Alec'le eve döndüğümüz zaman neredeyse yorgunluktan ölecektim.
"Yalnız çok güzeldi değil mi günümüz?" Dediğimde kendini koltuğa bırakıp kafa salladı.
"Hem de çok güzeldi. Özellikle dönme dolaptaki an." Deyip bana döndü ve yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. "Şimdi biz sevgili mi olduk yani?"
"Evet öyle olduk."
"O zaman sana aşkım diyebilir miyim?"
"Aşkım mı? Hayır çok samimiyetsiz..."
"O zaman sevgilim diyeyim."
"Onu da Camille çok kullanıyordu, kelimeden soğuttu beni." Dedim yüzümü buruşturup.
"Hayatım? Bir tanem?"
"Sevmedim hiçbirini."
"O zaman ben sana ne diyeceğim?" Deyip önüne döndü.
"Trip mi yiyorum ben şu an?" Dediğimde cevap vermedi. Ben de yaklaşıp yüzüne bir öpücük bıraktım. "İsmimle hitap etmen yeterli."
"O zaman ismini kısaltayım mı? Filmlerde öyle yapıyorlar."
"Nasıl bir kısaltma bu?"
"Mesela... Mag nasıl?"
"Mag.... ya şey gibi oldu böyle hızlıca söyleyince... magmagmagmagmag... sanki Duffy Duck konuşuyor gibi."
"Ama hiç yardımcı olmuyorsun."
"Belki Mags olabilir."
"Mags? Bence de Mags olsun."
"Sen bana Mags de ben de sana bebeğim diyeyim nasıl fikir?"
"Bebeğim mi?"
"Evet çünkü sen benim koca bebeğimsin."
"Ben bebek değilim!"
"Evet öylesin." Deyip onun kucağına çıktım hızlıca. "Sana bebeğim diyeceğim ve biberonla besleyeceğim bundan sonra. Geceleri de ninni söyleyeceğim."
"Kes şunu, ben bebek değilim."
"Değil misin?" Deyip saçlarını karıştırmaya başladım. "Küçük, sevimli bir bebeksin sen."
"Bana bebek deme." Dediğinde onun yanaklarını tuttum.
"Tamam bebeğim, sana bebek demem."
"Magnus!"
"Sinirlendin mi sen?" Deyip gülmüştüm. Sonra burnuna küçük bir öpücük kondurup yanaklarını bıraktım.
"Bana öyle deme, sadece sevişme konusunda bilgim yok diye yapıyorsun değil mi bunu?"
"Demek çıplak şeyler yerine sevişme demeye başladın." Deyip onun burnuna bir tane daha öpücük bıraktım. "Küçük bebeğim büyüyor."
"Ben küçük değilim. Benim boyum uzun."
"O seni büyük yapmaz, deve yapar."
"Deve de değilim ben."
"Değil misin?" Deyip alnına alnımı yasladım ve dudaklarına bir öpücük kondurdum.
"Değilim tabii." Demiş olsa da sesi yumuşamaya başlamıştı.
"Tamam değilsin." Deyip ikinci kez onu öptüm. Kucağında olduğum için iyiden iyiye ona yakındım şu an. "Sen benim Alec'imsin tamam mı? Başka da bir şey değilsin." Onu tekrar öptüğümde bu sefer daha uzun bir öpücük olmuştu bu.
"Evet öyleyim." Deyip dudaklarını araladı ve ben de öpüşmeyi daha da derinleştirdim.
Dudakları neden bu kadar güzel olmak zorunda ki?
Dudaklarından zor da olsa ayrılıp öylece koltuğun üstünde duran ellerini alıp bacaklarıma çektim.
"Neden bana dokunmuyorsun?"
"Bilmiyorum, yine kızarsın belki."
"Saçmalama, kızmak filan yok bundan sonra. Bana dokunabilirsin anlaşıldı mı?"
Yüzünü tamam dercesine salladıktan sonra dudaklarını tekrar öptüm ve o da ellerini bacağımda dolaştırmaya başladı.
Ben de anın etkisi ile dudaklarından uzaklaşıp boynuna gömüldüm ve tenine öpücükler bırakmaya başladım.
O sıra elinin kalçalarıma kadar çıktığını hissetmiştim. Elleri yavaş yavaş kalçalarımda dolanırken inlememek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
Boynunu rahat bırakmaya karar verip çenesi üstünden bir yol izleyerek tekrar yüzü hizasına geldim.
"Hoşuna gidiyor mu?" Dedim bir parmağımla dudağını aşağıya doğru çekerek. Başını olumlu anlamda salladığında "O zaman bu da hoşuna gidecek." Deyip araladığım dudaklarından içeriye dilimi gönderdim.
Bu sefer ağzının içini dilimle keşfederken anın zevkiyle dudaklarımdan bir inleme kaçmıştı.
Bir yıldan fazla süredir erkeklerle yakınlaşmamıştım, resmen Camille yüzünden kendimi her şeye kapamıştım ve şu an bunu yapmayı ne kadar özlediğimi fark ediyordum.
Devamını getirmeyecektim ama onu öpmek bana her iki anlamda da iyi geliyordu ve bunu yapacaktım.
Onu öpmemi seviyordu ve istiyordu. Bunu yaparak onu kullanmış olmazdım değil mi?
Ayrıca artık sevgiliydik ve Alec birçok şeyin farkına varmaya başlamıştı. Ve onu seviyordum, ona karşı duygularım vardı. Bundan tedirgin olmam yersizdi.
Ondan yavaşça uzaklaştıktan sonra yanaklarına da birkaç öpücük bırakmıştım.
"Ben duşa gireyim, sonra da uyuruz olur mu?" Dedim yüzünü yavaşça okşarken.
"Olur, ben de senden sonra girerim duşa."
Of ama ben şu an senden ayrılmak istemiyorum ki... özellikle de elin hala kalçalarımda dururken.
"Şey... belki biraz daha burada kalabilirim." Dedim onun kucağına iyiden iyiye yayılarak. "Yani, doyamadım pek."
"Neye?"
"Dudaklarına..." deyip alt dudağımı onun dudağına sürttüm yavaşça. "Ne yani sen doydun mu?"
"Bunun mümkün olduğunu sanmıyorum." Dediğinde gülmüştüm. Sonra yavaşça üst dudağını dilimle kaldırıp dişlerim arasına aldım ve yavaş yavaş üst dudağını emmeye başladım.
Ah keşke onun nasıl çıldırdığını görebilsem... ben deliriyorum çünkü.
"Dudakların nasıl bu kadar güzel olabiliyor." Deyip bu sefer dudaklarımı tamamen onun dudakları üstüne kapadım. Yavaşça dişlerim arasındaki yumuşak deriyi sıktım ve kendi dudaklarım arasına çektim. Mümkün olsa dudaklarını yiyecektim sanırım.
Sonunda dudaklarına rahat vermeye karar verip geriye çekildim ve kızarmış dudaklarını izledim bir süre.
"Nasıl hissediyorsun?" Dedim kollarımı onun ensesine sarıp yüzünü inceleyerek.
"Kamyon çarpmış gibi, hem de oldukça büyük bir kamyon." Dedi dudaklarıma bakarak. "Bana ne yaptığını bilmiyorum Magnus ama çok iyi yaptığın kesin."
"Hoşuna gidecek her şeyi yapacağım Alec ama yavaş yavaş olacak bu. Hepsinin tadını yavaş yavaş almanı istiyorum."
Dudaklarına tekrar dudaklarımı sürtüp sonunda kucağından kalktığımda büyük bir boşluğa düşmüş gibi hissediyordum.
"Tüm yorgunluğumu aldın resmen." Dedim merdivenlere yönelirken.
"Magnus bir şey diyeceğim, sanırım ben tahrik oldum."
Onun bunu demesi ile adeta kahkaha atmıştım.
"Tahrik mi oldun?"
"Evet, önümde sızlama var ve bu tuhaf."
"Korkma birazdan geçer. Ayrıca bir öpücükle bu hale geldiysen ilerisi için seninle işimiz zor gibi duruyor."
Bir öpüşme mi? Çocuğun kucağına oturup dudaklarıyla seks yaptın Magnus...
Her neyse işte.
...
Lan çocuğumu azdırıp gitti pislik -_-