Ruhuma Fısılda

By srmntsc

100K 7.1K 2.9K

' Kim acı çekmeden büyüdüğünün farkına varabildi ki ? Onca çekilen çileler, onca dökülen gözyaşları, belkiler... More

Episode 1 (Tanıtım )
Episode 2 ( Karşılaşma)
Episode 3 ( Hastahane)
Episode 4 (Güzel Yemek, Kötü Son)
Episode 5 (Ağlama Krizi)
Episode 6 ( Haluk- Part 1)
Episode 7 ( Haluk- Part 2)
Episode 8 (Akay Akbulut)
Episode 9 ( Yarım Kalan Dostluk-1)
Episode 10 (Yarım Kalan Dostluk-2)
Episode 11 ( Teselli )
Episode 12 ( Tatlı İtiraflar )
Episode 13 (Duyguları Adlandırma )
Episode 14 ( Kural 1- Korkma )
(Gelecekten Bir Kesit )
Episode 15 ( Merhaba Umut)
Episode 16 (Geçmeyen Geçmiş)
-Teşekkürler-
Episode 17 ( İyileştir Beni )
Episode 18 ( Başlangıç)
Episode 19 ( Başka Bir His )
Episode 20 ( Zaman )
Episode 21 ( Asla Pes Etme )
Episode 22 ( Acı )
Episode 23 (Benimle Kal)
Episode 24 (Dilhun)
Episode 25 ( Vaveyla )
Episode 26 ( Bir Parça Huzur )
Episode 27 ( İyikim... )
Episode 28 ( Acıyı Paylaş)
Episode 29 ( Ateşten Gömlek )
Episode 30 ( Geçmişin Kalıntıları )
Episode 31 ( Perde Aralandı )
Episode 32 ( Yüzleşme Part- 1 )
Episode 33 ( Yüzleşme Part-2)
Episode 34 ( Paramparça )
Episode 35 (Öp Beni )
Episode 37 ( İnşirah )
Episode 38 ( Kıskanmak )
Episode 39 ( Körü Körüne Bağlanmak )
Episode 40 ( Hastalıkta Sağlıkta )
Küçük bir Rica
Episode 41 (Meftun)
Episode 42 (Sarılmak)
Episode 43(Soluk)

Episode 36 ( Yağmur )

1K 90 20
By srmntsc











Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen

Keyifli okumalar...


Bölüm Şarkısı: Alan Walker - Alone

  ''Yolculuk, her zaman düşündüm onu;
İçimde bu azgın davet ne demek?
Oraya, nerdeyse güneşin sonu,
Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.'' 

⭐️⭐️⭐️

Artık dayanamıyordum...

Korktum...

Tüm bu yaşanılanlardan, olayların sonuçlarından, umutsuzluktan.

O yüzden de kaçtım...

Tüm bu sıkıntılardan, acılardan, tükenmişlikten.

Sadece bir kaç dakika kurtulmak istedim tüm bu olanlardan. Aklıma gelmesin istedim. Benliğim bir kaç dakika da olsa, rahat nefes alsın istedim. Canımın acısı, bir kaç dakikalığına dinsin istedim. İçimde patlamaya yüz tutmuş acılar, bir kaç dakikalığına olsa da beni terk etsin istedim. İşte bu yüzden;

Sığındım, Akay'a...

Sığındım sevdiğim adama...

Onun varlığına sığınmak, onun huzurlu kokusuna bulanmak istedim. Onun bana verdiği güvende rahatça nefes almak istedim. Onun soluklarında hayat bulmak istedim. Güç toplamak istedim. Çünkü, kendimi çok iyi tanıyorum. Pes etmem kaçınılmazdı. Duygu değişimlerim beni öyle bir çıkmaza sürüklüyordu ki, bir dakikam diğer dakikalarıma uymuyordu. Yılların birikmişliği artık gün yüzüne çıkmak istiyordu.

Öyle bir çatışmadaydım ki, zamanın acımasızlığı ruhumun kırıklığıyla eş değerdi. Ruhum, paramparçaydı ve canım haddinden fazla acıyordu. Zaman, şifa olmak istemiyordu. Hızlıca akıp gidiyordu ve unutup sindirmem için fırsat bile tanımıyordu. İçimde öyle bir noktada öyle bir kanama vardı ki, durdurmak mümkün değildi. Durdurmayı bırak, o noktaya ulaşmak bile zordu. Yanımda sadece Akay'ın varlığı gerçekti. Onun varlığı, umut var diye fısıldıyordu her defasında. Onun soluklarından kendimi nasiplendiriyordum. O olmadan nefes bile almak içimden gelmiyordu. Öyle bir bağımlısı olmuştum. Öyle bir tutunmuştum ki ona, benden giderse bir nedenim kalmazdı.

Gücüm çekilir, dermanım tükenir, nefesim kesilirdi. 

Ruhum, yas ilan etmişti. Geçmişim yüzünden şimdiki akıp giden zamana boyun eğdiğim için. Akıp giden zamanı faydalandıramadığım için. Üstümdeki ölü toprağı silkelendirip üstümden atamadığım için yas ilan etmişti, benliğim. Duygu karmaşası içimi yakıp yıkıyordu ama elle tutulur bir sonucu bana veremiyordu.

Her şey öyle üst üste gelmişti ki, hangisini sindirsem bilemiyordum. Kaçmak istedim, tüm bu olanlardan. Kaçıp, kurtulmak.

En iyi çözüm bu sandım. Çünkü, başka bir çözüm bulamayacak kadar yorgundum. Kaçmak, benim için yalandan da olsa en iyi çözümdü. Sonra bulduğum çözümün ne kadar saçma olduğunu sindirdi benliğim. Benim için hala umut vardı,

Yaşadığımız toplumda hep ' Aile'ye önem verilmeli, aile, her şeyden üstün gelir. Aile, toplumu oluşturur. Aile de sevgi, saygı ve dayanışma olmalıdır.' gibi bir sürü olması gereken değerler kuralını öğretmeye çalışırız.

Peki benim ailem hangi değeri yansıtıyordu ? Aile konusunda sınıfta kalmıştım. İnsanlara yardım etmek için yıllarımı vermiştim. Ailenin önemini her defasında büyük bir inatla dile getirmiştim. Ama kendim, aile konusunda derin bir uçuruma ev sahipliği yapıyordum. İşte bu yüzden benliğimi tuttuğu yastan çıkarıp almak istedim. Derin uçuruma atabildiğim kadar acılarımı atıp doldurmak istedim. Gözyaşlarımı dindirmek için, bir kaçış yolu için çırpındım durdum.

Tüm yollarım tek doğruyu karşıma çıkardı. Tüm acılarım, tüm korkularım, tüm kırılmışlığım. Karşıma sığındığım adamı çıkardı. Koşulsuz, şartsız, tasasız, acısız...

Akay, böyle biriydi işte. Beni öpmesini isterken, içimdeki savaşın sonlanmasını istedim. Onun soluğunu havadan kendimde soluyup umut bulmak istedim. Onun huzurundan nasiplenmek istedim.

Dudakları dudaklarımda hükmünü ilan ederken, yaydığı o sihirli huzurda yas tutmuş ruhuma, deva olmaya çalışıyordu. Bu adam benim, paramparça olmuş benliğimi toparlamayı çok iyi başarıyordu. Nefes almamı hatırlatıyordu. Pes etmeme engel oluyordu.

Ellerimi Akay'ın boynuna dolayıp iyice kendime çektim. Akay'da bir elini enseme diğer elini de belime dolayıp sarılışıma karşılık verdi. Aramızda santimler bile yoktu öylece birbirimize sokulmuştuk. Ne yalan söyleyeyim seviyordum bu hissi, bu tamamlanmışlığı. Bir insana sığınmak, bambaşka bir duyguydu. Sığınmak; güvenmek, umut etmek, korkmak, ağlamamak, acı hissetmemek anlamına geliyordu.

Ne güzel bir şey değil mi ? Umudun bittiğini hissettiğin o karanlık girdapta, aydınlık dolu bir kapının açılıp içeriye doğru koşulsuz şartsız çekilmen. Sımsıkı sarılıp, saçlarından okşamaya başlayarak derdine çare bulunması. Saçlarını her bir okşamasında, elini sırtına koyup hafif bir şekilde teselli etmesi, o huzurlu sesinden umut dolu kelimelerin kulağına fısıldanması. Bunlar öyle kutsal durumlardı ki benim için. Akay bunları her yaptığında kendimi öyle önemli hissediyordum ki...

Vücudum nefes almam gerektiğini bas bas bağırırken, kendimi hafifçe geri çekip uzun bir soluk çektim içime. Onun kokusunu çektim, benliğimin yaralarına şifa olsun diye. Aramızda santimler vardı, alınlarımız birbirine yaslıydı. İkimizde kısa aralıklarla nefes alıp verirken, kendimizi toparlamaya çalışıyorduk. En azından ben öyle yapıyordum. Akay, sırtımdaki ellerini sıkılaştırıp, başını göğsüme yasladı. ' Biraz dinlenmelisin güzelim. ' Anın verdiği huzurla kafamı olumlu anlamda salladım ' Burada uyuyabilir miyim ? '  kafamı kaldırmadan kapanmaya yüz tutmuş gözlerimle mırıldandım. Akay'ın eli saçımı okşarken bir yandan da ' İstediğin kadar burada uyuyabilirsin, güzelim. Burası her zaman senin yerin' yüzümde hafif bir tebessümle, daha fazla uykuya meydan okuyamadım ve ruhumun yorgunluğuna boyun eğip kendimi uykunun kollarına attım.

🍁




Dışarı da yağan yağmur öyle hızlı ve öfkeli yağıyordu ki.. Tıpkı, ruhumu yansıtıyor gibiydi. Yağmur damlaları ardı arkası kesilmeyen müthiş bir hızla iniyordu kara bulutların arasından. Gökyüzü, zifiri karanlıktı. Ruhum gibi... Uzun zamandır, ruhum karanlık bir girdaba sırtını yaslamıştı ve yas tutmaya devam ediyordu. Zaman geçtikçe, kendimi bu girdaptan çıkarırım diye teselli ediyordum ama yaşadıklarımı bir türlü hazmedemiyordu, benliğim.

Öfkeliydim işte..

Yağmur damlalarının toprağı döve döve ıslatması gibi öfkeliydi, ruhum. Yaşadıklarıma nasıl çare bulacaktım. Ya da nasıl bir kulp uyduracaktım. Kolay değildi, tüm bu olanları sindirmek.

Yorgun elimi kaldırıp, pencereyi araladım ve içeriye giren soğuk havayla birlikte bedenimin ürpermesine engel olamadım. İçimdeki yangına savaş açıyordu, dışarıdaki soğuk hava. Aralık duran camdan elimi çıkarıp, yağmur damlalarını tutmaya çalıştım. Hızlı bir şekilde yağmur damlaları elime çarparken, avucumun içi gıdıklanıyordu. Bunu yapmayı öyle çok seviyordum ki...

Her yağmur yağdığında yağmuru yakalamaya çalışmayı bir görev edinmiştim kendime. Ne kadar çok yağmuru tutarsam, toprak o kadar az acı çekerdi diye düşünürdüm. Çünkü, annem ağladığında gözyaşlarının toprağa akmasını kıskanırdım. Toprak nasiplenirdi annemin o kutsal saydığım gözyaşlarını. Elimi kaldırıp o sıcacık yanaklarına dokunmama izin vermezdi, kendisi de silmezdi. Öylece yanaklarından iri taneli yaşlar yolunu bulur gibi süzülür dururdu. En son yer ise, yere temas ederdi. En son benim ellerime, avuç içlerime temas etmesi için çırpınır dururdum her defasında. Ama hep bir mağlubiyetle gözlerimi uykuya teslim etmek zorunda kalırdım..

Ortamda ki sessizliğe mani olmak için, Akay'a bakmadan konuşmaya başladım. ' Küçükken yağmur damlalarını yakalamaya çalışırdım hep. Gece yağmur yağdığında sesiyle aniden uyanır, küçük bir pencereme koşardım. Sanki çok güzel bir şey yapıyormuşum gibi yüzümden kendiliğinden oluşan tebessümle birlikte, iki elimi pencereden uzatıp, yağmur damlalarını yakalamak için çırpınır dururdum. Ellerim yağmur damlalarıyla dolup taştığında daha fazla toprakla temas etmesin diye, ellerimi üstüme silerdim. Dayanabildiğim kadar o küçük pencerenin önünde durur, ellerimin soğuktan morarmasını ve titremesini umursamadan yağmur damlalarını yakalamak için beklerdim. Her bir yağmur damlasını annemin gözyaşı olarak görürdüm çünkü. Her bir yağmur damlası benim için çok önemli bir şeymiş gibi hissederdim. Üstüm ıpıslak olur, bacaklarım yorulur, ıslak bedenim titrerken bile kendimden taviz vermemeye çalışırdım. '

'Sonunda daha fazlasına gücüm yetmez, üşüdüğüm için dişlerimin birbirine çarpmasına engel olamaz hale gelirdim ve pes ederek ıpıslak kıyafetlerle yatağıma gider, yorganı kafama iyice çeker kendimi karanlığa hapsederdim. Yağmurun sesini duymamak için titreyen soğuk ellerimi kulaklarıma bastırırdım. Sonra da kaçınılmaz son, sabah hasta olmuş bir ben ortaya çıkardı ve hasta olduğum için babamdan ceza verdim. Tekrar bir karanlığa hapsoluş beklerdi beni. Bu sefer aç ve susuz bir bekleyiş olurdu. '

' Annem öldükten sonra ise; yağmurlu günleri dolu bir heyecanla beklerdim. Yağmur damlalarını içim kıpır kıpırken yakalamaya çalışırdım. Bu sefer pencereyle yetinmez fırsatını bulursam bedeniminde o yağmurdan nasiplenmesini sağlardım. Nerede olursam olayım, yağmurun altında ellerimi gökyüzüne doğru uzatır, yağmur damlalarının her bir zerreme akın etmesini beklerdim. Gözlerimi kapatır, yüzümde annemin o çok sevdiği gülümsememi takınır dakikalarca beklerdim. Çünkü, yağmur damlaları annemin bir parçasıydı benim için. Gökyüzünden annemin varlığı akın ediyordu bana. En umutsuz anlarımda, en beklenmedik zamanlar yağmur kucaklardı beni. Yağmur gözyaşlarıma karışırdı, yanaklarımdan daha bir hızlı süzülmesine vesile olurdu. Sanardım ki; annem gözyaşlarımı siliyor ve ağlamamam gerektiğini söylemeye çalışıyor. '

' Ah Akay, canımın acıdığı öyle çok olay var ki. Öyle bir durumdayım ki, kendimi teselli edecek, kendimi avutacak elle tutulur bir nedenim bile yok. Ruhum, zemheri bir mevsimin kollarına sığınmış. İçim bir anda kara kış yaşıyor. ' Pencereden sarkıttığım elimi içeri çekip üstüme sildim. Ve annemi koklamak ve bu durumdan güç almak ister gibi iki elimle yüzümü kapadım ve yağmurdan ıslanan elimi derince soludum. Solurken bile kendimi teselli ediyordum. Annemin kokusunu almak bile, duygularımın beni  derin bir girdaba sürüklemesi niteliğindeydi.

Annemin kokusu nasıldı ? Eskisi gibi hatırlayamıyordum. Derin derin soluklanırken, birden araba durdu ve emniyet kemerim iyi ki takılırdı. Ellerimi yüzümden çekip, Akay'a bakmaya çalışırken Akay, bir şey demeden şiddetli yağmura aldırmadan arabadan indi ve benim olduğum tarafa doğru sakin adımlarla yürümeye başladı. Ne yapmaya çalıştığını idrak etmeme fırsat vermeden kapımı açtı ve uzanıp kemerimi çözdü. Kendini geri çekerken elimden tutup beni arabadan dışarıya çıkardı. Yağmur damlaları sert bir şekilde bedenime çarpıyordu. Öyle şiddetli bir yağmur vardı ki, gözlerimi tam olarak açamıyordum. Tokat gibi çarpıyordu tüm bedenime yağmur.

Gözlerimi kapadım...

Yağmur sesi ve dalga sesi...

Sadece bu iki güzel sese odakladım kendimi.  Ruhumun bütün çıplaklığını sundum bu muazzam iki sese. Hırçın dalgalar o büyük kayalara şiddetli vururken, içimdeki zemheri kışı yok etmesini istedim. İçimdeki patlamak için ufacık bir ışık bekleyen volkanın sönmesini istedim o yağmurun toprağa ve denize karıştığı gibi her bir zerreme karışan yağmur damlalarından.

Ellerimi açabildiğim kadar iki yana açtım...

O yağmur damlalarının her bir damlası beni kollarına alsın, bana sımsıkı sarılıp umut versin istedim. Arınsın istedim, her bir zerrem. İçimdeki ölü toprak yeniden canlansın istedim. Ve uzun zaman önce yapmam gereken o çılgınlığı yaptım.

Gözlerim sımsıkı kapalı, ellerim iki yana açılmış ve alabildiğim kadar uzun bir soluğu alıp, sesimin çıkabileceği en yüksek tonda çığlık attım. Bütün hücrelerimi zorladım bu çığlık için. Bütün birikmişliğimi tüketmek istedim. Bütün umutsuzluğum, acılarım yok olsun istedim. Paramparça olan ruhum, pes etmesin istedim. Ve bağırdım peş peşe...

Nefesim tükenene kadar bağırdım. Ayaklarımda derman kalmayana kadar bağırdım. Ellerimden çekilen gücün son damlasına kadar bağırdım. İçimde yanan ateş sönsün diye bağırdım. İçimdeki kara kış, beni terk etsin diye bağırdım, acizliğim yoksun diye bağırdım.

Bağırdım, bağırdım bağırdım !

Bedenim öyle bir rahatladı ki, kendimi olduğum yerde bırakmak istedim. Gözlerimi açtım ve karşımda yüzünde taptığım tebessümle beni bekleyen Akay'ı gördüm. Aniden aramızdaki mesafeyi kapatıp beni kollarına aldı ve dudaklarımızı birleştirdi.

Soğuktan titreyen bedenim, Akay'ın sıcak bedeniyle çarpıştı. İp gibi yağan yağmurun altından dakikalar önce üşüyen bedenim şimdi sıcaktan kavruluyor gibiydi. Dizlerimde derman kalmamıştı ve kendimi bırakmama saniyeler kalmışken, Akay kollarına alıp sımsıkı sardı; hem bedenimi, hem benliğimi. Az önce rahatladığımı söylemiştim ya, şimdi ise tamamlanmıştım. Akay'ın beni böyle sımsıkı sarması bütün dertlerimi unutmama neden oluyordu. Güçten çekilen ellerime gelen ani güçle, ellerimi kaldırdım ve Akay'ın boynuna dolayıp aramızdaki o santimleri kapamak istedim.

Üst dudağımı iki dudağının arasına alıp bir yandan tüketmek ister gibi hükmünü ilan eden Akay, diğer yandan da acıyan dudağıma merhem olmak için dilini sürtüyordu. Bu his inanılmazdı işte. Şimdi Akay beni öperken, kulaklarımda üç farklı ses yankılanmaya başladı.

Yağmurun sesi, dalga sesi ve ölmeye yüz tutan kalbimin tekrardan coşkulu bir ritimle yankılanması...

Bitmesin istedim bu seslerin kulağımda sürdüğü o harika hüküm. Bu dakikalar, bu an terk etmesin beni. Tam umudumun bittiğini, yok olup gitmem gerektiğini hissettiğim an da tekrardan bana umut veren bu adamın varlığını uzun uzun hissetmek istedim. Sıkılaştırdım boynumdaki ellerimi. Alt dudağını aldım dudaklarımın arasına. Ben Akay'ın alt dudağını öperken, o da aynı şekilde benim üst dudağımı öpüyordu. Soluksuz kaldık ama ikimizden de ayrılmak için bir atak çıkmadı.

Tüm bu güzel duyguları Akay'ı tanımadan önce bana söyleselerdi vereceğim tepkiler anında kendini belli ederdi. Ellerimin birini karnıma diğerini boynuma yöneltip ' Midemi bulandı ' derdim. Ardından kalbimi tutup, ' Kalbimi sıkıştırıyorsun' bu iğrençliklerle derdim. Ve  ardından kulaklarımı kapatıp ' İsyan etmek için bağırır, sesleri kesmek' için çabalardım. Oysa şimdi midemde kelebekler uçuşuyor, kalbim o iki kaburga arasından kaçmak için bir yol arıyor ve kulaklarım dünyanın en güzel ritimlerinden biriyle ödüllendiriliyordu.

Yağmur damlaları altında soluksuz kalıncaya kadar öptü, sevdiğim adam. Ruhuma çare olmak için, önce hızlı hızlı ardından da merhamet dolu hükmünü ilan etti dudaklarıma. Alınlarımızı birbirine yasladı ve soluk alış verişlerimizi paylaşmaya koyulduk. Yağmur damlaları ise; kulaklarımıza harika bir melodi sunma niyetinde gibiydi. Soluklarımız düzene girmeye yakın ikimizde aynı anda dudaklarımı aralayıp mırıldandık.

' Seni Seviyorum... '

' Seni Seviyorum, güzelim..'

Gözlerimi açtım ve sevdiğim adamın gözlerinin en derinine bakmaya çalıştım. Gözlerindeki o saf parlaklık beni kolları arasına aldı ve büyülenmişcesine bakakaldım. Yüzümde olmasını istediğim en gerçekçi gülüşümü sundum. Karşılığında alnıma huzurlu bir öpücük ile ödüllendirildim. Bir adım geri çekildim ve başımı gökyüzüne çevirip bu sefer yağmurun yüzümün her bir zerresini okşamasını istedim. İçimden ise; sonsuz şükür diledim, Akay'ın varlığı için.  İçimde huzura ermiş tüm duygularla bakışlarımı sevdiğim adama çevirdim. Tıpkı benim gibi yağmuru kucaklıyordu, yüzünde o kıskanılacak gülümseme ile.

Huzur bu değil miydi ?

⭐️⭐️⭐️

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Umarım hoşunuza giden bir bölüm olmuştur. Desteğinizi esirgemeyin lütfen. Kurgumu arkadaşlarınıza da tavsiye etmeyi unutmayın. Şimdiden çok teşekkür ediyorum, sağlıcakla kalın...

Continue Reading

You'll Also Like

25.8K 1K 16
Gerçek ailem kurgusu ama bu sefer ki farklı kızımız evli ve hamile. (Bazı yerlerde +18 vardır ayrıca Küfür, argo vardır.) Cringe'den ve klişelerden u...
182K 39K 54
Aşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdi...
208K 9.2K 39
Twitch yayıncısı Meriç Dağdelen'in valorant oynadığı 5'li den birinin İnternetinin gitmesi üzerine 5. Kişinin kim olacağını oyun belirler. Eğlencesin...
123K 962 8
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...