BULUTLAR DA AĞLAR

By Anesrum

575K 48.6K 8.9K

Namverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının... More

BİRİNCİ BÖLÜM: "BİR BELAYA ÇEKİLİYORUM"
İKİNCİ BÖLÜM: "PROBLEM ÇOCUK VE ISLAK HAVLU"
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ EROLTU"
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "BİR PANDA SAPIK ÇIKIYOR"
BEŞİNCİ BÖLÜM: "HAPİSHANEDE ANLAŞMA"
ALTINCI BÖLÜM: "BİR ARABA DOLUSU DAYAK MI?"
YEDİNCİ BÖLÜM: "UFF ÇOCUK"
SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENİM HAYALİM"
DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GENÇ GİBİ"
ONUNCU BÖLÜM: "ŞAG"
ON BİRİNCİ BÖLÜM: "ORİON"
ON İKİNCİ BÖLÜM: "NAMVERÂN'IN AFFI"
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "KİŞİSEL ÖĞRETMEN"
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEÇİMLER VE GETİRDİKLERİ"
ON BEŞİNCİ BÖLÜM: "BULUTLAR AĞLARKEN VERİLEN KARAR"
ON ALTINCI BÖLÜM: "CENNETTEN DÜNYANIN MERKEZİNE"
ON YEDİNCİ BÖLÜM: "AV HAKKINDA"
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM: "ANNE VE BABA"
ON DOKUZUNCU BÖLÜM: "KÖPEK BALIKLARI"
YİRMİNCİ BÖLÜM: "BARİSTA KIZ"
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM: "ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ"
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM: "ARKADAŞ OLMAK?"
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "İLK ARKADAŞLARIM"
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ÖZÜRLER UTANÇTAN GELMEZ"
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM:"ARAMIZDAKİ SINIRLAR"
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: "BELKİ DE İNSANLAR DEĞİŞİR"
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM: "HER BİRİMİZİN KABUSLARI"
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "KURDUĞUMUZ İLK BAĞ"
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GÜN"
OTUZUNCU BÖLÜM: "SONUN BAŞLANGICI"
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM: "SİZİ BİRLEŞTİREN BAĞ"
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM: "BABAMIN MUTLULUK GÖZYAŞLARI"
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "SU HERKESİ BİRLEŞTİRİR"
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ONU TANIMIYORSUN BİLE!"
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM: "TABULAR YIKILABİLİR"
OTUZ ALTINCI BÖLÜM: "FARKINDALIKLAR VE YENİLİKLER"
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM: "BANA BENZEYEN BİRİSİ"
OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GİTME O GÜZEL GECEYE USULCA"
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KALBİMİZDEKİ HİÇ GEÇMEYEN YARALAR"
KIRKINCI BÖLÜM: "ELVEDA VE YENİDEN GÖRÜŞÜRÜZ"
KIRK İKİNCİ BÖLÜM: "CANAVARLARA ACIMA"
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ'IN KALBİ"
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEN GECE MİSİN?"
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM: "FATİH İÇİN, BENİM İÇİN"
KIRK ALTINCI BÖLÜM: "AMA KORKUYORUM"
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM: "TEŞEKKÜR EDERİM"
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BAŞARACAĞIZ"
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM: "IŞIL"
ELLİNCİ BÖLÜM: "YARISI TOPRAĞA GÖMÜLMÜŞ PAPATYALAR"
ELLİ BİRİNCİ BÖLÜM: "SEN ÇOK GÜZELSİN"
ELLİ İKİNCİ BÖLÜM: "HER DEFASINDA BANA GEL"
ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ÖLÜM KOKAN ELLERİM"
ELLİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "GÖRMÜYORUM VE DUYMUYORUM"
ELLİ BEŞİNCİ BÖLÜM: "İSTEDİĞİN NE?"
ELLİ ALTINCI BÖLÜM: "NAMVERÂN OLMANIN KURALI"
ELLİ YEDİNCİ BÖLÜM: "KADER DEDİĞİMİZ O KÜÇÜK ŞEY"
ELLİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENDE BİR PROBLEM VAR"
ELLİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KENDİNİ MEMNUN ET"
ALTMIŞINCI BÖLÜM: "SANA GELDİM"
ALTMIŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALBİMİ KIRMA"
ALTMIŞ İKİNCİ BÖLÜM: "KUKLA"
ALTMIŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "HASTALIK GİBİ, SAĞLIK GİBİ"
ALTMIŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "MİNİ MİNİ MİNE"
ALTMIŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "BİZ BİR TAKIMIZ"
ALTMIŞ ALTINCI BÖLÜM: "GÜNERİ EVİNDE ACİL DURUM"
ALTMIŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "KÖTÜ KADIN MÜZEYYEN"
ALTMIŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BU EVDE SAĞ KALMALIYIZ"
ALTMIŞ DOKUZUNCU BÖLÜM: "YAZ KIZIM: KENDİMİZİ NASIL FAKA BASTIRDIK?"
YETMİŞİNCİ BÖLÜM: "TOMBALA"
YETMİŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALIPLAR KEKLER İÇİNDİR!"
YETMİŞ İKİNCİ BÖLÜM: "SANA ACIYORUM"
YETMİŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "O BENİM ANNEM!"
YETMİŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "AYLİN İLE ENVER"
YETMİŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "YENİDEN ANNE VE BABA"
YETMİŞ ALTINCI BÖLÜM: "HER ŞEY YOLUNDA"
YETMİŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "HİKÂYEMİZ DEVAM EDECEK"
YETMİŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GÜNEŞLER DE GÜLÜMSER, YILDIZLAR DA!" [FİNAL]
BDA
RUHUMDAKİ LEKELER
BEN DÖNDÜM!

KIRK BİRİNCİ BÖLÜM: "ARKADA BIRAKILAN"

6.6K 564 155
By Anesrum


Bölüm şarkısı;

Eri Itoh - Sis Puelle Magica [Mahou Shoujo Madoka Ana Şarkısı]


Büyükannemin ölümünün ardından bir hafta geçmişti. Her adımımda onun yokluğunu hala çok derin bir şekilde hissedebiliyordum. Odası hala olduğu gibi duruyordu, benden başka yatağında yatan olmamıştı. Babamın akrabaları bir iki güne gitmişti, bu süreçte herkes ev işlerini aralarında bölüşmüş, ne anneme ne teyzeme ne de bana bir şey yaptırmışlardı. Üstelik gitmeden önce evi güzelce temizleyip yemek bile yapmışlardı. Büyükannemin kırkı için çıkacak masrafları kendisinin üstleneceğini söyleyen, büyükannemin kuzeni olan Mithat Amca ise gitmeden anneme sıkı sıkı sarılmış ve cebine biraz para sıkıştırmıştı. Bunu babacan bir şekilde yaptığını bilsem bile sinirlenmiştim çünkü annem çok utanmıştı. Onlar gittikten üç gün sonra da teyzem evine dönmüştü. Onunda gidişiyle ev sessizliğe bürünmüştü. Büyükannemin varlığını hala evin duvarlarında arıyordum. Okuldan sonra geldiğimde "Nam! Günün nasıldı bakayım?" diye salondan bağıran sesi yoktu, her gün farklı renklere boyaladığı tırnakları yoktu, onu öpmeye reddettiğimde büzülen dudakları yoktu. Evimizi canlı kılan oymuşta, onunla birlikte yaşadığımız evden yaşam gücü de çekilmiş gibiydi ve şimdi biz bir evde değil, dört tarafı duvarlarla kaplı bir hapishane yaşıyormuşuz gibi geliyordu.

Yine de tüm bunlara rağmen, bu yokluğun sızısını azaltmayı bir şekilde başarmıştım. Babamın acısıyla nasıl başa çıktığımı bilmediğim gibi, büyükannemin yokluğuyla da nasıl başa çıktığımı bilmiyordum. Sadece bir gece uyanmış ve büyükannemin artık içeride uyuyor olmadığını fark etmiştim. Sanırım bu fark ediş, belli bir zihinsel aydınlanmayı da beraberinde getirmişti. O günden sonra bir takım hisleri yerine koymak daha kolay olmuştu. Onları kabullenmek ise daha kolay. Babamın yokluğunu bile hala hissettiğimi düşünürsek, büyükannemin varlığının eksikliğini aşabileceğimi düşünmüyordum. Bu sadece kabullenişti. Acıyı kabul etmek, ona katlanmayı kolaylaştırıyordu.

Okulda evde olduğumdan daha rahattım. Kızların hepsi ağzımın içine bakıyordu üzüleceğim diye. Üzerime çok fazla düştüklerinden bunalıyordum, bazı zamanlar onları tersliyor ya da somurtuyordum ama buna hiç alınmıyorlardı. Ben susup konuşmasam bile Makber sürekli saçma sapan şeylerden bahsediyor, Güneş de onu onaylıyordu. Bu sırada da Bediz sürekli bana bir şeyler yedirmeye çalışıyordu. Onlara göre kilo vermiştim ve hepsini geri almam gerekiyordu. Makber'in bana yeniden 'Çariçe' demesiyle ona gitmesini söylemiştim, bunun üzerine de Bediz onu sırtlayıp götürmeye kalkmıştı. Büyükannemin vefatından beri güldüğüm ilk an oydu. Güneş Bediz'e güldüğümü söyleyince, Bediz daha fazla cesaretlenmiş ve Makber'i çöp konteynırına atmaya kalkmıştı. Makber elinden kurtulduktan sonra hıçkırarak neden bunu yapmaya kalktığını sorduğunda Bediz eğlenceli olacağını düşündüğünü söylemişti.

Öğle aralarında ve okuldan sonra birkaç saat yaklaşan sınavlara çalışmak için kütüphaneye gidiyorduk. Genelde ben kendi halimle bir şeyler çözüyordum, Güneş de Makber'e anlamadığı bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Tüm bunlar olurken Bediz ise kafasını masaya yaslayıp uyuyordu. Her şekilde, her sese karşın uyumayı becerebilmesi beni şaşırtsa da bir şey demiyordum bu duruma. Sınavlara hazırlanırken bir yandan da festivalle ilgili düzenlemeler üzerine uğraşıyorduk çünkü Makber'in babasına ağzının payını vereceğime dair söz vermiştim. Tüm bunlar kafamı yeteri kadar meşgul ediyordu, eve gittiğimde zihnen yorgun oluyordum. Annem de büyükannemin vefatından sonra kendini işine vermişti, asla yapmayacağı çekimlere sırf işi uzasın diye gidiyordu. Aslında ikimizde eve geç gidebilmek için sürekli kendimize meşgale buluyorduk.

Bir haftadır görmediğim tek bir insan vardı o da Ulaş'tı. Büyükannemi toprağa verdiğimizden beri görüşmemiştik, sadece arada WhatsApp'tan konuşuyorduk. Beni merak edip geleceğini düşünmüştüm ama o evimize hiç gelmemişti. Lale Hanım ile bu konuyu konuşmak gibi bir durumum asla olamazdı çünkü büyükannemin vefatından sonra o da tıpkı annem ve ben gibiydi. Eve sürekli geç geliyor, erkenden evden ayrılıyordu. Son zamanlarda Ulaş ile bir nebze olsun iyileşen, sağlıklı bir iletişim kurma yolunda ilerleyen ilişkileri yine eski haline dönmüştü. Ulaş'ın aklıma düşmesiyle elimde oynadığım telefonun ekran kilidini açıp WhatsApp'a girdim. Son görülmesi kapalı olduğu için en son ne zaman açık olduğunu bilmiyordum yine de bir mesaj yazmaya karar verdim. Bu sırada Güneş Ulaş'ın ona yolladığı Caelo'nun fotoğraflarını Makber ve Bediz'e göstermekle meşguldü.

WhatsApp : ULAŞamayan

Namnomnom: Nerdesin?

"Aşılarını yaptırmana gerek yoktu." Dediğimde Güneş gülümseyerek itiraf etti. Kendime birazcık dahi olsa gelmem bir - iki gün önce filandı. Bu yüzden Ulaş'ın da yokluğunda Güneş fazlasıyla Caelo ile ilgilenmişti. Hatta bize söylemeden Lale Hanım'an karnesini filan alarak onu aşıya götürmüştü. Güneş'in Caelo'ya karşı garip bir sevgisi vardı ama bunu hiçbir şekilde kıskanmıyordum. Onun bir hayvanı bu şekilde sevmesi beni çok mutlu ediyordu. Ben kendi düşüncelerimle meşgulken benim canıma baktığı için ona minnettardım aslında.

ULAŞamayan: İşte, işim var.

Namnomnom: Orion?

ULAŞamayan: Evet.

Ekrana bakarken Fidan'ı ve konuştuklarımızı düşündüm bir anda. Acaba Fidan, Ulaş'a olanlardan bahsetmiş miydi? Bahsetmemiş olmasının bir yolu olmadığını düşünüyordum sonuçta benden hiç hoşlanmıyordu. Anlatarak Ulaş'ı bana karşı bileyebilirdi. Ama anlatsaydı Ulaş'ın 'Ben söylemiştim.' demek için yanımda biteceğinden de emindim aynı zamanda. Bana patronluk taslama fırsatını asla kaçırmazdı. O zaman sessiz kalan Ulaş mıydı yoksa Fidan mıydı?

"Namverân, iki dakika Bediz'i azarlayabilir misin?" diye sorduğunda Güneş, kafamı kaldırıp onlara baktım. Bediz her zamanki gibi yere oturmuştu ama tabii bu sefer zorla Güneş ona montunu vermişti altına koysun diye. Makber hala Caelo'nun fotoğraflarına bakarken Güneş kaşlarını çatmış bir şekilde Bediz'e baktı. "Akşamları ders çalışmıyor, bunun yerine ağabeyleriyle TEKKEN oynuyormuş. Sınavlar yaklaşıyor hepimizin çalışması gerek."

Bediz muzlu sütünü içerken omuzlarını silkti ve yavaşça "Bulaşığı kimin yıkayacağına karar vermek için ufak bir turnuva düzenledik sadece." dedi.

"Zamanını böyle şeylerle harcamamalısın." dediğinde Güneş süt kutusu bitmiş olmasına rağmen pipetle hala süt çekmeye çalıştığı için kısa bir süre çıkan o garip hava sesini dinledik.

"Tüm o bulaşıkları ben mi yıkasaydım? Bizim evde çıkan bulaşığı görseniz böyle söylemezdiniz." Duraksadı. Aklına bir şeyler gelmiş olmalı ki bir anda pipeti ağzından çıkarıp gülmeye başladı. "Ufuk ağabeyimi öyle bir yendim ki sinirinden konsolu kıracaktı."

"Sen mi birinci oldun?" diye sorduğunda Makber meraklı bir şekilde Bediz itiraz etti.

"İkinci oldum."

Makber'in gözlerinde hayran bir bakış belirince Güneş iş geçirdi, olaylar hiçte istediği şekilde ilerlemiyordu. "Konsol oyunlarında feci şekilde berbatım!" diye konuşmaya başladığında Makber, Güneş saçlarıyla kafasının etrafını sarıp saklanmaya çalıştı. "Bana da öğretir misin? Hangi karakterle oynadın? Dört ağabeyine karşı mı savaştın? Gerçekten harika!"

"Karakterimin adı Raven'dı." Bediz konuşurken bir anda V işareti yaptığı iki elini de birbirine çapraz gelecek şekilde havaya kaldırdı. "Adamım ya, Ufuk ağabeyimin beynine tekmeyle vurduk. Ağabeyim en son sinirinden koltuk yumrukluyordu."

Bediz eğlenceli bir şekilde anlatırken Güneş "Ağabeyinin öfke kontrol sorunları var." dedi ama ne Makber ne de Bediz buna aldırış etmedi. İkisi içinde önemli olan Bediz'in konsol oyunlarında iyi olması ve ağabeyleriyle kapışabilmesiydi.

"Sonra sinirlendi ve Christie'yi aldı. Bende tabii ki hemen çektim Asuka'yı yumruklarımla ağzına ağzına vurdum. Ağabeyim bana tekme atamadan ben tüm comboları yaptığım için Christie'yi pataklamam uzun sürmedi. Christie genellikle tekmelemeye çalıştığı için onlardan kaçarsan feci dövebiliyorsun onu."

"Tamam, bu kadar yeter." Konuştuğumda ikisinin de yüzleri bana döndü. "Sınavları veremezseniz hepinizi baş aşağı pencereden sallandırırım."

Makber "Şey kaçıncı kattaki pencereden?" diye sormaya kalkınca kaşlarımı kaldırdım ve bu bakış ona yetmiş olacak ki anında sustu. Bende yeniden odağımı telefonuma çevirdim böylece.

Namnomnom: Fidan ile hiç konuştun mu?

ULAŞamayan: Hangi konuda?

Namnomnom: Bilmem, siz neler hakkında konuşuyorsunuz? Google arama çubuğu: Nasıl aptal bir çift olunur?

Bir dakika sonra cevap geldi.

ULAŞamayan: O kadar komiksin, az daha espri yaparsan çene kaslarım iflas edecek.

ULAŞamayan: Neyi sormaya çalıştığının gayet farkındayım Nam ve evet, konuştuk.

Namnomnom: ?

Konuştularsa neden Ulaş bana hiç bundan bahsetmemişti? Koşa koşa gelip bana kızması gerekirdi halbuki? Mesajıma uzun süre cevap vermeyince yeniden soru işaret yolladım.

Namnomnom: ?x2

ULAŞamayan: Senin geldiğini ve tartıştığınızı anlattı, kısa bir şekilde özet geçmek gerekirse.

Namnomnom: Gelip suratıma vurmamana şaşırdım doğrusu.

ULAŞamayan: Nam bak bunu son defa söyleyeceğim. Şuan çalışıyorum o yüzden kısa keseceğim. Sen Nam'sın o Fidan. Benim için değerli olduğunu biliyorsun ama artık sınırlarını zorlama. Lütfen bu işe daha fazla karışma.

ULAŞamayan: Bana alınma. Daha sonra görüşürüz, tamam mı?

Ekrana bakarak sanırım bir dakika geçirdim. Sinirlenmiştim, benim tek yaptığım onun iyiliğini düşünmekti çünkü. Kendi hayatını mahvetmesini önlemeye çalışıyordum o ise sürekli beni olayın dışında tutmaya çalışıyordu. Şimdiye kadar bunu başaramaması da Fidan'ı sinirlendiriyor olmalıydı ama umurumda bile değildi.

Gerçekleri suratına vurmaktan vazgeçeceğimi düşünüyorsa yanılıyor olmalıydı.

Okul çıkışı bahçede yürürken telefonum çaldığında Akya'nın aramasını hiç beklemiyordum. Aramasını cevapladığımda ilk yaptığı "N'aber?" diye sormak oldu.

"Bilmem," diye cevapladım, hemen yanımda Makber ile Bediz taş-kağıt-makas oynuyordu. "kutuplarda hava nasıl?"

"Esprilerinde ne az ruhun kadar soğuk." dediğinde hafifçe gülümsedim.

"Tavsiye mi istemek için aradın?"

"Tam olarak değil." diye yanıtladı biz okulun dış kapısından çıkarken. "Ajan Akya iş başında, hani bana haber ver demiştin ya? Hani şu kız durumlarını?"

Bir anda adımlarımı durdurdum. "Fidan Orion'da mı?"

"Evet." dedi v harfini uzatarak. "Ne yapacaksın?"

Kızların üçü de bana merakla bakarken omuzlarımı silktim. "Sanırım biraz daha karışacağım." dedim. "Yarım saate oradayım."

Ben telefonu kapatmadan önce "Ulaş'ın mesaisi bitmek üzere, çabuk ol!" diye kulağıma böğürmeyi de ihmal etmedi.

Nereye gittiğimi sormaya kalkınca üçüne de ufak bir işimin olduğunu ve ertesi gün okulda görüşebileceğimizi söyledim. Büyükannemin sonra okula döndüğüm şu üç günde beni okuldan eve bırakmak gibi garip bir görevi kendilerine vazife bilmişlerdi ve şimdi tek başıma yanlarından ayrılıyor olmam onları biraz üzmüştü. Yine de onlara şuan açıklayamayacağım şeyler vardı, Ulaş'ı tanıyor olmalarına rağmen onun hakkında yeteri kadar şey bilmiyorlardı.


Otobüse binerek Orion'a doğru yol aldığımda Fidan ile ne konuşacağımı bile bilmiyordum ama ilk önce ispitçilik yaptığı için laf atacağımdan emindim. Büyükannem vefat etmiş olabilirdi ama ben bir söz vermiştim. Ne olursa olsun Ulaş'ı okula geri götürmek zorundaydım. Bu yoldaki en büyük düşmanımda Fidan olarak görünüyordu. Ulaş'ı okula götürmek için öncelikle onu yenmem gerekiyordu ve bu işten gocunuyor filan da değildim açıkçası. Yapmam gereken neyse onu yapacaktım.

Orion'a vardığımda çok şanslıyım ki Ulaş ile Fidan'ı kafenin tam önünde konuşurken yakaladım. Ulaş'ın mesaisi bitmiş olmalıydı çünkü üzerinde sivil kıyafetleri vardı. Ne hakkında konuştuklarını bilmiyordum ama Fidan bir şeye üzülmüş, Ulaş da onu rahatlatmaya çalışıyormuş gibiydi. Bir süre ikisini izledim, daha sonra gizlice izlemenin bir faydası olmayacağını düşünerek yanlarına gittim.

"Hey." dediğimde ikisi de bana döndü. Fidan'ın kaşları çatılırken Ulaş'ın bakışları yumuşadı.

"Hey." diye karşılık verdi Ulaş. "Burada ne işin var?"

"Seni görmeye geldim." dedim oldukça masum bir şekilde. "Uzun zamandır görüşemiyoruz."

Fidan bunun üzerine "Evet." diye cevap verdi bana. Sanki ben Ulaş'a zarar vermek istiyormuşum da, o da onu benden korumaya çalışıyormuş gibi bir tavır takınıyordu. "Çalışıyordu. O yüzdendir."

"Acaba kimin yüzünden?" Söylendiğimde bunu kısık sesle yapmama rağmen Fidan yüzünü ekşitti.

"Anlayamadım?"

"Yine başlamayın." dese de Ulaş onu dinlemeyerek elimle onu işaret ettim.

"Acaba kimin yüzünden sürekli çalışıyor? Tabii ki senin!" İfadem düşmanca bir şeye dönüştüğünde Fidan'ın da benden aşağı kalır bir yanı yoktu.

"Sürekli çalışması senin hatan! Senin yüzünden işe gelmediği için azarlandı ve şimdi o açığı kapatmak zorunda!" Fidan sinirle Ulaş'ın bana anlatmadığı şeyleri suratıma kusunca bakışlarımı direkt ona çevirdim.

"Azarlandın mı?" diye sorduğumda kafasını iki yana salladı.

"Önemli olan bu değil."

Lafı çevirmeye çalıştığı için kaşlarımı çattım. "Bana doğruyu söyle."

"Tabii ki söylemeyecek çünkü sana arkadaşı olarak değer veriyor ve seni korumaya çalışıyor ama sen sürekli onun özel alanına müdahale etmeye çalışıyor. Kontrol manyağı ebeveynler gibisin. Herkes sürekli istediğini yapsın istiyorsun."

"Öyle bir şey istemiyorum." dedim suratımı ekşiterek ama Fidan buna güldü. Alayla beni işaret etti.

"Biraz kendi yaptıklarına üçüncü bir gözle bakmaya çalış, haklı olduğumu göreceksin."

Ellerim sinirden titremeye başlayınca suratımın kızardığına emindim. Ulaş sinirlendiğimi fark etmiş olacak ki Fidan'ı kolundan çekiştirerek götürmeye kalktı ama kız kalmakta kararlıydı. Bunun üzerine daha fazla kendimi tutamadım ve çemkirmeye başladım.

"Tüm sorumlulukları erkek arkadaşına yıkıp her şeyi kenardan izleyen aptal bir kızın söylediklerini ciddiye alacak kadar akılsız değilim. Önce sen kendine bak, Ulaş olmadan yaşayabilecek misin acaba?"

Fidan bir anda titredi ve dudağını ısırırken "Sözünü geri al!" diye bağırdı. "Bilmediğin konularda yorum yapma."

"Bana diyene bakın."

Ulaş en sonunda dayanamayıp "Yeter!" dedi. Kafenin garsonlarından birisi gelip bize bakınca sorun çıkardığımızı fark ettim. Ulaş ikimizin de kolundan tutup bizi kenara çekti. "Tartışmayın!" dediğinde kendimi geri çekip üzerimi düzeltmekle meşguldüm.

"Ama Ulaş a..." Fidan derin bir nefes aldı. "Neyse. Daha fazla bu şaşkın kızla uğraşmayacağım."

"Sen bana ne-" Fidan'a gözlerimi kocaman açmış bakarken Ulaş bana döndü. "Ne düşündüğünü biliyorum." dedim yavru köpek gibi bakmaya başlayınca. "Gerçekten sorun çıkarmaya çalışmıyorum ama lütfen, şu durumda olan ben olsam sen susup kenarda bekleyecek misin sanki? Bir insanın hayatındaki en önemli şeylerden birisi eğitimdir. Bunu saçma sapan bir aşk hikayesi için kenara atamazsın!"

Fidan arkadan ikimizi izlerken Ulaş iç geçirdi. "Namverân, dinle." Birkaç saniye suratıma baktı. Ellerimin titremesi geçmişti ama nedense kalbim çok hızlı atıyordu. "Kalbimde her zaman senin için ayrı bir yer olacak. Benim için ne kadar değerli olduğunun farkında değilsin. Uzun bir zamandan sonra beni olduğum gibi kabullenmeyi beceren, benim için bir şeyler yapan ilk insan sensin. Ben senin asla kaybetmeyeceğin bir insanım." Duraksadı ve ceketini çekiştirdi. "Yine de tüm bunlara rağmen, sınırlarını ve kim olduğunu bilmelisin. O Fidan, sen Namverân'sın."

"Bunu sürekli söylüyorsun." diye mızmızlandım. "Ama hangi anlamda söylediğini asla açıklamıyorsun. 'O Fidan, sen Namverân'sın." Sesini taklit ettim. "Bunun bende farkındayım."

"Demek istediğim şey, ikinizin de değerleri farklı, ölçülebilir ya da kıyaslanabilir değil."

"Öyle olsa iyi olur." dedim biraz kızar gibi. Bunun üzerine hafifçe gülümsedi.

"Öyle ama sen sürekli bir takım şeyleri zorluyorsun. Yaşamayı seçtiğim hayat benim hayatım, bunu kimsenin zoruyla seçmedim. Kimsenin zoruyla yaşamıyorum. Okulu bıraktım çünkü ben istedim, burada çalışıyorum çünkü ben istedim. Kimse bana istemediğim bir şeyi yaptıramaz, bunu en iyi sen bilmelisin. Artık bunun için Fidan'ı suçlamaktan vazgeç. Sen benim en iyi dostumsun." Dudağının kenarıyla gülümsedi. "Yine de en iyi dostlar bile bazen dostlarının kalplerindeki yerin farkında olmalılar."

Söylediği şeyler açıkça beni yaralamıştı. Ben gerçekten iyi arkadaşlar olduğumuzu düşünmüştüm. İyi arkadaşların birbirlerinin iyilikleri için karışabilecekleri şeylerin sınırının olmaması gerekmez miydi? Attığı adım onu öldürecekse ve bu benim sınırımı aşıyorsa, yapmam gereken yine de o sınırı aşıp onu kurtarmak olmaz mıydı? Neden şimdi bu şekilde konuşuyordu? Neden Fidan'ı daha çok seviyormuş da beni daha az seviyormuş gibi onu seçiyordu? Neden beni hiçbir şekilde dinlemiyordu? Neden tek azarlanan bendim? Neden kalbimin titremesi canımı acıtıyordu?

"Sen aptalsın." dedim gözlerimden yaşlar akarken. "Sen gördüğüm en büyük aptalsın, Ulaş Eroltu."

"Biliyorum." dedi ve kollarını hafifçe açıp kısaca sarıldı bana ama bunun hemen ardından arkasını döndü. Tüm bu zaman boyunca bizi izleyen Fidan'ın yanına gitti. Kızın suratındaki ifade üzüntü ifadesi miydi yoksa? Benim için üzülmüş müydü? Ulaş Fidan'ın elini tuttuğunda ikisi beraber yürümeye başladığında ben arkada kaldım.

Ulaş tarafından arkada bırakıldım.

Bölümle ilgili duyurular için Wattpad hesabımı, tüm sorularınız için Ask.fm hesabımı takip etmeyi unutmayın.

❤️

14:21

25.10.18

ANESRUM.

Continue Reading

You'll Also Like

897K 56.5K 38
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
25.2M 898K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
427K 36.1K 54
Texting ağırlıklıdır. (galiba) Dershanenin homof*bik serserisi Mete ve kalbi güzel sert oğlanımız Dorukhan arasında geçen pek de hoş olmayan mevzular.
5.7M 189K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...