Moment Like These ( Çeviri )

Por exofanfictr

10.1K 464 40

Más

Moment Like These ( Çeviri )
Moment Like These - 1.Bölüm

2.Bölüm(Final)

2.2K 155 22
Por exofanfictr

Çeviri : Honey 

2.Bölüm - Final

Bu komikti çünkü Chanyeol tam olarak ne zaman aşık olduğunu kestiremiyordu.

Chanyeol üniversitenin meydanında Yixing’le beraber gitar çalıyordu, Kris eliyle betona vurarak ritmi yakalarken Sehun ayağıyla yere vurarak kusursuz bir şekilde ritim tutuyordu, o sırada önlerinden geçen Baekhyun tam olarak Chanyeol’un karşısında durmuştu.Chanyeol ağzının gevşediğini ve parmaklarının akor üzerinde oynadığını farketmemişti , Kyungsoo ve Baekhyun şarkı bitip gidinceye kadar Baekhyun'un yüzüne bakmayı bırakamamıştı.Kris'in yüksek sesli kahkahası ve Chanyeol'un sırtına doğru elini geçirip vurması onu hayata döndürmüştü. “Az önce ne oldu?” dedi Kris homurtuyla. Chanyeol ağzı açık bir şekilde onlara döndüğünde bu Kris'in daha fazla gülmesine, Sehun'un kahkalar atmasına ve Yixing'in bıkkın bir şekilde gözlerini devirmesine sebep olmuştu.

Yanılmıyorsa, 5.buluşmalarından sonraki zamanlardı, parkta beceriksizce dolaşıyorlardı. Ay ışığı altında, ağaçlardan gelen hışırtılar ve gölgeler, Baekhyun'un ifadesini karanlıklaştırıyordu. Chanyeol tarafına dönmek gerekirse, işlerin iyi gittiğinden emin değildi, Baekhyun'un ondan hoşlanıp hoşlanmadığından emin değildi, ve sadece hiçbir şeyden emin değildi, çünkü ilk aşık olan taraf olmanın verdiği sinir durum, Chanyeol'ün doğru hissetmesine engel oluyordu.

Bu yüzden ellerini cebinde tutuyor, ve Baekhyunla arasında ölçülebilir bir mesafe bırakıyordu, yarım adım, arkadaşça olması için yeterince yakındı, ama ne olursa, olsun Baekhyun'un kişisel alanına saygı duyduğunu gösterecek kadar uzaktı.

Elleri yanlışlıkla birbirine dolanırken, birden kendini güvensiz hissetti, başını yere eğdi ve Baekhyun'un da durmasını sağlayarak, gözlerini pürüzlü asfalt zemin üzerindeki çatlaklara dikti. Chanyeol hızlıca geri çekildi, kollarını aceleyle sallarken, çatlayan sesiyle özür diliyordu, sonra, aniden Baekhyun elini tuttu. Kendi kısa parmaklarını, Chanyeol'un uzun parmaklarının arasına yerleştirdi.

Baekhyun tekrar yürümeye başladığı zaman, Chanyeol'u neredeyse bir köpek gibi asılırken, ellerini bir ileri, bir geri sallıyordu. Gözlerindeki neşe pırıltılarıyla, soluk ay ışığı altında seslice güldü. ''Randevularda, bu şekilde yürürsün.'' 

Ve yol ayrımında durduklarında, Baekhyun sağa doğru yürümeye başladı, Chanyeol sadece durdu ve gözlerini kırpıştırdı çünkü Baekhyun'un dairesinin solda olduğunu biliyordu. Baekhyun ona baktı ve gülümsedi ''Bugün evine yürünecek olan sensin'' ve kapının önüne ulaşıp, durana kadar, elleri birbirinden ayrılmadı. 

Chanyeol elini cebine sokup anahtarları yakalamaya çalışırken, Baekhyun'un gözleri, kayarak kapandı ve Chanyeol kendi dudakları üzerinde, serin dudakların baskısını hissedene kadar, parmak ucunda yükseldi.

Kısa bir öpücüktü, Baekhyun uzaklaştı ve derin nefesler çekti içine, ''yarın aynı saatte, boşum'' ve Chanyeol, yine sadece kafa salladı, hala şok içindeydi. Baekhyun'un köşeyi dönüşünü, iyi bir dakika boyunca izledikten sonra, birden hayata döndü. Bağırıyor, zıplıyor, eliyle havayı yumrukluyordu, ta ki Kyungsoo ''Ne yapıyorsun, saat gecenin 1'i seni göt'' diye mırıldanarak kapıyı açana kadar. Chanyeol aniden sustu, ve ev arkadaşına karşı başını, mahcubiyetle eğdi

.

***

Bu komikti, çünkü Chanyeol, ona tam olarak ne zaman aşık olduğunu tespit edemiyordu. Baekhyunla buluşmasının üstünden 1 ay geçmişti. Yixingle birlikte, üniversite meydanında gitarını tıngırdatıyordu, Kris avuç içleriyle duvara karşı, Sehun ise ayaklarıyla tempo tutuyordu.

Baekhyun yanlarından geçerken, aniden Chanyeol'ün önünde durdu, dudaklarını araladı ve şarkı söylemeye başladı. Chanyeol'ün akorları basan parmakları farketmeden durmuştu. Dudakları aralandı ve Baekhyun şarkıyı bitirip, Kyungsoo'yla birlikte uzak bir siluet haline gelene kadar, gözlerini Baekhyun'un yüzünden alamadı.

Kris yüksek sesle güldü ve Chanyeol'ün sırtına vurarak, gerçekliğe dönmesini sağladı. ''Ne halt oldu öyle'' Kris burnundan gülerek konuştu. Chanyeol ona döndü ve sadece şaşkın şaşkın baktı. Kris'den daha yüksek sesli bir kahkaha, Sehun'dan bir burnundan gülme efekti ve Yixing'den de devrilen bir çift göz alarak.

***

İlk seferlerinden sonraki geceyi unutmak olmazdı. Chanyeol duştan çıktığında, havlu belinin etrafında, gevşek bir şekilde sarılıyken, Baekhyun'u yorganın içinde koza gibi sarmalanmışken buldu. Gözlerinin önüne düşen bir kaç tel saçı, üfleyerek geriye atmaya çalışıyordu, Chanyeol öne doğru eğildi, bir dizini yatağa yasladı, ve saçlarını, Baekhyun'un kulağının arkasına sıkıştırdı.

Saçlarını parmaklarıyla taramayı bitirip ayağa kalktığı esnada, Baekhyun SÜRPRİZ bir şekilde ayağa fırladı ve bağırdı, üzerindeki bütün kıyafetler Chanyeol'ündü, onun tişört ve eşofman altını giyiyordu. Öne atıldı ve Chanyeol'le güreşmeye başladı, tam bu esnada, pantolonunun ucuna takıldı ve düşeceği esnada, kollarını Chanyeol'ün boynuna sıkıca dolayarak, onu da kendiyle birlikte yatağa çekti. Chanyeol onu sırtından indirdi ve karnına oturduğu zaman hırıldadı. Gözlerini açana kadar, bütün apartmanı sallayacak kadar yüksek sesle güldüler. Sonra gözleri, birbirine kenetlendi, kelimeler kayboldu, sonsuza kadar böyle kalacaklarmış gibi geliyordu, ta ki, Baekhyun eğilip, dudaklarını Chanyeol'ünkilerle buluşturuncaya kadar. Birden yatakta ters döndüler. Elleri, saçlarında, tişörtlerinin altında ve tenlerinin üzerinde, cayır cayır yakarak dolaşıyordu.

Chanyeol o gece, 2. bir duş almak zorunda kaldı.

***

Geçen cumartesi sabahlarından birinide unutmamak gerekirdi, ayaklarını sürüyerek mutfağa girmişti, genişçe esniyor ve gözlerini ovuşturuyordu. Çoktan uyanmış olan Baekhyun, elinde bir elma ile, balkonun demir korkuluklarına tünemiş, yükselen güneşin, anahatlarını aydınlattığı şehri izliyordu. Chanyeol Fransız kapıdan geçerken, yastıklı Baekhyun'a doğru sessizce yaklaştı, terastaki mobilyaların etrafından geçerek kollarını Baekhyun'un beline doladı ve başını omzuna koydu. Bu pozisyonda 5 dakika kadar kaldılar, Chanyeol'ün gözleri huzurluca kapanmış, Baekhyun'un elmayı ritmik bir şekilde çiğneyişini ve şehrin sabah trafiğinin sesini dinliyor aynı zamanda onun tenini hissediyordu. Birden, burnunda bir ıslaklık hissetti, gözlerini açtığında, Baekhyun'un elmanın yediği kısmıyla, yüzünü dürttüğünü gördü.

Bir ısırık çaldı ve Baekhyun'un dudak kıvrımlarında, açığa çıkmayı bekleyen, gizli bir kötü adam kahkahası olduğunu gördü. 

Misilleme olarak, hızlı bir şekilde, Baekhyun'un şakağına, yediği elmadan kaynaklanan ıslak ve yapış yapış bir öpücük kondurdu ve yine hızlı bir şekilde, onun yarım yamalak vurma girişimlerinden kaçındı.

''Seni göt.'' pislik bir gülümseme dudaklarını kaplarken, şakağındaki ıslaklığı sildi ve onu Chanyeol'ün tişörtüne sürmeden önce, parmağını mutfağa doğru salladı. ''Eğer istiyorsan, hala mutfakta kahve var.''

Chanyeol mutfağa doğru süzüldü ve kendine bir kupa kahve doldurdu.

''Kahvelerin o kadari iyi ki, başka bir şey içemiyorum.'' Chanyeol , dudakları seramik bardağı kavramadan önce mırıldandı, sıcak buhar yüzünü okşarken gözlerini kıstı. ''Kahve dükkanlarında dahi ve özellikle iş yerinde.''

Baekhyun'un bakışlarını farkedene kadar, kahvesini yudumlamaya devam etti. Ve bu zamana kadar Baekhyun'un yüzünde gördüğü en parlak gülümseme, dudaklarını kapladığı zaman, Chanyeol'ün dünyası durdu ve kalbinin sesini, yüksek bir davul sesi gibi zihninde duydu. Baekhyun'un etrafında utangaçça döndü ve başını eğerek, aşağıdaki kenti izlemeye başladı. 

(Belkide, tam olarak ne zaman olduğunu kestirememesinin nedeni buydu, çünkü Baekhyun'a her geçen gün, tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar aşık oluyordu.)

***

Chanyeol, tam olarak kaç saniye, dakika, gün ya da aydır, bir bütünün parçası haline geldiğini bilmiyordu. Sadece Chanyeol olan tarafının, ne zaman Byun Baekhyun ve Park Chanyeol'ün , Park Chanyeol kısmı olma görevini üstlendiğini bilmiyordu. Ne zaman onun diğer yarısı haline geldiğini bilmiyordu.

Sadece küçük bir açılma anı, ah, anılara, tatlı kavrayışlara dönüşürken, Chanyeol hayatlarının ne kadar kısa sürede birbirine karıştığının farkındaydı. 

Banyo paspasının üzerine su damlattığında, Baekhyun'un ona gözlerini kısıp bakışı, geçen geceymiş gibi geliyordu. Uzun ve zor bir değişim süreci olmuştu, o farkına varmadan, Baekhyun yavaş yavaş, havluluktaki kılıksız siyah havlularını, süslü beyaz olanlarla değiştirmişti. 

Ya da başka bir deyimle, takvime bakarak, Baekhyun'un onun evinde kalmadığı günleri saydığında, tek eliyle sayabiliyordu. Ya da, arabasına binip IPhone'unu hoparlöre bağlayıp, çalma listesini kaydırdığında, öncekinden daha az Eminem ve Jazzyfact, ve daha çok Maroon 5 ve Jamuroquai dinlediğini farkediyordu.

Bu olanları, en çok, sırılsıklam, yalnız ve de üzerinden sular damlarken, bir Noel Arifesi, Kris'in kapısını çaldığında farketmişti.

''Hey, Baekhyun nerede?'' Kris arkasından kapıyı kapatırken konuştu.

''Ailesiyle birlikte, kıştan kaçmak için Havaii'ye gitti.'' Chanyeol, sırılsıklam atkısını boynundan uzaklaştırdığında mırıldandı. Başını eğerek, boncuk gözlerinde kalan incinmişliği gizledi. ''Onlarla zaman geçirmek istedi.''

''Oh, bekarlar kulübüne, geçici olarak da olsa yeniden hoş geldin o zaman.'' Kris Chanyeol'ün uyuşmuş ellerine bir elma şarabı verdi. Zaten herkes, çoktan oturma odasındaydı.

Bu kanepede, yalnız oturduğu anlardan birindeydi, bütün bu cümbüş ve bağrışmanın ortasında, sessizce bardağına bakıyordu --görünüşe göre, Jongin bir eş bulmaya karar vermişti ve Chanyeol yukardan bakınca, Kyungsoo'nun ökse otu altında ne kadar mutlu olduğunu görebiliyordu-- (Ç.N : Burda küçük bir parantez açıyorum gençler, bu bir hıristiyan geleneğidir, Noel'de insanlar hoşlandıkları kişileri, ökse otu altında öperler ve mutlu olacaklarına inanılır.) ve sadece Park Chanyeol olduğu zaman, ne kadar yalnız olduğunu anladı. Ve bu his duygularını kamçılarken, kalbinde ezbere bildiği numarayı tuşladı. Telefon 2. çalışında açıldı, ve kendini Baekhyun'un püskürttüğü bahaneler arasında buldu. (Yarı öfkeli sesinde, hiçbir titreme yoktu ve Chanyeol sürekli ortaya çıkan gözyaşlarını parmak darbeleriyle silmekte ısrar ediyordu.) Chanyeol anlıyordu, evet, evet, Baekhyun'da onu çok özlemişti, plajlar bir harikaydı, Luau'nun kızarmış domuzları, en az Junmyeon'unkiler kadar iddialıydı, ve onu gerçekten sonra aramak zorundaydı çünkü kuzeni dalışa gitmek istiyordu. Ve hayır, unutmamıştı, Chanyeol'e Maui'den deniz kabuğu getirecekti.

(Daha sonra o kabuklardan 5 tane getirdi.)

***

Chanyeol ona nasıl aşık kaldığını biliyordu.

Aslında küçük sebeplerdi.

Baekhyun'un ne zaman çekici bir ritim duysa dans etme alışkanlığı vardı (Chanyeol onun kıpır kıpır olduğunu söylüyordu).( Ve Chanyeol, Baekhyun bunu eğlenmek için yapmış olsa bile, onun havalı gözüktüğünü düşünüyordu. Ve tabiki bunu Jongin'e söylediğinde, ondan tüm alabildiği bir çift devrilen göz olmuştu. 'Çünkü o bir dans dahisiydi.')

Gecenin bir yarısı arabaya atlayıp, ıssız ve rastgele bir sokak bulup, son ses şarkı açıp, seslerini kaybedene kadar şarkı söylemelerini seviyordu.

Baekhyun'un güldüğünde kırışan göz kenarlarını seviyordu. O kırışıklıkları öpmeye çalıştığında, onun kaçışını ve tekrar denediğinde, şakacı bir şekilde onu uzaklaştırmasını seviyordu.

Uykuya dalmadan önce Baekhyunla yaptığı mırıltılı konuşmaları seviyordu.

Nadiren de olsa, ondan erken uyandığı zamanlarda, güne Baekhyun'la dolu bir yüzle başlamayı seviyordu, bazen Baekhyun'un kabarık kahverengi saçlarıyla başlıyordu, ama bunu da seviyordu. Chanyeol sadece bir kaç dakika diye kendine yalan söylüyor, ve sonra bir kaç dakika bir kaç saate dönerken, kolları bütünüyle Baekhyun'la dolu oluyor ve onu uyurken seyrediyordu. Ve Baekhyun göz kapakları titreşene kadar, akşam yemeğinde ne yesek, dün gece kapıyı kilitledim mi veya, ona sahip olduğum için ne kadar şanslıyım gibi rasgele şeyler düşünüyordu.

Baekhyun'un Chanyeol'e katlanmak gibi inanılmaz bir yeteneği vardı.

Mesela, Chanyeol ona oldukça gereksiz ve saçma bir hediye aldığında bile, Baekhyun'un gözleri biraz bile ışıltısını kaybetmiyordu, ve hala 100 watt aydınlık verecek kadar gülümsüyordu, ve sesinde hiçbir hayal kırıklığı barındırmadan ''ona bayıldım'' diyordu.

Aslında, son bir kaç haftaya kadar, Chanyeol Tao'dan, Baekhyun'un ayak numarasının 12 değil 8 olduğunu öğrenmişti, ama o buna rağmen Chanyeol'ün onun için seçtiklerini giymeye devam ediyordu. Ofis etrafında giymekten kaçınıyordu, çünkü bazen ayakkabının kenarına takılıyor ve yeri boyluyordu.

''Belkide ona başka bir çift almalısın.'' Tao iç çekti. ''Çünkü bu gerçekten tehlikeli, gerçekten çok tehlikeli.''

Ve Chanyeol ona başka bir çift aldığında, Baekhyun sadece güldü. 

Sonra, Chanyeol'ün Baekhyun'a aldığı başka hediyeler de vardı ve bunlar aslında sadece Baekhyun için değildi, Chanyeol'ün (cömertçe) Baekhyun'a Assasin's Creed Revelations (bir tür Xbox oyunu, ve pahalı) aldığı zamanlardaki gibi.

''Oh, evet unuttum, senin bir Xbox'un yok. Bak ne tesadüf'' Chanyeol ellerini birleştirdi ve ayak ucuyla kendi Xbox'ını işaret etti. ''Benim ki de buradaymış. Ne kadar güzell, oyun iki kişilikmiş.''

''Evet, gerçekten kulağa güzel geliyor, bunun benim hediyem olması gerekmiyor muydu ? Yoksa senin mi ?'' Baekhyun gözlerini devirdi ve kutuyu Chanyeol'ün elinden çekti, ördekler gibi kocaman olan sırıtmasını gizledi. ''Hadi gidelim, kendime Xbox alacağım.''

Ve tabi ki de Baekhyun, Chanyeol'ün futbol izlemekten hoşlanmadığını biliyordu, bu yüzden lig maçlarına gelmesi için ısrar etmiyordu. (Nadiren futboldan bahsederdi)

(Ama Chanyeol, yine de gidecekti, Luhan'dan maç tarihlerini almanın bir yolunu bulacak, ve kavurucu güneşe ve sıkılmasına rağmen, o maça gidecek ve onun gözünde inanılmaz gözükecekti. Ve Baekhyun'un gözleri tribünlerde, aptalca tezahürat eden Chanyeol'e odaklandığında, yüzünde hoş ve çiçekleri kıskandıracak bir gülümseme olacaktı.)

Baekhyun'un nasıl olupta onu kendinden bile daha iyi tanıdığını bilmiyordu.

Mesela bir geziye çıkmadan önce, arabaya yarım adım kala, Baekhyun aniden duruyor ve Chanyeol'e dönüyordu. ''Cüzdanını aldın mı ?''

Ve Chanyeol ellerini boş ceplerine vurarak iç geçiriyordu. ''Yüce İsa''

''Muhtemelen her zaman unuttuğun yerde, mutfak tezgahındadır.'' Baekhyun çantasını garaj zeminine bırakırken, şaşkınlıkla Chanyeol'e bakıyor ''Beni tanımadan önce, yaşamayı nasıl başardın ?'' diyordu.

''Seni tanımamın sebebi bu.'' Chanyeol bir öpücük çalmadan önce mırıldanıyor ve geri merdivenleri tırmanmaya başlıyordu.

Baekhyun'un Chanyeol orada olmadığı zamanlarda bile, Chanyeol için alışveriş yapmak gibi üstün yetenekleri vardı. Bazen eve bir gömlek ve pantolon çiftiyle geliyor, onları Chanyeol'e atarken, ''bunları dene'' diyordu.

Ve Chanyeol onları denediği zaman hayretle bakakalıyordu, çünkü her zaman üzerine mükemmel uyuyordu.

Ve Baekhyun, Chanyeol'ün yaptığı bütün şakalara gülüyordu, ona yalakalık yaptıkları da dahil.

''Bir hipster nasıl dilini yakmış ?''

''Nasıl ?''

''Kahvesini soğutmadan içmiş.''

''Hahahahaha''

(Ç. N : Merak edenlere, Hipster, 1950'li yıllarda Amerika'da ortaya çıkan bir müzik tarzı. Hippiler gibi. Bu arada Allah belanı Çanyör bu ne sdfgfds)

Ve Baekhyun, Chanyeol üzgün hissettiği zaman ne yapacağını biliyordu. Chanyeol bir arkadaşının vefat ettiğini öğrendiği gece, başı Baekhyun'un kucağında öylece yatmış ve Baekhyun hiçbir soru sormadan onu anlamış, bir sonraki gün güneş yükselene kadar, saçlarını okşamıştı.

Ve Baekhyun onun değişim korkusunu anlardı, ve Kyungsoo, Jongin'in işi için onunla dünyanın öteki ucuna gideceğini öğrendiğinde, hissettiği hayal kırıklığını da anlamıştı.

Ama Chanyeol'ün anlaması için büyük resmi görmesi gerekiyordu. 

''Neden Jongin sadece işini değiştirmiyor ki ?'' Chanyeol huysuzca yastığı yumrukladı.

''Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı olmadığını sende biliyorsun.'' Baekhyun ona doğru kaydı. '' O şu anda, hayal ettiği işi yapıyor.''

''Neden Kyungsoo onunla gitmek zorunda ki ?''

''Jongin onu mutlu ediyor.''

''Yani ?''

''Zorluk çıkartıyorsun.'' Baekhyun ona olgun bir şekilde baktı. ''Sende iş için dünyanın öteki ucuna gitsen, bende çekinmeden seni takip ederdim.''

Chanyeol'ün kalp atışları hızlandı ve içinden kollarını ona sarmakla ilgili gelen dürtüyü bastırdı.

''Kyungsoo'da Jongin için aynı şeyi düşünüyor.''

''Peki... O zaman şimdi kim dünyanın en iyi adamı olacak ?'' Chanyeol azalan öfkesiyle, sevimli bir şekilde mırıldandı.

''Üzgünüm ama neden bahsettiğini anlamadım.''

''Oh, boşver.''

(Bu komikti, çünkü Jongin ve Kyungsoo 6 ay sonra geri döndüler.)

Ya da bazı gecelerde, Chanyeol işten sinirli ve öfkeli geldiğinde, Baekhyun onun ihtiyacı olan tek şeyin sessizlik ve biraz yalnız kalmak olduğunu biliyordu.

''Seni seviyorum.'' cümlesi üzerinde çok fazla kafa yormuyorlardı, birbirlerini sevmediklerinden değil, çünkü biliyorlardı ki, birbirlerine karşı yaptıkları her şey - her öpücük, her kelime, her an, her kalp atışı,- seni seviyorum demekti.

(Ama yine de Chanyeol, kollarını Baekhyun'un omuzlarına sarıyor ve yüksek sesle ve sevinçle, o iki kelimeyi söylüyordu. Kuşkusuz bunu Baekhyun'u utandırmak için yapıyordu ve o da utanarak onu iteliyordu.

Ama bunu yapmasının en büyük sebebi, dünya üzerinde yaşayan en mutlu adamın kim olduğunu hatırlatmak içindi.)

Yine de onun favori anı, sürpriz 24. yaş doğum gününü kutladıkları andı.

Böyle bir sürpriz yapacaklarını anlamamak enayilik olurdu, Kris ve Jongin onu yakalayıp, Kyungsoo'nun Toyota Prius'unun önüne getirdiklerinde, o da bunu biliyordu. İkisi de çığlık atıyordu, ''arabayı ödünç aldık, gidelim, gidelim, gidelim'' gibi. Karaoke salonuna vardıklarında, neon ışıklar halıyla kaplı zemine vuruyordu, Chanyeol sürprize ayak uydurmak için kendini zorladı, çılgınca yanıp sönen ışıklara karşı elini yüzüne siper etti, ''oh tanrım, çocuklar neden burdayız ?''

''Berbat bir oyuncusun.'' Kris avuç içiyle kafasına vururken, Jongin açık kapıyı iteledi ve Chanyeol'ü içeri ittiler.

''İYİ Kİ DOĞDUN!'', tüm oda çığlık attı. 

Olanları kavradığında, bir adım geriledi.

Birden ezici garip bir mutluluk dalgası ruhuna çarptı, gözlerini odada gezdirmesiyle dolan gözlerini gizlemek için, elleriyle burnunun kemerini sıktı, sırıtarak, geçmişinden sürüklenen arkadaşlarına baktı bir bir.

Luhan manyakça sırıtıyordu, Sehun çakırkeyif gibi gözüküyordu, Junmyeon bir köşede beceriksizce dans ediyordu, Jongdae Junmyeon'a yargılayan gözlerle bakıyordu, Yixing şarkıları seçen kişiydi, Minseok elinde bir menüyle dikiliyor ve Tao'da elindeki tefi sallıyordu ve-

''Ağlıyor musun ? Sulu göz Chanyeol, bu bir ilk.'' Baekhyun göz kenarları kırışarak güldü, ''Oh, dinleyin dinleyin. ''sulugözyeol''.

Hatta bu saçma şakadan sonra bile, Chanyeol'ün Baekhyun'a bakarken düşünebildiği tek şey onun ne kadar yetenekli olduğuydu. Zihni boşalmadan ve donmadan önce, kalbi, tıpkı izinsiz yanaklarına düşen gözyaşları gibi, göğsünün altında, tıngırdıyordu.

''Hadi başlayalım, bu odayı sadece 3 saatliğine kiraladık.'' Kyungsoo farkettirmeden Chanyeol'ün yüzünü sildi ve Yixing şarkıyı başlattı. Jongin onu yakaladı ve koltuğun üzerine oturttu. Hoparlörden gelen sesler, sanki geçmişin parçalarının hala yaşayan kalp atışlarıydı...

''Sadece 5 dakikamız kaldı.'' Yixing saatine bakarak konuştu. ''Son şarkı çocuklar.''

''Biz söyleyelim bebeğim.'' Sehun elini masaya vurup söyledikten sonra Luhan onu dirsekledi.

''Planı hatırla gerizekalı.'' Luhan tısladı.

Baekhyun ayağa kalkıp gömleğini düzeltti.

Yixing gitarını çıkardığında ve Baekhyun ekranın önüne ilerleyip mikrofonu kavradığında,Chanyeol belli belirsiz bir merak duydu.

''Bir iki.'' Yixing gitarıyla ritim tuttu. ''Bir iki üç dört.''

''Beni şimdiye kadar sevdiğinden daha çok sev.'' Yixing tellere vururken Baekhyun gözlerini kapattı. ''Üzgünsem beni gülümset.''

Chanyeol, başka bir duygu dalgasıyla mücadele ederken, koltuğuna daha da sokuldu.

''Özel olmadığımı düşünürsem bana özel olduğumu söyle, incindiğimde beni mutlu et.''

Jongdae homurdandı. ''Bu çok kızsal.''

''Seni bulduğum için minnetarım, bir deli olmalıyım.'' Baekhyun'un gözleri dolaştı ve Chanyeol'ünkilere kenetlendi. ''Senin etrafında olmayı seviyorum, her şeyi kolaylaştırıyorsun, 1 2, 1 2 3 4.''

Chanyeol odanın geri kalanının gözlerini üzerinde hissettiğinde, bir elini kaldırarak yüzüne siper etti.

1 senin için , 2 söylecek, 3 kelimelerim, 4 var.

Chanyeol , Kris yüzüne şakayla bir oyuncakla vurduğunda onu iteledi.

''Her şeyi kolaylaştırıyorsun, her şeyi, 1 2 , 1 2 3 4 ve senin için söylecek iki kelimem var.''

Chanyeol aniden koltuğundan fırladı.

''Seviyorum, se-''

Chanyeol aniden uzun kollarını , Baekhyun'un beline dolayıp onu havada döndürdüğünde, Baekhyun bağırdı.

''Seviyorum ?'' Junmyeon tek gözünü açtı ve manzaraya bir göz attı. ''Oh.''

''Beni yere indir.'' Baekhyun, elinden kurtulmak için omzunu patpatladı ve Chanyeol'ün yüzüne bıraktığı öpücükler yüzünden biber gibi kıpkırmızı oldu.

''Duygularımı kontrol edemiyorum.'' Chanyeol güldü, mutluluk gözyaşları yanaklarına düşerken eğildi ve Baekhyun'un dudaklarını yakaladı.

''Haha o kadar tatlı ki, sanırım kusacağım.'' Luhan sırıttı ve öğürdü.

''Bu son dakika seçimi oldu.'' Baekhyun öpücüğü bozdu ve diğerinden gelecek herhangi bir harekete karşı elini Chanyeol'ün ağzına kapattı. ''Ben 'Sen, Ben ve İkimiz' adlı bir şarkı söyleyecektim, ama Yixing bunun bir ayrılık şarkısı olduğuna dikkat çekti.''

''Akıllıca bir seçim.'' Chanyeol gülümsedi ve başka bir öpücük yağmuru için eğildi.

***

Geçen çarşamba, işe gitmeden önceki sabah olduğu gibi, daha gösterişsiz anlarda vardı.

Chanyeol seramik taş mermer üzerinde yüksek ses çıkartırken, kırılmasından korktu ve kendine bir bardak kahve döktü.

Vazgeçip gevşetmeden önce, birkaç saniye kravatıyla uğraştı. Parmaklarını gömleği ve kravatı arasından kaydırırken, omzunun üstünden seslendi. ''Hey, bunu benim için bağlayabilir misin ?''

Baekhyun göz gezdirdiği kağıtların arkasından kalktı ve daha az memnun bir surat ifadesiyle, uğraştığı şeyleri ayarlayıp, paytak paytak yürüdü.

''Bunu ne zaman kendin yapmayı öğreneceksin ?'' Baekhyun hızlı bir şekilde, son kısma geçerken homurdandı.

''Ah, muhtemelen hiç.'' Chanyeol yanaklarını şişirdi ve parmağıyla çenesini kaşırken, gözlerini huzursuzca tavanın köşesine dikti.

Baekhyun agresif bir şekilde, kravatın bir ucunu sola çektiğinde, hafifçe irkildi. Baekhyun kravatı bitirmek üzereyken, tost makinesi, ping sesiyle, iki dilim tostu dışarı fırlattı. Ve Chanyeol beceriksizce başını eğip, kollarıyla tosta ulaştı ve yakaladı.

''Oh lanet, sıcak, sıcak, sıcak Chanyeol, havada tost dilimlerini sallayarak tısladı.

''Sen, aptal, hareket etmeyi kes.'' Baekhyun tuttuğu kravatı serbest bıraktı, yaptığı işi kısmen bitirmişti. Dolabı açtı ve bir tane plastik tabak kaydırdı. Çirkin, mavi-beyaz havai desenli olanlardan, Chanyeol'ün öğrencilik yıllarından taşınmış olanlardan bir taneydi. Biraz acıtarak, Chanyeol'ün açık eline bir şaplak attı.

Chanyeol kabaca tost parçalarını tabağa koyarken, Baekhyun kravata dönmeden önce, başını iki yana salladı. ''Ben olmasam ne yapardın ?''

Hmm... Chanyeol, ağzına bir lokma atarken gözlerini aşağıya dikti ve düşündü. Baekhyun'un parmaklarının ustalıkla düğümü yukarı kaydırışını izledi ve ağzına son lokmayı atmadan önce durdu. ''Hiçbir fikrim yok. Zihnimin 'sensiz' hiçbir parçası yok.''

Baekhyun tepki veremeden, Chanyeol yüzündeki kırıntıları elinin tersiyle temizledi ve dudağının köşesine hızlı bir öpücük kondurdu. Sonra hızlı bir şekilde, tostun ikinci parçasını, Baekhyun'un açık ağzından içeri itti ve tabağı lavabonun içine koydu.

''Bende seni seviyorum. Yedide görüşürüz.'' Chanyeol ceketini giydi ve kapının girişine doğru uzun adımlarla yürüdü. Kapalı ön kapıyı savurdu ve şaşkın Baekhyun'a son bir kez baktı, orada yer edip, dişlerinin arasına sıkışmış olan tost parçasıyla, topuklarının etrafında dönüp cesurca sabah trafiğinin içine girmeden önce, sırıttı.

(O akşam Baekhyun, onun kravatını çözmesine çok daha nazik bir şekilde yardım etti. parmakları düğümün arasından kaydı ve gevşetti. Chanyeol'ün zihni gece sisinin içine kaydı, Baekhyun'un ruh değişiminin sebebini merak etti, eve primle gelmesiyle alakası olabilirdi ya da belki, Baekhyun sabahki Baekhyun değildi. 

Ama Chanyeol'ün daha çok şüphelenmesini sağlayan şey, yatakta oldukları gerçeği ve Baekhyun'un sonraki görevinin, onun gömleğini çıkarmak olmasıydı.)

***

O Baekhyun'dan çok şey öğrenmişti.

Becerilerinin çoğunu onun sayesinde kazanmıştı. Nasıl daha düzgün şarkı söylenir, nasıl bir kaç Hapkido tekmesi atılır, nasıl matematik sevilir gibi.

Fakat bunlardan ziyade, Baekhyunla birlikte yaşamayı, nefes almayı öğrenmişti.

Nasıl 185'lik birinin, 170'lik biriyle ceket , tişört paylaşabileceğini, ama bunun pantolonla nasıl çok daha az sorunsuz olacağını ve hatta ufak tefek ayakkabı ve çorap paylaşabileceğini öğrenmişti.

Nasıl hızlıca 'onun' dairesinin, 'onların' dairesi haline gelebileceğini, tek kişilik yatağın nasıl iki kişi için çok sıkışık olacağını, ve çift kişilik yatağın bir kişi için ne kadar boş olacağını öğrenmişti.

Biriyle uyumanın nasıl yatıştırıcı olduğunu, bacaklarını ve kollarını Baekhyun'a dolayarak öğrenmişti. Kendini küçük kaşık kullanmanın çok önemli olmadığını düşünürken bulmuştu. Özellikle soğuk gecelerde, Baekhyun derin bir uykudayken ona sokulur, ve yüzünü Chanyeol'ün sırtına gömerdi.

Nasıl eyeliner'ın bir kişinin dramatik görünümünü değiştirdiğini öğrenmiş ve nasıl Baekhyun'un bunların hiçbiri olmadan bile mükemmel gözüktüğünü öğrenmişti.

Nasıl Kyungsoo'yu kızdıracağını ve yeterince kötü olan soğukkanlılığını kırıp, sınır tanımayan küfürlerini, ve şişkin gözlerini görebileceğini öğrenmişti.

Yemeğini paylaşabildiğin başka bir insan varsa, çok daha lezzetli hale geldiğini öğrenmişti. Ve ikisi de gerçekten yemek pişirebilmelerini rağmen, nasıl haftada bir kez öğleden sonraları saat altıda, Kyungsoo'nun getirdiği kimchili makarnanın inanılmaz lezzetli geldiğini öğrenmişti.

İki insanın nasıl birlikte yaşayabileceğini öğrenmişti ve zaman zaman aradaki kızışmalar yükseldiğinde, diğerinin nasıl kanepede uyumak zorunda kalacağını da.

Düşünceleri, zamanı ve ömrünün büyük bir bölümünü, bir insanla paylaşmanın ne kadar rahatlatıcı olduğunu öğrenmişti.

(Ve son olarak, aşık olmanın ne kadar kolay olduğunu öğrenmişti.)

***

Onlar birlikte olgunlaşmıştı.

Kavgaları artık küçük kavgalardı, yeterince sevgi göstermiyorsun ya da dün bugün yarın kiminle konuştun gibi kıskançlık konulu olanlardan değildi.

Onlar hala küçük şeyler hakkında atışıyorlardı. Banyodaki havlu kağıt kutusunu değiştirme hakkında, o gece bulaşıkları kimin yıkayacağı hakkında, ya da, saat, restoranttaki randevularına, 17 dakika geç kaldıklarını gösteriyor olmasına rağmen, bunun modasının geçmiş olduğu hakkında.

Ya da bu durumda, Chanyeol'ün aldığı, kahverengi kemer hakkında.

''Çok budalasın. Ben senin için alışveriş yapmaktan memnunu- ne ?, anlıyorum, indirimdeydi ve sen 160 dolar kazandın, bu fantastik, harika, ama hala senin bir çift kahverengi ayakkabın olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. -Baekhyun başını sinirle salladı.- Haklısın, gerçekten ne kadar kazandığın umrumda değil, ekonomist olan sensin, bunun orjinal fiyatının 160 doların üstünde olduğunu bilmesi gereken sensin, 40 dolar oluşu bu kemeri kullanabileceğini göstermiyor.''

Chanyeol ancak bir kaç kelimeyi hatırlıyordu, içindeki siniri dışarı tükürüp protesto ederken, ağzından çıkan sözler diken gibi tahrip ediyordu.

''Bunu giyemezsin.'' Baekhyun, sinirle, saçlarını parmaklarından geçirdi ve eliyle bacağının öteki tarafına vurdu. ''Hayır, yapamazsın, sana söylüyorum, onlar uymaz. Bu kemer kahverengi ayakkabıyla uyar, ama senin sadece siyah ayakkabın var. Daha kaç kez tekrarlamam gereki- tamam, sen bilirsin.'' Baekhyun ellerini havaya kaldırdı. ''Ama sana söylüyorum, bir aptal gibi gözükeceksin, herkes senin aptal gibi gözüktüğünü düşünecek, ve sen bir aptal olacaksın, çünkü bu çok uyumsuz.''

Daha sonra Chanyeol topukları etrafında döndü ve odalarına giderek kapıyı çarptı. Yatak çarşafına dolanmış bir iplik parçasını parmağıyla koparırken, kemeri ayakkabılarının yanına tuttu (Baekhyun haklıydı, uymuyordu) aniden, Baekhyun'un her şey üzerinde ki ısrarının sebebini anladı.

Boş havlu kutusu hakkında, bulaşıklar, randevular, ve kemer hakkındaki her şey ''seni seviyorum ama bunu yapmak senin için iyi değil'' anlamına geliyordu.

Chanyeol yataktan sürünerek çıktı , yavaşça kapıyı açtı ve sessizce koridora baktı. Temkinle eşine baktı, ve Baekhyun'un öfkeyle bulaşık yıkadığını gördü. Öfkeyle küfürler ediyor ve metal bulaşık sepetinin içinde tabak ve bardakları birbirine çarpıyordu. Baekhyun'un arkasına gizlice sokuldu ve kollarını beline dolayarak, Baekhyun uzaklaşmak istediğinde bile onu sıkıca tuttu. Baekhyun'un siniri diğerinden gelen özür mırıltısı ile eridi ve alnına kondurduğu öpücükle buharlaşıp uçtu. Şimdi yanyana bulaşık yıkıyorlardı, sistematik bir şekilde köpükleme ve durulama işi, bir anda köpük savaşına dönmüştü. 

Baekhyun'dan başka bir avuç yaramaz köpük geldiği anda, artık mutfağı temizlemeliyiz gibi tembel bi düşünce aklında dolandığı anda, Baekhyun oduncu tarzı köpükten sakalıyla, dudaklarında kötü bir sırıtmayla döndü. (Hey Chanyeol, görünüşüm hakkında ne düşünüyorsun ?) parlak şeffaf gökküşağı küreleri ve deterjan köpükleriyle dolu bir odanın ortasında bile, Chanyeol, şaşkınlığa düşmüştü, yine, bu inanılmazdı, bu adama, deli gibi aşıktı.

Baekhyun bir adım atıp geriye doğru kayıp düştüğü anda, büyü bozuldu ve onun toprakları, fakir ve onursuz hale geldi. Chanyeol duygusal düşüncelerden sıyrıldı ve göğsünden yükselen derin bir kahkaha bıraktı. Ama son gülen, iyi gülerdi. Bir dakika içinde, Baekhyun'un yukarı çekmesi için uzattığı eli, tişörtünün kenarını kavradı ve onu alaşağı çekti. Şimdi Baekhyun, gülmekten yerlere yatıyor ve eliyle zemine vuruyordu, Chanyeol, sabunlu su birikintisine düşmenin ne kadar acı verici olduğunu öğrenmişti.

(Ondan sonra, her gece bulaşıkları, birlikte yıkamaya başladılar.)

***

Asla ayrılmaya yakın bir anda olmadılar.

Ama bu onlarında ilişkilerinde, zıtlıklarının olmadığını göstermiyordu. Onlarda anlaşmazlıklardan adil bir şekilde paylarını alıyorlardı. Genellikle, tipik Chanyeol ve onun giyim tercihi etrafındaki problemlerden oluşuyordu.

Baekhyun'a göre kemer klasik bir örnekti, ama Chanyeol'ün internetten satın aldığı Swagger tişörtünün yanında hiçbir şeydi.

''Bunun için ne kadar ödedin ?''

''Kırk bir dolar.''

''Lanet olsun benimle dalga mı geçiyorsun ? Başka bir kemer almanı tercih ederdim.''

Ama kavgayı sonlandırmak için tüm ihtiyaçları olan, bir kişinin konuyu kapatmasıdır ve Chanyeol genellikle kavgayı alevlendiren taraftır. (Bunun için 41 dolar harcaman inanılmaz, kimse onun havalı gözüktüğünü falan düşünmüyor, nasıl giyinmen gerektiğini bilmiyorsun.) Karşılıklı misillemeleri (Bu benim param, Kris ve Junmyeon'un da dediği gibi, bu moda) Baekhyun sakinleşene kadar devam eder.

***

Chanyeol bu zıt kutupların çekiminin iyi bir şey olduğunu düşünüyordu.

Çünkü Baekhyun, onun boşluklarını dolduruyordu. Chanyeol'ün sahip olmadığı her şey onda vardı : o, organize, ayakları yere basan, odaklı, seviyeli ve pratikti.

Chanyeol ise bir hayalperesttir, küçük anılarla bile zihninde uğraşan biridir, gevşekçe birbirine bağlı düşünceleri zihninde uçuşan biridir, kısaca, fikirleri birbirine sadece bir kez dokunur, nadiren iki kez.

Düşündüğü şeylerde kaybolma eğilimindedir, evrenin açısından ne kadar küçük ve önemsiziz gibi. Nasıl tanıştığı her yabancının kendisi gibi kompleks bir yaşantısı vardır gibi. Nasıl kendi hayatlarında arka plan karakteri olduğu gibi, ya da, çok renkli bir kumaş parçası gibi olan toplumda, sadece iki dikiş gibi olan iki kişinin, bir kez belki de iki, bir araya geldiği gibi şeyler.

Baekhyunla olan ilişkilerinin, birbirine geçmiş arkadaş bilezikleri gibi olması gerektiğini düşünüyordu, her düğüm, döngü, bükülme ve her şey, birbirleriyle sınırlandırılmalıydı.

Baekhyun bir kayaydı, ayakları yere basan bir gerçekçi, bir pragmatistti, güçlü duyguları kendine çeken biriydi, ve Chanyeol'u bulutlardan daha da yükseklere ulaştığı zaman, o bulutlardan iten biriydi.

Ama zaman zaman, onunda düşüncelere daldığı anlar oluyordu.

İki hafta önceki akşam yemeğinde, Baekhyun ''Yabancı ve Ben'' adlı programı izliyordu ve alışılmadık bir sessizlik kol geziyordu. Titizlikle kaldırdığı çubukları, pirinç tanelerini, kenara istifliyordu. Bu sessizlik Chanyeol'e dayanılmaz geliyordu, sandalyesinde kıvranıyordu. Ve sessizlik aniden, tahta çubuğun cam sehpada çıkardığı sesle bozuldu.

''Farkında mısın ?'' Baekhyun aniden mırıldandı. ''Bizim için gelecekte sadece iki seçenek var.''

''Ne demek istiyorsun ?'' Chanyeol ona baktı ve açıklanamaz bir şekilde korku duyumsadı.

''Ayrılacağız.'' Baekhyun bir pirinç tanesi yakaladı ve sözler Chanyeol'ün zihninde yankılandı. ''Ya da evleneceğiz.''

Ya ileri gideceklerdi, ya da geri.

Asla ya da sonsuza kadar.

Son ya da başlangıç.

(Bu Chanyeol'e göre tuhaf bir düşünceydi, çünkü o her zaman tek bir sonuç görmüştü.)

***

Chanyeol'e göre onlar kısa bir zamandır birlikteydi.

''Hey, çok bekledin mi ?''

Chanyeol, Baekhyun otururken ona baktı.

Onlar birlikte, sadece 6 yıl harcamışlardı.

''Hayır, çok değil.''

Birlikte, sadece 312 haftadan biraz daha fazla harcamışlardı.

''Bu iyi.'' Baekhyun menüyü aldı ve düşünürmüş gibi gözüktü. ''Oh hey, burası beni ilk buluşmamızda getirdiğin yer.''

Birlikte, sadece 2184 günden biraz daha fazla harcamışlardı.

''Hatırladın mı ?''

Sadece 52 bin saat.

''Eğer unutsaydım bu üzücü olurdu.''

Sadece 3 milyon dakika.

''Haha.''

Ve Chanyeol daha fazla zaman istiyordu.

''Öyle olurdu!''

Çok daha fazla.

''Seni sevmemin sebebi bu.''

Tıpkı sonsuzluk gibi. Bu mükemmel olurdu.

Siparişlerini verdikten sonra, konuşmaları ritüel ''günün nasıldı'' şeklinde ilerliyordu. Ve sonra nefesleri sükunet içine kaydı, Baekhyun bir yudum almak için durakladı ve Chanyeol fırsat bilip yavaşça sandalyesinden kalktı.

'Risk al.'

Kalbi göğsünün altında hızlı ve ağır ağır çarparken, cebinden kadife bir kutu kaydırdı, gözlerini Baekhyun'unkilere odaklarken, tek dizi üzerinde çöktü.

'Ve sonra, mutluluk.'

''Hey Baekhyun.''

Baekhyun'un gözleri parıldamaya başladı, ve Chanyeol mum ışığı altında gözlerinin yaşla titremediğini söyleyemezdi. Ve böylece derin bir nefes alarak, parmağının bir hareketiyle kutuyu açtı.

Lanet olsun, dünyanın en iyi adamı Kyungsoo'ya iyi bir konuşma için sorması gerekirdi çün-

''Baekhyun, benimle evlenir misin ?''

THE END

Seguir leyendo

También te gustarán

92.8K 3.9K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
3.5M 201K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...
5.7K 692 28
"Tik." gözlerimi anında açtım ve önümdeki boş sokağa baktım. Bu sesi çıkarabilecek hiç bir şey yoktu sokakta. "Tak." gözlerimi kocaman açarak sesin...
82.3K 6.5K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...