Bad Boys And Good Byes • Jiko...

By us-fuck

70K 5.2K 689

Jungkook'un hayatı yeni şarkıcı olarak çıkış yapmasıyla daha yoğun bir hal alır ve Taehyung'un gürültülü arka... More

Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık (son)

Temmuz

3.4K 351 26
By us-fuck

Jimin'in kaburgaları artık tamamen iyileşmişti ama hala Jungkook'un stüdyosunun önünden ara sıra Hoseok'un dansını izlemek için geçiyor, kendisine aslında Jungkook'un da orada olmasını umduğunu itiraf etmek istemiyordu.

(Küçük arı merhaba demek istemiş.)

(Ona ikinci katta olduğumu söyle.)

Ve Jungkook neredeyse her zaman bir haftadan kısa bir sürede konserinin nasıl olacağını ve stüdyoda nasıl yaşandığını öğreniyor, bazen yemek yemeyi unuttuğunda Jin tarafından Taehyung'un dairesine sürükleniyordu.

(Portakal suyu kalmamış.)

(Umarım boğulursun.)

Zaman zaman Jimin gece geç saatlerde Jungkook'a mesaj atıp uyuyamadığını söyler ve bu bir zamanlar nefret ettiği pratik odasına giden tanıdık yolda yürümesiyle sonuçlanırdı. Jimin çoğunlukla Jungkook'un dansını izlerken ona bir dolu övgü sunuyor, kendisine de öğretmesi için ısrar ediyordu, daha sonra yere düşüne, kahkahası hoparlörden çıkan müziğin sesinden daha yüksek olana ve gözleri kaybolana kadar gülmeye başlıyordu.

Jimin ile Jungkook birbirine benziyordu, Taehyung ne zaman stüdyonun camlarından içeriye yansıyan güneş ışınlarını görse Jungkook'un geç saatlere kadar pratik yapıp sadece üç saat uyku ile durduğunu anlayabiliyordu. Onu 'meşgul' dışında tarif edebilecek bir kelime olsaydı, bu 'çalışkan' olurdu.

(Yine yerde uyuyakalmış.)

Jungkook o kadar çok çalışıyordu ki Jimin, onun gözlerinin önünde parçalanacağından korkuyordu fakat Jungkook göründüğünden daha güçlüydü ve asla böyle bir şey ile karşı karşıya gelmezdi, genellikle Jimin'i arayıp onu rahatlatmak için stüdyoya gelmesini isterdi veya Jimin ne zaman Taehyung'un evinde olsa bir telefon uzağında olurdu. Bu gece de gözleri tavana odaklanmış, kafası ise Jimin'in koluna dayanmıştı ve ikisi de tek kelime etmezken sessizliği bozan her zamanki gibi Jimin olmuştu.

"Jungkook-ah, bütün gece uyanık kalmak yerine, konserden önceki gün dinlenmen gerekmez mi?"

"Sadece aklımda bazı düşünceler var."

"Gergin misin?"

"Henüz bu olanlara inanabilmiş değilim," Jungkook mırıldandı, sesi şimdiden uykulu çıkıyordu.

"Sorun yok, en iyisini yapacaksın." Jimin parmaklarını Jungkook'un saç telleri arasına daldırırken ona güvence verdi.

"Ah hyung, şunu yapma... Uykumu getiriyor."

"Ama uyumaya ihtiyacın var," diye itiraz etti Jimin. "TaeTae'nin senin için ne kadar endişelendiğini görmüyor musun?" Jimin, karşıda oturan Taehyung'un elindeki telefonun parlak ekranına bakmasını izlerken söyledi.

"Ona iyi olduğumu söyle," Jungkook basitçe söyledi ve tekrar konuşmadan önce biraz tereddüt etti. "Ve bu gece burada kalacağını."

"Seninle kalmamı mı istiyorsun?" Jimin sessizce sordu, sanki bir onaya ihtiyacı varmış gibi.

"Evet."

Jimin buna alışmıştı. Üzgün olan insanları teselli etmeye ve kendi evi olmayan her yerde uyumaya alışmıştı. Ve Taehyung ona her seferinde şakaya karışık bir ciddiyet içinde taşınmak isteyip istemediğini soruyordu çünkü Jimin sık sık yalnız hissederdi, ayrıca eşyalarının çoğu Taehyung'un evindeydi, Jimin ise şakaya karışık bir ciddiyet içinde ona bir gün bunu yapacağını ve zaten onu evde mutlulukla bekleyen biri olmadığını söylüyordu ama bunu yapmayacaktı. Çünkü Jimin en ufak bir nezaket örneği gösteren birinin yatağında uyumaya alışkın olsa bile sabahları tek başına ve soğuk çarşaflarla uyanmaya daha alışkındı, Jungkook hayatına girdiği ve her şeyi tersine çevirmek zorunda kaldığı için pişmandı.

Jimin, Taehyung'un sesiyle ve Jungkook'un alarmı kapatmaya çalışırken ettiği sessiz küfürleriyle uyanmıştı. Daha sabah bile olmamıştı, oda hala karanlıktı fakat Jungkook ışıkları açmıyordu. Jimin, Jungkook onu uyandırmamak için dikkatli bir şekilde kendini battaniyenin arasından serbest bırakana kadar uyanık hissetmeye başlamıştı.

"Jungkook-ah?"

"Üzgünüm, seni uyandırdım." Jungkook sessizce söyledi, hala karanlıkta Jimin'in yüz hatlarını seçmeye çalışıyordu. "Konserden önce prova yapmam gerekiyor, bu yüzden erken çıkacağım." Ve Jimin neredeyse daha fazla kalmasını istediğini söyleyecekti ama onun yerine kafasını Jungkook'un yastığına gömdü. "Bu akşam görüşürüz, hyung. Geliyorsun, değil mi?"

Jimin sadece tembelce mırıldanmıştı bunun üzerine, Jungkook'un sesi onu yeniden uyutur gibi rüyalar alemine sürüklüyordu. Jungkook'un kokusunu giysilerinin her yerinde hissederken neredeyse buna alışacaktı. Gözlerini kapatırken uykuya dalmakla aşık olmanın arasında ince bir sınırdan başka bir şey olmadığını düşünüyordu.

Jungkook, aklı düşüncelere boğulurken sessizce kapıyı arkasından kapatıp evden ayrılmıştı.

O her şeyi biliyordu.

Taehyung ona, onun yaşına geldiğinde Jimin'in en sevdiği rengin tıpkı aşık olduğu çocuğun gözleri gibi mavi olduğunu söylemişti. Jimin'in ilk aşkıydı, onu dünyanın merkezinde gibi hissettiriyordu ve ilk öpücüğü bir pratik odasında, açgözlü ve nefessizdi, Jimin'in ilk kalp kırığıydı, ikincisi, üçüncüsü diyerek birbirini takip ediyordu. Ve Jimin her sabah yalnız ve soğuk çarşaflarla uyanmış, ona biraz daha kalmasını istediğini söylediğinde ve reddedildiğinde kalbi paramparça hale gelmişti. Jimin her gün kendisine ona bir daha asla dönmeyeceğine, bunun son olacağına dair yeminler ediyordu, ama her gece kapısına geldiğinde onu içeri almış, sabah kalbini parçalara ayırması kaçınılmaz olmuştu.

"Jimin, seni seviyorum."

"Jimin, kalamam. Geç kalıyorum."

"Jimin ne yapıyorsun? Erkekler öpüşmez, unuttun mu?"

"Jimin ağlamayı kes artık."

"Jimin, geç olduğunu biliyorum ama sana ihtiyacım var."

"Jimin, seni seviyorum."

Ve Jimin her seferinde ona inanıyor, kalbinin iyileşmesi için daha fazla dikiş ekliyordu. Aylar sonra dans etmeyi bıraktı. Çünkü pratik odalarının onu güvenli yeri olduğunu ve artık saklanmak istemediğini söylemişti, aslında işin gerçeği düşüncelerinin, hoparlörden gelen müzikten daha yüksek sesli olması ve onu zihninden çıkaramamasından nefret etmesiydi. Sekiz ay sonra Jimin ortadan kaybolmuş, mavi gözleri geride bırakmıştı. Taehyung onun eskisi gibi olamayacağından korkuyordu.

Üzerinden üç yıl geçmişti ve Taehyung yine Jimin'in yaralarını pansuman etmek zorunda kalacağından ve asla kalbini tamamen iyileştiremeyeceğinden korkuyordu. Jimin uykulu olduğunda her şeyi anlattığı geceyi düşünüp duruyordu.

"Taehyung-ah, yine her şeyi berbat ettim. Gerçekten hoşlandığım biri var ve hepsi senin suçun."

Jimin hala biri ona dokunsa parçalara ayrılacakmış gibi görünüyordu, ancak Jungkook son şarkısı için sahneye çıkarken Taehyung'un ve Jimin'in gözlerinde gördüğü parlaklık saf mutluluk ve saf gururdan başka bir şey değildi. Jungkook'u şarkı söylediği andan beri nefessiz kalmış ve aklını kaçırmış bir şekilde izlemek Jimin'e acı veriyordu.

Uzun gece akarken seni takip ediyor.
Zaman seni takip ediyor ve soluyor
Neden daha da uzaklaşıyorsun?
Neden sana ulaşamayacağım kadar uzaklaşıyorsun?

Nedenini söyle, neden uzaklaşıyorsun, neden?
Artık beni gözlerinde göremiyor musun?

Aşk çok acı veriyor.
Vedalar daha da acı vericidir.
Eğer burada değilsen devam edemem.
Beni sev, beni sev.
Lütfen kollarıma geri dön.

Sanki bir deja-vu gibiydi, Yoongi'ye ilk dinlettiğinde bakışlarının nasıl yumaşadığını hatırlamış, büyük bir sessizliğin ardından her kelimesini dikkatle seçmişti.

"Oh, şimdi anlıyorum. Bizim Jungkookie'miz aşık mı olmuş?" Kibarca alay etti. "Son zamanlarda garip davranmana şaşmamalı."

"Hyung, bu önemli değil. Ritim hakkında fikrine ihtiyacım var, şarkı sözleri hakkında değil."

"İnkar etmedin."

"Boşversene, sana sormamalıydım."

"Tamam, tamam. Susuyorum." Daha sonra ona gülümsedi Yoongi. "Diğer şarkılarından daha farklı olduğu için mi endişeleniyorsun? Şahsen ben gerçekten iyi olduğunu düşünüyorum ve beat ile ilgili bir sorun yok. Konserde söylemelisin."

"Bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorum."

"Jiminnie'ye sor, eminim bayılacaktır," o tatlı ve her şeyi bilen gülümsemesi ile söyledi, Jungkook'u yarı kafası karışık yarı korkmuş halden bırakarak.

"Ne demek istiyorsun?" Jungkook tereddütle sordu fakat Yoongi ona cevap vermedi.

"Sorun değil," dedi onun yerine. "Eğer istersen, hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranabilirim."

Aşk çok acı veriyor.
Vedalar daha da acı vericidir.
Eğer burada değilsen devam edemem.
Beni sev, beni sev.
Lütfen kollarıma geri dön.

Aşk bitmedi, bitmedi, bitmedi.
Aşk bitmedi, bitmedi, bitmedi.
Aşk bitmedi, bitmedi, bitmedi.
Aşk bitmedi, bitmedi, bitmedi.

Aşk çok acı veriyor.
Vedalar daha da acı vericidir.

Ve her şey bunaltıcı bir hale gelmişti. Jungkook yavaş yavaş, büyük ve şaşırtıcı aynı zamanda kırık kalp parçalarını sığdıramayacak kadar küçük sahneden ayrıldı. O kadar korkuyordu ki gözlerini yerden ayıramıyordu ve sonradan inkar edeceği gözyaşları yanaklarından süzülmeye başlamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

124K 12.6K 25
jimin; jungkook'a konuşmayı, yemek yemeyi, mutlu olmayı ve aşık olmayı öğretir. # modern frankenstein au!
18.3K 1.6K 13
"bana hayat verdin, bana kendimi nasıl seveceğimi gösterdin." "her şey yazda kaldı jimin, beni bir daha rahatsız etme."
556 69 9
"Sonunda buldum seni." Yoongi sırıttı. Kız gözlerini devirdi. "Fotoğraf çek, daha uzun süre tatmin eder seni pislik!" "Merak etme, yapacağım..." - Ya...
835K 67.2K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...