BULUTLAR DA AĞLAR

By Anesrum

573K 48.6K 8.9K

Namverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının... More

BİRİNCİ BÖLÜM: "BİR BELAYA ÇEKİLİYORUM"
İKİNCİ BÖLÜM: "PROBLEM ÇOCUK VE ISLAK HAVLU"
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ EROLTU"
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "BİR PANDA SAPIK ÇIKIYOR"
BEŞİNCİ BÖLÜM: "HAPİSHANEDE ANLAŞMA"
ALTINCI BÖLÜM: "BİR ARABA DOLUSU DAYAK MI?"
YEDİNCİ BÖLÜM: "UFF ÇOCUK"
SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENİM HAYALİM"
DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GENÇ GİBİ"
ONUNCU BÖLÜM: "ŞAG"
ON BİRİNCİ BÖLÜM: "ORİON"
ON İKİNCİ BÖLÜM: "NAMVERÂN'IN AFFI"
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "KİŞİSEL ÖĞRETMEN"
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEÇİMLER VE GETİRDİKLERİ"
ON BEŞİNCİ BÖLÜM: "BULUTLAR AĞLARKEN VERİLEN KARAR"
ON ALTINCI BÖLÜM: "CENNETTEN DÜNYANIN MERKEZİNE"
ON YEDİNCİ BÖLÜM: "AV HAKKINDA"
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM: "ANNE VE BABA"
ON DOKUZUNCU BÖLÜM: "KÖPEK BALIKLARI"
YİRMİNCİ BÖLÜM: "BARİSTA KIZ"
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM: "ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ"
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM: "ARKADAŞ OLMAK?"
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "İLK ARKADAŞLARIM"
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ÖZÜRLER UTANÇTAN GELMEZ"
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM:"ARAMIZDAKİ SINIRLAR"
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: "BELKİ DE İNSANLAR DEĞİŞİR"
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM: "HER BİRİMİZİN KABUSLARI"
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "KURDUĞUMUZ İLK BAĞ"
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GÜN"
OTUZUNCU BÖLÜM: "SONUN BAŞLANGICI"
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM: "SİZİ BİRLEŞTİREN BAĞ"
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM: "BABAMIN MUTLULUK GÖZYAŞLARI"
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "SU HERKESİ BİRLEŞTİRİR"
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ONU TANIMIYORSUN BİLE!"
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM: "TABULAR YIKILABİLİR"
OTUZ ALTINCI BÖLÜM: "FARKINDALIKLAR VE YENİLİKLER"
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM: "BANA BENZEYEN BİRİSİ"
OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GİTME O GÜZEL GECEYE USULCA"
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KALBİMİZDEKİ HİÇ GEÇMEYEN YARALAR"
KIRKINCI BÖLÜM: "ELVEDA VE YENİDEN GÖRÜŞÜRÜZ"
KIRK BİRİNCİ BÖLÜM: "ARKADA BIRAKILAN"
KIRK İKİNCİ BÖLÜM: "CANAVARLARA ACIMA"
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ'IN KALBİ"
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEN GECE MİSİN?"
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM: "FATİH İÇİN, BENİM İÇİN"
KIRK ALTINCI BÖLÜM: "AMA KORKUYORUM"
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM: "TEŞEKKÜR EDERİM"
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BAŞARACAĞIZ"
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM: "IŞIL"
ELLİNCİ BÖLÜM: "YARISI TOPRAĞA GÖMÜLMÜŞ PAPATYALAR"
ELLİ BİRİNCİ BÖLÜM: "SEN ÇOK GÜZELSİN"
ELLİ İKİNCİ BÖLÜM: "HER DEFASINDA BANA GEL"
ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ÖLÜM KOKAN ELLERİM"
ELLİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "GÖRMÜYORUM VE DUYMUYORUM"
ELLİ BEŞİNCİ BÖLÜM: "İSTEDİĞİN NE?"
ELLİ ALTINCI BÖLÜM: "NAMVERÂN OLMANIN KURALI"
ELLİ YEDİNCİ BÖLÜM: "KADER DEDİĞİMİZ O KÜÇÜK ŞEY"
ELLİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENDE BİR PROBLEM VAR"
ELLİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KENDİNİ MEMNUN ET"
ALTMIŞINCI BÖLÜM: "SANA GELDİM"
ALTMIŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALBİMİ KIRMA"
ALTMIŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "HASTALIK GİBİ, SAĞLIK GİBİ"
ALTMIŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "MİNİ MİNİ MİNE"
ALTMIŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "BİZ BİR TAKIMIZ"
ALTMIŞ ALTINCI BÖLÜM: "GÜNERİ EVİNDE ACİL DURUM"
ALTMIŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "KÖTÜ KADIN MÜZEYYEN"
ALTMIŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BU EVDE SAĞ KALMALIYIZ"
ALTMIŞ DOKUZUNCU BÖLÜM: "YAZ KIZIM: KENDİMİZİ NASIL FAKA BASTIRDIK?"
YETMİŞİNCİ BÖLÜM: "TOMBALA"
YETMİŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALIPLAR KEKLER İÇİNDİR!"
YETMİŞ İKİNCİ BÖLÜM: "SANA ACIYORUM"
YETMİŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "O BENİM ANNEM!"
YETMİŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "AYLİN İLE ENVER"
YETMİŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "YENİDEN ANNE VE BABA"
YETMİŞ ALTINCI BÖLÜM: "HER ŞEY YOLUNDA"
YETMİŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "HİKÂYEMİZ DEVAM EDECEK"
YETMİŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GÜNEŞLER DE GÜLÜMSER, YILDIZLAR DA!" [FİNAL]
BDA
RUHUMDAKİ LEKELER
BEN DÖNDÜM!

ALTMIŞ İKİNCİ BÖLÜM: "KUKLA"

5.3K 740 68
By Anesrum

Bölüm şarkısı;

TRUE - Sincerely [Violet Evergarden Açılış Şarkısı]




Beraber eve döndüğümüzde, Ulaş ile kapının önünde durmuş birbirimize bakıyorduk. Ellerimi avuçlarına almış, karşımda dikilirken güzel yeşil gözleri benim lav dolu gözlerimde geziniyordu. Uzun parmakları elimi okşarken hafifçe gülümsedi. "Yarın bir planın yok değil mi?"

"Neden soruyorsun?" Kaşlarımı kaldırdığımda sol elimi kendisine doğru çekti ve yavaşça öptü.

"Birlikte bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm."

Elimi öptüğünde kalbim titredi. "Beni randevuya mı çıkarmayı teklif ediyorsun?"

"Sanırım şuanda tam onu yapıyorum. Ama bak," dedi kaşlarını çatarak. Diğer elimi de kaldırdı ve kendi boynuna doğru kaldırıp kürek kemikleri üzerine yerleştirdi. Hemen ardından da kollarını belime sardı. "dışarı çıktığımızda daha ilk randevumuzdan benim dikime gitmeyeceksin. Ben öderim, dersem kabul edeceksin."

"Öyle yapacağımı nereden çıkardın? Sözünü dinleyeceğimi?" Gülümseyerek ona bakındım. Kesinlikle bir yere oturduğumuzda hesabın hepsini ona ödetmezdim, bunu biliyordu. Çalışıyor olmasının bir sebebi vardı, bunu da biliyordu. Her şeyi kendisi ödemeye kalkarsa asla parayı denkleştiremezdi.

"Erkek arkadaşının sözünü dinlersin diye düşünmüştüm." dediğinde, cilveli bir şekilde güldüm.

"Ben kimsenin sözünü dinlemem!"

"Ama ben kimse değilim. Senin erkek arkadaşınım." dedi nazlanarak. "Diğerlerinden daha çok ayrıcalığımın olması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa erkek arkadaşın değil miyim?" Kaşlarını kaldırıp beni tartar gibi bakındığında uzandım ve yanaklarını sıktım.

"Öylesin. Sen benim dostum, sırdaşım ve sevgilimsin. Kalbimdeki bütün ayrıcalıklara sahipsin." Dünyaları almışımda kucağına koymuşum gibi öpmek için uzandığında geri çekildim. "Her şeyi senin ödemene izin vermem yine de."

"Buna tamamen dolandırıcılık denir." dedi kaşlarını çatarak. Belimdeki ellerini sırtıma doğru hareket ettirdi.

"Dolandırıcılık değil, unuttun mu, Fatih'in hayalini gerçekleştirmemiz gerekiyor." İmalı bir şekilde gözlerine baktığımda tek kaşını kaldırdı.

"Gerçekleştirmemiz, derken?"

"Tabii ki sana yardım edeceğim." dedim aksi mümkün değilmiş gibi. Sorması bile garipti, başka türlüsü düşünülemezdi bile. "Tek başına bunların üstünden kalkamazsın. Yardımıma ihtiyacın var."

"Benim gerçekleştirmek istediğim hayalim yüzünden okulunu boşlamana izin vermem. Kesinlikle olmaz." dedi kollarını çekerek.

Bunun üzerine kaşlarımı çattım. Bende onun boynundaki kollarımı çektim. "Neden böyle konuşuyorsun şimdi?"

"Neden mi böyle konuşuyorum?" Sözlerimi tekrar ettiğinde elini sinirli bir şekilde ensesine götürdü. "Çünkü para biriktirmek için okulu astım ben. Bunu en iyi sen biliyorsun. Okulla işi aynı anda götürebilmek için kıçımı yırtıyorum."

"Bunun için yardım etmek istiyorum zaten. Daha fazla yorulma diye." Elini tutmak için uzandım ama bu sefer kendisini iyice geri çekti. Gözleri alevler içinde yanan yapraklara benziyordu.

"Yardımını istemiyorum. Kendi başıma da halledebilirim." Elini göğsüne bastırdığında iç geçirdim, parmaklarım sinirle suratımda gezindi.

"Kendi başına halledemediğin gayet açık! Zorlanıyorsun ve yardım etmeme izin vermiyorsun. Kız arkadaşının yardımını kabul etmeyeceksen kiminkini edeceksin?"

"Hiç kimseninkini." dedi sert bir şekilde. "Kimsenin yardımını istemiyorum. Kimsenin benim kendime verdiğim sözler için sıkıntıya girmesine gerek yok."

"Ben senin için kimse değilim!" dedim sinirle bağırarak. Ellerim iki yanda yumruk olmuştu ve sinirden titriyorlardı. "Benimle düzgünce konuşacaksan konuş! Neden benimle uzlaşmaya çalışmıyorsun? Ben senin düşmanın değilim."

"Beni anlamıyorsun." dedi, elini savurarak. "Beni anlamak istemiyorsun."

"Asıl sen beni anlamak istemiyorsun." Elimi göğsüme bastırıp yavaşça, kavga çıkarmak istemediğimi belli edercesine kelimelerin üzerine bastırarak, "Sana yardım etmek istiyorum." dedim.

"Bana yardım etmek için kendini paralamanı istemiyorum. Senin dikkatini vermen gereken bir okulun ve de hayalin var." Antropolog olma istediğimi dillendirdiğinde şok oldum. Bunu bana karşı bir koz olarak kullanacağını hiç düşünmemiştim.

"Senin de dikkatini vermen gereken bir okulun var." dedim iki elimi de sıkmaya devam ederek. Ulaş titrediğimi görüyor ama hiçbir şey yapmıyordu. Onun da sinirlendiğini, kendini dizginlediğini görebiliyordum. "Ayrıca bundan sonra, senin hayalin ve benim hayalim diye bir şey yok."

"Bu da ne demek şimdi?" diye sordu kaşlarını merakla kaldırarak.

İki elimi de kaldırıp belime yerleştirdim ve emrivaki yapar bir şekilde buyurarak "Senin hayalin benim hayalim bundan sonra." dedim. "Kendi hayalim uğruna çabalamama bir laf edemezsin."

Tepeden aşağıya beni süzdü, ardından gülerek kolunu kaldırıp gizlemek amacıyla suratına koydu. "Gerçekten çok garipsin."

"Ben garip değilim, olması gereken bu." Yanında doğru bir adım attım ve uzanıp boştaki elini tuttum. "Hem garip olsam bile, sende garipsin. Belki de bu yüzden birbirimizi seviyoruzdur."

"Beni yumuşatmaya çalışma." dedi hızlıca kolunu indirip bana bakarak. Fakat gözlerinde artık kızan değil, eğlenen bir bakış vardı. "İşe yaramıyor çünkü."

Lafına gülümsedim ve uzanıp parmak uçlarımda yükselerek yanağından öptüm. Ben onu öptüğüm anda gülüşü daha da genişledi. Geri çekilip çiçek gibi açmış suratına bakarak imayla "İşe yaramadığına emin misin?" dedim.

"Tamam, belki biraz." dedi istemeyerek ve o da diğer elimi tuttu. "Yine de bu konu burada kapanmadı, hala izin vermiyorum."

"Sırf erkek arkadaşımsın diye benim bireysel özgürlüğüm, zekâmın seviyesi ya da akli ehliyetim yok olmuyor biliyorsun değil mi? Kendi hayatım, kendi isteklerim için ve de onları gerçekleştirmek için senin iznine ihtiyacım yok."

"Bana hiçbir şey sormayacaksın yani? Aklına estiği gibi davranacaksın?" Ulaş hafifçe kaşlarını yeniden çattığında kafamı sağa doğru yatırdım.

"Tam olarak değil. Elbette bazı şeyleri sana danışacağım ama bana iznine muhtaçmışım gibi davranırsan anlaşamayacağımıza garanti veririm. Sende, bende birbirimizin iznine muhtaç değiliz." Yavaşça ellerini sıktığımda önce ellerimize sonra da yeniden gözlerime baktı.

"Hayatınla ilgili önemli konularda hiç söz hakkım yok yani?"

Kaşlarımı çatıp sinir bozan bir ifade ile "Beni dinlemiyor musun sen? Dakikalardır söylediğim şeylerden bunu mu çıkardın?" dediğimde bana aynı düz ifade ile baktı.

"Laflarının ucu çok açık ve benim zihnimde buraya geliyorlar. Görüşmeni istemediğim insanlar olduğunda, gitmeni istemediğim yerler olduğunda ya da bir tehlike sezdiğimde bile seni dizginlememe izin vermeyeceksin yani."

"Ben böyle bir şey söylemedim!" İnatla karşı çıktığımda kaşlarını kaldırdı. Bu ifadeyle tam olarak söylediklerini kast ettiğimi söylemeye çalışıyordu.

"Emin misin? Yeniden düşün."

"Gayet eminim Ulaş." dedim sinirle ellerimi onunkilerden çekerek. "Eğer mantıklı bir sebebin varsa nereye gitmemem konusunda, kiminle konuşmamam konusunda, seni dinlerim ve aklıma yatarsa senin dediğini yaparım. Ama bir yere gitmek için senden izin alacak değilim. İzin vermene ihtiyacım yok. Koskoca insanım ben, kendim için neyin doğru neyin yanlış olduğunu bir erkeğin yönlendirmesi olmadan bulabilirim."

"Laflarımı şimdi sen çarpıtıyorsun." dediğinde kollarımı göğsümde buruşturdum. Elini kaldırıp hırsla sokağın sonunu işaret etti. "Oradan aşağıya inmek tehlikeliyse elbette söz hakkım olmak zorunda. O zaman neden erkek arkadaşın olayım?"

Ağzım kocaman açıldı. Söylediklerini kulağı duyuyor muydu acaba? Yoksa siniri kulakların tıkaçlar mı takmıştı? "Yani beni yönetmek için mi erkek arkadaşım oldun?"

"Ben öyle bir şey demedim." dedi dişlerinin arasından. "Ama sen bana, senin hayatındaki yerimi gayet net belli ettin."

"Evet, senin bana daha önce yaptığın gibi, hatırlatırım!" Sinirle kollarımı çözüp iki yana savurduğumda derin bir nefes aldı. Parmakları önce suratında, sonra saçlarında gezinirken sol eliyle apartmanı işaret etti.

"Eve gir Namverân, daha fazla seninle tartışmayacağım!"

"Bana ne yapacağımı söyleme! Ben senin kuklan değilim."

"Kuklam olduğunu söylemedim zaten, bu da nereden çıktı? Neden siz kadınlar her zaman biz erkeklerin ağzından çıkan lafları cımbızla çekip tek bir kelimeye odaklanıyor sonra da bizi suçluyorsunuz? Sen ne demeye çalıştığımı gayet iyi anladın." Kafasını bana doğru eğdiğinde bende parmak uçlarımda yükseldim.

"Evet, senin ne demeye çalıştığını gayet iyi anladım. Sen hayatına bir sevgili değil, ipleri elinde olacak; şuraya git dediğinde gidecek, şunu yap dediğinde yapacak bir kukla istiyorsun."

"Kukla mukla istemiyorum ben." İşaret parmağını sinirle alnıma bastırdı. "Sadece biraz benim hayatımdaki varlığıma önem verip sözlerimi itimat etmeni istiyorum o kadar."

"O halde bunu söyleyiş biçimin oldukça yanlış." Sinirle burnumu yukarıya doğru kaldırdığımda nefesini gülerek dışarıya verdi.

"Prenses Namverân hazretleri, haklısınız. Şu hayatta bir en doğru sizsiniz zaten."

Alayla bana baktığı anda sinirden kudurdum ve gerinip alnımla alnına vurdum fakat bu hareketim onunkinden çok benim canımı yakmıştı. Ben geri yalpalarken o sadece acıyla elini alnına götürdü. "Sen! Sen!" dedim bir elim alnımda, diğer elimin işaret parmağı Ulaş'ı işaret eder bir şekilde. Ulaş ise yerinde duramaz bir şekilde bana bakıyordu. "Bana her zaman kendisini haklı gören küçük bir egoist gibi davranmaktan vazgeçin artık!"

"Sende öyle davranma o halde. Bazı şeyleri yanlış yapabildiğini ya da söyleyebildiğini kabullen!"

"Yanlış bir şey söylemedim ben!" Dudaklarım birbirine kapandı ama buna rağmen göğsüm şişti ve nefeslerim içimde birikti. Sinirle dişlerimi sıktım ve saniyeler içinde patladım. "Sen yanlış anladın!" Avazım çıktığı kadar bağırdığımda elini alnından indirdi ve hayal kırıklığına uğramış gibi bana baktı. Yeşil gözlerinin bebekleri titriyordu.  

"Haklısın." dedi gözlerinde bilmediğim bir bakışla suratıma bakınırken. "Ben yanlış anladım. Çünkü bu hayattaki tek yanlış benim."

Bir anda sinirim söndü ve az önce sokakta inleyen sesim titreyerek "Ben öyle demek istemedim..." diye mırıldandı.

"Ben anlayacağımı anladım." Ulaş arkasını döndüğünde ileri atıldım ve elini tuttum.

"Ulaş!" Durdurmak istememe rağmen hemen elini çekti.

Bana bakmadan, "Sonra görüşürüz Namverân." dedi ve başka hiçbir şey söylemeden karşıya geçip kapıyı açtı ve Eroltu evinden içeriye girdi.

Onun ardına bakmadan gidişi beni daha da sinirlendirdi. Eroltu evine doğru, sanki beni sinirlendiren oymuş gibi hiddetle "İyi o zaman! Kaç git!" diye bağırdım ve bende hiddetle arkamı dönüp apartman kapısından içeriye girdim.

Çocukluğumdan beri olduğu gibi sinirle ayaklarımı yere sertçe basa basa katları çıktım ve evin kapısını açmak için anahtarımı çantamda aramaya başladım. Çantayı kolumdan çıkarıp önüme aldım ve elimi içine soktum ama o kadar şeyin arasında bir türlü anahtarı bulamadım. En sonunda üç dakika anahtar arayınca daha da dellendim. "Sende bulunma! Oh ne güzel!"

Evin kapısı bir anda açılıp annem bornozla karşıma çıktığında sinirden ekşimiş suratım çehresinde şaşkınlığın parıltılarının belirmesine yol açtı. "Nam? Ne oldu? Neden bağırıyorsun?"

"Yok bir şey anne." dedim ayaklarımı sallayarak ayakkabılarımı çıkarırken. "Yoktan sorunlar var oluyor, ona sinirleniyorum!"

Ben içeri girince annem kapıyı kapattı ve bana döndü. "Sorun ne?"

"Tabii ki Ulaş!" Sinirle çantamı salon kapısına doğru fırlattım. "Ben A diyorum o inatla B anlıyor,
sonra da bana tavır alıyor ve çekip gidiyor." Ellerimi göğüs hizamda kaldırdım ve hiddetle arasında bir balon varmışta patlamaya çalışıyormuşum gibi parmaklarımı bükmeye başladım. "Şeytan diyor ki git suratına havluyla vur, hıncını al!"

"Öyle bir şeye gerek olduğunu sanmıyorum." Annem ellerimi tuttu ve yavaşça aşağıya indirdi. "Merak etme, bu kavgalar bir zaman sonra gözüne aşırı saçma görünecek. Şimdilik akışına bırak."

"Söylemesi kolay ama yapması zor anne. Sinirimden kuduruyorum resmen." Kaşlarımı çattığımda annem saçlarını saran havluyu çıkardı ve uzun sarı saçları omuzlarından aşağıya döküldü.

"Gençlik işte." dediğinde hülyalı bir şekilde, elindeki havluyu kaptım. "Ne yapıyorsun Nam?"

"Yok olmayacak. Gidip Ulaş'ı pataklamadan rahatlamayacağım." Kapıya doğru yönelince ben, ensemden tutup durdurdu beni.

"Sen iyice şiddet yanlısı oldun küçük kurbağa. Geç şöyle." Elimdeki havluyu alıp beni mutfağa doğru ittirdi. "Ben giyiniyorum ve sende çay koyup üzerini değiştiriyorsun. Ardından seni neyin bu kadar sinirlendirdiğini bana en ince detayına kadar anlatıyorsun."

Annem arkasını döndü odasına gitmek için bende o sırada bıkkınlıkla mutfağa doğru ilerledim.

"Ah, bu arada." dediğinde bir anda arkasını dönüp, bende mutfak kapısından dönüp ona bakındım.  Havlusunu omzuna attı ve sırıtarak "Kavgayı anlatırken bana Ulaş'ın ne zaman arkadaşlık mertebesinden yükseldiğini de anlatırsın." dediğinde suratım kırmızı boyaya batırılmış bir tabloya döndü. Annem ise bu halime güldü ve ıslık çalarak odasına gitti.

Okuyanların bir çoğunluğunun yorum yapma ya da oy verme zahmetine girmediğinin farkındayım ve bunun benim moralimi bozduğunu söylemekten çekinmiyorum. Benim saatlerimi harcadığım bir bölüme sadece biraz önem verdiğinizi hissettirmek neden çekiniyorsunuz anlamakta zorlanıyorum.

❤️

Bu kalp, sizin için!



19:41

16.4.19

ANESRUM.

Continue Reading

You'll Also Like

2M 124K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
6.2K 129 1
(2021 Wattys TR Yarı Finalist) (Çizgi Romanlaştırılıyor.) Serinin diğer çalışmalarında yaşanmış olan olaylardan yüzyıllar öncesi... Her şey nasıl ba...
1.3M 79.5K 51
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
1.3M 98.9K 27
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...