After Decisions (GAY)

Por alwayshogwartsx

151K 5.7K 1.7K

Cole kısa bir süre önce kızlara o kadar ilgi duymadığını fark eder. Hoşlandığı asıl çocuk da onu hayal kırıkl... Más

After Decisions
1. Bölüm.
2. Bölüm.
3. Bölüm.
4. Bölüm.
5.Bölüm.
6. Bölüm.
7.Bölüm (The Smoke)
8. Bölüm.
9.Bölüm.
10.Bölüm - PART 1
10.Bölüm - PART 2
11.Bölüm.
12.Bölüm.
13.Bölüm.
15.Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm

14.Bölüm (Answer)

6.3K 241 220
Por alwayshogwartsx

Bu bölüm diğer bölümle birleşik olacaktı normalde o zaman da çok bekletecektim, o yüzden araya bir bölüm koyp da bekleteyim demiştim. İyiki de öyle yapmışım çünkü bu beklediğimden uzun oldu. Aynı zamanda hala eve dönmediğim için çok hızlı yazamyorum, ama bölümü okuyunca beni affedeceğinizi düşünüyorum çünkü sjsjsjdj neyse sustum.

Not: Kapak için hardallipasta'ya çok teşekkür ederim :3

AUGUST

Önüme gelen her taşa bir tekme savurarak yoluma devam ettim. Bunu kimin yaptığını bulmalıydım ve o kişi bedelini ödemeliydi. Bu kişinin de Sarah olduğundan neredeyse emindim, çünkü bir hafta önce Cole ile ne konuşmuşlarsa hayırlı bir şey olamazdı. Ama eğer O'ysa, şu anda en sinirli olduğum zamanlarımdan birindeydim ve acısını ondan çıkaracaksam bu beni hiç mi hiç üzmezdi.

Aslında koşup geri dönmek, hatta onu gizlice takip etmek istiyordum ama bu kesinlikle anlaşamadığımız konulardan biriydi. Şu anda okula gitmek o kadar saçma geliyordu ki, zaten normal şartlarda da gitmemde o büyük bir etkendi. Aslında şu anda da o büyük bir etkendi, benim babamın ne diyeceğini ya da ne duruma düşeceğimi önemsediğim yoktu ama onun umurundaydı ve bu benim için önemliydi çünkü ben de aynısını yapardım. Yine de az da olsa beni yanından öylece gönderdiği için ona kızgındım, kendime de, ben git denildiğinde kolay kolay gitmezdim ama zaten Cole etrafımdayken hayatımdaki çoğu şey farklılaşmıştı.

Okula geri döndüğümde ortalıkta bir karmaşa vardı. Bir çok kişi sınıflara dağılıyordu ve başlarında öğretmenler dikiliyordu.

"Dağılın! Görecek bir şey yok artık, herkes derslerine!" Duvarlara baktığımda birkaç öğretmenin ve Lily'nin kağıtları topladığını gördüm. Öğretmenler ona derse gitmesi için ısrar ediyordu, ama Lily bağırarak direniyordu. Bir an gözleri benimkileri bei buldu ve yine öğretmenleri umursayarak bana doğru hızla ilerlemeye başladı. Aslında Cole'un peşinden o da gidecekti, ama durmasını söylemiştim.

"O iyi mi? Nereye gitti?"

"Tabii ki de değil ve bilmiyorum." Dedim sinirle başka bir tarafa bakarak.

"Hey , söylenenleri duymuyor musunuz herkes derse yoksa disiplin cezası alacaksınız." İri yarı bir öğretmen karşıdan bağırıyordu. Disiplin cezası almak ilginç olurdu (!)

"Cole daha önce hiç disiplin cezası almadı, gerçi tek bir okulu kırmayla almaz ama siciline-"

"İnan bana şu an umurunda olduğunu sanmıyorum." Lily derin bir nefes aldı, o da bıkmış ve sinirli görünüyordu.

"Elbette değil, ama bundan sonraki günlerde geleceğini düşünüyor musun gerçekten?" Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Okul için endişelenmek hiçbir zaman alışkanlığım olmadığı için pek yorum yapamıyordum.

En sonunda gözlüklü, iri yarı bir öğretmenin -öğretmen isimlerini ezberlemek de alışkanlığım değildi- bize doğru yaklaştığını gördüm, ellerini ikimizin de omuzlarına koyarak bizi ilerletmeye başladı.

"Beni ikiletirseniz hoş olmaz." Öfkeyle omzumu ondan kurtardıktan sonra önüme baktığımda kargaşanın ortasında dikilen Sarah'yı fark ettim. Saçları dağınıktı ve göz altları morarıktı. Yandan sırıtmasıyla da her şeyi belli ediyordu.

Onu geberteceğim.

Onun saçlarını kafa derisinden söküp ağzına tıkacağım.

Onun tırnaklarını söküp kıçına sokacağım.

"Daha fazla ortalıkta dolanamayacak." Dedim dişlerimi ayırmadan. Lily de aynı yöne bakıyor olmalıydı ki aynı sinirli sesle,

"Yalnızca kendine hakim ol ve söz veriyorum dediğin olacak." Dedi.Sonunda ikimiz de farklı yönlerden merdivenlerden çıktık, Sarah'ysa kahkaha ataraken merdivenleri koşarak çıkmıştı. İçimde tarif edilemez bir öfke büyüyordu, Lily'nin dediğini nasıl yerine getireceğini bilmiyordum ama benim beklemeye niyetim yoktu. Ne yapacağımı tam olarak bilmiyordum, ama bir şey yapmalıydım.

Teneffüslerde Sarah'yı bulmak için dışarı çıktığımda bütün kağıtların toplanmış olduğunu gördüm, koridordaki fısıldaşmalara bile izin verilmiyordu ama ağzı olan bir şekilde konuşuyordu tabii. Bu yüzden bir şey yapmaya vakit bulamadım, bir de herkes bunu yapanın okuldan atılacağını dile getiriyordu. Ama Sarah'yı önce kendim halletmeliydim.

Öğle arasında yemek yeme ihtiyacı bile duymadan 3 dakika önceki tuvalet iznimi kullandıktan sonra sınıftan erken çıkmıştım. Sarah'nın olduğu sınıfı önceden öğrenmiştim, hızlı adımlarla oraya ilerledim, "müdür seni çağırıyor" hilesini kullanmayı ya da sınıftan çıktığında kolundan çekiştirmeyi planlıyordum tam karar vermemiştim.

Sınıfına doğru ilerlerken, sınıfın yaklaşık 10 metre gerisindeki süpürge dolabından sesler geliyor gibi geldi. Bir iki adım geriye giderek kapının önünde duraksadım. Gerçekten de sesler geliyordu. Bir tanesi bir kızın inlemesine benziyordu.

"Ah! Ne yaptığını sanıyorsun, ibne arkadaşın yüzünden ceza alacaksın!" Bağırma sesi bir anda artı ve azaldı. Elini ağzına kapatmış olmalıydı.

"Ona karşı bir daha o kelimeyi kullandığını duyarsam şu an tuttuğum saçını kökünden sökerim." İki ses de tanıdıktı ve kim olduklarını fark ettiğimde kapı koluna atıldım, ama kapı kilitliydi. Kapıyı bir iki kere zorladıktan sonra içeriye seslendim.

"Lily, kahretsin aç şu kapıyı!" Kısa bir sessizlik oldu.

"Bir saniyelik işim var."

"Ne işinden söz ediyorsun sen, birazdan zil çalacak ve onunla halletmem gereken bir mesele var!"

"Ben hallediyorum, sadece bekle!" Az sonra bir şeyin makasla kesilme sesini duydum. Ardından yine bir çığlık ve ağza bir şeyin tıkılmasıyla sesin kesilmesi. Sabırsızlıktan kapıyı kırmak üzereydim ki zil çaldı, birkaç saniye sonra kapı açıldı ve içinden ellerini birbirine sürterek temizleyen bir Lily çıktı. Kafasını kaldırıp bana kararlı ve rahat bir şekilde baktı. Yanımdan geçip giderken kulağıma hafifçe eğildi.

"Kızları halletmeyi bir kıza bırakacaksın." O yürüyüp giderken ve koridordaki kalabalık dolup taşarken süpürge dolabının içine doğru bir adım daha attığımda gözlerimi büyüttüm.

Sarah'nın ağzına bir süpürge tıkılmıştı, yerde oturuyordu. Elleri arkada bantlıydı ve kucağında bir kağıt parçası duruyordu. Saçı tepeden kesilmiş olmalıydı, yalnızca arkadaki kısa tutamlar uzanıyordu.

"Çığlık sesleri duyduğumuzu sandık." Diyerek gelen öğretmen ve meraklı birkaç öğrenciyi görünce hafifçe geriye çekildim. Sarah ağzındaki süpürgeyi püskürterek atmaya çalışırken herkesin gözü ondan, kucağındaki kağıda kayıyordu:
-kalın italiklerin üzeri çizili-
Cole Simmons Sarah Keller kızları erkekleri yalnızca yatakta seven ve bunun dışında kendinden başka kimseyi sevmeyen bir ibnedir orospudur.

Not: Her şeyden o sorumludur.

**

COLE

Bütün gün kendimi ormandan parka, parktan caddeye, caddeden gündüz açık olan barlara atmıştım, gündüz içicisi olmaya adaydım. Telefonum bütün gün kapalıydı ve bugünü aklımdan silmek için elimden geleni yapıyordum, tam olarak neye sinirlendiğimden bile emin değildim. Acaba sinirim yalnızca bugüne miydi, birçok şey bir anda mı çıkıyordu?

Bütün bunlar içinde bile August'a kafayı takmadan yapamıyordum. Mutlaka Sarah'nın yaptığını öğrenmiş olmalıydı, Sarah onu kışkırtacağını söylemişti. Gerçekten yalnızca bana acı çektirmek için böyle iğrenç bir şey yapıp August'dan dayak yemeyi göze almasını aklım almıyordu. Her ne kadar böyle iğrenç bir şey yüzünden kim olduğumdan utanacak değildim, ama şu an okula bir daha ne zaman adım atabileceğimden emin değildim.

Hangi ayağımı önce atacağımı kafamda çözmeye çalışırken bir yandan da evin yolunu bulmaya çalışıyordum. Başım fazlasıyla dönüyordu ama ayaklarımı hala hareket ettirebiliyordum. Biraz sonra Old Records'ı gördüğümde doğru yolda olduğumu tahmin ettim. Aslında şu an August'un evine sığınabilirdim, bu fikir aklıma geldiğinde ironiye kahkaha attım. Ama zaten şu an "iş"te olurdu.

Sonunda, sanırım biraz mahallenin etrafında dolandıktan sonra, evimizin beyaz kapısını uzaktan gördüğümde oraya doğru ilerledim. Evin basamaklarını düşmeden çıkmayı başardığımda kendimle gurur duydum ve kapıyı ritmik bir şekilde çaldım. Aceleli ayak seslerinden sonra kapı sertçe açıldı ve kocaman açılmış gözleriyle annem çıktı.

"Cole! Tanrı aşkına, bu saate kadar neredeydin otuz kez falan aradım!" Bir an burnunu çekip yüzünü buruşturdu. "Sen içtin mi?"

"O kadar mı belli oluyor?" Annem gözlerini kapayıp derin bir iç çektikten sonra hafifçe kenara çekildi.

"Gir içeri." Hafifçe yalpayarak içeri girdikten sonra kendimi koltuğa attım, sert attığım için canım yandı. Annemin filtreden kahve çıkardığını duydum, kahve kokusu burnuma gelmeye başlamıştı. Annem elinde kahveyle başımda dikildi.

"Ayaklarını indir." Ona itaat ederek ayaklarımı indirdiğimde oturarak bana kahveyi uzattı. Kahveyi elinden alıp sıcak olduğunu fark edince üfleyerek doğruldum.

"Cole, bak neler olduğunu-" Duraksayarak kahveye üfleyişime baktı. "İçer misin şunu?" Yine itaat ederek kahveden bir yudum aldım ve acılığına karşılık yüzümü buruşturdum, ama biraz olsun dinçlik verdiğini hissettim. Annem tekrardan derin bir nefes aldı.

"Okuldan aradılar ve neler olduğunu anlattılar. Okula da gelmediğini söyleyince nereye gittiğini bilemedim ama şimdi..." Bu kez derin bir nefes aldıktan sonra onu geri verdi. "Niye kaçtığını anlayabiliyorum ama yine de tekrar soracağım, niye kaçtın?" Sarhoş kafamla bile bunun altında başka bir soru olduğunu daha sezsem de çaktırmadım.

"Eğer müdür her şeyi anlatmışsa, o rezilliğin içinde bir dakika bile duramayacağımı anlamışsındır." Dedim olayın aklıma gelmesiyle sesimin titremesine engel olamayarak.

"Sarah'dan ayrılmanın nedeni bu muydu?" Annem cümlemin tamamını dinlemeden atladı. Kahveden bir yudum daha aldıktan sonra sertçe yutkundum ve sıcaklığın boğazımı yakmasına izin verdim.

"N-ne? Sürtük gibi davranması mı?"

"Eşcinsel olman." Kahve bardağı elimde kalırken ağzımda kalan damlaları da yuttum. Annem gözlerimin içine bakıyordu. "Cole... Ben annenim ve kör de değilim. Bazı şeyleri fark edebiliyorum, seni ne olursa olsun daima seveceğimi biliyorsun." Bardağı masaya koyduktan sonra gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.

"Ayrılmadan kısa bir süre önce Sarah'ya hiçbir ilgiyle bağlı olmadığımı fark ettim." Yattığımda fark ettiğimi söylemedim tabii. "Sokakta yürürken hemcinslerime... daha farklı bir gözle bakıyordum." Yutkunarak annemin gözlerinin içine bakıyordum. Annem bir süre gözlerinde bir hüzünle bana baktıktan sonra kollarını öne doğru uzattığında kendimi onlara bırakıp gözyaşları dökmeye başladım. Sırtıma hafif hafif vuruyordu.

"Kimsenin dediğini önemseme tamam mı? Sen Cole'sun ve hiçbir şey bunu değiştiremez." Gözyaşlarım daha hızlı akıyordu, annemin kollarında bulduğum güven aynı çocukluğumdaki gibiydi.

"Seni seviyorum." Dedim titreyen sesimle.

"Ben de seni seviyorum." Annemin, sırtımdaki eli bir anda durduğunda kısa bir sessizlik oldu. Sessizlik sırasında geri çekilme ihtiyacı duydum ve annemin yüzündeki endişeli ifade beni korkutmaya başladı. Az önce hissettiğim güven ve sıcaklık bir anda havaya karışmıştı.

"Sana... söylemem gereken bir şey var." Böyle başlayan konuşmaların hiçbiri iyi sonuçlanmazdı.

"Çabuk söyle." Annem yerinde rahatsızca kıpırdandı ve bir süre önüne baktıktan sonra kafasını kaldırdı.

"Okul ilk birkaç sefer beni aradığında... Bana ulaşamamış."

"B-birkaç sefer mi?" Bu kısmın niye beni bu kadar endişelendirdiğini bilmiyordum, ama aklımda şekillenmeye başlayan şeyler hoşuma gitmiyordu. "Anne... sana ulaşamadılarsa..."

"Şehir dışında olduğunu biliyorlar ama-"

"Hayır." Bu oluyor olamazdı.

"Cole, bu kadar önemli bir mesele olunca ebeveynlerden birine ulaşılması gerektiğini sö-"

"Hayır." Ayağa fırladım ve ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Bütün bunların alkolün etkisiyle gördüğüm bir kabus olmasını bekliyordum.

"Bana ulaşamadıklarında babanı aramışlar Cole."

"HAYIR!" Masaya bir tekme savurmamla beraber içinde kahve olan bardak yere düşerek kırıldı. Oturma odasının ortasında küfür savurarak gezmeye başladım, annem de endişeyle ayağa kalkmıştı.

"Cole, atölyedeydim, oraya telefon almıyorlar biliyorsun-"

"Ne anlatmışlar! Tam olarak ne biliyor!" Annemin gözlerindeki endişenin arttığını görebiliyordum, bana neredeyse korkuyla bakıyordu.

"Neler olduğunu anlatmışlar, okul beni tekrardan aramış çünkü Robert'a bana haber verince benim okulu aramamı gerektiğine söylemişler, okul aradıktan sonra Robert aradı." Evin içinde dolaşıp küfür savururken bir yandan saçlarımı çekiştiriyordum. "Büyük ihtimalle seni de aramıştır, telefonun kapalıydı.."

"B-ben duymak istemiyorum, ben..." Kafamdan aynı anda o kadar çok düşünce ve duygu geçiyordu ki hepsini kontrol etmekte zorlanıyordum. Çevremdeki her şey üzerime geliyor gibiydi, alkolün etkisiyse kendini baş dönmesi olarak göstermeye devam ediyordu. "Burada duramam." Bir anda kapıya yönelmemle beraber annemin gözlerindeki dehşet ifadesi tüm yüzüne yayıldı.

"Cole! Hayır, yine gitme lütfen!" Annem öyle acı bağırıyordu ki, duymamazlıktan gelemiyordum ama açık bir alana çıkmazsam kafamı duvarlara vurmaya başlayabilirdim.

"Anne lütfen... Kendime zarar vermeyeceğim." Bu zararı neye göre adlandırdığımıza göre değişirdi tabii.

Kapıyı son çarptığımdan beri bir kez daha aynı şekilde çarpıp giderken annem son bir kez arkamdan bağırdı. Kendimi hafif serin geceye teslim ettiğimde cep telefonu hala cebimdeydi. Bir süre düşündükten sonra telefonu açtım. Başta Lily ve Jason olmak üzere tüm yakın arkadaşlarımdan mesajlar, cevapsız aramalar telefona üşüşmeye başladı. Genelde hepsi nerede ve nasıl olduğumu, gelip gelmeyeceğimi soruyordu. Arada ömrümde konuşmadığım, gerçekten "ibne" olup olmadığımı soran aptallar da vardı.

Mesajlarda hızlıca aşağı inerken Lily'nin bir mesajı gözüme takıldı:

Bir şey değil mi demem gerekiyor bilmiyorum ama küfür de yiyebilirim, bu uzun bir süre boyunca son mesajım olabilir yani... Seni seviyorum ve kendine dikkat et Cole. (12.03)

Not: August kimseyi incitmedi. Gerek kalmadı. Bunca şeyin üstüne bu da ne demekti şimdi?

Merakımdan telefonunu aramayı denediğimde kapalıydı. Buna daha sonra kafa yormalıydım.

Parmağımı ekranda kaydırmaya devam ettim ve Jason'ın "neredesin?" , " iyi misin?" soruları dışındaki mesajlarını okudum.

Neler olduğuna inanamazsın, Lily okuldan atılabilir. (12.58)

Sarah'nın böyle bir şey yaptığına inanamıyorum, ama okuldan atılacak ve bir sene boyunca başka bir okula gidemeyecek, hepsi Lily sayesinde. Yalnızca bilmeni istedim, umarım iyisindir. (13.30) Lanet olası kız ne yapmıştı? Bir şekilde öğrenmeliydim ama görüşmeyi planladığım insan bana anlatabilirdi. Tabii başka bir yerde değilse.

Ve görüşmeyi planladığım insandan tek bir mesaj vardı.

Neredesin? Konuşmalıyız. (13.01) Saatler olay sırasına göre olmalıydı. Lily olaydan önce, August sonra, Jason olayı öğrendiğinde ve de sonuca bağlandığında mesaj atmış olmalıydı.

Hızla ilerlerken parkın oraya geldiğimde durdum ve bir banka oturarak derin nefesler alıp verirken cevapsız aramalara göz gezdirdim. Yine aynı insanlar vardı, annem gerçekten de 23 kere aramıştı. Lily'nin de aramaları belli bir saate kadar oldukça fazlaydı, daha sonra kesilmişti. August 3 kere aramıştı, Jason da birçok kez aramıştı ve sonunda telefon ekranımda aylardır görmediğim ismi gördüm. Robert. Çok uzun süredir "babam" diye kayıtlı bile değildi. Beni 5 kere aramıştı, asla geri dönmeyecektim. O adamın hayatımla ilgili bir şey bilmesine gerek yoktu.

Telefon elimdeyken ayağımı sinirle yere vuruyordum. Yine sinirimi kontrol altına alamıyordum, beni en çok sinirlendiren taraflardan biriyse en son bu kadar sinirlendiğimde yine babam yüzünden oluşuydu ve yine buraya gelmiştim. O sırada da sinirimi unutturmayı başarabilen tek bir kişi vardı yanımda.

Telefonda hızlıca August'un numarasını tuşladım, mesaj atmak yerine direk arayacaktım böylece işte olup olmadığını öğrenebilirdim çünkü işteyse açmazdı. Veya kafası güzelse ve patronuyla yiyişiyor-

Hayır. Bunu düşünmeyeceğim.

Telefonun çalma sesi kulağıma dolarken kalbim az önce olduğundan bile hızlı atıyordu. Uzun bir süre sonra çaldıktan sonra tam kapatıyordum ki telefon açıldı.

"Aramanı bekliyordum." Dedi.

"Ben yine ne yapacağımı bilemiyorum, parka geldim ve... her neyse sen de konuşmak istemişsin." Arkadan bir kargaşa sesi geldi. "Sen evde değil misin?"

"Hayır bir toplantı gibi bir şey vardı, alım satımla ilgili. Tanrım, böyle söyleyince kulağa çok ciddi geliyor." Görmemesine rağmen beklercesine kaşlarımı kaldırdım. "Buradan eve erken gitmem gerektiğini söylemiştim, başka yere giderken görülürsem yanlış şeyler düşünebilirler. Eve gel, babam hala arkadaşının yanında."

"Ama ben-" Zaten kapalı alandan çıkmamış mıydım? Bugün neler döndüğünü öğrenmek istiyorsam gitmek zorundaydım, ayrıca nasıl olsa August'la bir şekilde konuşmalıydım. "Pekala, geliyorum." Telefon kapandı ve onu sessize alıp cebime sıkıştırdıktan sonra hemen ayaklanarak Dave'in evine yürümeye başladım.

Dükkanın önünden geçerken aklıma August ve Dave'in kavgalarına tanıklık edişim, onu takip edişim, ara sokakta gördüklerim aklıma geldi. August'un bir şeyleri değiştireceğini uzun süre önce hissetmiştim, ama bu şekilde olacağı hiç aklıma gelmemişti. Hele en zor anımda ona geleceğim hiç mi hiç aklıma gelmemişti.

Apartmana doğru ilerlerken August'un beni merdivenlerde beklediğini gördüm, yanına yaklaştığımda ayağa kalktı. Çok ciddi duruyordu. Bir şey söylemeden yukarı çıktık, Dave'in evine daha önce evden dükkana bir şey getirilmesi gerektiğinde girmiştim. Fazla özenli değildi, yerde yeri tamaen kaplamayan yün halılar vardı, perdelerin rengi hep griydi ve sigara kokusu vardı. Dave de oldukça sigara içen biriydi. İçeride ufak bir televizyon, bir tanesi ikili olmak üzere 3 tane kırmızı koltuğun olduğu salondaki ikili koltuğa oturduğumda yanıma oturdu, hala ayağımı sinirle yere vuruyordum. Masanın üstünde duran suyu aldıktan sonra bana uzattı.

"Ben içecektim ama ihtiyacın var gibi görünüyor." Bir şey söylemeden elindekini aldıktan sonra kafama diktim. Bardağı masaya geri bırakırken August iki kere burnunu çekti.

"İçtin mi sen?" Masadaki bardakla oynamaya devam ettim.

"Biraz kahve ve bol miktarda öfkeden sonra bir önemi kalmadı." Herhangi bir cevap beklemeden ona döndüm. "Lily ne yaptı?" August bir anda kendi kendine gülmeye başladı. Lily okuldan atılabileceğine göre nesi bu kadar komikti?

"Dayanamayıp mesaj mı attılar? Kesin Jason kendini tutamamıştır, o ve Lily." Gülmeye devam etti. "O çenesi düşüğün böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan bile geçmezdi." Derin bir nefes alarak zaten var olan sinirimi bastırmaya çalıştım.

"Tek bildiğim Lily'nin bir şey yaptığı, bu yüzden okuldan atılabileceği, Sarah'yı açığa çıkardığı ve onun da okuldan atılacağı." Okuldan atılmak ona hafif gelecek bir cezaydı, ama onun cezasını çekmesi için Lily'nin başının derde girmesi isteyeceğim son şeylerden biriydi ayrıca suçluluk duygumu artırıyordu. August'un ona zarar vermemesi için yaptığını biliyordum, her ne kadar yaptığından pişman olmadığını düşünmüyor olsam da.

August bana anlatmaya başladı, Lily'nin "müdür sizi çağırıyor" yalanını kullandığını ve bunun işe yaradığına inanamıyordum. Ne yaptığını anlatınca yaratıcılığına gülümsemeden edemedim, benim için bunları yapmış olması inanılmazdı. Tabii August'u da kurtarmış oluyordu ama onu da benim için yaptığını biliyordum.

"O sırada orada ben de olduğum için beni de müdürün odasına götürdüler, Sarah da benim yaptığımı söyleyip duruyordu tabii ama bunu bir kızın yaptığı o kadar açıktı ki inanmakta güçlük çektiler. Lily suçunu kabul etti." İçimde yeni bir yük oluştuğunu hissettim.

"Peki... okuldan atılacak mı?" August iç geçirdi, gülümsemesi hala belli belirsiz görünüyordu.

"Öğretmene yalan söylemek, öğrenciyi alıkoymak ve ona zarar vermek, hakaret gibi suçları var ama onun da sicili temiz. Ben de, Lily de daha önce sana karşı hakaret ve tehdit içeren konuşmalarda bulunduğunu gördüğümüzü söyledik, okula sorduklarında da aynı şeyi söyleyeceklerini ve ayrılığınız konusuna takık olduğunu da belirteceklerini ekledik. Lily de senin ona Sarah'nın tehdidinden bahsettiğini açıkladı." Son cümleyi söylerken bana öfkeyle baktı, ona bahsetmediğim için kızgın olduğunu biliyordum ama ona niçin söylemediğimi gayet iyi biliyor olmalıydı. "Sonuç olarak tehdidi onayladığın anda Lily'nin olayı arada kaynayacak ve uzaklaştırma alacak."

"Sene sonunda hiçbir başarı belgesi alamayacak ve hiçbir sosyal etkinliğin parçası olamayacak." Dedim okul yönetmeliğini tahmin edebildiğim için.

"Evet sanırım, öyle bir şeylerden de söz ettiler, bunları ezberliyor musun sen?" Derin bir iç çektikten sonra içimde büyüyen suçluluk duygusunu hissettim. Lily, özellikle ailesi için, matematikten kalmak bile büyük bir olayken uzaklaştırma ona çok fazlaydı. Ailesinin vereceği tepkiyi hayal bile edemiyordum ve bunların hepsi benim aptal duygusallığım ve korumacılığımdan kaynaklanıyordu. En yakın arkadaşıma karşı sağlayamadığım korumacılığımdan.

Bir yandan Sarah'yı kendi ellerimle ifşa etme fikri hoşuma gitmiyordu, bu kişinin Lily olması dışında başkasının bunu yapması daha iyiydi. Hala ona zayıf olduğum izlenimini vermek istemiyordum.

"Cole eğer o sürtüğü kendi gururun için korumayı düşünüyorsan asıl o zaman gururunu yok saymış olursun. Saçmalama." Dedi aklımı okumuş gibi." Kendini suçlamayı da kes bu tamamen onun suçu. Herkesi koruyamazsın." Diye ekledi beni daha da ürküterek. 'onun' kelimesini kusarcasına söylemişti.

"Okul anneme birkaç sefer ulaşamadığı için babamı aramış." August oturduğu yerde iyice doğrularak gözlerini büyüttü.

"Ne?" Öfkemi kontrol altında tutmaya çalışarak zorlukla derin bir nefes aldım ve bıraktım.

"Anlamıyorum, telefonuna hiçbir zaman bakmaz... Hiçbir zaman. Ama tam okul aramaya kalkıyor..." Kendi evim olsaydı etraftaki herhangi bir şeyi çoktan tekmelemiştim, bunu yapmamak için yumruklarımı tırnaklarım derime geçene kadar sıktım. August'un gözleri ellerime kaydı ve tekrar yüzüme çıktı.

"İstediğin bir şeyi kırabilirsin." Kafamı iki yana sallarken yumruklarımı daha çok sıktım.

"Böyle iyiyim." Dedim tıslayarak.

"Ne oldu peki? Ne demiş? Annen söylemiş mi?" Yumruklarımı gevşettim.

"Hiçbir şey bilmiyorum, bilmek de istemiyorum neredeyse 1 yıldır telefon ekranımda adı bile gözükmedi. Son aradığında da yine iflas ettiğini söylemek için aramıştı zaten..." Boğazımı temizledim. "Ayrıca anneme bugün söyledim." Son cümlede sesim giderek kısılmıştı. August'un yüzündeki şaşkınlık giderek arttı.

"Pekala, o kadar da yeni olduğunu düşünmemiştim." Gözlerimi devirmekle yetindim. "Ona söylemeyeceksin değil mi?" dedi konuyu değiştirerek. Kafamı sertçe iki yana salladım.

"Asla." August'un yerinde rahatsızca kıpırdandığını gördüm.

"Bak ben baba şefkatinin öneminden söz edecek belki de son insanım ama... Başına gelen basit bir olay değil. Baban senin için gerçekten de endişelenmiş olabilir." Sertçe vücudumu ona döndürerek bakışlarımı sertleştirdim. Babamdan bahsederken vücudumun her noktasına sıcak bir şekilde yayılan sinir, hareketlerimin kontrolünü zorlaştırıyordu.

"13 yaşındaki bir çocuğun deniz kenarında yürürken ayağı kaydığında kayalara çarpıp kolunu kırması, başını hastanelik olacak şekilde yarması da basit bir olay değildir. İlla kötü bir şey de olması gerekmiyor, 11 yaşındaki bir çocuğun şehrinin ana takımına karşı beysbol maçı oynaması da basit bir olay değildir. Söyler misin "baba şefkati"ni neden şimdi gösteriyor?" August yutkunarak gözlerime baktı. Bu daha önce görmediğim bir bakıştı, kendi dışında birisine acıması sık olan bir şey değildi büyük ihtimalle. Durgunluğundan faydalanarak kusmaya devam ettim."Ben sana söyleyeyim. Çünkü eğer oğlu "ibneyse" bunu kaldıramayacak, bu yüzden zaten hazır babalık yapmıyorken beni evlatlıktan reddedip etmeyeceğine karar verecek. Aslına bakarsan şu an telefonu açıp yüzüne karşı "Ben lanet bir gayim" diye bağırsam da fark etmez, çünkü ben onu babam olarak görmeyi uzun zaman önce kestim." Nefes almadan ve yüksek sesle konuştuğumu, cümleyi bitirip nefes nefese kaldığımda fark ettim.

August hala bana aynı ifadeyle bakıyordu. Elinin hafifçe havaya kalktığını gördüm, birkaç saniye sonra da sırtımda hissettim. Bana dokunduğu anda gelen titremeyi fark etmemiş olması imkansızdı, daireler çizmeye başladığında oluşan rahatlatıcı etkiyse şaşırtıcıydı. Kafamı önümden kaldırmadan tepki olarak kaşlarımı kaldırdım. Elinin dokunduğu her kasın kendini bırakması ilginçti.

"Peki ya babanın...şey olduğunu nereden biliyorsun?" dedi boğazını temizleyerek.

"Homofobik?" Kafasını aşağı yukarı salladı. Yutkunarak uzun süredir düşünmediğim geçmişimi düşündüğümde boğazım yanar gibi oldu.

"Tatile geldiği nadir zamanlarda, artık gelmiyor, ne zaman plajda veya herhangi bir yerde yanımıza eşcinsel bir çift gelse yerimizi değiştirirdi. Annem saçmaladığını söylerdi, ama o dinlemezdi." August kaşlarını kaldırarak kafasını salladı.

"Baban tam bir... ibne." Kendimi bir anda kahkaha atarken buldum ve durduramadım. Hakaretin ironiliğinden çok içime dolan sinirimi boşaltıyordum, aynı hızda gözlerimden yaşlar da boşalıyordu. August sadece yüzünde samimi bir gülümseme ile orada oturuyordu. Kahkayı zorlukla kesebildiğimde bile gözyaşları yüzümden hızla akmaya devam ettim, bu olanda alkolün de ufak bir payı olabilirdi tabii.

"Niçin yıllardır Old Records'da çalışıyorum sanıyorsun?" dedim bir yandan burnumu çekip, gözyaşlarımı silip gülmserken. "Dave'in babam olmasını tercih ederdim." August ağzını 'o' şekline alıp Noel Baba'ya benzer bir şekilde güldü.

"Vay canına, ne kadar değerli bir babam varmış." Ben de gülsem de ciddiydim.

"Sert olduğunun farkındayım ama iyi bir insan." August anlayışlı bir gülümsemeyle kafasını salladıktan sonra başka bir tarafa baktım.

"Öyle olabilir, ama benim şey... "yaşam düzenime" uygun değil." Kaşlarımı havaya kaldırarak alayla dudağımı büktüm.

"Yaşam düzenin eşcinsel gruplarla ot alıp satmakken babana haksız diyemem." Tamam, "eşcinsel gruplar" kısmını istemeden eklemiştim ama çok geçti, August'un yüzüne o bilindik sırıtış yayılmaya başlamıştı bile. Ne yapayım, alkol hala kanımda dolanıyordu.

"Grup derken? Sadece başımızın öyle olduğunu söylemiştim ve adam 30 yaşında. Aynı anda hem pamuk gibi, hem kaya gibi sert olabiliyor saygı duyuyorum." Dudakları iyice yukarı kıvrıldı. 30 mu? Bunca zamandır benimle dalga mı geçiyordu?

Bunca zaman diye bir şey olmadı Cole, sen tek bir cümleden binlerce senaryo ürettin.

Ah, kes sesini.

"Neden bilerek yapıyorsun? Hoşuna mı gidiyor?" Yüzünü hafif öne çıkardı, son verdiği nefesi yüzümde hissedince yutkundum. Niye her seferinde aynı şey oluyor ki?

"Ne hoşuma gidiyor?" gözlerini kısıp kaşlarını kaldırmıştı. Gözleri bu kadar yakındayken onlara hep uzun süre bakardım, bunu da bilerek yapıyordu, öyle olmalıydı.

"Benim sana... bu yüzden sinirlenmem." Dedim ses tonumun normalden zayıf olmamasına özen göstererek. Yüzü hala sabit duruyordu.

"Tam olarak ne yüzden?" Alaylı ses tonu o kadar belliydi ki.

Beklenmediği bir şey yapmak için zorlukla da olsa bir anda geri çekildim. Bir anda yana kayıp önüme döndüğümde suratı düşmüştü, çekim alanından çıkmış oluyordum.

"Biliyorsan neden zorluyorsun?" masanın üzerindeki bardağı alıp yeniden su doldurmak için ayaklanmıştım ki kolumdan çekip beni geri oturttuğunda hafifçe kaşlarımı çatarak bir elime bir ona baktım. Ona baktığımda pişman olmuştum, çünkü beni demin olduğundan daha yakınına çekmişti. Gözleriyle yüzümün her santimetre karesini tararken nefes almayı fark etmeden bırakmıştım.

"Senin hoşuna gitmiyormuş gibi yapma." Gülümserken tekrar nefes almayı akıl ettim.

"Jason'ı kıskanmandan söz ediyorsun." Gözlerini yüzümden ayırmadan kolumu sertçe bıraktığında hala gülümsüyordum.

"Öyle bir şey söylemedim."

"Ama ima ettin."

"Öyleyse sen de az önce ima ettin."

"Yani kabul ediyorsun?"

"Sen de hoşuna gittiğini kabul ediyorsun?" Gözlerimi devirerek tekrar sinirle biraz geri çekildim. İnadı beni yoruyordu.

"Tanrı aşkına, neyin peşindesin August?" Bu kez ben uzaklaşmama rağmen o yakınıma gelmişti. Burunlarımızın arasında yine milimler dururken gözlerimi tekrar elalarına diktim ve onlarda kısa bir süre önce tanıklık ettiğim bakışı gördüm: İstek.

"Bunun sana bir...etkisi olup olmadığını..." Nefes alıp verişleri hızlanmıştı, gözlerinin tek odak noktası yüzümdü. Gözleri yüzümü tararken bir anda dudaklarımda durduğunda kalibim atabileceği en yüksek hızda atıyordu. Konuşmak için ağzımı nasıl açmam gerektiğini bile unutmama rağmen denedim.

"N-nasıl bir et--" Gözlerinin rengi koyulaştı ve bir anda öne atılarak açık olan ağzımı dudaklarıyla doldurdu. Gözlerimi birazdan kapatmışken tam kendimi bırakmak üzereydim ki geri çekilmeyi akıl ettim. Önde druan dudaklarına baktım. "Sanırım bahsettiğin... Böyle bir etkiydi?" Sabırsız bir ses çıkararak tekrar öne atıldığında elimi göğsüne koyarak onu geri ittirdim. Bunu yapmaktan hoşlanmıyordum, ama geçen seferki gibi olmasına izin vermeyecektim. "İçkili olanın ben olduğumu sanıyordum." Gözlerini devirip burnunu burnuma değdirdiğinde tuhaf bir gıdıklanma hissettim.

"Anı yaşasan olmuyor mu?" Rahatsız bir kahkaha attım, resmen geçen seferi tekrarlıyordu.

"Geçen sefer de aynı şeyi sormuştun." Gülümsemesi bütün yüzüne yayıldı.

"Bu kez ayığım?" Kaşlarımı kaldırdım.

"Sanırım ayıkken birkaç basit soruyu yanıtlayabilirsin?" Rahatsız bir şekilde nefes alıp verdi.

"Her neyse, tamam, daha fazla dayanmıyorum." Tekrar dudaklarıma kapanarak onları sertçe emdi ve geri çekildiğinde alnı alnıma değiyordu. "Cevaptan kaçtım, çünkü senden kaçıyordum tamam mı? Cevabın kaynağı sendin. Cevap sendin." Memnun bir gülümseme bütün yüzüme yayılırken gözlerinin içine baktım.

"Bu da benim yorumum tamam mı?" Aradaki boşluğa daha fazla dayanamayarak kapattıktan sonra kendimi tamamen bırakmıştım. Dudaklarımız birbiriyle uyum içinde hareket ederken ellerim boynundaydı, onunkilerse boynumdan kayıp omuzlarımdan aşağı doğru iniyordu. Dudaklarımdan kendini ayırarak doğruca boynuma yöneldi ve öpmeye başladı. Kafamı yukarı kaldırırken ağzımdan boğuk bir inleme kaçtı ve tenime karşı gülümsemesini hissettikten sonra iz bırakmaya başladı. Ağzımdan yine ufak iniltiler çıkarken dayanamadım ve onu saçından çekip tekrar dudaklarıma getirdiğimde ellerim tişörtüne uzandı ve onu yukarı doğru sıyırdı. August geri çekilerek onu çıkarmama yardımcı etti ve tişörtü bir kenara fırlattığımda o da benimkini yukarı sıyırdı. Bu sırada ağzımda olan sigara ve nane tadını alarak kendi kendime gülümsedim, benim için sakız çiğnemişti.

Kendi tişörtüm de kafamdan kurtulup bir kenara fırladığında neredeyse kucağına oturuyordum ve ondaki sertliği hissedebiliyordum. August tekrar boynuma inerken bu kez çenemden göğsüme kadar inmişti. Bu sırada elimi gezdirdiğim karnında bir "Carpe diem" dövmesi gördüğümde kahkaha attım. Kafasını kaldırıp bana baktı.

"Ciddi olamazsın."

"Ne?" Gözlerimi takip ederek göğsüne baktı ve tekrar kafasını kaldırdıktan sonra dudaklarıma yöneldi. "İnan bana önemi yok." Dudaklarını tekrar benimkilere bağlarken elleri bu kez pantalonumun düğmesini açtığında durakladım. Geri çekilip gözlerime gittikçe artan bir istekle bakıyordu, nefes nefeseydi.

"Cole...seni...istiyorum." Sözleri vücudumda elektrik dalgası yaratırken yutkundum. Tanrı aşkına, bakireliğimi zaten kaybetmiştim ve karşımdaki August'du.

Omuzlarına bastırarak yaklaşırken dudaklarına karşı gülümsedim.

"Bana odanı göster." Gülümserken tekrar dudaklarımı emdi ve pantalonumun fermuarını da indirdikten sonra onu aşağı sıyırmaya başladı. Ayağa kalkarak onları ayağımdan attım ve kollarımı boynuna doladığında beni kucağına aldı, bacaklarımı beline doladım. Beni taşımasına izin verdiğimde doğruca koridora ilerledi, biraz ilerledikten sonra aralık olduğunu tahmin ettiğim bir kapıya tekme attıktan sonra beni sırt üstü yatağa bıraktı. Hazır üstümdeyken pantolubın düğmesini açarak onu aşağı indirdim, August sırıtıyordu.

"Bu kadar sabırsız olduğunu tahmin etmezdim."

"Kapa çeneni ve çıkar şunu." August beni gülümsemesiyle onayladıktan sonra pantalonunu kendi sıyırdı ve yere attı. Son kez beni öptükten sonra elleri baksırıma gitti. Duraklayarak gözlerini bana dikti.

"Tekrar sormayacağım?" Gözlerine bakarken kesinlikle emindim. Kafamı hızlıca salladığımda baksırımı da sıyırdı ve sertleşmiş halime bakakaldı. Gözleri oradan yavaşça yukarı çıkarken daha fazla beklemeyeceğini gördüm. "Ne yapman gerektiğini biliyorsun." Yutkunarak arkamı döndüğümde August'un parmağını yaladığını duydum. "Bak bunu daha önce yaşadım ve canın yanacak, bu yüzden hazırlamam--"

"Tanrı aşkına ne yapman gerekiyorsa yap!" August kafasını salladıktan sonra parmağını deliğe soktuğunda hızlıca nefes aldım. August bir an duraksadıktan sonra sokup çıkarmaya başladı, bu bile acıtmaya yetiyordu ama zevk vermesi uzun sürmüyordu. "A-August" bir süre sonra bunun yeterli olmayacağını hissetmiştim, "Lanet olsun, yap yapacağını!" August'un gülümsediğini gördüm, beklemeden baksırını çıkararak üzerimde yerini aldığında, sertliğini hissettim ve kalbim sabırsızca atmaya başladı.

"Şey,Cole?" Tanrı aşkına susmayacak mıydı bu çocuk?

"Evet?"

"Bak benim için gerçekten değerlisin ve ben,--"

"Biliyorum August biliyorum, umurumda değil. Sana güveniyorum." August başını salladıktan sonra işaret verdi ve bir anda içime girdi. Hissettiğim acıyla beraber bağırdığımda yine biraz duraksadı, daha sonra git gele başladı. Hala inanılmaz bir acı duyuyordum ve bağırışlarımı engelleyemiyordum.

"Üzgünüm, sadece çok darsın!" Bağırırken bir yandan devam ediyordu. Neyse ki çok geçmeden acı yerine zevke bıraktı ve kendimi hiç olmadığım kadar mutlu hissettim. İnlemelerimiz odanın içinde yankı yapıyordu, biraz sonra "Geliyorum!" diye bağırdığında ben de gelmek üzereydim. O boşaldıktan biraz sonra ben de boşaldığımda olduğum yerde kalırken, o da yan tarafına yığıldı. Biraz sonra ikimiz de sırt üstü yatıyorduk ve nefes alış verişlerimiz birbirine karışıyordu. Onun rahatlıkla gözleri kapalıyken gülümseyerek ona baktım, yaklaşaral dudağından öptüm.

"Cevap olarak beni tercih ettiğin için teşekkür ederim." Gözleri yavaşça açıldı ve bana bakarak rahat bir şekilde gülümsedi.

"Cevabım olduğun için mutluyum." Ne kadar süre birbirimize o şekilde baktık bilmiyorum, ama uykuya daldığımda benden mutlu biri yaşıyor olamazdı.

Evet, smut yazmak konusunda acemiyim ama yüzüme vurmazsanız sevinirim, sizi seviyorum djkbsdkj kötü olduysa kusuruma bakmayın toparlamaya çalışıyorum. ('AUGUST COLE' DİYE BİR ADAMIN VARLIĞINI KEŞFETTİM ÖLÜMÜNE TIRSIYORUM ŞU AN)

-Bu arada bu bölümü hem PizzaIsMyKeko hem de LarryLover-'a ithaf etmem gerekiyor, o yüzden ikinizin de adını sırayla ekleyeceğim o yüzden ikiniz de kendinize sayabilirsiniz fdkjvbc ay lav yu-

Seguir leyendo

También te gustarán

2.3M 74.8K 58
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
Gökyüzü Por Morfinor

Novela Juvenil

1.8M 163K 82
Gök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefka...
YUVA Por _twclr

Novela Juvenil

521K 27.3K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.6M 63.6K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...