❝eat something❞ ↬mark&hyuck

By daphos

54.2K 6K 4.1K

❝Mlee: Bir şeyler ye artık Haechan: Şey, yanlış numara sanırım..? Mlee: Donghyuck Lee? Haechan: Evet, benim. ... More

eat somethin'
one
two
three
four
five
seven
eight
nine
final
thanks
somethin(g)' series second book

six

4K 543 172
By daphos

Mlee: Bugün bir şeyler yedin mi?

Görüldü√√

Mlee: Neden cevap vermiyorsun?

Görüldü√√

Mlee: Görüldü atmayı kesecek misin?

Görüldü√√

Mlee: Demek beni görmezden geliyorsun.

Görüldü√√

Mlee: Gerçekten...

Görüldü√√

Mlee: Başa mı döneceğiz?

Haechan: En başında sana cevap vermiştim. Şimdi vermiyorum. Sen de artık ilgileniyormuş gibi rol yapmayı kes.

Mlee: Tanrım! Sonunda cevap verdin!
Bir dakika ne?
Ben mi rol yapıyorum?

Haechan: Sahte ilgiye tokum ben.
Yani artık mesaj atmayı bırakabilirsin.
Karşıma bile çıkamıyorsun daha.
Mesaj atarak vicdanını falan mı rahatlatıyorsun?

Mlee: Tamam...
Artık mesaj atmayacağım.

Görüldü√√

Son kez görüldü atan Donghyuck'un kalbi sızlıyordu.

Kısa bir süredir mesajlaştığı yabancıya kalbi çok ısınmıştı. Çünkü ilk defa ailesi dışında biri onunla bu kadar çok ilgileniyordu.

Donghyuck karşısındaki kişiyle mesajlaşırken bazen kendisinin dışlanan bir çocuk olduğunu unutuyor, kendini diğer çocuklar gibi normal hissediyordu.

Bu hayale kendini o kadar kaptırmıştı ki dün Mark'ın attığı son mesaj gerçekliğe aşırı sarsıntılı bir yolla dönmesini sağlamıştı.

Güvendiği yabancı, onu hayal etmeye teşvik eden kişi dışlanmaktan korkuyordu. O da bir Donghyuck olmaktan korkuyordu.

Dünkü bayılma olayından sonra uyandığında etrafında kimseyi görememiş ve bir kez daha hayatına lanet etmişti. Onun için endişelenen hiç kimse yoktu şu okulda. Hemşire bile.

Bu kadar ilgiye muhtaç olmaktan ölesiye nefret ediyordu fakat o da insandı. İlgi ve sevgi görmek onun da hakkıydı.

Az önce mesajlaşırken de yabancının Donghyuck'un tek "Peşini bırak" demesiyle peşini bırakması da buna dünden razı olduğunu gösteriyordu. O da bıkmıştı Donghyuck'tan. Belki de en başından saçma bir iddiayla başlamıştı her şey.

Belki de o da onunla uğraşan çocuklardandı. Saçma bir iddiaya girmişlerdi ve bu yüzden Donghyuck'a mesaj atmıştı.

Hatta iddiayı duyunca ilk "Hayır! O ezik mi? Asla olmaz!" falan demiş olmalıydı. Fakat sonra ona çok güzel bir ödül vaat etmiş olmalıydılar ki kabul etmişti.

Bunları düşünürken elinde duran telefonu sıktığının farkında değildi. Aslında hiçbir şeyin farkında değildi. Karşısında duran Mark'ın bile.

"Hey."

Donghyuck halâ kafasını kaldırmadan ve telefonu bırakmadan yere odaklanmış bir şekilde duruyordu.

"Donghyuck, telefonun bir suçu yok."

Donghyuck'un halâ öylece durduğunu gören Mark iç çekti ve cebinden telefonunu çıkararak ona mesaj attı.

Mlee: Telefonun bir suçu yok! Kafanı kaldır da önüne bak.

Telefonu titreyince Donghyuck irkildi ve kendine geldi. Etrafına hızla bakınırken kendisinden bir yaş büyük olan Mark'ı gördü.

"Sunbae-nim?"

Mark gülümsedi.

"Donghyuck-ah."

Donghyuck şaşırmış görünüyordu.

"Şey, adımı nereden biliyor-"

Mark onun sözünü keserek karşısındaki çocuğun, kim olduğunu anlamasını sağlayacak o cümleyi kurmuştu:

"Bugün bir şeyler yedin mi?"

Continue Reading

You'll Also Like

5.7K 637 21
jay: olum son oyunda kim tas caldi lan asik olmus olabilirim
2K 234 8
niki: aptal olman umrumda değil seni seviyorum her şekilde
928 154 12
DONUMUN RENGINİ BİLE BİLİRKEN NASIL KORKMAMAMI BEKLERSİN
2.6K 427 10
私はあなたに触れる必要があります 私はあなたに私の天使が必要です Bir şey soracağız size. Sizce dokunmanın önemi nedir? Hatta önemsiz midir? ~tericni 200722 080822