opia | taekook

By eliyada_

1M 84.3K 183K

"Bizim hikayemizde görmek yok sevgilim." More

(Giriş)
Keşke seni görebilseydim.
Görmeyen biriyle kimse öpüşmek istemez Jungkook.
Ben sana hatırlatırım.
Seni özledim Taehyung.
Sana onu anlatmamı ister misin?
Penceren diyorum güzelmiş.
Bu karanlıkta yanmaya hazırım sevgilim.
Beni güzelleştiren sensin.
Sana dokunmayalı kaç sene oldu.
Sen benimle bir devrim yaratmak istediğinde.
Kim olduğunu bile bilmiyorsun.
Ben bize iyi bakamadım.
Sesimi duymazsan beni tanımazsın, değil mi?
Onun kalbi senin acılarına da iyi gelecektir.
Jungkook beni beklerken ölmez ki.
Sen nasıl tanıdın beni?
Bir daha saçımı kesecek kadar acı yaşat(m)a bana.
Senden önce bile gelirim sana.
Opia'n seni çok özledi.
Son nefesimi verene kadar senin eşin olacağım.
Taehyung, yalvarırım çözme ellerimi.
Final Part 1: Bu yara ayırdı işte bizi.
Final Part 2: Gözlerim her zaman senin üzerinde olacak.

Geceyi avuçlarımda hissediyoru(m) sevgilim.

48.7K 3.1K 9.8K
By eliyada_



Keyifli okumalar.

Vazgeçmeliydim.

Engelleri aşamayacağımı bildiğim o an yapmak istediğim şey buydu. Vazgeçmek en doğrusu diyordum kendi kendime. Engelleri aşacak kadar güçlü olamadığımı biliyordum. Bir kere vazgeçmiştim ondan yarı yolda bırakmıştım. O bırakmamıştı beni. Göremediği yolları hissederek gelmişti bana. Ben vazgeçmiştim o kapıma gelip benim varlığımı hissetmişti. Elini o kutsal cennet misali huzur taşıyan ellerinin içini. O güzelim elleri benim çelik kapımın üzerine yerleşmişti kalbime dokunduğunu bilmeden. O çelik kapıya dokunuyordu benim kalbim sızlıyordu. Kurşunu bile eritmek mümkünken, ben ona dayanamazdım bu aptallık olurdu. Savaşmayı düşünmek bile aptallıktı. Ona aşıktım onun kirpiklerinin yanağındaki gölgesine bile ayrı ayrı tapıyordum. Deliriyordum onu severken aklımı yitirmiştim sadece onu düşünmekten yitirmiştim benliğimi.

İçkiliydim ve yattığı hastanenin kapısında sallanarak onu bekliyordum. Buralara bile benim yüzümden düşmüştü. Buralarda onun yüzünden bu şekilde bekliyordum. İstememişti beni yanında ona yalan söylediğim için istememişti beni. Bağırmak istiyordum haykırmak tüm sokağa ona olan aşkımı haykırmak istiyordum. Sonra onun uyuyor olabileceği geliyordu aklıma. Araladığım dudaklarımı geri kapatıyordum o sesimi kısıyordum hemen. Onun uykulu gözleri ağır gelirdi bana. Bende bir fotoğrafı vardı. Ben çekmiştim o piknikte yüzünü bana dönerken ve sonra dudaklarını öperken.

Ona bakıyordum avuçlarımda tutuyordum o fotoğrafı. Her bakışımda bir sigara sönüyordu. Bir bira şişesi sokağın kuytularında yankılanıyordu. "Sana aşığım Taehyung. Çok aşığım hemde ölüyorum sana bakarken." demiştim vazgeçmek o an mantıksız gelmişti. Çünkü geçen sefer ondan vazgeçtiğimde, onunla öpüşürken bulmuştum kendimi. Ne kadar acı çekersem çekeyim asla ondan vazgeçemeyecektim.

Ve ne kadar acı çekersek çekelim, hiçbir acı birbirimizi hissedemediğiz o an kadar acı dolu değildi.

"Burada ne yapıyorsun?" demişti bir ses o çok sevdiğim çocuğu dünyaya getiren annesiydi. "Güzelliğine içiyorum siz de ister misiniz?" demiştim elimdeki şişeyi almıştı hemen. "Onun güzelliğini bu iğrenç şişelerden tadarak mı kutluyorsun?" demişti iğrenerek bakıyordu bana iğrenç bir adamdım çünkü hep öyle olmuştum. Layık değildim ona hemde hiç değildim. "Onun güzelliği bu şişelere mi layık Jungkook?" demişti ağlıyordum karşısında ve yanımda duran şişeyi de ben fırlatmıştım duvara. "Değil." demiştim. "Hiç olur mu? O güzelim çocuk hiç bu kadar değersiz olabilir mi? Ben kendi iğrençliğime içiyorum." buz gibi olan suratımı sıcacık gözyaşlarım ıslatıyordu. Hak ettiğim buydu onun yerine ağlamak. O değil ben ağlamalıydım.

"Gel benimle elini yüzünü yıkayalım." demişti ayakta dahi duramazken o beni taşıyordu. Annem bile yapmamıştı bunu bana. Çoğu gece merdivenlerde sızıp kalırdım gelip bakmazdı. Şimdi başka bir kadın, güzelimin annesi yüzümü yıkıyordu narin elleriyle çocuğu gibi. Onun elleri dokunuyordu sanki yüzüme. "Nasıl özlemişsin onu?" demişti acıyan gözlerle bana bakarken. "Jungkook nasıl dayanıyorsun bebeğim? Onu bu kadar özlüyorken nasıl dayanıyorsun?" demişti mideme ağrılar girdiğinde sarsılmaya başlamıştım. Midem ağzımdaydı sanki. "Nereden anladınız?" demiştim gülmüştü önüme gelen saçlarımı ittirmişti. "Yüzüne dokunduğumda için titredi." demişti bunu inkar edemezdim elleri onu çok anımsatıyordu bana. "Taehyung sana dokunduğunda böyle oluyorsun, bir de onu uzaktan izlerken." demişti midem karışmaya başlamıştı lavaboya eğilmiştim.

"Lütfen çıkın görmenizi istemiyorum." demiştim çıkmamıştı elini sırtıma koyarak rahatlamamı sağlamıştı. "İyi misin biraz daha?" demişti lavaboya tutunuyordum göz kapaklarım ağırlaşıyordu. "Eve gidip uyusam iyi olur." demiştim ama o beni Taehyung'un odasına çekiştirmişti. "Güzelleşmek istiyordun." demişti bana bakarken. "İşte tüm güzelikler bu kapının arkasında." Biliyordum oradaydı dünya üzerinde ne kadar güzellik varsa hepsi bir adım uzağımdaydı. Ona gidemiyordum o güzelliklere dokunamıyordum. "İçkiliyim." demiştim bu bir bahaneydi onun yüzüne bakmaya utanıyordum. "Hem zaten beni istemiyor." demiştim gülmüştü bana ceketimin yakasını düzeltirken eli omzumda kalmıştı. "Doğru." demişti yüzüme bakarken. "İstemiyor haklısın. Ama senden başka kimseyi istemiyor."

Soğuk terler döküyordum şu an. Parmak uçlarıma kadar yanıyor soğuyordum. Buz kesiliyordum bir anda. Odanın kapısını açmıştı ve ittirmişti beni içeri. Başım dönüyordu ayakta duramıyordum o kokusu esir almıştı odayı. Yatakta oturuyordu tanrım. Sadece yatakta oturuyordu ve ben kendimi 'çok güzelsin' diye duvarlara vurarak ağlatmak istiyordum. Geldiğimi biliyordu odaya girenin ben olduğumu hissediyordu. Böyleydik işte öylesine aşıktık ki birbirimize, hislerimiz dile geliyordu. "Neden geldin?" demişti başı sargılıydı kolunda serum vardı yüzü solgundu. "Sana gelmemeni söylemiştim." demişti çaresizlikten ne yapacağımı ona nasıl kendimi affetireceğimi bilmiyordum.

"Ben gelmedim sevgilim. Yemin ederim sana ben gelmedim. Seninle aynı yolda yürüyen ayaklarım geldi. Sana dokununca incilerle kaplanan avuçlarım geldi. İki dudağından öptüğüm, bir melekle öpüşmeyi isteyen dudaklarım geldi sana." demiştim yatağının yanıbaşında diz çöktüm bir aciz gibi. Cezasını bekleyen mahkum gibi. Beni ben yapan aşkımdan o üşümüş ellerinden af diliyor gibi. "Kalbim geldi sana güzelim yemin ederim ben gelmedim." demiştim dizlerim soğuk zemine değiyor onun elini tutuyordum üşürken. Isınmayı geçtim tutmayı bile hak etmiyordum. Elini çekiyordu o sırada. "Çekme." demiştim çocuk gibi. "Kalsın biraz daha söz veriyorum başka hiçbir şey yapmam sadece biraz tutayım." demiştim hiçbir ifade bulunmayan yüzüne hayranlıkla bakmıştım. Dayanamamıştı ellerini avuçlarımda bırakmıştı.

"Jungkook bana yalan söyledin." demişti sesinden anlıyordum ne kadar kırgın olduğunu onu ne kadar kırdığımı o buruk çıkan sesinden anlıyordum. "Üzgünüm." demiştim yalvarır gibi. "Üzgünüm sevgilim. Çok çok üzgünüm hemde." Bana dönmüştü o sırada elini çekmek için hamle yapıyordu sürekli. "Vermem." diyordum ona çocuk gibi. "Vermem benim. Ellerin benim vermem." saniyelik çok küçük bir saniye mutlu olmam için yetmişti. O gülmüştü duymuştum. Kulaklarımdan geçmişti onun kıkırtısı sonra hemen silinmişti. "Bana nasıl baktığını bilmiyorum Jungkook. Dokunduğum yüzün, bana baktığın gözlerin, öptüğüm dudakların. Bir fikrim yok Jungkook nasıl göründüğüne dair en ufak bir fikrim yok." demişti güneş sarısı saçları gözlerinin önüne dökülürken burnundaki noktanın şaheser gibi duruşuna donup kalmışken o dudaklarını oynatıyordu.

İki dudağı sürekli birbirine değiyordu ben eriyordum buz kütlesi gibi. "Tek bildiğim güzel olduğun Jungkook. Beni güzel sevdiğin. Hayatımdaki tek arkadaşım tek aşkım olduğunu biliyorum." demişti hala ellerini tutuyordum ve dizlerim titriyordu soğuktan onun sesinden. Taehyung hem üşütüyor hemde ısıtıyordu kalbimi. "Sana koşulsuz güvenmenin verdiği huzura aşık oldum ben sevgilim. Ben bana olan tertemiz sevgine aşık oldum. Ellerine aşık oldum senin hiçbir şeyini bilmediğim halde bilmediğim her şeyine emin olurcasına aşık oldum. Ama sen..." demişti sesini yükseltirken tuttuğum eline daha çok sarıldım. Korkuyordum o eli ellerim arasından kayıp gidecek diye tir tir titriyordum. "Sen bana yalan söyledin Jungkook sana göremediği halde inancı tam olan birine yalan söyledin. Sen bana yalan söyledin sevgilim." demişti cümleleri sonlara ulaşırken çenesinin titreyişiyle tuz buz haline gelmiştim.

"Ben de yalan söyledim sana. Bu çok büyük bir yalan." demişti bekliyordum ne olduğunu onun gözündeki bir damla yaş benim elimin üzerine düştüğünde o an dünyadaki tüm değerimi yitirmiştim. "Sana olan aşkımın küçük olduğuna inandırdım seni. Şimdi sen böyle üzülürken bile sana kırıldığım için kendime kızacak kadar çok sevdim seni." demişti bir damla daha akmıştı gözünden. "Jungkook, ben seni çok sevdim." demişti delirmiş gibi yerimden kalktığımda yüzünü avuçlarıma aldım tutamıyordum yüzünü avuçlarımda titriyordum. "Ayrılacakmışız gibi konuşma Taehyung." demiştim hiç durmadan yüzünü öpüyordum onun dudaklarıma neresi gelirse yüzünü geziyordum. "Taehyung hayır ayrılmak yok sevgilim ayrılmak yok. Yok olurum benden gittiğin an yok olurum. Hayır..." demiştim yalvarıyordum ona ağlaya ağlaya öpüyordum yüzünü.

Kalbim sıkışıyordu damarlarımdaki bütün kanların çekildiğini hissediyordum. O dudaklarını araladığında titreyen dudaklarımı bastırdım dudaklarına. Omuzlarına tutundum. Konuşursa ölecekmişim gibiydi. Hiçbir şey söylesin istemedim. Öpmek istedim sadece. Uzunca uzun uzun doya doya öpmek istedim. "Her şeyin güzel olacağını söyleyebilir misin bana?" demişti her kelimesinde dudaklarıma sürtüyordu dudakları. Aklımı kaçırıyordum bir dokuşuna delirecek kıvama geliyordum. Oynuyordu benimle oyuncak hamur gibi yoğruluyordum dudaklarında. Renkler birbirine karışıyordu ben ona yanıyordum. "Üzgünüm." demiştim çaresizce. "Taehyung çok üzgünüm." demiştim hafifçe öpmüştüm dudaklarını.

"Sana her şeyin güzel olacağını söyleyerek, bir masala inandıramam seni sevgilim." demiştim dudakları kıvrıldığında gülümseyerek "Biliyordum." demişti bir şey bildiği yoktu onu ne kadar delicesine sevdiğimi ben bile bilmiyordum. "Kötü şeyler de olacak ama yanında ben olacağım sevgilim. Seni inandırabileceğim tek gerçek bu." Yüzündeki ellerimin üzerine ellerini yerleştirdiğinde seviyor oluşunu gördüm gözlerinde. Beni çok seviyor hatta sadece benim için ölüyordu. Tek hissettiği bendim ve o da beni bu gerçeğe inandırmıştı.

"Düşünmeme izin ver, bu gece kendi karanlığıyla baş başa bırak sevgilini. Korkma bir ay gibi geceme ışık oldun sen benim, karanlık çöktüğünde orada olacaksın." demişti saçlarının arasına dudaklarımı bastırdığımda o kokusunu içime çekmiştim. "Oradasın gecemi aydınlatıyorsun. Korkmam için sebep yok sevgilin biraz seni özlesin." demişti. Sarhoştum onun kokusu daha çok uçurmuştu beynimi. "Işığa ihtiyacın olursa sevgilim." demiştim ellerini tuttuğumda. "Hiç düşünme yak beni." ellerini bırakmıştım yavaşça ve sanki buz gibi bir odada yıllarca yapayalnız kalmışım gibi bir his kaplamıştı içimi. "Gitmek istemiyorum." demiştim yine de umutsuzca beklemiştim kalmamı istemesini. "Ayak ucunda yatarım rahatsız da etmem seni kalayım lütfen." demiştim serumun morarttığı elinin üzeriyle okşamıştı yanağımı.

Saçlarıma geçirmişti elini. Her bir teline değiyor parmakları, sızım sızım sızlıyor ellerine o parmaklarına değemeyen saçlarım. "Senin yerin ayaklarımın ucu değil Jungkook." demişti fısıltıyla. Elime uzanmıştı eli, ve kalbinin üzerinde bırakmıştı elimi. O beynimi uyuşturan kalbi elimin altında atıyordu. "Burası." demişti birden. "Senin yerin burası." Ona sarılmak istiyordum defalarca kez özür dilemek nefesini solumak istiyordum sabaha kadar izin vermiyordu. Gidemiyordum ona, nefes alamıyordum. "Şimdi ait olduğun yeri biliyorsun. Git şimdi. Nasıl olsa döneceğin yer hep burası Jungkook, git şimdi." demişti kucağında tuttuğu iki elini de aldım avuçlarıma. Öptüm kendimi gördüğüm parmak uçlarından. Sevdim tırnaklarına kadar. Çok üzdüm onu ama üzerken bile çok sevdim.

Avuçlarından öpmeme izin vermişti aklıma kazıdım o ellerini. Üşürsem hayalimde gideceğim yer belliydi bir avuçtan ibaretti. Sığacağım yer şu dünyada küçücük bir avuç içiydi. Bir şey söylemedim çıktım odadan. Annesi kapıda uyuklarken ben telefonumu çıkarıp Yoongi Hyung'u aradım. "Jimin yine bir şey mi yaptı?" demişti telefonu açar açmaz. "Parayı getir Hyung." demiştim sadece ve sessizlik olmuştu aramızda. "Neden?" demişti endişeyle. "Yarın." demiştim derin bir nefes alarak.

"Göremediği heryerde hayali değil, gözünün dibinde gördüğü gerçeği olacağım." demiştim onu o şekilde düşünmek yetmişti bana. "Acele et." demiştim içime sığamıyordum. "Yarın olmak üzere." ondan başka hiçbir şeyin önemi yoktu fotoğraflarım evim benliğim o varsa vardı, yoksa hepsi bütünüyle terk edilmiş evdi. Ben onun eviydim bana evim demişti. O kaybettiği anahtarı yarın ellerine bırakacaktım.

"Jungkook ne dedin sen?" demişti arkamı döndüğümde gözleri ışıl ışıl parlayan kadına baktım annesine. "Şaka mı yapıyorsun?" demişti başımı sallamıştım. "Şaka mı bu Jungkook?" demişti kollarıma tutunduğunda kriz geçiriyor sanmıştım o ağlamaya başlamıştı. "Bunu neden yapasın?" demişti sakinleşmesi için ona sarıldığımda tam karşımda duran odasına baktım.

"Onun görmeyi düşlediği tek yüz olduğum için." demiştim.

Leş gibi alkol kokuyordum ama o an unuttuğum anne kokusu sinmişti üzerime. "Nasıl buldun o kadar parayı?" demişti endişeyle beni kendinden uzaklaştırmıştı. "Kötü bir şey mi yaptın?" demişti şimdi daha çok korkuyordu. "Eskimiş hayallerimi sattım." demiştim anlamıyordu beni biliyordum sadece bakıyordu gözlerime. "Fotoğraflarımı sattım." demiştim elleriyle kapatmıştı ağzını. "Neden yaptın Jungkook?" demişti ağlıyordu karşımda bunu istemiyordum sildim gözlerini. "Bunu yapamazsın çok değerlilerdi onlar hepimiz için öyleydi." demişti cebimden çıkarttığım cüzdanımdaki ikimizin fotoğrafını gösterdim ona. "Bu kadar değerli değildi." demiştim kendi fotoğrafım vardı ikimizin fotoğrafının altında onu yırtmıştım. "Buna izin veremem Jungkook. Buna hakkımız yok kimsenin yok." demişti buna hakkım vardı daha fazla ölmek istemiyordum buna hakkım vardı.

"Ben sizin gibi olamam bu hallerine alışamam." demiştim aptalca bir cümle kurduğumun sonra farkına varmıştım. "Alıştığımı mı sanıyorsun? Her sevdiği yemeği yaptığımda ona 'Taehyung nasıl görünüyor?' diye soracağım diye ödüm kopuyor. Bu nasıl alışmak?" demişti etrafımızdan hastalar geçiyordu gelen geçen bize baktığı için onu çekmiştim kenara. "Üzgünüm." demiştim sessizce. "Siz en azından onun nasıl baktığını biliyorsunuz. Ben bir kerecik baktığı yerde olamadım." demiştim omuzlarım düşecek gibi olduğunda sarılmıştı bana. "Tamam." demişti sırtımı okşarken.

"Tamam haklısın halledeceğiz." elimi beline attığımda sanki her defasında Taehyung'a sarılmış hissi doluyordu içime. "Ben onun nasıl baktığını hiç bilmiyorum. Baktığı yerde olamadım ki hiç..." demiştim fazla duygusala bağlamadan sıkmıştım kendimi. "Neyseki bitti yarın karşısına geçeceğim ve bir saniye bile başka bir yere bakmayacak, bakmayacağım." demiştim telefonum titremeye başladığında ekranda Yoongi Hyung'un aradığını görmemle aşağı koşturdum hemen. "Teşekkür ederim." demiştim onu gördüğümde. "Her şey için teşekkür ederim." parayı bana uzatmıştı gözlerime bakmaya çekinir gibiydi. "Jimin adına ben özür dilerim Jungkook." demişti sonra elini uzatmıştı bana. "Belki giderim buralardan daha fazla yıpranmak istemiyorum." demişti haklıydı ama gitmesini istemiyordum işte. Yanımda kalsın istiyordum gitmek hiçbir zaman çözüm olmayacaktı bunu en iyi ben biliyordum.

"Onun ameliyatına kadar kal." demiştim içtenlikle. "Onun gözlerinin açıldığı o ilk anı gözlerinin gözlerimle tanışmasını kameraya almanı istiyorum." demiştim bir cevap bekliyordum ondan ailem gibi gördüğüm adamın yanımda bana destek olmasını istiyordum. "Senin evin daha yakın bu gece sende kalalım o zaman." demişti ben elimdeki küçük çantayla birlikte yukarı çıktığımda annesini koridorda turlarken görmüştüm. "Hepsi tamam." demiştim çantayı ona uzattığımda. "Burada kalmak istiyorum ama yarın gözümü dahi kırpmak istemiyorum o yüzdem eve gidip güzelce uyuyacağım." demiştim elinde sıktığı çanta titriyordu yüzü kızarmıştı. "Hayal gibi." demişti. "Hala inanamıyorum. Sen gittikten sonra ona söyleyeceğim büyük ihtimalle uyuyamayacak." demişti onu düşünüyordum şimdiden yüzü yüzümde uyanacaktım kirpiklerim kirpiklerinin arasına karışacaktı.

Göz bebeklerine bakarak saçlarımı düzeltecektim. "Her şey güzel olacak." demiştim elini sıkıca tuttuğumda o hissi vermiştim ona. "İyiki geldin Jungkook." demişti minnettar bakışlarıyla. "İyiki Taehyung'un oldun. Erkek olman ilişkiniz, toplumun düşüncesi umrumda bile değil, iyiki geldin Jungkook." demişti iyiki gelmiştim o gün iyiki kamerama takılmıştı onu arayıp bulmuştum. "İyiki onunum." demiştim gülümseyerek. "İyi geceler." demiştim merdivenleri üçer beşer iniyordum hatta bir yerde takılıp hemşirenin üzerine düşecektim.

"Düşeceksiniz." demişti beni tuttuğunda. "Hastanız onu yaptı." demiştim delirmiş gibi. "Hastanız çoktan düşürdü beni." Bana deli gözüyle baktığını biliyordum o bakışları hissediyordum üzerimde. Yoongi Hyung'u gördüğümde birlikte arabaya binmiştik o kullanacaktı. Benim heyecanla nefes alış verişlerim ortamın sessizliğini bozuyordu. Kendimde değildim aklım uçmuştu. Ölüyordum sanki ölürken gülüyordum öyle uçmuştum. Geçmiştim kendimden. "23 saat boyunca bana bakacak." demiştim ellerim terliyor üzerimdeki kotuma siliyordum. "Hatta." demiştim cesaretle. "Yarın gece... yarın gece onunla sevişeceğim." Yüzümü avuçlarım arasına aldığımda her bir yanımda cehennem ateşi vardı. İçim yanıyordu ellerimin değdiği her yerim yanıyordu bu iç yanmalarından hoşlanacak kadar da ona aşıktım.

"Gözleri açıldığında ilk göreceği kişi ben olacağım. Çok bekledim buna hakkım var değil mi?" demiştim Yoongi Hyung gülüyordu bana. "Geldik şampiyon sakin ol artık." demişti arabadan inip evime girdiğimizde köpeğim üzerime atlamıştı. "O şeyi benden uzak tut gece de mümkünse havlamasın camdan atarım." demişti o koltuğa uzanmıştı ben de yatağıma atmıştım kendimi. Köpeğim yanımdaydı. "Yarın gece kime bırakayım seni oğlum? Babanın biraz yaramazlık yapması gerek." demiştim söylediğim her bir kelimeye kendim ölüyordum yastıklara bastırıyordum yüzümü.

Her şey güzel olacaktı bunun için mutluydum. Gözleri açılacaktı ve ona her şeyi anlatacaktım. Onu seviyordum. Ona aşıktım gölgesine bile ayrı vurulacak kadar aşıktım. Ona bakıyordum öyle bakıyordum ki, bunu onun gözlerine bakarak söyleyecektim. Görmek yoktu dokunmak yoktu. Hissetmek vardı iliklerimize kadar o hislerimizle boğuşmak vardı. Yan yana gelen bedenlerimiz arzudan kavrulurken onun saçlarından koklayarak öpmek vardı. Beni görecekti. Birbirimizi arzulayan bedenlerimiz kavuşacaktı. En ücra uzuvlarımız tanışacaktı birbirleriyle. Gözlerine baka baka sevişecektim onunla. Utanma olmadan yorulmadan, saniye bile kırpmadan. Deli gibi sevişecektim o gözleriyle. O duygudan gözlerimiz dolacak yanaklarımız ıslanacaktı. O damlalar bizim çocuklarımız olacaktı. İki aşığın sevişmesinin güzelliğinden doğmuş iki gözyaşı.

Gözlerim kapanırken hayal kuruyordum çok geçmemişti onun gözlerinin açıldığı bir rüyada bulmuştum kendimi. Sargı bezleri açılıyordu o bez gözlerinden çekildiğinde kan içindeydi.

"Özür dilerim." demişti bana gözleri tamamen kapandığında.

"Bizim hikayemizde görmek yok sevgilim."

Yastığıma yüzümü bastırarak içimden attığım çığlıkların sesi duyulmuyordu. Uyanamıyordum parmak uçlarıma kadar terliyordum o içimi karıncalandıran ateş artık yakıyordu. Uyanmak istiyordum çarşaflara dolanıyor, her kaptığımda bir yerlere takılıp düşüyordum. "Uyan." demişti Yoongi Hyung'un sesine sarılmak istiyordum. "Jungkook uyan kabus görüyorsun!" diye bağırmıştı kaçtığım her şeyi geride bırakmıştım onun sayesinde. "Rüyanda adam mı kesiyordun Jungkook?" demişti elinde tuttuğu su dolu bardağı uzatmıştı bana. "Kabus gördüm çok kötüydü." demiştim hala kendime gelmeye çalışıyordum. Berbattı bütün kemiklerimi kırarcasına bir acı tattırmıştı bana.

"Aklım hep onda kaldı ondan böyle oldu." demiştim ceketimi fırlatmasıyla irkilmiştim. "Kalk gidelim o zaman." demişti saate bakmıştım çok erken değildi. Heyecan kaplamıştı içimi. "Gözlerini milyonlarca öpücüğe boğacağım. Göz kapaklarıyla sevişeceğim." demiştim dakikalarla boğuşuyordum bitmek bilmeyen kısacık yollarda nefesim kesiliyordu. Ellerim boğazıma sarılıyor nefes almak için uğraşıyordum. "Azmışsın sen." demişti Yoongi Hyung yüzünde alaycı bir ifade hakim olmuştu. "Ne kadar beklediğimi neler yaşadığımızı bilmiyorsun." demiştim yüzündeki ifade anında silinirken bana bakmıştı. "Benim yüzümden yaşadığınızı biliyorum başka da bir önemi yok." demişti onun suçu yoktu ama o hep kendisini suçlu buluyordu. Jimin'in hatalarının sorumlusu sanki oymuş gibiydi.

"Üzgünüm öyle demek istemedim." demiştim arabayı durduğunda direksiyonu sıktığını görmüştüm. "Asıl ben üzgünüm Jungkook hemde çok." demişti omzuna elimi atmıştım sonra görüş alanıma Taehyung girmişti hastanenin bankında ayaklarını çocuk gibi sallayarak oturuyordu. "Boşver bunları." demiştim gülerek. "Hepsi geride kaldı. Ona bak." demiştim bakışlarım ona kilitlenmişti. "Önemli olan o başka bir şey değil." demiştim arabadan çıktığımızda yanına gitmiştim. "Günaydın sevgilim." demiştim kucağına koymuştum yüzümü. Bunu çok seviyordum onun kucağında uyumayı onu muhtaç olmayı çok seviyordum. "Sevgilim." demişti saçlarımın arasından öpmüştü beni. "İyi uyudun mu? Ben uyuyamadım." demiştim geceleri yorganın altına ısınmak için girer gibi göğsüne kaymıştım kedi gibi kucaklamıştı yüzümü.

"Görmeyi düşlediğin yüz hala benim yüzüm mü?" demiştim ona bakıyordum çenesi titriyordu. "Hep öyleydi öyle olacak." demişti o çenesinin titreyişine dağ olsa devrilirdi. Aşıktım ve titreyen çenesini dudaklarım arasına almıştım. "Heyecandan ağlıyorsun biliyorum sen olmasan ben de ağlardım." demiştim burnumu boynuna sürterken tek istediğim oydu. "Jungkook." demişti herkesin içinde utanmadan öpüyordum onu umrumda değildi. Burnumu sürtüyordum yüzüne. "Seni istiyorum." demiştim boynuna ilişti dudaklarım ıslanıyordum onu öperken sırılsıklam oluyordum. "Jungkook." demişti elim belini okşuyordu. "Sen de beni iste." demiştim kontrolü tamamen kaybetmiştim. "Çok iste beni." demiştim ona çevirdim bakışlarımı. Karşıdan anne babası gelirken toparladım hemen kendimi.

"Geç kaldık sandım." demişti annesi endişeyle. "Çok heyecanlıyım hemen doktorla görüşelim." demişti babası benim yanıma gelmişti o sırada. "Özür dilerim sana haksızlık ettim." demişti Taehyung'un elini tuttum sıkıca. "Önemi yok unuttum bile." demiştim ayaktaydım ve uzaklara dalmış Taehyung'a bakıyordum yukardan. Dağları aşmışım sanki o tepeye kurulup onu izliyormuşum gibi hissettiriyordu bana. "Hadi güzelim." demiştim ona. "Vakit geldi." elinden çekip benimle beraber gelmesini beklerken eli düşmüştü biranda.

"Ameliyat gerçekleşmeyecek." demişti attığım adım boşa çıkmıştı. "Bebeğim korkma çok uzun bir ameliyat değil." demiştim yüzünü önüne eğdiğinde konuşmuyor, sadece nefes alıp veriyordu. "Taehyung, sevgilim?" demiştim annesi gelmişti yanımıza. "Yıllardır bugünü bekliyoruz neden böyle davranıyorsun?" demişti annesi, aldığı bir nefesi vardı o da boğazına dizilmişti. İç çekişlere boğulmuştu aniden. "Olmayacak diyorum size olmayacak." diye bağırdığında Min Seo ve ailesi geldi yanımıza. Bacağıma sarıldı hastalıklı küçük kız. "Teşekkür ederim oppa." demişti ne olduğunu anlayamıyordum bir şeyler oluyordu ben aptal gibiydim. "Ona iyi bak gören gözleri ol." demişti intihar etmek üzere gelmişim sanki bir uçurumun tepesine çıkmışım son bir nefesim kalmış bu dünyadan alacağım bekliyordum.

"Oğlunuz." demişti Min Seo'nun annesi. "Kızımın hayatını kurtardı. İlik bulunamıyordu ve biz onun sayesinde bu sabah ilik bulduk." demişti Taehyung'un annesi bana tutunmuştu o tuttuğum nefesi o an bırakmıştım. "Her şey için teşekkür ederim Taehyung. Ailene ve sana ölene kadar minnettar kalacağız." demişti kendimi bırakmıştım olduğum yere. İnsan öldüğü zaman huzurlu hisseder yalanına inandırmışlardı beni. O hayallerim tek tek gözümün önünden geçiyordu. "Jungkook!" demişti Yoongi Hyung yüzümü tokatlıyordu. Taehyung'un ağlayışlarını duyuyordum susmak ilk defa güzel gelmişti. "Küçük bir hayal kurdum Hyung." demiştim gülümseyerek. "Öyle küçük kurmuştum ki, kimsenin gözü kalmasın istedim ellerimden gitti toz olup uçtu gitti." demiştim kaybettiğim ve bir daha içinde bulunamayacağım o kısacık hayal avuçlarımda dağılmış, aklımın köşelerinde parçalanmıştı.

"Nasıl yaparsın?" demişti annesi titreyerek. "Taehyung nasıl yaparsın?" diye bağırdığında suratına sert bir tokat atmıştı. Önümde yalnızca benim gördüğüm bir uçurum vardı ve hepimiz sorgulamadan atlıyorduk boşluğa. "Tek şansındı gözlerin açılacaktı Taehyung nasıl yaparsın?" demişti Taehyung hala yüzünü tutuyordu bir şey yapamıyordum. "Senelerdir bana çektirdiğin yetmedi mi?" demişti vücudumdaki bütün kemiklerim birer birer kırılıyordu sanki o her gözlerini kırptığında oradan damlayan her bir damla etime zift döküyormuş acısını yaşatıyordu. Yoongi Hyung iki kolumdan tutmuş sakinleştirmeye çalışıyordu. Ayağı kaldırmıştı beni. Tepeden bir kez daha bakmıştım ona. Ondan bir parmak yüksekte aldığım her soluk kalbimi kurutmaya yemin etmiş gibiydi. Uzaklaşıyordum oradan. İki kolumdan tutmuş götürüyordu beni.

"Jungkook iyi misin? Konuş benimle." demişti konuşacak gücüm yoktu dilim bile kelimelere dönmüyordu. "Taehyung." diyebiliyordum sadece. İçimde seller akarken tek diyebildiğim onun dünyamı güzelleştiren adıydı. "Jungkook başka bir yol buluruz hep bulduk yine bulacağız." demişti tuhaf bir adam olmuştum ben içimden konuşuyordum kendimle. Halledemeyecektik ben içimden bu döngüyü tekrar ediyordum sürekli. "Bunun bir yolu yok." demiştim bunu kabul etmemişti. "Var halledeceğiz yanında olacağım." demişti gülmüştüm inatla. "Yok." demiştim inanmadığım için. "Jungkook seni döverim bana karşı gelme." demişti donmuş kalmıştım ben. "Yok." demiştim yine ve o benim içimde fırtınalar koptuğunu anlamıştı o an.

"Jungkook?" demişti yüksek sesle bağırıyor bana benim beynim yanıyordu. Oradaki her bir anıyı bir köşede saklarken kendime dair ne varsa yanıyordu. "Yok." demiştim tekrardan aceleyle arabadan inip beni arabadan çıkardığında "Kendine gel!" demişti kendimde bile değilken kendime gelmemi söylemişti bana. "Yok." demiştim tam o sırada ben de Taehyung gibi tam yanağıma sert bir tokat yemiştim. Tam birbirimizi öptüğümüz öldüğümüz tenimizden vurulmuştuk. "Ağla tamam." demişti beni dolu gözlerle görünce. "Ağlamak iyidir dizginleştirir." sonra omzuna yaslamıştı yüzümü. "Ağla Jungkook." demişti saçlarımı okşarken. "Ağlanacak çok şeyimiz var benim yerime de ağla." o kadar çok acı var ağlanacak hepsi toplanmış kalbimi sızlatıyordu.

Sızlıyordum gözlerim yerinden çıksın ağlarken istiyordum alıp ona götüreyim. Omzunda yapabileceğim en güzel şeyi yapıyordum belki de.

"Yok." demiştim tekrardan. "Bizim hikayemizde, görmek yok Yoongi."

"Biliyorum." demişti o an kirpiklerim bile bu gerçekle dökülecek kadar çok sızlamıştı. "Ne yapacağım?" demiştim beni kendinden uzaklaştırdığında gözlerimi silmişti. "Kaçmayacaksın." demişti. "Benim yaptığımı yapmayacaksın. Çabalayacaksın son nefesine kadar hemde." demişti halim yoktu kollarına tutunuyordum. "Yapamam." demiştim çaresizce titreyerek. "Yapamam ben kaldıramam." demiştim saklandığım bedenimi sabitleyip tekrar ona bakmamı sağlamıştı. "Bana bak Jungkook!" demişti yüzümü sertçe kavradığında. "Teni bir kere tenine değmemiş, o göz kapaklarının kirpiklerini itişini hiç izlememişsin. O üşüyünce ayaklarını hiç ısıtmamış ayaklarınla. Siz birbiriniz için hiç ter dökmemişsiniz." demişti öyle bağırıyor bana saç diplerime kadar kızarıyordum söylediklerine.

"Vazgeçmeye hakkın yok senin." demişti sonra beni evime ittirmişti sırtımdan. "Gelmeyecek misin?" demiştim başını sallamıştı. "Bu gece onunla sevişecektin unuttun mu?" demişti gülümseyerek. "Hayalimdeydi o." demiştim ben de gülmüşüm alayla. "Bazı hayaller gerçek olabilmek için hayal olmuştur Jungkook." demişti arabamın anahtarını bana fırlattığında hiçbir şey diyememiştim. Öyle gidişini seyrettim kapının önünde. Kapıyı kapatıp içeri geçtiğimde kapı çalmıştı. Arabayı isteyeceğini düşündüğümden fırlattığım yerden almıştım anahtarı. Kapıyı açtığımda Taehyung'un abisi ve onun arkasına gizlenmiş Taehyung vardı. "Buraya gelmek istedi." demişti abisinin elini sımsıkı tutuyordu. Bir şey söylememiştim sadece kapının önünden çekilmiştim. "Geç." demişti ben içeri geçtiğimde. "Yavaş güzelim." demişti ağlamaktan suratı şişmiş elinde sıktığı mendiline bakıyordum sürekli.

Burnunu siliyordu içime işliyordum onu. "Seni almamı istediğinde." demişti abisi devamını getirememişti. "İstemeyeceğim." demişti Taehyung yüzü anında ciddileşmişti. "Burada kalacağım." demişti abisi onun yanına geldiğinde diz çökmüştü önünde. "Ama ondan izin almadık güzelim." demişti onu izliyordum sadece burnunu silişini saçlarını nasıl ittirdiğini gözlerim hep onun üzerindeydi. "O benim sevgilim ve burası onun evi izin alacak değilim." demişti gülmüştüm abisi bana baktığında başımı sallamıştım sadece kapının kapanma sesi geldiğinde o parmaklarıyla oynuyor ben onu izliyordum. Bir kaç dakika sonra yerinden kalkıp çocuk gibi emekleyerek gelmişti yanıma.

Dizlerime yatırmıştı yüzünü. Bizim en çok yaptığımız şey buydu. Sevilmek istediğimizde, üzüldüğümüzde birbirimizin dizlerine yatmak bize lazım olan şey buydu. "Özür dilerim." demişti ellerim gitmiyordu hala ona dokunmaya. "Hayallerinle oynadım sevgilim çok özür dilerim." demişti saçları öyle hafifti ki, nefesimle bile uçuşuyorlardı ne güzeldi o her şeyiyle benim dizlerimde.

"Min Seo senin için çok başkaydı kendinden önce onu düşüneceğini bilmem gerekirdi." demiştim en sonunda ellerim saçlarıyla kavuşmuştu. Ellerini uzatmıştı bana. Boşta kalan elimle tuttum ellerini. Saçlarını sevdim. "Taehyung en azından nasıl bakıyordun anlatsana bana" demiştim saçlarını okşarken. "Seni öyle hayal edeyim en azından. Sevdiğin birine nasıl bakıyordun sen?" demiştim dalmış gitmiştim saçlarının arasına. Yüzü dizlerime ağır geliyor taşıyamıyordum. Hayatımda ilk defa bu kadar batmış hissediyordum. Nasıl olduğumu ne hissettiğimi anlatacak kelime bulamıyordum. Elimi kolumu bağlamıştı benim. Hala bağlıyordu hala beni kendine bağlıyordu. Ellerimi bile almıştı benden. Yüzünü kaldırıp bana bakmıştı. "Nasıl bakıyordum?" demişti sessizce o elleri çekilmişti benden.

"Nasıl bakıyordum Jungkook?" demişti kulaklarını tıkamış yere kapaklanarak bağırıyordu içten içe yıpranışına şahit oluyordum. "Bebeğim sakin ol." demiştim ellerini tutmaya çalışıyordum. "Jungkook... Jungkook ben, ben nasıl bakıyordum?" dediğinde sarıldım ona kendine zarar veriyordu. Kalp atışları hızlanmıştı nefes alış verişleri gibi. Göğsü yarılacak o kalbi yerinden çıkacak gibiydi. "Unuttum Jungkook." demişti sesi iliklerime kadar titretmişti beni. "Nasıl baktığımı unuttum ben." sarılıyordu bana sırtımı yırtıp kemiklerimi kırmak ister gibi vuruyordu o elleri. Ona sarılıyordum ölecek dahi olsam sarılırdım. Kokusu cennet şaraplarıyla yıkanmış gibi kokuyordu. "Ben anlatacağım sana gel bana." demiştim artık onu tamamlayan olmaya o kadar alışmıştım ki, kendim olmakta zorlanıyordum.

"Senin nasıl baktığını bilmiyorum güzelim ama inan o sevgini öyle hissediyorum ki, çok seviyorsun beni." demiştim sırtını okşayan ellerim onu biraz yatıştırmak isterken bir kaplumbağayı anımsadım onun sırtında. Burası değil hiçbir yer değil sanki onun sırtı benim evimdi. Nereye giderse gitsin o sırtında taşıyordu evimi. Bizi. Evimizi. "Sana nasıl baktığımı anlatayım güzelim." demiştim alnımı yaslamıştım alnına. "Sana bakmakla kötü huylu bir kansere yakalanmanın arasında hiçbir fark yok Taehyung. Ölüyorum sana her baktığımda." demiştim ona kızgındım beni mahvetmişti. Dağılmıştım ona bir bütün halinde baksamda, parçalar halindeydim. "Sevgilim." demiştim yüzünü okşuyordum parmak uçlarım üşüyordu.

"Benim güzel sevgilim. Sana bakmak biraz da sarhoş olmak gibi. Yüzündeki detaylarda sanki yıllanmış şarap saklı." demiştim yanağına öpücük kondurmuştum. "Sarhoş olmak bu kadar kolay benim için Taehyung. Bir de öpüştüğümüzü düşün sevgilim." demiştim o kucağıma daha çok yerleşirken dudaklarıma sürtmüştü dudaklarını. "Ya ben?" demişti sonra. "Seni hayal ettikçe uyuşuyorum. Gülüşünü hayal etmeye çalışıyorum." demişti ensemdeki saçlara dolamıştı parmaklarını. Dudaklarımız geçmişti birbirine. Bilerek isteyerek o dudaklarının sesini duymamı sağlıyordu. "Biraz gülüşün, aşırı doz eroin sevgilim." demişti alt dudağını ısırmıştım gülerek. "Eroin hm?" demiştim kalçasına vurmuştum hafiften. "Sen çok kötü bir çocuk oldun." demiştim ona hiçbir şey olmamış hiçbir hayalimle oynamamış gibi davranıyordum.

Farkındaydı bu durumun bile bile bana gelmişti. Ait olduğu ve inkar edilmesi mümkün olmayan yere. Kollarıma gelmişti. "Jungkook nasıl toparlayacağım her şeyi? Annem babam konuşmuyor bile benimle." demişti kucağımda tamamen gardını indirmiş bir şekilde otururken söz verdim kendime. Ölüm beni ansızın yakalayana kadar onun yanında olacaktım. "Senden başka gidecek kimsem yok Jungkook." demişti. "Senden başka gidebileceğim kimsem yok." dudağıyla yanağı arasındaki o derin çukura bastırdım dudaklarımı. O boşluğa düşürdü beni oraya gömüldüm. "Benim sevgilim küçücük bir kızın hayatını kurtardı. Kendinden önce onu düşündü küçük bir kıza gözlerini verdi, hayat verdi. Sevgilimle gurur duyuyorum." demiştim dudaklarımı bastırdığım çukur söylediklerimle daha da derinleşirken güzel günlerin geleceğine inanmıştım.

"Gerçekten sadece böyle mi düşünüyorsun?" demişti neşeyle. "Hayır." demiştim. "Böyle düşünmüyorum. Seni ne kadar sevdiğimi düşünmekten sadece böyle düşünebildim." demiştim yaptığım tüm çabalar avuçlarımızda parçalansada, biz iyiydik. En azından gülüyordu bu gülüşü ona parayla satın alamazdım. "Sana aşığım." demişti biraz daha yaklaşmıştı bana. "Ben de." demiştim sonra hafifçe vurmuştu yanağıma. "Bu kadarcık mı?" demişti şımararak. "Hani senin süslü kelimelerin?" demişti yüzüme vuran ellerini tuttuğumda dudaklarıma götürmüştüm. İncecikti parmakları. Sırat köprüsü gibi bana dokununca o parmaklara değince sonu gelmiyordu sanki. Bitmiyordu o parmaklarına olan sevgim bir günah gibi yapışıyordu bana.

"Seni seviyorum." demiştim bir kez daha. "Başka söyleyebileceğim bir şey yok sevgilim. Sevmenin sevilmenin en güzel yanı birbirimizi sevmemiz." demiştim gülmüştü gözlerime mezar taşları dizilmişti de, o gülünce o mezarda çiçekler yeşermişti. "Biraz uyu." demiştim onu kucağımda kaldırırken. "Çok yoruldun dinlen biraz." onu yatağıma yatırıp üzerini örttüğümde saçlarının arasından öpmüştüm. "Sen?" demişti fısıltıyla. "İçerdeyim." demiştim ben de. "Misafirimi güzel ağırlamam lazım yatak senin keyfini çıkar." demiştim elimden tutmuştu o anda. Bu tutuşun normal bir tutuş olmadığını anlamıştım.

"Bu gece teninde misafir olmak istiyorum." demişti ona bakıyordum her şey normal söyledikleri değil gibiydi. "Zamanı gelmedi mi sevgilim?" demişti beni kendine çekerken ona düşmemek için direnmiştim. "Tenime karışmanın zamanı gelmedi mi?" dediğinde bu gecenin böyle olmasını hiç hayal etmemiştim gözlerine bakarak bir bütün olacağımızı düşünmüştüm hep. "Görememek sorunsa..." demişti ben ona direndiğim için, sonra üzerinde bulmuştum kendimi. "Değil." demiştim onu zehirler gibi öperken. "Kokun tenime sinene kadar..." demiştim sonra o asılmıştı dudaklarıma. "Sevişelim." demişti tamamlamıştı beni. "Öyle yapalım." demiştim örtüyü atmıştım üzerinden. Karşımda böylesine güzel dururken kendimi neresine adayacağım konusunda delirdim. Dudaklarına kapandım vakit kaybetmeden. Ufacık ve baskılı öpücükler bıraktım dudaklarına.

"Deliriyorum sana." demiştim üzerine tamamen yerleştiğimde tüm hücrelerim 'onu istiyorum' diye bağırışlarını duyuyordum. Onu istiyordum hatta deli gibi istiyordum. Delirmiştim ona. Nefes alamıyordum ama daha hızlı öpmem mümkünmüş gibi öpüşüyordum onunla. Dili dilime sürtüşüyor bacakları kasılıyordu. Elim beline kaydığında üzerindeki incecik kumaşı sıyırıp atmıştım. "Çok güzelsin." demiştim onu süzerken. "Senin güzelin." demişti onu tekrar yatağa ittirdiğimde göğüs uçlarını almıştım dudaklarımın arasına. "Benim." demiştim dudaklarımdan çıkarmadan göğüs uçlarını. "Her şeyiyle" soluksuz kalmış gibi onun göğsünün uçlarını emerken ayak parmakları öyle kasılıyordu ki, inlememek için sıkıyordu kendini. "Rahatla." demiştim başını ikini yana salladığında daha ıslak daha sert emmeye başladım.

"Sıkma kendini." demiştim bir elim bacağındaydı. "Mutlu olman için her şeyi yaparım sıkma kendini güzelim." demiştim elim en hassas bölgesine kaydığında hafifçe okşamıştım kotunun üzerinden. "Jungkook..." demişti içi gidiyor gibi. Biraz daha okşadığımda tekrar adımı duymuştum ağzından. "Jungkook-ah!" ona bakıyordum benim adımla kendinden geçiyordu. "İşte böyle." demiştim üzerine çıktığımda alt tarafımı sürtmüştüm ona. "Kendini sıkmak yok istediğin kadar bağır sağır et beni emrine amadeyim. Seni mutlu etmek için buradayım." demiştim enseme asıldığında ıslak öpüşmelere bırakmıştı cümlelerimiz yerini. Dudaklarımı bastırıyordum ona bu bile delirtiyordu onu. "Çıkar sen de." demişti üzerimdeki kumaşa sarmıştı elini. "Tenim hala değmedi tenine. Çıkar şunu lütfen." demişti tek seferde çıkarıp atmıştım.

Dilim onun dudaklarını ıslatırken çenesine doğru ilerledim ıslak ıslak. Boynunda gezdirdim dilimi. O ince derisini dudaklarım arasına aldığımda belinden desteklemiştim onu. Saçlarımı kokluyordu ben onu severken. Hapşırmıştı gülmüştüm. "Saçların gıdıkladı." demişti utanarak.

"Çok yaşa güzelim." demiştim fısıltıyla. "Çok yaşa sevgilim en çok benimle yaşa."

Pantolonuna uzanmıştım o sırada. Bacaklarından sıyırdığımda aklımı kaçıracaktım. Sertleşmişti benim için, bana. Öptüm iç çamaşırının üzerinden. Göbeğine bastırdım dudaklarımı. Deliriyordum, yanıyordum onun için kasıklarında diş izlerim çıkana kadar eziyet ediyordum ona. Adımı duyuyordum ondan yanıyordu, sıcacıktı teni. Terliyordu benim için, beni istediği için terliyordu. Birbirimize sürtünüyorduk daha çok istiyordum onu. Yüzüm kasıklarında nefes almadan onu öperken titriyordu ve bunu zevkten sanmıştım. "Ağlıyor musun?" demiştim endişeyle. "Bebeğim neden? Taehyung canını mı yaktım?" demiştim başını sallamıştı sadece. "Gel." demişti kollarını açmıştı bana.

"Pişmanım." demişti sarılırken. "O ameliyatı olmadığım için pişmanım." demişti sertliği bacaklarımın arasında hareketlenirken o titreyerek ağlıyordu. "Kasıklarımdan öptün göğüslerim..." demişti hıçkırarak. "Boynum karnım, hep izlerinle doldu değil mi Jungkook?" demişti boynuna gömmüştüm yüzümü. "Sevgilim.." demiştim aciz hissetmesi gereken bendim o değildi. Mutlu olmalıydı o. Mutlu etmeliydim onu. "Hiçbir zaman şikayet etmedim pişman olmam sandım sevgilim ama şimdi seni öyle göremediğim için pişmanım Jungkook." demişti beni öldürmüştü. Beni bitirmişti işte tamamen. "Beni öpüyorsun, benimle sevişiyorsun. Göremiyorum Jungkook." demişti. "Bana nasıl dokunduğunu benimle nasıl seviştiğini göremiyorum." demişti kalkmıştım üzerinden yatağın bir köşesinde dizlerimi kendime çekmiş kızıyordum kendime.

Her şeye kızıyordum. Yanaklarım ıslanıyordu sonra o gelmişti yanıma. "Vazgeçmen için söylememiştim Jungkook. Gel." demişti elimden çekiştiriyordu. "Yapamam Taehyung ben sana dokunamam." demiştim duvara vurmuştum elimi. "Bunu hak edecek ne yapmış olabilirsin? Seni bunları yaşamak zorunda bıraktığı için en çok Tanrı'ya kızgınım hepsi onun suçu." demiştim ayaklarımdan tutup çekmişti. Kucağıma oturmuştu. "Öyle deme kızma ona. Bana seni getirdi sevgilim bana seni verdi sonsuz sevebileceğim, beni sevecek birini verdi öyle deme lütfen." demişti çıplak ve terlemiş göğsüne bastırmıştı yüzümü. "Beni böyle mi bırakacaksın sevgilim?" demişti karşısında titriyordum onu çaresizce istiyor kendimi ona layık göremiyordum.

"Yapamam." demiştim yine. O saçlarımı okşuyordu. "Yapabilirsin." demişti saçlarıma bastırmıştı dudaklarını. "Koynunu evim gibi benimsemek, dudaklarının o kavurucu sıcaklığını hissetmek istiyorum Jungkook." demişti kucağımdaydı yüzüm avuçlarında beni çağırıyordu gidemiyordum, toparlanıp ona gidemiyordum. "Gözlerimde kendini görebilecek kadar yakınım sana. Bunun güzelliği ikimize de yeter." demişti aldığım nefesler birer hıçkırığa dönüşürken kollarımın altından sarılmıştı bana. "Sevgilim nasıl da düşünüyorsun beni. O gözlerin nasıl da ağlıyor, o için nasıl da içleniyor bana benim için nasıl da her şeyden biranda vazgeçiyorsun." demişti sonrası ölümden sonra dirilmek gibiydi. Kucağımda sürtünmeye başlamıştı.

"İyiyiz." demişti nefes nefese. "Çok iyiyiz. Daha iyi olacağız." Başımı duvara yaslamış, ellerim belinde ona tutunuyordum. "Dur." demiştim onu kalçalarından desteklerken. "Yorgunsun daha çok yorulacaksın istemiyorum." demiştim sürtündüğü için aldığı zevk duygusu onun gözlerini kapatmasına sebep olurken o dudaklarıma asıldı. "Yorulalım çok yorulalım." demişti nefes nefese. "Yorulacaksak bile ikimiz yorulacağız sevgilim denemeye değmez mi?" demişti onu aklımla mantığımla kalbimle istiyordum onu istiyordum ama her şeyimle de inkar ediyordum aptal gibi. Sırtı gerilip boynu geriye düşerken o biraz daha yavaşlamıştı. "Gel bakalım boynuma." demişti yavaşça çekmişti beni boynuna. Nefes alıyordum ciğerlerim patlıyordu fazla geliyordu bana. "Dene Jungkook." demişti sesi bile değişmişti.

"Yapabilirsin dene sadece. Söz veriyorum sesimi kısmayacağım. Adını düşürmeyeceğim dilimden. Dene yeterki dene." demişti belini kavrayan ellerim onu titretirken boynundaki nefeslerim azıttı. Bana özel yaratılmış gibi hissettiren o boynunu emiyordum. Sözünü tutmuştu o da. Ağlar gibi yalvarır gibi. Adıma tapar gibi inliyordu.

Onu kucağımdan indirdiğimde saçlarındaki bandajı çekmiştim. "Madem öyle." demiştim saçlarını düzeltirken. "Durumu eşitleriz o zaman sevgilim." O saçlarına taktığı kokusunun sindiği bandajı gözlerime taktığımda o engel olmak istemişti. Yatağa ittirmiştim hemen. Dudaklarımız birbirine sarmaş dolaş olduğunda ellerim kalçalarını yoğuruyordu. "Bunu kendine yapma." demişti bana. "Jungkook benim yerime görmen gerek." demişti gözlerime taktığım bandanasına uzandığında elini ittirmiştim. Umrumda değildi. Boynuna kaymıştım hemen dudaklarımla emiyor, ellerimle kalçalarını kendime bastırıyordum. Kulak memesi dudaklarım altında ezilirken omuzlarıma tutunmuştu.

"Bizim hikayemizde görmek yok sevgilim." demiştim iç çekmişti bu söylediğime.

"Zevk alacaksın değil mi?" demişti boynuna tekrar yüzümü gömdüğümde bu olumlu bir cevaptı ona. O daha çok yer açarken bana ellerim vücudunu turluyordu. Tüyleri ellerimin altında yeniden hayat buluyor gibiydi. "Jungkook..." demişti boynunu emiyordum aklım uçmuş gitmişti onu sayıklıyordu hücrelerim. Omuzlarından öpmüştüm yavaşça aşağılara kaydığımda boğazımdan kaçan boğuk sesler onu delirtmeye yetmişti. Odada sesi yankılanıyor, beni daha çok istiyordu. Elleri saçlarımı çekiştiriyor daha fazla istiyorduk birbirimizi. "Harikasın." demişti bana göğüs uçlarını emerken. "Harika hissettiriyorsun hep öyle hissettirdin." Cevap veremiyordum ona belinden kavramış, onu dudaklarıma daha çok bastırıyordum. Susuzluğum gidecekmiş gibi ona özlemim dinecekmiş gibi çekiyordum o göğüslerini içime.

Önce birini emiyor saniye sonra diğerine geçiyordum bitmiyordu doyamıyordum ona. Karnında dilimi gezdiriyordum gülüyordu bana. "Delirmişsin sen." demişti ıpıslak olmuştu tüm vücudu benim yüzümdendi benim içindi. Komodinin üzerinde telefonum susmadan çaldığında "aç şu lanet telefonu." demişti uzanıp almıştım telefonu elime. Kim olduğuna bakmamıştım bile. "Sevişiyorum sonra ara." demiştim telefonu bir kenara fırlattığımda kalçalarını kavrayıp kasıklarını öperken yüzüme bastırıyordum onu. "Gerçekten delirmişsin." demişti delirdiğimi biliyordu en azından. Dişlerimi tenine geçirdiğimde sesli bir inilti bırakmıştı.

"Delirdim." demiştim iç çamaşırını çekip çıkardığımda elleriyle kapatmak istemişti. "Eşitiz." demiştim hemen anlamıştı beni. Görmediğim halde ayaklarından başlayıp saçlarına kadar okşadım ellerimle. "Ne kadar güzelsin." demiştim hayranlıkla. "Ne kadar da huzur vericisin. Ne kadar da benim içinsin." sertleşmiş penisine dokundum. Başından sonuna kadar öperek sardım avuçlarıma. Adımla inliyor kıvranıyordu ona yalvarıyordum içimden. Hep böyle kalmak adına. Ona dokunuyordum her yerine dokunuyor deliriyordum. Kaybetmiştim kendimi. O an sırtım yatakla buluştuğunda o beni ittirmiş üzerime çıkmıştı boylu boyunca. Öpüşmeye başlamıştık yeniden. Yanıyorduk ikimizde iliklerimize kadar terlemiş ve ıslanmıştık her konuda.

Onun için ona deli olduğum için ıslanmıştım. Yatağım çarşafım su içindeydi biz yanıyorduk. Penisimi avuçlarına aldığında kendi penisine değdiriyordu sürekli. Penislerimiz sürtüşüyor dudaklarımıza adlarımızı haykırıyorduk. "Geceyi avuçlarımda hissediyorum sevgilim." demişti o an avuçlarında olan penisimdi ve beni öldürmüştü. Ten tene, koyun koyuna sürtünüyorduk. Gece durmuş gündüz olmuyordu biz delicesine sevişiyorduk. Ben gelmiştim dayanamamıştım. Onunla sıvılarımız karışmıştı birbirine. O tekrar dokunmuştu bana. Nefesini hissettiğimde onu ittirmeme kalmadan o beni yatağa sabitlemişti. Ağzının içindeydim. "Taehyung yapma sana kıyamam yapma ne olur..." demiştim hepsini almıyordu ağzına sadece yeniden sertleşmem için uğraşıyordu onunla birleşmek, onu hissedebilmek adına.

"Kucağıma gel." demiştim o emekleyerek geldiğinde birbirine karışmış sıvılarımızın tadını barındıran penisini aldım ağzıma. "Bu kötü bir şey değil." demişti saçlarımı okşarken. "Sabaha kadar yapabilirim bunu sana. Sen de bana yapabilirsin bu kötü ya da iğrenç değil." demişti ikimizde hafızalarımızı birbirimizin kasıklarına bırakmıştık ve hiçbir şey umrumuzda olmadan yatağımızın gıcırdayan seslerine karışıyordu seslerimiz. "Yüz üstü eğilir misin güzelim?" demiştim yüzümü avuçları arasına almıştı. "Bir kez daha öpeyim özlerim." demişti çok hızlanmış sanki bir yere yetişecekmiş gibi beni alelacele öperken sırt üstü yatmıştı karşımda. "Yap." demişti onu göremiyordum hiç buraya kadar görmemiştim. Hissediyordum ve onunla her konuda eşit olmak müthişti.

"Yap şunu Jungkook hazırım." demişti parmaklarımı ıslatmıştım onun inip kalkan kalçasına konumlandırdığımda bir kaç kez sürtmüştüm parmağımı girişine. "Dayanamayacağım." demişti içten içe titriyor sürekli benim adımı sayıklıyordu. "Acırsa söyle güzelim." demiştim o beni dinlememişti bile. "Yap artık şunu, yap!" demişti bacaklarını omuzlarıma attığında yavaşça bir parmağımı içine ittirmiştim. "Gökyüzü etrafımda dönüyor sevgilim görüyorsun değil mi?" demişti tam o sırada dönen benim girişindeki parmağımdı. Ben onun canını acıtmamaya özen gösterirken o tamamen arzudan yanıp kül olmuştu. İkinci bir parmağımı ittirmiştim içine. Parmaklarım içinde girişini zorlarken ben üstüne uzandığımda titremişti.

"Şşh... benim." demiştim nefes nefese.

"Öpüşmeye geldim."

Bir bacağı omzumda asılı kalırken parmaklarım onun en ücra köşelerini zorluyordu. Son parmağımı da içine ittirdiğimde beli avuçlarımın arasında yay gibi kıvrılmıştı. Yatağa tekrar yatırmıştım onu. Üzerine uzandığımda onun nefesleri yaktı geçti boynumu. "Acıtmayacağıma dair sözler veremem güzelim." demiştim ellerimizi iç içe geçirdim o anda. "Acını en hafife indirmeye çalışacağım." dediğimde başını sallamıştı. "Sana güveniyorum." demişti dudaklarında tutamıyordu nefesini. "Sana güveniyorum aşkım." Bana güveniyordu dünya üzerindeki her şeyden daha çok güveniyordu bana. Onu seviyordum kainatta ondan başkası yokmuşçasına seviyordum.

Biranda aramızdaki bütün engeller uçurumlar birbirimize düşüren yalanlar, kötülükler hepsi parçalandı. Hepsi döküldü. Biz kaldık çırılçıplak iki aşık beden olarak tüm engellerin ortasında bir bütün olmuştuk. Saniyeler içinde olmuştu her şey cesaretimi toplayıp ittirmiştim kendimi içine. Dudaklarından adım dökülmüştü. Bir döngü haline gelmişti delicesine susuyor birbirimizin adını şükredercesine fısıldıyorduk. Elleri ellerimin altında eziliyordu. Acıdığını biliyordum alışmasını beklerken yüzümü boynuna bırakmıştım. Ellerimiz zincirlenmiş gibi bir bütün olurken bedenlerimiz de öyleydi. Yüzüm boynunda o kokusunu çekerken ikimizin göz yaşı o boşlukta birleşti. Sevdiğimiz için ağlamıştık. Kaderimize, birbirini bu kadar çok seven iki genç çocuğu birbirine hasret bırakan kadere ağlıyorduk.

"Ağlama." demiştim yalvarır gibi. "Sen de ağlıyorsun o zaman sen de ağlama." demişti o da. Bacaklarımız birbirine dolandı dudaklarımızı birleştirdi titreyen dudaklarımız ıslak ıslak öpüşürken dudaklarıyla içimi titretti benim. Parmaklarımın dudaklarında olmasını onu sevmeyi istedim. Ellerimi bırakmadı ben dudaklarını özledim. O alışmıştı ben içinde hareket etmeye başladıkça savrulmuştu. "Bana dokunduğun için gülüyorum sevgilim." demişti hem ağlayıp hem gülerken gözyaşlarından öptüm ıslandı dudaklarım. "Ve sana dokunan beni göremediğin için de ağlıyorsun." demiştim içlenmişti kıkırdayarak silmişti gözyaşlarını. "Cennetten kovulacaksın benim yüzümden bu günah." demiştim alayla. "Bu günahsa, ben bu gece bütün günahları teninde yaşamak isterim." demişti hızlanmıştım sonra buz tutmuştum. Bacaklarım uyuşmuştu kasıklarımın kalçalarına çarpma sesiyle beynim uyuşuyordu. Fazlasıyla hızlanmış zevkin doruklarından ona bakıyordum. Hayalimde bile ona bakıyor onu seviyor, onunla sevişiyordum.

Birbirimizin dudakları parçalanıyor biz yine de adlarımızı haykırıyorduk aşıktık hemde çok. Ondan şu saatten sonra vazgeçemeyeceğimi biliyordum. Sertçe vuruşlarıma devam ettiğimde savrulan bedenine sarıldım. Onunla birlikte gidip geldim. "Hızlan." demişti bana. "Yeterli bu kadar. Canını yakmak istemiyorum." demiştim kendini bana daha çok ittirdiğinde dudaklarıma asıldı. "Hızlan." demişti tekrardan. "Seni orada bekliyorum değmen gereken yere değmelisin." demişti dediğini yapmıştım hızlanmıştım bacaklarım kasılıyordu boşalmak üzereydim bir gece de ikinciyi yaşamak üzereydik. "Orası." diye bağırmıştı dibine kadar gittiğimde. "Oradayım al beni!" sonrası yine adımı haykırışıydı.

"Kocaman bir evrene küçücük bir yıldızım." demiştim soluk soluğa. "Duvarlarına değdikçe ölüyorum, sönüyorum." demiştim kontrolü tamamen bıraktığımda ucundaydım evrenin. "Aldım." demiştim üzerine yığılıp kaldığımda. "Toz bulutu olup yok olmadan önce aldım seni." İçine bırakmıştım sıvılarımı. Çıkacağım sırada belimden yakalamıştı beni. "Biraz daha." demişti sonra onun hala boşalmamış olduğunu hatırladığımda lanet ettim kendime. Kendimi tekrar içine ittirdiğimde çok zorlanıyordum. Fazlasıyla zirvedeydim ve kasıklarıma iğneler batırıyorlardı sanki. Beni anlamıştı ve kucağıma gelmişti. Kucağımda zıplamaya başladığında göğüslerine bastırdı beni. "Son sevmelerini yap sevgilim geleceğim az kaldı." demişti parmaklarımı onun sırtında gezdirirken o yüzümü göğsüne gömmüştü.

Bana tutunuyordu kucağımda zıplarken onu sevmemi istemişti. Göğsünde öpülmedik bir yer bırakmamıştım. Karnımda sıcaklığını hissettiğimde üzerinden yük kalkmış gibi nefesini vermişti. "Müthişsin." demiştim kalçasındaki ıslaklıkla oynuyordum. "Müthiştin. Harikaydın bir ara uçacağım sanmıştım." demiştim içinden çıkıp uzanacağım sırada durdurmuştu beni. "Böyle kalalım." demişti istemiyordum bu kadarı ona fazlaydı. Onu dinlememiştim. Kendimi çekip içinden çıktığımda yanına atmıştım kendimi. Nefes almak çok zordu ama kahkaha atıyordum. "Yaptık." demiştim delirmiş gibi. "Az önce yaptık biz seviştik." Saçlarına taktığı bandanayı gözlerimden çıkarmıştım o an. Vücuduna bakmıştım benim eserimdi bu çocuk. Her yerinde benim imzam vardı. Benim olmuştu onun olmuştum. Bazı hikayelerde görmek çokta önemli değildi. Biz az önce iliklerimize kadar birbirimizi hissetmiştik.

Buradan sonra ne olur bilmiyordum ama emin olduğum bir şey varsa o da Taehyung'a deli gibi aşıktım ve onu hissetmiştim. Birbirimizin olmuştuk. Onu kollarıma aldığımda da, bu gece gerçekten tenime misafir olmuştu. Sokulmuştu bana tamamen. "Canın yanıyor mu?" demiştim ellerim vücudunu turluyordu. "Benim canım sana her zaman yanıyor sevgilim." demişti kollarımı sarmıştım etrafına. Bacaklarımın arasındaydı o üşümüş ayakları. "Hala ıslağım." demişti elimi girişine getirdiğinde. "Hala sulanmam normal mi?" gülmüştüm hafifçe çenesine vurmuştum. "Bir kere daha istiyorum demenin kısa yolu bu ama olmaz sevgilim." demiştim sarılmıştım ona sımsıkı hiç bırakmayacakmış gibi.

"Ne yapayım?" demişti omuz silkerek. "İlk defa yaşıyorum bu duyguyu. Çok sevdim." demişti parmaklarım yüzünü turluyordu. "Sevdin demek bu duyguyu hım..." demiştim sonra hemen toparlamıştı söylediği kelimeyi. "Seninle diye sevdim Jungkook. Seninle olduğum için sevdim yemin ederim." demişti onu tekrar kollarım arasına almıştım ayaklarımız birbiriyle oynaşıyor ben ona bakıyordum. "Biliyorum güzelim." demiştim.

"Beni hissetmeyi sevdin." başını sallamıştı ve ben hala kendimde değildim. "Şu an bana dünyanın en değerli şeyi gibi bakıyorsun hissediyorum. Bakma." demişti yüzümü kapatmıştı. "Utanıyorum bakma..." demişti yüzümdeki ellerini öpmüştüm. "Üç dilek hakkı verseler bana bu üç dileğin üçü de sen olurdun seni görebilmek olurdu nasıl bakmayayım sana?" demiştim ellerini çekmişti yüzümden ve söylediklerim onu titretmişti. "Üşüdüm." demişti ben üzerimizi örtmüştüm. "Üşürsem seni yakabileceğimi söylemiştin." demişti sonra boynuma sığınmıştı. "Bunu bile beceremedim. Yanlışlıkla ikimizi de yaktım." demişti hala onunla şurada çırılçıplak olduğuma dahi inanamıyordum.

"Karar verdim." demişti aniden. "Evden ayrılacağım sana taşınacağım." Göğsüme dudaklarını bastırdığında bu işin içinden nasıl çıkacağımı düşünüp durmuştum. "Bundan sonra sana dokunmadan duramam Jungkook." demişti fısıltıyla. "Senden şu mesafeden daha uzağa gidemem artık değil." demişti ona gerçeği şu anda söylemek istesemde yapamamıştım. Gözlerine sebep olan ailenin oğluyum diyememiştim. Göremediğin için ağladığın çocuk senin görememene sebep olan tek etken diyememiştim. Bunun yerine sevişmiştim onunla. "Bunu sonra düşünürüz." demiştim mızmızlanmıştı. "Düşünecek bir şey yok." demişti inatla. "Buradayım artık gören gözlerim olan adamın, yuttuğu nefesi olacağım. Senin nefesin olacağım sevgilim." demişti eğer beni gerçekten seviyorsa yalanlarıma göz yumacaktı.

Ve bu gerçek her ne kadar acıtsa da, bu gerçekle yaşamak zorundaydı. Beni seviyordu bana aşıktı. Onu istiyordum onsuz yapamazdım nefes alamazdım. Yanımda kalmalıydı yalanlarımla birlikte benim yanımda kalmalıydı.

"Seninle kaç gece güzelim?" demiştim gülerek.

"Seninle, her gece sevgilim." demişti yavaşça kapatmıştı gözlerini bana sığınmıştı.

Kendimize gelene kadar dakikalar geçmişti iki nefes birleşip odayı ısıtmıştık.

Saçlarına yıldızlar dökülmüştü bu gece Taehyung'un gözlerine hüzün yağmurları iner gibi birlikte ağlamıştık gözyaşlarımız bile sevişmişti bizim. Yine de güzeldi dağılmış saçlarına, terlemiş tenine ve beni ufacık bile göremeyen gözlerine rağmen yine de güzeldi.

Kim Taehyung benim olduktan sonra evren kadar güzelleşmişti.

Benim evrenim oydu. Koca bir evren küçük bir yıldıza, onun için yanıp onun için sönen yıldıza, yani bana aitti.

Continue Reading

You'll Also Like

970K 91.4K 30
[🐾📚] jungkook : hocam köpeğiniz yeontan elimizde sözlüleri 100 istiyoruz [texting / düzyazı] [joji - worldstar money]
310K 18.7K 23
min_yg: Beni ne kadar öldürdüğünün farkında mısın Park Jimin? orangejuice_pjm: kimsin ve ne sikim saçmalıyorsun? min_yg: zamanı gelince öğrenirsi...
718K 58.6K 17
yıllardır tiksinerek baktığı ve nefret ettiği taehyung'un kendisine aşık olduğunu duyan jeongguk, kendi çıkarları için taehyung'u kullanmaya başlar...
67.6K 8.4K 13
jimin kasabaya döndüğünde geride bıraktığından fazlasını bulacağını bilmiyordu