cipa | larry ✓

By winterflowerkth

189K 17.3K 30.9K

"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali k... More

red lips
i'm a man
anything could happen
battlefield
too close
counting stars
breakaway
so cold
never been hurt
blood on my name
eyes on fire
bloodstream
let her go
give me love
madhouse
don't let me go
glory and gore
king and the lionheart
make everything louder
lego house
explosions
burning desire
buzzcut season
everybody wants the rule
another love
yellow flicker beat
stop crying your heart out
recovery
love death birth
centuries
your love
beating heart
harry
without a world
the monster
west coast
haunted
seven nation army
tennis court
wait for a minute
love me like you do
wrong
holy ground
i put a spell on you
you and i
bad things
here comes the rain again
something's gotta give
misty mountain
ordinary world
kiss me slowly
final
özel bölüm

story of my life

2.6K 291 340
By winterflowerkth

"Kendinize bir bavul hazırlamanıza gerek yoktu. Uzun bir misafirlik olmayacak."

Harry beni bırakmaz. O beni götürmenize izin vermez.

Bavulumu sürükleyerek bahçede ilerlerken kadın arabaya geri bindi. Durdum ve dönüp ona baktım.

"Buraya kadar geldiniz ve oğlunuzu görmeden mi gideceksiniz Bayan Styles?" diye seslendim alaylı ifademle.

Cevap vermeden güneş gözlüklerini taktı ve şoförün kapısını kapatmasına izin verdi.

Yanımdaki adamla birlikte Styles Aile Şatosuna(!) girdim.

Bu yere geldiğim için bu kadar mutlu olacağımı tahmin etmezdim. Evin büyük girişinde merdivenlere doğru yürüdüm. Bavulu kenara bırakıp koşmaya başladığımda heyecandan nefes alamaz durumdaydım.

"Harry! Ben geldim Harry! Burdayım..."

Beni duyup odasından çıkmasını ve bizim merdivenlerin başında özlemle sarıldığımızı hayal etmiştim. Ama sanırım duymuyordu. Odasının kapısını hızla açıp içeri baktım. Boştu. Bu kez aklıma müzik odası geldi. Odanın ortasındaki bir kuğuyu andıran beyaz piyanonun başında oturmuş güzel parmaklarıyla kusursuz bir parça çaldığını düşündüm. Adımlarımı müzik odasına yönelttiğimde hiçbir ses gelmemesi odanın boş olduğunu önceden haber verir gibiydi. Orada da yoktu. Nihayet evde aceleyle yürüyen bir hizmetçi görmüş ve durdurmuştum.

"Harry nerede?"

"Bay Tomlinson?" dedi sorarcasına.

Başımı salladım.

"Evet ben Louis Tomlinson. O nerede?"

"Beni takip edin."

Dediğini yapıp kızla birlikte asansöre bindim. Bir üst katta indiğimizde önünde iki kişinin daha bulunduğu bir odaya geldik. Kız ayrıldı ve beni adamların yanında bıraktı.

İkisinin arasından geçip kapıyı açtığımda yüzümdeki gülümseme silinmişti.

Birden kalbime bir sızı girmiş ve gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Ayaklarım beni taşıyamaz durumda ağır ağır hareket ederken yatağın yanına ulaştım. Başındaki hemşire kız bizi yalnız bıraktıktan sonra kapı kapandı. Şimdi o, ben ve serumlar baş başaydık.

Solgun yüzüne elimi uzattım.

"Ne oldu sana Harry?" diye mırıldandım gözyaşlarımı tutamazken.

Bedeni küçülmüştü sanki. Bir hafta görmedikten sonra vücudundaki kilo kaybını anlamak güç değildi. Bacaklarım titrerken oturmam gerektiğini fark edip arkamdaki sandalyeyi yatağa yaklaştırdım. Başımı karnına koyup elini sıkıca tutarken gözyaşlarım yorganı ıslatıyordu.

Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Gitmeden önce iyiydi. Tanrı aşkına neden bu halde olduğunu bile bilmiyorum. Hıçkırıklarımı tutamadım. Eli kıpırdadığında bunu hissederek hızla başımı kaldırdım. Gözlerini zorlukla aralayarak bana baktı.

"Louis..."

Sesi fısıldar gibiydi.

"Harry!"

Tuttuğum eline küçük öpücükler bırakıp parmaklarımı yanağına uzattım.

"İyi misin? Çok korktum Harry... Ah Tanrım çok korktum."

Hala ağlıyordum. Buna engel olamamıştım.

"Hasta değilim Louis... O şeyi saymazsak."

"O halde neden bu haldesin?"

Gözyaşlarımı sildim. Biraz rahatlamıştım.

"Yapamıyorum. Ayık kalamıyorum. Yeniden uyuyacağım Louis..."

Bu serumlar onun uyuması için miydi?
İtibarı lekenmesin diye oğlunu ölene dek uyutacak değildi herhalde?

"Fazla vaktim yok sevgilim."

Gözleri kapanıyordu. Kendisiyle savaştığını anlayabiliyordum.

"Senden bir şey isteyeceğim."

"Tabiki."

"Git ve herkese söyle."

Gözleri kapandı. Hafifçe dürttüm.

"Harry... Uyan Harry."

Ah benim tatlı masum Harry'm. Sana bunu yapmalarına izin vermeyeceğim.

Koluna takılı olan serumun ucunu tuttum ve olduğu yerden sertçe çektim. O anda aptal bir uyarı sesi odada yankılandı. İki koruma ve hemşireler odaya daldığında Harry'i sırtından tutarak kaldırdım.

"Onu daha fazla uyutmanıza izin vermeyeceğim!"

Gür çıkan sesimle bağırdığımda bana yaklaşmaya başladılar. Bacaklarını yataktan indirip Harry'nin kolunu omzuma koydum ve onun tüm ağırlığı bendeyken zorlukla taşımaya çalıştım.
Gerçekten bunu başarabilecekmişim gibi onu yanımda sürükleyerek yürümeye başladım.

Henüz kapıya bile yaklaşamamışken iki adam tarafından durduruldum. Harry'i tüm gücümle sıkıca tutuyordum. Ama bu onlara engel değildi.

Hiç zorlanmadan onu benden aldılar. Yatağa geri yatırılırken benim icabıma sonra bakacaklarını bildiğim için hızla odadan çıktım.

Merdiven korkuluklarının önündeki yuvarlak sehpaya özenle yerleştirilmiş değerli olduğu ilk bakışta anlaşılan vazoyu elime aldım ve içindeki papatyaları çıkarıp attım. Arkama döndüğümde zaten adamlar da benim yanıma gelmişti. Vazoyu birinin başına geçirmek için kaldırdığımda bileğimden yakaladı. Kesinlikle böyle hayal etmemiştim. Diğeri beni kucaklayıp omzuna attığında başım sırtından aşağı sallanıyordu. Yumruklarımı siyah ceketinin kapattığı geniş sert sırtına vurmaya başladım.

"Bırak beni! Harry!"

Adamın hızlı adımlarıyla ondan uzaklaşırken açık kapıdan ona serumları yeniden taktıklarını gördüm.

"Seni almak için geri döneceğim Harry..." diye bağırdım sanki beni duyabiliyormuş gibi.

Yaşlar gözlerimde birikti. Harry'nin tamamlanmamış konuşması aniden beynimde tamamlandı.

Adam beni hiç kibar olmayan bir hareketle yere indirdi. Diğerinin açtığı kapıdan arabaya tıkılmıştım.

Geri dönüyordum. Onu o halde bırakıp geri dönüyordum. Şoförle arka koltuğu ayıran aradaki cama tüm gücümle vurdum. Deli gibi bağırıyor, gözyaşlarıma engel olmaya çalışmıyordum bile.

"Bunu ödeyeceksin Anne Styles! Bunu ödeyeceksin!"

Şoförün beni önemsememesi umrumda değildi. İlk kez bağırarak sakinleşiyordum. İlk kez intikam istiyordum. Üstelik başka birisi için. İlk kez hem bu kadar mutsuz hem de bu kadar öfkeliydim.

*****

Bagajdan çıkarılan bavulum önüme bırakıldı ve adam arabaya binip gözden kayboldu. Bavulu peşimden sürükleyerek büyük bir hırsla apartmanın merdivenlerini tırmandım.

Dizüstü bilgisayarın video kamerasını açıp karşısına oturdum.

"Merhaba. Ben Louis Tomlinson. Buckingham Üniversitesi'nde hukuk okuyorum. Milletvekili Anne Styles'ın oğlu Harry Styles ile de orada tanıştık."

Gülümsedim. Tanıştığımızdaki egolu ifadesi gözümün önüne geldi.

"O benim erkek arkadaşım ve bunu yapmamı o istedi. Birazdan açıklayacaklarımı kendisi anlatmak isterdi ancak annesi tarafından bir eve kapatıldı ve iğnelerle uyutuluyor..."

*****

Videoyu internette yayınladıktan kısa bir süre sonra izlenme sayısı tahminimden de hızlı yükseldi.

Telefonumun zil sesi yeniden çalmaya başladığında gözlerimi devirerek koltuktan kalktım. Bayan Anne pes etmeden sürekli arıyordu.

Telefonu elime aldığımda ekrandaki annem yazısıyla gözlerim büyüdü.
Hızla açıp kulağıma götürdüm.

"Neler oluyor Louis?"

Ah bunu nedense hesaba katmamıştım.

"Oğlum neden televizyonda milletvekili hakkında açıklamalar yapıyor? Ve bana bir sevgilin olduğunu söylediğinde bunun Harry Styles olduğundan neden bahsetmedin?"

Gözlerimi sıkıca kapatıp kendimi sorguya hazırladığımda kapının tekmelenmesiyle yerimde sıçradım.

"O ses de ne?"

"Anne seni sonra arayacağım."

O söylenirken telefonu kapattım ve kapıdaki adamların yanına koştum.

"Gidin buradan! Polisi arayacağım."
Kollarımdan tutup beni sürüklemeye başlamaları çok zor olmamıştı. Ancak ben dışarı çıkaracaklarını düşünürken odanın ortasında durup kaçmamam için sıkıca tutmaya devam ettiler.

Bayan Anne'in topuklu ayakkabılarının sesi yaklaşırken yutkundum. İçeri girdiğinde bana bakmadan televizyona ilerledi. Açma tuşuna basıp karşısındaki koltuğa otururken hareketlerini izliyordum. Kumandayla birkaç kanal gezdikten sonra durdu ve sesini açtı.

"Çıkan haberlerin hepsi doğru. Bayan Anne Styles yıllar önce eşini onun kardeşi Daniel Styles ile aldatmış ve bu yasak ilişkinin meyvesi olan Harry Styles'ı dünyaya getirmiş. Ne yazık ki Baron Christopher Styles bu duruma hala fazlasıyla öfkeli ve amaçsızca Harry'den nefret ediyor. Bu onun suçuymuş gibi..."

Kapattı ve ayağa kalktı. Bana yaklaşırken güçlü durmaya çalıştım.

"Sizin küçük korkak bir fare olduğunuzu sanıyordum."

Yüzüme yaklaştı. Gözlerindeki kini görebiliyordum.

"Sizi çok hafife almışım."

Arkasını dönüp evi incelemeye başladı.

"Ben bu durumdan kurtulurum. Peki ya siz benim yapacaklarımdan nasıl kurtulmayı planlıyorsunuz?"

Bakışlarını bana çevirip kaşlarını kaldırdı.

"Savaş başlasın." dedim yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirmeden önce.

Adamlarına başıyla işaret verdiğinde beni bırakıp kapıya doğru yürüdüler. Tişörtümü düzeltip çırpındığım için alnıma dökülen saçlarımı geriye attım. Kadın bana son bir keskin bakış attıktan sonra arkasını dönüp gitti. Kapı kapanana kadar dik duruşumu bozmadım. Yeniden yalnız kaldığımdaysa nefesimi dışarı verip kendimi kanepeye bıraktım.

Ah Tanrım... Kadının bakışları bile beni bu denli korkuturken ne haltımı yemeye savaş başlattım ki?

****

Sürekli yatarak geçirdiğim bir haftada çok az uyumuş genelde ağlamıştım. Şimdi onun her ne kadar sürekli uyutulduğuna şahit olmuş olsamda en azından onu gördüm. Ve ağlamıyor, bağırmıyor yada kendini asmaya çalışmıyordu. Sadece uyuyordu. Onun yeniden yanımda olacağı hayaliyle uykuya dalmıştım.

Sabah yatakta hissettiğim hareketlenmelerle bilincim açılırken omzuma minik öpücükler kondu. Soğuk dudakların tenimde gezdiğini tam olarak kavrayabildiğimde hızla gözlerimi açıp yerimden fırladım. Arkama dönüp öpücüklerin sahibine baktığımda onu görmüştüm.

"Aman Tanrım!"

Şaşkınlıkla bağırdığımda kıkırdadı. Hiç beklemeden kollarımı boynuna sarıp sevinç çığlıklarıma devam ettim.

"Lütfen rüya olmasın..." diye mırıldandım gözyaşlarımı tutamazken.

Geri çekildi ve ellerini yanaklarıma sardı.

"Ağlama Louis."

Yanağımdan süzülen bir damla gözyaşına dudağını bastırdığında gülümsedim.

"Buradasın."

"Buradayım."

Birbirimize dakikalarca sarıldıktan sonra Harry yüzüme özlemle baktı.
Yeşil irislerinin önüne saydam bir perde çekildi. Ve yaşlar gözünden yavaşça döküldü.

"Sana hiç yaklaşamadım Louis."

Alnım kırışırken ellerimi yanaklarına koydum.

"Sorun yok Harry. Bak yine birlikteyiz."

Başını sağa sola salladı. Elini saçlarının arasına geçirip geriye doğru iterken burnunu çekti.

"Sana durmanı söyledim. Ama ben yürüdükçe aramızdaki mesafe arttı. Her uyanışımda bunun bir rüya olmasının rahatlığını hissettim. Sonra yeniden gözlerim uykuya teslim olunca yeniden sana ulaşmaya çalıştım."

"Bu sadece bir rüyaydı. Ben her zaman senin görmek istediğin yerde olacağım."

Yüzüne yaklaştığımda alnını benimkine yaslayıp gözlerimi kapattı.

"Her zaman beni iyileştirmek için yanımda olacak mısın?"

"Her zaman." diye mırıldandım en az onunki kadar kısık bir sesle.

Ona soracağım şeyler vardı. Merak ettiğim cevapları almak için geri çekildim ve iri elini avuçlarımın arasına aldım.

"Harry ben istediğin şeyi yaptım. Ama doğru mu yanlış mı emin değilim..."

Tek kaşı havaya kalkarken başımı eğip parmağındaki yüzükle oynadım.

"Bir video hazırladım. Annenin sırlarını anlatan bir video."

Keyifle kahkaha attığında başımı kaldırıp yüzüne baktım. Beni kendine çekip kolunu omzumdan doladı ve başımın üstüne, saçlarımın arasına uzun bir öpücük bıraktı.

"Onları hakladın sevgili Louis."
"Ah hayır sanmıyorum. Bence ateşe odun attım."

İçimdeki endişeyi dindiren onun, yanımdaki varlığıydı. O yanımdayken asla bana zarar veremeyecekleri düşüncesi bilinçaltıma işlemişti sanırım.

"Annem çok öfkelenmiş olmalı."

Gözlerinde karanlık bir gülümseme vardı. Tedirgince dudaklarımı ısırdım.

"Seni neden bıraktı? Yani nasıl? Bu yaptığımdan sonra seni sonsuza kadar uyutmak gibi şeyler planlar diye düşünmüştüm."

Alt dudağını sarkıttı.

"Belki de daha kötüsünü planladığı için beni bıraktı." diye mırıldandı.

Gözlerim korkuyla büyüdü. Bir an bu fikrin gerçeklik payı beni endişeye düşürdüğünde Harry yüzünde şirin bir gülümsemeyle elini başımın arkasına koyup yüzüme yaklaştı ve alnıma uzun bir öpücük bıraktı.

"Gidelim buradan Harry. Bizi asla rahat bırakmayacaklar."

Sesim titredi. Ben sadece onun için endişeleniyordum. Ona olan özlemimi hala giderememiştim. Kollarımı beline dolayıp sarılırken başını saçlarımın arasına gömdü.

"Kokunu hissetmeyi özlemişim sevgili Louis. Benim Louis'im..."

Geri çekildiğimde alnıma düşen bir tutam saçı hafifçe iterek yerine gönderdi ve bıkkın ifademe baktı.

"Ne oldu?"

"Cevap vermedin. Gidelim dedim ve cevap vermedin Harry."

Gülümsedi. Elini yanağımda gezdirdi.

"Peki. Gidelim sevgilim."

****

Arabayı yolun kenarında durdurdu ve derin bir nefes aldıktan sonra öne eğilerek eve baktı.

"Önde olmayabilir ama arkada küçük bir bahçemiz var. Hatta bir elma ağacım bile var."

Onun geldiği yerden sonra kendi küçük evimi sempatik göstermeye çalışıyordum ancak sorun ettiği şeyin evim yada bahçem olmadığını biliyordum.

Elini güven verircesine sıktım.

"Sorun yok Harry. İnsan yemiyorlar."

Gergin bir gülümsemeyle baktı.

"Üzgünüm. Benimkilerin insan yemediğinden emin değilim ve nedense tüm evebeynlerin çocuklarını öldürmek istediğini düşünüyorum."

Dudaklarım yukarı kıvrılırken bir anlığına dudaklarımızı birleştirip geri çekildim.

"Kimse, kimseyi öldürmeyecek Harry."

Bagajdan iki bavulu da çıkarıp peşimden gelirken kapı ziline bastım.

Tam arkamda durdu ve kapının ardından sesler gelirken hızla öne eğilerek dudağıma bir öpücük bıraktı.

"Bu ne içindi?" dedim şaşkınca gülümserken.

Omuz silkti.

"Tanrı aşkına Ernest! Hemen oradan in. Kapı çalıyor duymuyor musun Adrian?"

Kapı hışımla açıldı ve annemin bıkkın suratı karşımda belirdi.

"Aman Tanrım bu Louis!" diye bağırdı sevinçle.

Harry arkadan elimi tuttuğunda annem beni kendine çekip nefesimi kesecek kadar sıkı sarılmıştı.

Ve ellerimiz ayrıldı. Harry küçük bir çocuğun kaybolmamak için annesinin elini bırakmaması gibi benden uzaklaşmak istemiyordu.

Annemin omzunun üstünden görüş alanıma giren babam beni görünce yüzünde beliren tebessümü Harry'i görünce hemen silmişti.

"Ve şu Baron Christopher Styles'ın oğlu da gelmiş... Onun oğlu değil sanırım. O neden geldi ki?"

Kendi kendine söylenirken çok da kısık sesli konuşmuyordu ve ne yazık ki biz duyuyorduk.

Annem benden ayrılıp Harry'i baştan aşağı süzerken babam kollarını bana sarmıştı bile.

"Evet sanırım bize anlatman gereken bir video meselesi var." dedi ona son kez göz ucuyla baktıktan sonra.

Babam yapmacık bir kızgınlıkla kaşlarını çattı.

"Cezalısın Louis Tomlinson. Tam iki gün video çekmek yasak."

Bana göz kırparken alayla dil çıkardı.

"Adrian!" diye uyardı annem onun tarafına geçmesi için.

Babam umursamadan Harry'nin yanına yaklaştı ve eğilip bavullardan birini elinden aldı.

"Hadi içeri girin."

Annemin her zaman aldığı lavantalı ev parfümünün tanıdık kokusunu içime çektim.

Bunu özlediğimi fark ettiğimde hızla mutfağa girdim. Ernest'i ne zaman arasam mutfaktaydı. Beni görür görmez kurabiye kavanozuna ulaşmak için çıktığı tezgahtan atladı ve yanıma koştu.

"Louis gelmiş."

"Hey Ernest. Seni çok özlemişim küçük velet."

Bacaklarıma sarılırken dizlerimin üstüne çöktüm ve onu kucakladım.

"Ne kadar büyümüşsün. Şu haline bak."

Onu kucağımda sabitlerken arkamı döndüm ve o an Harry'nin ilgili bakışlarıyla karşılaştım.

"Bu kim Louis?" dedi Ernest kelimeleri minik ağzında yuvarlayarak. Harry çekingence mutfağa girdiğinde Ernest'i kucağımdan indirdim.

"Bu Harry. Erkek arkadaşım."

Harry onun önünde dizlerinin üstüne çökerek eğildi. Kaşlarını kaldırmış gözlerindeki belli belirsiz tebessümüyle kardeşime bakarken elini uzattı.

"Merhaba Ernest." dedi elini ona uzatırken.

Ernest'in küçük eli Harry'ninkini tuttu ve bilmişçe başını salladı.

"Memnun oldum Harry."

Harry'nin yüzünü kocaman bir gülümseme sardı.

"Sen hiç Louis'yi dudaklarından öptün mü?"

Harry'nin gözleri bu kez şaşkınca büyüdü.

"Babam annemi dudağından öpüyor."

Ernest'in tatlı ve meraklı ifadesine kıkırdadım.

"Ben onun her yerini öpüyorum." dedi Harry bana bakıp alt dudağını dişlerinin arasında sıkıştırırken.

Kardeşime edepsiz şeyler imâ eden bir cevap verdiği için ona oyuncu bir kızgınlıkla baktım.

"Onu benim dışımda ilk öpen erkek sensin Harry."

Ernest elini Harry'nin omzuna koyup fısıldadı.

"Teşekkürler. Sen devraldığına göre artık onu öpmek zorunda değilim."

Harry koca bir kahkaha attı.

"Merak etme küçük dostum. O iş bende." dedi ve göz kırptı.

Elimle yüzümü kapatıp utancımı gizlerken Harry'nin kahkahalarına eşlik ettim.

Harry ayağa kalktığında Ernest yanıma yaklaştı ve gizlice fısıldadı.

"Louis, Harry'nin elleri çok büyük."

Onu kucağıma alırken aynı fikirde olduğumu düşünüyordum.

"Evet Ernest. Ve seninkiler de çok küçük."

Harry ona parıldayan gözlerle bakıyordu. İlk kez benim içinde olduğum bir odada benden başka bir şeye odaklanmıştı. Babam mutfak kapısında dikilmiş bizi izlerken o tarafa yürüdüm.

"Gel bakalım Louis. Seni özledik." dedi kolunu omzuma atarken.

Harry bizi takip ederken salona girdik. Ernest'i kucağımdan indirip koltuğa oturduğumda Harry'de yanıma yerleşti. Annem ve babam karşımızda oturup onu incelemeye başladıklarında boğazımı temizledim.

"Şu çıkan haberleri açıklayacak mısın?" dedi annem her zamanki sabırsız ifadesiyle.

Gözlerimi devirdim. Harry elimi tuttu ve lafa girdi.

"Sanırım benim açıklamam daha doğru olur."

Babam tek kaşını kaldırmış ona sorgularcasına bakarken Harry başını eğip saçlarını düzeltti. Derin bir nefes alırken eminim nereden başlayacağını düşünüyordu.

"25 yıl önce bir kadın bir adamla evlendirilmek üzereymiş. Bu onun geleceği için iyi bir şansmış. Kariyeri için zenginliğini sürdürebilmek için..."

Hikayeyi benim bile dinlemediğim kısımlarından anlatmaya başladığında başı hala yerdeydi. Onların yüzüne bakmadan konuşuyordu.

"Sonra nişanının ilan edileceği gün büyük aile yemeğinde evleneceği adamın erkek kardeşini görmüş. Birbirlerine o anda aşık olmuşlar. İlk bakışta ve aynı gece ilk öpüşte... Ne yazık ki kadın aşkı değil kariyerini seçmiş ve birine aşıkken başkasıyla evlenmiş. Bir kızı olmuş. Ama onu her gördüğünde acı çekmiş. Kendine engel olamamış. Sonra yeniden aşık olduğu adamın kollarının arasına girmiş.
Bu yasak ilişkiden bir çocuk dünyaya getirmiş. Eşi bunu öğrenince çok öfkelenmiş. Yirmi yıl boyunca onuruna leke gelmemesi için kardeşinin oğlunu kendininmiş gibi göstermiş. Ancak o oğlandan güzel bir çocukluk ve mutlu bir, yirmi yıl almış..."

Başını kaldırdığında gözleri beni izliyordu. Yeniden elimi tuttu. Aşk dolu bakışları karnımdaki kelebekleri hareketlendirmişti.

"Sonra çocuk büyümüş ve ilk kez birine sevgi hissetmiş... İlk kez biri ona sevgi hissetmiş."

Continue Reading

You'll Also Like

143K 10.8K 38
Min Yoongi sanat akademisinde bir akademisyendi ve Jeon Jungkook'sa onun dersinden özellikle kalan bir öğrenci. tamamlandı!
10.6K 437 9
Ona duyduğum hisler tarifsizdi. Bu yüzden onu tatmin etmek için bir an bile düşünemedim. Jungkook'un olur olmaz yerde erekte olmasına yardımcı olmak...
41.6K 5.1K 37
d̶a̶v̶u̶l̶ ̶b̶i̶l̶e̶ ̶d̶e̶n̶g̶i̶ ̶d̶e̶n̶g̶i̶n̶e̶. tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.
112K 6K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...