KİMLİKSİZ | Texting ✔

By bbhikayeleri

9.9M 536K 210K

On sekizinci yaş gününde tanımadığı numaradan gelen mesaja cevap veren bir garip genç kızın hikayesi. Mesajı... More

açılış
bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk yedi
kırk sekiz
kırk dokuz
elli
elli bir
elli iki
elli üç
elli dört
elli beş
elli altı
elli yedi
elli sekiz
elli dokuz
altmış
altmış bir
altmış iki
altmış üç
altmış dört
altmış beş
altmış altı
altmış yedi
altmış sekiz
altmış dokuz
kapanış
son söz / duyuru
Masal&Mert
özel bölüm ilk
özel bölüm iki
özel bölüm üç
özel bölüm son

Yağmur&Ali

82.1K 4K 2K
By bbhikayeleri

Selamın hello ninjalarımcım🎈

Başlıktan anlaşılacağı üzere bu bölüm AlYa çiftine özel bir bölüm. Başta nasıl tanıştıklarını, daha sonra Ali'nin tatlı mücadelesini okuyacaksınız. Bakalım Ali, Yağmur'u sevgili olmaya ikna edebilecek mi?

Buyurunuz efenim, keyifli okumalar💚

📷

Ali'nin ağzından,

"Sıfır kilometre yeni bir araba alırım. Mahalle de kızlara ben havamı atarım. Sağ çek sol çek bir caka atarım. Gözlüğümü takar birden gaza basarım."

Torpidodan gözlüğümü alıp taktım ve gaza bastım. Kızların dikkatini çekmek yerine teyzelerin sövgülerine maruz kalmıştım ama olsun.

Fotoğrafçının önüne geldiğimde arabayı park edip aşağı indim. Yurt dışından yeni döndüğüm için kimliğimi yenilemem gerekiyordu. Bu yüzden biyometrik fotoğraf çektirecektim.

İçeri girdiğimde güler yüzlü bir amcayla karşılaştım. "Selamın hello amca."

Bana biraz kaşlarını çatarak baksa da cevaplamıştı. "Aleykümselam evladım. Ne vardı?"

"Ben mükemmel faceimin," derken yüzümü gösterdim. Sonuçta herkesin benim gibi pörfekt ingilizcesi yok. "Fotoğrafını çektirece..." devam edeceğim sırada duyduğum sesle susmak zorunda kaldım.

"Burada yok!"

Tezgahın arkasından bir şey yükselmişti ama ne olduğuna karar verememiştim. Gözüme çarpan tek şey pembe saçlardı.

Sinirle önüne döndüğünde saçları arkaya doğru dalgalanmıştı. Sanki ağır çekimde dönmüş gibiydi. Saçından yayılan koku buraya kadar gelmişti. Tamam biraz abarttım. Kokusu gelmemişti ama olsundu. Çatık kaşlarının altındaki yeşillikler dikkatimi çekmişti.

Elimi kalbime atıp bir adım geri çekildim. "Öyle ölmem ya sen füze at."

Kız orada olduğumu yeni fark etmiş gibi bana döndü. "Pardon?"

Gülümsedim. "Biyometrik resim diyorum, onun için gelmiştim."

Amca kızının omzuna vurup, "Tamam kızım sen beyefendiyle ilgilen, ben bulurum," dedi. Aferin pos bıyıklı amca. Sen bizi hep böyle başbaşa bırak.

"Beni takip edin," dedikten sonra arkadaki kapı tarafına ilerleyen kızın peşine düşüp cebimden telefonu çıkardım. "Tabi, hemen. Kullanıcı adını alayım?"

İçeri girdiğimizde kız kaşlarını çatarak bana döndü. "Bence ben sizi şöyle alayım." Eliyle odanın ortasındaki tabureyi gösterdiğinde itiraz etmeden gittim ve oturdum.

Küçük oda genel olarak karanlıktı. İki yanımda bulunan ışıklandırmalar aydınlatıyordu içeriyi ama yine de onun parlayan pembe saçlarını görebiliyordum.

Eline kamerayı alıp geldiğinde kollarımı göğsümde topladım ve bir elimi çeneme yasladım. "Saçlar doğal mı? Eğer öyleyse ben neden kahverengiyim diye depresyona gireceğim de."

Ona dünyanın en saçma şeyini sormuşum gibi baktıktan sonra, "Değil," dedi.

Kesin depresyona girmemi istemediğinden böyle söyledi. Düşünceli pembe panter.

Pembe panter?

Sevdim bunu.

"Dik durup kameraya bakın."

Ellerimi havaya kaldırıp 32 diş gülümsedim. "Böyle mi?"

"Hayır. Ellerinizi indirin ve daha az gülümseyin."

Tek kaşımı yukarı kaldırıp ona 4 numaralı serseri bakışımı attım. "Neden? Gülüşüme dayanamıyor musun?"

"Dayanamayan tek şey sabrım. Lütfen düzgün durun da şu fotoğrafı çekeyim."

"Tamam, tamam."

Dik bir şekilde durup hafifçe gülümsedim. Kameranın flaşı patlamadığında hemen pozumu bozdum. "Noldu kız? Gülüşüme bakmaktan fotoğrafı çekmeyi mi unuttun?"

Sinirle kameraya vurdu. "Tabiki hayır! Kamera bozuldu."

"Ulan kamera bile cazibeme dayanamadı," deyip kahkaha attım. Kız kamerayı değiştirmeye giderken ben şarkıma devam ettim. "Vay anam ben belalıyım be. Vay anam gözlerim toz pembe."

Toz pembe olduğunu anlatmak için gözlerimi kırpıştırırken yeniden karşıma geldi. Ağzının içinde bir şeyler gevelemişti. "Evet, büyük bir bela."

Ama duymamıştım. Benden biraz uzaktaydı.

(siz duyun diye yazdım, çaktırmadan devam edin shhshsh)

"Evet, şu işi bitirelim artık. Az önceki gibi durun."

Ellerimi havaya kaldırıp 32 diş gülümsedim. "Böyle mi?"

"Hayır, ondan sonraki."

Ellerimi kafamın arkasına koyup kulak yaptım ve dil çıkardım. "O zaman böyle."

Birkaç kere daha aynı şeyi yaptığımda dayanamamış, sonunda patlamıştı. "Lan düzgün dur düzgün! Kaşın gözün ayrı oynamasın!"

"İşte şimdi içindeki panteri dışarı çıkardın," derken gülüyordum. Onunla uğraşmak hoşuma gitmişti. Bir Ömer Asaf etmese de onunla uğraşmak eğlenceliydi.

"Panter?"

Başımı yukarı aşağı salladım. "Panter," dedikten sonra göz kırptım. "Pembe olanından."

Kız sinirle kamerayı gözünden indirip bana baktı. "Beyefendi benimle düzgün konuşur musunuz?!"

Kafamı yana doğru eğip gülümsedim. "Yamuk konuşsam?"

Bence çok şirindim.

Kız ya sabır diyerek yeniden kamerayı gözüne çıkardı. Ben öyle dururken şak diye fotoğrafı çekti. Hızla kalkıp yanına gittim. "Bu olmadı, bunu kabul etmezler." Silmeye yeltendiğinde engel olmak için kamerayı tuttum. O sırada elini de tutmuştum, çaktırmayın.

"Silme."

Kafasını kaldırıp dibinde duran bana baktı. "Neden?"

Dokuz numaralı piç smile bakışımı attım. "Cüzdanında saklayasın diye."

Göz devirdi. "Tanımadığım birinin fotoğrafını cüzdanımda saklamak huyum değildir."

"Doğru ya biz tanışmadık," dedikten sonra elimi ona uzattım. "Ben Ali. Aşık olduğunda fotoğrafını cüzdanında taşıyacağın olağanüstü varlık."

Alayla gülüp elimi sıktı. "Ben Yağmur. Buradan çıktığında bir daha yüzünü görmeyeceğin sıradan biri."

📷

2 hafta sonra...

Ali: Cici babam beni kovdu :(

Pembe Panter'im: Oh iyi yaptı.

Ali: Pembe şeytan.

Pembe Panter'im: 😈

Ali: İşten kovulmam bir şeyi değiştirmez. Yine her gün yanına gelirim ;)

Pembe Panter'im: Babam seni kovar.

Ali: Fotoğraf çekinmek için gelirsem kovamaz ;)

Pembe Panter'im: Her gün fotoğraf mı çektireceksin?

Ali: Evet. İleri de çocuklarımıza göstereceğimiz anılar biriktiririz ;)

Görüldü | Çevrimdışı

Ali: Gelinlik bakmaya mı gittin panterim?

Ali: Neyse.

Ali: Ben de gidip Pepee'nin yeni bölümünü izleyeyim.

📷

2 ay sonra...

Yine pembe panterimin iş çıkışına gidiyordum. İki aydır rutinim haline gelen bir şeydi bu. Tanıştığımız günden bu yana abartısız her gün karşısına çıkmıştım. Tanıştığımızın ertesi günü orada işe başvurmuştum. Pos bıyıklı amca kabul ettiği için de işe başlamıştım ama maalesef 2 hafta sonra kovulmuştum. Hep o uğursuz Ömer'im yüzünden...Bir geldi işimden etti beni...

Neyse.

Tabiki pes etmemiştim. 2 aydır vur patlasın çal oynasın modunda takılıyorduk. Vicdansız 2 aydır laf sokmak dışında güzel bir söz etmemişti. Çıkma tekliflerimi saymıyorum bile, hepsine hayır demişti.

Ama bir Ömer Ali Tekiner der ki; Asla pes etme. Özellikle işin ucunda yemek varsa.

Fotoğrafçının önüne geldiğimde Yağmur'u gördüm. Her zamanki gibi kulaklığını takmış, kapşonlusunu kafasına geçirmiş, elleri cebinde yürüyerek çıkmıştı fotoğrafçıdan.

Hızlı adımlarla yanına yetişip kapşonunu açtım. Sevdiğim pembe saçları tamamen ortaya çıkmıştı. Kafasını çevirip kim olduğuma baktı. Tanıdık bir yüzle -yani benle- karşılaşınca göz devirdi ve hiçbir şey demeden yürümeye devam etti. Normalde beni yanından uzaklaştırırdı ama bugün hiç öyle bir girişimde bulunmamıştı. İlginç.

Bu fırsatı değerlendirip kulaklığının tekini kendi kulağıma taktım ve onunla beraber yürümeye başladım. Model'in Pembe Mezarlık şarkısı çalıyordu.

Uzunca bir süre yürüdük. Evine gitmediği kesindi çünkü orayı geçmiştik. Arada bir konuşmuştum ama hiç oralı olmamıştı. Tepki bile vermiyordu. Hep de aynı müzik çalıyordu. Bir süre sonra sıkılıp kulaklığı çıkarmıştım, o dinlemeye devam etmişti. Varacağımız yere gelene kadar yanından ayrılmadım. Sonunda durduğunda bir okulun önündeydik. Bir lisenin.

İçeri girdiğinde ne yaptığına anlam veremesem de peşine takıldım. Güvenlik yoktu. Demir kapı açıktı. Oradan geçmiştik ama okulun içine gireceğimiz kapı kilitliydi. Yağmur ne yaptığını anlamadığım bir şekilde kapıyı açmıştı. Kız yoksa gizli hırsız falan mıydı? Amanın bir anda nerelere geldik?

"Pembe panterim hırsızlık yapmak için çok yaşlıyız. Grafitti yaptığımız gün ki gibi yakalanırsak koşamam ben, romatizmam var."

Beni takmadan bir yere doğru ilerlemeye başladı. Beni duymamış da olabilirdi. Malum hala kulaklık takılıydı. En üst kata çıkıp okulun yangın çıkışına girdik, oradan bir merdivene tırmandık, sonunda durduğumuzda okulun çatısındaydık.

Affet bu gece ölmek istedim.

Aklıma şarkının bir sözü geldiğinde kaşlarım çatıldı. Bu kız neden buraya çıkmıştı ki?

Çatının ucuna doğru ilerlemeye başladığında kolunu tuttum. "Anlaşılan hırsızlık değil delilik yapacağız ama hayır. Daha fazla ileri gitmiyorsun."

Nihayet bana döndüğünde kulaklığı çıkarıp yere attı ve kolunu çekti. "Sana sorduğumu hatırlamıyorum."

İnatla ileri gidip çatının ucunda bulunan tümseğe çıktı. Yanına gidip ben de çıktım. Aşağı baktığımda baya yüksek olduğunu gördüm. Siktir! Benim yükseklik korkum vardı.

Gözlerimi yumdum. "Tamam. Hadi atlayalım." Tek gözümü açtığımda, "Yok anasının Eyfel Kulesi," deyip geri indim. "Pembe panterim kafayı mı yedin? Ben de istiyorum o kafadan bak şimdi canım çekti. Hadi in de şu pembe kafanı biraz ısırayım."

"Korkak."

Korkusuzca aşağı bakarken kendimi tutamadım. "İntihar etmek korkakça değil ama benim aşağı bakamamam korkakça öyle mi?"

Tümseğe çıkıp oturdum ve ayaklarımı aşağı sarkıttım. Bakmazsam durabilirdim. Bunu ona korkak olmadığımı kanıtlamak için değil, manzarayı izlemek için yapmıştım. Harbiden efsaneydi. Gece olduğu için her yerin ışığı yanıyordu. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün ışıkları bile buradan gözüküyordu. Keşke bu lise de okusaydım.

Ben bunları düşünürken o da yanıma oturdu. "İntihar etmeyecektim."

Sesimi çıkarmadığımda konuşmaya devam etti. "Ama bunu zaman zaman istiyorum. Belki buraya gelene kadar sakinleşmiş olmasaydım yapardım da bilmiyorum." Gözlerini yumup derin bir nefes aldı. "Biliyor musun saçım neden pembe?" Kafamı iki yana salladım ama bunu zaten görmemişti. Görmüş gibi davrandı. "Bilmiyorsun. Yaşayamadığım çocukluğumun dışa vurumu pembe rengi. Ben 5 yaşında babasının annesini aldattığına şahit olan, şahit olduğu o olaydan sonra büyümek zorunda kalan yaralı bir kızım. O günden sonra hayatı mahvolan, 19 yaşına kadar sorunlu büyüyen biriyim." Gözlerini açıp bana döndü. "Şimdi anladın mı neden bu kadar sertim?"

"Anladım."

Gülerek başını iki yana salladı. "Anlayamazsın. Ben güvenemiyorum Ali. Kimseye güvenemiyorum. Kimseyi hayatıma alamıyorum. Seni tersliyorsam sebebi sen değilsin. Benim. Ben ve yaşadıklarım. İlk kahramanım olduğunu düşündüğüm babam, ilk düş kırıklığım oldu. Bunun acısını içimden atamıyorum. Ben atmaya çalıştıkça acı bir şekilde kendini hatırlatıyor. Boşanmış olmalarına rağmen bana bunu her gün hatırlatan bir aileye sahibim." Alayla güldü. "Ne aile ama."

Benimle konuştuğu en uzun süreydi sanırım. Her ne kadar üzücü olsa da hikayesini bana anlatması mutlu etmişti. Güvenmediğini söylüyordu ama farkında olmadan bana özelini anlatacak kadar güvenmişti.

Gözünden bir damla yaş düştüğünü gördüğümde şaşkınlıkla onu kendime çektim. Kafasını boynuma gizledim. "Orada ağla. Ben panterimin bu hallerine alışkın değilim. Vallahi buradan düşüp ölmesem bile sen beni kalpten götüreceksin."

Hafifçe güldüğünü duydum. Nasıl mükemmel bir varlık ağlayan bir kızı güldürebilir?

Tabiki ben!

Ellerini hafifçe belime sardı ve farkında olmaksızın başını biraz daha yasladı boynuma. Şuan remsen bir kedi gibi bana sokuluyordu. Panterliğinden eser kalmamıştı.

"Hadi itiraf et, kokuma aşık oldun. Ondan bu kedi gibi sırnaşmaların."

"Bir daha ağzını boş konuşmak için açarsan o boynunu kıracağım."

Güldüm. "Uu panterimiz hala oralarda anlaşılan." Fırsat bu fırsat diyerek saçını okşamaya başladım. Saçını boyatmıştı. Normalden daha koyu bir pembeydi şuan. "Saçın normalde hangi renk?"

Geri çekildi. Gözlerini gizlice sildi. Yani o gizli sildiğini sanıyordu ama ben görmüştüm.

"Sarı."

"Bizim Masal gibi çakma sarışınlardan mısın kız sende?"

Şaşkınlıkla bana döndü. "Masal'ın saçları doğal değil mi?"

İşaret parmağımı dudaklarıma yasladım. "Şş aramızda."

Başını sallayıp önüne döndü. Ben ona bakıyordum. Aşağı bakmaktan daha cazipti ona bakmak. Kesinlikle korktuğumdan falan değil, kesinlikle.

"Affet bu gece ölmek istedim."

Kısık sesle mırıldanmaya başladı. Bugün kesinlikle şanslı günümdeydim. Kaç aydır peşinden koştuğum kişiyle ilk defa bu kadar yakındık. Kötü sesiyle yanımda şarkı söyleyecek kadar yakındık hemde!

Bunlar hep yaptığım sevap pointlerin karşılığı.

En büyük sevap pointim şüphesiz Ömer'ime verdiğim mütüşmel taktikler. Şuan sinsirelladan hallice güzel bir sevgilisi varsa benim sayemde.

Neyse.

Ben panterimin sesine odaklanayım.

"Affet bu gece ölmek istedim.
Pembe bir mezarlık olmak istedim.
Karanlığı elimle bölmek istedim.
Ailemi çok özledim..."

Onu böyle üzgün görmek içimi acıtıyordu. Bu yüzden bu melankolik ortama bir son vermeliydim.

Tümsekten indim. Onu da belinden tutup yanıma çektim. Ayaklarını yere bastığında kaşlarını çatarak bana baktı. "Ne yapıyorsun? Ne güzel şarkı söylüyordum işte."

Elini tutum. "Güzelliğim kusura bakma ama sesin berbat." Koşar adım çıktığımız yere ilerlemeye başladığımda bana ayak uydurmak zorunda kalmıştı.

Hemen aşağı indik ve okuldan çıktık. Yakınlarda kuaför aramaya başladım. Hepsi kapatmıştı. En son dükkanın kapısını kilitleyen bir abla gördüğümde yanına gidip zorla engel oldum. Kapıyı kilitleyemeden yeniden içeri girdik.

İçeri girdiğimizde abla bana sinirle baktı. "Ne oğlum bu kadar acele olan?"

Şirince gülümseyip panterimi yanıma çektim. "Bizim saçlarımızı boyar mısınız?"

Duvardaki saate baktı. "Bu saatte zorunuz ne evladım? Gündüz gelin boyayım."

"Olmaz! Bu saçlar şimdi boyanacak!"

Dediğim gibi de oldu. Abla hemen elindeki boyaları hazırlayıp saçlarımızı boyadı. Yağmur itiraz etmeden kabul etmişti. Ona tek giden şeyin pembe saçları olmadığını, onlarla birlikte acılarının gideceğinin sözünü de vermiştim.

Sonunda saçlarımız yıkandığında kuruttuk ve aynadan sonuca baktık. Yağmur yeni saç renginden oldukça memnundu ama aynı şey benim için geçerli değildi. Ben daha çok ak saçlı amcalara benzemiştim.

Beyaz saçlarımla oynarken ablaya döndüm. "Abla biz bunu fazla mı pişirdik? Beyaz oldu bu."

Abla benim bu halime gülerken, "Yok," dedi. "Bu renk açtı seni, açtı."

Kesin bilerek yaptı bu sarı yelloz. Abla dedik bağrımıza bastık halimize bak. (multide)

Dışarı çıktığımızda ben oflaya puflaya yürüyordum. Yağmur bir anda durup önüme geçti. Çok nadir görünün içten gülümsemesiyle bana baktı. "Ben çok teşekkür ederim. Her şey için. En kötü günümde yanımda olduğun için." Saçlarımı karıştırdı. "Benim için bunu göze aldığın için."

"Vallahi bir Ali Tekiner kolay yetişmiyor panterim. Kuru bir teşekkürün sanmıyorum bana yetebileceğini."

"Fazla şımarmasan mı acaba?"

Dudaklarımı büzdüm. "Bir öpücük de mi yok?"

Başını eğip alnını gösterdi. "Keser mi?"

"Kesmez mi be!"

Ellerimi yanaklarına yaslayarak kendime çektim ve alnına uzun bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğimde aklıma bir şey takılmıştı. "Şimdi biz sevgili olduk mu?"

Bana hayretle baktı. "Hala aklın fikrin orada değil mi?" 32 diş sırıtarak başımı yukarı aşağı salladım. "Senden kurtuluşum yok mu?" Kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Düşüneceğim."

"Lan 2 aydır düşünüyorsun zaten," diye isyan ettiğimde onaylamadı. "Yoo. 2 dakikadır düşünüyorum."

"Vee?"

Cebinden bir kalem çıkardı. Sol elimi kendine çekti. Benim görmeyeceğim şekilde bir şey yazdı. Oraya çok konsantre olmamıştım. Merakla vereceği cevabı bekliyordum. Kalemi yeniden cebine koydu. Elimi bana doğru çevirdiğinde bakmadım çünkü ona bakıyordum. Başıyla elimi işaret etti. Sonunda elime baktığımda yazdığı kelimeyi gördüm.

EVET.

"Allah be!"

Onu kucağıma alıp etrafımda bir tur döndürdükten sonra, "Bu anı ölümsüzleştirmeliyim," diyerek onu bıraktım. Cebimden telefonumu çıkardım. Yazılı elimi yüzünün yanına koydum. O muhteşem gülümsemesiyle bana bakarken flaşı patlattım.

Sonunda bekarlar kervanından emekli olmuştum.

📷

Vee son.

Her ak saçlı amca bu kadar yahuşuhlu olsaydı neneler bir kez daha aşık olurdu Alicim shshhshs

Bölümü sevdiniz mi?

Sizce nasıl bir çift oldular?

AsIr çiftinin şarkısı; Mor ve Ötesi - Cambaz.

MasMer çiftinin şarkısı; Mor ve Ötesi - Küçük Sevgilim.

AlYa çiftinin şarkısı; Model - Pembe Mezarlık.

Favori şarkınız hangisi?

Kimliksiz'den sıkılırsanız sizi yeni maceralarıma beklerim. Hemencik profilime girip görebilirsiniz😚

Yeni hikayelerimden haberdar olmak için instagram: bbhikayeleri

Sevgilerimle,
Ninjalarını seven ponçik yazarınız♥

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 57.3K 53
Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketinde 1.sıra 18.01.2023 #hakim etiketinde 1...
4.4K 374 26
Bir kuş gökyüzünde ne kadar özgürdür? Kullandığı on yedi isimden sonra kendine Gece ismini veren casus, İstanbul'daki görevini noktalama aşamasına ge...
Mikayuu By azra

Fanfiction

2.6K 212 13
Bu kitaba 2022 Ağustos ayında başlanmıştır. Bu yüzden ilk bölümleri hayatınızda görebileceğiniz en cringe bölümler. Yani okursanız lütfen ilk bölümle...
84.1K 9.5K 44
Utangaç birisi olarak görülen ve insanlardan sürekli çekinen Lila'nın ruhunu özgür bıraktığı tek şey dans etmektir. Ama bir adım ileri atlarken sürek...