Ruhuma Fısılda

By srmntsc

100K 7.1K 2.9K

' Kim acı çekmeden büyüdüğünün farkına varabildi ki ? Onca çekilen çileler, onca dökülen gözyaşları, belkiler... More

Episode 1 (Tanıtım )
Episode 2 ( Karşılaşma)
Episode 3 ( Hastahane)
Episode 4 (Güzel Yemek, Kötü Son)
Episode 5 (Ağlama Krizi)
Episode 6 ( Haluk- Part 1)
Episode 7 ( Haluk- Part 2)
Episode 8 (Akay Akbulut)
Episode 9 ( Yarım Kalan Dostluk-1)
Episode 10 (Yarım Kalan Dostluk-2)
Episode 11 ( Teselli )
Episode 12 ( Tatlı İtiraflar )
Episode 13 (Duyguları Adlandırma )
Episode 14 ( Kural 1- Korkma )
(Gelecekten Bir Kesit )
Episode 15 ( Merhaba Umut)
Episode 16 (Geçmeyen Geçmiş)
-Teşekkürler-
Episode 17 ( İyileştir Beni )
Episode 18 ( Başlangıç)
Episode 19 ( Başka Bir His )
Episode 20 ( Zaman )
Episode 21 ( Asla Pes Etme )
Episode 22 ( Acı )
Episode 23 (Benimle Kal)
Episode 24 (Dilhun)
Episode 25 ( Vaveyla )
Episode 26 ( Bir Parça Huzur )
Episode 27 ( İyikim... )
Episode 28 ( Acıyı Paylaş)
Episode 29 ( Ateşten Gömlek )
Episode 30 ( Geçmişin Kalıntıları )
Episode 31 ( Perde Aralandı )
Episode 32 ( Yüzleşme Part- 1 )
Episode 33 ( Yüzleşme Part-2)
Episode 34 ( Paramparça )
Episode 35 (Öp Beni )
Episode 36 ( Yağmur )
Episode 37 ( İnşirah )
Episode 38 ( Kıskanmak )
Episode 39 ( Körü Körüne Bağlanmak )
Episode 40 ( Hastalıkta Sağlıkta )
Küçük bir Rica
Episode 42 (Sarılmak)
Episode 43(Soluk)

Episode 41 (Meftun)

936 28 1
By srmntsc

Herkese tekrardan merhaba... Uzun zaman oldu. Hayatımda hiç beklemediğim durumlar baş gösterdi. Şehir değişikliği, iş değişikliği, hayat değişikliği derken inanın öyle bir yoğunluk girdabına girdim ki kendime vakit ayırmak şöyle dursun, hiç bir şeye zaman bulamadım. Son zamanlarda çıkan Corona virüsü ile okullar tatil olup evde kal uyarısı ile bir kaç gündür evdeyim. Evdeyim ama öğrencilerim ile evdeyken bile durmadan ilgilendiğim için yine kendime vakit bulamıyorum. Ta ki dün gece telefonu komple kapatıp biraz kendinle ilgilen kararı alana dek. İstanbul'da yaşıyorum 1,5 yıldır. Ve haftanın 7 günü çalışan bir öğretmenim. Vakit, benim için su gibi aktı. Ev telaşı okul telaşı, öğrenci telaşı derken kendimden o kadar ödün vermişim ki, robot gibi bir hayatım olduğunu farkettim. Sabah kalkıp işe gidiyorum akşam eve gelip ders çalışıp uyuyorum, sonra tekrar iş... döngü hep bu şekilde. Kendim olmaktan çıkmışım yani. Hayatım da o kadar çok değişiklik oldu ki artık bir yenisini kaldıracak gücüm yok diyerek bir şeyleri kendi isteğimle durdurdum.  

Sizler nasılsınız bu arada? 

yeni bölüm yazdım inşallah içinize siner. Keyifle okumanız dileğiyle... Sağlıkla ve bu süre içinde evinizde kalmanız dileğiyle... 

Kaç dakika oldu elimdeki küçük nota bakıp, içli içli ağladığım? İçimde tarifi imkansız bir acı tüm benliğimi ele geçirmişken yüzümde inatla solmayan bu tebessümde neydi şimdi? Ağlarken, gülmek dedikleri bu olsa gerek. Dudaklarım yanaklarıma yetişmişken, ağzımdan kaçmayı beceren hıçkırıklar ne kadar nankörceydi...

Bir kaç cümle beni alaşağı etmişti. Bir kaç cümle benim kapanmaya yüz tutmuş yaralarıma tuz basmıştı. Bu bir kaç cümle içimdeki küçük kızın hala büyümemek için çırpındığını gösteriyordu. Bu bir kaç cümle beni öyle bir sarsmıştı ki, yaşadığım hayata bir kez daha lanet etmeme neden olmuştu. Bir kez daha mutluluğu doruğuna kadar yaşama hakkı elde etmiş olmama rağmen, geçmişin bulantısı etkisi altına almıştı. 

Yarım yamalak kalmıştım...

İçimde öyle derin bir ilgiye açlık vardı ki...

İçimdeki o küçük kız kollarını açmış ilgi için kucaklanmak istiyordu...

İsyan etmek istemiyordum ama neden en mutlu olacağım anlarda gözyaşlarım yağmur gibi akıp gidiyordu? Geçmişin bulantıları himayesi altındayken nasıl huzurlu nefes alabilirdim ki? 

Bacaklarımı karnıma iyice çekip, kendimi sarmaya çalışırken ağzımdan kaçan hıçkırıklar da inatla sarılmama engel oluyordu. İnsan, bu kadar acıya nasıl dayanabilirdi ki hala inanması zor geliyordu. Bir yerlerde bir şeylerin değişmesi gerektiğini bas bas bağıran umut, neden yönünü bana doğru çevirmiyordu ? Sıra bana ne zaman gelecekti ? Bu girdap ne zaman tam anlamıyla terk edecekti, benliğimi? 

Her soruda bir isyan dolu hıçkırık terk etti, her soruda kapanmaya yüz tutmuş yaralarım açılmaya başladı. Ne kadar bu şekilde ağladım bilmiyorum ama ağlamaktan uyuya kaldığımı telefonumun yüksek sesli çalmasıyla anladım. Yerimden huzursuz bir şekilde kıpırdamaya başlamama rağmen göz kapaklarım inatla açılmamak için direniyordu. Başımdaki kesin ağrı ise; her şeye bedel olacak kıvamdaydı. Telefonun sesine daha fazla dayanamadığım için göz kapaklarımı zorla açıp telefona ulaşmaya çalıştım. Kimin aradığına bakmadan çalan telefonu cevaplarken, işittiğim o şifa dolu ses gözlerimin kendiliğinden açılmasına neden oldu. 

'Bebeğim?'

Bir insanın sesi bu kadar huzurlu olur muydu? Bir insanın ses tınısına kadar aşık olunur muydu?

Sesi anında tüm benliğimi etkisine alırken uykuya dalmadan önce hissettiğim o yalnızlığın etkisini hala bedenimin her zerresinde hissediyordum. Bambaşka bir duygu çatışmasıydı bu. Nasıl tarif etsem, nasıl kelimelere döksem bilmiyordum. Bilmek, bir kaç laf etmek istiyordum ama zihnim kapatmıştı kendini. Gözlerim anında ağlamak için buğulanırken, yüzümde sesini duymanın mutluluğu ile oluşmuş tebessüm yer almıştı. Güzel bir şey değil miydi bu his? Çok güzeldi. Çok huzurluydu. Akay'ın sesini duymak benim şimdiye kadar işittiğim en büyülü ses tınısıydı. 

Tekrardan seslenmesiyle duygu aleminden sıyrılıp ağlamaktan çatallaşmış sesimle 'efendim' diyebildim.  Karşıdan derin bir nefes verişi işitti kulaklarım. Sonra da o büyülü ses raks etti benliğimde. ' Nasıl oldun bebeğim? Bir şeye ihtiyacın var mı? Doktora gitmek ister misin?  Ardı sıra telaşlı soruları yüzümdeki tebessümün kalmasına neden olurken, bir yandan da sorduğu sorularla kendimi ölçüp tartmaya çalışıyordum. Ağrım yoktu ve kendimi sadece fazla uyuduğum için yorgun hissediyordum. Daha fazla telaş yapmasını istemediğim için başka bir soru sormasına fırsat vermeden ' İyiyim canım, merak etme şuan ağrım yok sadece çok uyudum, vücut yorgunluğum var. Doktorluk bir durumum yok.' Az önceki derin soluk tekrardan kulaklarımda yer edindi. 

Rahatladığını soluk alışverişinden anlamıştım. Ve bu kadar merakta bıraktığım için kendime kızmama engel olamadım. Daha fazla telaş yapmaması için ' Sen neler yapıyorsun, ne zaman gelirsin eve?' diye sordum. Akay soru sormamı, onunla konuşmama seviyordu. Her sessizliğe kendimi bıraktığımda inatla onunla konuşmamı istiyordu. Sesindeki muzip ton da doğru yolda olduğumu göstermişti. 'Aslında şuan bir toplantıda olmam gerekiyor, ama seni merak ettiğim için kahve molası verdim. Sesini duymadan rahat edemezdim. Sesini duydum ve toplantıya geri dönmem gerekiyor. Toplantı biter bitmez yanına gelirim,bebeğim.' Bir soluktan öyle uzun konuştu ki gülümsememi engelleyemedim. Ağzımdan kaçan kıkırtım Akay'ın dikkatini çekmişti. 

' Sen hep gül,benimle...' cümleyi duyar duymaz, içime çektiğim nefes ciğerlerime ulaşamadı. Alaşağı etmişti,yine bir cümlesiyle. Öyle naif bir ses işitmişti ki; kulaklarım. Her defasında biraz daha benliğime işletiyordu, varlığını. Ne diyeceğimi bir türlü bilemedim. Ne demem gerekiyordu ki? Böyle durumlarda ne söylenilirdi? Ne söyleceğimi kestiremediğim için yine sessizliğe sığınmak zorunda kalmıştım. Durumu farkeden Akay, 'Bebeğim, toplantıya dönmem gerekiyor. Sen iyice dinlen kendini yorma lütfen, tamam mı? demesiyle içime çektiğim nefesi rahatça geri verebildim. ' Tamam kolay gelsin, sana da' diyerek kapadım telefonu. Telefonu kapatır kapatmaz, kendimi sırt üstü öylece bırakıverdim. Gözlerim anın huzurluğu ile kapanırken o an sadece Akay'ın silüetinin gözümün önüne gelmesini hayal ettim. 

Bazen özlemini duyduğum sevgi kırıntılarını kabul etmekte zorlanıyorum. Sanki bir rüyadayım ve uyanmama az kalmış, gibi rüyanın o heyecanlı yerlerini benimsemeye çalışıyor gibi oluyorum. Bunlar geçici birer senaryo diye her defasında kendimi teselli etmeye çalışıyorum. Çünkü eğer Akay'ın sevgi ve ilgisi bir rüyaysa uyandığım an bir daha asla eskisi gibi olamayacağımı çok iyi biliyorum. Bir daha yalnız kalmak istemeyeceğimi, bir daha kimsesiz olmak istemeyeceğimi çok ama çok iyi biliyorum.  Akay'ın sevgisinden ziyade merhameti beni darmaduman ediyor. O kadar merhametli birisi ki; onun yanındayken nefes almak daha bir anlamlı geliyor. Sığındığım liman beni tüm merhametiyle kuşatmış ve kılıma zarar gelmeyecek gibi bağrına basmıştı. 

Ve sesi... 

Sesini duyduğum an karnımda oluşan kelebekler öyle bir hızlı kanat çırpıyordu ki, bazen nefes alış verişim bile sekteye uğruyordu. Nefesim yetmiyordu, bu mucizevi durum karşısında. Sesinde ki huzur beni bir yandan çocuklar gibi şen olmama vesile olurken, bir yandan da yaşamak için bir sebep aramama neden oluyordu. Aslında çok karmaşık ama bir o kadar da basit bir şekilde Akay'ı seviyordum. Bilmediğim duyguları öğrenmek için çabalarken, öğrendiğim her yeni duyguyu uygulamaya çalışıyordum. Telefondaki rahatlamış nefes sesi bile benim rahatlamama neden oluyordu. 

Çok başkaydı bu.. Öyle bir başka bir karamboldu ki.. Korkarak sevmeyi öğrenmiştim. Avucumun arasındaydı. Avuçlarımı biraz sıkarsam, boğup yokedecekmişim gibi geliyordu. Avucumu gevşetsem kaçıp gidecekmiş gibiydi. Diken üstündeydim, tabiri caizse. 

Tüm bu anın bozulması karnımda baş gösteren sancının kendini hatırlatmasıyla son buldu. Ardından açlık hissim, karnımdan gelen sesle kendini onaylattı. Gözlerimi açıp, derin bir nefes alarak yerimden doğruldum. Terliklerimi giyip odanın içindeki banyoya yönelirken, bir yandan da üstümü çıkarmaya çalışıyordum.

Kısa bir duş sonrası mutfağa yöneldim ve kendime güzel bir sandviç yaptım. Meyve yemeyi sevmiyordum ama portakal suyuna kesinlikle hayır demezdim. Bir bardak portakal suyuyla birlikte yaptığım sandviçi anında bitiverdim. Ne yapacağıma bir türlü karar veremediğim için Akay'ın çalışma odasına geçip, kitaplarına göz atarken uzun zamandır kitap okumadığımı farkettim. İnsan yalnızlığın her zerresini yaşadıktan sonra küçükte olsa bir şeylere sığınmak istiyor. Ben kitaplara sığınmıştım. Yalnızlığımı kitaplarla paylaşıp, kendime dost olarak kitapları seçmiştim. Bazen kabus görmemek için uyumadığım zamanlarda kitaplara sığınır, kitapların büyüsüne kaptırırdım kendimi. Yalnızlık canhıraş bir şekilde dört bir etrafımı sarmışken, kitaplar benim pusulam gibi bir şey olmuştu. Okudukça, geçmişin karanlığından uzaklaşıyordum. Anıları perdenin gerisinde bırakmaya çalışıyordum. 

Bugün ise elimde tuttuğum Serkan Karaismailoğlu'nun Pia Mater kitabını anılardan sıyrılmak için değil, huzuru iliklerimde hissetmek için okumaya karar verdim. Uzun zaman sonra dikkatimi çeken bu kitap sadece normal bir hobi olarak hayatıma girmiş oldu. Koltuğa usulca oturup kitabın ilk sayfasıyla tanıştım. Ve huzurun beni sarıp sarmalamasını büyük bir sevinçle bekledim.  

Kapı açılma sesiyle birlikte dikkatimi kitaptan sıyırıp sesin geldiği yöne doğru başımı çevirdiğimde gördüğüm manzara yüzümde aniden tebessüm oluşmasına neden oldu. İçimden dolup taşan bir özlemle yerimden kalkıp hızlıca Akay'a doğru yöneldim. Ben adım attıkça Akay'ın yüzünde tebessüm iyice kendine yer edinir oldu. Kollarını açıp beni beklerken, bu anın ömür boyu her defasında yinelenmesi için dua ettim. Her defasında kolları arasında sarıp sarmalamasını istedim. Sıcaklığı beni hep böyle huzurla kuşatsın istedim. Başımı göğsüne yaslayıp ellerimi sırtında birleştirdim. Ve kokusunu anında tüm zerremde hissettim. 

Kokusuna ayrı bir aşıktım, sevdiğim adımın...

Başımın üstüne kondurduğu öpücükle gözlerim kendiliğinden kapandı. Sırtındaki ellerimi biraz daha sıkıp, kendimi iyice Akay'a yasladım. Bu an hiç bitmesin istedim. Akay'da beni iyice sarmaladıktan sonra bir süre öylece sarıldık. Neden böyle durmak istediğimi bilmiyordum. Saatlerce böyle durabildim. Bir nedeni var mıydı bilmiyorum ama bir neden arayışı içinde olmakta istemedim. Sadece sarılmak istedim ve sarıldım. Kokusunu solumak istedim. Her defasında sanki ilk defa bu kokuyu soluyor gibi hissetmeyi seviyordum. Ne kadar böyle kaldık bilmiyorum ama Akay başımın üstünden bir kez daha öpüp yüzümü görmek için beni kendinden uzaklaştırdığında kapadığım gözlerimi açtım. Yüz yüze geldiğimizde elini sırtımdan çekip yanağımı okşarken bile gözlerini ayırmadı, gözlerimden. Gözlerindeki ışıltı bile beni büyülüyordu. Gözlerindeki şefkat beni kendine hayran bırakıyordu. Baş parmağı yanağımı okşarken, gözlerimi kapamamak için kendimle resmen savaş içindeydim. Sessizliği yine her zaman ki gibi Akay bozmuştu. 

Bir kaç gün uzaklaşalım mı buralardan güzelim?

Continue Reading

You'll Also Like

34.1K 563 8
04052024
47.4K 1.4K 35
Arkadaşı tarafından para için ihanete uğrayan bir kızzın adama mahküm edilmesi ön izleme : 3.bölüm Helin ben çok özür dilerim pişman oldum gerçektenn...
59.1K 3.4K 24
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen
208K 9.2K 39
Twitch yayıncısı Meriç Dağdelen'in valorant oynadığı 5'li den birinin İnternetinin gitmesi üzerine 5. Kişinin kim olacağını oyun belirler. Eğlencesin...