YUVA / SİYAH BEYAZ KATİLLER

By EminDilerr

24.7K 3.8K 2.1K

Devletin kirli işlerini gizlice yapan bir oluşum, değişen dünya düzeni ve gelip geçici hükümetler yüzünden fa... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
13. BÖLÜM
14.bölüm
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM(FİNAL)

12.BÖLÜM

282 82 27
By EminDilerr

12.BÖLÜM

Cenk günler sonra küçücük bir odada araladı gözlerini. Pencereden sızan güneş ışığı aydınlatıyordu kasvetli ve küçük odayı. Yatağın karşısındaki masada ufak bir televizyon, yanında da üzerinde yastık ve battaniye olan bir çekyat vardı. Yerler boş bira şişeleriyle doluydu. Yatağın üzerinde bir serum şişesi vardı ve bir hortum ile koluna bağlıydı. Vücudunun üst tarafı çıplak alt tarafında ise hasta bezi vardı. Yaraları temizlenmiş ve sargılarla sarılmıştı. Bunların hiçbirine bir anlam veremedi, nerede olduğunu bile bilmiyordu. Diğer odadan gelen sesleri kulak kabartarak dinlemeye başladı.

"Ne zaman akıllanacaksın sen Deniz? Bu ne sorumsuzluk?"

"Bıraksaydım da ölse miydi abla?"

"Hastaneye götür, evde ne işi var? Başımıza bela ediyorsun durduk yere"

"Ya abla anlatamıyorum sana bir türlü, ölümü göze alıyor hastaneye gitmemek için"

"Zaten zar zor geçiniyoruz, bir boğaz daha. Ben bütün gün el alemin bokunu temizliyorum biliyor musun sen? Eniştenden gelen üç beş kuruş da olmasa acımızdan ölürüz, babamızın ilaçları zaten dünya para. Yılda bir gelirsin hep bela getirirsin hep bela"

"Merak etme abla, birkaç güne gideceğim zaten"

"Of Deniz ya, ne yaparsan yap ama beni bulaştırma. Bu işin sonu iyi değil sonra söylemedi deme"

"Tamam ya tamam"

Bu sırada kapının zili çalıyordu Deniz hemen koşarak kapıyı açtı, kapıda bekleyen eczacı Sarp'tı. Haftanın iki günü gelir, yatalak olan babalarını kontrol ederdi. Aynı mahallenin çocuklarıydılar ve hep aynı sınıflarda okudular. Son üç yıl ise Deniz Üniversite okumak için şehre taşınmış, fakat işler istediği gibi gitmemişti. Okulunu bırakarak çalışmak zorunda kaldı, Cenk'i buraya getirince de ondan yardım istemişti. Kapıda ayakkabılarını çıkarırken Deniz ona takıldı;

"Ooo Pars, hoş geldin yeğenim.

Ablası da Deniz'e çıkışarak;

"Adını bari doğru söyle çocuğun ayıp etme, Allah razı olsun her zaman yardımımıza koştu, senin gibi kaçıp gitmedi"

"23 senedir değişmedi Derya Abla, bırak öyle kalsın"

Sonra da Deniz'e bakıp gülümsedi.

"Değişirse şaşarım zaten, değil mi ulan Gomez?

Beraberce kol kola odanın birine girdiler. Yatakta boylu boyunca, burnunda oksijen tüpü bağlı babaları yatıyordu, kolunda da serum takılıydı. Yaklaşık beş yıldır yatalak hastaydı.

Sarp elindeki çantayı masanın üzerine bırakarak;

"Haluk Amca nasılsın bugün?"

Adam yattığı yerden gülümsedi, Deniz'in ablası Derya bakıyordu ona. Dört yıl kadar önce kızı Yasemin'e hamile iken kocası inşaattan düşerek ölmüştü. Devletten her ay bir miktar para alıyordu ama yetmiyordu. Arada bir ise gündelikçi olarak evlere temizliğe gidiyordu. Babasının bütün ihtiyaçlarını ise hep o karşılıyordu. Sarp ise ilaçlar konusunda ona yardımcı oluyor, arada bir gelerek muayene ediyordu.

Sarp oksijen tüpünü kontrol etti. Çantasından çıkardığı şırınga ile seruma iğne yaptı. Serumun akışını kontrol ettikten sonra;

"Serumu bitince kapatırsın Derya abla iki tane daha getirdim ben, yarın sabah yenisini takarsın"

"Sağ ol Sarp, hakkını nasıl öderiz bilmem"

"Ne biçim konuşuyorsun sen abla aynı mahallenin insanlarıyız, sana boşuna abla demiyorum"

Denize doğru dönerek;

"Şimdi de Gomez Hanım'ın şu meçhul hastasına bir bakalım"

Çantasını toplayarak Deniz'in odasına yöneldi. Cenk ise odada etrafına bakınarak neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Kapıyı açan Deniz Cenk'i uyanık görünce gülümsedi.

"Aha uyanmış bizim ajan"

"Neredeyim ben, siz kimsiniz?"

"Yoldan aldım seni, vurulmuştun. Burada olduğundan kimsenin haberi yok aynı söylediğin gibi"

Sarp içeri girerken Cenk tedirginleşti, Deniz eliyle ona sakinleşmesi için işaret etti. Sarp çantasından çıkardığı şırıngayı seruma sapladı. Kolu ve bacağındaki sargıları çıkararak pansuman yaptı, yeni sargılar ile iyice sardı. Elini Deniz'in omzuna koyarak;

"Yarın yine gelirim pansuman yapmaya, serum bu son gerek yok artık. Akşama da kemik suyuna bir çorba yap iyi gelir. Tabii sen yapabilirsen?"

"Yaparım tabi ulan, ondan kolay ne var"

Sarp biraz gülümseyerek;

"Sen yaparsın da acaba o çorbayı içebilen bir babayiğit çıkar mı?"

Gülüşmeye başladılar, Cenk ise anlamsızca bakıyordu. Sonra Deniz ciddileşerek Sarp'a baktı;

"Aga aramızda kalsın buradaki olaylar okey, işler biraz karışık"

"Zaten habersiz muayene ettiğim için suç işliyorum Deniz, duyulursa işim biter"

"Eyvallah pampa"

"Çıkıyorum ben, yarın görüşürüz"

Sarp odadan çıkarak dış kapıya yöneldi, Deniz de onu uğurlamak için peşinden gitti. Tam Sarp dış kapıdan çıkarken Deniz mahcup bir sesle;

"Sana borçlandım yiğido, bir ara çıkalım da eski günlerdeki gibi kafaları çekelim"

"Bakarız, hoş çakal"

Deniz Sarp'ı uğurladıktan hemen sonra Cenk'in yattığı odaya daldı. Yatağın ayakucuna dikilip ellerini beline koyarak;

"Kimsin oğlum sen, öt bakalım"

"Efe benim adım"

"Onu biliyoruz, başka isimler sayıyordun"

"Küçükken adım başkaydı sonra senin adın Cenk dediler o oldum, şimdi de Efe Dündar diye bir kimlik verdiler"

"Kim verdi?

"Sera'yı öldürenler, beni vuranlar. Belki diğerlerini de öldürmüşlerdir"

Başını ellerinin arasına alarak biraz düşündükten sonra;

"Evet ya görevi bitirtip öldürüyorlar, hiç ipucu da kalmıyor. Sonra da oraya gitti, şuraya gitti diye yalanlar söylüyorlar. Herkesi öldürdüler mi acaba? Eyvah eyvah"

"Ne görevi bu, hem bu silah da neyin nesi? Senin görev dediğin silahla birini vurmak mı?"

"Bazen vuruyoruz bazen de kaçırıyoruz, değişiyor"

"Oh bu ne rahatlık birader, marifet gibi anlatıyor bir de. Birini mi vurdun sen?"

Yok, ben motosikleti kullandım Sera önce patlattı sonra vurdu.

"Neyi patlattı?"

"Arabayı"

"Kimi vurdu?"

"Bilmem"

"Ya siz bilmediğiniz, tanımadığınız insanları neden vuruyorsunuz bilader?"

"Görev"

"Ne görevi?"

"Görevi yerine getiremeden YUVA dan ayrılamayız ki."

"YUVA mı?"

"Evet. Küçükken alıyorlar bizi oraya ders veriyorlar, görev olunca da çıkıyoruz oradan. Görev sonrası da öldürüyorlarmış bak"

Deniz ne yapacağını şaşırmıştı. Elleri ile yanaklarını sıkıştırıp yavaşça gelerek çekyata oturdu. Şok geçirmiş vaziyette otururken aniden kalkarak odadan çıktı, hızlı adımlarla mutfağa giderek buzdolabını açtı. Bir şişe bira alarak tekrar odaya geldi. Birayı açtı ve bir dikişte yarısını içti. Cenk de Deniz'e bakarak;

"Bir keresinde ben de içtim bira ama tadını hiç sevmedim, çok acı. Hem başımı da uyuşturdu"

Deniz birasından birkaç yudum daha içerek;

"Ulan oğlum yarına kadar topla kendini sonra da siktir ol git, sen bize ağır gelirsin. Anamızı bellerler seni burada bulurlarsa"

Cenk başını öne eğdi, kendisini kurtaran bu insanlara zararı dokunsun istemiyordu.

"Benim yüzümden başın belaya girsin istemem, yarın giderim. Elbiselerim nerede?"

"Ablam yıkayıp dikti onları. Akşam bir de yatağıma işedin babamın bezini bağladım sana. Senin malları gördüm yani"

"Ne malı?"

Deniz uzunca bir süre Cenk'e baktı;

"Seni bir türlü çözemedim, nelerden bahsettiğimi anlamıyorsun değil mi?"

"Bazen anlamıyorum seni"

Deniz birasını yudumlayarak bitirdi, ayağa kalkarak;

"Yarın buradan gitmen hepimiz için en iyisi, ben gidip sana çorba yapayım da toparlan bir an evvel.

"Sağ ol hayatımı kurtardın, elbet bir gün öderim sana olan can borcumu"

Continue Reading

You'll Also Like

14.3K 1.4K 17
Acar, gözü pek demekti. Daha öğrenciyken bu lakabı uygun gören komutanı bu zamanlara geleceğini bilerek ona böyle seslenmişti. Bade Demir. Askeriyen...
509K 30K 61
45.Bölüm Alıntı; Hep böyledir. hayat devam eder. düşmem diye girdiğin o yolun tam ortasında yere yığıldığında da gitmez dediğin herkesin arkasından...
1.2M 74K 65
İlk yalancının ilk yalanı, toprağa düştüğü andan itibaren, yatsıdan sonra yanan mum ona bebek gibi bakacaktı. Yalanın tohumu büyüyecek ve çiçek açaca...
67.2K 4K 31
Bir suçlu ile mektup arkadaşlığı...