Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 36

11.5K 715 31
By whysoserious46


Ethan

Sabah odamın kapısının ısrarla çalınmasıyla uyandım. Teresa olduğunu düşünerek asık bir suratla kapıyı açsam da Claire iri gözlerle bana bakıyordu. "Dün gece seni defalarca aradım. " dedi hala pijamaları içinde karşımda dururken. Gözlerimi ovuşturarak saate baktım.

"Çok erken değil mi?" dedim Claire'in içeri geçmesi için kenara çekilirken.

"Uyuyamadım, ne olduğunu merak edip durdum. " dedi etrafa hızlıca göz gezdirerek. "Tom'un çenesi kırılmıştı. " diye belirtti yatağın olabildiğince en kenarına otururken. "Sonra seni aradım. Defalarca. " dedi ben odanın içinde telefonumu ararken. Nerede olduğunu hatırlamıyordum. Aslında geceye dair hatırladığım çok az şey vardı. Claire'e doğru ilerlerken gözlerini benden kaçırdı. "Bu kadar ısrarcı olmamam gerekiyordu. Özür dilerim. Sadece, ne halde olduğunu görmek istedim. " Elini benimkinin üzerine koydu. "Tahmin ettiğimden daha kötü. " dedi gözleri boynumdaki pençe izine giderken. "Mikrop kapmış galiba. " dedi ayağa kalkarken. Parmaklarını ürkekçe değdirmek üzereyken eli havada kaldı. " Teresa'nın işi gibi duruyor. Tabi bir anda üçünüz birden Tiara ile güreşmeye karar vermediyseniz. Dokunabilir miyim? " diye sordu asıl sorusunun iyileştirme izni için olduğunu fark ederek başımı iki yana salladım. Yüzü kızarırken elini hızla geri çekti. Cümlelerinin ve bakışlarının arasında sürekli gizli bir 'Ne oldu?' sorusu arayıp beklediysem de hiç gelmedi.

"Bugün Sandra'nın yanına uğrarım. "

"Ethan dün gitmen gerekirdi. "

"Bir şey olmaz. "

"Herkes bana bunu söyleyip duruyor. " dedi arkasını dönerek birkaç adım atarken. Derin bir nefes aldım.

"Claire, sen de biliyorsun neden iyileştirmeni istemediğimi."

"Dün Tom'u iyileştirdim, daha önce de seni iyileştirmiştim hiçbir şey olmuyor. " dedi ısrarla. Haklıydı da değişen tek şey aramızdaki bağın güçlenmeye başlamış olmasıydı. "Her seferinde aynı şeyi tartışıyoruz. Biliyorum ama elimde bir güç var ve siz kullanmamı istemiyorsunuz. Belki de Sandra'nın teklifini kabul etmeliydim. " dedi başını bana doğru çevirirken.

"Claire bunun olamayacağını sen de biliyorsun. "

"Bir kez daha 'Sen de biliyorsun.' dersen sana bir şeyler fırlatacağım. Ağzımdan çıkan şeyin farkı olmakszının hepsini reddediyorsun. Aslında senin onayına ihtiyacım yok bunu biliyor musun?" Eh, konu beni iyileştirmek olunca sanırım biraz vardı.

"O zaman neden benim onayıma sunuyorsun?"

"Ne yapayım? Şu an hastane katına inersem bana engel olmayacak mısın sanki?" dedi tekrardan yüzünü bana dönerek.

"Claire sabah sabah buraya tartışmak için mi geldin?"

"Geldim. Çünkü. İyi olup olmadığını görmek istedim. Gece uyurken aklıma sürekli uykunda öldüğün senaryolar geldi durdu. Aiden'ın sen uyurken içeri girdiği-" Claire'in olaylardan etkilenmediğini varsaymam yanlıştı galiba. "Ethan en azından bir arayabilirdin. Senin kız arkadaşın değil miyim? "

"Öylesin. "

"Neden öyle davranmıyorsun o zaman?" dedi gözleri dolarken. "Beni yok sayıyorsun."

"Seni yok saymıyorum. Claire-"

"Neden uzaklaşıyorsun sürekli benden?" Dudaklarımı ayırsam da söyleyecek hiçbir şey bulamadım. "Bana bağlı olmak seni bu kadar mı korkutuyor? Seni iyileştirmeme engel olacak kadar mı?" Tekrardan tüm kelimelerimi kaybetmiş bir şekilde karşısında duruyordum. Ama bana öyle bakarken tek istediğim şey dudaklarımın üzerinde onunkileri hissetmekti. Onu bileğinden yakalayıp kendime çektiğimde bir anlık şaşkınlıkla dirense de bana uyum sağladı. Göğsüme yaslanmış orada öylece dururken ağrılarımın dindiğini hissettim. Kalp atışları benimkiyle uyum sağlamıştı. Belki de haklıydı ondan uzaklaşmak için çaba sarf ediyordum. Farkında olmadan ona doğaüstü bir şekildle bağlı olmaktan gerçekten korkuyor muydum? Bir dakika- Canımın artık yanmamasının nedeni Claire'in beni iyileştirmiş olmasıydı. Onu -kendimden uzaklaştırmak- geriye itmek istedim. Ama onun kokusunu içime çektiğimde onu kendime daha da yakınlaştırma içime sokmak istedim. Neden bir karar veremiyordum? Benden uzaklaşan dizleri titreyerek de olsa Claire oldu. "Sana kızdığım her seferde aynı hareketi yapıyorsun, sadece sana kızgın olduğumda senden ufak sevgi emareleri görebiliyorum. "

"Ne yapmamı istiyorsun? "

"Ben- Tek- Off, bilmiyorum ki!" dedi öfkeyle benden çok kendine duyduğu bir öfkeydi.

"Peki. Ben şimdi yatağa geri dönüyorum çünkü söyleyecek doğru şeyleri bulmak için fazla erken. " Orada öylece durdu, ben yatağıma ulaştığımda bile. "Yanıma gelmek ister misin?" diye sordum gözleri çıplak ayaklarının üzerine dikiliyken. Yukarı kaldırdığı gözlerinden bir şok yıldırım gibi geçti. Donmuş gibiydi. "Claire?" Beyninin tekrar bir şeyleri işleme koyabilmesi için onu yanıma sürüklemem gerekmişti. Gözlerini kırpıştırdı tekrardan. Yüzü kızarmaya başlasa da sadece dikilip durmaması iyi bir şeydi. Kendimi yatağa attıktan sonra bir tarafa doğru kaydım. Yavaşça diğer uca oturdu, hala tek kelime etmemişti ama. Sonra uzandı, yavaşça. Bir mumya gibi yatıyordu gözleri tavana dikili. Peki, tamam öyle olsundu. Yatağın diğer ucunda bana hiç bakmadan yatıyor olsa bile bu da bir şeydi. Daha rahat hissetmesi ona sırtımı döndüm.

Uykuya dalmamın üzerinden çok geçmeden kapı gürültüyle açıldı. Sinirle kendi kendime söylenerek kalktığımda karşımda Teresa'yı gördüm. Gözlerim duvardaki saate kayınca aslında uzun zamandır uyuduğumu fark ettim. Teresa hala yatağın bir kenarında uyuyan Claire'i görünce gülümsedi.

"Biraz daha kenara kayarsa düşecek." diye fısıldadı. Platformdan aşağı inerek Teresa'nın yanına gittim.

"Görmek istediğim son kişi olabilirsin şu anda. " dedim sinirlerime hakim olamayarak.

"Neden ki? Sevgilin iyileştirmiş işte seni. "

"Tom'u iyileştirmesine bile izin vermişsiniz. Bu konuda bana surat asmaya hakkın yok. Gırtlağımı tamamen yarıyordun. "

"Ethan her ne kadar biraz olsun susman için her şeyi yapmaya hazır olsam da sen de derin bir yara olmadığını biliyordun. " dedi gözlerini boynumda eskiden yaranın olduğu yerde sabitlerken.

"Ee niye buradasın?" diye sordum giyinme odasına doğru yürürken.

"Claire'i arıyordum. Artık yatağında olmadığı her sefer göğsümde bir panik duygusu yaratıyor."

"Ah, kıyamam senin duyguların mı gelişiyor?"

"Komik değil. Sürekli bir şey olacak diye ödümün kopması normal. " dedi pijamalarımı bir köşeye fırlatmamı izlerken. "Odamda bir ceset olduğunu hatırlıyor musun? " dedi daha sesli bir şekilde. "Çünkü ben her gözümü kapattığımda kendime o odada olmadığımı beni ıslatan şeyin yedi ayrı insanın kanı olmadığını anlatmam gerekiyor. " Tabi ki hatırlıyordum, o koku kolayca unutulacak türden bir şey değildi. Ne de Teresa'nın hali...

"Tess, nasıl unutabilirim? Bunu bizden başka birileriyle, daha profesyonel birileriyle konuşmak istemediğine emin misin?" Her ne duygu durumun içindeyse bir anda titreyerek içinden sıyrıldı. Şimdi eli çıplak göğsümün üzerinde geziniyordu. "Kafayı mı yedin sen?" dedim panikle Claire'in biraz ötede uyuduğunu hatırlayarak. Başını iki yana salladı. "Tess. Teresa. Dur. Dur. " dedim ısrarla başını kaldırıp bir öpücük için bana daha da sokularak. Bir transtaymış da uyanmış gibi gözlerini kırpıştırdı ben onu çaresizce ittiğimde. "Claire. " diyebildim sadece hayalkırıklığına uğramış yüzüne bakarak.

"Ben gidiyorum. " dedi topuklularıyla elinden geldiğince ses çıkarmaya çalışarak bütün odayı arşınlarken. Nereye gittiğini bile soramayacağım hızla odadan çıkmıştı.

Teresa kapıyı neredeyse sökecek kadar bir güçle çarptığından dolayı Claire'i de uyandırmayı başarmıştı. Claire bir süre nerede olduğunu anlayamayarak yattığı yerde çırpındı, kalp atışlarını kendi göğsümde hissedebiliyordum. Hemen ona doğru gittim. Beni görünce hemen toparlanarak geri çekildi. Eli göğsünün üzerindeydi. "Claire, sorun yok. " dedim yavaşça nefes alışverişlerinin düzene girmesini izleyerek. "Benim odamdaydın hatırladın mı? " Eli yanına düştü. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı.

"Bazen nerede olduğumu anlayamıyorum kusura bakma. " dedi yataktan çıkarken. Etrafa bakındı kısa bir süre boyunca. "Sen niye yarı çıplaksın?"

"Üzerimi değişiyordum, Teresa seni bulamayınca korkmuş buraya gelmiş."

"Şimdi nerede?" diye sordu gözleri yeniden odayı tararken.

"Hiçbir fikrim yok açıkçası. "

Claire'in karnının guruldaması aramızda gittikçe uzayan sessizliği bozdu. Gülümsedi. "Sanırım birazcık acıktım."

Claire

Öğleden sonra Teresa ayakkabıları elinde çıplak ayakları zemin üzerinde gıcırdaya gıcırdaya odaya girdi. Bana bir şey söylemeden doğruca dolabına doğru yürüdü elbisesinin ayaklarının ucunda havuz haline gelmesini izlerken saçlarını başının en tepe noktasından topuz yaptı. Yara izine bakmamak için ufak bir irade savaşı vermem gerekmişti. Sonra iç çamaşırlarıyla banyoya doğru yürümeye başladı.

"Neredeydin? " diye sordum kendimden hiçbir şekilde emin olmayan bir halde. Gözlerini kırpıştırdı sanki varlığımı o an fark etmiş gibi. Üzerinden yayılan kokuyu da ancak ona yaklaşınca almıştım. Kendi tatlı kokulu parfümüyle karışık başka bir parfüm kokusu vardı geniz yakıcı alkol kokusuna eşlik eden.

"Orada burada. " dedi başını sallayarak sonra banyoya girip kapıyı güçlü bir şekilde çarptı. Güzel Ethan'dan sonra da o da ortadan kaybolup soru sorduğumda beni terslemeye başlamıştı. Ne yapıyordum da bu davranışı hak ediyordum ki? Puantiyeli çoraplarım zeminde kaya kaya oturma alanına ilerledim ve televizyonu açtım. Küvete akan suyun sesini bastırıncaya kadar sesini açtım. Ancak cok geçmeden Teresa'nın telefonu ilk olarak bir mesajla titredi sonra odanın öbür ucunda ısrarla çaldı. Üçüncü kez çalıp kapanmasının ardından seri halde mesajlarla titremeye başladı. Televizyonun sesini biraz daha açtım.

Merdivenden gelen gürültülü ayak seslerini duyunca oflayarak televizyonu kapattım. Aynı anda Ethan kapıyı, fırlatırcasına açıp duvara çarpmasına sebep olarak, kızarmış bir yüzle içeri girdi. Burnundan soluma değiminin ayaklanmış bir hali gibi içeri doğru yürüse de aramıza giren kolon yüzünden beni henüz görmemişti. Adımı haykırdı. Ya da kükredi. Çıkardığı o ürkütücü ses nasıl betimlenirdi hiçbir fikrim yoktu. Benim olduğum tarafa doğru yürümesini izledim beton zemine düşen gölgesinden. Adımı tekar haykırdı. Beni karşısında görünce adımlarını daha da genişletmişti.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye bağırdı daha da korktucu bir ses tonuyla. Bekleyin, ben bu sahneyi biliyordum. Dişleri hiç ayrılmıyordu ama nasıl oluyorsa bağırıyordu. Başımı dikleştirdim. Okyanusun alev alev yanan halini görmek istiyorduysanız onun gözlerine bakmanız yeterliydi. En az benim oluşturabildiğim ateş kadar gerçekten gözlerinden çıkanlar.

Bu sefer konuyu biliyordum ama. Neden elinden gelse beni oracıkta ateşe verecek gibi davrandığını anlamıştım. "Böyle hareketler yaparak baş kaldırdığını mı düşünüyorsun?" diye kükredi görünmez bir eli boynumda hissederken. Boynumda hiçbir şeyin olmadığını biliyordum ama ciğerlerimde tükenmek üzere olan hava yüzünden vücudum beni yine de boğazımı tırmalamaya itiyordu. Öğrür gibi bir ses çıkardığımda Ethan biraz nefes almama izin verir sandıysam da gözlerine yalvarırcasına baksam da tek bir mimiği bile oynamadı. "Eline ne geçmesini umuyordun ha? Kime karşı geldiğini düşünüyorsun?" Çaresizce aramızdaki bağa tutundum gözlerim kararmaya başlarken. Neredeyse fiziksel bir hale gelmişti. Onun da boğulmaya başladığını duydum.

"Siz aklınızı mı kaçırdınız?" Teresa'nın sesini ve adımlarını duyduğumda dizlerimin üzerindeydim. "Ethan!" Çok sert bir yumruk attığını duysam da neresine isabet ettiğini bilmiyordum. Sonunda Ethan beni bırakmıştı, başımı zemine düşerken öksürmeye devam ettim.

"Ne yaptığını biliyor musun?" dedi Ethan öfkeyle. O da öksürmeye başlamıştı birkaç saniye sonra. Nefesini topladığı zaman ancak devam edebildi. Başımı kaldırdım, Teresa bacaklarından köpükler akarken sinirli sinirli Ethan'a bakıyordu. Telefonunu Teresa'nın burnuna dayadı.

"Ethan eşit durumdayız. Claire'in bunda suçu ne? Bunu zaten bekliyorduk. "

"Claire'in verdiği oya bak!"

"Claire. " dedi Teresa üzerindeki havluya daha da sıkıca tutunarak.

"Oyumun önemli olmadığını sanıyordum. " dedim sakin kalmaya çalışarak.

"Neden? Aptal mısın?" dedi Ethan benim soğukluğuma karşı hala öfkeliydi. "Sana ne oy vermen gerektiğini söylemedik mi?"

"Kendi fikirlerim olduğunu fark ettim. " dedim soğuk bir gülümsemenin yüzüme yayılmasına izin vererek.

Seçebileceği onca cümle arasında Ethan, "Ne zamandan beri?" yi seçti. Teresa'nın nefesinin altından hafif bir küfür bıraktığını duydum.

"Biliyor musun? "Dedim ayağa kalkarken, gözlerine daha iyi bakabilmek istemiştim.

Claire. Kulaklarımın çınlamasına aldırış etmedim.

"İnat denen çok basit bir şey insanın fikirlerini çok değişik yönlere götürebiliyor. " Ethan'ın bana doğru hamle yapacağını anladığımda ben de ona doğru bir adım ilerledim. Eli yüzümden sadece birkaç milimetre uzaktayken ateş kaplı elimle onunkini tuttum.

Claire, dur. Sesten kurtulduğumu sandığım her seferde tekrar ortaya çıkıyordu. Onu yakmadığımdan sadece birazcık sıcaklığı hissedebilidiğinden emin olduktan sonra gözlerinin içine baktım. "Bir daha elini kaldırırsan, yakarım." dedim dişlerimin arasından. Teresa'nın hafifçe kıkırdadığını duydum. Sonra arkasını dönerek gitti. Ethan'ın elini bıraktığımda parmaklarımdan geriye kalan hafif yanık izini görebiliyordum.

Moron. Moron. Moron. Beynimde yankılanmaya başlasa da yürümeye devam ettim. Ethan'ın bir şeye tekme atıp daha sonra da çıktığını görünceye kadar aynadan onu ve boynumda kendi açtığım tırnak izlerinin iyileşmesini izledim.

"Omurgan olduğuna emin değildim. " dedi Teresa banyo kapısının çerçevesine yaslanmış aynadan benimle göz temesı kuruyordu. "Kendin için bir şey yapabileceğini-"

"Ellerimden ateş de çıkarabiliyorum her gün bir yeri yaktığımı da görmüyorsun. "

"Ethan'ın egosunu her gün patlatmanı izlemek için yapmayacağım çok az şey var. "

"Egosunun bu kadar hassas olacağını sanmıyorum, Teresa. "

"Tess. " diye düzeltti. Ne demek istediğini anladığımda kendi nefesimde boğulacaktım. " Balon ne kadar büyükse zarı o kadar incelmiş olur. " dedi gülerek. "Güzel gösteriydi yine de, şimdi izin verirsen banyomu tamamlamak istiyorum. "

Continue Reading

You'll Also Like

34.3K 3.5K 21
Alexis, tesadüfen eline geçen bir saat sayesinde zamandan çok ama çok uzun yıllar öncesine, bir orta çağ kontunun evine gittiğinde kendini bir anda b...
504K 26.6K 34
81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz...
172K 8.3K 61
İNSANIN RASTGELE SALLADIĞI NUMARA HAYAT DEĞİŞTİRİR Mİ Kİ BENİMKİ DEĞİŞTİ...
962K 46.7K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...