cipa | larry ✓

By winterflowerkth

188K 17.2K 30.8K

"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali k... More

red lips
i'm a man
anything could happen
battlefield
too close
counting stars
breakaway
so cold
never been hurt
blood on my name
eyes on fire
bloodstream
let her go
give me love
madhouse
don't let me go
glory and gore
king and the lionheart
make everything louder
lego house
explosions
burning desire
buzzcut season
everybody wants the rule
another love
yellow flicker beat
stop crying your heart out
recovery
love death birth
centuries
your love
beating heart
harry
without a world
the monster
west coast
haunted
seven nation army
tennis court
wait for a minute
love me like you do
wrong
holy ground
story of my life
i put a spell on you
you and i
bad things
something's gotta give
misty mountain
ordinary world
kiss me slowly
final
özel bölüm

here comes the rain again

2.6K 253 308
By winterflowerkth

Kadının gözleri bana dehşetle bakarken Harry'nin iri eli boğazını sarıp onu sertçe sol taraftaki duvara itti.

"Defolun buradan!"

Ben şaşkınca kardeşini öldürdüğüyle ilgili söylenenleri düşünüyordum. Bir an Ben'den bahsedip bahsetmediğini anlayamayıp sonradan 'on altı yaşındayken' dediğini hatırladım. Tüm bunlar çok anlamsızdı. Kardeşini öldürmüş olsaydı bu haberlerde yayınlanırdı. Tabi, eğer gizlenmediyse... Konu Styles'lar olunca bu tür şeyler doğal.

Kadın savrulmanın etkisiyle düştüğü yerden nefes nefese kalktı.

"Bunu ödeyeceksin seni ruh hastası!"

Amcası ona bağırarak merdivenlerden inerken diğerleri de onu takip etti.

Az önce ne haltım oldu burada? Onlar gidince Harry yanıma geldi ve telaşlı ifadesini gizleyerek başını eğdi. Tek eli belinde diğeri saçlarını çekiştiriyordu. Başına defalarca vururken tepkisizce onu izliyordum. Benden bir şeyler gizlediği için şu an böyle harabe gibiydi.

"Neler oldu Harry? Bu sabah neredeydin?" dedim soğuk sesimin tonuna engel olamayarak.

Arkasını döndü ve elleriyle yüzünü kapattı.

"Christopher Styles'ın lanet karnını deşiyordum."

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.

"Hayaller kuruyorum Harry... Senin ve benim normal çiftler gibi yaşadığımız hayaller. Neden öyle olamıyoruz?"

Tekrar bana döndü ve hüzünlü, ıslak gözlerini istekle benimkilere dikti.

"Gidecek misin?"

Korkuyla bana bakıyordu. Ona yaklaştım ve ellerimi yanaklarına sardım.

"Bana neler olduğunu anlat Harry... O kadının söylediklerini... Bilmediğim şeyler var ve öğrenmek istiyorum."

Yanakları yeni gözyaşlarıyla ıslanırken Harry hıçkırarak ağlamaya başladı ve bana sıkıca sarıldı.

"Beni bırakma. Sana yalvarırım bırakma Louis. Sen yokken bok gibiyim ve bundan nefret ediyorum."

Yaptığı şey her ne ise duyduktan sonra onu bırakacağıma emindi. Ve bu daha çok meraklanmama sebep oluyordu. Kardeşini öldürdü sözleri hala beynimde yankılanırken belki de gerçekleri öğrenmememin daha iyi olacağını düşündüm.

"Seni bırakmayacağım. Ne olursa olsun..."

Ona güven vermek istedim. Çok zor biriydi ve onun yanındaki tek kişi ben olduğumdan gitmemden korkuyordu.

"Çok üzgünüm. Kıskanmıştım Louis. Onlar beni yıllarca o zindan gibi eve hapsettikten sonra bir çocukları olmuştu ve o minik şeyin onları anlamamasına rağmen sürekli onu ne kadar çok sevdiklerini söylüyorlardı."

İçimi huzursuz eden sözleri, onun onaltı yaşında bir ergenken küçük bir çocuğu öldürürken ki görüntüsünü gözlerimin önüne getirdi. Tüylerim ürperdi. Onu ilk tanıdığım zamanı ne çabuk unutmuştum? Şu anda bana uzak gelen bu olay oysaki ilk tanıdığım Harry'e birebir uyuyordu. İçinde bir yerlerde hala bastırılmış olan öfkesi onun hiçbir zaman zararsız biri olmasına izin vermeyecekti. Midem bulandı. Ciddi anlamda kusmak ihtiyacı hissettim. Birkaç adım geri gidip yatağın ucuna oturdum.

"Ve sende onu öldürdün."

Gözlerini kapatıp ellerini artık oldukça uzayan saçlarına geçirerek çekiştirdi.

"Özür dilerim..."

Yerimden hızla kalktım.

"Benden mi özür diliyorsun? Bunun benimle hiçbir ilgisi yok. Bu tamamen seninle ilgili. Benden özür dilemenin bir anlamı yok Harry."

Gözyaşları hıçkırıklarına karışırken önümde eğilerek dizlerinin üstünde yere oturdu.

"Lütfen gitme."

Bir anda yine kalbim ona karşı merhametle dolarken eğildim ve ona sarıldım. Ağlamaya bir son vermesi için elimi yanağında gezdirerek başını kaldırdım. Islak yeşilleri bana yalvarırcasına bakıyordu.

"Bunu bana çoktan anlatmış olmalıydın. Onlardan değil senden duymalıydım."

Başını sağa sola salladı.

"O kadar masumdun ki... Nasıl söyleyebilirdim? Hayatım zaten yeterince utanç verici."

Bu, onun hakkında duyduğum ve duyacağım en kötü şeydi. Bana yaşattıklarını atlatmıştım. Ailesi ile ilgili öğrendiğim tüm o mide bulandırıcı sırlar ve şimdi de bu. Bayan Anne'in çok uzun zaman önce söyledikleri geldi aklıma.

-Çok kez kendine ve etrafındakilere zarar verdi. Bunun farkında yada değil. O çok güçlü bir bomba Bay Tomlinson.

O restorana onun adamları tarafından zorla götürüldüğüm zaman kelimeleri kafamı karıştırmamıştı.

-Oğlum sizin gibi genç ve masum bir oğlan için zararlı bir hasta. İyi düşünmenizi öneririm.

Bu konuşmasının üstünde durmamıştım bile. Bana bunu o anda söylememiş olması şaşırtıcıydı. Muhtemelen Harry'i onun sır tutmak konusundaki boşboğazlığı yüzünden bırakırsam kendisine ne büyük zararlar vereceğini tahmin edebildiği için üstü kapalı konuşmuştur. Ve babasının o akşam yemekte bize emrivaki nişan törenimizi yaptıktan sonra bahsettiği sırrın da bu olduğunu şimdi anlıyordum. Nedense Harry'nin ailesinin söylediği çoğu şeyi duymazdan gelmişim.

Harry ayağa kalktı. Burnunu çekerken gözyaşlarını sildi. Başı yere eğikti.

"Gidecek misin?" diye sordu hırıltılı sesiyle.

Düşündüm. Gidecek miydim? Bu duyduklarımdan sonra arkama bile bakmadan bu evi terk etmiş olmalıydım. Ama yapamam. Bunu ona yapamam.

"Gideceğim." dediğimde yüzündeki acı ve hayal kırıklığı ifadesini saniyeler içinde görmüştüm.

"Ama seninle birlikte. Onların bizi bulamayacağı bir yere."

Ona yaklaştım ve ellerimi yanaklarına sardım.

"Tüm geçmişini burada bırak ve benimle gel."

"Beni böyle kabul ediyor musun?" dedi şaşkınca. Gülümsedim.

"Uzun zaman önce kabul ettim zaten Harry." diye mırıldandım dudaklarımızı birleştirmeden önce.

*******

Arabaya binip yolun sonu gelene dek sürmeye devam edecektik. Her şeye hazırdım. Hayalimdeki okulu kazandıktan sonra şimdi bırakıp gitmeye hazırdım. Bu şehirden hatta bu ülkeden çekip gitmeye hazırdım. Ta ki bize, özellikle de Harry'e epey kinlenmiş birkaç Styles ve korumaları tarafından durdurulana kadar.

Henüz arabaya binmemiştik bile. Binanın önünde bu kez donanımlı bekliyorlardı. Harry beni arkasına alarak korumaya çalıştı. Bir adam elinde rulo halinde duran kağıdı açtı ve yüksek sesle okumaya başladı.

"Bay Styles, Baron Christopher Styles'ın hükmen yükümlülüğüne sahip olan eşi Bayan Anne Styles'ın emriyle; halka verdiğiniz zarardan dolayı hastalığınıza da değinerek gözetim altında tutulmanız uygun görülmüştür."

Kadın oğlunu alıkoyarken bile resmiyete özen göstermişti. Ne hoş(!)

"Beni bir şeylere uygun görmeniz onur verici." diye seslendi Harry alaycı tavırlarla.

"Ama bunu geri çevirmek durumundayım. Çünkü siktiğimin hiçbir Styles'ına itaat etmeyeceğim!"

Bu kez bağırdı. Sesi, tüm bunlardan ne kadar sıkıldığını ifade ediyordu.

"Oğlanı alın." diye emir verdi amca Styles.

Yanındaki korumalar ayaklarını yere vurarak bize yaklaşırken Harry sokakta yankılanan bir kahkaha attı.

"Öylece gelip onu benden alacağınızı mı düşünüyorsunuz cidden?"

Onun arkasında kayboldum. Ellerim ceketinin kumaşını kavramıştı. Beni almalarından çok, onu almalarından korkuyordum.

"Harry buradan gidelim." diye fısıldadım.

Üç iri yarı adam bize yaklaşırken Harry öne doğru bir adım attı.

"Eve gir ve kapıyı kilitle Louis." dedi bana dönmeden.

Onu bırakamazdım. Sanki onu kurtarmaya gücüm yetebilecekmiş gibi onun yanında kalmayı seçtim.

"Önce Tomlinson'ı alın. Sonra o zaten kendi ayaklarıyla bize gelir!"

Amcası Harry'i kışkırtmaya çalışıyordu. Ve her bir kelimesi doğruydu.

"Eve gir Louis!" diye bağırdı bu kez.

Dediklerini yapmalarından korkuyordu. Ona bir yardımım dokunamazdı. Daha fazla sinirlendirmek istemedim. Arkamı döndüm ve tam eve girecekken birinin kolumdan tutmasıyla durakladım. Çok sık yaşıyordum zaten değil mi? Adam beni sürüklerken Harry deliye dönmüştü. Ve daha önce hiç yapmadıkları bir şey yaptılar. Onu hiçbir şekilde alt edemeyeceklerini biliyorlardı. Korumaların ikisi Harry'i tutarken amcası elinde büyük bir şırınga iğneyle arkasından geldi ve boynuna sapladı. Harry hissetmemişti bile. Hala bağırıp çağırıyordu. Ve sonra yavaşça sakinleşti. Gözleri kapandı. Onu tutan adamlar sayesinde ayaktaydı.

"Harry!"

Ürkekçe seslendim. Şimdi kendimi yalnız hissediyordum. Kurtların arasında kalmış küçük çelimsiz bir kuzu gibi.

Onu arabaya taşırlarken gözlerimi bir an bile ondan ayırmıyordum. Beni de onunla aynı araca bindirdiler. Beni bırakıp kapıyı kapattıklarında Harry'i kollarımın arasına sardım.

"Harry. Konuş benimle. Lütfen..."

Araba hareket ettiğinde ön tarafla arka tarafı ayıran cam yavaşça kapandı. Bende onları görmek için can atıyor değildim.

Harry'nin soğuk ve hareketsiz bedenini izlemekten başka bir şey yapamıyordum. Tıpkı bir ölü gibiydi... Düşüncesi bile her bir hücremi titretiyordu.

Ellerini avuçlarımın arasına alıp uyanmasını bekledim. Tüm yol boyunca. Nihayet araba durmuş ve adamlar kapıyı açmıştı. Kolunu içeri doğru uzatıp beni sertçe tutarak dışarı çekti. Bir diğeri de hala bilinci açılmamış olan Harry'i sürüklüyordu. Diğer tüm Styles'lar başka bir arabadan indiğinde onlara doğru bağırmaya başladım.

"Biz gidecektik! Bir daha onu asla görmeyecektiniz! Size yalvarırım bırakın bizi!"

Burası daha önce hiç gelmediğim bir yerdi. Styles'lara uygun tarzda devasa ve gösterişliydi. Eve girdiğimizde Harry ve beni ayrı odalara götürdüler. Büyük bir salonda tek başıma kaldığımda şaşkınca koltuğa oturdum. Onu nereye götürdüklerini ve ne yapacaklarını düşünüyordum. Öylece kapıyı açıp çıkmayı planlasam da kapının ardından gelen konuşma sesleri beni engelleyebilecek birilerinin olduğunu hatırlamamı sağlamıştı. Yanan şömineyi, geniş ve rahat koyu yeşil antika koltukta oturarak izlemeye başladım. Kaçıp kurtulabilirdik. Bir daha onları asla görmek zorunda kalmazdık. Ah Harry... O yasak bir ilişkiden dünyaya gelmişti. Sonra hastalığının alt üst ettiği psikolojisi ona kötü şeyler yaptırmıştı. Tüm ailenin ondan nefret etmesinin sebebi tam olarak buydu işte.

Beynim tüm olayları düşünmekle meşgulken saatlerce bu koca salonda oturup yavaşça sönen şömineyi izledim. İdam saatini bekleyen bir mahkum gibi. Ve tek düşündüğüm şey Harry'nin nasıl olduğuydu. Kapı açıldığında hızla yerimden kalkıp arkamı döndüm.

"Bayan Anne Styles sizi bekliyor."

Vücudumda hala baronun darbelerinin ağrılarını hissediyordum. Adamı takip ederken ağır adımlarım beni bir başka odanın kapısının önüne zorlukla taşıdı.

İçeri girdiğimde büyük bir yemek masasının bir tarafında Bayan Styles diğer tarafında Harry oturuyordu. Gözleri açılmıştı. Hala oldukça halsiz görünüyordu ancak uyanıktı. Sevinçle yanına koştum. Beni görünce gülümseyerek ayağa kalktı.

"İyi misin?"

Ona sıkıca sarıldım.

"İyi misin Harry?" diye sordum yeniden.

Derin nefesler alıyordu. Başını saçlarımın arasından çekmeden kulağıma fısıldadı.

"Seni göremeyince çok korktum sevgili Louis."

Tanrı'ya şükürler olsun.

"Oturun Bay Tomlinson. Acıkmış olmalısınız."

Baş köşede oturan Anne Styles'a baktım. Tekrar Harry'e döndüğümde başını salladı. Annesinin karşısındaki diğer baş koltuktaydı. Bende hemen yanındaki yere oturduğumda Bayan Anne arkamızda dikilen hizmetlilere başıyla işaret verdi.

"Küçük bey için de bir servis açın lütfen." diye seslendi.

Harry annesinin bana hitap şeklinden olsa gerek gözlerini devirmişti. Hızlıca önüme pahalı porselen tabaklar ve gümüş çatal, kaşıklar yerleştirildi. Yemek servisi de yapılırken konuşmaya başlayan Bayan Anne'e odaklandım.

"Üzülerek bildiriyorum ki eşim Christopher Styles bugün öğlene doğru hayata, acı bir şekilde gözlerini yumdu."

Gözlerim büyürken Harry'den alaylı bir tıslama sesi çıktı. Yüzünde çarpık bir gülümseme vardı.

"Kızım Gemma babasının cenazesiyle bizzat ilgileniyor. Ona yakışan bir veda toplantısı olacağından emin olabilirsiniz."

"Umrumda değil!"

Dün gece ne yaşandıysa şimdi baron ölmüştü. Muhtemelen sorumlusu Harry'idi. Uzun zamandır aralarındaki kavga birinin ölümünü bekliyordu ve işte son buldu.

"Onlar senin yaptığını basına ve polislere bildirmek istiyorlar. Ancak ben bunu bu şekilde çözme taraftarı değilim." diye mırıldandı.

Harry annesinin konuşmasını böldü. Kadın gülümsedi. Açıkçası baron hastayken o daha üzgün görünüyordu. Şimdi ölmüştü. Ancak Bayan Anne oldukça güçlü hatta biraz da huzurlu gibiydi. Bu ailedeki kimsenin hareketleri etik değildi. Buna Harry'de dahil. Onu çok kez durdurdum. İşte sonunda yapmıştı. Ne tepki vereceğimi ne söyleyeceğimi bilmiyordum.

"Eğer ben onu öldürmeseydim, o beni öldürecekti." diye savundu Harry.

"Biliyorum. Bende oradaydım. Her şeyi gördüm." dedi Bayan Anne.

Dün gece neler olduğunu bilmeyen tek kişi bendim ve bu çok sinir bozucuydu.

"O halde o geri zekalılara söyle de beni daha fazla rahatsız etmesinler! Hepinizden bıktım, anlıyor musun?"

Harry sinirleniyordu. Sesinin tonu daha kalın ve yüksekti.

"Sen küçücük bir bebekken..."

Bayan Anne sessizce mırıldanmaya başladı. Sanki kendi kendine konuşuyordu. Gözlerini Harry'ninkilerden ayırmadan devam etti.

"Doktorlar senin hasta olduğunu söylediği zaman saatlerce ağlamıştım. Christopher o zaman seni kendi oğlu sanıyordu kardeşinin hastalığını senin de taşıman onu yıkmıştı."

Yanaklarından damla damla yaşlar süzülen kadın derin bir nefes aldı.

"Nasıl öğrendi?" dedi Hary. Şimdi daha sakindi. Annesi sorarcasına baktı.

"Senin ahlaksız bir sürtük olduğunu nasıl öğrendi?"

Gözlerimi kapattım. Konuşma alevlenirken Harry'nin elini sıktım.

"İşlediğim bu günah her yalan gibi elbet bir gün su yüzüne çıktı. İlk önce ilişkimizi öğrendi. Sonra Gemma'ya da sana da babalık testi yaptırdı. Kendini kaybetti. Deliye döndü. Sen küçük bir çocuktun ve acıyı hissetmiyordun. Ama ben hissediyordum."

Kadının geçmişindeki anılarla ürperdiğini anlayabiliyordum.

"Ne ekersen o geri gelir." diye mırıldandığında bakışlarımı Harry'e çevirdim.

"Boşanmama izin vermedi. Yada seninle ilgilenmeme. Seni sevmeme... Adını seslenmeme bile. Sanki bu senin suçunmuş gibi."

İlk kez Bayan Anne için üzülmüştüm. Gözyaşlarını masanın üstünden aldığı ipek mendille kibarca sildi.

"Bunlara inanmamı beklemiyorsun değil mi? Çocukluğum onun bana acı çektirmeyi deneyip başaramadığı ve başaramadığı için sinirlenip bir yerlere kapatmasıyla geçti!" diye bağırdı Harry öfkeyle.

Yumruğunu masada bulunduğu yere sertçe vurup devam etti.

"Yalnız kaldığımda neredeydin anne? Kimsem olmadığında? O lanet olası Styles Aile Şatosu'nun kasvetli duvarları arasında aptal dadılarla birlikte büyürken neredeydin?"

Kadın başını eğdi ve hafifçe gülümsedi.

"Sen küçükken haberlerde senden bahsederken sevimli Harry diye seslenirlerdi."

Sessizce mırıldanırken konuştuklarını duymakta zorluk çekiyordum. Harry'nin kaşları çatıldı. Yüzü gergindi. Bir yerleri kırıp dökmemek için kendini zor tuttuğunu biliyordum.

"Harold. Sana bu adı koymuştum. Ve Christopher sana Edward demişti... ama ben Harold'ı daha çok sevmiştim. Adını söylemem yasaklanana dek sana hep Harold dedim."

Harry aniden ayağa kalkıp masanın üstündeki kadehi aldı ve kadının tam arkasındaki duvara fırlattı.

"Kes sesini!"

Koştu ve annesinin ince boğazını elleriyle sardı.

Yanına gidip kollarını tuttum. Bu sahneyi sık yaşıyordum ve sanki replikleri ezberlemiş gibi ona durmasını söyledim.

"Sakın bir daha bana öyle seslenme!"

Arka tarafta bekleyen hizmetçiler dehşete kapılmıştı. Kapının ardındaki korumaları çağırdıklarını duyuyordum.

"Harry lütfen dur. Sana zarar verecekler."

Beni dinlemiyordu bile. Bayan Anne'in yüzü kıpkırmızı olmuş hareketsizce sanki ölümü bekliyordu.

Harry'nin kolunun altından geçip annesiyle arasına girdim ve gözlerine baktım.

"Bu kadar yeter."

Ağlamaya başladı. Elleri gevşediğinde yanaklarını tutup dudaklarını öptüm.

"İşte böyle... Sakinleş."

Aniden ellerimin arasından kayıp götürüldüğünde gözlerimi açtım. Adamlar onu sürüklerken bağırmaya başladı.

"Senden nefret ediyorum Anne Styles! Bana adımı söyleyemezsin! O lanet ağzına bir daha benim adımı alma! Anladın mı?"

Continue Reading

You'll Also Like

13.9K 612 5
"Böyle çok güzelsin, bebeğim." [ bottom hoseok, top yoongi ] [uke hoseok, seme yoongi] [kısa bir yoonseok smutu]
16.4K 2.4K 19
Okulun popüler, seksi, etrafa daima neşe saçan omegası okuldaki içine kapanık, farklı türden inek, korkunç derecede ruhsuz görünen alfayla? Olacak iş...
31.7K 2.1K 26
ünlü idol kim seokjin ve ondan daha ünlü olan kim taehyung ve jeon jungkook. bir kuliste en fazla ne yapabilirlerdi ki? #taejin 1. 27/09/22 #jinkook...
881K 70.6K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...