5 NUMARA

By Wolfian_SS

4M 197K 93.9K

Lise 3'e giden Mira, kızların gözdesi Poyraz tarafından sevilir ama onun gönlü kendisinden haberi bile olmaya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
5N Özel-Kız İsteme
5N Özel-Düğün
5N Özel-Balayı
5N Özel-İkinci Düğün
5N Özel-Oruç
5N Özel-Doğum
YENİ KİTAP

36.Bölüm

65.4K 3.1K 1.3K
By Wolfian_SS

Bölümleri iki günde bir atmaya devam ediyorum. Eğer okuyan herkes oy verirse ya da yorum yaparsa gerçekten çok hoş olur. İyi okumalar😊

Mira'dan

Rakip okulun bahçesinde servislerden inerken etraftaki bakışlar bize dönmüştü. Baran'ın takım arkadaşlarıyla yürüyeceğini düşündüğüm için Pelin'in yanına gidecekken, omzuma atılan kolla gülümsedim ve ben de kolumu Baran'ın beline sardım. Huylandığını bildiğim için parmaklarımı belinde hareket ettirdiğimde aniden yerinde sıçrayarak kendini benden uzaklaştırmıştı. Bana ters bir bakış attığında kahkaha atmıştım.

Spor salonunun olduğu kata indiğimizde soyunma odalarına yönlendirilmiştik. Karşı takımın oyuncuları ve dansçıları henüz ortalıktan görünmüyordu.

Kızlarla devasa soyunma odasına girdiğimizde bir "Oha." çekmiştik. Evdeki salon kadar soyunma odaları vardı. Bir anda hepimiz görgüsüzleşip fotoğraf çekmeye başladığımız sırada içeri Sevda hoca girdi. "Ben de içeri girmeden önce diyordum ki bizim kızlar şampiyonluk moduna girip ciddileşmişlerdir." dediğinde mahcubiyetle güldük ama o da gülüyordu.

"Hocam, şampiyonluk gelirse bir kutlama yaparız, değil mi? Basketbolcular ve koç da gelir tabi." Pelin'in söylediği şeyle Sevda hoca şenlenirken "Tabi yaparız, sonuçta koçun emeği çok fazla." dedi. Hepimiz birbirimize imalı bakışlar atmaya başlamıştık.

"Neyse kızlar, siz istiyorsanız şimdilik kantine gidebilirsiniz ama yirmi dakikaya burada olun."

Pelin'le kantine gittiğimizde kendimize birer çay aldıktan sonra boş bir masaya oturmuştuk, üstümüzdeki kıyafetlerde okulumuzun arması olduğu için insanlar kim olduğumuzu anlayabiliyordu.

İki tane çocuk "Okulumuza hoşgeldiniz hanımlar." diyerek masamıza oturunca gözlerimi devirdik. "Yürüyün gidin şuradan."

"Bizim okulumuzdan bizi mi kovuyorsun?"

"Yanımızdan kovuyor." diye arka çıktı Pelin.

"Ama biz sizi çok beğendik."

"Bizi değil, bacaklarımızı beğenmişsinizdir." dediğimde çocuklar kendi aralarında gülüştüler.

"Mira, gidelim artık." diyen Pelin'in sözünü dinleyip ayağa kalktığımda çocuk, "Baran Alacalı'yla sevgiliymişsiniz." demişti. Muhtemelen bahçede bizi sarmaş dolaş yürürken görmüştü.

"Evet de, bu seni neden ilgilendiriyor?" dediğimde sırıtarak ayağa kalkmıştı, boyu kesinlikle 1.90 civarındaydı.

"Çünkü ben rakibim hakkında bilgi edinmeyi çok severim."

Onun rakip takımdan olduğuna emin olduğum an Pelin'i çekiştirerek kantinin çıkışına doğru ilerlemiştim. Belli ki Baran'ı sevmiyordu, daha fazla yanında kalırsam olan bana olacaktı.

Hızlı adımlarla kentinden çıkıp soyunma odasına girecekken erkeklerin soyunma odasından Baran çıkmıştı. Az önce yaptığım şeyden dolayı telaşla yerimde sıçrarken gülümsemeye çalıştım.

"Benden daha gergin görünüyorsun." Her şeyi anlayabilmesinden nefret ediyordum.

"Şey, ben senin gibi alışık değilim şampiyonluk maçlarına. O yüzden heyecanlandım."

"Merak etme, yeneceğiz."

"Daha önce bu takımla oynadınız herhalde siz." dedim kantindeki çocuğun Baran'ı tandığını göz önünde bulundurarak.

"Evet."

"Yenmiş miydiniz?" diye sorduğumda mahcubiyetle güldü. "Yenilmiştik."

"O zaman bugün yeneceğinizden nasıl bu kadar eminsin?

"Zamanında onlara yenildiğimiz için eminim. Bu bizim için bir rövanş maçı. Bu sefer elimizden kaçamayacaklar." dedi. "Özellikle takım kaptanları piçin teki." Pelin'le birbirimize sanırım az önce o çocukla konuştuk bakışı atarken hayattaki şansımın neden bu kadar berbat olduğunu sorguluyordum.

Kendimi suçlu hissedip gerçekleri ona söyleyecekken birden koç ortaya çıkmıştı. "Alacalı, içeri geç! Konuşma yapacağım." Sevda hoca da bunu fırsat bilip beni odaya çekince Baran'la hüzünlü bir veda yaşamıştık.

"Kızlar, hepiniz hazır mısınız?"

Herkes evet dercesine mırıldandığında "Belki maçı oynayan sizler değilsiniz ama destek verenler sizsiniz. Şimdi birlik olma zamanı. O sahaya takımımızı desteklemek için çıkıyoruz!" diye tamamladı konuşmasını.

Baran'dan

"Oturun bakalım şöyle." diyen koçun sözünü dinleyip boş yerlere oturduk. Ayaktaki tek kişi oydu. "Hazır olup olmadığınızı sormuyorum çünkü olduğunuzu biliyorum, özellikle geçen seneki 16 sayı farklı yenilgimizden sonra hepinizin hırslandığını biliyorum. O maçta en önemli oyuncularımız sakattı, taraftarımız azdı ama bu sene çok daha güçlüyüz, bizi yenmeye çalışırlarken epeyi zorlanacaklar."

"Hocam bu sene çok güzel dansçılarımız da var, yenmezsek şerefsiziz." Yanımda oturan takım arkadaşımın ensesine bir şaplak attım. "Umarım Mira'dan bahsetmiyorsundur."

Yanlış bir şey söylediğini anlayıp ciddileştikten sonra "Sevgilisi olmayan kızlardan bahsediyordum." diye kıvırdı.

"Abazanlığını kendine sakla Salih." dedi koç elindeki taktik tahtasını incelerken. "Ha bir de, karşı takımın sizi tahrik etmesine asla izin vermiyorsunuz. Yok sevgilime laf attı, yok erkeklik gururumu yerle bir etti gibi bahaneler istemiyorum. Adam gibi oynayıp kupamızı alacağız."

Hepimiz koçu onayladıktan sonra ayağa kalktık. "Ne için çıkıyoruz o sahaya?"

"Şampiyonluk için!"

"Ne için?" dedi koç duyamıyormuş gibi yapıp.

"Şampiyonluk için!"

"Güzel, o zaman şimdi ısının biraz."

Kapıdan çıktığımızda kızlar bizi kapının önünde bekliyordu. Sevda hoca, koçun yanına gelince ben de Mira'ya yaklaştım. "Şans öpücüğümü istiyorum." Yanağına yine '5' yazmıştı ve keyiflenmeden duramıyordum.

Artık insanların bizi görmesi onun için sorun olmadığından yanağıma kolayca bir öpücük kondurdu.

30 kişi koridorda ilerleyip sahaya çıktığımızda tribünler aşırı kalabalıktı. Bizim tribünlerin rakip takımınkinden daha coşkulu olması iyice havaya girmemi sağlarken gördüğüm yüzlerle olduğum yerde durdum, Mira'yı da durdurdum. "Mira, lütfen tribünde zıplayıp tezahürat yapanların annelerimiz olmadığını söyle bana."

Mira dediğim şeyle kaşlarını çatıp tribüne baktıktan sonra gözlerini irice açıp bana döndü. "Tövbe tövbe ya! Annemin orası burası sallanıyor, babam da rahat rahat senin babanla konuşuyor."

"Bari gelmeden haber verselerdi. Neyse, en azından öpücüğümü içerde almıştım."

"Eğer şampiyon olursak anında birbirimize koşup sarılmayalım, fazla dikkat çekmesin." dediğinde gülüşüme engel olamadım ve "İçerde hallederiz o işleri." dedim.

"Baran, sus ve ısınmaya başla." deyip tekrar tribüne baktı, sonra yüzünü buruşturup bana baktı. "Bize el sallıyorlar! Görmemiş gibi yap."

Verdiği tepkilere gülmeden edemiyordum. Gerçekten de zıplayan annesini görmezden gelip kızların yanına gidince arkasından gülümsedim. Beni ne kadar mutlu ettiği hakkında hiçbir fikri yoktu aslında.

Elime bir top alıp potaya gidecekken yanıma yavşak piç gelmişti. "Normalde kaplan olan kız senin yanında yavru kediye dönüşüyor. Böyle bir kıza sahip olduğun için şanslısın."

O an aklımda tek bir soru vardı. "Normalde kaplan olduğunu nereden biliyorsun sen?"

"Anlaşılan sana söylememiş. Yaklaşık yarım saat önce kantinde tanıştık." dediğinde arkadaşlarıyla sohbet eden Mira'ya baktım. Neden bana söylememişti ki? Gerçi fotoğraf olayında haksız çıktığımdan beri her dediğine güveniyordum. "Eğer kayda değer bir konuşma yaşasaydınız gelip anlatırdı."

"Güzel, sevgilini iyi tanımışsın." Rakiplerinin özel hayatlarında olan biteni onlar üzerinde kullanarak tahrik etmeyi seven biriydi, o yüzden sevgili olduğumuzu nereden bildiğini sorgulamadım. "Artık onun sevgilim olduğunu bildiğine göre en ufak yanlışında karşında beni bulacağını da biliyorsundur."

"Alacalı! Sohbetiniz bol olsun, kahve de getireyim mi size?" diyen koça mahcubiyetle bakıp "Hemen geliyorum." dedim.

Arkamı dönüp koşacakken beni yavşak piçin sözleri durdurmuştu. "Maçta sizi tahrik edeceğimizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu maçı temiz bir şekilde alacağız."

"Yalnız, bizi yenmek için tahrik etmeye ihtiyacınız olacak." deyip topu sektirerek arkadaşlarımın yanına koştum.

Mira'dan

"Ne konuşuyorlar acaba?"

"Kesin Baran'a kantinde konuştuğumuzu söylemiştir." dedim Baran ve o çocuğa bakarak.

Koç yanlarına gelip Baran'ı uyarınca ikisi son bir şey konuşup kendi işlerine dönmüşlerdi. Gözüm tribündeki ailelerimize kayınca annemin beni videoya çektiğini gördüm. "Anne ne yapıyorsun ya?" diye mırıldanarak suratımı kapatmaya çalıştığımda Pelin kahkaha attı.

"Yalnız aileleriniz buradan bakınca dünür gibi görünüyor. Bence hemen evlenmelisiniz."

"Sen git Hakan'la sevgili olmaya bak." dediğimde yüzü düştü. "Sevgili olmayacağımızı biliyorum ama sadece takıldığı bir kız da olmak istemiyorum."

"Belki de benim taktiğimi kullanmalısın. Biraz uzun sürse de Baran'da işe yaramıştı."

"Ya benden daha da soğursa?"

"Kızlar! Siz de ısınma hareketleri yapın kenarda." diyen Sevda hocaya Pelin gözlerini devirdi. "Bir rahat bırakmadın hoca." diye mırıldandığımda annemin hâlâ beni videoya çektiğini gördüm. Çekmemesi için el kol hareketi yapsam da yüzündeki gururlu gülümsemesiyle çekmeye devam ediyordu.

Baran, annemin beni çektiğini görünce bana bakarak pis pis sırıtmaya başladı. Sen şimdi görürsün yelloz seni moduyla anneme Baran'ı işaret ettiğimde ne demek istediğimi anlayıp telefonu Baran'a çevirdi.

Sinsice sırıtarak ısınma hareketleri yaparken Baran'la göz göze geldiğimde annemi gösterdim. Annemin kendisini çektiğini fark edince bana sonra görüşeceğiz bakışları atsa da kameraya doğru kibarca gülümsemek zorunda kalıyordu. Kahkaha atmıştım.

Maçın başlamasına 5 dakika kala basketbolcular koçlarından son taktikleri alıyordu. Tribünde tekrar göz gezdirdiğimde, Ekrem amcanın yanında Baran'ın amcası ve Emre'nin de olduğunu görmüştüm.

Koçun konuşması bittiğinde Baran'ın yanına gidip ona Emreleri işaret ettiğimde gülümseyerek onlara selam verdi. Sonra bana bakıp "Bütün sülalem burada anasını satayım." dediğinde kıkırdadım.

Maç başladığında tribünler gerçekten çok coşkuluydu. Annem video çekmeyi bırakmıştı ama bu sefer de Sema teyze Baran'ı çekiyordu.

•••

İlk yarı bittiğinde karşı takım birkaç sayı önümüzdeydi ve koç takımı apar topar soyunma odasına sokmuştu. Fena bir konuşma yapacağı kesindi.

Suratım asıktı çünkü annem beni tribüne çağırmıştı. Bunu Baran'ın ailesi önünde yaptığı için oraya gitmezsem saygısızlık yaptığımı düşüneceklerinden korkuyordum. Sonuçta onlar sıradan insanlar değildi, Baran'ın ailesiydi.

Tribüne çıkmak için kapıyı açtığım sırada içerden Poyraz ve bir kız çıkınca onu görmeyi beklemediğim için şaşırmıştım, Poyraz da beni gördüğü için şaşkın görünüyordu.

Poyraz'dan

İlk yarı sona erdiğinde Mira'nın Baran'a gülümsemesini aklımdan çıkaramıyordum. Artık benden iyice uzaklaşmıştı, bunun sorumlusu benim ve fena sıçmıştım ama Mira'yı unutmaktan başka çarem yoktu. Sırf benden nefret edip işimi kolaylaştırsın diye hiç istemediğim şeyler yapmak zorundaydım. Baran'la öpüştüklerini insanlara duyurmak gibi.

Bunları daha fazla düşünmemek için 15 dakikalık aradan yararlanmam gerekiyordu. Ayağa kalkıp gözlerimi kızların üstünde gezdirdiğimde gözüm daha önce bana 'yardımcı' olan bir kıza takıldı. Tek bir hareketimle peşime takılmıştı bile.

İkimiz beraber tribünden çıkarken karşıma Mira çıkınca donup kaldım. Ben onu unutmaya çalışırken bu kadar çok karşıma çıkması hiç iyi değildi.

Kendimi kötü hissetmeye başlarken bana kısaca selam verip yanımızdan geçti. İç sesim, o Baran'la öpüşürken aklında sen yoktun dediğinde derin bir nefes alıp kızla koridora çıktım. Onu kuytu bir yere çekerken ağzımdan çıkan tek bir cümle vardı. "Lütfen bana onu unuttur, dayanamıyorum."

Unutturamayacağını bilsem de kendimi kıza bırakmıştım. Saçlarımdan tutup dudaklarını dudaklarıma bastırdığında gözlerimi kapattım ama gözümün önüne Mira'nın suratı gelince adeta sıçrayarak geri çekildim. Kaç gündür aynı şey oluyordu. Beynim beni uyarıyordu ama ben umursamıyordum. Kendimi Mira'ya olan sevgime ihanet etmediğime inandırmak istiyordum ama bu sadece birkaç saniye sürüyordu.

Ona öfkem tazeyken her şey daha kolaydı, tıpkı kamptayken beni yiyişirken gördüğü anki gibi. Şimdiyse ona kızamıyordum ve başka kızlarla olmak bana acı veriyordu. "Olmuyor, kimse bana onu unutturamıyor."

Dudaklarının Baran'ınkilere değmiş olduğunu bilsem bile onu öpmeyi deli gibi istiyordum. Karşımdaki kızın Mira olması için her şeyi yapabileceğimi fark ettiğimde duraksadım. Evet, Mira'yı öpmek için tüm riskleri göze alabilirdim.

Mira'dan

"Maşallah kızımıza." Emre'nin babası da benimle tanıştığında ortam tam bir kız isteme evine dönmüştü.

Onları tribünde bırakıp koridora çıktıktan sonra soyunma odasının bulunduğu yere yürüdüm, erkek soyunma odasından çıkan erkekleri görünce yanlarına ilerledim. "Fırça yemiş gibisiniz."

"Sorma." dedi Giray. "Yenemezsek çok kötü şeyler olacak."

Onların gerginliğini az çok anlayabildiğim için rahatlatmak istercesine gülümsedim. "Merak etmeyin, yeneceğiz."

"Hani tereddütlerin vardı?" diyen Baran'a "Son periyoda girmeden önce dans edeceğiz, yenmemeniz imkansız." dediğimde güldüler.

•••

Üçüncü periyodu 2 sayı önde tamamlarken çalmaya başlayan şarkıyla beraber sahnenin ortasına geçtik. Annemin bizi anında videoya çektiğini görünce kendi kendime gülmeden edememiştim.

Dans boyunca tribünden destek kesilmemişti. Birkaç kez Poyraz'la göz göze gelmek zorunda kalmıştım ve her seferinde bana gülümsemişti. Gerçekten derdini anlayamıyordum.

•••

Son periyodun sonlarına doğru heyecan iyice artmıştı. Sadece 2 dakika kalmışken 5 sayı geride olmamız hepimizin yüzünü düşürmüştü ama hiçbirimiz desteği bırakmıyorduk.

En son sayıyı yiyen biz olduğumuz için oyunu potanın altından başlattık ve hücuma başladık. Baran, elindeki topu üçlük çizgisinin gerisindeki Giray'a attığında, Giray önce biraz tereddüt etse de topu potaya göndermişti. Atışı isabetli olduğunda bizim okulu destekleyen herkes bağırıp çağırmıştı.

Rakip takım hücuma başladığında herkes çok dikkatliydi. Top, Baran'ın savunduğu çocuğa gelirken araya girip topu kaptığında sevinçten çığlık atmıştım. Hızla potaya giderken peşinden rakip takımın oyuncuları koşuyordu.

Arkasındaki oyuncu ona fazlasıyla yaklaştıktan sonra turnike adımlaması yaptığında kaşlarımı çattım. İkisi de aynı anda zıplarken Baran topu potaya sokmaya, çocuk da blok koymaya çalışıyordu. Çocuk, vuruşunu top yerine Baran'ın bileğine yapınca hakem düdüğünü çaldı, top fileden geçince de serbest atış çizgisini gösterdi. Baran'ın başından beri amacının basket-faul almak olduğunu fark edince sırıttım. Yanağıma boşuna '5' yazmamıştım.

İki sayı daha aldığımız için skor eşitlenmişti. Eğer Baran bu basketi atarsa bir sayı önlerine geçecektik ve her şey onların son hücumuna, bizim de son savunmamıza kalacaktı.

Baran çizginin arkasına geçip topu sektirirken önce tribüne-ailesine-bakmıştı. Daha sonra bakışlarını benim beklentili gözlerime çevirdiğinde gülümsedi ve atışını yaptı. İsabetliydi.

Tekrar çığlık atarak zıplarken karşı takım mola almıştı. Baranlar kenara gelirken biz de etraflarında toplanıp koçu dinlemeye başladık. "Faul yok! Faul yapmıyorsunuz! Müthiş bir savunma yapıyoruz ve onlara sayı aldırmıyoruz!"

Kalbim ağzımda atarken kalabalıktan faydalanıp Baran'ın elini tuttum. Buz gibiydi. "Yapabilirisiniz, Baran. Son bir savunma ve kupa." dediğimde kararlılıkla başını sallayıp elime bir öpücük kondurdu.

Oyun tekrar başladığında karşı takım topu elden ele dolaştırıyordu. Saniyeler kaldığını fark eden bir oyuncu, topu elinden çıkarırken nereden çıktığını anlamadığım Baran topa blok koyma amacıyla zıplayınca herkes nefesini tuttu. Topa değememişti ama çocuğu şaşırttığı kesindi çünkü top potadan sekip geri dönmüştü.

Kısacası bizim cephede kıyamet kopmuştu.

30 kişi sahanın ortasında sevinirken Baran'la yan yana bile gelememiştik. Ayrıca tüm erkekler bir anda üstlerindeki formaları çıkarıp omuz omuza zıplamaya başlamışlardı.

•••

"Şampiyonluğa!" diye bağırıp kadeh kaldıran koça benim dışımda herkes eşlik etmişti çünkü reşit olmayan tek kişi bendim.

Kupayı 30 kişilik masanın tam ortasına koymuştuk ve her gördüğümüzde keyfimiz yerine geliyordu. Kolunu omzuma atmış, beni kendine doğru çekmiş Baran'la oturmak ise bu yemeğin en keyifli yanıydı.

Telefonuma mesaj gelince annemden geldiğini düşünmüştüm ama yanılmıştım.

Poyraz: İki dakikalığına dışarı gelir misin? Acil.

Acil olduğunu görünce gitme ihtiyacı hissetmiştim. Ayağa kalktığımda Baran "Nereye?" diye sordu.

"Tuvalete gidip geleceğim."

Ona söylemek istememiştim çünkü durup dururken gerginlik çıkmasını istemiyordum. Eğer Poyraz'ın söyleyeceği gerçekten acilse o zaman Baran'a haber verecektim.

Masadakilerin göremediği kapıdan dışarı çıktığımda etrafta kimse yoktu. "Poyraz." deyip birkaç adım ilerlediğimde karanlık bir yerden çıkıp beni olduğu yere çekmişti. "Ne oldu? Çabuk söylersen iyi olur."

Hiçbir şey söylemeyip sadece suratıma baktığında sinirlenmeye başlayıp "Eğer söylemiyorsan geri dönüyorum." dedim.

Hareketlendiğim an beni duvara yapıştırıp dudaklarını dudaklarıma bastırması beklediğim son şeydi.


Ortalık karışacak :D

Continue Reading

You'll Also Like

210K 17.4K 21
Irmak Arya Altun, kleptomani hastasıdır ve bir polisten çalmaması gereken bir dosya çalar. O dosyanın başına açacaklarından da habersizdir.
3.6K 115 21
*Göçmen bir kızın İstanbulda ki hikayesi* İki yıldız ikisi de bir birinden farklı biri yerde olan diğeri gökte olan ikiside mavi gibi görünürler ama...
26.4K 2K 34
「🕸」- 𝖑𝖔𝖘𝖙 𝖈𝖔𝖓𝖙𝖗𝖔𝖑, Giselle Byrnes'ın hayatı tek bir günde değişmişti. Annesi "ünlü" bir iş adamını ona üvey baba olarak getirmişt...
493K 38.8K 17
Çimlerin kralı, Fenerbahçe'nin göz bebeği Kuzey Karahanlı. Hayatını kariyerine adamış, tek amacı daha da başarılı olmak olan bir adam. Buz patenine...