Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

由 whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... 更多

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 39

11.3K 673 22
由 whysoserious46

Ellerimin derisinin kendi ellerine yapıştığını fark etmesi belli bir zaman aldı Claire'in. Utançla bana, ciğer kırmızısı olmuş ellerime baktı. Diğer elime ne olduğu konusunda benim de pek fikrim yoktu ama bir şekilde diğer elini de tutmuştum. Nedensizdi belki de. Belki de o an şu anda hatırlayamadığım bir şey düşünmüştüm. Yapışmış deriyi parmaklarının arasında sündürdü. Kollarındaki damarlardan lav geçiyormuş gibi görünmüyordu artık en azından.

"Çok özür dilerim. " dedi tekrardan

"Claire özür dilemeyi kes. " dedim Ethan'a duyduğum öfkenin bir kısmını bastırdığım yerden kaçırarak.

"Ona tokat attım. " dedi tekrar ellerine bakarak. Bu sefer birisini açıp kapıyordu. "Ona tokat attım. "

"Hak etmişti." Kahkaha attı. Benden -doğal olarak- daha histerikti. İyi. Ruhsuz gibi oturmasından daha iyiydi.

"Ona tokat attım. " Gözlerinden yaşlar saçılarak kahkaha atmayı sürdürdü.

"Evet, " dedim yavaşça omuzlarını sıvazlayarak, hala ıslak kıyafetlerimizin içindeydik ama en azından Claire artık yanmıyordu. "Hak etmişti çünkü. " Pişmanlığını görebiliyordum ama anlamsızdı. Ethan onu duvarlara fırlatmıştı ama Claire ona attığı bir tokatın etkisinden çıkamıyordu. Bu onluk bir şey değildi.

"Bunu nasıl yapar!" dedi ağzına bir yastığı bastırıp çığlık atmadan hemen önce. "Hem de Christina ile!" Yastığı kolonlardan birine fırlattı.

Tess, Tess! Ethan oraya geliyor!

Lanet olsun, durduramadın mı?

Kafaya koyunca- Ethan'la tanıştın mı hiç?

Kapıyı kilitleyeceğim.

Kapıyı kilitle. Barikat kur. Bilmiyorum bir şeyler yap! Şu anda ikisinin görüşmesi akılcı değil. Claire'in ne yapacağı belli değil.

Ethan'ın ne yapacağı belli değil asıl! Diye çıkıştım kapıya doğru koşar adımla yürürken. Kapıyı kilitleyip etrafıma bakındım. Kapıyı kırıp kırmayacağından emin değildim. Tek istediğim bu geceyi çıkarabilmekti. Sabah olduğunda ikisinin de daha mantıklı davranabileceğini düşünüyordum. Bir sandalyeyi kapı koluna dayadım.

Tekrar Claire'in yanına gitmeden önce hem onun için hem de benim için kıyafet aldım. Onu fazla yalnız bırakmaktan korkar olmuştum. Boş boş bakıyor sadece ağlıyordu. Kıyafetleri onun üzerine atacakken durdum. Onunkileri koltuğa atıp kendi üzerimdekileri titreyerek çıkardım. Yumuşak kazak tenime değince bile kendimi daha sıcak hissetmeye başlamıştım.

"Claire, hastalanma imkanın olup olmadığına emin değilim ama ıslak giysilerinle oturmamalısın. " dedim ona doğru eğilerek. Üzerindekileri başından sıyırdı bir kenara attı, ilk defa ona bakarken kızardığımı hissettim. Kollarındaki damarlar normale dönse de neredeyse saydam cildinin altında göğüslerinin arasından boynuna doğru yükselen damarlar hala içlerinden lava geçiyormuş gibiydi, dokunup sıcak olup olmadığna bakmak istiyordum. O anda göz göze geldik. Bakışlarımı kaçırdım.

"Teşekkür ederim." dedi üzerini değiştirmeyi bitirdiğinde. Bir anda kollarını bana sardığında kaskatı kesildim. Göğsünün sırtıma yaslanmıştı kaburgaları etime batıyordu. "Ethan'ı-" cümlesini tamamlamasına gerek yoktu bile. Ethan'ı değil onu seçmiştim. Bir gün öncesinde bana hipotez halinde bu olaylar sırasında ne yapacağımı sorsanız Ethan'la kalacağımı yüzde yüz güvenle söylerdim. Ama işte buradaydım, arkamı dönüp Claire'e sarılıyordum.

Kapı güçlüce vurulduğunda Claire yerinden sıçradı kalp atışlarının hızlandığını duydum. Kapı tekrar gümledi. "Claire! Lütfen! Göründüğü gibi değil!" Kendimi Claire'in kolları arasından kurtardım. Kapının ardından Ethan'la konuşmak için iyice yaklaştım. Claire sadece yumruklarını sıkmış orada duruyordu ama sakin kalmak için devasa bir çaba gösterdiğini görebiliyordum.

"Ethan. Beni dinle. Yarın gel düzgünce konuşun deli gibi kapıya dayanmanın bir anlamı yok. "

"Teresa, kapıyı açar mısın?"

"Ethan dediklerimi yap. " Tekrar kapıdan yüksek bir ses geldi. Sandalye hafifçe yerinden oynadı. Claire kulaklarını elleriyle kulaklarına kapatmıştı. Her şey üst üste geliyordu.

"Beni dinlemesi gerekiyor. "

"Şu an kimseyi dinleyecek halde değil." Tekrar kapıya vurdu, Claire'e göz attım görebildiğim kadarıyla aynı halde duruyordu.

Şu an seninle kavga etmeyeceğim sen kapıya vurdukça daha çok siniyor. Bağırma!

Kapıyı aç o zaman! Zihnime hükmetmeye çalıştığını hissediyordum. Gittikçe alçalıyordu.

Ethan, zihnimden uzak dur. Böyle ucuz numaralara gerek yok. Sabah insanca konuşun.

Dışarıdan gelen sesler durdu, gitmiş miydi? Odasına götürdüm onu. Dedi Tom zihnimde. Gerekirse üzerine kilitler bu gece onunla kalırım.

Kilitleme, dedim Claire'e bakarken. İkisini de delirtmeye gerek yok.

Peki.

Sabaha karşı dört gibi Claire'i oturduğu yerden kalkıp yatağına gitmesi için ikna etmeyi başarmıştım. Yatağa girdiğinde kenara kaydı. "Yanıma gelir misin, lütfen?" dedi yavaşça. Başımı sallayıp yanına uzandım.

Ertesi sabah ya da takip eden hafta boyunca Claire yataktan çıkmadı. Ethan'ın kapıya dayandığı birkaç sefer de bile sadece yorganı başına çekti ve yatmaya devam etti.

Kalp kırıklığının bu kadar uzun sürmemesi gerekiyordu.

Değil mi?

Ben de bir haftadır pek fazla dışarı çıkmamıştım. Ara sıra yemek ya da atıştıracak bir şeyler almak için çıkıyordum. Çoğu zaman Tom bize yiyecek getirmeyi rutin haline getirmişti. Çünkü Christina'yı ilk gördüğüm sefer burnunu kırmıştım. Ethan'dan ise olabildiğince kaçınmaya çalışıyordum ama ne ben ne de Tom onu bir daha Christina ile birlikte görmemiştik.

Üçüncü günde Claire telefonunu parçalamıştı.

Dördüncü gün artık yatağında bile yemek yemek istemediğini ilan etmişti.

Beşinci gün ben Christina'nın yüzüne içimdeki bütün öfkeyi boşaltmıştım.

Altıncı günde Ethan artık denemekten vazgeçtiğini söyleyip çekip gitmişti.

Yedinci gün artık Claire'in duş alması gerektiğine karar vermiştim.

Yatağının kenarına yavaşça oturduğumda gözlerini açıp bana baktı. Güneş daha yeni yeni doğuyordu. "Claire," dedim cümlemi tekrardan kafamda tekrar etme fırsatı bulmak için ismini uzatarak söyleyerek. "Korktuğunu biliyorum. " dedim uzun zamandır kafamda dolaştırdığım şeyi söylemek iyi gelmişti. "Dışarı çıkmaktan korkuyorsun. Önemli değil." Başını diğer tarafa çevirdi. "Kendini güvende hissedememen bizim de suçumuz. Aiden'la olanlardan sonra Martin olayı iyice seni korkuttu biliyorum. Ama yataktan bile çıkamaman," İşleri batırıyordum galiba. Omuzlarının titrediğini gördüm. "Claire, tüm bunlar Aiden'ı kazandırmaktan başka bir şeye yaramıyor. "

"Kime güveneceğimi bilmiyorum." diye mırıldandı. Üç gündür konuştuğu ilk kelimelerdi. Bunu ona sadece ağabeyim yapmamıştı. Hepimiz yapmıştık. O anda anlayabilmiştim ancak. Ben, Tom, Chris... En son da Ethan bütün güvenli limanını sular altında bırakmıştı. Belki de basit bir ayrılık acısından fazlasıydı. Elimi tereddüt ederek de olsa omzuna koydum.

"Bana her zaman sırtını yaslayabilirsin, Claire. Bana güvenebilirsin. " Bazı şeylerin bedelini ödemem gerektiğini biliyordum ama bugün değil. Bugün ona yalan söylememe ihtiyacı yok muydu? Bundan sonra bana güvenebilirdi. Belki de böyle demeliydim. Sırtındaki en büyük bıçaklardan birinin bana ait olduğu gerçeği-

Hayır, bunu anlaması mümkün değildi. Eğer hiçbir şey olmamış gibi davranırsak. Claire bunu asla öğrenemezdi. Bir arkadaşlığı dayandırmak için belki fazlasıyla çarpık bir temeldi ama Claire'in ihtiyacı olan da benim karşılayabileceğim de buydu.

"Bak şimdi ne yapacağız, ilk önce sen gidip duş alacaksın, sonra da dışarı çıkacağız. " Bana doğru döndü.

"Buna yetecek enerjim olduğunu sanmıyorum. " dedi gözyaşlarıyla parlayan gözleriyle.

"Peki," dedim planımın en başta bu kadar saçma olduğuna inanamayarak. "pekala, sen hazır olduğunda. Adım adım. "Bunu aşacaksın. Sen ve ben. Beraber yapacağız. Sen ve ben birlikte bunu atlatacağız. Söz veriyorum. " dedim doğrulduğu sırada. "Sabaha, güneşin doğuşuna, bak." Gözlerimi kapattım taze güneşin yüzümü ısıtması için. Kuşları duyabiliyordum. Yerin altındaki karıncaları hissedebiliyordum. Kalkıp pencerelerden birini araladım. "Taze havayı içine çek. Binlerce kuşun, böceğin sesini duy. Hayattasın. Kuşların böceklerin sesini duyabilir, sokağın sonundaki fırından gelen kokuyu alabiliyorsun. Ayaklarının altında ezilecekmiş gibi duran şehre bak. Hayattasın. Hayattasın. " Yanına tekrar oturdum. "Biliyorum. Biliyorum, Ethan hakkında kızgınsın. Olan her şeyden korkmuş durumdasın. Buraya geldiğinden beri yaşama sevincinden, isteğinden seni soyuyorduk. Claire-"

"Adım adım mı? Birer gün birer gün gibi mi?"

"Hayır, hayatım. Daha da küçük adımlar. Bugün yatağından başka bir yerde gün batımını izleyeceğiz. Belki yarın o fırına gidip kahvaltı için bir şeyler alırız. İstemiyorsan bütün gün burada battaniyelere sarılı oturabiliriz." Başını bana yasladı hafifçe. Sonra bir anda doğruldu. Ayağa kalktı omzu bana hafifçe çarparak. Konuşmam fazla dramatik olmuş olabilirdi. "Nereye gidiyorsun?" diye sordum oturma bölümüne doğru ilerleyişini izlerken.

"Gidip duş almamı söyledin ya. " dedi bana ince bir gülümsemeyle dönerek. Rahatlayarak derin bir nefes verdim. Tamam bunu başarabilirdim. Bunu başarabilirdik. Ethan'la aralarında ne olurdu bilemiyordum ama en azından gözlerindeki ruhsuz bakışları giderebilirdim.

Claire duştayken etrafı toplaması için birilerini çağırdım, dağınıklığı yargılayıcı gözleri arasında umursamaz kalmaya çalıştım. Ben ne zaman duygularımı kontrol edemez olmuştum ki? Bir şeyler içmeye ihtiyacım vardı. Hava yeni aydınlanmıştı ama- Tanrım gittikçe Ethan'a dönüşüyordum.

Ethan

"Ethan!" Tom odama girer girmez ismimi bağırmaya başladı. "Yerde ne işin var? " dedi perdelerin açılması için düğmeye basarken. Tıslayarak gözlerimi kolumla kapattım. Şişelerden birkaçını yanımdan tekmeleyerek oturdu.

"Düştüm, kalkmaya üşendim. "

"Ethan? Ne kadar zamandır buradasın?" dedi etrafa bakınırken onu görmesem de ne yaptığını biliyordum, ayılmış olmalıydım. Elimi kaldırarak parmaklarımla üç işareti yaptım. "Üç saat mi? " sonra biraz sustu sert bir nefes çekti içine. "Üç gündür mü? Tanrım." Kolumu yüzümden çektim. "Kokudan anlamam gerekiyordu aslında."

Beni odaya kilitlemekle tehdit ettikten sonra bir daha yanıma uğramamıştı. Ona tamamen yanlış anlaşılma olduğunu anlatmaya çalışsam da beni yok saymıştı. Tom'un bile beni dinlemesini sağlayamıyorsam Claire'in beni dinlemesini nasıl sağlayacaktım ki?

"Üzerime saldıracak mısın?"

"Üzerine saldırmadım ki."

"Ethan seni bırakmazsam tekrar çenemi kıracağını söyledin."

"Beni terastan aşağı atan sendin."

"Hak ettin. Delirmiştin."

"Sen de bu yüzden beni bırakıp gittin. Günlerdir seni görmüyorum."

"Ethan bunu bana yorma. Tamamen senin hataların-"

"Beni bir türlü dinlemiyorsun ki!" Kendime hakim olamayarak boş şişelerden birini duvara fırlattım.

Ayağa kalktı. "Sinirlerine hakim olamayacaksan gidiyorum. " Ellerimi havaya kaldırdım. Tekrar yanıma oturdu. "İşte bu yüzden yanına gelmedim. Alkol zehirlenmesi geçirmediğine şaşkınım. "

"Ölsem fark etmen biraz uzun sürerdi. "

"Ethan melankoliyi bırakır mısın?"

"İçime ne kaçtı bilmiyorum. Bu kadar depresif nasıl oldum?" O anda aklıma Claire geldi. Claire daha kötü bir durumdaydı. Sesim içime kaçmıştı. "Claire ile hiç konuştun mu?"

"Tess hala kapıyı açmadı. " Yalan söylüyordu.

"Bu seni ne zaman durdurdu?"

"Claire ile konuşmadım. Senden farkı yok. Yataktan dışarıda hiç görmedim. " Boğazımda bir şeyler düğümlendi. "Dostum bu sefer haddini aştın. "

Sonunda doğrulacak enerjiyi kendimde buldum. Anında midem bulandı. "Christina bana karşı ani bir hamle yaptı. " dedim kendimi açıklamaya çalışarak. Tom gözlerini devirdi, bana inanmıyordu. Hayal kırıklığına uğrayacak kadar bile yüzüm yoktu ya şimdi. "Bana inanmamakta haklısın-"

"Senin geçmişini hesaba katınca tabi ki de haklıyım Ethan. Ama ikimiz de sana söyledik, Claire'in kalbini böyle kırma diye. Yaptıklarını görmezden gelmeye devam ederek bir noktada aslında bizim de suçumuz. "

"Tom, ben seradayken Christina zorla içeri girdi, beklemediğim bir anda beni öptü. " Tom iç çekti. Bu şekilde ikna olmayacak gibiydi. "Anıyı sana göstersem? Bana o zaman inanır mısın?"

"Zihin kontrolünü ne derece yapabildiğini bilmiyorum. "

"Bana o kadar mı güvenmiyorsun?"

"Sana üzerinde bir saniye düşünmeden canımı emanet ederim. " dedi oldukça ciddi bir ses tonunda. Zihnini tamamen bana açarak ne kadar emin olduğunu gösterdi. Bu fırsatı kullanıp anıyı ona gösterebilirdim ama bana karşı bu tarz bir güven göstergesi sunduktan sonra... Hayır, bu daha beter bir hale getirirdi işleri. "Bunu hep biliyordun. Ama bu farklı, bu konularda ne kadar manipülatif olduğunu -olabileceğini- biliyorum. "

"Sana yalvarmam gerekirse, yaparım. " Yüzündeki bakış hiç umut verici değildi. Ellerimle yüzümü ovuşturup saçlarım arasında birleştirdim. "Tom, benim tarafımda olacak birine ihtiyacım var. " Tom'un gözleri etrafta dolu bir şişe aradı. Sonra bir viski şişesinin dibinde kalan kısmını kafasına dikti.

"Peki, " dedi şişeyi bir kenara koyarken. "Peki, eğer beni manipüle etmeye çalıştığını anlarsam-"

"Söz veriyorum. Beni buradan da aşağı fırlatabilirsin." Hafifçe gülse de gergin olduğu belliydi. Zihnine girmemi sevmiyordu. Gerçi kim severdi ki böyle bir şeyi?

Aramızda o tek seferden sonra hep bir şeyler kaldı. Belli bir gerilim. Christina'nın sözlerini zihnimden silmeye çalıştım. Tom'un zihnine girmeden önce anının bu kısmını uzaklaştırmaya çalıştım. Başlama yerini değiştirmek manipülasyon sayılmazdı öyle değil mi? Bana inanmasını sağlayacak mükemmel bir noktadan seçmem gerekiyordu.

Boynu arc haline geldi, zihnine girdiğim anda.

"Claire'in yüzlerce portresini yapmaktan sıkılmadın mı? Şunlara bak, güzel bile değil."

"Buraya gelip sanatsal yeteneğime hakaret edip hala da hoş karşılanacağını mı düşünüyorsun? Christina git başka birilerini rahatsız et. "

Kahkaha attı. Fazla cilveli. "Bahsettiğim şeyin yeteneğinle alakasız olduğunu biliyorsun, aptal değilsin. " dedi bitmiş tabloları karıştırmaya devam ederken.

"Christina git."

"Daha güzel süjelerin olduğunu biliyorum. " dedi bir tabureye otururken. Başını açıladı. "Teresa'nın portresi gibi ya da benim şöminemin üzerinde asılı olan malum-"

"Bundan konuşmayacağımıza yemin etmiştik. " O resmin şöminesinin üzerinde asılı olması fikri bile evini yakmak istememe neden olmuştu.

"Hadi ama benden daha iyi çok az model bulabilirsin. Gerçi sen de çok fena sayılmazdın ama- " Beni hiç umursamadan müzik açtı. Korkunç bir zevki yoktu ama hayatımda duyduğum en kötü şey sonsuza kadar bu olabilirdi.

"Christina gerçekten seni sürüklemem mi gerekiyor?" Fırçaları su dolu kavanoza bıraktım. Ona doğru yürüdüm. Tabureden yere hopladı, başını kaldırıp bana baktı.

"Şu an buradaki çekimi sadece ben mi hissediyorum?" Hayır, çok ileri gidiyordum. Burayı atlamam lazımdı. Tom'a fark ettirmeden.

"Christina saçmalıyorsun. " Bana doğru yürümeye başladı. Geri çekilmeye başladım. "Benden hoşlandığını söylemiştin. "

"Tamamen farklı bir bağlamda. " diye itiraz ettim hala bana doğru yürümeye devam ederken. Tom'un fark etmemesini umarak Christina'nın beni öpmeye çalıştığı kısma geldim.

Claire ve Tess'in içeri girmesiyle benim onu itmem arasında birkaç saniye vardı ama yine de olan olmuştu. Tom gözlerini kırpıştırarak bana baktı.

"Şimdi neden yüzündeki izin o kadar büyük olduğunu anladım. " dedi şakaklarını ovarak. "Claire'den hiç beklemezdim. "

"Bana inanıyor musun?"

"Gösterdiğin şeyi doğru olduğuna yemin ettin. İnanmamak gibi bir şansım yok."

"Yine de teşekkür ederim. "

"Ethan, benim neye inandığımın çok bir önemi olmayabilir. " dedi sesini yumuşatarak. Maalesef ki bunun ben de acı verici bir şekilde farkındaydım. Bu yüzden Claire'in yüzüne bakmam, olanları bir kez olsun anlatmam gerekiyordu. Claire'in tereddütsüz her anıya güveneceğini biliyordum. İnsanlara karşı sarsılmaz bir güveni vardı ama onun zihninde anıyı istediğim gibi kontrol edip edemeyeceğimi bilmiyordum. Bu alamayacağım bir riskti şu anlık. "Başka bir soru daha sormam gerekiyor." Lanet resim hakkında olmasın da ne hakkında olursa olsundu. "Ethan, gerçekten Claire'e kendini affettirip oynadığınız oyun neyse ona dönmek istediğine emin misin?"

Sorusu bir kılıç gibi bedenimi yarıp geçti. Evet, hayır, belki. Cevabı bilmiyordum.

Ben hızlıca mantıklı ve tutarlı bir cevap üretmeye çalışırken Tom devam etti. "Sağlıklı bir ilişkiniz olduğunu söyleyemem. Hatta bir ilişkiniz olduğunu bile söyleyemem. Bu her neyse sana iyi gelip gelmediğine de emin değilim. O yüzden Claire'in kalbini daha fazla kırmadan-"

"Herkes de Claire hayranı olmaya başladı. Sen de mi onu sevmeye başladın?"

Tom ufak bir gülümsemenin ardından hafifçe öksürdü. "Eh, kendini bir şekilde insana sevdiriyor. Kızın neredeyse ilk gördüğü şey sensin. Sonra her şeyi boş verip ona hamle yapan da sensin. Ne kadar bu duruma alışmış olsak da hala Claire nereden nasıl geldiği konusunda bir ipucu bile yakalamış değiliz. Ona hiçbir şey anlatmıyoruz. Atlantis hakkında pek bilgisi yok kabul edelim. Claire'in belki de buraya dair en iyi -hatta tek bildiği şey- sen olabilirsin." Claire'e hiçbir şeyi anlatmamamızın nedeni Tom'du. Ona güvenmemişti. Ben zihnini kontrol ettikten sonra bile Claire'in gerçekten hafızasını kaybettiğine inanması aylar almıştı. Gölgeler'in bir ajanı olabileceğine yemin etmişti. Bir ihtimal üzerine yemin edecek kadar şüpheci de olsa o da Chris'ten gelecek ihaneti fark edememişti. Hepimizin yanlış kararları vardı belki de. Ama Claire konusunda jüri hala dışarıdaydı.

"Yani ne demek istiyorsun?"

"Ne demek istediğimi söyledim ya. Claire'e kendini affettirmen gerekiyor, ama bu dating oyununuza devam edip etmeyeceğin konusunda emin olmalısın. Belki de her şeyi sana yüklemekle hata yapan biraz da bizdik ama. Ayrılacaksanız en azından akıl sağlığını koruması için yardım almamız gerekebilir. " Arkadaşımı başımla onayladım. Haklıydı bir karar vermem gerekiyordu. Ama bunu duygularım Claire'inkilerle karışmış haldeyken nasıl yapacaktım? Hiçbir fikrim yoktu.

















繼續閱讀

You'll Also Like

37.3K 5.4K 100
TAMAMLANDI✓ -Son dakika haberi! İmparatorluk Amirali Lucas'ın dün gece oteldeki sevgilisini bulmaları için adamlarını gönderdiği bildirildi! Muhabir...
136K 6.3K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
783K 50.4K 47
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...
689K 60.9K 66
#Wattys2018longlist 05/01/2018 Bilim kurgu #1 Dünya tamamen değişmişti. Savaşlar, kaos, atom bombaları insan soyunu neredeyse tüketmiş ve dünyayı...