Ömür Boyu

بواسطة DuyguPolis

8.8K 601 641

Ben hapşurduğumda sen hep "Çok yaşa" derdin. Bende cevap olarak "Hep beraber" derdim. Öyle ya. Sensiz yaşadık... المزيد

1. Bölüm: Sahte Sevgili
2. Bölüm: Kız Kardeş Dövüşçü Çıktı
3. Bölüm: Cepek, Deraman ve Yeni Üye Camir
4. Bölüm: 6 Yılın Telafisinin Başlangıcı
5. Bölüm: Psikopat İkili
6. Bölüm: Mickey's'de Dedikodu: Kafa Gidik
7. Bölüm: Unutulan Kanka
8. Bölüm: Hatırlanan Tek Kişi Hayat Katili
9. Bölüm: "Neden insanlar hep beni terk ediyor?"
10. Bölüm: "Sevgililer Niçin Vardır?"
11. Bölüm: Bir Katilin İçki Şişesinden İntikam Yemini
12. Bölüm: Elif Dınkırcı
14.Bölüm: Annemle Alış-Veriş Keyfi
15. Bölüm: Caner benim ağabeyim, Yaren ise benim kardeşim!!!
16. Bölüm: Psikopat? Psikopat İkili? Derin!
17. Bölüm: Ağabeyime mi aşık oluyordum?!
18. Bölüm: "... biraz fazla mı garip ne?"
19. Bölüm: Anlamsız İşkence
20. Bölüm: "Bu senin için yeterli bir kanıt mı?"
21. Bölüm: "Bu nasıl bir sorumsuzluktur?"
22. Bölüm: "Acaba kırmızı saç sana yakışır mı?"
23. Bölüm: "Benimle evlenir misin?"
24. Bölüm: "İntikam, intikam ve intikam."

13. Bölüm: "Gelininizi çok sevdim."

182 18 28
بواسطة DuyguPolis

Bu bölüm yorumlarıyla beni neşelendiren MinaNazlicanKabar'a gitsin! Umarım seversin! :D

Multimedya: Binnur Demir

Dış Bağlantı: Ceren'in odası ve mutfak

Caner'den

Kollarımın arasından çıkıp telefonuna bakan Ceren gayet tatlı görünüyordu. Gerçekten de bu hali çok şirindi. Bayağı tatlı ve güzel görünüyordu. Aman ne diyorum ben? Ben Ceren'i seviyor falan değilim! Yoksa öyle miyim? Yok ya değilim. Yine de çok tatlı görünüyordu. Ama sonra başını bana çevirdi ve bir yandan düşünceli, bir yandan meraklı, bir yandan da korku dolu bakışları üzerimdeydi. Ne düşünüyordu bu kız?

"Bir şey mi oldu Ce-"

"Benim adım Ceren değil! Benim adım Elif, Caner! Bir de benim sevgilimsin! Adımı nasıl bilmezsin?!"

Bu kız delirmişti. Zaten ne de olsa onu bardan almıştım ve Yaren de bana Ceren'in fazlasıyla sarhoş olduğunu söylemişti. En iyisi onu hemen uyutmaktı. Uyanınca kafası daha iyi çalışırdı sonuçta. Değil mi?

"Hadi gel hayatım, seni yatırayım." dedim Ceren'e ve hemen onu kolundan tutup kapının önüne getirdim. "Benim uykum yok ki!" diye nazlanıyordu ama azıcık uyusa hiç de fena olmazdı. 

"Olsun, sadece yatağa yat. Gözlerini kapa, hayal kur. Hem birazcık da dinlenmiş olursun." dedim bu sefer. İçimde onu ikna ettiğime dair bir his vardı. Ki benim hislerim hiç de kuvvetli değildi.

"Ben Hakan'ı görmek istiyorum!" diye tekrar mızıkçılık yaptı Ceren. Hakan kimdi ki? Bu kız barda yeni adamlarla tanışmış falan olmasın?

"Hakan kim Ceren?" dedim Ceren'e. Sesimin normal bir tonda çıkmasını istemiştim ama istemeden sesim biraz kızgın çıkmıştı. 

"Arkadaşım!" diye çıkıştı bana. Onu Hakan denen adamdan çok güzel uzaklaştırabilirdim aslında. Ne de olsa Ceren beni kendisinin sevgilisi sanıyordu ve sevgili kıskançlıkları çok meşhurdur, öyle değil mi? Ben de Hakan'ı kıskanıyor gibi yapacaktım. Umarım bu işe yarardı.

"Senin o Hakan denen herifle arkadaşlık yapmanı istemiyorum! Sen sadece benimsin, anladın mı?" dedim Ceren'e. Bu pek kıskançlık gibi olmadı ama ben hiçbir zaman sevgilimi kıskanmamıştım ki.

"Kıskanç sevgili triplerine girme Caner." dedi ve gözlerini devirdi. Ya da onun gibi bir şey yaptı. Alkollü olduğu için garip garip hareketler yapıyordu ve ben o garip hareketlerin ne anlama geldiğini bilmiyordum.

Kapıyı tıklattım ve kapı kısa süre içinde açıldı. Karşımda annem vardı. O ne ara gelmişti ki bu eve?

"Oğlum bu kız ne böyle?" dedi Ceren'i göstererek. Ceren ise alkollü olduğunu daha da fazla belli ederek ağzı yayık bir biçimde "Ben Caner'in sevgilisiyim Binnur Teyze. Bence sana Binnur Teyzedememe gerek yok. Ne de olsa biz Caner'le evlendiğimizde sana "Anne" diyeceğim. Öyle değil mi?" dedi İşte şimdi yanmıştık. Küçük sevgili oyunumuza annem de girmişti artık. Üstelik anneme göre Caner artık onun geliniydi. Bu iş göründüğünden daha fenaydı.

"İçeri girsenize canım. Hem senin adın ne evladım?" dedi Ceren'e dönerek. Umarım bu kız anneme de adının Elif olduğunu söylemezdi. Eğer söylerse işimiz daha fenaydı. 

Ceren konuşmadan hemen anneme "Ceren," dedim. "Onun adı Ceren." 

Ceren de birzacık sinirli bir şekilde ama bu sefer ağzını yaymadan "Ben de cevap verebilirdim Caner. Hem zaten benim adım Ceren de-"

"Hadi hemen içeri girelim. Sen de biraz dinlenmiş olursun Ceren." diyerek onun sözünü kestim ve elini tutarak kendisini boş bir odaya çıkardım. Birkaç duvarı açık sarı, geri kalan duvarları ise krem rengi olan çok tatlı bir odaydı burası. Bir tane gömme dolap vardı ve gömme dolabın içinde ki çerçeveler ve küçük biblolar odaya ayrı bir hava katıyordu. Beyaz zeminin üzerine mavili yeşilli, turkuazlı tavus kuşu tüyü desenleri olan yatak çarşafının üzerinde de iki tane yastık bulunuyordu. Yastıkların biri beyaz üzerine sarı çiçek desenleriyle örtülüydü. Diğeri ise aynı yatak çarşafı gibiydi. Gardırop ise düz beyazdı ve küçüktü. Ama yine de eşyaları koymak için gayet yeterliydi. Ceren bir süre beim evimde kalmalıydı. Bu yüzden de Derin'den Ceren'in eşyalarını almam gerekiyordu. Aynı zamanda Ceren'in bazı eşyaları da büyük ihtimalle onun ailesi- Bir dakika! Biz daha Ceren'in ailesine hafıza kaybını haber vermemiştik! Bu olayı bir şekilde halletmeliydik! Çünkü bu çok önemli bir olaydı.

Ceren'i kaldırıp ellerimle taşımaya başladım. Sonra da onu yatağına yavaşça bıraktım. "Benim adım Ceren değil Caren." diye sakince bir şeyler mırıldandıktan sonra onun kulağına eğilip "Hayır, senin adın Ceren." diye fısıldadım. Ardından da kapıyı yavaşça kapatıp odadan çıktım. Merdivenlerden inerken ister istemez biraz gürültü vardı. Bizim evde ayakkabı eve girilince çıkarılmıyordu ve ayaklarımızda ayakkabı varken merdivenlerden çıkarken veya inerken ses bayağı bir çıkıyordu. 

Tamamı annemin zevkiyle döşenmiş olan mutfağa girdiğimde karşımda annem vardı. "Gel seninle biraz konuşalım Caner." dedi bana ve sonra sağında duran sandalyeye oturdu. Ben de onun yanında ki sandalyeye oturdum. Ardından da konuşmaya başladı.

"Bak hayatım. Sen benim ilk ve tek oğlumsun. Bu yüzden kalbimde ayrı bir yerin var. Yaren için de aynı şey geçerli. Ama şu an konumuz o değil. Konumuz sensin. Ben seni çok seviyorum ve incinmeni asla istemiyorum. O yüzden kararlarında kesin olman gerek. Bu kızla evlenmek istiyorsan benim için sorun değil. Yeter ki sen duygularından emin ol. Sen bu kızı gerçekten seviyor musun Caner?"

İşte kendime sormam gereken asıl soru buydu. Ben Ceren'i gerçekten seviyor muydum? Cevabı bana hayır gibi geliyordu ama içimden bir yerlerden biri bana "Evet tabi ki de seviyorsun şapşal!" diye bağırıyordu Acaba hangi sesi seçseydim? Karşımda ki annem olduğu için ve bu sevgili oyununu bir süre daha oynayacağımız için "Evet, seviyorum." demem gerekiyordu. 

"Evet, anne. Ceren'i gerçekten seviyorum. Çok tatlı ve masum bir kız. İsminin anlamı da ona çok yakışıyor. Ceylan. Aynı ceylan gibi narin, zarif, kibar ve biraz da ürkek bir kız." dedim anneme. Bu söylediklerime ben bile şaşırmıştım.

"Madem sen duygularından eminsin, peki Ceren duygularından emin mi? O seni gerçekten seviyor mu oğlum? Sana, seni gerçekten sevdiğini hissettiriyor mu?"

Bu sorunun cevabı aslında çok basitti. Anneme "Evet, seviyor." diyebilirdim ve Ceren de hafıza kaybı yaşadığı için buna inanırdı ve beni gerçekten sevdiğine kendini ikna ederdi ama bu sefer de ben Ceren'den faydalanmış olurdum. Ne de olsa Ceren bana Selim'i sevdiğini söylemişti. Bu benim aklımdan çıkar mıydı hiç? Ceren, Selim'i sevse bile Selim'in başka bir sevgilisi vardı. Kız kardeşim.

"Evet, anne. Beni gerçekten seviyor. Bundan eminim." diye demiş buldum kendimi. Artık yapacak bir şey yoktu. Ama ben başka şeyler söyleyerek Ceren'i olduğundan başka bir şey yapmaya başlıyordum. Zaten adını yanlış hatırlıyordu. Svediği kişiyi de yanlış biliyordu artık. Saf bir kızı değiştiriyordum ben. Bu benim hiçbir zaman yapmamam gereken bir şeydi. Ya sonu da Derin gibi olursa? Size bundan bahsetmemeliyim. Bu çok özel bir konu.

"Peki üniversitesi ne zaman bitecek onun?" Annem Ceren'in GED'i kazandığına dair hiçbir bilgisi yoktu.

"O bitirdi bile anne." dedim sonra da onunla uzun uzun konuştuk.

"Nasıl bitirdi? Ama kız çok genç duruyor, kaç yaşında bu kız?"

"Anne Ceren'e 'bu kız' demeyi kessen diyorum?"

"Tamam, pardon. Peki nasıl bitirdi üniversiteyi? Yani Ceren çok genç duruyor da ondan soruyorum."

"GED sınavına girdi ve kazandı. Hani senin sürekli benim girmemi istediğin sınav."

"Ceren GED'e girdi ve kazandı mı?! Bu harika bir şey Caner! Peki şimdi kaç yaşında? 18 yaşında falan olması gerek sanırım."

"Hayır, anne. Ceren 20 yaşında. 2 sene kadar lisans yaptı."

"Peki hangi üniversiteye gitti ve hangi bölümden mezun?"

"Harvard'a gitti ve işletme okudu."

"Vay vay vay! Kıza bakın hele." dedi ve kıkırdamaya başladı annem.

"Of anne."

"Peki hobileri neler? Bana biraz anlatsana şu kızı."

"Bisiklet süremez. Am-"

"Bisiklet süremeyen insan mı olurmuş canım?"

"Anne kızı anlatıyorum sana işte! Dinlesene."

"Tamam, tamam sustum."

"Bisiklet süremez. Ama iyi kaykay kullanır. Dans etmeyi sever ama iyi dans edemez. Güzel keman çalır. Arkadaş sayısı boldur. Eğlenceli ve çılgındır. Hayvanları sever. Hatta kendisinin siyah renkli bir kedisi var. Kitap okumayı sever. Polisiye kitaplara bayılır ama bazen vakaları kendisi daha çabuk çözer. Yardımseverdir. Çiçekleri sever ama böcek korkusu vardır. Biraz duygusal bir kızdır."

"Başka bir şey var mı?"

"Bir de anne...."

"Efendim Caner?"

"Ceren hafızasını kaybetti.

"Nasıl yani?"

"Bir olay oldu, bu olayın nasıl olduğunu bilmiyorum ama sonucunda Ceren hafıza kaybı yaşadı ve bildiği her şeyi unuttu. Hatta adını Elif sanıyor. En yakın arkadaşıyla bozuştu ve Yaren'den nedeni belirsiz bir şekilde nefret ediyor."

"Ve bunların hespi hafızasını kaybettikten sonra mı oldu?"

"Evet, anne."

"Ne zaman geri gelir peki?"

"Bilmiyorum, doktor belirsiz dedi."

"Vah başımıza gelenler! Peki sana bir soru daha soracağım."

"Evet, anne. Seni dinliyorum."

"Ceren neden kapını önündeyken sarhoş gibi duruyordu ve sarhoş gibi konuşuyordu?"

"Çünkü sarhoştu."

"Bu nasıl oldu?"

"Selim diye biri var. O Ceren'in uzun zamandır arkadaşı. Bir adama içki şişesiyle vurdu Ceren'e sululuk yapıyor diye. Ceren de buna çok sinirlendi o adamın yanına gitti ve içki içti. Sonra bazı olaylar olmuş ve Yaren onu kurtarmış. Ama olayı tam olarak bilmiyorum."

"Madem sarhoştu onunla evleneceğiniz gerçeğini sarhoşken söylediğine göre gerçekten evlenmiyor musunz?"

"Bilmiyorum anne. Bu konuyu tam oılarak ciddice görüşmedik."

"Bu kız ne kadar zaman burada kalacak?"

"Anne, Ceren'e 'bu kız' deyip durma ve ev benim değil mi? İstediği kadar kalabilir ben izin veriyorum."

"O manada demedim yavrum. Yani Ceren ne kadar süre burada kalacaksa ben de o gidene kadar burada kalayım hem onu da biraz tanımış olurum." 

"Tamam, anne. İstediğin kadar kal sen. Ceren 1-2 hafta kalır burada. Peki şimdi de benim sana bir sorum var."

"Neymiş sorun?"

"Senin bu evde ne işin var?"

"Seni ziyarete gelmiştim. Uzun zamandır doğru düzgün görüşmemiştik ben de seni bir göreyim diye buraya geldim."

"Sende anahatar var mıydı ki?"

"Hanife Teyze'n açtı kapıyı."

"Tamam, o zaman sorun yok. Peki şimdi Hanife Teyze nerede?"

"En son yukarıdaydı ama şimdi nerede bilmiyorum."

"Kim bilir ne işler karıştırıyordur Hanife Abla." dedim dalga geçercesine.

O sırada yukarıdan sesler gelmeye başladı. Bu seslerin sahibini tanıyordum. Bu Ceren'di. Ve Hanife Abla'yla konuşuyordu. Ne ara uyanmıştı ki?

Merdivenlerden gelen topuklu ayakkabı sesleriyle Hanife Teyze'nin aşağıya indiğini anladım. Çünkü Hanife Abla sürekli topuklu ayakkabıyla dolaşırdı. 

 Hanife Abla yanımıza vardığında Ceren de merdivenlerden iniyordu. Hanife Abla anneme döndü ve fısıltıyla "Gelininizi çok sevdim." dedi. İşte şimdi yandık!

Uzun zamandır yeni bölümü yayınlamadığım için bugün bu bölümü yazdım ve yayınlamaya karar verdim. Aslında dün yeni bölümü yayınlamıştım ama 2 haftadan fazla süren bir bekleyişin ardından sadece 1 bölüm paylaşmak bana çok az geldi. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. O değilde Caner'in annesi çok taş ya :D Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Görüşürüz! :* :* :* :*

واصل القراءة