Rescuer

By Boipoi

50.8K 6K 3.9K

İzin verirseniz size neden 1980 yılında ve neden Londra'da olduğumu açıklayayım. More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm (M)
12. Bölüm
13. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm (M)
26. Bölüm
27. Bölüm (Final)

14. Bölüm (M)

2.3K 200 119
By Boipoi

"Gerçekten böyle birini kurtarmak zorunda olduğuna emin misin? Ne bileyim, pek kurtarılacak tipte biri değil." Baekhyun elinde bardağı, etraftaki dans eden insanları izliyormuş gibi yaparak köşede oturan adamı gözetliyordu.

"Öyle tipte biri olmasa da başarılı işlere imza atan iyi bir iş adamı. Eğer bir şey yapmazsak onun ölümünden birileri fena halde fayda sağlayacak."

"Yine de hala kurtarılacak nesi var anlamış değilim." Omuz silkip adamı dikizlemeyi bıraktı ve bana döndü.

"Kötü iş adamları fayda sağlayacak diyeyim o zaman." Dudaklarını büzük başını salladı.

"Tamam, bu çok makul. Pekala, nereden başlıyoruz o zaman?"

"Başlıyoruz?" Çoğul konuşması tüylerimi diken diken etti. "Sen bir şeye başlamıyorsun. Ben başlıyorum sen de burada oturuyorsun ve sıkıldığında Sunhee'nin evine gidiyorsun. Güvenli bir şekilde." Güvenli kısmını bastıra bastıra vurguladım. Saçma bir şey yapıp kendisini tehlikeye atmasına izin veremezdim.

"Hadi ama!" Sanki kırılgan bir nesneymiş gibi boynunu geriye attı ve bıkkınlık dolu, tuhaf bir ses çıkardı. "Zaten buraya gelerek yeterince işin içine girdim. Bırak da sana yardım edeyim."

"Yardım mı? Alkol komasında arkadaşımı evine götürmüyorum, bu yaptığım tamamen yasalara aykırı, farkında mısın? Ayrıca buraya zorla geldin."

"Ne olursa olsun. Sana yardım edeceğim. Bırak da en azından bu kadarını yapayım."

"Hiçbir şey yapmıyorsun Baekhyun. Oturup burada bir iki kadeh bir şey içtikten sonra gidiyorsun. Ben de bu adamı oyalayacak bir şeyler bulacağım." Dişlerini sıkıp sinir dolu bir ses çıkarsa da aldırmadım. Ben gidecektim, başıma ne gelirse gelsin ya canlı bir şekilde ya da ölü olarak buradan toz olacaktım. O ise burada, benden geriye kalan sorunlarla baş başa kalacaktı. Kalbini yeterince kırmıştım, geleceğini karartmama gerek yoktu.

Sanırım bana sinir olduğu için bir daha hiç konuşmadı. Genelde zengin kesimin takıldığı pahalı pek çok özelliğe sahip birinci sınıf bir gece kulübündeydik. Güvenlik sıkıydı, ünlü isimleri korumak için her şey düşünülmüştü. Localar, özel odalar, özel servis görevlileri, seçkin eskortlar... Her şey ama her şey özenle düşünülmüş gibi. Göstericiler sürekli ortadaki platformu dolduruyordu. Dansçılar her yerdeydi.

Hedefimizdeki ellili yaşlarında olan adam kendisi gibi iş adamlarıyla eğlenmeye çıkmış görünüyordu. Bu şekilde iş konuşmanın ne kadar sağlıklı olduğu merak konumdu. Ama keyif alıyor gibiydiler. Onların statüsünde olup da parlak kıyafetler içindeki dansçı kızları görünce etkilenmeyen çok az erkek olduğu düşünülürse eğlenmeleri normaldi.

Dakikaların ardından bir anda her yer karardı ve duman makinesi çalıştırıldı. Haykırış ve alkış seslerinden buna diğer insanların hazırlıklı olduğunu anlayabiliyordum. Hazırlıklı olmayan Baekhyun ise irkilerek bana sokuldu. Karanlığı kendime şans bilerek eğildim ve boynundan ıslak bir öpücük çaldım. Ona olan sevgim yüzünden başıma çok büyük işler alıyor gibiydim.

Kısa bir süre. Çok kısa süre içinde biraz takırtı sesi duyuldu ve sonra bu sesler yerini erotik bir ritme bıraktı. Yavaş, enstrümantal bir müzikti ama ne için olduğu daha ilk üç notadan anlaşılabiliyordu. Kırmızı ışıklar yandı bir anda ve platformdaki metal direkler parladı. Deri kıyafetler içindeki dansçılar kalabalıktan büyük bir alkış kopardı.

"Bu gece demek bu yüzden özelmiş." Diye mırıldandım Baekhyun'un kulağına. Girişteki adam bize içeri alırken bir şeyler gevelemişti. Sebebi buymuş.

"Tanrım bu benim düşündüğüm şey mi?" Heyecanlı sesi tüylerimi diken diken etti. Karşımda deriler içinde, yarı çıplak kadın ve erkek karışık süper ötesi seksi bir ekip vardı lakin benim etkilendiğim tek şey Baekhyun'un sesiydi. Çıldırmış olmalıydım.

Sadece sahne aydınlandığı için yüzünü göremiyordum ama gözlerindeki parıltıyı ve yanaklarındaki kızarıklığı hayal etmem için görmeme gerek yoktu. Böyle halka açık şeylerden etkilendiğini fark ettikçe vücuduma ağır darbeler iniyordu.

"Tam olarak düşündüğün şey." Ritim kuvvetli bir hal almaya başlar başlamaz birkaç dansçı direklere tırmandı. Birkaçı yerlerinde kalıp dans ederken geriye kalan ismi platforma yatıp herkesin aklını başından alabilecek hareketler yapmaya başladı. Etkileyiciydi. Ama nedense benim için bir gösteriden farksızdı. Televizyonda sıradan bir klip izliyormuşum gibi, herhangi bir dans gösterisiymiş gibi. Buradaki gösteriden zevk alan insanların aksine böyle şeylerden etkilenen biri olmayı başaramamıştım.

"Tanrım bu resmen sanat!" Dakikalarca süren performans sırasında Baekhyun'un iltifatı beni güldürdü. Sekse özenen biri oluşu çok işime yarayabilirdi. Birlikte kalmaya devam edebilecek olsaydık.

"Hoşuna gitmiş gibi."

"Senin gitmedi mi? Bu hayatımda gördüğüm en seksi şey!"

"Kalbimi kırıyorsun." Diye takıldım. Ciddiyet payım vardı. Benim hayatımda gördüğüm en seksi şey oydu.

Işıklar üzerimizde göz oyunları yapmaya başladı. Birkaç spot ışığı sürekli müşterilerin üzerinde gidip geldi. Bu insanların duyularıyla oynayıp onları etkilemek için iyi bir taktikti. Bu sayede adamın hala orada oturduğunu görebiliyordum arada. Hoş, bu gösteri burada devam ederken kimsenin bir yere ayrılabileceğine ihtimal vermiyordum.

Müzik daha da hızlanmış, dansçılar daha erotik hareketler yapmaya başlamışken Baekhyun'dan yeniden garip bir ses çıktı. Merakla ona baktım çünkü her şeye rağmen hoşlandığım erkeğin birkaç dansçıdan etkilenmiş olması kaldırabileceğim bir yük değildi. Ona döner dönmez beni kendisine çevirip kollarını boynuma sarmasını da beklememiştim tabii.

"Baek?" Kulağının dibinde mırıldandım.

"Daha fazla izlemene katlanamayacağım." Benim engellenecek bir şeyim yoktu. Asıl benim onu engellemem gerekirken yüzümü kendisine çekmeye çalışarak görüşümü engelliyordu. Bu yaptığı, tatlı kıskançlığı içimi bir kez daha mutlulukla doldurdu ve kollarımı ona doladım. Gidecektim. Kim olduğum bile belli değildi ama beni kıskanacak kadar bana sevgi besliyor olması paha biçilemezdi.

"Orada ne yaptıkları umrumda değil, biliyorsun değil mi?"

"Olsun. Sen yine de bakma." Yüzümdeki gülümsemeyi görmemesiydi iyiydi. Ama görebilseydi eğer böyle şeyler yapmasına ihtiyacı olmadığını bilirdi.

Ona bolca sarılmaya ihtiyacım vardı. Onu hiç durmadan öpmeliydim, kollarıma almalı sevmeliydim. Bu yüzden dakikalarca sarılı kalmamız en ufak bir sorun teşkil etmemişti. Öyle ki bir süreden sonra müziğin ritmine uyarak sallanmaya, onun sırtını okşamaya başlamıştım. Mutluluğun böyle bir şey olduğu kesindi.

Müzik kesilince aramızdaki büyü bozulmuş gibi birbirimizden ayrıldık. Bar yeniden aydınlandı ve göstericiler bizi selamlayıp platformu terk etti.

"Ee, ne yapacaksın öyleyse?" Ben de başından beri Baekhyun'un sorusunu düşünüyordum. Ne yapacaktım? Böyle bir adam nasıl olduğu yerde kalabilirdi, onu nasıl tutabilirdim?

"Bilmiyorum. Bir şekilde adamın dışarı çıkmasına engel olmalıyım." Müzik sesini rahatlıkla bastırabileceğine inandığım bir kahkaha döküldü dudaklarından, merakla ona baktım.

"Kaç yaşında adam, ne yaparak tutmayı düşünüyorsun?"

"Bir şey bulacağım elbette." Hala düşünme sürecindeydim.

"Bir şey bulamayacaksın. Sen düşünürken adam kalkıp gidecek hatta."

"Baekhyun beni germe!" Bir şey bulacağım dedim." Ona böyle bir durumda sesimi yükseltmek istemezdim.

"Bulamayacaksın. Bu yüzden izin ver bana yardım edeyim."

"Sen ne yapabileceksin ki? Sanki bir şey yapabileceksin." Yüzüne yapmacık bir şaşkınlık hakim oldu.

"Sen daha beni tanımıyorsun. İzin ver sana yardım edeyim." Avuçlarımla yüzümü sıvazladım. Hayatımda hiç bu kadar zorlandığımı hatırlamıyordum.

"Başını tehlikeye sokacağın bir şeyse asla sana izin vermem."

"Sokmayacağım. Oldukça masum bir şey olacak. Güven bana." Bir süre kafamda planlamalar yaptı. Ona bir şey olacak olursa nasıl müdahale edebileceğimi düşündüm. Üzerimde iki silah vardı. İki de bıçak. Öncelikli olarak bunları kullanmama gerek kalmamasını, sonrasında ise kullanacak olursam da bunların bana yetmesini diledim.

"Peki, senin planın ne anlat."

"Beni takip et." Oturduğu tabureden aşağı atlayıp yürümeye başladığında onu takip ettim. Niyeyse daha ilk saniyeden başıma bela alacağımı hissettim. Tehlikede olan o değil sanki ben gibiydim.

Baekhyun'un adamlarının yanına gittiğini fark ettiğim anda bileğine yapışıp onu durdurdum.

"Aklından neler geçiyor senin?"

"Göstericilere o kadar odaklanmışsın ki adamın erkek dansçılara nasıl baktığını görememişsin." Sadece sırıttı ve elimi kendisinden ayırıp adamın yanına gitti. Delirmezsem iyiydi. Kesin delirecektim ama. "Merhaba! Size eşlik etmemde bir sorun var mı?" Adamın dibine oturduğunda bunu görmemiş olmayı, planının ne olduğunu anlamamış olmayı diledim.

Lanet olsun.

"Ben Barney, tanıştığımıza memnum oldum." Öyle bir gülümseme vardı ki dudaklarında, kimsenin karşı çıkamayacağı bir gülümsemeydi. Ayrıca Barney ismi de nereden çıkmıştı başımıza. "Burada çalışıyorum, ayrıcalıklı müşterilerimizin eğlendiğinden emin olmakla görevliyim. İçkilerinizi doldurmamı ister misiniz?" Yerimde dikilmiş Baekhyun'un neye kalkıştığını anlamaya çalışıyordum. Adamlara eskortluk mu edecekti yoksa içki hayal görmeme mi neden oluyordu? "Sean? Sen gidebilirsin artık. Bu beyler artık bende." Ve Barney tarafından gönderiliyordum.

Ayrıca Sean da neydi?

"Arkadaşın da bize katılabilirdi aslında." Diğer adamlardan birinin önerisi beynime koca bir buz sarkıtı saplanmış gibi hissettim.

"Ah, o benim patronum." Döndüğümde kulaklarımı yıkatsam bunun etkisinden kurtulabilir miydim acaba? Onu pazarladığımı ima etmişti değil mi? Şu an neyi duyup neyi duyamadığımdan bile emin değildim. Beni her geçen gün biraz daha şaşırtıp şok geçirtmeyi başarabilmesi inanılmazdı. "O takılmaz, beni getirir ve gider." 'Gider' kısmını dişleri ile vurgulayınca bir iki adım geri gittim. Eğer gitmezsem olay çıkartacağını hissetmiştim çünkü.

Az önce oturduğumuz yere geri gittim çünkü bir tek buradan net bir açı sağlayabiliyordum. Kalbim ağzımda atarak onu izledim. Dediği gibi masadaki 4 adamın birden içkisini doldurup korumamız gereken adamın yanına geri oturmuştu. Gülerek, enerjik bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. Yüzü adama dönüktü. Diğerlerine nazaran ona daha ilgili davrandığı uzaktan bile belliydi.

Ve uzaktan bakınca bile parlıyordu. Böyle bir yerde nasıl da parlamayı başarabiliyordu aklım almıyordu. Siyah saçlarının döküldüğü ensesine baktığımda bile güzeldi. Ellerini kollarını hararetle sallarken bile güzel. Bana inanmayı, güvenmeyi bir yana bıraktım, benim için böyle bir şeyi yaparken öyle güzeldi ki. Nasıl kendi hayatımda değil de gönderildiğim bu hayatta böyle birini bulabilmiş ve aşık olabilmiştim aklım almıyordu. Hayatımın aşkı, hayatımın erkeği tam karşımdaydı. Uzanıp dokunabiliyordum. Ama şimdilik, sonrasında benden çok uzaklara gidecekti.

Yine onunla ilgili şeyler düşünmeye başladım. Güzelliği, zeki oluşu, fiziği, tatlı karakteri... Bütün güzel parçalar onunla bir bütün oluşturmuş ve çok daha güzel bir bütün elde etmişti. Tek bir dileğim vardı. İleride, ona her gün ne kadar güzel olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyebileceğim bir gelecek. Bir sihirli değneğim ya da lambam yoktu. Gerçek olamayacak kadar güzel bu hayal, gerçekten de gerçek olmayacaktı.

Saatler ilerliyordu. Onsuzluktan canım sıkılması gerekirken öyle bir öfkeyle çevrelenmiştim ki yalnız olmayı gözüm görmüyordu. Karşımda adamlara gülüyor, o adamın vücuduna dokunmasına izin veriyordu. Omzuna, bacaklarına, saçlarına, yüzüne. Daha ilerisi olmasa bile -henüz- bu canımdan can almaya yetiyordu. Baekhyun onları izlediğimi umursamayarak gülerken ya başını geriye atıyor ya da yanındaki adama yaslıyordu.

Ben ise burada ölmekten beter oluyordum.

Öyle uzun bir süre boyunca orada kaldı ki her baktığımda onları görüyor olmaktan kaçıncı bardağın dibini gördüğümü hatırlayamıyordum. Adam buradan çıktığı anda vurulacaktı. Bir süre burada kalması gerekiyordu. Fakat bunun Baekhyun'un yardımıyla oluyor olmasından nefret ediyordum. Baekhyun'un o adamların gönlünü eğlendiriyor olması karnımı ağrıtıyordu.

Bir sürenin ardından diğerleri kalktı ve sadece o adamla yanındaki kaldı. Baekhyun ise aynıydı. Tek sevinebileceğim şey dikkatli içiyor oluşuydu. Yanındaki adamlara durmadan bir şeyler içirse de kendisi yavaşça içiyordu.

Diğer adam Baekhyun'u kolundan yakalayıp aralarına oturttuğunda bir şeylerin ters gitmeye başladığının sinyallerini de aldım. Baekhyun aynıydı. Belki de onları izlediğimi bildiği için bundan büyük bir keyif alıyormuş gibi davranıyordu. En azından arada bir bana dönüp sırıttığında bunu anlıyordum. İşler benim için ters gitmeye başlamıştı. Kıskançlığım vücudumdaki alkolü ateşe vermeye hazır gibiydi.

Baekhyun o ikisinin arasında kaldığı yerden kıkırdamaya, adamlarla tensel temasta bulunmaya devam etti. Hafif temaslardı bunlar. İki yakın insanın karşılıklı konuşurken yaptığı basit hareketler gibi. Ama bu bile beni rahatsız etmeye yetiyordu.

Rahatsızlığımın katlanılamaz bir boyuta ulaştığı an iki adamın da aynı anda Baekhyun'a dokunmaya başlamasıyla oldu. Rahatsız edici, kesinlikle hoş olmayan dokunuşlardı bunlar. Bunu kabul edemezdim. Baekhyun'u seven biri olarak buna katlanamazdım. Özellikle benim yüzümden tacize uğramasını yıllarca atlatamazdım. İçkimi kafa dikerek büyük adımlarla oraya gittim ve Baekhyun'un koluna yapıştım.

"Yürü, gidiyoruz."

"Sean şimdi onu götürmenin sırası mı? Biz çok eğleniyorduk." Bunu diyen diğer adamdı, hoş asıl adam dese bile umursamazdım.

"Eğlence buraya kadar." Baekhyun'u çekeleyerek onu barın arka taraflarına götürdüm. Peşimden gelmekte tereddüt etti. Buna daha çok sinirlendim. Nasıl hala o adamları düşünebilirdi?

"Sehun ne yapıyorsun?" Durduğumuzda bana bunu sordu ki neredeyse çıldırmama yetecek türden bir soruydu.

"Ne mi yapıyorum? Seni tacizden kurtarıyordum ama?"

"Sorun değildi Sehun. Eğer oraya gitmezsem o adamı kurtaramayacaksın." O an bakışlarında gerçekten bana yardım etmeyi çok istediğini gördüm. Geri kalanını önemsemiyor gibiydi. Ama ben önemsiyordum.

"Canı cehenneme." Dedim tükürürcesine. "Sana kimsenin dokunmasını oturup izleyemem." Dudaklarımızı birleştirdim.

Bu bilinçli şekilde yaptığım bir şey değildi. Ona karşı öyle yoğun şeyler hissediyordum, öylesine kıskanıyor ve sahiplenmek istiyordum ki yakasına yapışmamı bir an bile yadırgamadım. Dilimle dudaklarına, ağzına sahip oldum öncelikle. Onu öptükçe hırslandım, vücudunu çekip sıkı sıkıya kendime bastırdım.

"Kim ölüyorsa ölsün umrumda değil." Bir solukta ağzından ayrıldım ama dudaklarımız hala birbirine temas halinde kaldı. Bir süre daha ayırmak istemiyordum da. Her nefes alışında dudakları, dudaklarımın üzerinde titriyordu. Direk dansı gösterisi beni asla tahrik edemezdi. Onun bir soluk alışı bile beni çok uzaklara götürmeye yetiyordu.

"Ama o adamı kurtarman gerekiyor." Tıpkı o gece yaptığı gibi, asıl isteklerinin dışında konuşuyordu. Beni öperken durmamız gerektiğini söylemesi gibi. Bana kenetlenmiş bir haldeyken bunu söylemesinin en ufak bir anlamı yoktu.

"Hayır, şu an seninle birlikte olmam gerekiyor." Dudaklarına aç bir şekilde yanaştım. Elleri belime tutundu ve tatlı bir inilti ile karşılık verdi. "Oda bulmalıyız." Elini kaybetme korkusuyla sıkıca kavrayıp gece kulübünün gerisinde kalan koridora daldım. "Oda." Gişeden bozma bir yerde oturan adama ulaştığımızda dediğim tek şey buydu. Laf kalabalığı ile uğraşmak istemiyordum.

Yüklü miktarda parayı oraya döküp anahtarı, sanki hayatım ince metalin ucundaymış gibi tutarak odaların bulunduğu bölmeye çekiştirdim Baekhyun'u. Odayı bulur bulmaz acelece anahtarı zorladım. Ellerim madde bağımlısı gibi titriyordu. Baekhyun beceriksizliğime kıkırdasa da umursamadım.

"Sarhoşsun sen." Dediğine delikle uğraşıp ona döndüm.

"Bana bilmediğim bir şey söyle." Onun yüzünden bu haldeydim.

"Çok fena sertleştim." Neyse ki, Tanrım neyse ki bunu dediğinde kapıyı çoktan aralamayı başarmıştım. Yeri boylayan anahtarı eğer kapıyı açarken düşürmüş olsaydım yerden alıp yeniden açmaya çalışmak bir işkence olurdu.

"Beni öldürmek istiyorsun değil mi? Bütün sınırlarımı, bütün şanslarımı zorlamamı istiyorsun?" Öyle bir arzuyla yanıp tutuşuyordum bu cümlelerin aslında gerçeği yansıttığı gerçeğini unutmuştum. Böyle giderse gerçekten ölecektim. Hem de onun yüzünden.

"Evet. Benim için ölmeni istiyorum." Boynuma sokulup dudaklarını tenimde dolaştırırken hayatımda duyduğum en tahrik edici o cümleyi söyledi. Yemin ediyorum, onun için ölürdüm. Onun için her şeyi yapardım. Onun için her gün biraz daha ölüyordum. Ona bayılıyordum, onu seviyordum, onun için deliriyordum ve onun için ölüyordum.

"Ölüyorum da zaten. Beni mahvediyorsun." Odanın nasıl bir yer olduğuna göz ucuyla bile bakamadım. Yatağın yerini kestirdim ve oraya doğru dengesiz adımlar attım. Çok fazla içmiştim. Yatağa geçmeden önce kıyafetlerimden kurtulmayı tercih ettim. Zangırdayan ellerim kemerime gitti. Kapıyı bile zorla açmışken bunu nasıl yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu.

"Bana bırak." İyi ki Baekhyun çok fazla yardımsever ve davetkardı. O aşık olduğum parmakları parmaklarımı iterek kısa sürede kemerimi açtı. Sonra düğmemi, sonra fermuarımı. Beni soyarken bile beyaz bayrağı sallayabilirdim. "Eğer sana kalırsa bu gece deliğimi bile bulamayabilirsin." Gülmemem gerekiyordu, küçük düşürücüydü ama yine de güldüm.

Baekhyun beni yatağa oturtunca tshirtümü çıkardım. En azından kendi başıma bunu yapabiliyordum. O ise kotumu bacaklarımdan sıyırdı.

"Seni orada görmek dayanılmazdı. Kendimi meşgul etmek için içmem gerekiyordu." Kendimi açıklamak zorunda hissetmiştim bir anda.

"Pek işe yaramamış gibi ama." Aklım tam olarak kaybolmadan önce son hatırladığım şey Baekhyun'un gülüşü ve boxerımı çıkarışıydı. Sonrasında bacaklarımın arasına yaklaşmıştı ve bu andan itibaren her şey benden kopmuştu. Nerede, hangi yılda, ne tür şartlarda olduğumu tamamen unutup Baekhyun'un bana verdiği zevke tutundum.

Erkekliğimi özenle sıvazlamasının ardından dudaklarıyla, diliyle hafif darbeler bırakıp beni kıvrandırdı. Rüyalarımı süsleyen parmakları, aynı rüyalarımdaki gibi beni sarıyordu. Gözlerini gözlerime dikmişti ve bu bile yeterliydi aslında. Ama ben bir diğer hayalimi gerçekleştirip saçlarını kavradım. Saçları ve parmakları en çok zayıf olduğum şeydi.

Ağzını aralayıp uzunluğumla buluştuğunda çaresizce kıvranıp saçlarına daha fazla tutundum. Ağzıyla gidip geldi ve beni daha önce ucundan döndüğüm cennete doğru götürdü. Biraz daha hızlandı, biraz daha asıldım saçlarına. Gelmek üzereydim, bu öyle güzel bir histi ki daha uzun sürsün diye bu süre boyunca kendimi tutmuştum. Ancak artık sonu görebiliyordum ve o da görmüş olmalıydı ki geri çekildi. Buna teşekkür edebilirdim, geldiğimde onun içinde olmak isterdim.

O karşımda yavaş yavaş üzerini çıkartırken kendime zihinsel baskı uyguluyordum. Kendimi geciktirmeliydim. Derin nefeslerle sakinleşmeye çalıştım. Eh, yüzde beş oranında işe yaramıştı.

Karşımda tamamen soyununca ona uzun uzun, doya doya baktım. Ne de güzel bir vücuttu. Ne kadar mükemmeldi. Yüzde beşten hızla dörde, sonra üçe düştü. Dayanamıyordum. Yatakta geri gittim. Beni bekletmeyerek yatağa çıktı ve üzerimdeki yerini aldı. Sabrım tükenmek üzere olsa da kucağımdaki bu kusursuz varlığa parmaklarımı sundum. Geriye kalan gücümün birazını onu hazırlamak için kullandığımda bana geriye bir şey kalmamıştı.

Ben onu parmaklarken o karnıma sürtünüyor, boynumu dişliyordu. Daha önce ne tahmin ettiysem gerçeği bin katından bile çoktu. Baekhyun tarafından sevilmenin kalıba sığan bir tarifi yoktu. Ellerini üzerimde gezdirmesini hayal ediyordum fakat her şey hayallerimden daha güzeldi.

"Baek, dayanamayacağım." Elimdeki kasların uyuştuğunu fark ettim. "Canını acıtırsam beni affet." Yatağa dayadığı dizlerinden destek alarak hafifçe havalandı. Uzunluğumu sıvazlayarak ona hizaladım ve geri aşağı kaymasıyla gözlerimin önünde milyarlarca yıldız kaydı.

"Sehun!" Bağırarak boynuma sarıldı ve acısının intikamını enseme batırdığı tırnaklarıyla aldı.

"Seni seviyorum." Beni, benim gibi birini içine almasına karşılık diyebileceğim tek şey buydu. "Seni seviyorum." Cümlemi tekrarlarken Kendimi ona ittim. Sertçe. Onu nasıl istediğimi belli etmek istercesine.

"Evet!" Diye bağırmasına şahit olunca çekinmem sona erdi ve aynı şeyi tekrarladım. Bir sürenin ardından bana yardım etti ve üzerimde inip kalktı. Sağ göğsüne yapışarak dudaklarımın arasında ezdim. İnledikçe inledi.

Artık gelmek zorundaydım. Başka bir yere kaçamazdım. Özellikle onunla kaplıyken. Elimle onu kavradım. Eğer onun için de bir sakıncası yoksa birlikte gelmek istiyordum. Aynı anda aynı şeyi hissedelim. Ben onunla doyuma ulaşırken o da bundan payını alsın istiyordum.

Ani gelen kasılmayla neyim varsa içine dökülürken nazik bir İngiliz beyefendisi olarak bana uyum sağladı. Elim, karnım sıcak sıvısıyla buluştu. Başını boynuma gömdü, ben de onun saçlarının hemen dibinde dinlendim. Çok güzeldi. Onunla olmak fazlasıyla güzeldi.

Ensesinden nazikçe tutup yüzünü boynumdan ayırdım. Şu an gözlerini görmem gerekiyordu. Hislerini bu şekilde anlayabilirdim ancak.

"Seni seviyorum." Gözlerinin içine bakarken bir kez daha söyledim. Bana gülümsedi. Gözlerinde çok şey gördüm. Sevgi, arzu, istek... Görmem gereken her şeyi gördüm. Başını yeniden bana yasladı ama kafamda dönüp duran tek bir şey vardı.

Ne o gün arabada ondan hoşlandığımı itiraf ettiğimde, ne motelde birlikte olurken ne de şimdi bana karşılık vermemişti.


-----


Başıma milyon tane şey geldiği için çoook gecikti çooook özür dilerim bunun için

Sizi seviyorum iyi geceler <3

Continue Reading

You'll Also Like

883K 70.7K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
395K 36.2K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
208K 21.7K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
133K 9.5K 21
''Bunca zaman sorun değilmiş gibi davranmaya çalıştım. Derinlerde biliyorum, eğer gidersen bir gün için bile hangi yöne gideceğimi bilemem. Çünkü sen...