BULUTLAR DA AĞLAR

By Anesrum

574K 48.6K 8.9K

Namverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının... More

BİRİNCİ BÖLÜM: "BİR BELAYA ÇEKİLİYORUM"
İKİNCİ BÖLÜM: "PROBLEM ÇOCUK VE ISLAK HAVLU"
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ EROLTU"
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "BİR PANDA SAPIK ÇIKIYOR"
BEŞİNCİ BÖLÜM: "HAPİSHANEDE ANLAŞMA"
ALTINCI BÖLÜM: "BİR ARABA DOLUSU DAYAK MI?"
YEDİNCİ BÖLÜM: "UFF ÇOCUK"
SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENİM HAYALİM"
DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GENÇ GİBİ"
ONUNCU BÖLÜM: "ŞAG"
ON BİRİNCİ BÖLÜM: "ORİON"
ON İKİNCİ BÖLÜM: "NAMVERÂN'IN AFFI"
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "KİŞİSEL ÖĞRETMEN"
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEÇİMLER VE GETİRDİKLERİ"
ON BEŞİNCİ BÖLÜM: "BULUTLAR AĞLARKEN VERİLEN KARAR"
ON ALTINCI BÖLÜM: "CENNETTEN DÜNYANIN MERKEZİNE"
ON YEDİNCİ BÖLÜM: "AV HAKKINDA"
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM: "ANNE VE BABA"
ON DOKUZUNCU BÖLÜM: "KÖPEK BALIKLARI"
YİRMİNCİ BÖLÜM: "BARİSTA KIZ"
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM: "ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ"
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM: "ARKADAŞ OLMAK?"
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "İLK ARKADAŞLARIM"
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ÖZÜRLER UTANÇTAN GELMEZ"
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM:"ARAMIZDAKİ SINIRLAR"
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: "BELKİ DE İNSANLAR DEĞİŞİR"
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM: "HER BİRİMİZİN KABUSLARI"
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "KURDUĞUMUZ İLK BAĞ"
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GÜN"
OTUZUNCU BÖLÜM: "SONUN BAŞLANGICI"
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM: "SİZİ BİRLEŞTİREN BAĞ"
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM: "BABAMIN MUTLULUK GÖZYAŞLARI"
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "SU HERKESİ BİRLEŞTİRİR"
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ONU TANIMIYORSUN BİLE!"
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM: "TABULAR YIKILABİLİR"
OTUZ ALTINCI BÖLÜM: "FARKINDALIKLAR VE YENİLİKLER"
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM: "BANA BENZEYEN BİRİSİ"
OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GİTME O GÜZEL GECEYE USULCA"
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KALBİMİZDEKİ HİÇ GEÇMEYEN YARALAR"
KIRKINCI BÖLÜM: "ELVEDA VE YENİDEN GÖRÜŞÜRÜZ"
KIRK BİRİNCİ BÖLÜM: "ARKADA BIRAKILAN"
KIRK İKİNCİ BÖLÜM: "CANAVARLARA ACIMA"
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ'IN KALBİ"
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEN GECE MİSİN?"
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM: "FATİH İÇİN, BENİM İÇİN"
KIRK ALTINCI BÖLÜM: "AMA KORKUYORUM"
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM: "TEŞEKKÜR EDERİM"
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BAŞARACAĞIZ"
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM: "IŞIL"
ELLİNCİ BÖLÜM: "YARISI TOPRAĞA GÖMÜLMÜŞ PAPATYALAR"
ELLİ İKİNCİ BÖLÜM: "HER DEFASINDA BANA GEL"
ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ÖLÜM KOKAN ELLERİM"
ELLİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "GÖRMÜYORUM VE DUYMUYORUM"
ELLİ BEŞİNCİ BÖLÜM: "İSTEDİĞİN NE?"
ELLİ ALTINCI BÖLÜM: "NAMVERÂN OLMANIN KURALI"
ELLİ YEDİNCİ BÖLÜM: "KADER DEDİĞİMİZ O KÜÇÜK ŞEY"
ELLİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENDE BİR PROBLEM VAR"
ELLİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KENDİNİ MEMNUN ET"
ALTMIŞINCI BÖLÜM: "SANA GELDİM"
ALTMIŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALBİMİ KIRMA"
ALTMIŞ İKİNCİ BÖLÜM: "KUKLA"
ALTMIŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "HASTALIK GİBİ, SAĞLIK GİBİ"
ALTMIŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "MİNİ MİNİ MİNE"
ALTMIŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "BİZ BİR TAKIMIZ"
ALTMIŞ ALTINCI BÖLÜM: "GÜNERİ EVİNDE ACİL DURUM"
ALTMIŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "KÖTÜ KADIN MÜZEYYEN"
ALTMIŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BU EVDE SAĞ KALMALIYIZ"
ALTMIŞ DOKUZUNCU BÖLÜM: "YAZ KIZIM: KENDİMİZİ NASIL FAKA BASTIRDIK?"
YETMİŞİNCİ BÖLÜM: "TOMBALA"
YETMİŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALIPLAR KEKLER İÇİNDİR!"
YETMİŞ İKİNCİ BÖLÜM: "SANA ACIYORUM"
YETMİŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "O BENİM ANNEM!"
YETMİŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "AYLİN İLE ENVER"
YETMİŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "YENİDEN ANNE VE BABA"
YETMİŞ ALTINCI BÖLÜM: "HER ŞEY YOLUNDA"
YETMİŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "HİKÂYEMİZ DEVAM EDECEK"
YETMİŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GÜNEŞLER DE GÜLÜMSER, YILDIZLAR DA!" [FİNAL]
BDA
RUHUMDAKİ LEKELER
BEN DÖNDÜM!

ELLİ BİRİNCİ BÖLÜM: "SEN ÇOK GÜZELSİN"

6.8K 624 187
By Anesrum

[Uzun zamandır bunu da paylaşmamıştım.]


Bölüm şarkısı;

Anza Ooyama / Ayako Morino / Hiroko Nakayama / Kanoko / Nana Suzuki - La Soldier [Sailor Moon Müziği]


Ulaş ile ertesi gün okulda görüşebilmiştik. Fatih'ten ve Caelo'nun mezarına koyduğu papatyalardan bahsetmemiştim, nedense anlatırken kendime hakim olabileceğimi sanmıyordum. Caelo'nun mezarından eve döndüğüme bile kendime gelmem uzun sürmüştü.

"Ee, Öykü!" diye seslendi Ulaş, ders henüz sona ermiş ve öğretmen sınıfı terk etmişken sıra arkadaşının arkasından. Okulun çoğunluğu Ulaş'a alışmış ve hatta bir kısmı –ki bunlar da kızlar oluyordu- ona bayılmış olsa bile, hala dedikoduların gerçek olduğunu düşünüp ondan çekinen insanlar vardı. Ulaş'ın sıra arkadaşı Öykü de onlardan birisiydi. Omuzlarının biraz aşağısına inen koyu kahverengi saçları bukleler halindeydi, benimle tek ortak yanı suratındaki çillerdi. Aşırı iri, dedikodunun kokusunu görebilecek derecede büyük duran Ulaş'ın yeşil gözlerinden daha koyu, kahverengiye kaçan gözleri vardı. Çenesinin alt tarafına mini topkek yapıştırmışlar gibi yusyuvarlak dudakları vardı. Benim gözlemlediğim kadarıyla kendi halinde, sessiz bir kızdı ama duyduğu her şeyi gerçek sanabilecek kadar da saftı. En yakın arkadaşına bir şey sormadan adım bile atmazdı. Kendini arkadaşlarına göre şekillendirmeye müsait birisiydi, kesinlikle arkadaş olabileceğim birisi değildi.

Ulaş'ın sesiyle Öykü irkildi ve istemeyerek arkasına baktı. Öykü'nün en yakın arkadaşı sınıf kapısının önünde onu bekliyordu. Kızın Ulaş'tan bu kadar çekinmesine rağmen en yakın arkadaşı olan Reyhan geldiği günden beri gözlerini Ulaş'tan çekmiyordu. Derste sürekli Ulaş'a bir şeyler soruyor, teneffüslerde onunla konuşmaya çalışıyordu. Reyhan'ın neden böyle davrandığını bilmiyordum çünkü bildiğim kadarıyla yan sınıflardan birinde okuyan bir erkek arkadaşı vardı. Ulaş kimseyle takışmadığı gibi Reyhan ile de takışmamıştı, her zaman ona gülümsüyor ve iyi davranıyordu. Benim istemediğim yegane şey ise herkesin bu iyi davranışların altından farklı bir anlam çıkarabilecek zihniyette olmasıydı.

Işıl'ın çıkarmaya çalıştığı gibi aynı.

"E-efendim?" Öykü titrediğinde Ulaş parmağıyla yerdeki parayı işaret etti. Sınıfta kalan herkes onları gözetlerken bende onları izliyordum. Ayağa kalkmış ve telefonumu almak için çantama yönelmiştim ama Ulaş'ın sesiyle bende olduğum yerde kalmıştım.

Öykü kafasını eğip yerdeki paraya baktığında Ulaş hafifçe gülümsedi. "Paranı düşürdün sanırım."

"He?" Öykü gözlerini kırpıştırdı. Sonra ise kaşlarını çatıp saçlarının uçuşmasına neden olacak şiddette kafasını iki yana salladı. "Ah, evet, evet, evet! Benim olmalı o. Te-teşekkür ederim!" Aceleyle sıranın kendi oturduğu tarafına yöneldi ve eğilip yerdeki yirmiliği aldı.

"Bir şey değil!" Ulaş başıyla selam verdi ve hemen ardından ayaklanıp hırkasını üzerine giydi. Öykü oradan kaçarcasına Reyhan'ın yanına giderken Ulaş da benim yanıma geldi. Gözler Ulaş'ın etrafından çekildiğinde biz de beraber dışarıya çıktı. Güneş sınıftan birkaç kızla beraber kantine inmişti. Sınıftakilerle artık daha iyi anlaşıyordu. Söylediğine göre kızlar onu bir yerlere davet ediyordu, üstelik dizilerdeki gibi parasını yemek ve onu ortada bırakmak gibi bir amaçları da yoktu. Güneş kızların kendisine aldığı minik ayıcıkları gösterirken çok mutluydu.

Güneş onlarla birlikteyken Bediz de zamanının çoğunu erkek arkadaşlarıyla geçiriyordu. Ulaş ile bahçeye indiğimizde onları yine birlikte gördüm. Bahçedeki bir ağacın etrafına yayılmışlardı. Yoyo ağacın dalına tutulmuş barfiks çekmeye çalışıyor gibi duruyordu ama daha çok orada asılı kalmış bir maymuna benziyordu. Neco ve Bücür ona gülerken Jigglypuff ayaklarından yakalayıp onu son bir tane çekebilmesi için yükseltmeyi denedi ama tam o sırada Yoyo ellerini çözdü ve ikisi birlikte yere yığıldı. Onları yerden kaldırmakta tabii ki grubun ağabeyi Kayınço'ya düştü. Çünkü Bediz dahil herkes bacaklarına vura vura gülüyordu. En sonunda Jigglypuff ve Yoyo ayaklandığında Bediz ağacın dalına çıkıp sallandı ve barfiks çekmeye başladı. Bu konuda becerikli olduğunu bilmiyordum ama çok fazla zorlanmadığını gördüm. Onun barfiks çektiğini gören birkaç kız yürümeyi kesti ve Bediz'e tezahürat yapmaya başladı. Sahanın öteki yanındaki erkekler bile "Yürü be Bediş!" diye bağırıyordu. Bediz hem erkek hem de kadın olduğunu söylerken büyük ihtimalle bunu kast ediyordu.

"Çok eğleniyor gibi görünüyorlar." dediğinde Ulaş, omuzlarımı silktim. Sporda beceriksiz olduğumdan değildi, sadece yapmamayı tercih ediyordum. Kendimi yormayı gerekli olmadıkça sevmiyordum.

Ulaş'ı bir banka yönlendirirken "Seninle konuşmam gereken bir şey var." dedim. Bana merakla baktığında iç geçirdim. Bediz en sonunda yorulup kendini bıraktığında kızlar onu deli gibi alkışladı, sahanın diğer ucundaki erkeklerden birisi "Beleşe on lira! Adamsın Bediş!" diye bağırdı ve bizde banka oturduk.

"Sorun ne?"

Ulaş yeşil gözlerini üzerime dikince konuya direkt girmenin daha iyi olacağına karar verdim. Bende onun gözlerine baktım. Derin bir nefes alıp bir çırpıda "Birisi bana senden hoşlandığını söyledi." dedim.

Gözlerime bakmaya devam ederken "Sen ne dedin?" diye sordu.

Kaşlarımı çattım. "Ne demek ben ne dedim?" Bunu neden sorduğunu anlamamıştım. Önemli olan benim ne dediğim değil, kızın ne dediğiydi sonuçta. Neden bunu soruyordu ki şimdi?

"Sen ne dedin? Bir kız gelip sana benden hoşlandığını söylemiş, bunun üzerine sen ne dedin?"

"Bilmem?" Kaşlarım çatılıyken gayr-i ihtiyari omuz silktim. "Umurumda olmadığını söyledim sanırım."

Dudağının kenarıyla tembelce gülümserken kafasını diğer tarafa çevirip gözlerini benimkilerden çekti. "Demek öyle söyledin." Bacak bacak üzerine atıp kolunu bankın sırtına uzattı. "Adı ne?"

"Kimin adı?" Bir anda beynim allak bullak olduğu için ne dediğini anlamadım.

"Kızın. Kızın adı ne?"

"Ha." Etrafıma bakındım. Yine burada olup olmadığını merak ediyordum ama sanırım bu sefer yakınlarımızda bir yerde değildi. "Işıl. Hani dün sana su veren kız."

Bir süre cevap vermedi. Bedizlerin barfiks çeken Neco'ya tezahüratlarını izlerken " Kumral kız." dedi.

"Evet o." O hala Bedizleri izlerken ona bakmayı sürdürdüm. Yan profilden bakıldığında aslında garip bir güzelliği vardı. Dağınık saçları, beyaz suratı, yemyeşil gözleri, âdem elması, boynu, burnu, dudakları... "O." dedim yeniden vücudumu silkerken. Bakışlarımı hemen ondan çektim.

"Güzel kız."

"Şirin." dedim ona tam olarak katılmayarak.

Ben ona katılmayınca kısık sesle güldü. "Sence güzel değil mi?"

Omuzlarımı silktim. "Bence sadece şirin. Önemli olan senin beğenmen yine de, benim değil."

"Peki sence, sen güzel misin?" Ulaş bir anda kafasını çevirip bana baktığında afalladım. İlk defa birisi bana kendimi güzel bulup bulmadığımı soruyordu. Daha önce bu konuya hiç kafamı yormamıştım. Görünüşümü, lav gibi gözlerimi, soğuk çillerimi her zaman insanları benden uzak tutan kalkanlar olarak gördüğüm için sevmiştim ama onlara estetik bir açıdan asla bakmamıştım. Ulaş bana cevap beklentisiyle bakmaya devam edince uzanıp saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Ciddi bir ifade ile sadece yorumda bulunmak için "Değilim herhalde." dedim.

Ulaş kafasını iki yana salladı ve bana doğru yaklaştı. Kolu hala bankın sırtında olduğu için kolunu omzuma atmış gibi duruyordu. İyice yüzüme doğru yaklaştı ve gözlerimin içine bakarken "Bence," dedi. "bence, sen çok güzelsin. Gözlerin çok güzel, çillerin çok güzel, saçların çok güzel, burnun çok güzel, dudakların çok güzel, kızdığında suratında oluşan o sinir bozucu ifade çok güzel."

Kalbim çok hızlı atmaya başladığında cevap vermek yerine nefes alabilmek için ağzımı aralamak zorunda kaldım çünkü nefes alamadığımı fark etmiştim. Ulaş burnumun dibindeyken düşünmek çok zordu. Beynim söylediklerini daha işlememişken öylece suratına baktım. Suratımda şaşkınlığın damgasına olduğuna emindim. Kalbimin çarpıntısı hızlandığında ve kucağımdaki ellerim titremeye başladığında yutkundum. Bu sefer de ağzımı, kalbimin oradan çıkacağı korkusuyla kapattığımda burun deliklerimi kocaman açtım.

Benim cevap vermemi beklemeden Ulaş benden uzaklaştı ve yeniden kafasını Bedizlere çevirdi. "Işıl da güzel." dedi. "Işıl da güzel."

Ulaş yeniden onları izlemeye başladığında titreyen sağ elimi kaldırdım ve kalbime bastırarak bana hafifçe sırtını dönmüş Ulaş'a bende sırtımı döndüm. Yanaklarımı soğutmak için sol avucumu suratıma bastırdım. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım uzun bir süre. Ulaş da söylediklerinin üzerine bir şey söylemediği için bana çok yardımı dokunmuştu. En sonunda kendimi, daha doğrusu kalbimi sakinleştirebildiğimde yeniden ona döndüm. Sesimin normal çıkmasına özen göstererek "Peki ne yapacaksın?"

"Sana tam olarak ne dedi? Harfiyen söyle." Bir anda emir verince kaşlarımı çattım. Yine de üstüne gitmemeye karar verdim. En azından bir defalığına uysal kalmayı becerebilirdim.

"Sevgili olup olmadığımızı sordu."

Ulaş kaşlarını çattı. Hala diğer tarafa doğru bakıyordu. Garip bir tonda "Neden?" diye sordu.

"Sürekli beraberiz ve çok yakınız. Okulun çoğunun bizi sevgili sandığını söyledi."

Cevabım Ulaş'ı eğlendirmiş olacak ki dudağının kenarıyla, deminki garip aşağılaması olmadan hınzırca gülümsedi. "Öyle mi? Peki sen ne dedin?"

"Öyle olmadığımızı söyledim. Sonra senden hoşlanıp hoşlanmadığımı sordu bende isterse senin peşinden koşabileceğini söyledim." Tek omzumu silktiğimde Ulaş göz ucuyla bana baktı.

"Sen ne dedin?"

"Neye ne dedim?"

"Benden hoşlanıp hoşlanmadığını sorduğunda?" Yeniden bana döndü. Şimdi kaşlarını çatmıştı, ciddi bir şekilde bana bakıyordu. Yeşil gözleri suratımda bir şey arıyormuş gibiydi. "Ne cevap verdin?"

Kısık bir sesle, "Seninle çıkmayı düşünmediğimi söyledim." dediğimde beni şaşırtıp kocaman gülümsedi. "Sonra da sevindiğini çünkü senin peşinden koşacağını söyledi."

Öne doğru eğildi ve dosdoğru ileriye bakarken "Işıl güzel bir kız." dedi.

İsteksiz bir şekilde "Şirin." dedim.

Ulaş yeniden bana baktı ve güldü. Tam o sırada zilin çalmasıyla ayaklandı ve elini bana doğru uzattı. Elini tuttuğumda ve beni çekerek ayağa kaldırdığında omuzlarını silkti. Yanımda yürürken "İlgimi çekmiyor." dedi. Gözleri suratımı, oradan da saçlarımı buldu. Elleri saçlarıma yönelirken kocaman gülümsedi. Beni sinir eden bir şekilde, saçlarımı dağıtmak amacıyla karıştırırken rahatlamış gibi nefesini dışarı verdi ve "İlgimi çekmiyor." dedi yeniden.



Öğle arasında kantine indiğimizde Makber dün akşam otobüste gördüğü yakışıklı bir çocuktan bahsediyordu. Çocuğun giyim tarzının ne kadar harika olduğundan, sesinin güzelliğinden, yakışıklılığından, güzel sanatlar lisesi üniforması giydiğinden, her şeyden bahsedip duruyordu. Ulaş hepsini gülerek, Güneş ilgilenerek, Bediz hiç dinlemeyerek, ben ise ölmek isteyerek dinliyordum. Yarım saattir sadece yarım saat aynı otobüste bulunduğu çocuğu övüp anlatması sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Çocuğun tek yaptığı Makber'i düşmemesi için tutmak ve onun için ikaz ziline basmasıydı ama Makber öyle bir anlatıyordu ki, duyan çocuğun Makber'e çıkmak teklifi ettiğini sanırdı. Sanırım tüm dedikodular da tam olarak böyle başlıyordu. Abartarak, hareketleri asıl amaçlarından saptırıp üzerlerine başka anlamlar katarak...

"Kusacağım artık, sus!" diye çemkirdiğimde Makber yeniden çocuğun suratının güzelliğinden bahsetmeye başlamıştı ki sustu. Ulaş gülmesini bastırmak için öksürme numarasına başladığında Bediz rahatlayarak kulağındaki tıkaçları çıkardı.

Makber beyninden vurulmuşa dönerken hayal kırıklığıyla "Beni hiç dinlemedin mi?" diye sordu. Kırıldığını belli edercesine dudaklarını büzdüğünde Bediz kafasını iki yana salladı.

"İçim bunalıyor ne yapayım!" Tıkaçları çöpe attı. "Kız olma işini becersem bile bu manita işlerini asla beceremem bence. Kim Bücür gibi biriyle çıkmak ister ki?" Yüzünü buruşturdu ve kusuyormuş gibi bir ses çıkardı. Hepimizin ortasında durduğundan Ulaş ile birlikte dev gibi duruyordu.

"Bir daha benden kız olmakla ilgili tüyo istersin Bediş!" Makber çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirdi sitem ederken.

"Darılma bana minik kedi." Bediz hemen onun tepesinde duran kedi kulaklı şapkasıyla oynamaya başladı. "Kedi. Kedi!"

"Namverân." Güneş'in sesiyle herkes dikkatini ona verdi. Küsmüş numarası yapan Makber bile merakla ona doğru bakmıştı. "Şu çocuk tip tip sana mı bakıyor?"

Hepimiz gözleriyle işaret ettiği yere baktığımızda bir grup çocuğu gördük ama Güneş'in kimden bahsettiğini anlamıştım. Grubun ortasında sadece bana değil, bana ve de özellikle Ulaş'a tip tip bakan birisi vardı. Bu kişi de, Güneş'e kötü davrandığı için okulda rezil ettiğim, sonra da beni tenha bir sokakta sıkıştırıp dövmeye kalkan ama Ulaş'tan dayağı kendi yiyen Murat'tan başkası değildi. Sinirden ya da bir şeyleri sindirememekten gelen nefretle ikimize bakıyordu, elindeki kola şişesini öyle sıkı tutuyordu ki buradan fark edebiliyordum. Etrafındaki arkadaşları konuşmaya devam etseler de sonradan onda bir gariplik olduğunu fark ettiler ve sonradan geri kalanları da bize doğru bakmaya başladılar.

"Derdi ne bunun?" Makber gıcık olmuş gibi konuştuğunda Ulaş ile ikisi birbirine bakıyordu.

"Ulaş?" diye mırıldandım kolundan çekiştirirken. Ulaş bana yaklaşmamasını, adımı ağzına almamasını söylemişti. Büyük ihtimalle şimdi bana baktığını görünce sinirlenmişti. "Gidelim."

Kaşlarını çattığında sol kolunu kaldırdı ve omzumun üzerine atarak beni kendine doğru çekmek suretiyle sarıldı. Ulaş meydan okur gibi karşıya baktığında benim tek yapabildiğim garip bir pozisyonda şaşkın şaşkın etrafıma bakmaktı. Elini omzumun üzerine yerleştirip iyice göğsüne yasladı. Murat'a karşılık bekler gibi baktığında geri çekilmek istedim ama izin vermedi. Sarıldığımızı gören herkes bize bakarken onun tek ilgilendiği Murat'tı ama benim gözlerim o an, anlamaya çalışan bakışlarının ardında hayallerinin kırıldığını açıkça görebildiğim Işıl'ı görüyordu.

"Bir sorun mu var?" En sonunda Murat'ın arkadaşlarından birisi ayaklanıp Ulaş'a doğru seslendiğinde, Ulaş suratındaki kızgın ifadeyi bir saniyede sildi ve oldukça rahat bir gülümse yeşertirken onun yerine gözleriyle Murat'ı işaret etti.

"Bilmem. Arkadaşına sor."

Murat Ulaş'ın gülümsemesine karşı sinir olarak uzandı ve arkadaşını çekerek zorla yerine oturttu. Aksi bir şekilde "Sorun filan yok. Susun sizde!" diye azarladı arkadaşlarını.

"Kavga varsa bende varım." Bediz yerinde zıpladığında Murat sıkıntıyla yeniden bize doğru baktı. Bediz'den diğer okullardan bile korkanlar olduğunu düşünürsek ve maçlarda kaybettiğimizde nasıl delirdiğini de hesaba katarsak eli gerçekten de maşalı olmalıydı.

Murat daha yüksek sesle, herkesin duyabileceği şekilde sanki muhabbet ediyormuş, sadece arkadaşlarıyla konuşuyormuş gibi "Bir sorun yok." dedi. Bunun üzerine Ulaş'ın suratında olan gülümsemeden aynısı Bediz'inkinde de belirdi ve ikisi ben ne ara olduğunu anlayamadan yumruklarını tokuşturdu.

"Şovun bittiyse bırak artık beni!" Ulaş'a çemkirdiğimde en sonunda dikkatini bana çevirdi ve beni kolunun altına aldığını yeni hatırlamış gibi suratıma baktı.

"Sen orada mıydın?"

"Ne biçim soru bu ya! Bırak beni!"

Omuz silkti. "Madem buradasın az daha sarılayım." Elini omzumdan kafama doğru yönlendirdi ve ensemden tutup beni bebekmiş gibi göğsüne dayadı. Güldüğünde okulun yarısının önünde bu kadar rahat olduğu için kızarak kolunu çimdikledim ve kollarının arasından sıyrılmayı becerdim.

Tam ona kızmak için hazırlanmıştım ki bir takım takırtılar duydum. Kafamı aşağıya indirdiğimde kola şişesinin yere düştüğünü gördüm. Hepimiz yanımızdaki kişiye bakmak için kafamızı kaldırdığımızda utangaç şekilde Ulaş'a bakan Işıl ile karşılaştık.

"Özür dilerim," dedi yavaşça. "ellerim çok dolu. Tutamadım."

Ne ara arkadaşının yanından kantine gittiğini ve bir sürü içecek aldığını bilmiyordum. Onu görmemiştim. Gerçi görmemin imkanı yoktu çünkü büyük ihtimalle o sırada Ulaş beni göğsüne dayamış sımsıkı sarılıyordu.

Makber "Bu kim?" diye sorunca, eh biraz da yüksek sesle sorunca Işıl ona döndü.

"Özür dilerim kendimi tanıtmadım. Işıl ben, memnun oldum."

Makber bir Işıl'a, bir Ulaş'a baktı. Ardından pek istekli olmayan bir sesle "Makber." dedi.

Makber'in isteksizliğine karşı Güneş gülümseyerek Işıl'a el salladı. "Bende Güneş. Memnun oldum!" Güneş'in gülümsemesine Işıl da gülümseyerek karşılık verdi.

Bediz'in tek yaptığı her zamanki gibi "Bediz ben. Yo!" demek ve tek elini kaldırmak oldu. Işıl buna hafifçe gülerek karşılık verdi. Aslında oldukça olgun bir kıza benziyordu.

Ulaş eğildi ve kızın düşürdüğü kola şişesini aldı. Işıl gizleyemediği bir ilgiyle onu izlerken Makber bu durumdan çok rahatsız olmuş gibi sürekli kaşlarını çatıyor, Işıl'a kötü kötü bakıyordu. Güneş'in bu durumdan haberi bile yoktu. Büyük ihtimalle o Işıl'ı sevmişti. "Çok fazla şey almışsın." dedi Ulaş kızın dolu kucağına bakarak. Gerçekten de bir sürü şey almıştı. "Sana yardım edeyim. Arkadaşların nerede?"

Işıl arkadaşlarının durduğunu bildiğim yere kaçamak bir bakış attı ve hemen ardında "Aslında bahçedeler." diye yalan söyledi. "Seni yormayayım?"

Ulaş gülümsedi ve nazikçe Işıl'ın kucağındaki şişeleri de alırken tek gözünü kırparak "Bir tane içecek verirsin, ödeşiriz." dedi.

Işıl kızarırken tek eliyle karamel rengi saçlarını arkaya savurdu. "Tek istediğin buysa..."

"Önden buyurun." Ulaş ona yol verince kocaman gülümsedi ve Ulaş arkadan Işıl önden, ikisi beraber kantini terk etti.

Omzumun üzerinden arkaya doğru bakarken onların gidişlerini izliyordum. Bu demektir ki Ulaş da Işıl'la ilgileniyordu. Öyle olmaz mıydı? İlgilenmediği birisiyle bu kadar flört etmesinin manası olmazdı. Önüme döndüğümde Murat'ın pis pis bana baktığını gördüm. Bu pis bakışların altında bir alay vardı çünkü bıyık altından açıkça bana gülüyordu. Ben neden güldüğünü anlamazken gülümseyerek kolasından bir yudum aldı. Tam o sırada Makber'in sesini duydum.

"Düşman." dedi Ulaş ile Işıl'ın arkasından bakarak bana. Ben ona dönünce gözlerimin içine baktı. "Düşman!"

"Ne demek istiyorsun?"

Omuzlarını silkti. Güneş ile Bediz çoktan sıranın önüne ulaşmış sipariş verirken şapkasını düzeltti. "Hiç." dedi. "Bir şey demek istemiyorum." Sonra da kaçar gibi Bediz ile Güneş'in yanına gitti.

Bende Murat'ın alaylarının tam hedefinde, kantinin ortasında kalakaldım.   

Bir sonraki bölüm Ulaş'ın anne ile babasının ölüm yıl dönümünün denk geldiği Cuma gününü işleyecek. Sizi daha da heyecanlandırmak için bölümün ismini de şimdiden buraya bırakıyorum: ELLİ İKİNCİ BÖLÜM: "HER DEFASINDA BANA GEL"

Her bölüm sizlerin sayesinde kısa bir sürede yüz oya ulaşıyor neredeyse, ilginiz için teşekkür ederim! Hikayeyle ilgili sorularınız için ASK.FM hesabıma uğramayı unutmayın! 

❤️

23:31

5.12.18

ANESRUM.

Continue Reading

You'll Also Like

Belki By أ

Romance

2K 161 18
Lakin anlayamadığım şey niçin aklımda hep Cemal Süreyya 'nın Hamza şiiri yankılanıyordu.. HAMZA Büyük bir ihtimalle ölmüştük Şehir kan kıyametti aya...
157K 9.2K 46
Bir cinayet soruşturması için küçük bir kasabaya taşınan Papatya, bir gün odasının penceresinden evlerinin yanındaki ormana gider. O gün olanlar olur...
1.7K 140 21
❝ Anne doğur , baba öldür beni ❞ Kadere inanır mısınız? Ben inanmazdım boşuna yaşadığımı sanardım hep. oysa rabbimin hayatıma çiçek açtıracağını bilm...
19.8K 125 10
romanda cok fazla cinselik vardır . mafya kitabıdir iyi okumalar 👅