Aşk Engel Tanımaz |TAMAMLANDI...

De Esra269

2.9M 180K 12.3K

Genç kız burnunu çekti ve ağlamamak için direndi. Onu neyin bu kadar üzdüğünü bilmiyordu. Onun farklı olduğun... Mais

Giriş
Bölüm 1 : Yeşil Bademler
Bölüm 2 : Haylaz Gülümseme
Bölüm 3 : En Güzel Doğru
Bölüm 4 : Kafa Karışıklığı
Bölüm 5 : Hayal Kırıklığı
Efe'nin Zeynep'i İlk Görüşü
Bölüm 6 : Kalp Atışı
Bölüm 7 : Vedasız Gidiş
Bölüm 8 : Çıldırtıcı Dişi
Bölüm 9 : İnkâr Etme
Bölüm 10 : Seni Öperim!
Bölüm 11 : Rüyanda Beni Gör
Bölüm 12 : Gidemem
Bölüm 13 : Bunu Unutmam
Bölüm 14 : İlk Aşk
Bölüm 15 : Şirin Papatyalar
Bölüm 16 : Zeynep'in Efe'si
Bölüm 17 : İnsanın Diğer Yarısı
Bölüm 18 : Kıskanıyorum, Evet!
Bölüm 19 : Kendimi Ateşe Attım
Bölüm 20 : Ah Bu Adam
Bölüm 21 : Artık Sevmiyorum
Bölüm 22 : Canımı Yakıyorsun
Bölüm 23 : Sus Zeynep
Bölüm 24 : Kader Mi Bu?
Bölüm 25 : Korkutan Kriz
Bölüm 26 : Fedakârlık
Bölüm 27 : Çaresiz
Bölüm 28 : Emanet
Bölüm 29 : Aşk
Bölüm 30 : Güvende Hissetmek
Bölüm 31 : Kokusu Güzel
Bölüm 32 : Aşk Eğrisi
Bölüm 33 : Ödeştik
Bölüm 34 : Gel
Bölüm 36 : Söz
Bölüm 37 : Kusurlarımla Tamım
Bölüm 38 : Güzel Kızıl
Bölüm 39 : O Kahve
Bölüm 40 : Sözlüm
Bölüm 41 : Güzel Gelin
Bölüm 42 : Gelin & Damat
Bölüm 43 : Aşktan Ölmek (+18)
Bölüm 44 : Senin İçin
Bölüm 45 : Denizde Akşam
Bölüm 46 : Her Şeye Varım
Bölüm 47 : Bizim Mucizemiz
Bölüm 48 - FİNAL : Ailemiz
GAMZE'NİN HİKAYESİ YAYIMLANDI!

Bölüm 35 : Durdurun Onu!

45.1K 3.3K 84
De Esra269

Selamlar...

Yorumlarınızı çok merak ediyorum. (: umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Hepinizi öpüyorum! Allah'a emanet olun!😍❤

Sevdiğine dokunmaya kıyamazken, başkasının acımadan onu incitmesi, insanı delirtebilir.

Vücudu ağrılar içinde sızlıyordu. Hissetmeyen bacağı için sorun yoktu onun acısını zaten hissetmiyordu ama diğer bacağı için aynı şeyi söyleyemezdi. Bacağı, kolları, karnı ve özellikle kafası çok ağrıyordu.

Zemin üzerinde kıpırdayamıyor, sağına soluna dönüp etrafa bakamıyordu. Nefes alırken hissettiği zorluk canını hepsinden daha çok yakıyordu. Efe'nin bir an önce gelmesini istiyordu. Onun bir an önce gelmesini ve ona sığınmayı. 

Annesi haklıydı. Efe'nin yanından asla ayrılmamalıydı. Annesi onu uyarmıştı. O uyarıyı ciddiye almalıydı. Ama nedense hiç düşünememişti. 

Titreyen elini güçlükle asfalt zeminde gezdirip telefonunu aradı. Sonunda eline değdiğinde Efe'nin, "Geldim Zeynep...geldim!" dediğini duydu.

Zeynep bir an için kendinden geçmiş telefonu elinden düşürmüştü. Efe'yi çok meraklandırdığını biliyordu. Onu korkuttuğunu. Kendisi de çok korkmuştu. 

Gözlerini kapatıp telefonu dudaklarına yaklaştırdı ve, "Buradayım...iyi-iyiyim.."diye fısıldadı. 

"Zeynep! Zeynep!" 

Ve birden bir araba ani bir frenle tam arkasında durdu. Zeynep'in gözleri irice açıldı. 

Kapının sertçe açıldığını duydu. 

Ve hemen sonrasında Efe'nin sesini duydu. 

"Zeynep! Zeynep!" Genç adam koşarak yanına geldi ve dizlerinin üzerine çöküp Zeynep'in hareket ettirmeye korktuğu bedenine baktı. Ellerini onun kollarına koyarak neredeyse ağlamaklı bir sesle, "Ne oldu?" diye sordu. "Ne oldu sana böyle? İyi misin güzelim, iyi misin?"

Efe öyle korkmuştu ki, Zeynep bunu onun ses tonundan anlayabiliyordu. Ona duyduğu aşk içinde kabarırken, sol elini kaldırıp kendisini tutan ellerin üzerine koydu. Gözleri yeniden dolmuştu ve ona çok şey söylemek istemesine rağmen hiçbir şey söyleyemiyordu. 

Genç adam endişe içinde onun kolunu bacağını yokluyor, kırık olup olmadığını anlamaya çalışıyor, kafasını tutup çarptığı yere bakıyor, arada Zeynep'in yüzüne sevgi dolu öpücükler konduruyordu.

"Birazdan ambulans gelecek güzelim. Birazdan ambulans gelecek. Şimdi burada olur. Dayan." 

Onu kucaklayıp götürmeye kalksa bilmeden bir yerine zarar vereceğinden korkuyordu. Çok korkuyordu. Yüzü terlemiş, gözleri iri iri açılmıştı, Zeynep'e kötü bir şey olduğunu düşündüğü için çok korkuyordu.

"Zeynep, canımın içi..." Elleriyle saçlarını yüzünden çekti. Saçlarının dağınıklığına is adamların onun saçına dokunduğunu kolaylıkla tahmin edebilirdi. Zeynep ona yaslanırken, onun yanında kendini güvende hissederek yeniden ağlamaya başladı. Sol elini kaldırıp Efe'nin yüzünü okşayan ellerinin üzerine koydu ve elini tutarak dudaklarına götürüp öptü.

"Ah!" Efe'nin acı dolu nidasını duyunca gözlerini kırpıştırarak ona baktı. Genç adam acıdan iki büklüm olmuş gibi duruyordu. Sanki en az onunki kadar acı çekiyordu. Sanki adamlar ona da vurmuş gibiydiler. 

"Ağlama güzelim..şşt. Zeynep." O ağlama dedikçe daha da çok ağlamaya başladı. Gözlerinin önünü dahi göremez hale gelene kadar ağladı. Efe'nin ona sarıldığını dudaklarının yüzünde gezindiğini hissediyordu. Ama ona iyi olduğunu gösteremiyordu. İyiydi. Bütün acılarına rağmen Zeynep iyiydi. Efe olmasaydı daha kötü olurdu çünkü genç adam onun kalbindeki , sırtındaki yükü de taşımaya gönüllüydü.

"Birtanem, ağlama artık. Buradayım. Yanındayım. Yanından asla ayrılmayacağım. İyi olacaksın meleğim..iyi olacaksın.. ağlama artık." 

Efe'nin can çekişen sesi Zeynep'in kalbini daha da kötü yapıyordu. Ağlamayı kesmik için kendisini zorladı. Eliyle gözlerini silip, Efe'ye baktığında onun da gözlerinin dolduğunu gördü. Şaşkınlıktan bir an için ağzı açık kaldı hemen sonrasında ambulansın sesi aralarındaki sessizliği bozdu.

Efe elinin tersi ile gözlerini sildi ve ayağa kalkarak yola çıktı. Elini sallayarak ambulansa işaret verdi. 

Ambulans geldiğinde Zeynep rahatladığını hissetti. O kadar çok canı yanıyordu ki, ağrılarını bir an önce kesmelerini istiyordu. Sağlık görevlileri onun dikkatlice sedyeye yatırıp ambulansa aldıklarında Efe de arabayı kilitledi ve yanına bindi.

Hastaneye giden on dakika boyunca genç adam Zeynep'in elini tuttu. Sağlık görevlileri onunla ilgilenirlerken genç kızın yüzü acıdan buruşuyor, ancak hemen sonra Efe'nin dikkatle onu izlediğini görüp yüzünü toparlamaya çalışıyordu. Onu daha fazla üzmek istemiyordu. 

Görevlilere nerelerinden darbe aldığını söylerken Efe'nin yanında kaskatı kesildiğini hissediyordu. Onun yüzüne özellikle bakmıyordu çünkü göreceği şeyden korkuyordu. 

Nihayet acilden giriş yaptıklarında doktorlar onunla ilgilendiler. Bütün tetkikler yapıldıktan sonra kaburgasında ve kafatasında küçük bir çatlak tespit edildi. Zeynep bulanık görüntüsü ve baş ağrısının sebebini anladığında korkuyla gözlerini kırpıştırdı. Çatlak basit bir çatlaktı ve doktorların söylediğine göre ameliyatlık bir durum yoktu. Kemiğin kendi kendine kaynaması beklenecekti. Bu süre zarfında başını çok zorlamayacak, çok hareket etmeyecekti. Kaburgasındaki çatlak için de kas gevşetici kremler, öksürmesine ve balgam sökmesine yarayacak ilaçlar yazıldı. 

Evde bol bol dinlenmesi gerektiği söylenerek en az bir gün daha hastanede kalması söylendi.

Zeynep bütün bunların başına geldiğine inanamıyordu. Boğazındaki boyunluktan sağa sola rahat dönemediği için gözlerini tavandan ayırmadı.

Vücudu ağrılar içinde sızlıyordu ve yediği o dayaktan sonra bir daha nasıl toparlanacağını bilemiyordu. 

Bütün tetkikler yapıldıktan sonra normal odaya alındı ve Efe ile ailesi birden odaya girince Zeynep ne tepki vereceğini bilemeyerek onlara baktı. Efe hemen yanına gelip onun ellerini tuttu. Doktorun söylediklerini biliyormuş gibi yüzü acı doluydu. 

"İyi misin kızıl?" Bir sandalye çekerek onun yanına geçti ve yeniden elini tutarak oturdu. 

Zeynep yutkunarak, "İyiyim." diye fısıldadı. 

Efe'nin annesi, babası, kardeşleri...Türkan ablası ve bakım evinden birkaç kişi daha onu üzülerek izledi. Hepsi ona bunu yapanların cezasını çekmesini istiyordu. Zeynep ağrı kesicinin uyuşturucu etkisiyle gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Odadaki kalabalık onu yormaya başladığında gözleri de kapanmaya başladı. 

Bir süre sonra Efe'nin, "Uyuyor." dediğini duydu. "İfadesini sonra alamaz mısınız?" 

Tanımadığı bir erkek sesi, "İfadesini ne kadar çabuk alırsak o kadar iyi." dedi. "Alacağımız bilgilere göre bir araştırma başlatmamız gerekecek."

Efe'nin kızgın sesi kulaklarını doldurdu. "Bunu kimin yaptığını tahmin edebiliyorum." Ancak bunu yalnızca Zeynep duymuştu çünkü diğer adam tepki vermemişti. Genç kız gözlerini kırpıştırarak açtığında odada Efe ve babası ile Mehmet'in durduğunu gördü.

Kapıya yakın bir yerde de iki polis memuru duruyordu.

"Uyandı, ifadesini alabiliriz artık sanırım?" Bir tanesi Zeynep'e doğru yürüdü.

Efe de Zeynep'e yakın olmak için ileri atıldı ama Efe'nin babası Ali'nin ona engel olduğunu gördü Zeynep. Ali, Zeynep'in yanına geldi ve bir baba edasıyla yanında durup Zeynep'e sahip çıktı. 

"Zeynep'i çok zorlamanızı istemiyorum. Konuşurken güçlük çekecek çünkü kaburgasında çatlak var. Aynı zamanda kafatasında da çatlak var. O yüzden kısa ve net sorular sorarsanız sevinirim."

Zeynep minnetle ona bakışlarıyla teşekkür etti. 

Polislerden birisi, "Merak etmeyin," diyerek başladı. Bakışları Zeynep'e çevrildi. "Bize kısaca olanları anlatabilir misin Zeynep?" 

Olanları hatırlamak Zeynep'in tüylerini diken diken etti. Annesinin uyarak sesi kulaklarında çınlıyordu. Kesik kesik nefes alarak kısık sesle konuşmaya başladı. "Efe beni bıraktıktan sonra siteye girmedim. Caddenin aşağısındaki ara sokaklara sapan bölgede, yolun ortasında yatan bir köpek gördüm. Onun yaralı olduğunu düşündüm çünkü asfalt çok sıcaktı. Hayvan orada yatamazdı. Ona bakmaya gittim ancak ara sokakta iki tane adam bekliyormuş." Sustu ve boğazını acıtan, göğsüne bir yumruk gibi inen acıyla derin bir nefes aldı. 

Acıdan gözleri doldu ve Efe'nin, "Kendini zorlama." diyen acı dolu sesini duydu. Sanki Zeynep acı çektikçe o da acı çekiyordu. 

Ona sevgiyle baktı. 

Onun ağladığına hala inanamıyordu. 

"Bize onları tarif edebilir misin?" 

Genç kız gözlerini Efe'den ayırmadan alçak sesle mırıldandı. "Efe'nin boyunda iki kişiydiler. Efe'den zayıf, ince kemikli diyebileceğim bir yapıları vardı ama kıyafetlerinden anlamak çok kolay değildi. Baştan aşağıya siyah giymişlerdi. Siyah ayakkabı siyah kot pantolon, siyah ceket. Saçlarında da siyah bir maske vardı. Yalnızca gözleri ve ağızları görülüyordu. Beni dövmeye başladılar."

Efe'nin, "Piç herifler!" diye küfür ettiğini duydu.

Ali oğluna anlamlı bir bakış attı ve kafasını iki yana sallayarak ona kızdı. Genç adam arkasını döndü ve ellerini saçlarına geçirerek sertçe yoldu. Zeynep onun canının yandığını düşünerek inleyerek, "Yapma." dedi. 

Efe hemen kendisine döndüğünde ve merakla kendisine baktığında Zeynep bir kez daha, "Yapma." dedi. "Kendine öyle zarar verme." 

Efe'nin yüzünü küçük bir tebessüm sardı. Hemen ardından saçlarına birleştirdiği ellerini indirdi ve teslim olur gibi kaldırıp Zeynep'e bir kez daha gülümsedi.

Polis boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti. "Peki size ne söylediğini hatırlıyor musunuz?" 

Zeynep yutkunarak, "Benden ne istediklerini sordum." diye fısıldadı. "Hiçbir şey istemediklerini söylediler. Sadece canımı yakıp bırakacaklarını söylediler-"

Efe'nin öfkeyle hastane dolabını yumruklaması üzerine herkes başını oraya çevirdi. Ali anında oğlunun kolundan tutarak onu sakinleştirmek ister gibi sandalyenin üzerine oturttu ancak genç adam hiçbir şeyi görmüyormuş gibiydi. Babasının onu yönlendirmesi ile sandalyeye oturdu ve ellerini yüzüne kapatarak ayaklarını yere vurmaya başladı.

Pat. Pat. Pat.

Mehmet Efe'nin omzuna elini koydu.

"Başka bir şey?"

Zeynep gözlerini Efe'den ayırmadan adamların kendisine söylediklerini hatırlamaya çalıştı. "Güzel olduğumu, benimle benim-benimle eğ-eğlenmek iste-istediğini ama hakk-hakkını sonraya sakladığını söyledi."

 Efe sandalyeden ayağa fırladı ve odanın içinde volta atmaya devam etti. Elleri öfkeyle yeniden saçlarına gitti ancak Zeynep'in uyarısını hatırlamış olacak ki geri indirip çaresizce pencereden dışarıya bakmaya başladı. 

Zeynep onun sessizliğinden korkuyordu. İçinden taşmak isteyen bir öfkeyi güçlükle bastırdığını görebiliyordu. 

"Sonra benim resimlerimi çektiklerini fark ettim. Sonra bana Efe'yi sordular."

Efe pencerenin önünden yanlarına geldi ve Zeynep'in yatağının ayak ucunda durdu. Gözleri sivri uçlu hançerlerle doluydu. 

"Nasıl sordular? Tam olarak ne söylediler?"

Genç kız yutkunarak, "Sevgilini nasıl kaydettin? dediler." dedi. "Ellerinde telefonum vardı rehberde Efe'yi arıyorlardı ama ben onu..onu farklı şekilde kaydettiğim için bulamadılar. Bana adını söylemem için baskı yaptılar ama söylemedim."

Efe araya girerek, "Zeynep'in resmini bana gönderdiler." dedi. "Resmi aldığımda siteden fazla uzaklaşmamıştım. Hemen ambulansı arayıp daha sonra da Zeynep'i aradım."

Zeynep polisler konuşmadan önce, "Hepsi bu kadar." dedi. "Sonra da gittiler." 

"Dikkatinizi çeken herhangi bir şey oldu mu?" diye sordu polis. "Mesela ağzının ve gözlerinin göründüğünü söylediniz. Ağız yapısından onları tanıyabilir misiniz?"

Zeynep başını iki yana salladı. Korkudan hiçbir şeye odaklanamayacak durumdaydı. "Aklımda o kadar detay yok." Konuştukça göğsü ağrıyordu. 

Polisler Efe ile Ali'ye baktı. "Peki siz bunu kimin yaptığını biliyor musunuz? Tanıdığınız birisi yapmış olabilir mi?" 

Efe başını iki yana salladı. "Hiçbir fikrimiz yok." 

Yalan söylüyordu.

Zeynep bunu ifadesinden anlayabiliyordu. Polisin gözünün içine bakıyordu ancak bedeni baştan aşağıya öfkeyle titriyordu. Bu da onun bir şeyler bildiğinin kanıtıydı. 

Zeynep yutkunarak, "Efe.."diye mırıldandı. "Acaba-"

Genç adam onun sözünü keserek, "Hiçbir şey bilmiyoruz." dedi. "Eğer bunu kimin yaptığını bulursanız bize de haber vermenizi istiyoruz."

Polis, "Elbette." dedi. "Oturduğunuz sitenin oraya bir ekip gönderildi. Kamera kayıtlarını inceleyecekler. Bir bilgi geldiğinde sizlerle de paylaşırız." Zeynep'e baktı. "Tekrar geçmiş olsun."

Onlar odadan çıkar çıkmaz Ali, Efe'nin karşısına dikildi. "Bunları kimin yaptığını biliyor musun Efe?" 

Genç adam babasının gözlerinin içine bakmadan, "Hayır." diye cevap verdi. "Bilmiyorum."

Yalan söylüyordu. 

Zeynep bunu kalbinin içinde hissediyordu.

 Kendisine bunu yapanların Efe'nin rakip takımdaki kişiler olduğunu  düşünüyordu. Efe de bunu düşünüyor olmalıydı çünkü Zeynep'in yanında olmak zorunda olmasa orada bir an bile durmayacak kadar sabırsız görünüyordu. 

"Efe..."Kısık sesle onu uyarmak için konuşmuştu ki, genç adam onun sözünü keserek, "Daha fazla konuşma Zeynep. Dinlen." dedi.

Zeynep korkmaya başladı.

"Efe, sen benimle bir gel bakalım." Babası onu dışarıya yönlendirmeye çalıştı ancak genç adam gitmek istemediğini belli edercesine babasına ayak diredi. "Zeynep'in yanından ayrılmak istemiyorum."

"Kapının önünde konuşacağız Efe." Ali sesini yükselterek oğluna baktı. "Dediğimi yap."

Efe el mahkum Zeynep'e son bir kez baktı ve dışarıya çıktı. 

O çıkar çıkmaz Zeynep, "Ali amca bir saniye.." diyerek Efe'nin babasını durdurdu. Ali durup ona bakınca genç kız titreyen bir sesle, "Efe yalan söylüyor." dedi. "Hissediyorum. Bana bunu yapanları biliyor. Hatta..hatta ben bile biliyor olabilirim."

Ali gözlerini kısarak Zeynep'in yanına geldi. "Anlat bakalım.."

Mehmet de onunla beraber içeride kaldı. 

Zeynep kısaca Efe içeriye girmeden ona Efe'nin kendisine anlattıklarını anlattı. Rakip takımdaki Serkan isimli çocuktan ve onun zamanında bir kıza yaptıklarından bahsetti. Kız yatalak kalmış sevgilisi de ortalardan kaybolmuştu. Konuştukça Ali'nin ve Mehmet'in yüzünü öfke sarıyordu. Zeynep bunu anlattıkça Efe'nin ona o arabada söylediği sözler aklına geliyordu.

"Onlardan korkmuyorum Zeynep. Ama..ben yanında değilken başına bir şey gelirse bu ızdırapla yaşayamam anlıyor musun? Senin kılına dahi zarar gelirse..."   

 "Eğer sana bir zarar verecek olursa...onu gözümü bile kırpmadan öldürebilirim."  

 "..Çocuk onlara boyun eğmemiş. Maçta her zamankinden daha iyi oynadı. Bir hafta sonra ise kız arkadaşının hastaneye kaldırıldığını duyduk. Darp edilmiş. Sanırım tecavüze de uğramış...omuriliğine aldığı darbe yüzünden de şuan yatağa bağlı."   

  "Kızın ifadesi dışında bunu Serkan'ın yaptığını kanıtlayan hiçbir şey yok. Ve kanıt olmayınca da kefaletle serbest kalabildi. Kızın erkek arkadaşı ise ortada yok."   

 "Kız arkadaşına yapılanları duyunca delirmiş olmalı. Onun yerinde olsaydım....Allah korusun, eğer ben olsaydım..Serkan'ı öldürürdüm."

Zeynep elinin titrediğini hissetti. Ali dikkatle kendisini dinlerken Zeynep Efe'nin yapacağı şeyi düşünmek istemeyerek korkuyla Ali'ye yalvardı. "Ne olur ona engel olun. Bir şey yapmasın."

Ali, Zeynep'in saçlarını okşadı. "Merak etme Zeynep. Ben onunla konuşacağım."

Mehmet de, "Korkma Zeynep." diye onu güvence verdi. "Efe'ye göz kulak olacağız."

Odadan çıktıktan sonra Zeynep hastane odasında yalnız kaldı. Efe'nin yanlış bir şey yapmasını, kendine zarar verecek bir harekette bulunmasını istemiyordu. Korkuyordu. Sonunun, o ortadan kaybolan çocuk gibi olmasını istemiyordu.

Başına bir şey gelsin istemiyordu. 

On dakika sonra odaya Efe girene kadar deliler gibi dua edip durdu. Dudaklarından, kalbinden taşan duaya, kalbinin korkuyla çarpmasına engel olamıyordu. Efe onun yanına gelip sandalyeye oturduğunda Zeynep, "Efe?" diye seslendi.

Genç adam put gibi kalmış ifadesizce karşıya bakıyordu. Sanki bedenen orada ama ruhen orada değil gibiydi. Az önceki öfkeli halinden de eser kalmamıştı. Sadece dümdüz boş bir ifadeyle gözlerini boşluğa dikmiş derin düşüncelere dalmıştı.

Korku, Zeynep'i kurt gibi kemirmeye başladı. 

"Efe?" Konuşurken güçlük çekiyordu çünkü aldığı her nefeste göğsü ağrıyordu. "Efe konuş benimle.." 

Efe gözlerini yumdu ve sert bir nefes aldı.

Genç kız onun yüzünü tam olarak göremiyordu. Boynundaki boyunluk yüzünden başını hareket ettiremiyordu. "Korkutuyorsun beni.."

Efe gözlerini açtı ve ona baktı. Siyah gözleri çakmak çakmak yanıyordu. Korkutuyordu. Aklından neler geçtiğini bilmek imkansızdı. Onu öfkeli halde gördüğü de olmuştu. Hatta o zamanlar bile şaşırmış onun o haline inanamamıştı. Ama şimdi karşısındaki adam bambaşka bir Efe gibi ona bakıyordu. 

Sanki onu tanımıyormuş gibi, sanki ona bakıp da onu görmüyormuş gibiydi. 

Genç kız elini uzatarak ona dokunmak istedi ama eli havada kaldı. 

"Efe bana bak. Konuş benimle."

Efe girdiği transtan sıyrılıp öne eğildi ve onun elini tutup yüzünü onun avucunun içine gömerek gözlerini kapattı. Onun eline sığınıyormuş gibi birkaç dakika boyunca Zeynep'in elini bırakmadı. Genç kız ise kalbinde büyümeye başlayan paniği bastıramıyordu. Kalp atışları monitöre bağlı olsa nasıl şiddetle atıyor fark edilirdi belki. Efe o zaman ne kadar korktuğunu anlayabilirdi.

"Efe?"

Genç adam yüzünü onun elinden kaldırmadan, "Hım?" diye dedi.

"Lütfen beni korkutma..lütfen kötü bir şey yapma." Zeynep ağlamaya başladı. "Eğ-eğer-" 

Efe başını kaldırıp ona baktı ve ayağa kalkarak yanına geldi. Genç kızın saçlarını okşayarak gözyaşlarını sildi. Gözlerindeki merhamet, aşk ve sıcaklık Zeynep'in daha da ağlamasına neden oldu. Ağladıkça göğsü ağrıyor, derin nefesler almak zorunda kalıyordu.

"Şşşt. Korkma. Tamam güzelim, korkma. Buradayım, yanından hiç ayrılmayacağım. Seni hiç bırakmayacağım." 

Zeynep buna inanmak istiyordu. Ama içinden bir ses Efe'nin bir şeyler planladığını söylüyordu. Onun vazgeçeceğini düşünemiyordu. Öldürmekle ilgili sözleri aklından çıkmıyordu. Korkutucuydu. 

Genç adam eğilip alnından öpünce kalbi sıcacık oldu. 

"Bunu kimin yaptığını düşünüyorsun?" diye sordu fısıltıyla. "Bana anlattığın kişilerin mi?"

Efe bir şey söylemeden geri sandalyeye oturdu. 

"Efe susma. Bana söyle. O Serkan dediğin kişiden mi şüpheleniyorsun?" 

Efe keskin siyah gözleri ile ona bakmaya devam etti. Yüzü kaskatı kesilmiş, elleri kucağında yumruk şeklini almıştı. 

"Sana bir soru soracağım.." diye mırıldandı Zeynep. 

"Ne?"

"Serkan'ın ayak bileğinde zeytin büyüğünde bir ben lekesi var mı?"

Efe'nin yüzünün rengi gitti. 

Birkaç saniye boyunca ikisi de tepki vermedi. 

Odanın ısı derecesi birden eksilere inmiş gibi ortamı buz gibi bir sessizlik sardı. Efe ona sertçe bakarak ayağa kalktı ve neredeyse hırıltılı bir sesle, "Sana saldıran adamın ayağında öyle bir leke mi vardı?" diye sordu. 

Zeynep ona cevap vermekte tereddüt etti.

Genç adam bağırarak, "Cevap ver Zeynep!" dedi. "Sana saldıran o şerefsizin ayağında öyle bir leke mi vardı?!"

"E-ev-evet."

Efe doğrularak hızla odadan çıktı. Fırtına gibi eserek odanın içinde kayboldu. Genç kız korkarak doğrulmaya çalıştı ama kaburgasındaki çatlak acı verince gözü yaşardı. Yatağa düşünce yatağın yanındaki düğmeye bastı. Bir dakika geçmeden içeriye bir hemşire girince Zeynep neredeyse bağırarak, "Efe!"dedi. "Onu durdurun...o, onu dur-durdurun!"

Hemşire, "Sakin olun,"diyerek onu yatıştırmaya çalıştı. Ancak Zeynep sakin olamıyordu. Korkuyordu. Efe'nin bir delilik yapmasından, dahası başına bir şey gelmesinden korkuyordu. Hemşireye yalvararak, "Lütfen." dedi. "Lütfen...bana Ali amcayı çağırır mısınız? Lütfen!" 

Hemşire odadan çıkmadan içeriye Ali ile Mehmet girdi. Zeynep'in çırpınışlarını gördü. "Ne oluyor?" Gözleri telaşla genç kıza bir şey mi oldu diye vücudunda gezindi.

Zeynep çırpınarak, "Efe!" dedi. "Gitti! Gitti Ali amca gitti!"

Mehmet araya girerek, "Nereye gitti?"diye sordu. 

"Size anlattığım..size anlattığım kişiyi bulmaya gitti! Onun yaptığını biliyor!" Hıçkırarak kendisini hemşirenin elinden kurtarmaya çalıştı. "Artık biliyor!"

Mehmet bir an için Ali'ye baktı ve sonrasında, "Baba ben peşinden çıkıyorum." dedi. Ali kafasını sallayınca Mehmet elini cebine atıp telefona atıldı. O odadan koşarak çıkarken Zeynep hıçkırarak, "Ne olur ona yetişin!" dedi. "Ne olur başına bir şey gelmesin! Lütfen." 

Ali ne yapacağını bilmeyerek Zeynep'e baktı. "Zeynep sakin ol kızım. Efe'ye ulaşacağız ama senin sakin olman daha önemli. Kendine bir zarar verme." Telefonunu çıkarıp karısının numarasını tuşladı. Zeynep'in gözleri yanarak kapandı.

Göğsünde acı verici bir ağrı vardı. Kalbinden kopup gelen korku ile birlikte ne yapacağını bilemeyerek sustu.

Hemşire ona sormadan, "Sakinleştirici iğne yapmamı ister misiniz?"dedi.

Ali'nin kabul etmesi üzerine Zeynep'e sakinleştirici iğne yapıldı.
Genç kız uyuştuğunu hissederek uykuya daldı.

*

Gözlerini açtığında ona endişe ile bakan dört çift göz gördü. Elif, Aslı, Gamze ve Leyla yatağın etrafını çevreleyerek oturmuş Zeynep'e bakıyorlardı.

Genç kız yüzünü buruşturarak, "Efe?" Diye sordu.

Elif elini tutarak, "Hala onu arıyorlar Zeynep."dedi. "Ama merak etme bulacaklar. Endişelenme."

Annesinin ses tonu bile üzüntü doluydu, kendi evladı kayıptı ama evladının sevdiği kızı sakinleştirmekle uğraşıyordu.

Genç kız gözlerinin dolduğunu hissetti. "Ne kadar zamandır uyuyorum ben?"

Asıl, "Bir buçuk saat oldu."dedi. "Biraz daha uyumalısın Zeynep. Doktor dinlenmen ve kendini böyle yıpratmaman gerektiğini söyledi."

Zeynep gözlerini kırpıştırarak tavana baktı. "Elimde değil  ...yapamıyorum. Elimde değil."

Aklı Efe'de iken kendini toparlayamıyordu. Ona bir şey olursa nasıl yaşardı? Hayata yeni yeni tutunmuş, yüzü yeni yeni gülmeye başlamıştı. Bu mutluluğu neden ona çok görüyorlardı?

İsyan etmek, haşa Allah'a hesap sormak değildi düşündüğü. Yalnızca sebebini öğrenmek istiyordu.

Bütün bu çektiği sıkıntıların sebebini.

Çünkü artık yüreği bütün bunları kaldıramıyordu.
"Zeynep üzülme lütfen. Efe kendine ve sana zarar verecek bir şey yapmaz. Hem o iyi biliyorum ben."

Zeynep, Gamze'ye baktı. "Nereden biliyorsun?"

Gamze omuz silkti. "İkiziz kızım biz. Hissederim ben. Ona bir şey olursa benim de canım yanar."

Zeynep'in yüzünde küçücük bir tebessüm belirdi. "Gerçekte öyle bir şey var mı? Ben onun yalnızca Şaban'ın filminde gerçekleştiğini sanıyordum."

"Var tabi!" Gamze gülerek itiraz etti. "İkiz olmayan anlamaz. Bir keresinde Efe basketbol oynarken potaya doğru sıçradı ve sonra dengesini sağlayamayıp dizinin üzerine düştü. Sana yemin ediyorum benim de dizim titredi. Acımadı ama titredi."

"Belki onun için korktuğundan böyle bir şey olmuştur."diye konuştu Zeynep.

Genç kız başını iki yana salladı. "Hayır hayır, sen bana inan. Efe ile aramızda güçlü bir bağ var bizim. Hissediyorum, domuz gibi şuan o. Sağlığı vs her bişeyciği iyi." Sonra pişmiş kelle gibi sırıttı. "Çünkü ben bomba gibi hissediyorum."

Odadakiler gülümsedi.

Ancak birkaç saniye sonra Zeynep'in yüzü yine asıldı.

Neredeydi bu Efe?

Neden ona bunu yapıyordu?

Continue lendo

Você também vai gostar

ÇAKARALMAZ De Murathan ASLAN

Ficção Histórica

749 109 31
Derler ki: Kurtul(mak), kurdun ulumasından gelir. Destanda da öyle geçer. Kurtlar sofrasında çakallar arasında kalmış bir kurdun hikayesi... Kurt-ulu...
1.2M 27.5K 52
Babasının geçmişte bıraktığı acılarla, kendini bir savaşın ortasında bulan Zeynep'in şimdiki savaşı ise annesi içindir. Yenilmezlik maskesini suratın...
HARBİ De Selin Şafak

Ficção Geral

18.7K 3.5K 33
Orada hiçlik ve çokluk her zaman peş peşeydi ona göre. Tanıdığı, bildiği her şey kendi zıttıyla muhteşem bir uyum içinde yuvarlanıp gidiyordu. Hiçbir...
3.6K 346 13
‹Bu kitap kalbi acıyanlara ithaf edilmiştir.› 0549*******: gece mavisi gözlerinde kayboldum 0549*******: bul benii 0549*******: tüm hata benim sana b...