5 NUMARA

By Wolfian_SS

4M 198K 94.2K

Lise 3'e giden Mira, kızların gözdesi Poyraz tarafından sevilir ama onun gönlü kendisinden haberi bile olmaya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
5N Özel-Kız İsteme
5N Özel-Düğün
5N Özel-Balayı
5N Özel-İkinci Düğün
5N Özel-Oruç
5N Özel-Doğum
YENİ KİTAP

46.Bölüm

52.7K 2.8K 700
By Wolfian_SS

Diğer bölüm için SINIR 210 OY.
İyi okumalar❤️

7,5 ay sonra

Avustralya.

Baran'ın gideceği ülke Avustralya'ydı.

Uzaklığı beni depresyona sokmuş olsa da, orada mutlu olabileceğini biliyordum. Gerek yaşam, gerek eğitim standartı oldukça yüksek bir ülkeydi. Mükemmel plajları ve kolay ulaşım olanakları vardı. Ayrıca okurken aynı zamanda part-time bir işte de çalışabilecekti.

Okulu şubat ayında açıldığı için, 12.sınıfın ilk dönemini okuduğum zaman Türkiye'deydi. Bu sırada vize ve evrak işleri ayarlanmıştı, İngilizcesi iyi olmasına rağmen işini garantiye almak için yaz tatilinde bir süre eğitim almıştı. Birkaç ay önce de IELTS sınavına girip İngilizcesinin yeterliliğini kanıtlamıştı. Artık resmen ismi okulun kayıtlarındaydı.

Haziranın sonunda-balodan günler sonra-üniversite sınavına giren Baran, bizi şaşırtmayıp sınava girdiği okuldan oldukça rahat çıkmıştı.

~

Baran'ın sınava girdiği okulun bahçesinde arabanın kaputuna popomu yaslamış, uyuşmasını göz ardı etmeye çalışıyordum.
Sema teyze ve Ekrem amcanın yanı sıra, annemler de buradaydı ve gergin bekleyişimiz saatlerdir sürüyordu. Bahçeye park edilen arabalar sokağa kadar taşarken bakışlarımı etrafta gezdirdim. Çevremizdeki insanlar da en az bizim kadar gergindi, yakınlarının sınavdan çıkmasını bekliyorlardı.

Pelin, Hakan'ın sınava girdiği okuldaydı ve Hakan'ın ailesinin yanında sınavın sona ermesini bekliyordu. Dakikalar önce attığı mesajla öğrenmiştim bunu.

Poyraz'la da haberleşmiştik, o da şu anda Melek'in sınavdan çıkmasını dört gözle bekliyor olmalıydı. Ege de son attığı mesaja bakılırsa Hale'yi bekliyordu. Hepsinin-Melek hariç-sınava girdiği okulun önünde bekleyemediğim için kendimi kötü hissetsem de bekleyenlerinin olması beni rahatlatıyordu.

"Dakikalar kaldı, dayanamayacağım sanırım." deyip bakışlarını gökyüzüne kaldıran Sema teyzenin yanına yaklaştım. O da hemen yan taraftaki arabasına yaslanmış, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Saatlerdir dua ettiğini biliyordum, hatta buradaki herkesin dua ettiğini biliyordum.

Koluna dokunduğumda bakışları bana dönmüştü. "Sema teyze, Baran'ı biliyorsun. Şu anda eminim ki yüzü gülüyordur."

Derin bir nefes alıp gülümsedi. "Haklısın. Umarım senin de seneye yüzün güler Mira."

Tebessüm etmekle yetindim. "Umarım."

Dakikalar sonra okul boşalmaya başladığında nefesimi tuttum. Bahçede bir hareketlenme başlarken tek yapabildiğim, olduğum yerden kapıya bakmaktı. Tüm yüzleri dikkatli bir şekilde incelerken, sonunda onun suratını görebilmiştim. Dudaklarının düz bir çizgi halinde olduğunu görünce kalbim teklemişti, aklıma kötü düşünceler girmeye başlamıştı. Bahçeyi kahkahalarıyla inletmesini beklemiyordum ama en azından bir tebessüm arıyordum dudaklarında.

Sema teyze çoktan Baran'ın yanına doğru yürürken annem ve babam da durumu anlamaya çalışıyordu. Sema teyze, Baran'a bir şeyler soruyordu ama Baran aynı yüz ifadesiyle yanımıza yürüyordu. Gözlerim dolmak üzereydi, kötü geçmesi beklediğim en son şeydi.

Sema teyze anlayışla "Baran, çatlatma da bir şey söyle! Kötü geçtiyse de kötü geçti de, dünyanın sonu değil." deyince Baran gözlerime baktı.

Gözlerimdeki buğulanmayı hissettiğimde, üzerimde olan gözlerini devirdi ve "Azıcık kandırayım dedim, onu da senin yüzünden yapamadım. Ağlama." dedi. Ağzım aralanırken gözyaşı üretimime ara verilmişti. Hepimiz bir ağızdan "Kandırmak mı?" diye sorduğumuzda, dudaklarına mükemmel bir gülümseme yerleştirdi. "Çok iyi geçti."

Ardından kopardığımız kıyamet kısa sürmüştü çünkü sınavı kötü geçen bir sürü insan vardı bahçede.

"Kutlamaya mı gitsek?" diye soran Sema teyzeye baktım. Kısa bir an benimle göz göze gelen Baran, "Önce Hakanlarla buluşsak daha iyi olur bence." demişti annesine.

"O zaman akşam yemeğe çıkalım." Planı hazırlayan annem herkesten onay alırken, Sema teyze arabanın anahtarlarını Baran'a verdi. Babam, Sema teyzeyi eve bırakma nezaketinde bulunmuştu.

Biz Baran'la arabadayken ilk işim Pelin'i aramak ve telefonu hoparlöre almak olmuştu. "Pelin? Hakan yanında mı?"

"Yanımda. Merak etmeyin, iyi geçtiğini söylüyor." İkimiz de dışarı derin bir nefes verirken birbirimize bakıp gülümsemiştik.

Buluşacağımız mekanı konuştuktan sonra Ege'yi aramıştım. "Nasıl geçmiş?"

"Çok iyi geçmemiş ama kötü de değilmiş. Hatta beklediğinden daha iyi yapmış." dediğinde gerçekten rahatladığımı hissetmiştim.

~

Yaz tatilinde pek görüştüğümüz söylenemezdi çünkü farklı yerlere tatile çıkmıştık ama birçok kez görüntülü arama yapmıştık.

~

Ekranı kontrol edip "Plajdasın demek." dedi keyifli sesiyle.

"Sen de hâlâ yataktasın anlaşılan." deyip kafasının altındaki yastığı inceledim.

"Canım hiçbir yere gitmek istemiyor, annem yokken seninle rahatça konuşmak istiyorum." dediğinde gülümseyip "5 yıldızlı otelinden memnun musun?" diye sordum. Onlar Kemer'de 5 yıldızlı, bizse Fethiye'de 3 yıldızlı bir otelde kalıyorduk. Baranlarınki kadar lüks olmasa da bizim için yeter de artardı bile.

"Hem de nasıl, birkaç kadın durmadan bir şeyleri temizlemek için kapımıza dayanıyor." derken amacının beni kıskandırmak olduğunu biliyordum.

"Allah bilir sen de onları her seferinde içeri alıyorsundur." deyip gözlerimi devirdiğimde kahkahası geldi kulağıma. Yatakta doğrulurken "Merak etme, rahatsız etmemeleri için kapı koluna uyarı astım." dedi ve ayağa kalktı. Bir süre ikimiz de sustuğumuzda balkona çıktığını görebilmiştim. "Manzara güzel mi?"

"Bilmiyorum, şu anda bakmak istediğim tek manzara sensin." dediğinde gülüşümü bastırıp "O zaman neden balkona çıktın?" diye sordum.

"Hava durumuna bakmak isteyebilirsin." dediğinde durumu anladığımı belirtircesine kafamı salladım. Antalya sıcağının nasıl bir şey olduğunu biliyordum.

"Şimdi senin üstün çıplak ya, gören olmaz umarım." diye mırıldandığımda etrafına bakındı. Bir anda gözüne bir şey takılmış gibi bakışlarını bir yerde topladı ve göz kırptı. Gözlerim irice açılırken "Sana bakan bir kıza göz mü kırptın yoksa?" diye sordum ama o sadece tebessüm etti. "Yolda yürüyen bir kız beni görüp gülümsedi, ben de tepkisiz kalmak istemedim."

"Kalacaksın! Gerekirse içeri kaçacaksın!" diye bağırdığımda kahkahasını durduramamıştı. "Kıskanınca her şeye çok çabuk inanmana bayılıyorum. Az önce bir ağaca bakarak göz kırptım." diye açıklama yaptığında şezlongda arkama yaslandım. "Şu an sana 'bir erkek beni kesiyor' diyebilirdim ama ben senin kadar acımasız değilim."

"Eğer öyle bir şey olursa babana söyle. Ben dövemiyorum, en azından baban olaya el koysun." dediğinde gözlerimi devirdim. "Konuşmanın başından beri kıskançlıklarımızdan bahsediyoruz, biraz da neler yaptığımızdan konuşalım."

"Dün akşamüstü denize girerken ne oldu, biliyor musun? İskelenin tam önüne gitmiştim, atlamak için hazırlanıyordum ve tam o sırada arkamdan biri itti."

"Kim olduğu hakkında hiçbir tahmin yapamıyorum." dedim onu ilgiyle dinledikten sonra.

"Yüzeye çıkıp o kişiyi görene kadar ben de edemiyordum." dedi, olay aklına gelince gözlerini devirmişti. "7 yaşında, kolluk takan bir velet itmiş meğersem." dediğinde sesli bir kahkaha attım. Plajda çok fazla ses olmasaydı herkesin bana bakacağını biliyordum.

"O küçücük çocuk seni itmeyi nasıl başardı?"

"Hiç düşünmedim ki birinin beni itebileceğini, ayaklarımı yere sağlam basmıyordum."

"Neden böyle bir şey yapmış peki?"

"Sormayı denedim ama gözüme tuzlu su soktu." dediğinde tekrar kahkaha attım. Keyfim bir hayli yerine gelmişti.

"Sonra da kaçtı mı?" diye sorduğumda 'maalesef' dercesine salladı kafasını. "Kolluklarının havasını indirmesini bilirdim ben de, neyse."

"O çocuktan ne farkın kaldı şimdi?" diye sorduğumda bana imayla bakıp "Tüm uzuvlarım ondan daha uzun, aşağıdaki uzvum da dahil." dediğinde bir süre öylece baktım suratına.

Sapık imasını anladığım an yüzümü buruşturup "Anlaşılan beyin uzvun onunkinden uzun değil!" diye bağırdım. Kulaklık taktığım için şanslıydım.

"Birincisi, o yaşta öyle salak hareketler yapmadığıma eminim. İkincisi, beynin büyüklüğü zekayı etkilemez." dediğinde "Bir kere de bozmasan olmaz!" diye isyan ettim.

"Ne yapayım, elimde değil." deyip dudak büktüğünde ona pis bakışlar attım. Her seferinde o tatlı suratıyla gönlümü almayı başarıyordu.

"Sanırım ben artık denize gireceğim, piştim burada." dedim kulaklığı ağzıma yaklaştırarak.

Ciddi bir şekilde "Güneş kremi sürdün mü? Eğer bir dahaki konuşmamızda sırf güneş kremi sürmediğin için omzunda soyulmalar görürsem sinirlenirim. Tatilini o acıyla geçiremezsin." dediğinde dudağımı ısırdım.  "Sanırım söylemeseydin gerçekten unutacaktım."

O sırada düşündüğüm tek şey vardı: O gittiğinde ne yapacaktım?

~

Yatağımda oturmuş, Baran'ın yarın yanımda olmayacağı düşüncesine alıştırmaya çalışıyordum kendimi. Gidecek olmasını kabullenmiş olabilirdim ama hâlâ gerçek olduğuna inanamıyordum. 1,5 yıldır neredeyse her gün yanımda olan çocuk, şimdi yıllarca benden uzakta olacaktı. Sadece tatillerde görüşebilecektik, o da birkaç gün sürecekti. Bu da yetmezmiş gibi, ulaşımını-uçakla-18 saatte sağlayacaktı.

En çok korktuğum şey, orada başka biriyle tanışıp beni unutmasıydı. 3-4 yıl boyunca düzenli olarak görüşmeyecektik ve bana olan sevgisi bitecek diye korkuyordum.

Tüm bu risklere rağmen gitmesine karşı çıkmıyordum çünkü bencil değildim, olmayacaktım da. Benim yerimde o olsaydı, aynı şeyi yapacağını biliyordum. Elbette üzülüyordum, o da üzülüyordu ama küçüklükten beri kurduğu hayallerini yıkamazdım. Eğer güçlü duramazsam, ağlarsam beni bırakmaya kıyamayacağını biliyordum ve sonradan pişman olacağı bir şey yapmasını istemiyordum.

Telefonuma gelen mesajla irkilirken karanlık odada aydınlanan ekrana baktım.

Baran: Aşağıdayım.

Kalbim hızlanırken pencerenin önüne geçtim. İncecik tişörtü ve kot pantolonuyla kapının önünde dikilip pencereme bakıyordu.

Üstümdeki kıyafete aldırmadan aşağı indiğimde yaptığı ilk şey bana sarılmak olmuştu. "Yarın ailelerimiz varken sana doya doya sarılamayacağım." diye açıklama yaptığında ağlamayacağımı tembihledim kendime.

Ortamı yumuşatmak amacıyla "Sana veda etmeleri ne kadar sürer sence? 2 saat mi, 3 mü?" dediğimde, gülüşüyle birlikte boynumda bir ürperti hissettim.

"Annemden sonra en çok özleyeceğim kişi sen olacaksın, biliyor musun? Babamın yokluğuna zaten alıştım ama sen...Bir insan, her an yanında olmak istediği kişinin yokluğuna nasıl alışabilir?"

Bu sorunun cevabını ben de fazlasıyla merak ediyordum.

"Belki karşına yeni biri çıkar." diye mırıldandığımda kendini hızla geri çekip yüzümü ellerinin arasına aldı. Gözlerimi kaçırmam işe yaramıyordu, nereye baksam kafası oraya hareketleniyordu.

"Seni severken karşıma biri çıksa ne yazar?Baloda ne demiştim hatırlamıyor musun?" dediğinde hafızamı zorladım.

"Seni sevmeyi bu kadar kolay bırakmış olamaz, sadece unutmaya çalışıyor ama başarılı olamayacak." dediğinde "Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun?" diye sordum.

"Çünkü ben ne yaparsam yapayım seni asla unutamazdım."

Gülümseyip "Zaten unutursan oraya gelip seni denizde, pardon, okyanusta boğarım." dediğimde içtenlikle güldü ama gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.

"Ama söz verdin, bir kere beni ziyarete geleceksin." dediğinde saçlarına dokundum. "Evet, geleceğim. O yüzden yaramazlık yapmayı aklından bile geçirme."

"Yapacağım tek yaramazlık, seni yurt odama attığımda yapacağım şeyler olacak." Dediği şeyin ardından, ona sapık damgası vuramayacak kadar kötü hissetmiştim. O dudaklarını uzun bir süre tenimde hissedemeyecektim.

Konuşmadığımı görünce konuyu değiştirdi. "Benim tek endişe ettiğim kişi Poyraz, sen karşı çıksan bile o sana kesinlikle yaklaşmaya çalışacak ve bu yüzden onu Hakan'ın ellerine bırakacağım. Senin yanında gördüğü an yere indirmesini söyleyeceğim." dediğinde dudaklarım kıvrıldı. "Giderayak yapıyorsun yine yapacağını."

"Daha yapacağım şeyler bitmedi." Dolu gözlerine rağmen imayla attığı bakış beni güldürmüştü. Saçındaki ellerimi aşağı indirip boynuna sarıldığımda belimi kollarıyla hapsetti ve vücutlarımızı birbirine yapıştırdı. Vücudumu hormonlarım kontrol etmeye başladığında gözyaşlarım, benden bağımsız yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.

Dudaklarımız birbirine temas ettiğinde, tadını çıkarmak istercesine yavaş hareket ediyorduk. Şu ana kadar birçok kez öpüşmüştük ama bu belki de aralarındaki en anlamlısıydı.

Bir anda geri çekilip etrafına baktı ve gözlerini bir yere kilitledikten sonra elimden tutarak beni çekiştirmeye başladı. "Gizli bir yer bulmaya çalışıyordum."

Beni bol yapraklı bir ağacın altına çekmesiyle dudaklarıma yapışması bir olmuştu. Daha önceki öpüşmelerimiz sevgi-tutku ikilisinden oluşsa da, bu seferki sadece sevgi ve hüzünden oluşuyordu. İkimizin de aklından farklı düşünceler geçmiyordu ya da kontrolü kaybetmekten, daha ileri gitmekten korkmuyorduk, sadece birbirimize veda ediyorduk.

Kaç dakika geçmişti bilmiyordum ama annemin artık yukarı çıkmamı isteyeceği kadar uzun bir süre geçmiş olmalıydı çünkü çalan telefonum bizi ayırmıştı.

Hızla "Yarın sabah görüşürüz." dedikten sonra yanağına bir öpücük kondurdum ve arkama bakmadan kapıya doğru yürüdüm.

•••

Alarmla sıçrayarak yataktan kalktığımda hava henüz karanlıktı. Uçağı sabahın köründeydi ve her ne kadar tekrar uyumak istesem de Baran'a veda etmek daha önemliydi.

Çoktan uyanmış olan annemleri gördüğümde onlara uyandığımı belli ettim ve tekrar odama dönüp telefonumu elime aldım.

Ben: Uyandınız mı?

Hakan: Uyuyamadım ki uyanayım.

Bu durumdan benim kadar Hakan da etkileniyordu. Sonuçta onun en yakın arkadaşıydı ve uzun yıllardır birbirlerini tanıyorlardı.

Baran: Şimdiden duygusala bağlama kardeşim.

Pelin: Ben bile oğlum gurbete gidiyormuş gibi hissediyorsam Hakan ve Mira'yı düşünemiyorum.

Sanırım herkes duygusallaştığı içindi, kimse bir şey yazmamıştı. Onun yerine giyinmiş, dişlerimi fırçalamıştım. Karnım bir şeyler yiyecek durumda değildi.

Karşı yakaya geçmiş olsak da saatten dolayı yollar boştu ve kısa sürede varabilmiştik. İlk önce Baranlar, daha sonra Pelin ve Hakan ulaşmıştı havaalanına. Diğer yakınlarıyla önceden vedalaşmıştı.

Hızla ilk kontrolden geçerken bakışlarım etrafı taradı ve işte oradalardı. Baran altına siyah bir eşofman, üstüne de siyah bir tişört giyiyordu ve yanında taşıdığı bir ceketi vardı. Yataktan yeni kalkmasına rağmen iyi görünüyordu.

Bizi fark ettiklerinde dördü de ayağa kalktı ve bir selamlaşma başladı. Bense kimseye sarılmıyor, sadece Baran'a bakarak gözlerimin dolmasını engellemeye çalışıyordum.

"Biz biraz çocukları yalnız bırakalım, vedalaşsınlar." diye anlayış gösteren annem, Sema teyze ve babamı yanımızdan ayırabilmişti.

Burnumu çektiğimde Pelin suratıma bakıp acı çekercesine yüzünü buruşturdu ve yanıma geldi. Baran, ağlamak üzere olan suratımı görmemek için bilerek etrafına bakıyor gibiydi.

Derin nefesler alıp kendimi sıkarken en sonunda göz göze gelmiştik ve o anda bende ipler kopmuştu. Akan gözyaşları, hıçkırıklar, Baran'ın yanına gidip ona sıkıca sarılmam...

Önceden gözünde biriken yaşlar, şimdi tişörtümü ıslatıyordu. Hani ağlarken konuşamazdı ya insan, sesi titrerdi. İşte tam olarak o ses tonuyla "Yapma Mira, yapma güzelim." dediğinde daha da şiddetli ağlamaya başlamıştım.

Hakan ve Pelin beni Baran'dan uzaklaştırmaya çalıştığında karşı koyamamıştım, gücüm yoktu ve her şeyin mahvolmasından korkuyordum. Kendime olan sözümü tutamamıştım ve Baran'ın gözündeki tereddütü görebiliyordum.

Hızla gözyaşlarımı silip gülümsedim. "Klasik bir veda hüznü işte, çok da önemli değil."

Başka bir şey denmeden Sema teyze yanımıza gelmişti. "Baran, check-in yapıp bavulunu bagaja ver. Sonra devam edersin arkadaşlarınla vedalaşmaya." Her ne kadar belli etmeye çalışmasa da o da fena haldeydi.

Baran ayağa kalktıktan sonra kolunu omzuma atmıştı ve check-in yapılırken bile benden ayrılmamıştı. Ben de ağlamak yerine anı yaşamaya çalışıyordum. Ne de olsa o gidince deliler gibi ağlamaya devam edecektim.

•••

Oldukça yavaş hareketlerle X-Ray cihazının önüne geldikten sonra sarılma faslı başlamıştı. İlk önce büyüklere veda etti, annesine çok daha uzun süre sarılmıştı. Sonra Pelin'e, Hakan'a ve en son da bana sarılmıştı. Kulağına "Kendine iyi bak." diye fısıldadığımda hafifçe kafasını salladı. "Sen de kendine çok iyi bak. Geldiğimde seni bıraktığım şekilde bulmak istiyorum ama bu sefer üzüntüden değil, mutluluktan ağlamanı istiyorum."

Kafamı yavaşça sallayıp geri çekildiğimde diğerlerine baktı ve tebessüm etmeye çalışıp kontrolden geçti. Pasaport kontrolündeyken onu hâlâ arkadan görebiliyordum ama sonrasında ortalıktan kaybolmuştu.

FİNALLE İLGİLİ
Final yapmakta kararlıyım çünkü bazı şeylerin tadında kalması gerektiğini düşünüyorum. Evli mutlu çocuklu tarzında bir final yapmayacağım çünkü fazla klasik. Ama finalden sonra kız isteme, bekarlığa veda, düğün bölümlerini yazacağım. Yani kısacası bir şey fark etmeyecek. Sadece final erken olacak ama birkaç bölüm daha yazmaya devam edeceğim.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.4K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
5K 282 6
Amara, on beş yaşına kadar sokaklarda büyüdü, on beş yaşından sonra ailesi onu bulduğunda Amara için her şey çok değişmişti. Yeni kıyafetler, yeni o...
492 63 6
Efsanelere inanan, onları araştıran bir adam ve onun küçük casus kızı. Adam gitti, kül oldu. Avcılar artık kızın peşinde. Kül baba'nın gül kızı'nın p...
1.8K 261 5
"Sevgiye her zaman inandım," diye fısıldadı komiser. "Ama aşk bana öylesine uzaktı ki birilerinin uydurmuş olduğu bir söylenti sandım onu. Şimdi ise...