BULUTLAR DA AĞLAR

Da Anesrum

578K 48.8K 8.9K

Namverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının... Altro

BİRİNCİ BÖLÜM: "BİR BELAYA ÇEKİLİYORUM"
İKİNCİ BÖLÜM: "PROBLEM ÇOCUK VE ISLAK HAVLU"
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ EROLTU"
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "BİR PANDA SAPIK ÇIKIYOR"
BEŞİNCİ BÖLÜM: "HAPİSHANEDE ANLAŞMA"
ALTINCI BÖLÜM: "BİR ARABA DOLUSU DAYAK MI?"
YEDİNCİ BÖLÜM: "UFF ÇOCUK"
SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENİM HAYALİM"
DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GENÇ GİBİ"
ONUNCU BÖLÜM: "ŞAG"
ON BİRİNCİ BÖLÜM: "ORİON"
ON İKİNCİ BÖLÜM: "NAMVERÂN'IN AFFI"
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "KİŞİSEL ÖĞRETMEN"
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEÇİMLER VE GETİRDİKLERİ"
ON BEŞİNCİ BÖLÜM: "BULUTLAR AĞLARKEN VERİLEN KARAR"
ON ALTINCI BÖLÜM: "CENNETTEN DÜNYANIN MERKEZİNE"
ON YEDİNCİ BÖLÜM: "AV HAKKINDA"
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM: "ANNE VE BABA"
ON DOKUZUNCU BÖLÜM: "KÖPEK BALIKLARI"
YİRMİNCİ BÖLÜM: "BARİSTA KIZ"
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM: "ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ"
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM: "ARKADAŞ OLMAK?"
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "İLK ARKADAŞLARIM"
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ÖZÜRLER UTANÇTAN GELMEZ"
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM:"ARAMIZDAKİ SINIRLAR"
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: "BELKİ DE İNSANLAR DEĞİŞİR"
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM: "HER BİRİMİZİN KABUSLARI"
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "KURDUĞUMUZ İLK BAĞ"
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GÜN"
OTUZUNCU BÖLÜM: "SONUN BAŞLANGICI"
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM: "SİZİ BİRLEŞTİREN BAĞ"
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM: "BABAMIN MUTLULUK GÖZYAŞLARI"
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "SU HERKESİ BİRLEŞTİRİR"
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ONU TANIMIYORSUN BİLE!"
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM: "TABULAR YIKILABİLİR"
OTUZ ALTINCI BÖLÜM: "FARKINDALIKLAR VE YENİLİKLER"
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM: "BANA BENZEYEN BİRİSİ"
OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GİTME O GÜZEL GECEYE USULCA"
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KALBİMİZDEKİ HİÇ GEÇMEYEN YARALAR"
KIRKINCI BÖLÜM: "ELVEDA VE YENİDEN GÖRÜŞÜRÜZ"
KIRK BİRİNCİ BÖLÜM: "ARKADA BIRAKILAN"
KIRK İKİNCİ BÖLÜM: "CANAVARLARA ACIMA"
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ'IN KALBİ"
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEN GECE MİSİN?"
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM: "FATİH İÇİN, BENİM İÇİN"
KIRK ALTINCI BÖLÜM: "AMA KORKUYORUM"
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM: "TEŞEKKÜR EDERİM"
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BAŞARACAĞIZ"
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM: "IŞIL"
ELLİNCİ BÖLÜM: "YARISI TOPRAĞA GÖMÜLMÜŞ PAPATYALAR"
ELLİ BİRİNCİ BÖLÜM: "SEN ÇOK GÜZELSİN"
ELLİ İKİNCİ BÖLÜM: "HER DEFASINDA BANA GEL"
ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ÖLÜM KOKAN ELLERİM"
ELLİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "GÖRMÜYORUM VE DUYMUYORUM"
ELLİ BEŞİNCİ BÖLÜM: "İSTEDİĞİN NE?"
ELLİ ALTINCI BÖLÜM: "NAMVERÂN OLMANIN KURALI"
ELLİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENDE BİR PROBLEM VAR"
ELLİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KENDİNİ MEMNUN ET"
ALTMIŞINCI BÖLÜM: "SANA GELDİM"
ALTMIŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALBİMİ KIRMA"
ALTMIŞ İKİNCİ BÖLÜM: "KUKLA"
ALTMIŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "HASTALIK GİBİ, SAĞLIK GİBİ"
ALTMIŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "MİNİ MİNİ MİNE"
ALTMIŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "BİZ BİR TAKIMIZ"
ALTMIŞ ALTINCI BÖLÜM: "GÜNERİ EVİNDE ACİL DURUM"
ALTMIŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "KÖTÜ KADIN MÜZEYYEN"
ALTMIŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BU EVDE SAĞ KALMALIYIZ"
ALTMIŞ DOKUZUNCU BÖLÜM: "YAZ KIZIM: KENDİMİZİ NASIL FAKA BASTIRDIK?"
YETMİŞİNCİ BÖLÜM: "TOMBALA"
YETMİŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALIPLAR KEKLER İÇİNDİR!"
YETMİŞ İKİNCİ BÖLÜM: "SANA ACIYORUM"
YETMİŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "O BENİM ANNEM!"
YETMİŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "AYLİN İLE ENVER"
YETMİŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "YENİDEN ANNE VE BABA"
YETMİŞ ALTINCI BÖLÜM: "HER ŞEY YOLUNDA"
YETMİŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "HİKÂYEMİZ DEVAM EDECEK"
YETMİŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GÜNEŞLER DE GÜLÜMSER, YILDIZLAR DA!" [FİNAL]
BDA
RUHUMDAKİ LEKELER
BEN DÖNDÜM!

ELLİ YEDİNCİ BÖLÜM: "KADER DEDİĞİMİZ O KÜÇÜK ŞEY"

6.1K 605 111
Da Anesrum

Bölüm şarkısı;

Nana Mizuki - Angel Cradle [Shugo Chara Anime Müziği]


Odaya girdiğimde gördüğüm şey, şaşkınlıkla bana bakan bir çift göz oldu. Annem yatakta yatıyor, doktor da o sırada annemin suratını inceliyordu. Annemin saçı başı dağılmış olsa da geri kalan her yeri oldukça düzgündü. Doktor bana şaşkınlıkla bakakalınca annemin gözleri de anında bana döndü. Beni görmeyi beklemiyormuş gibi yavaşça doğrulduğunda, Ulaş da hemen yanıma gelip kafasını içeriye uzattı. İkimizin de şaşkınca anneme baktığımızdan emindim.

"Nam?" Annem gözlerini kırpıştırdı, o sırada doktor sanki hemşireyi çağırmak istermiş gibi duruyordu. "Sen neden buradasın?"

"Anne..." Hafifçe fısıldadığımda omuzlarım titremeye başladı. Annem neler olduğunu anlayamıyordu ama Ulaş her şeyin farkındaydı bu yüzden hemen doktora doğru ilerledi.

"Doktor Bey size bir şey sormak istiyorum mümkünse, aşırı acil." Doktorun yanına gidip yavaşça koluna girdi.

"Kontrol henüz bitmedi." dedi doktor ama Ulaş onu kapıya doğru sürüklemeye başlamıştı bile.

"Sanırım koridorda bir arkadaşım bayıldı!" Ulaş yüksek sesle konuşunca kapının ağzından çekildim. Sanki doktoru acil bir durum olduğuna inandırmak istermiş gibi Bediz'in bağıran sesini koridordan duydum.

"Evet, bayıldım! Ah, kan, kan, kan! Ölüm!"

"Koridorda bir hastanın ölmesini istemezsiniz değil mi?" Ulaş doktoru odadan çıkarıp kapıyı kapattığında annem de yatakta iyice doğrulmuştu.

"Burada ne işiniz var?"

"Anne..." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "İyi misin?"

Annem telaşla gözlerini kırptı. Bakışları tüm vücudumu sırayla dolaştıktan sonra "Tabii ki iyiyim kızım, sorun ne?" diye sordu.

"Anne..." Burnumu çektim. "Ben-" Sustum.

"Nam?"

"Anne!" Gözyaşlarım bir anda pınarlarından fışkırınca anneme doğru koşmaya başladım, çok geçmeden kolları arasına gömülmüştüm bile. Annem bir şeylerin ters gittiğini anlamış gibi beni sımsıkı sarmış ve sırtımı okşamaya başlamıştı. "Be-ben sandım ki-sandım ki se-sen öldün!" Hıçkırıklarım arasından zar zor konuşuyordum, aslından annem beni anlıyor muydu emin bile değildim.

"Ölsem sana sarılabilir miyim kızım? Neden böyle düşündün, annem?" Annem ağlayan suratımı kucaklayıp görmek için geri çektiğinde hıçkırarak konuşmaya devam ettim. Ellerim üzerindeki gömleği sımsıkı tutmuştu.

"Bir ka-ka-kadın beni aradı ve ka-kaza geçirdiğini söy-söyledi." Anlamsız bir böğürme sekansı yaşadım. "Ço-çok korktum!"

"Ufak bir sarsıntıydı sadece, bayılmışım. Seni aramalarına gerek yoktu."

"Çok korktum." Burnumu çektim. Annem de gözyaşlarımı silip alnımdan öptü. Kendimi bir türlü susturamıyordum. "Sende öleceksin diye çok korktum anne!"

"Elbette bir gün hepimiz öleceğiz ama bunu düşünmek için henüz çok erken Namverân." Annem yanaklarımı okşadı ve gözlerime baktı. "Ağlama artık."

"Erken değil." Yutkundum. "Anne beni seven herkes ölüyor."

Annem anında kaşlarını çattı. "O da ne demek?"

"Ya-ya senin de başına bir şey gelirse? Anne beni bırakıp gitmezsin değil mi?" Öne doğru atılıp kafamı göğüslerine gömdüğümde annem ne yapacağını bilemez gibi yavaşça ellerini belime doğru indirdi. "Lütfen beni yalnız bırakma anne. Yalnız kalmak istemiyorum."

"Niye seni yalnız bırakayım anneciğim? Hadi ağlama artık." Beni telkin etmeye çalışıyordu ama bir türlü üzerimde işe yaramıyordu.

"Lütfen babamın ve büyükannemin gittiği gibi sende gitme. Onlar gibi sende ölme. Beni seven herkes ölüyor. Lanetli gibiyim."

"Namverân." Annem omuzlarımdan tutup hızlıca beni geriye çekti. Gözleri gözlerime dokunduğunda, saçımın başımın dağıldığının, gözlerimin kızardığının farkındaydım. Annemin göz bebeklerinin yansımasında kendimi görebiliyordum. "Seni sevenler ölmüyor."

"Ölüyorlar. Dedem, babam, büyükannem ve sonra senin kaza yaptığını duyunca..." Nefesim kesilince konuşmaya devam edemedim. Annemin bakışlarında kızgınlıkla harmanlanmış bir parça hüzün var gibiydi.

"Bu lanetli olduğun anlamına gelmez Nam. Hayatta kader dediğimiz küçük ama büyük bir şey vardır. Kaderinde elinde olmadan yaşaman gereken anlar vardır. Doğumun gibi." Yanağımı okşadı. "Ölümün gibi. Kaderin getirileri senin bir suçun olamaz."

"Ama-"

"O zaman sadece sen değil, dünyadaki herkes lanetli Nam. Her gün insanlar sevdiklerini kaybediyorlar. Her gün anneler bebeklerini, babalar kardeşlerini, kardeşler canlarını, evlatlar ailelerini kaybediyor. Herkes birbirinin bilemeyeceği kadar çok sevdiğini kaybediyor, çok fazla acılar çekiyor. Dünyadaki herkes lanetli mi o zaman? Ulaş lanetli mi?"

Kaşlarımı kaldırıp kafamı yavaşça iki yana salladım. "Hayır."

"Sen kendine bu şekilde muamele edersen Ulaş ne yapmalı? Annesi de babası da artık yok. Kendini lanetli sayıp herkesten uzaklaşmalı mı? Kendi kaderin üzerinde bile kontrolün yokken başkalarının kaderi üzerinde etkin olduğunu nasıl düşünebilirsin?" İşaret parmağını burnuma koyup kafamı geriye doğru ittirdi. "Bende seni akıllı sanırdım."

"Akıllıyım." dedim küçük bir çocukmuşum gibi itiraz ederken.

"Deden de baban da büyükannen de bu dünyadaki vadeleri dolduğu için hayata gözlerini yumdular. Bizim için erken oldu belki ama kader denilen o küçük şeytanın işine akıl sır erdiremeyiz. Bu yüzden yaşadığımız güzel anılara odaklanmalıyız. Sen lanetli olduğunu düşünürsen, ben lanetli olduğumu düşünürsem ne olur? Birbirimizi tekrar görmeyelim o zaman?" Kafamı anında iki yana salladım. "Saçmalık değil mi? İnsanlar seni sevdikleri için değil, kaderlerinde yazılı olan nefeslerini tükettikleri için bu hayata veda ediyorlar. Seninle hiçbir ilgisi yok. Böyle aptalca bir düşünce yüzünden insanlardan uzaklaşmaya çalışırsan sana çok kızarım! Alp Somer'in kızı böyle hurafelere inanmamalı."

Öne doğru uzandım ve anneme yeniden sarıldım. Hafif güvensizlikle "Yine de kaderine söyle, lütfen bir yirmi yıl içinde ölme, tamam mı?" diye sordum.

Annem güldü ve o da bana sarıldı. "Tamam, iletirim." Duraksadı. "Pizza getirmesini de söyleyeyim mi?"

"Anne!" Gülmemek için kendimi tuttuğumda kikirdedi.

"Tamam, tamam."



Annemden ayrılıp koridora çıkmadan önce suratımın normal göründüğünden emin olmak zorunda kaldım çünkü öyle şiddetli ağlamıştım ki gerçekten kötü görünüyordum. Bediz sıkılmış olacak ki sandalyeler yerine duvarın kenarına, yere çökmüştü. Önüne boş birkaç sayfa koymuş, origami yapmaya çalışıyordu. Ona bu aklı büyük ihtimalle Ulaş vermişti çünkü güzel hiçbir şey ortaya çıkaramamıştı. Ama yaptığı işe o kadar odaklanmıştı ki, gözlerini kısıyor bir yandan da dışarı çıkardığı dilini ısırıyordu. Ulaş ise o sırada sandalyeye oturmuş, bacak bacak üzerine atmış telefonuyla uğraşıyordu. Tam da kapının karşısındaki sandalyeye oturduğu için çıktığımı anında fark etti.

"Her şey yolunda mı?" diye sordu ayağa kalkıp telefonunu cebine tıkarken. Kafamı salladım. "Peki sen?"

"Bir şeyim yok." Hafifçe gülümsemeye çalıştım. Annemle konuştuğum için biraz olsun rahatlamıştım. En mantıklı düşünen, batıl inançları olmayan insanlardan birisi de olabilirdiniz ama ölüm çok başkaydı. Çevrenizde dolanmaya başladıktan sonra sizi, benliğinizden farklı düşüncelere itiyordu. Korku, düşünmeniz için sizi sürekli tetikliyordu. İnsan psikolojisi böyle bir şeydi. Bir şeyler için sürekli kendimizi suçluyorduk çünkü suçlayacak başkalarını bulamıyorduk ya da kendimizi cezalandırmak istiyorduk.

Belki de ölüme bu kadar takmamın nedeni kendimi cezalandırma isteğimdi bilmiyordum.

Tek bildiğim kalbimin artık daha hafif olmasıydı.

Karnım guruldayınca Ulaş Bediz'e döndü. "Acıktın mı?"

"Sizin için hamburger yaptım." Bediz önündeki garip şekillerden birisini kaldırıp avucuyla bize doğru işaret etti. "Nasıl, ha?"

"Yine de onu yiyemeyiz." Ulaş hafifçe gülümsedi.

Onun politik ve yumuşak tavrına karşın "Hamburgere hiç mi hiç benzemiyor." dedim.

Bediz bu lafımla hamburgeri yavaşça yere bıraktı. "Babam çok eleştirel."

"Ben senin baban değilim!" dedim hafifçe sesimi yükselterek. "Lütfen Bediz, erkek bile değilim ben!"

"Babam bana yine kızdı."

Bediz yine konuşunca derin bir nefes aldım. "Delireceğim sanırım."

"Bediz sen yiyecek bir şeyler al, ne dersin?" Ulaş araya girince Bediz ayaklandı.

"Kankam ne diyorsa alırım." İşaret ve orta parmağını alnına götürüp selam verdi ve kantinin yolunu tuttu.

"İsterseniz siz gidin, Bediz'in yemek almasına hiç gerek yok." Ulaş'a döndüğümde sorun olmadığını belli edercesine omuz silkti.

"Bediz isterse yemekten sonra gidebilir. Ben seninle bekleyeceğim."

Onun bu yumuşak tavrına karşılık yutkundum. Hiçbir şey olmamış gibi davrandığım için üzülmüş müydü? Onu üzmemek için yapabileceğim tek şey oydu, tek çarem oydu. Ulaş'ın kalbini kırmak ya da onu kendimden uzaklaştırmak istemiyordum.

"Beklemek zorunda değilsin."

Ben hafifçe itiraz edince bana doğru eğildi ve gözlerimin içine bakıp "Biliyorsun ki istemediğim hiçbir şeyi yapmam. Kimseyi beklemem, kimseye tahammül etmem, kimseye iyilik etmem, kimseyi öpmem..." Onun bakışları bende, benim bakışlarım onda takılı kaldığı süre boyunca sanırım ikimizde nefes almadık. Nefes almam gerektiğini ancak Ulaş bir anda doğrulunca hatırlayabildim. "O yüzden söylemene hiç gerek yok. Hep birlikte eve döneriz. Lale'ye haber verdim zaten."

"Peki."

Ben ne diyeceğimi bilemez bir şekilde öylece dururken elini kaldırıp her zamanki gibi kafamın üzerine koydu. Başını hafifçe sağa yatırıp şefkatle bana baktığını yumuşacık bir sesle, "Artık korkmana gerek yok." dedi. "Annene bir şey olmayacak."

"Artık kendim için korkmuyorum." dedim dürüst bir şekilde. "Sadece biraz endişeliyim."

Ulaş'ın yeşil gözleri merakla parıldadı. Elini geri çekerken "Neden?" diye sordu.

"Endişeliyim çünkü benim yarım saat çektiğim o acıyı sen her gün çekiyorsun. Edişeliyim çünkü bir şeylerle her daim mücadele etmek zorundasın. Endişeliyim çünkü sana yardımcı olmak yükünü hafifletmek istiyorum ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Endişeliyim çünkü," Duraksadım. "nedeni sensin."

"Benim için endişelenme." dedi ama buna rağmen boğazının düğümlendiğini, bunu benim için söylediğini biliyordum.

Kafamı iki yana salladım. "Ölene dek her gün senin için endişeleneceğim. Her anneler gününde, her babalar gününde senin için endişeleneceğim. O yüzden her gün yemek masasında senin için boş bir sandalye bırakacağım."

"Namverân," dedi anlamadığım bir ses tonuyla. Kafasını eğmiş, ellerini sanki zapt etmek ister gibi ceplerine sokmuştu. "beni delirtmeye mi çalışıyorsun?"

Beni seviyor.

"Sen çok özel bir çocuksun. Yetişkinlerin baş edemediği bu duygularla çocuk halinle baş kaldırıyorsun ve gülmeyi becerebiliyorsun, eğlenmeyi, heyecan duymayı, mutlu olmayı," Uzandım ve cebine sokmuş olduğu ellerini çıkarıp tuttum. Şaşkınlıkla kafasını kaldırdığında hafifçe gülümsüyordum. "sevmeyi becerebiliyorsun. Kendinden çok hayatı anlayamayan belki de asla anlayamayacak Fatih'i düşünüyorsun. Onun için geleceğinden vazgeçebilecek kadar sevgi dolusun. İnsanları kendinden uzaklaştırmak için serseri gibi davranıyorsun çünkü hayatına girdikleri anda onları sevmekten kendini alıkoyamayacağını iyi biliyorsun. Kendini yalnız hissetsen bile yalnız değilsin."

"Namverân." Ellerini çekmeye çalıştı. "Sanırım konuşmanın devamını dinlemek istemiyorum."

Ellerini sımsıkı tuttum. Bu onu şaşırtmış olacak ki gözleri birkaç saniye şaşkınlıkla benimkilerde asılı kaldı. Sözlerini umursamadan konuşmaya devam ettim. "Ulaş sen yalnız olduğunu düşünsen bile değilsin. Benim, Bediz'in, Makber'in, Güneş'in, Akya'nın, Fatih'in, Fatih'in ailesinin, Lale Hanım'ın, Fidan'ın da ötesinde seni seven bir sürü canlı var. Bu dünyaya geldin çünkü Tanrı seni çok seviyor. Dedem hep Tanrı'nın sevdiklerine dert verdiğini söylerdi. O seni seviyor. Güneş, bulutlar, çiçekler, kuşlar, kelebekler, kediler, Caelo, köpekler, balıklar, rüzgarlar, hepsi seni çok seviyor. Onların yanında sen asla sırıtmıyorsun. Çünkü sen onlara benziyorsun. Ben insanların korktuğu şimşekler dolu karanlık, yağmur yağan bir geceyken, sen sıcacık ışınlarıyla insanı ısıtan, sıcak bir güneşli yaz günüsün. Ben insanların asla dönüp bakmayacağı bir otsam sen en güzel çiçeksin. Benden de güzelsin. Çünkü sen benim aksine başkalarını, onların mutluluğunu düşünüyorsun. Sen benden çok daha iyi bir insansın."

"Neden böyle konuşuyorsun?" Kaşlarını çattığında ellerini bileklerime doğru yöneltti. "Neden gidecekmiş gibi, veda eder gibi konuşuyorsun?"

"Sadece söylemek istedim." Bileklerimi ondan kurtarıp kollarımı boynuna doğru uzattım ve kendime çekip sarıldım. Anlamasa bile o da bana sıkıca sarıldı. "Bir nedeni yok."

"Gitmeyeceksin, değil mi?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. Ben ona sarılmak için parmak uçlarımda kalkmıştım, o ise eğilmişti.

"Gitmeyeceğim. Daha yaşamamız gereken çok fazla şey var. Öğrenmemiz gereken, ağlamamız gereken, gülmemiz gereken."

Gezerken şöyle bir çizime denk geldim. Bir mangadan mı yoksa hayran yapımı mı zerre fikrim yok ama bu çizimi Ulaş'a çok benzetiyorum. Size de göstermek istedim!

BULUTLAR DA AĞLAR kitap olarak basılsın ister miydiniz?


❤️

Bu kalp, sizin için.

00:50

6.3.19

ANESRUM.

Continua a leggere

Ti piacerà anche

1.4M 52.5K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
BİR KÜÇÜK SIR Da Betüş

Narrativa generale

1.7M 121K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
693K 21.5K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
329K 21.4K 47
Söz verdiğim gibi canlarım sizin için... Bu hikaye tamamen eğlence amaçlıdır. Drama, duygusallığa yer yok dersem yalan söylemiş olurum. Hayatın içind...