Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙...

By __SAS__

4.3M 319K 64.3K

Kendi halimde Wattpad'de hikayemi yazıyordum. Ta ki fotoğraflarını kullandığım Amerikalı aktör, 'Ne hakla fot... More

Merhaba
Tanıtım
#1
#2
#3
#4
#5
#6
#7
#8
#9
#10
#11
#12
#13
#14
#15
#16
#17
#18
#19
#20
#21
#22
#23
#24
#25
#26
#27
#28
#29
#30
#31
#32
#33
#34
#35
#36
#37
#38
#40
#41
#42
#43
#44
#45
#46
#47
#48
#49
#50
#51
#52
#53
#54
#55
#56
#57
#58
#59
#60
#61
#62
#63
#64
#65
#66
#67
#68
#69
#70
#71
#72
#73
#74
#75
#76
#77
#78
#79
#80
#81
#82
#83
#84
#85
#86
#87
#88
#89
#90
#91
#92
#93
#94
#95
#96
ALFA YAYIN GRUBU'NDAYIM!
#97
#98
#99
Final (1. Kısım)
Final (2. Kısım)
Epilog

#39

44.2K 3.4K 493
By __SAS__

"Kızım nereden çıktı şimdi Amerika'ya gitmek?"

Annemin şaşkın sesi omzumla çenemin arasına sıkıştırdığım cep telefonundan kulağıma doldu.

"Çok bunaldım anne," dedim göz hizamdaki askıları bir bir umutsuzca soluma doğru ayırırken. Hem ucuz hem de zevkli bir şey bulmak bu kadar zor olmamalıydı! "Fazla mesai yapmaktan beynim süngere döndü." Üzerime doğru yürümeyi tercih eden bir kadına geri çekilip yol verdim. Kadının önümden dünyanın tüm zamanları onunmuş gibi bakına bakına geçişini izlerken alışverişi pazar gününe bıraktığıma bir kere daha lanet ettim. İlk lanetim alışveriş merkezinin otoparkında park yeri ararken vuku bulmuştu.

"Ne zaman gidiyorsun?" diye sordu annem.

"Bu cuma."

Şaşkınlığı haliyle katlandı. "O kadar çabuk hem de?!"

O kadar çabuk!

Alışveriş için de son haftasonunu beklemem çok iyi olmuştu. Stresten delirmek üzereyken nasıl bunu da böyle son güne sıkıştırmıştım bilmiyorum ama iki ayağımı bir pabuca sokmakta üzerime yoktu!

"Çok bunalınca aniden karar verdim işte..."

"Ne kadar kalacaksın peki?"

"İki hafta."

"Çok da kalıyormuşsun. Paran var mı bari?"

"Var."

İşte bunlar hep yalan anne. İflasıma ramak kaldı anne. Birazdan alacaklarımla birlikte boğazıma kadar borca batacağım anne.

"Kiminle gidiyorsun?"

Mantıklı sorular ardı ardına geliyordu!

"Tek gidiyorum, orada arkadaşlarla buluşacağım."

Birinci kısım doğruydu. Çoğul eki hariç ikinci kısım da yalan sayılmazdı şimdi.

"Orası İzmir'den bile sıcaktır şimdi değil mi?" diye sorarken sesinde özlem vardı annemin.

On günlük hava tahmini öyle gösteriyordu en azından. "Öyle umuyorum ben de..."

"Amaan," dedi annem umursamaz bir ses tonuyla. "Sefan olsun. İyi yapmışsın kızım. O kadar çalışıyorsun. Hiç değilse biraz kafanı dinlersin. Ne demişler? Tebdil-i mekanda ferahlık vardır."

Bu kadar anlayışlı karşıladığı için neredeyse suçlu hissedecektim kendimi. "Bakalım," diye mırıldandım. "Yaptım işte bir çılgınlık..."

Annem güldü. "Arada o da lazım."

Ah bir bilsen anne! "Babam orada mı onunla da konuşayım?"

"Markete kadar gitti. Gelince ona da söylerim ben. Akşam vaktin varsa görüntülü konuşalım."

"Olur anne. Ben eve gidince ararım sizi."

"Tamam kızım. Hadi sana iyi alışverişler."

****

Gece yarısına doğru ancak kapıdan içeri girebildim. Alışveriş perileri akşama doğru benden yana çıkmıştı ama benim de canım çıkmıştı!

Special thanks yılbaşından sonra %70 indirim yapan Zara ve Mango'ya gidiyor!

Hala borç batağındaydım. Ama batağın da dereceleri vardı!

Elimdeki paketleri bir kenara bıraktıktan sonra annemlere haber verip bilgisayarın karşısına geçtim. Bizimkiler geniş geniş görüşmeyi seviyorlardı çünkü.

Aramamı yanıtladıklarında babamın tonton yüzü ekranda belirdi. "Açıldı mı şimdi bu?" Bilgisayarın kablolarını kurcalamak için ekrana doğru eğildiğinde görebildiğim bir tek burnu ve üzerindeki gözlüktü artık.

Güldüm. "Açıldı baba, görüyorum ben sizi."

"Hah görüyor musun?" Babam geri yaslandı. "N'aber Kübü?"

Annem de yanına geçti oturdu hemen.

"İyi baba. Sizden n'aber?"

Göz kırpıp "Esas haberler sende," dedi babam.

"Valla çok çalışıyorum," dedim. "Bir haber yok. Çok sıkılınca değişiklik olsun dedim işte..."

Babam endişeyle ekrana doğru eğildi. "Gözlerinin altı nasıl da çökmüş. İsabetli bir karar olmuş kızım. Niye bu kadar çok çalıştırıyorlar ki sizi?"

"Yıl sonu feciydi, şimdi yine bir derece," dedim elimi şakağıma yaslarken. Oracıkta uyuyakalacaktım.

"Arada kaytar," dedi babam. "Babanın şirketi değil ya!"

Sırıttım pis pis. "Elimden geleni yapıyorum!"

Ardından seyahatimin detaylarını anlattım; çok uzun boylu detaya girmeden tabii. Onlar da oldukça çekişmeli geçen son apartman toplantısını anlatıp güncel akraba, eş-dost havadislerini verdikten sonra görüşmeyi sonlandırdık.

Sıcak bir duş alıp yemek yedim. Televizyon karşısında bayılmış uzatmaları oynarken telefonum çalmaya başladı. Jimmy görüntülü arıyordu.

Ekrandaki görüntüme bakarken yüzüm buruştu ister istemez.

İyi kurutmadığımdan tül tül saçların fırladığı ev topuzum ve babamın bile fark ettiği çökük gözlerimle korkunç görünüyordum.

Ne kadar korkunç göründüğümü ancak telefonu açtığımda fark ettim ama.

Bu noktada 'İnsan mı yedin vicdansızın oğlu?! Bu ne güzellik!' demek istiyorum.

Karşımda smokiniyle ışıl ışıl gülümsüyordu James.

Bu gecenin Oscar gecesi olduğunu o an hatırladım! Akan salyalarımı kamufle etmek adına "Bir yere mi gidiyorsun?*" diye dalga geçtim. (*Going somewhere?)

"İş için.*" (*It's a work thing)

"Anlıyorum. Otelde misin yine?"

"Evet." Bir an endişe belirdi yüzünde. Kaşları hafif çatıldı. "Yorgun görünüyorsun..."

Nasıl da kibardı. 'Basbayağı çirkinmişsin sen' diyemiyordu yazık.

Cuma günü gelmemi istediğinden emin misin James? Hı? Hııı???

"Alışveriş için başka zamanım kalmamıştı. Bütün gün dışarıdaydım o yüzden. Ve İstanbul pazar günü hiç çekilmiyor!"

"Hmm." Muzip muzip gülümserken "Ne aldın bana?" diye sordu.

"Sürpriz."

"Çok meraklandım ama şimdi..."

"Yakında göreceksin zaten."

"Ben de kitabını aldım." Biraz tedirgindi. "Umarım seversin."

"Seveceğimden eminim," diye güven verdim.

"O kadar güveniyor musun zevkime?" diye hayretle sordu.

"Sıkıcı bir kitap almış olamazsın gibime geliyor..."

"Olamam," dedi hafif kendini beğenmiş.

Hemen de güveni yerine gelmişti!

Ekrana dikkatle baktım. "Makyajın her zamanki gibi yine kusursuz." O kadar iyi görünüyordu ki laf sokmadan duramıyordum.

Kafasını iki yanına salladı. "Sana asla anlatmamalıydım..."

"Çok geç... Bütün küçük güzellik sırlarını biliyorum."

Kocaman gülümserken dişleri öyle beyazdı ki neredeyse kör olacaktım. Göz alıyordu. Sıra sıra. Muntazam. Sanki özenle dizilmiş gibi.

Hmmmm.

Küçük güzellik sırlarından birini bilmiyordum sanırım. "Dişlerin gerçek mi?*" Kendimi durdurmak istediğimde soruyu çoktan sormuştum maalesef! (*Are your teeth real?)

Hiç değilse daha güzel sorabilirdim. Puf.

Bu sefer kahkahalarla gülmeye başladı. "O da ne demek? Elbette gerçek!"

O kadar gülmeye de gerek yoktu ama. "Tom Cruise'un önce-sonra fotoğraflarını görmedin sanırım?"

Kahkahalarını güçlükle bastırırken "Onun aksine ben şanslı bir ergendim," dedi. Parmakları gözlerinin kenarlarına gitti. "Tanrım! Makyajım bozulacak senin yüzünden."

"Belki de akıllılık edip tüm ergenlik fotoğraflarından kurtulmuşsundur zamanında..."

"O zamanlar da çok farklı görünmüyordum açıkçası," dedi kendinden emin. "İspatlayabilirim."

Somurtup "Sivilcelerin bile yok muydu yani?" diye sordum.

Omuz silkti. "Ne diyebilirim? İyi genlerim var."

"Bazıları fazla şanslı doğuyor sanırım..." Kimimizin aksine. Ben ergenlik fotoğraflarımın çoğunu gördüğüm yerde yakmak istiyordum. Annem izin vermiyordu ama. Saatime baktım. "Gitmen gerekmiyor mu? Kırmızı halı başlamış olmalı."

"Bensiz başlayamazlar," dedi havalı havalı.

Aday olmadığını biliyordum. Filmleri sezona yetişmemişti o yıl. "Ödül sunacak mısın bu gece?"

"Bu kez sadece kameralara gülümseyip salonda oturacağım. Töreni izleyecek misin?"

Yine delirmiş gibi James'i çekecekleri anı kollamak istemiyordum. "Emin değilim. Yorgunum ve yarın ofiste yapacak çok işim var." Yalnızca yarın değil, ofiste cumaya kadar yapmam gereken bir dolu şey vardı aslında. "Uykusuzluğu kaldırabilir miyim bilmiyorum. Aday filmlerin çoğunu da izlemedim zaten. Kırmızı halıyı izlerken uyuyup kalırım sanırım."

"Bu sefer çok ısrar etmeyeceğim." Şöyle bir baktı bana. Yine gözlerinin içi gülüyordu. "Sana tören izlemek pek yaramıyor zaten," diye ekledi.

Gözlerim otomatik kısıldı. "After party'lerde dikkatli ol." Önceki after party'den kalma davası hala sürüyordu. "Tacize uğramak masraflı oluyor senin için."

"Alacağım tazminatı unutuyorsun..." Telefonun kamerasına yaklaşıp sesini alçalttı. "Merak ediyorsan şayet törenden sonra direkt eve gideceğim."

Kalbimin ritmi değişti birden.

Böyle bir cümle o söylediğinde nasıl bu hale geliyordu?

Yutkundum. "Kendi iyiliğin için," dedim sessizce.

Arkasına yaslanıp konuyu değiştirdi. "Ee bavulunu hazırlamaya başladın mı?"

O da başka bir dertti. "Yanıma ne alacağıma karar verdim. Bir tek yerleştirmesi kaldı." Söylemesi kolay yapması zor. Yeni aldıklarımı da yıkayıp ütülemek gerekecekti. Öf!

"Güzel."

"Beş gün kaldığına inanamıyorum..."

Arada bir böyle vuruyordu farkındalık.

Sesli bir nefes verdi. "Sanki son hafta daha da yavaş geçiyor. Beni çıldırtıyor. Oturduğum yerde duramıyorum.*" (*It is driving me insane. I can't sit still.)

Birden arka fonda kalınca bir adam sesi duyuldu. "Jimmy araba geldi! Acele etmemiz gerekiyor.*" (*Jimmy the car is here! Gotta hurry)

Otel odasının kapısı olduğunu düşündüğüm noktaya "Geliyorum Frank!" diye bağırdıktan sonra bana döndü. "Gitmem gerekiyor. Girişte ABC'ye konuşacağım. İlgilenirsen eğer..." (*I am talking to ABC on the way in. In case you are interested of course...)

"Sanırım ilgilenirim."

Duyduğu yanıt hoşuna gitti. "O zaman az sonra görüşürüz!"

"Görüşürüz. İyi eğlenceler."

"Teşekkürler, tatlı uykular.*" (*Sleep sweet)

Dişlerimi fırçalayıp pijamalarımı giydikten sonra kucağımda laptop yatağa yerleştim ben de. Yarım saat içinde Jimmy ekranda göründü. Daha önce söylemiş olduğu gibi, o gün de ödül töreninin yapılacağı mekanın dibinde olmalıydı bulunduğu otel.

Sunucu adam hemen mikrofonu Jimmy'ye uzattı. "Bugün oldukça enerjik görünüyorsun Jimmy."

"Ne diyebilirim? Ödül günlerini seviyorum."

"Kim sevmez ki! Bu gece neler olacak dersin?"

"Bence birkaç sürpriz olacak!"

"İçeriden bilgi mi aldın yoksa?"

"Dudaklarım mühürlü."

"Her zaman çok gizemlisin Jimmy!"

Yüzümde aptal bir gülümsemeyle gözlerim kapanırken son gördüğüm yine o harika gülüş, harika dişlerdi. Ve o harika dişlerin harika sahibi.

Jimmy K. Simpson.

Galaksilerden daha uzak ama bu cuma kadar yakın...

Şöyle bir fotoğrafla sözlerimi sonlandırıyorum 😂


Gelen bölümlerden haberdar olmak, diğer hikayelerim hakkında bilgi edinmek, arada da canlı yayınlarıma katılmak isterseniz şöyle buyrunuz:

Instagram: @sezen.aksin

Continue Reading

You'll Also Like

Hocam+18 By B.

Short Story

89.2K 895 13
Öğrencisine takıntılı olan bir öğretmen ve hiç bir şeyden haberi olmayan o kız..
95K 10.4K 22
Yanlış hissetmek diye bir şey yok. Belki o senin hislerini paylaşmıyor olabilir ama bu senin yanlış hissettiğin anlamına gelmez. Büşra Köprü
yirmi By ilayda

Short Story

674K 50.7K 67
hazar biraz duyarsız, biraz da sinir bozucu birisi boyxboy ve texting
14.9K 735 15
bebekler karışmış! hadi gelin ve mafya kızımız Alevin hikayesini okuyun!