BULUTLAR DA AĞLAR

By Anesrum

575K 48.6K 8.9K

Namverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının... More

BİRİNCİ BÖLÜM: "BİR BELAYA ÇEKİLİYORUM"
İKİNCİ BÖLÜM: "PROBLEM ÇOCUK VE ISLAK HAVLU"
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ EROLTU"
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "BİR PANDA SAPIK ÇIKIYOR"
BEŞİNCİ BÖLÜM: "HAPİSHANEDE ANLAŞMA"
ALTINCI BÖLÜM: "BİR ARABA DOLUSU DAYAK MI?"
YEDİNCİ BÖLÜM: "UFF ÇOCUK"
SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENİM HAYALİM"
DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GENÇ GİBİ"
ONUNCU BÖLÜM: "ŞAG"
ON BİRİNCİ BÖLÜM: "ORİON"
ON İKİNCİ BÖLÜM: "NAMVERÂN'IN AFFI"
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "KİŞİSEL ÖĞRETMEN"
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEÇİMLER VE GETİRDİKLERİ"
ON BEŞİNCİ BÖLÜM: "BULUTLAR AĞLARKEN VERİLEN KARAR"
ON ALTINCI BÖLÜM: "CENNETTEN DÜNYANIN MERKEZİNE"
ON YEDİNCİ BÖLÜM: "AV HAKKINDA"
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM: "ANNE VE BABA"
ON DOKUZUNCU BÖLÜM: "KÖPEK BALIKLARI"
YİRMİNCİ BÖLÜM: "BARİSTA KIZ"
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM: "ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ"
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM: "ARKADAŞ OLMAK?"
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "İLK ARKADAŞLARIM"
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ÖZÜRLER UTANÇTAN GELMEZ"
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM:"ARAMIZDAKİ SINIRLAR"
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: "BELKİ DE İNSANLAR DEĞİŞİR"
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM: "HER BİRİMİZİN KABUSLARI"
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "KURDUĞUMUZ İLK BAĞ"
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GÜN"
OTUZUNCU BÖLÜM: "SONUN BAŞLANGICI"
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM: "SİZİ BİRLEŞTİREN BAĞ"
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM: "BABAMIN MUTLULUK GÖZYAŞLARI"
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ONU TANIMIYORSUN BİLE!"
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM: "TABULAR YIKILABİLİR"
OTUZ ALTINCI BÖLÜM: "FARKINDALIKLAR VE YENİLİKLER"
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM: "BANA BENZEYEN BİRİSİ"
OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GİTME O GÜZEL GECEYE USULCA"
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KALBİMİZDEKİ HİÇ GEÇMEYEN YARALAR"
KIRKINCI BÖLÜM: "ELVEDA VE YENİDEN GÖRÜŞÜRÜZ"
KIRK BİRİNCİ BÖLÜM: "ARKADA BIRAKILAN"
KIRK İKİNCİ BÖLÜM: "CANAVARLARA ACIMA"
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ'IN KALBİ"
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEN GECE MİSİN?"
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM: "FATİH İÇİN, BENİM İÇİN"
KIRK ALTINCI BÖLÜM: "AMA KORKUYORUM"
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM: "TEŞEKKÜR EDERİM"
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BAŞARACAĞIZ"
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM: "IŞIL"
ELLİNCİ BÖLÜM: "YARISI TOPRAĞA GÖMÜLMÜŞ PAPATYALAR"
ELLİ BİRİNCİ BÖLÜM: "SEN ÇOK GÜZELSİN"
ELLİ İKİNCİ BÖLÜM: "HER DEFASINDA BANA GEL"
ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ÖLÜM KOKAN ELLERİM"
ELLİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "GÖRMÜYORUM VE DUYMUYORUM"
ELLİ BEŞİNCİ BÖLÜM: "İSTEDİĞİN NE?"
ELLİ ALTINCI BÖLÜM: "NAMVERÂN OLMANIN KURALI"
ELLİ YEDİNCİ BÖLÜM: "KADER DEDİĞİMİZ O KÜÇÜK ŞEY"
ELLİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENDE BİR PROBLEM VAR"
ELLİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KENDİNİ MEMNUN ET"
ALTMIŞINCI BÖLÜM: "SANA GELDİM"
ALTMIŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALBİMİ KIRMA"
ALTMIŞ İKİNCİ BÖLÜM: "KUKLA"
ALTMIŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "HASTALIK GİBİ, SAĞLIK GİBİ"
ALTMIŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "MİNİ MİNİ MİNE"
ALTMIŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "BİZ BİR TAKIMIZ"
ALTMIŞ ALTINCI BÖLÜM: "GÜNERİ EVİNDE ACİL DURUM"
ALTMIŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "KÖTÜ KADIN MÜZEYYEN"
ALTMIŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BU EVDE SAĞ KALMALIYIZ"
ALTMIŞ DOKUZUNCU BÖLÜM: "YAZ KIZIM: KENDİMİZİ NASIL FAKA BASTIRDIK?"
YETMİŞİNCİ BÖLÜM: "TOMBALA"
YETMİŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALIPLAR KEKLER İÇİNDİR!"
YETMİŞ İKİNCİ BÖLÜM: "SANA ACIYORUM"
YETMİŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "O BENİM ANNEM!"
YETMİŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "AYLİN İLE ENVER"
YETMİŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "YENİDEN ANNE VE BABA"
YETMİŞ ALTINCI BÖLÜM: "HER ŞEY YOLUNDA"
YETMİŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "HİKÂYEMİZ DEVAM EDECEK"
YETMİŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GÜNEŞLER DE GÜLÜMSER, YILDIZLAR DA!" [FİNAL]
BDA
RUHUMDAKİ LEKELER
BEN DÖNDÜM!

OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "SU HERKESİ BİRLEŞTİRİR"

7.2K 635 112
By Anesrum

Bölüm şarkısı ;

7!! - Orange [Shigatsu Wa Kimi No Uso Kapanış Şarkısı]

Ancak babamın adına yapılan hatıra ormanından döndükten sonra Ulaş'ın elimi tutuyor olduğunu fark ettim. Annem fidanların arasından kalkıp yanımızda geldiğinde benden ayrılmış ve küçük bir çocukmuşum gibi bileğiyle gözyaşlarımı silmişti. Ben hala hıçkırarak fidanlara baktığımdan elimden tutup beni arabaya götürmüştü. Şimdi, daha sakin bir zihinle düşündüğümde fark edebiliyordum ama o anda, bunu yaptığını fark edememiştim.

Evlerimizin ortasındaki yoldaydık, birilerinin görmesini istemediğim için hemen elimi onun elinden çektim. "Neden elimi tuttun?"

"Neden bırakmadın?" Kaşlarını oynatıp komiklik yaptığında gözlerimi devirdim.

"Elin niye o kadar sıcak? Avucum terledi!" Bu söylediğim doğruydu. Avucumu pantolonuma silerken Ulaş'ın güldüğünü duydum.

"Yeniden tutmak ister misin? Hadi!" Elini bana doğru uzattığında elimin tersiyle eline vurdum.

"Git başımdan."

"Hıh," dedi bana ciddi olmayan bir ifade ile. Daha sonra ise hafifçe gülümsedi ve elini kaldırıp gözlerini ona dikti. "ailemin elini tutmak gibiydi. Çok sıcak ve güzeldi."

Ona bakıp nefesimi tuttum. Onun durup dururken, laf arasında söylediği bu söz beni çok sarsmıştı. Benim yanımda hala annem vardı ama onun iki ebeveyni de ölmüştü. Her ne kadar vıcık vıcık sevgiden haz etmesem bile, istediğim an annemle yatabilirdim, her an elini tutabilirdim, ona sarılabilirdim. Ama Ulaş bunları yapamazdı.

Nefesimi bırakıp elimi geri uzattım. Kafamı başka yöne çevirdiğimde yeniden konuştum. Ses tonum sertti. "O zaman belki biraz daha tutabilirsin."

Annemin çoktan girmiş olduğu apartman kapısına baktım, bu arada Ulaş'ın şaşkınlıkla bana baktığını biliyordum ama yine de onun olduğu tarafa bakmamakta kararlıydım. Ufak bir gülme sesi yükseldi ondan, daha sonra hızlıca elimi tuttu. "Sence ailemin elini tutuyormuşum gibi hissetmemin sebebi içinde yaşlı bir teyzeyi barındırmandan ötürü olabilir mi?" diye sorduğunda neşeli bir tonla, tırnaklarımı eline geçirdim.

"Zorlama istersen?"

"Sadece sordum." dedi oldukça masum bir edayla. "Caelo'yu görmek ister misin?"

"Bu da nereden çıktı?"

Çok geçmeden de beni kendinden tarafa çekiştirmeye başladı. "Ne zamandır Caelo'yu görmüyorsun, hadi gel onu da gör!"

Beni çekiştirmeye başlayınca kafamı ondan yöne dönmek zorunda kaldım yoksa her an yere çakılabilirdim. Bir an ne yapacağımı bilemediğimden "İşlerim var!" diye bir yalan atacak oldum ama bunu hemen savuşturdu.

"Birkaç dakika sadece. İşlerin bir yarım saat sonra hallolmaya başlasa herhalde dünyanın sonu gelmez!" Durdu ve Eroltu evinin kapısının tam önüne geldiğimizde elimi bırakıp bana baktı. "Ayrıca annelik görevini yerine getirmeli, biraz çocuğunla ilgilenmelisin." Bir de bana laf soktuğunda gözlerimi kıstım. Gayet mutlu bir şekilde kapıyı açtı ve eliyle beni içeri buyur etti. Yumruğumu sıkıp kafasına bir tane geçirdikten sonra ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdim. "Elinde amma ağır be!"

"Hak ettin." dedim umursamazlıkla. Salona ilerlediğimde Caelo'yu koltuğun üzerine yayılmış bir şekilde uyurken buldum. Sıçan kuyruğunu andıran minik kuyruğu uzamış, küçük kafası büyümüştü. Artık onu ilk bulduğumuzdaki korkak ve zayıf hali yoktu. Koltukta uyurken öyle rahat görünüyordu ki, huzurlu olduğu her halinden belliydi.

"Onu bir de göbeğini açmış bir şekilde sırt üstü yatarken gör, aklını kaybedersin." dedi Ulaş arkamdan. Sonra sessizce ilerleyip Caelo'nun yanına oturdu ama kedi onu fark edip anında uyandı. "Günaydın!" Ulaş kedinin kafasını sevmeye başladığında bende hafifçe koltuğa yaklaştım. Kocaman gözlerle kedime bakarken Caelo ayaklandı ve ön patilerini ileri doğru uzatıp poposunu kaldırmak suretiyle gerinmeye başladı. Parmağımı uzattım ve kapatmış olduğu gözlerinin üzerinde gezdirdim. Gerinmesi bittiğinde kafasını silkeledi ve arka patisini kaldırarak kulağının arkasını kaşımaya başladı. Bunu yaparken hafifçe dilini dışarıya çıkarıp yalanmaya başlaması gözümden kaçmamıştı.

"Sen çok güzelsin!" dedim onu tutup içime sokmak isterken. Kendimi çok zor tutuyordum. Caelo kafasını kaldırıp bana baktığında nefesimi tuttum, birkaç saniye bakıştık sonra ise kıçını döndü ve koltuktan inip gözden kayboldu.

Ulaş bir anda kahkahalar atmaya başladığında sinirle ona döndüm. Oturduğu koltukta arkaya doğru yaslanmıştı. Tek eliyle koltuğu tutarken kendini durdurmak için hiçbir şekilde bir çaba göstermiyordu. "Seni hala takmıyor!"

"Gülmeye devam edersen seni ikiye bölerim." Gözlerimi kıstım.

Gülmesini bastırmak için doğruldu ve elini ağzıyla kapatıp öksürmeye başladı. "Öhöm." Bir kahkaha dudaklarının arasından kaçınca yeniden öksürdü. "Ama komikti."

"İkiye bölünen vücudun da komik duracak. Deneyelim mi?" Ellerimi ona doğru uzattığımda hemen ayaklandı ve geriye kaçıp elimden kurtuldu.

"Tamam, tamam!" dedi gülümserken. Gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi. "Bak ne diyeceğim, Akya'nın yüzme takımının bugün yarışı var. İzlemeye gidelim mi?"

"Akya'nın mı?" Doğru, Akya'nın yüzme takımı vardı. Köpekbalıkları! Akya ile benim casusum olması konusunda anlaşmıştık ama uzun süredir hiçbir şekilde bana rapor vermemişti, acaba unutmuş muydu? Gidip kulağını çekmek iyi bir seçenek olabilirdi aslında.

Kafasını salladı. "Hı hı. Liseler arası bir turnuvadalar. Eğer kazanırlarsa, Samsun'u temsilen İstanbul'a gidecekler."

"Sen bunları nereden biliyorsun?" Kaşlarımı kaldırdım. "Akya ile baya yakınız, ha?"

Kocaman gülümsedi. "O iyi bir çocuk, bana da her zaman iyi davranıyor. Gerçi biraz garip yanları da yok değil."

"Dedi." Ona bakıp gözlerimi devirdim. "Olabilir aslında." Gözlerini büyütüp kocaman, mutlu bakışlarını bana yönelttiğinde telefonum çalmaya başladı. Cebimden çıkarıp ekrana baktığımda, Makber'in arıyor olduğunu gördüm.

Ulaş'tan bir hayret nidası yükseldiğinde, yanıma yaklaşıp telefonuma baktığını yeni fark ettim. Ekrandaki 'Makber Kansu, lise' yazısını görünce ağzını kocaman açmıştı. "Senin kız arkadaşların var!"

"Bu çok mu anormal bir şey?" diye sorduğumda kafasını salladı ve bir anda telefonumu elimden kaptığı gibi Makber'in aramasını cevapladı.

"Onu bana geri ver!" dedim benden kaçmaya başlayan Ulaş'ın peşinden koşarken. İzin alınmadan eşyalarıma dokunulması, elimden alınması beni sinir ederdi bu yüzden Ulaş'ı yakaladığımda onu lime lime edecektim. Sırf bana yakalanmamak için koltukların üzerine zıplıyor, sürekli eğiliyor ve de önüme sandalyeleri deviriyordu. "Ulaş Eroltu seni uyarıyorum telefonumu bana geri ver!"

"Merhaba! Nam mı? O yok ben yardımcı olayım? Ha? Ne?" Ulaş Makber ile konuşurken koltuktan kaptığı yastıkları suratıma atmaya başladı. "Yoo. Bir şey diyeceğim. Bizimle liseler arası yüzme yarışması izlemek ister misin? Nam mı? Evet, o da gelecek. Ha? Kapalı yüzme havuzunun orada." Yastıklardan tekini kapıp ona geri fırlattım.

"Telefonumu hemen ver!" diye bağırdığımda koltuktan fırladı ve beni yere itip merdivenlere doğru kaçtı.

"Nam'ın sesi mi? Yok ya, tuvalette o. Hı hı. Arkadaşların mı? Onları da çağır, daha eğlenceli olur! Tamam o zaman saat iki de kapının önünde buluşuruz. Tamam, anlaştık! Görüşürüz!" Ulaş'ı paçasından yakaladığımda telefonu anında bana uzattı ve en sevimli gülümsemesini suratına yerleştirip "Dondurma sever misin?" diye sordu.

Kapalı yüzme havuzunun önüne geldiğimizde, Ulaş onu yastıkla boğmuş olmama rağmen oldukça mutluydu. Ben ise hala sinirimi üzerimden atamamıştım. Benim onu pataklama seansımdan sonra oturup bana dondurma yedirmeye çalışmış ama en sonunda oturup dondurmayı kendisi yemişti. Şimdi ise kızların hepsi Ulaş ile tanışmaya buraya geliyordu. Tepkilerini kesinlikle görmek istemiyordum çünkü onların bildiği Ulaş, okuldaki dedikodulardan ibaretti. Kavgalarda kolu çıkıyor, kulağını kopuyordu. Şuan karşılaşacakları Ulaş ise sürekli parmak uçlarında yükselip duruyor ve bir aptal gibi sırıtıyordu.

"Namverân!" diye seslendiğinde bir ses, ikimizde dönüp sesin geldiği yöne baktık. Makber elini kaldırabildiği kadar yukarı kaldırmış sallarken Güneş çekingen bir şekilde el sallıyordu. Arkalarından ise Bediz ilerliyordu, kulaklarında kulaklık vardı ve durmadan esniyordu. Kızlar yanımıza geldiklerinde selamlaştık. Ulaş'ın varlığı ortamdaki en büyük olay olduğu için, Makber merakla bana bakmaya başladı. Onları tanıştırmamı istiyordu.

"Ha..." dedim iç çekerek. "Ulaş, kızlar, kızlar Ulaş."

"Ulaş?" Güneş yavaşça ismini tekrar ettiğinde Makber kaşlarını çattı.

"Ulaş Eroltu." dedi Ulaş elini gülümseyerek Makber'e uzatırken. "Memnun oldum kızlar."

Ulaş'ın soyadını da söylemesiyle Makber bir anda geriye doğru sıçradı ve işaret parmağıyla onu işaret edip "Sen o çocuksun!" diye bağırdı. "Ulaş Eroltu! Şu okula hiç gelmeyen çocuk!" Bir anda kızardı ve Bediz ile Güneş'in arasına girip "Namverân'ın sevgilisi bir kabadayı!" diyip burnunu çekmeye başladı.

"O benim sevgilim değil!" dedim Makber'e pis bir şekilde bakarken.

"Kulağını kaybettiğin doğru mu?" diye sorduğunda Makber dehşete düşmüş bir şekilde, Ulaş güldü ve iki kulağını da kafasını oynatarak gösterdi.

"Kulak kaybetmek mi?" Bediz kulaklıklarını çıkarttı. "Havalı."

"Ama benimkiler hala yerlerinde duruyorlar." diyince Ulaş, omuzlarını silkip "O da havalı." dedi. Bizimle hiç mi hiç alakası yoktu.

"O zaman kolunda mı yerinden çıkmadı?" Makber saklandığı yerden çıktı, aslında biraz hayal kırıklığına uğramışa benziyordu. Dedikodu etmeyi ve de dinlemeyi çok severdi, bu yüzden duyduklarının yalan olması fikrinden hoşlanmıyordu.

"Hayır."

"Üç kişinin dişlerini de sökmedin?" Bu sefer Güneş sorduğunda, aslında onun Ulaş'a biraz korkarak baktığını fark ettim.

"Yok yahu," Ulaş 'Cidden mi?' bakışıyla bana baktı. "bunları kim uyduruyor böyle?"

"Okuldaki kızlar." dedi Bediz esneyerek. "Sen gizemlisin, onlar meraklı. Bingo." Heyecan katmak için ellerini birbirine vurdu ama oldukça yorgun görüntüsüyle hiçte öyle bir his vermiyordu. "Dedikodu!"

"Okulunuzdaki kızların baya geniş bir hayal gücü varmış." Ulaş güldüğünde Makber yeniden parmağıyla onu işaret etti.

"Senin de okulun, hatırlatırım." Ulaş omuz silktiğinde kollarını göğsünde birleştirdi. "Ya aslında hiç korkutucu değilsin, aslında şirinsin sen baya!"

"Öğ!" dedim kusarmış gibi yaparak, Ulaş ise egosu okşandığı için mutluydu. Benim yaptığım gibi burnunu havaya kaldırıp bana tepeden bakmaya başladı.

"Evet, şirin bir kişiliğim vardır."

"Benim adım Makber bu arada." Makber elini uzattığında ikisi el sıkıştı. "Namverân ile çok yakışıyorsunuz." Makber kaşlarını oynatıp edepsiz bir yorumda bulununca kafasına benden bir tokat yedi. "Of ya Namverân! Elin çok ağır."

"Ben Güneş." Güneş el sıkışmak yerine olduğu yerden el sallamayı tercih edince Ulaş'ın elini sıkmak için girişimde bulunacağını düşünmüştüm ama Güneş'in tercihine saygı duydu ve o da, ona el salladı.

"Bu da Bediz." Makber kendini tanıtma zahmetine girecek gibi görünmeyen Bediz' takdim ettiğinde Bediz elini kaldırdı.

"Yo." dediğinde Ulaş ile birbirlerine beşlik çaktılar.

"Senin hakkında birkaç şey duymuştum." dedi Ulaş Bediz'e. "Diğer liselerden birkaç oğlan senden feci halde korkuyor. Bir maçtan sonra delirip birinin hayalarına top fırlattığını sonra da o topu başkasına yedirmeye çalıştığını anlattılar."

Makber gözlerini kocaman açıp Bediz'e bakınca Bediz'in verdiği tek tepki hafifçe gülümsemek oldu. Bu hiçte şaşırtıcı değildi, Makber'in Bediz'in benim en iyi arkadaşım olduğunu düşündüğü gün bizi sıkıştıran oğlanlar Bediz'den korktukları için bizi rahat bırakmışlardı. Bediz etrafıyla hiç ilgilenmiyor olabilirdi ama aşırı uzundu ve arkadaşlarıyla oyun oynarken tam bir psikopata dönüyordu. Bizimle güldüğünden çok erkek arkadaş grubuyla gülüyordu üstelik.

"Artık içeri geçelim." dediğimde hiç kimse lafımı ikiletmedi. Beraber salona girdik ve çok geçmeden Akya yanımıza geldi. Mayosunu giymişti, gözlükleri boynunda duruyordu. İlk önce Ulaş ile sarıldılar, sonra ise sırasıyla kızlarla tanıştı. Makber onu da oldukça sevimli bulmuştu ve benim yanıma yakıştırmıştı. Güneş daha demin Ulaş ile yakıştırdığını söylediğinde ise biraz rekabetten bir şey olmayacağını söylemişti.

Bunların hepsine gözlerimi devirmiştim.

"Bizi destekleyecek olmanız çok güzel." dediğinde Akya, Makber heyecanla kafasını salladı.

"Değil mi?" Durdu ve bana döndü. "Takımlarının adı ne ki?"

"Köpekbalıkları." diye mırıldandım.

Yeniden Akya'ya döndü. "Köpekbalıkları parçala! Köpekbalıkları çok yaşa!" diye aptal bir tezahürat yapınca etrafımızdaki birkaç kişiden gülme sesleri yükseldi.

"Takım ruhu!" diyince Akya, Makber ile Ulaş da ona katıldı ve üçü beraber elleriyle sırf yüzgeci yapıp etrafta sallanmaya başladılar. Bir yandan da 'Köpekbalıkları, hhrrr!' diye bağırıyorlardı.

"Çok utanç verici." dedim saçlarımla suratımı gizlemeye çalışırken. Tam şuanda Devekuşuna benziyordum.

Etrafta sallanmayı kestiklerinde Akya'nın takım arkadaşları da yanımıza gelmişti. İlk anons gelene kadar yanımızda durdular, baya bir sohbet edildi. Onlar soyunma odasına giderken bizde koltuklara doğru yöneldik. İlk olarak Akya yarışacaktı. Ulaş Akya'nın ilk olarak kelebek stilinde yarışacağını söylediğinde Makber nasıl yüzeceklerini anlamakta zorlandı. Yarışmacılar, lise ve isim anonslarıyla havuz başına gelene kadar bu konu hakkında Ulaş'ın ona açıklama yapması gerekti. Akya'nın ismi anons edildiğinde Makber ve Ulaş birden ayaklandı ve tüm güçleriyle bağırdı. Hemen ilerimizde Köpekbalıklarının pankartını tutan, Akya'nın okulundan öğrenciler bile şaşırmış görünüyordu.

"Haydi Akya!" diye bağırdı Ulaş.

"Köpekbalıkları, parçala!" diye yerinde zıplamaya başlayınca Makber, Akya bize doğru bakıp selam verdi. Gözlüğünü iyice yerleştirip yerini aldığında, Makber hala zıplıyordu.

"Kaç tur atacaklar?" diye sorduğumda Ulaş eliyle iki işareti yaptı, gözlerini Akya'ya kilitlemişti.

Düdük çaldığında yarış başladı ve böylece Makber'in nasıl yüzeceklerine dair olan merakı giderildi. Akya iyi bir çıkış yapamamış olmasına rağmen oldukça kontrollü bir yarış sergiliyordu. Ulaş iki tur atacaklarını söylemişti, bu yüzden ilk turu ilk üçte götürüyordu. Ne yapmak istediğini açık bir şekilde görebiliyordum. Son turda, havuzun karşına geçtikten sonra birden hızını arttırdı. Rakipleri ya az antremanlıydı ya da çok çabuk yoruluyorlardı - bilmiyordum ama Akya'ya bir cevap veremedikleri gayet ortadaydı. Gücünü korumasının meyvesini yaptığı son atakla aldı Akya ve havuzun kenarına gelen ilk kişi oldu, üstelik ikinci olmayı başaran çocuk ondan ancak iki buçuk saniye sonra gelebilmişti.

Akya'nın havuzun kenarına dokunuşuyla kıyamet koptu sanki. Ulaş ile Makber bir anda ayaklanıp birbirlerinin üzerine çıkma teşebbüsünde bulundular, Köpekbalıkları destekçileri coştu. Bu durumda alkışlayan Güneş'e karşında ben ile Bediz şaşkın şaşkın etrafımıza bakıyorduk. Akya'nın okulundan birkaç kişinin başka bir gruba laf atmasıyla, arada bir rekabet olduğunu anlamam da çok uzun sürmedi.

Akya havlusuna sarılıp yanımıza geldiğinde Makber ile Ulaş hala birbirlerine ikiz gibi yapışmış bir halde "Köpekbalıkları, parçala!" diye bağırıyordu. Akya bonesini ve gözlüğünü çıkarıp pazılarını gösterdi, sonra ise gidip Ulaş'a sarıldı. Islak Akya, Ulaş'ın tişörtünü de ıslatınca ve de ikisinin sarılması biraz uzun sürünce Makber kalbini tutup "Bromance!" diye inledi.

"Ne?" Güneş masum bir şekilde ona bakınca, Makber ile Güneş'in görüş alanına elimi soktum.

"Kulaklarını tıka." dedim Güneş'e. "Makber birazdan dayak yiyecek."

Makber'in bu iniltileri, Akya Ulaş'tan ayrılıp onun saçlarını okşayınca devam etti. "Vazgeçtim." dedi Makber yerine erircesine otururken. "Artık bu ikisini birbirleriyle destekliyorum."

"Öğ!" dedi Bediz ellerini çırparken. Ne için alkış tuttuğunu bilmiyordum ama.

Gözlerimi devirip Akya'yı sorguya çekmek için ayaklandım. Ulaş ile ikisi Makber'in deyimiyle 'fingirderken' Akya'yı saçından çekiştirdim. Biz seyirci standından inip soyunma odalarının olduğu tarafa doğru ilerlerken taraftarlar hala Akya için tezahürat yapıyordu.

"Nasıl kazandım ama?" Akya benden övgü bekleyince elimi salladım.

"Ya, ya evet." Parmaklarımı şıklattım. "Şimdi dikkatini bana ver."

"Tamam." Bir anda ciddileşti ve gözlerini kocaman açıp bana baktı.

"Seninle bir anlaşma yapmıştık, yoksa unuttun mu?"

Gözlerini kırpıştırdı. "Yoo, unutmadım."

Kollarımı belime yerleştirdim. "O zaman neden bana hiç rapor vermedin? Yoksa Ulaş ile Fidan hiç mi görüşmediler?"

"Yoo, görüştüler." dediğinde sinir kat sayım bine çıkmıştı.

"Ee o zaman neden bana haber vermedin çocuk!" diye bağırdığımda bana bakıp kafasını kaşıdı.

"Ama bana numaranı vermedin ki? Sana nasıl haber vermemi bekliyorsun?"

Akya'nın sorusuyla beraber omuzlarım düştü. İtiraf etmekten nefret etsem bile haklıydı. Bunu nasıl atladığımı bilmiyordum ama çok büyük bir hata yapmıştım. Tam şuanda kafamı bir yere vurmak istiyordum.

"Tamam, numaranı söyle." Telefonumu çıkardım ve Akya'nın numarasını kaydettim. "Sana mesaj atacağım. Bundan sonra haber vermeyi unutma."

"Tamam öğretmenim." dediğinde gözlerimi devirdim. Dönüp diğerlerinin oturduğu yere baktığımda Makber ile Ulaş'ın, Akya'nın yüz metrede yarışan arkadaşına deli gibi tezahürat yaptığını, Güneş'in yavaş yavaş onlara katılmaya başladığını, Bediz'in ise biraz daha heyecanlı bir şekilde el çırptığını gördüm.

"Çok çabuk kaynaştılar." dedim kendi kendime. Ulaş'ın kızlara, kızların da, özellikle Makber'in, Ulaş'a bu kadar çabuk ısınmasını beklemiyordum ama beni şaşırtmışlardı.

"Buna şaşırmaman gerek." dedi Akya gerinirken. "Su herkesi birleştirir!"

"Sanırım öyle." dedim elleriyle yüzgeç yapmış 'hrr'layan Ulaş ile Makber'e bakarken. Akya gülümsedi ve içeri gitti. Çok geçmeden kendini tutamayan Bediz de onlara katıldı ve uzun boyuyla arkasındaki bir çok kişinin görüşünü tıkarken "Hadi lan, daha hızlı!" diye bağırmaya başladı. Birkaç kişi ona garip garip bakındığında güldüm. Yanlarına doğru ilerlediğimde Akya'nın arkadaşının yarışı bitmek üzereydi.

"Köpekbalıkları, parçala!" diye tezahüratlarını sürürken Ulaş ile Makber, çocuğa bağıran Bediz'in yanında Güneş utançtan kızarmış bir şekilde Bediz'i sakinleştirmeye çalışıyordu. Yarış sona erdiğinde ve Akya'nın takım arkadaşı ikinci olduğunda Bediz sinirlendi ve aşağıya inmeye çalıştı. İçinden birdenbire bir canavar çıkmıştı.

"O nasıl yüzüş lan! Hergele!" diye bağırmaya başlayınca Bediz, hepimiz dört yandan onu tutmak zorunda kaldık, Güneş ağzını kapatmıştı.

"İkinci olduk, ikinci." Makber Bediz'i sakinleştirmeye çalışınca Ulaş kafasını salladı.

"Hem takımca alacağımız ortalama kaderimizi belirleyecek. İkinci olmamız bir şey kaybettirmeyecek bize." Ulaş'ın sözleriyle Bediz biraz sakinleşince korkarak da olsa onu bıraktık. Şimdi kurbağalama branşında yarışacaklardı, bunu bilmek Bediz'i ateşlemiş olacak ki ayaklandı ve yeniden tezahürat etmeye başladı.

"Akya ile ne konuştunuz?" diye sorduğunda Ulaş, yarışmacılar havuz başına gelmeye başlamıştı.

Omuzlarımı silktim. "Önemli bir şey değil."

"Onunla anlaşabilmen güzel. Yola getirilmesi zor birisi, istemediği hiçbir şeyi yaptıramazsın normalde ona." dediğinde Makber avazı çıktığı kadar bağırdı çünkü yarışmacılar son kontrolleri yapıp pozisyonlarını almaya başlamıştı.

"Lütfen," dedim en gıcık gülümsememle. "ben seni yola getirmiş birisiyim. Akya'yı mı getiremeyeceğim?"

"Kim kimi yola getirdi acaba?" diye sordu ve sırf beni utandırmak için uzanıp şakağımdan öpüverdi.

Ben hemen onu ittirip uzaklaşırken onun tepkisi gülmek ve yeniden tezahürata dönmek olsa da Makber her şeyi görmüştü. O an itibariyle de, Makber'in diline düşmüştüm. 

Merhaba,

Aslında ASK.FM'de soru olarak bana sorulan bir şeyi soracaktım sizlere ama unutmuşum, sanırım aklımdan çıkmış. Birkaç kişi bana BDA'nın bir Instagram sayfası olup olmadığını sordu. Bende okuyuculardan açanlar olmadıysa benim açtığım bir sayfanın olmadığını söyledim. 

* Instagram'da BULUTLAR DA AĞLAR sayfası olmasını ister miydiniz? Yeni bölümü yazarken kesitler bırakabilirim, ASK.FM'de soru yanıtlayacağım zamanlar oradan bildirebilirim. 

Tabii fazla istek olmazsa boşuna açmayı düşünmüyorum çünkü birçok kişi, burada güzelce geçindiğimizi düşünüyor. Üstelik bir sayfayla tek başına uğraşmak gerçekten zor bir şey! Bu işe girersem, sırf birçok kişi isterse diye olur bu. Sadece soruyorum bu yüzden.

❤️

Bu kalp, sizin için.

02:46

16.7.18

ANESRUM.

Continue Reading

You'll Also Like

20.1K 127 10
romanda cok fazla cinselik vardır . mafya kitabıdir iyi okumalar 👅
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

324K 14.6K 21
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
2.3M 106K 48
Beril AYAZ...Türkiye'nin en büyük gizli servisin de çalışan,bir çok başarıya imza atan ve haksızlığa tahammül edemeyen baş belası bir ajan... Dante D...
683K 39.3K 33
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...