Tiny | Larry

By gamzellimm

92.8K 6.1K 9.4K

"Hey Harry! Bak bugün okulda kimi buldum?" karşımdaki çelimsiz oğlanı inceledim. "Kim bu?" "Harry biraz kiba... More

Karşılaşma
Ufaklık
Umurunda Değilim.
Ona Ufaklık Deme!
O Çok Ağlıyor!
Küçük Koala
Abim!
Özür Dilerim
Ne Demek Yakışıyorlar?
Naif Ve Sıcak
Neden Hatırlamıyorum?
Onunla Evlenecek Misin?
Utanma Benden!
Sürpriz
Ayağına Mı Kapanayım?
Pasta
Nefret Ediyorum!
Tattoo
Final
Özel
Özel 2
🙏🏼
Uyarlama!

Senden Hoşlanıyor.

4.4K 302 434
By gamzellimm

Son sınavımdan çıkıp arabama bindim. Emniyet kemerini takıp arabayı çalıştırdım. Diğer taraftaki kapı açıldığında kaşlarımı çatıp kim olduğuna baktım.

"Harry beni de kafeye bırakır mısın? Çok geç kaldım." oflayarak kafamı salladım. Yanıma oturup kemerini taktı. Arabayı Elena'nın çalıştığı kafeye doğru hareket ettirdim.  "Sınavın nasıldı?"

"İyi."

"Sadece iyi mi?" göz ucuyla baktım.

"Başka ne olabilirdi?"

"Neden böylesin ki?" derin bir nefes verdim.

"Nasılım?"

"Soğuk." ona cevap verecekken yol kenarında yürüyen Louis'yi gördüm. Arabayı yanında durdurduğumda kafasını bana çevirdi.

"Gelsene Louis."

"Yürümek istiyorum." deyip gülümsemeye çalıştı.

"Hadi gel lütfen. Sonra yine yürürsün." kafasını sallayıp arka kapıya ilerledi. "Elena arkaya geç."

"Pardon?"

"Arkaya geç dedim. Neyini anlamıyorsun?" gözlerini devirip arabadan indi. Louis kaşlarını çatarak bana baktı. Ön koltuğu işaret ettiğimde o da gözlerini devirip yanıma oturdu. Emniyet kemerini taktım.

"Ben geç kaldım diyorum sen hala bakıcılık peşindesin." ters ters Elena'ya bakıp arabayı çalıştırdım. Olabildiğince hızlı sürüp kafenin önünde durdum. "Teşekkür ederim." deyip bana yaklaştığında elimi havaya kaldırdım.

"Sakın beni o iğrenç rujlu dudaklarınla öpme." tekrar gözlerini devirip arabadan indi.

"Bu kadar kaba olmak zorunda değilsin." Louis'ye bakıp omuz silktim.

"Ondan hoşlanmıyorum." arabayı çalıştırıp hızımı çok artırmadan yola çıktım. "Sen erken mi çıktın bugün?"

"Evet."

"Neden?"

"Yok bir şey." ona baktım. Dışarıyı izliyordu. "Sen bugün niye yavaş gidiyorsun?" Kırmızı ışıkta durup ona baktım.

"Hızlı gittiğimde geriliyorsun." kafasını bana çevirdi.

"Bunu nereden çıkardın?"

"Hızlı sürdüğüm zaman ya yumruğunu sıkıyorsun ya da koltuğun kenarını." kaşlarını havaya kaldırıp şaşkınca bana baktı. "Niye öyle bakıyorsun? Farkında değil miydin?"

"Sen bunu nasıl fark ettin?"

"Ben fark ederim." deyip gülümsedim. "Kahve içelim mi?"

"İstemem." göz devirme isteğimi bastırdım. Tam olarak iki haftadır onu öptüğüm için trip yiyordum.

"Sen bilirsin. Ben kendime kahve içecek başka birisini bulurum."

"İyi, git bul. Beni burada bırak. Kendim giderim eve." sesinin sinirli çıkmasını engelleyemedi. Gülmemek için dudağımın içini ısırdım.

"Ev zaten şurası. Bende üzerimi değiştiririm."

"Ne yaparsan yap." kollarını göğsünde birleştirip yolu izlemeye devam etti. Evin önüne geldiğimizde arabayı durdurur durdurmaz arabadan indi. Arkasından yavaşça ilerleyip salona girdim. Edrick'e selam verip Louis'nin nerede olduğunu sordum. Odayı işaret ettiğinde kafamı sallayıp gülümsedim. Odaya girdiğimde Louis dolabı karıştırıyordu.

"Ne arıyorsun?"

"Beyaz tişörtümü."

"Orada bir sürü beyaz tişört var." Bana bakıp gözlerini devirdi. Bir gün göz devirirken gözleri çıkacak diye korkuyorum.

"Burada bir sürü beyaz tişört olduğunu bende biliyorum. Ben üzerinde baskı olanı arıyorum." yanına geçip siyah tişörtümü aldım. Üzerimi giyinip banyoya geçtim. Saçlarıma şekil verip tekrar odaya döndüm. Parfümümü sıkıp onun bileğini tuttum.

"Hadi gidelim." kaşlarını çatıp kolunu çekmeye çalıştı.

"Bırak beni. Nereye gidiyoruz?"

"Kahve içmeye."

"Bıraksana beni. Seninle hiçbir yere gelmek istemiyorum." kapıya çekiştirmeye başladım. "Sana beni bırakmanı söylüyorum. İstemiyorum seni." onu kendimle duvar arasında sıkıştırdım. Hemen gözlerini kapatıp kafasını eğdi.

"Seni tekrar zorla öpmeyeceğim Lou. Korkmana gerek yok. Ya da gece uyurken tetikte beklemene gerek yok. Sana zarar vermem. Bir kere bir hata yaptım, ki bunun bedelini de fazlasıyla ödüyorum. Şimdi sadece benimle mutfağa gel." kafasını kaldırıp bana baktı. Yine gözleri dolmuştu.

"Ağlamanı gerektirecek bir şey yok. Sen istemediğin sürece sana hiçbir şey yapmayacağım. Tamam mı?" kafasını sallayıp bana sarıldı. Onu kollarımın arasına alıp rahatlatmak için saçlarını okşadım. Benden korksada yine bana sığınıyordu. "Özür dilerim. Bundan neden bu kadar etkilendin bilmiyorum ama güvenini geri kazanmak için ne yapmalıyım?" kafasını iki yana sallayıp benden uzaklaştı.

"Bir şey yapmana gerek yok. Bana zaman tanı sadece." fazla üstelemeden elimi uzattım. Aklıma gelen fikirle gülümsedim.

"Hadi sana yemek yapayım." şaşkınca bana baktı.

"Sen yemek yapmayı biliyor musun?" kafamı sallayıp elimi gösterdim. Elini elimin içine bıraktı. Onu çekiştirerek mutfağa götürdüm. Sandalyeye oturtturup buzdolabına yöneldim. Patatesleri çıkarıp yıkadım. Ocağa koyup üzerine su ekledim. Domatesleri çıkarıp yıkadım doğradım.

"Yardım etmemi ister misin?"

"Hayır hallediyorum ben." mozzarella peynirini de doğrayıp sarımsakları rendeledim. Fesleğeni ince bir şekilde kıyıp hepsini bir kabın içine koydum. Louis yanıma gelip ne yaptığıma baktı. Gülümseyip malzemelerin üzerine yağ ve tuz gezdirdim.

"Karşıdaki dolapta ekmek var getirebilir misin?" kafasını sallayıp gösterdiğim yere ilerledi. Ben kaba koyduğum her şeyi karıştırırken o da ekmekleri getirdi. Onu belinden tutup tezgahın üzerine oturmasını sağladım. Şaşkınca bana bakarken ben işime devam ettim.

Yaptığım karışımı ekmeklerin üzerine eşit bir şekilde paylaştırmaya çalıştım. Kafamı kaldırdığımda Louis'nin dikkatle beni izlediğini fark ettim. Ona baktığımı fark edince utanıp gözlerini kaçırdı. Gülümseyip kilerden sirke getirip ekmeklerin üzerinde gezdirdim.

Ellerimi yıkayıp fırının derecesini ayarlayıp ekmekleri tepsiye yerleştirdim. Tepsiyi fırına sürüp patatesleri kontrol ettim. Ocaktan alıp suyunu süzdürdüm. Üzerine yağ, tuz ve süt ekledim. Ezmeye başladım.

Louis tezgahta inip bir yandan kullandığım  malzemeleri yerine koyarken bir yandan da tezgahın üzerini silmeye çalışıyordu. Bu görüntüye gülümsedim. Patateslerin pürüzsüz bir kıvam aldığına emin olduğumda raftan tabak çıkardım.

"Louis fırını kapatabilir misin?"

"Tamam." patates püresini masaya koyup tepsiyi fırından çıkaran Louis'nin yanına geçtim. Tepsideki ekmeklerden iki tanesini tabağa koyup tezgahın üzerindeki patates püresi olan tabağı aldım.

"Ben bunları salondakilere verip geliyorum." kafasını sallayıp diğer tabağa ekmekleri yerleştirmeye başladı. Dani ve Edrick'e tabakları verdiğimde Edrick'in kaşları havalandı.

"Aşçı geri mi döndü?" kafamı iki yana salladım.

"Sadece bugünlük." Bana pis bir gülümseme sunduğunda görmezden geldim. Mutfağa döndüm.

"Neden başlamadın?"

"Seni bekledim." karşısına oturup kafamla yemekleri işaret ettim.  "Ne bu?"

"Bruschetta. İtalyan yemeği." dudağını büzüp ekmeği ısırdı. Edrick mutfağa girdiğinde kaşlarımı çattım.

"Bakma öyle. Püreyi elimle yiyemem herhalde değil mi?" gözlerimi devirip kafalı salladım. "Aşcılar nasıl yer bilmiyorum tabi ama biz kaşık ya da çatal kullanıyoruz dostum."

"Uzatma Ed, ne alacaksan al ve git." gülüp mutfaktan çıktı.

"Aşcı mı?"

"O bana öyle diyor, takılma. Bu eve ilk taşındığımızda yemekleri genelde ben yapıyordum. O zamanlar seviyordum. Eve yeni kişiler geldikçe yemek yapmayı bıraktım." kaşları havalandı.

"Neden?"

"Çünkü bazılarıyla konuşmak bile hoşuma gitmiyor. Bir de onları besleyemem. Onların paralı uşakları değilim ben." Beni dikkatle inceledi.

"Elena'yı neden sevmiyorsun?" omuz silktim.

"Yemeğini ye."

"Sende ye. Ayrıca konuyu değiştirmeye çalışma. Soruma cevap ver." Biraz patates püresi alıp ona uzattım.

"Sevmiyorum işte. Bir nedene ihtiyacım yok." Bende Bruschetta yemeye başladım.

"Senden hoşlanıyor."  yutamadığım lokma boğazıma kaçtı. Öksürmeye başladım. Louis yanıma gelip sırtıma vurdu, su uzattı. Suyu içip biraz kendime geldim. "İyi misin?"

"İyiyim." bana son kez bakıp yerine oturdu. "Sen bunu nasıl fark ettin?" omuz silkip su içti.

"Sen onunla normal konuştuğunda mutlu oluyor. Ona yüz vermediğinde üzülüyor. Bugün yaptığın hareket de  hiç hoş değildi." kaşlarımı çattım.

"Beni öpmesini istemiyorum ne yapabilirim?"

"Ondan bahsetmiyorum. Benim yanına oturmam için onu arka koltuğa göndermen. Ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyor musun?" kaşlarımı daha çok çattım.

"Sen benden hoşlanan başka birisini mi savunuyorsun şimdi bana?"

"Sana duygularım var diye insanların üzülmesine göz yumamam." Bunu söyledikten sonra yanakları kızardı. Kafasını eğip yemeğini yemeye devam etti. Sessiz kalıp bende yemeye başladım. Onun doyduğundan emin olduğumda ayağa kalkıp tabakları bulaşık makinesine bıraktım. Louis'ye dönüp tezgaha yaslandım.

"Louis sana bir şey söyleyeceğim." telefonundan başını kaldırıp birkaç saniye bana bakıp kafasını salladı. Tekrar telefonuna baktı. Kaşlarım tekrar çatıldı. Sakin kalmaya çalıştım.

"Sanırım senden hoşlanıyorum." bir süre hareketsiz telefon ekranına bakmaya devam etti. Tepki vermeyeceğini anladığımda kendisine gelmesi için zaman tanıdım.

Mutfaktan çıkıp odama girdim. Yatağıma girip gözlerimi kapattım. Ne kadar süre öyle kaldığımı bilmiyorum. Odanın kapısı açıldığında bende gözlerimi açtım. Louis hala telefonuyla ilgilenerek yatağına oturdu. Sinirle yerimden doğrulup odadan çıktım. Kolumu tutup kaşlarını çattı.

"Nereye?"

"Hava almaya gidiyorum. Kolumu bırakır mısın?" kolumu daha sıkı tuttu.

"Sen az önce bana-"

"Şuan hiç bir anlamı kalmadı biliyor musun?" kolumu ellerinden kurtarıp dışarıya çıktım. Evin önündeki basamaklardan birine oturup derin bir nefes aldım. Ona hoşlandığımı söylüyorum ve o hiç umursamadı bile. Ben şimdi bu sevgiye nasıl inanabilirim ki? Birkaç dakika sonra Elena'nın geldiğini gördüğümde eve girdim. Şimdi bir de onunla uğraşamam. Odaya girdiğimde Louis üzerini değiştirmişti. Yatağıma oturduğumda yanıma geldi.

"Neden gittin?"

"Hava almaya çıktığımı zaten söylemiştim. Bugün anlamakta zorluk mu çekiyorsun?" uzun süre gözlerime baktı.

"Seni seviyorum." deyip gülümsedi. İlk defa yüzüme net bir şekilde söyledi bunu. Yanakları hafif pembeleşmeye başladı. Hemen yumuşamayıp kaşlarımı çattım.

"Onun için mi umursamadın söylediğim şeyi?"omuz silkti.

"Ne söyleyeceğimi bilemedim. Bir arkadaşımdan fikir aldım."

"Kim bu arkadaş?" gülümsemeye devam etti.

"Jacob diye bir arkadaş." onu öptüğüm gün görüştüğü çocuk. "O da dedi ki  'Cesur ol ve ne hissediyorsan söyle.'" Biraz daha yakınıma geldi. "O yüzden bende daha fazla içimde tutmak istemedim. Seni çok seviyorum." kendimi daha fazla tutamayıp gülümsedim. Kollarımı açtım. Bunu bekliyormuş gibi hemen kollarımın arasına girdi. Kıkırtısı kulağıma dolduğunda gülümsemem büyüdü. Saçlarının arasına koklayarak öpücükler bırakmaya başladım.



Bu fotoğraf hikayeye başlama sebeplerimden birisi. Nasıl bir yerde kullanacağımı bilmiyordum ama bence güzel oldu. Bu fotoğrafı gördüğümde direkt böyle bir kurgu geldi aklıma. Umarım sizde beğenmişsinizdir.

Continue Reading

You'll Also Like

7K 913 10
"neden profilinin her bir gönderisinde, i love you yazıyor?"
10.3K 984 47
Baekhyun: Oğlum salak mısın lan Festivalde sahneye atlayıp Baekhyun sana aşığım diye bağırmak ne Hadi bunu geçtim aq Baekhyunla ÇAKIŞIYORUZ ne demek...
15.5K 1K 16
Mahkûmdu Barış, Fırat'ın okyanus gözlerinde.
1.7K 296 15
"Şarkıların anlamlarında saklı trilyonlarca duygu, milyonlarca anlam vardır Baekhyun. Bu kadar duyguyu ve anlamı senden saklayamazdım daha fazla deği...