm." kızacağını düşünmüştüm ama yüzü gevşemişti. Derin bir nefes aldım.

"Birkaç dakika sonra o gün olacak. Beni ilk gördüğün gün. Tesadüf eseri öğrensemde bugünün o özel gün olduğunu düşünüyorum. Eğer sende istersen bugün aşkımızı vücutlarımızda da hissedebiliriz." gülümseyerek kafasını sallayıp kucağıma çıktı. Telefonumdan gelen sesle artık yeni bir güne başladığımızı anladım.

"Şimdi beni ilk gördüğün güne girdik. Okula kaydımı yaptırmaya gittiğim gün. Hayatımın en güzel günlerini geçirmek için ilk adımı attığım gün. Dört yıl önce bugün bizim ilk temelimiz atıldı bir nevi. Şimdi yapalım mı aşkımızı?"

"Yapalım." Dudakları dudaklarıma kapandığında elimi tişörtünü altından beline yerleştirdim. Belini okşayıp koklayarak öptüm onu. 'Aşk yapmak' tabirini şimdi fiile dökme zamanı geldi sanırım. Dudaklarımızı ayırdığında derin nefesler almaya başladı.

"Güzelim sana bir şey daha söylemem lazım." kafasını sallayıp alnını alnıma yasladı. "Ben sana ciddi anlamda aşık oldum." aşk taşan gözleri gözlerimde gezindi.

"Bende bunu ciddi anlamda hissettim. Sabah bana ilk baktığında hissettim." dudaklarımızı tekrar birleştirip onu yatağa yatırdım.

~~~

Bana göre çok uzun bir bölüm yayımladım. Umarım beklentilerinizi karşılamıştır.

Asıl söylemem gereken şeye gelirsek 5 bölüm sonra final yapmayı düşüyorum. Fazla uzatmadan sevimli bir hikaye olarak kalsın istiyorum. Düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.

Continue Reading

You'll Also Like

3.5K 371 7
[Tw;kan,cesetler,paranormal] Terkedilmiş deli hastanesini incelemekle görevlendirilmiş olan 8 dedektif arkadaş hastaneyi inceler iken büyük bir sorun...
229K 22.6K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
20.4K 1.4K 16
(Tamamlandı!) Harry savaşı düşmanı sayesinde kazanmıştı.Hepimiz peki neden düşmanı Harry'e yardım etti? Diye düşündü değil mi? Harry de bu sorunun ce...
512K 58.7K 34
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.