VERA

By seymaozcan2

216K 12.6K 1.5K

Bazı anlar Kaderdir... İnanmadığın her gerçek İnancını yenilemen için bir bedeldir... ✳✳... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
Kişi Tanıtım Timeeeee😄
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34. bölüm
Final

9.Bölüm

6.4K 393 30
By seymaozcan2

Gönül Aşk'ı hissetmişti bir kere.
Sadece bir kere,
imkansızlığın heceleriyle sızlamıştı benliği.

Albert, çevirdiği sayfalarda aramıştı küçücük umudunu, tanımadığı insanlarla ,hocalarla, papazlarla hatta üniversitede ki profösörlerle bile görüşmüş sadece küçücük bir ışık aramıştı.

Bulabilmişmiydi peki,
İçini parçalayan bu Aşk'a bir meryem sürebilmişmiydi. Haftalarca aramış emin olduğu o küçücük ihtimali dahi bulamamıştı. Oysa ne kadar da emindi bi çözüm yolu bulacağına.

Ne yaparsa yapsın, hangi kitabı okursa okusun hiç bir yol bulamıştı. Hiç bir sebep onu Meryem'e eş etmiyor üstelik yaklaşmasına dahi izin vermiyordu.

Oysa kendi için bunun zerre önemi yoktu. Meryem, ister müslüman olsun isterse bir putperest yada her hengi biri.

Ama olmamıştı , daha Meryem'i kendine çekemeden vazgeçmek zorundaydı.

Girdiği bu çıkmaz yol onu okulun ilerisinde bulunan sahil kenarına itmişti. İçinde ki cam kırıkları göz perdelerinden birer birer damlayarak.

Öyle çaresiz hissediyordu ki bunun bir tarifi bile yoktu.

Genç adam geldiği sahilde, kızaran gözlerini denizin eşsiz güzelliğine dikti. Gerçekten bir ilahı kabul edebilirmiydi. İlla bunun için bu gereklimiydi.

Genç adam bunları düşünürken gözleri yıllar öncesinde kalan anısına kaydı.

Genç kadın yere çökmüş göz damlaları birer birer zemine ıslanıyordu yine. Küçük oğlu saklandığı duvar kenarından çıkıp babasının yokluğunu fırsat bilerek annesinin odasına gizlice girebilmişti.

Yine ağlıyordu annesi. O bitmek bilmeyen damlalar yine dökülüyordu gözlerinden. Onu hiç mutlu görememişti. Yada gözlerinden damlayan yaşların bir gün biteceğini bile düşünememişti küçük çocuk.

Babası bildiği adam. Arada eve gelip annesine zarar vermese de, söylediği her söz, genç kadına bıçak darbesi gibi delip geçtiğine şahit oluyordu. Babasının sözleriyle tükeniyordu annesi. Babası onun yaşamını yavaş yavaş çekiyordu.

"Anne.."

Annesine kısık sesiyle seslendi küçük çocuk eğer babası duyarsa ona kızar odasına kitleye bilirdi.

"Anne.."

Genç kadın gözlerini yerden kaldırıp oğluna sıkıca sarıldı.

"Oğlum.."

Tek temenni ve mutluluğu oğluydu. Yaşadığı onca korkunç şeylerin ona verdiği en güzel şey. Ve tek tesellisi oğlu.

"Anne, ağlama"

"Ağlamıyorum oğlum"

Küçük çocuk, annesinin gözünden damlamak üzere olan göz yaşını silerken

"Lat ve Uzza'ya Dua ediyorum anne yakın da bize yardım edecekler ve sen ağlamayacaksın"

Genç kadının kaşları çatılırken Albert'in kollarından sıkıca tutup gözlerine bakmasını sağlamıştı

"Lat'mı!!! Uzza'a mı!! Senin istekte bulunacak kimsen yok Albert! Anladın mı beni! Bu dünya'da sadece sen ve ben varız! Seni duyacak ve yardım edecek tek kişi benim!"

"Ama anne..."

"Ama yok Albert! Dua ettiğin Lat ve Uzza! Yada her neyse bizi duysa bu halde mi olurduk!! Bizi, bizden başka kimse duyamaz! Anladın mı"

Küçük çocuk etrafın da göz gezdirip yıllardır annesinin gözünden dinmeyen göz yaşlarına dikti gözlerini. Doğruydu. Annesinin dediği her bir cümle doğruydu. Tekti onlar, bir başlarına ,sadece birbirlerine sığınaktı. Sadece Annesi ve oğlu Albert vardı. Bu zamana kadar ettiği hiç bir dua onları buradan kurtarmamıştı.

İşte o zaman tüm inancı bitmişti genç adamın, o zamandan sonra hiç bir yaratıcıya inanmamış Annesi gibi acılarına gömülüp bir yaratıcıya inançlarını reddetmişlerdi.

Şimdi ise, tek çıkış yolu İslamdı ama içinde bir inanç olmadan nasıl devam edebilirdi ki.

Bu işin yalanı bile yoktu, ona bile bir isim konmuştu. Meryem'in dediği gibi 'münafık' ki islama geçmenin bir çok şartı vardı. Bunları yapmadığı taktirde Meryem ına asla inanmayacaktı.

Genç adamın kafası allak bullak olmuştu. Emin olduğu tek şey Meryem'e olan hisleri ve sıkışan yüreğiydi. Dayanmayan dizleriyle yere çöktü genç adam elleri gömleğinin boğazına giderken onu ne kadar sıktığını farketti.

Nasıl, nasıl nefesimi kesebiliyor bu aşk.

Yenilmişti. Koskoca Albert Wilson! İmkansız bir aşkla diz çökmüş ,yüreğinin külleri, savrulmaya başlamıştı bile.

Yaşadığı acı dolu hayatı, daha çok harlamıştı sanki bu imkansızlık. Bir ateş Meryem'le birlikte küllerini aleve veriyordu.

"Neden!"

"Neden!! ben!"

Sağ eliyle sol göğsüne vurup

"Sen bile bana ihanet ediyorsun!!"

Hayatı boyunca sevgi görmeyen ve sevdiği kişilerin göz yaşlarında boğulan insanlar, dünya'ya kapkaranlık bakmaya başlar, umursamadan ,kimseyi dinlemeden, gözlerinin önünde birine zarar gelse ona dahi kalbi sızlamayacak kadar duygularından soyulur insan.

Bir insan, başka bir insanın ruhunu böyle söküp alabilir. Öldürmeden, cesedini gömmeden. Bir insan, bir insanı yürüyen deae te çevire bilir.

Albert, tüm çocukluğu annesinin göz yaşlarını izlemekle geçirmiş daha kokusuna dahi doyamadan babasının sınırları içinde görmeye başlamıştı.

Bir baba, sevdiği kadını kendi öz oğlundan kıskana bilirmiydi?

Kıskanırdı elbet, eger kendisine, bir gülücüğü bile mübah görmüyorsa, kendinden başkasına kıvrılan dudaklarını kıskanırdı. Kendince cezasıydı bu adamın. Kendisiyle beraber herkesi küle çevirmişti. Bir Aşk, nereleri söküp almıştı öyle.

Taki Albert'in gözleri, Meryem'i görene kadar. Taki ona beslediği aşkın imkansızlığın da kavrulana kadar.

Çok ateş görmüştü Albert, ama hiç bu kadar yanmamıştı. Parmak uçlarına kadar hissetmemişti çaresizliği ama hiç biri bu kadar tükenmemişti.

Şimdi bir deniz kenarında üstü başı toprak içinde gözlerinden birer birer damlıyordu göz yaşları. Bu göz yaşları, imkansızlığının ona biçtiği yeni darbesiydi.

Eger bir Tanrı olsaydı onu çoktan duyması gerekirdi. Yoksa bu zamana kadar çoktan kuruması gerekirdi annesinin göz yaşları.

Hayat bu ya, inanmadığı yaratıcı nasıl da sergiliyordu varlığını. Kör olsan da, aldığın soluk sesini bile yaradan vardı. Albert, kaybedeceği bir savaşa küçücük yaşında girmişti. Oysa herşeye bir sebep biçilmiş herşeye bir neden ekilmişti.

Genç adam gözünden damlayan son bir yaşı silip ayaklandı. Soğuk suya adım adım yaklaşırken okulun penceresinde onu izleyen kızlardan ilk Esma konuşmuştu.

"Ne yapıyor bu"

Carla'nın gözleri büyümeye başlarken

"Bu hava da suya girerse şaşmam"

Lona,

"Belki serinlemek istemiştir sonuçta Albert bu şaşmamak lazım"

Carla,

"Ah be oğlum, o vucuda yazık değil mi üşüteceksin"

Meryem arkadaşlarına kulakları sağır olurken gördüğü görüntü ile kaşları çatılmış kalbi atışını sıklaştırmıştı. Elinde ki kitapları kenara bırakırken adımlarını hızlandırıp uzaklaşmaya başladı arkadaşlarından.

"Meryem! Nereye gidiyorsun. Meryem!"

Genç kızın içinde ki huzursuzluk gözlerine dolmaya başlamıştı. Yapamazdı. Deli olan bu hava da o suya giremezdi.Şimdi sahile doğru koşarken tek duası, düşüncesinin yanlış olması dileğiydi.

Meryem ,okulun bahçesinden çıkıp sahile doğru koşmaya başladı. Albert çoktan beline kadar suya gömülmek üzereydi.

Meryem'in gördüğü görüntü, kalbinin teklemesine sebep olmuştu.

"Albert"

"Albert!!"

"Allahım! Allahım bana bunu yaşatma yalvarırım yaşatma"

Genç kız üzerinde ki feraceyi bir yandan çıkarıp kenara savururken omuzlarından sarkan örtüsünü boynun da birleştirerek bağlamış adımlarını hızlıca genç adama doğru atmaya başlamıştı. Ne kadar hızlı olsada su, adımlarını yavaşlatıyordu.

"Albert!!"

Duymuyordu onu sanki. Beyni koca bir boşluğa dalmış kendini dış dünyaya kapamış gibiydi. Adımları ağır ağır suyun derinliklerine ilerlerken gittikçe adım atmak daha da zorlaşıyordu.

"Albert! Dur! "

Meryem gücünün son safhalarını kullanıp yakalamıştı Albert'i, kolundan sıkıca tuttu. Yüreğinde hissettiği korkuyla öyle sıkı tutmuştu ki belki de genç adamın kollarını geçmişti tırnakları.

Genç kız aldığı sık nefeslerle gözlerini Albert'e dikti.

"Derdin ne senin! He! Ne yaptığını sanıyorsun"

Genç adamın gözleri yarı baygın Meryem'de kilitli kaldı.

"Bulamadım"

Genç kızın kaşları çatılırken gözleri Albert'in gözünden damlamak üzere olan yaşa takılı kaldı.

"Her zaman olduğu gibi, bulamadım Meryem.. Yine bir çıkış yolu bulamadım"

Soğuktan ikisininde dudakları mor renge bürünmeye başlamıştı bile. İkisinin gözleri birbirine kilitli kalırken Meryem'in kalbi teklemişti. İlk defa Albert'in gözlerinde ki çaresizliği hissetmişti.

"Hadi çıkalım, üşüteceksin ayağında mikrop kapacak"

Gözleri umutsuz, vucudunda ki enerji tükenmiş gibi bakmaya devam ediyordu genç adam.

"Buradan çıkınca, sadece bir tek şey düzelecek mi Meryem"

"Çıkalım öyle konuşuruz hadi"

Genç adamın gözleri kolunu sıkıca kavrayan küçük ellere kaymıştı.

"Beni böyle tutman caiz mi Meryem"

Dalga geçmeye başlıyordu genç kızla.

"Bu haldeyken mi"

Genç adam başını hafifçe sallarken Meryem,

"İnan seni şuan da tutmam caizlikten öte üzerime farz , ama senin burada sulara gömülmen beni vicdan azabın da boğup yok edecek en büyük gerçek Albert"

"Örtün böylede yakışmış"

Meryem derin bir nefes alırken yutkundu. Albert kendinde değildi. Sıkıca tuttuğu kolu daha çok kavrayıp onu çıkarmaya çalıştı. Kaç kiloydu bu adam yada onu böylesine kendine çeken bu mavilere bürünmüş denizmiydi.

Genç kız, Albert'i çekmede zorlanırken yere basan ayağı suyun da etkisiyle yerden ara ara kesilsede tuttuğu kol ile dengesini sağlıyordu. Oysa, ona tutunması gereken Alber'ken.

Koca bir yolu koşmuş gibi yorulmuştu Meryem... Su, ne kadar da yoruyordu insanı.

Boynunun ardında Albert'in diğer elini hissederken geriye doğru bağladığı örtüsünün açıldığını hissetti. şaşkınlıkla büyüyen gözlerini hızla genç adama dönerken

"Napıyorsun sen!"

Genç adam, sahil kenarında ki bir kaç kişiyi gösterip

"Farkında değilsin sanırım" demişti. Kendi arkadaşlarıyla beraber Albert'in bir kaç arkadaşı da vardı.

Meryem;

"Yine de bu seni ilgilendirmez ben hallede bilirim"

"Oldukça zarif bir bedene sahipmişsin ve bunu benden başkası görsün istemem"

Genç kızın yüzü kızarmaya başlarken çoktan sudan çıkmış yanına gelen arkadaşlarının uzattığı feracesini hızla üzerine geçirmişti. Bu adam iflah olmazdı.

"Ne oldu öyle Meryem"

"Sonra anlatırım Lona, şimdi çok üşüdüm hemen odama çıksam iyi olur"

"Tamam canım"

Carla;

"Sen iyi misin"

Meryem, ardına göz atıp Albert'in yanın da olan arkadaşlarıyla rahat bir nefes almış göz göze gelmeleriyel önüne dönerek yoluna koyulmuştu. Bugün yaşadığı bu kadarcık şey bile tüm enerjisini yok etmişti sanki.

"İyiyim"

Yorum ve votenizi bekliyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

931K 64.9K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
539 52 7
Jeon Jungkook ruh eşi olan deltadan korkan bir vitaydı ve ondan kurtulmak istiyordu. Bunun için arkadaşları ile beraberken konuştukları büyücüyü bulm...
355K 22.8K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
23.8M 1.4M 79
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...