5 NUMARA

By Wolfian_SS

4M 198K 93.9K

Lise 3'e giden Mira, kızların gözdesi Poyraz tarafından sevilir ama onun gönlü kendisinden haberi bile olmaya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
5N Özel-Kız İsteme
5N Özel-Düğün
5N Özel-Balayı
5N Özel-İkinci Düğün
5N Özel-Oruç
5N Özel-Doğum
YENİ KİTAP

30.Bölüm

75.2K 4.6K 1.4K
By Wolfian_SS

Öncelikle bir şey söylemek istiyorum. Okunma sayısına göre oy sayısı çok düşük. Sonuçta ben de burada emek veriyorum, saatlerimi harcıyorum ve ekstra bir durum olmadıkça bölümleri aksatmadan yayımlıyorum. Sizden istediğim tek şey oy vermeniz. Umarım bölümü beğenirsiniz :)

"Direkt test çözmeye başlıyoruz ne demek ya?" diye isyan ederken üstüme yeni tişörtümü geçiriyordum. "Bari öğle yemeğinden sonra başlasaydık. Merhametsizler!"

"Test çözerken aramızda konuşma olmasın diye dönemleri karacaklarmış. Üst dönemden biriyle yan yana oturmak zorundayız."

"İçimden bir ses Baran'la aynı sınıfta olacağımı söylüyor." deyip deodorantımı sıktım. 3 kişilik odada Pelin, ben ve dans kulübünden arkadaşımız olan Merve kalıyorduk.

Saat daha yeni 10 olmuşken test çözeceğimiz salonlara inmiştik. Oldukça genişlerdi ve iki kişilik uzun masalar şık örtülerle kaplanmıştı. Salonun hemen önünde ise açık büfe vardı ve üstünde kurabiye, kek, çay tarzı şeyler vardı. En azından karnımız iyi doyacaktı.

Bir salon yaklaşık 40 kişilikti ve toplam 3 sınıf vardı. Baran'la aynı sınıfa düşmemiz bir tesadüf müydü bilmiyordum.

Bir öğretmen, elindeki oturma planını sesli şekilde okurken kendi adımı duyabilmek için dikkat kesilmiştim. Adamın oturmamı istediği yere geçince yanıma gelecek kişinin adını beklemeye başladım. "Baran Alacalı."

Gözlerim irice açılırken Baran rahat adımlarla gelip yanıma oturmuştu. 10 saniye boyunca ona soran gözlerle bakmama rağmen bir türlü bana bakmayınca koluna vurdum. "Yalnız bu kolumla test çözeceğim, zarar vermezsen sevinirim."

"Eğer bir açıklama yapmazsan kafana zarar vereceğim."

"Ne açıklaması?"

"Aynı sınıfa düşmemizi normal karşılayabilirim ama bu kadar insan içinden yanıma tesadüfen düşmüş olamazsın."

"Yanına düşme ihtimalim vardı sonuçta, kaç olduğunu hesaplamamı ister misin?" diye sorduğunda gözlerimi devirip "Sakın böyle bir şey yapma." dedim.

Herkes yerine oturunca test çözmeye başlamıştık. Baran'la yan yana test çözmek sebebini anlamadığım bir şekilde beni mutlu ediyordu. Sonuçta test çözüyorduk, nasıl mutlu olabiliyordum ki?

"Beni izlemen hoşuma gidiyor ama odaklanamıyorum Miracık." Baran'ın sesiyle kendime gelince başımı hızla önüme çevirdim. "Seni izlemiyordum. Soruyu düşünürken dalmışım sadece."

"Öyle olmadığını ikimiz de biliyoruz bence."

"Baran Alacalı, sana söz verdim ama konuşmaya devam ederseniz ikinizi ayırmak zorunda kalırım." Hoca başımızda dikilip konuşunca kaşlarımı çattım. Söz verdim mi demişti o? "Ayrıca teneffüse çıkmayacağını hatırlatmama gerek yok herhalde."

Baran "Biliyorum hocam." dediğinde hoca yanımızdan ayrılmıştı. Bir daha konuşmamak için boş bir kağıdın üstünde kalemimi gezdirdim.

Neye söz verdi? Teneffüse neden çıkmıyorsun?

Kağıdı önüne uzattığımda bakışlarını test kitabından çekti ve okudu. Sesli bir nefes vererek cevap yazmaya başladığında heyecanla beklemeye başladım.

Seninle yan yana oturmanın karşılığı teneffüse çıkmayıp soru çözmekti.

•••

Sırıtmamı yüzümden silemediğim bir ders saatinden sonra teneffüs vakti gelmişti. Baran yerinden kalkmayıp hocanın verdiği soruları yaparken suratım asıldı. "Benimle oturmak için böyle bir şeyi kabul etmiş olmana inanamıyorum."

"Hemen bitiririm, merak etme."

"Kaç soru var?"

"100. İstesem tek teneffüste bile bitiririm, dil bilgisi soruları var sadece."

"O zaman ben gidip sana çay alayım." dediğimde başıyla onayladı. Herkesin açık büfeye çullandığını görünce gözlerimi devirme isteği duymuştum. Birazdan öğle yemeği yiyeceksiniz, yavaş! Aslında onlara hak veriyordum. Açık büfe büyülü bir şeydi. İnsanın acıkmasa bile bir şeyler yiyesi geliyordu.

Sonunda çay makinesine ulaşıp bardağa çay doldururken yanımda Poyraz belirdi. "Nasıl geçti?"

"Fena değildi. Evde olsam bu kadar soru çözemezdim."

"Evde neredeyse hiç soru çözmediğimi düşünürsek buradaki performansım oldukça iyi." dediğinde kıkırdadım. "O zaman bu kamp sana iyi gelecek."

"Baran'la aynı sınıfta mısınız?" diye sorduğunda bakışlarım yere inmişti ama yalan söyleyemezdim. "Evet." Sevinçten yoksun bir şekilde güldüğünde ne yapacağımı bilememiştim.

"Ben seni tutmayayım o zaman, sonra görüşürüz." deyip yanımdan uzaklaşınca kendimi kötü hissetsem de tekrar salona girip Baran'ın yanına ilerledim. Yerimde bir kızın oturduğunu ve Baran'ın ona bir şeyler anlattığını görünce çayı üstlerine boşaltmak istesem de sakince yanlarına gittim. "Çayını getirdim."

İkisi de kafasını kaldırıp bana bakınca Baran "Sağ ol." dedi, kız da "Çok teşekkürler Baran." diyerek yerimden kalktı.

"Neden buradaydı?" diye sordum sandalyeye otururken.

"Düğün günümüzü belirliyorduk." deyip dalga geçtiğinde koluna vurdum. "Koluma vurmaktan vazgeç artık!"

"Sen de düzgün cevap ver o zaman."

"Sadece soru sormuştu. Kıskandın mı?"

"Hayır, ben artık seni kıskanmıyorum." dedim suratına bakmadan. Onunla konuşsam da kızgınlığım tam olarak geçmiş değildi. "Ben de seni kıskanmıyorum o zaman."

"Tamam, kıskanma." deyip test kitabımı açtım. "Soruları çözdün mü?"

"6 tane kaldı." deyip sırıttığında gözlerimi irice açtım. "Oha!"

"Normalde onları da bitirirdim ama sana bırakmak istedim." deyip kitabı önüme ittiğinde kaşlarımı çattım. "Neden ben çözüyorum?"

"Çünkü bu soruları çözüyor olmamın sebebi sensin." dediğinde gözlerimi devirerek "Konular ne?" diye sordum.

"Merak etme, basit konulardan."

Baran'ın bakışları eşliğinde soruları çözmeye başlamıştım, hata yapıp rezil olmak istemediğim için dikkatlice çözmüştüm.

Kalemi elimden bıraktıktan sonra sırıtarak "Hepsini doğru yaptın. Şimdi hocaya bunları gösterip artistlik yapmam lazım." dediğinde güldüm.

•••

Öğle yemeğine koşturarak gittikten sonra Pelin'le karşılıklı oturmuştuk. Baran da çaprazımızdaki masada, Hakan ve Giray'la birlikte oturuyordu ve suratlarımız birbirimize dönüktü.

Bir şeye güldükten sonra etrafına bakıp benimle göz göze geldiğinde bakışlarımı hızla tabağıma indirdim. Birkaç saniye sonra bana bakmayı kestiğini düşünüp tekrar ona baktığımda hâlâ bana baktığını görmüştüm ve aramızda garip bir an yaşanmıştı.

Yemek boyunca bakışıp durmamız aklımda soru işaretleri bırakırken masadan kalktım. 1 saatten fazla teneffüsümüz vardı ve kızlarla voleybol oynamak için arkadaki büyük bahçeye doğru yürüyorduk.

Birkaç saniye sonra Hakan yanımdan yürümeye başlayınca ona gülümsedim. "Naber Mira?"

"İyi, sen?"

"Ben de iyi. Baran'dan duyduğuma göre ilk iki saat iyi geçmiş."

Arkama baktığımda Baran'ın birkaç adım arkamızdan yürüdüğünü ve bizi izlediğini gördüm. "Evet, iyi geçti."

"Voleybol mu oynayacaksınız?" Soruya cevap vereceğim sırada omzumda hissettiğim elle kafamı yana çevirip Baran'la karşılaştım. Hakan'la aramıza girmiş, kollarını omuzlarımıza atmıştı. "Ne yapıyorsun Baran?"

"Hakan'la konuşmam lazım."

"Farkındaysan şu an ben konuşuyorum."

"Sonra konuşursunuz siz." deyip Hakan'ı uzağa çekiştirince "İlla gıcıklık mı yapmak zorundasın?" diye bağırdım arkasından. İkisinin de gülmesi beni daha da sinirlendirmişti.

"Eğer kıskandığı için yapmadıysa benim de adım Pelin değil." Bakışlarım yanıma gelen Pelin'e kayarken "Bu kıskançlık değil, kabalık resmen!" dedim.

"Belli ki o da tam olarak böyle düşünmeni istemiş."

Sabah beni kıskanmadığını söylediğini hatırlayınca kaşlarımı havaya kaldırdım. "Kıskandığını anlamamam için mi Hakan'a bir şeyler söyleyecekmiş gibi davrandı?"

"Mira, bunları benim yardımım olmadan anlaman gerekiyor." dediğinde suratım düşmüştü.

Voleybol oynayan kızların yanına gidip biz de oynamaya başlamıştık, bir kız kötü manşet aldığında top futbol oynayan erkeklerin olduğu yere doğru gitmişti. En yakın kişi ben olduğum için koşarak almaya gittiğimde bizim dönemden bir çocuk topu eline alınca "Verir misin şunu?" diye sordum.

Suratına pis bir sırıtış yerleştirip topu havaya dikince yumruklarımı sıktım. Erkeklerin şunu yapmasından nefret ediyordum.

"Ne yapıyorsun lan sen?" Poyraz'ın sesiyle irkilirken çocuk da biraz korkmuştu.

"Toplarını veriyordum."

"Havaya dikerek mi? Gidip sen alacaksın o topu."

"Poyraz..."

"Başlatma Poyraz'ına!"

Çocuk topun gittiği yere koşturmaya başlayınca Poyraz sırıtmaya başlamıştı. Ben de kendime engel olamayıp kahkaha atmıştım. "Bu kadarına gerek yoktu."

"Seni oraya kadar koşturacağımı düşünmedin herhalde."

Çocuk bir süre sonra yanımıza döndüğünde Poyraz tekrar ciddileşti. "Nerede kaldın lan?"

Çocuk mahçup bir ifadeyle "Biraz uzağa atmışım galiba topu." dediğinde Poyraz çocuğun elinden topu aldı ve "Bir daha gidip alamayacağın yerlere top atma." dedi. Daha sonra da yanıma gelip topu bana verdi.

Ona teşekkür ederek geri döndüğümde kızların top beklemekten sıkıldıklarını ve çimenlere oturduklarını gördüm. Topu getirince de oymamak istememişlerdi.

"Selam kızlar." Melek'in sesini duyduğum sırada kusma isteğimi bastırarak topu yere bıraktım. Daha fazla burada kalamazdım.

Pelin'le birlikte basketbol sahasına ilerlerken "Bir de yüzsüz yüzsüz gelip selam diyor. Gerizekalı." diye homurdandım.

"Bence sen şu an Melek'le ilgilenmek yerine az önce potaya üçlük atan Baran'la ilgilen."

Gözlerim anında basketbol sahasına dönerken Baran'ın atışını göremediğim için moralim bozulmuştu.

Sahanın yanına yürümeye başladığımızda Baran bizi fark edip "Kızlar, isterseniz siz de oynayabilirsiniz. Normalde başka kimseyi oyuna almayız ama siz istisnasınız." deyince gözlerimi devirip "Allah razı olsun." dedim. Canım gerçekten oynamak istemişti. "Pelin, ben sanırım gerçekten oynayacağım."

"Sen oyna, ben de burada beklerim."

"Olmaz! Sen de oynamak zorundasın, diğer türlü takımlar eşit olmuyor."

"Evet Pelin, sen de oyna. Hatta bizim takıma gel." diyen Baran'a kaşlarımı havaya kaldırarak baktım. "Tamam, zaten ben de Giray'ın takımında olmak istiyordum."

Giray'ın ikimize de sırıtarak bakması beni gerse de umursamamaya çalıştım. "Sizi yeneceğiz Baran."

"Maç sonunda görüşürüz."

Maç başladığında Giray elindeki topu bana atmıştı. Sektirerek yürümeye çalıştığım sıralarda Baran hata yapmam için üstüme gelince "Yürü git Baran!" diye bağırdım.

"Basketbol böyle bir oyun, esmer güzeli." dediğinde ağzım açık kalmıştı. "Esmer güzeli mi?"

"Esmer bomba dememi mi tercih ederdin?" dediğinde bir anlık boşluğumdan yaralanıp topu almıştı. "Baran! Beni kandırmaya hakkın yok!"

"Kandırmıyordum zaten!" diye bağırıp potaya turnike bırakınca beynimi düşünmesi için zorladım. Esmer güzeli olduğumu mu düşünüyordu?

Yanımdan geçen Giray "Mira, Baran'ın cazibesine kapılmayı bıraksan iyi edersin." deyip saçlarımı karıştırınca gaza gelip Baran'a doğru koşturdum. Amacım onu savunmaktı.

Top tekrar elime geldiğinde Baran yine beni engellemeye çalışmıştı ama bu sefer pas verebilmiştim. Bizim takımdan başka bir çocuk koşup atışını yapınca top potadan sekip Pelin'in kucağına düşmüştü. Belki kekleyebilirim umuduyla "Pelin, buradayım!" diye bağırsam da bana ters bakışlar atıp "Kandırabileceğini mi düşündün cidden?" diye sordu.

Somurtarak ona bakarken topu potaya attı ve sayı oldu. Karşı takım sevinirken "Artık sayı alma vakti geldi." diye mırıldandım ve Giray'a pas attım.

Potanın yanına yaklaştığımda Giray'ın havadan attığı topu zor da olsa tutmuştum ve bir anda dibimde Baran belirmişti. "Yine mi sen?" diye isyan ettiğimde gülme sesini duydum. "Seni bir türlü bırakamıyorum."

Baran'a arkam dönük topu sektirirken neredeyse dibimde olduğunu hissediyordum ama bana hiçbir şekilde değmiyordu. Bunun avantajını kullanarak arkamı dönüp topu potaya atınca sayı almıştık. Olduğum yerde zıplarken "Bu sefer beni engelleyemedin." dedim.

Yanıma gelip "Kız olduğun için şanslısın." dediğinde beni küçümsediğini düşünüp sinirle "Ne alakası var?" diye sordum.

"Arkan dönükken, faul yapmadan topu almam için vücutlarımızın birbirine değmesi gerekiyordu, bel altı da dahil." dediğinde gözlerimi irice açıp etrafa bakmaya başladım. Neyseki topu almaya falan çalışmamıştı.

Sahanın dışından "Hanımlar, beyler, bölüyorum ama teneffüs bitmiş." diyen Hakan'ı görünce hızlı adımlarla yanına gittim. "Futbol mu oynadın sen?"

"Evet çünkü Baran ve Giray'la basketbol oynayınca kendimi fazlasıyla beceriksiz hissediyorum."

"Ben bir keresinde Baran'ı yenebileceğimi düşünmüştüm. Bence benim durumum daha fena." dediğimde güldü.

"Ulan çabuk olsanıza! 5 dakika geciktik!"

Koşturarak salonların önüne geldiğimizde bizim salona 4 kişi girmiştik. Hocanın bakışları anında bize dönerken öğrenciler de bize bakıyordu. Test çözmeye başlamışlardı bile. "Geç kalışınızı neye borçluyuz çocuklar?"

"Hocam, basketbol oynuyorduk." dedi Baran.

"Mira da mı oynuyordu? Bakıyorum da siz ikiniz birbirinizden ayrılamıyorsunuz." diyen hocayla birlikte sınıfta gülüşme sesleri duyulmuştu. Bu odadaki herkesin Baran'ı sevdiğimden haberi vardı ve buna gülmeleri hoşuma gitmemişti. Baran bunu hissetmişçesine "Ne gülüyorsunuz?" diye çıkışınca herkes ciddi haline geri dönmüştü.

Hoca bakışlarını değiştirip, bir şeyler anlamış gibi gülümseyince tırsmıştım ama tek yaptığı "Tamam, geçin yerlerinize." demek olmuştu. "Teneffüste 7 dakika daha test çözeceksiniz."

Hepimiz gözlerimizi devirerek yerlerimize geçtik.

•••

Teneffüs olduğunda biz 4 kişi test çözmeye devam ederken, hoca Baran'ın yanına gelip "Baran, biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu. Bizim hakkımızda konuşacağından o kadar emindim ki, onları takip etme ihtiyacı duymuştum. "Hocam, ben de tuvalete gidebilir miyim?"

"Gidebilirsin Mira."

Üçümüz birlikte salondan çıkıp ilerledikten sonra tuvalete gidiyor gibi yaptım, daha sonra konuştukları yere yaklaşarak onları dinlemeye başladım. "Baran, Mira'yla aranızda ne var bilmiyorum, bilmeme gerek de yok zaten. Ama dikkatli olmanı istiyorum. Bu sene senin için çok önemli, sınava sadece birkaç ay kaldı. Aklının başka yerlerde olması ne ailenin ne de bizim isteyeceğimiz bir şey. Emin ol Mira da böyle bir şey olmasını istemez."

"Bu konuşmayı başka öğrencilere de yaptınız mı acaba? Farkındaysanız notlarım gayet iyi, sürekli dereceye giriyorum ve kampa geldiğimizde de gayet güzel test çözüyorum. Endişelenmeniz gereken bir şey yok."

Daha fazlasını dinlemeye gerek duymadığım için hızlı adımlarla gerçekten tuvalete gittim. Sanırım hoca, bizim sevgili olduğumuzu ve bunun Baran'ı etkileyeceğini düşünmüştü. Gerçekten öyle olur muydu? Baran, benimle sevgili olduğunda başarısız olur muydu?

Daha seni sevip sevmediğinden bile emin değilsin Mira.

Düşünmeyi bırakıp salona dönerken karşıma Melek çıkmıştı. "Benimle konuşmak istemediğini biliyorum Mira ama-"

"Senin suratını bile görmek istemiyorum Melek."

"Artık Baran'la işimin olmadığını söylemek istemiştim."

"Bunu bilmem kaçıncı deyişin. Yalan söylemekten bıkmadın mı?"

"Ben sanırım Emre'den hoşlanmaya başladım." dediğinde ağzım aralandı. Doğruluğundan şüphe ettiğim için "Umrumda değil, şimdi gitmem gerekiyor." dedim ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Emre ve Melek birbirlerini hak ediyorlardı.

•••

Akşam, serbest kaldığımız sıralarda odada Pelin ve Merve'yle oturmuş sohbet ediyordum. Hocanın yanındayken Baran'dan hep uzak durmaya çalışmıştım çünkü sürekli Baran'ı uyarmasını ve aramızda bir şey olduğunu bilmesini istemiyordum.

Ağzıma cips atarken aynı zamanda da annemden gelen mesaja cevap yazmaya çalışıyordum. Birden balkondan gelen sesle odada sessizlik olmuştu. Ağzımdaki cipsi bile çiğnemeyi bırakmıştım.

Birbirimize telaşla bakarken bir kez daha aynı ses geldi. Sanırım biri balkona taş atıyordu. Ağzımdaki cipsi tekrar çiğnemeye başladığımda Pelin tüm cesaretiyle balkona çıkmıştı. Merve'yle gergin bekleyişlerimizin sonunda Pelin sırıtarak içeri girmişti. "Balkona çıkması gereken kişi sensin."

Şaşkınlıkla balkona çıktığımda tam aşağıda duran ve elinde taşlar olan Baran'ı gördüm. "Baran, ne yapıyorsun burada?"

"Canım seni görmek istedi."

"O kadar mı?"

"Aynı zamanda seninle konuşmak istiyorum. Aşağı gelirsen iyi olabilir."

"Sen neden buraya gelmiyorsun?"

"Odanın balkonunu bulana kadar neler çektim haberin var mı? Tam 12 dakikamı harcadım ve yanlışlıkla bir öğretmenin odasının camına taş attım." dediğinde kahkaha attım. "Kadın mıydı erkek miydi?"

"Kadındı ve açıklama yapmam pek kolay olmadı."

"Tamam, bunu hak ettin. Aşağı geliyorum."

Koşarak aşağı indiğimde ben de odanın hangi tarafa baktığını bulmakta zorlanmıştım. Önce yanlışlıkla sol tarafa doğru ilerlemiştim ve oradaki odaların erkeklere ait olduğunu gördükten sonra telaşla sağ tarafa doğru koşturmuştum.

Köşeyi tam döndüğüm sırada Baran karşıma çıkınca çığlık atmamak için zor tutmuştum kendimi. O da korktuğumu anlayıp beni sakinleştirmek için ellerimden tutunca kalbim daha da hızlı atmaya başlamıştı. Sevdiğim çocuk ellerimi tutarken nasıl sakinleşebilirdim ki? "Ödüm koptu."

"Sanırım sen de burayı bulmakta zorlandın."

"Ben de yanlışlıkla erkeklerin olduğu tarafa gittim." dedim rahatlamaya çalışarak. Gülüp "Neyse, şimdi buradasın." dediğinde gözlerimiz birbirine kilitlendi. Birkaç adım ötemizdeki lamba, suratımızın sadece yarısını aydınlatıyordu.

Suratlarımız birbirimize yakınken ve ellerimiz birbirine kenetliyken fazla adrenalinden ağzımdan çıkan tek şey "Benim tuvalete gitmem gerekiyor." cümlesi olmuştu. Gerizekalı Mira!

Baran yavaş yavaş geri çekilirken "Tamam." dedi ve suratıma bakmadan ilerlemeye başladı. Söyleyeceği şeyi söyleyemeden saçmalamama kızmış mıydı? İyi de ne yapabilirdim ki, benim için de kolay bir durum değildi.

Tuvaletten çıktığımda, kapının önünde bekleyen Baran'la birlikte lobide yürümeye başlarken hem son sınıflardan hem de bizim dönemden oluşan bir topluluk yanımıza geldi. "Hadi siz de bizimle gelin."

"Ne yapacaksınız?"

"Eğlenceli bir oyun oynayacağız."

Oyun dendiğinde aklınıza fazla klişe şeyler gelmesin :D

Siz de sırf yanınızda oturmak için teneffüse çıkmayıp soru çözmeyi göze alacak birine sahip olmak ister miydiniz? *Hayal ederken düşüp bayıldı*

Continue Reading

You'll Also Like

837K 37.9K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
5.3K 2.2K 21
"Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur"Ra'd 28. Ayet Ben kalbimdeki taşıdığım Allah aşkından ilham alıyorum
355K 22.8K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
11.7K 408 4
>Tesettüre dair yanlış bilinenler >Günümüzdeki tesettür >Olması gereken tesettür >Topuzsuz başörtüsü yapabilmek için