Aşk Engel Tanımaz |TAMAMLANDI...

By Esra269

2.9M 180K 12.3K

Genç kız burnunu çekti ve ağlamamak için direndi. Onu neyin bu kadar üzdüğünü bilmiyordu. Onun farklı olduğun... More

Giriş
Bölüm 1 : Yeşil Bademler
Bölüm 2 : Haylaz Gülümseme
Bölüm 3 : En Güzel Doğru
Bölüm 4 : Kafa Karışıklığı
Bölüm 5 : Hayal Kırıklığı
Efe'nin Zeynep'i İlk Görüşü
Bölüm 6 : Kalp Atışı
Bölüm 7 : Vedasız Gidiş
Bölüm 8 : Çıldırtıcı Dişi
Bölüm 9 : İnkâr Etme
Bölüm 10 : Seni Öperim!
Bölüm 11 : Rüyanda Beni Gör
Bölüm 12 : Gidemem
Bölüm 13 : Bunu Unutmam
Bölüm 14 : İlk Aşk
Bölüm 15 : Şirin Papatyalar
Bölüm 16 : Zeynep'in Efe'si
Bölüm 17 : İnsanın Diğer Yarısı
Bölüm 18 : Kıskanıyorum, Evet!
Bölüm 19 : Kendimi Ateşe Attım
Bölüm 20 : Ah Bu Adam
Bölüm 21 : Artık Sevmiyorum
Bölüm 22 : Canımı Yakıyorsun
Bölüm 23 : Sus Zeynep
Bölüm 24 : Kader Mi Bu?
Bölüm 25 : Korkutan Kriz
Bölüm 26 : Fedakârlık
Bölüm 27 : Çaresiz
Bölüm 28 : Emanet
Bölüm 29 : Aşk
Bölüm 30 : Güvende Hissetmek
Bölüm 31 : Kokusu Güzel
Bölüm 32 : Aşk Eğrisi
Bölüm 34 : Gel
Bölüm 35 : Durdurun Onu!
Bölüm 36 : Söz
Bölüm 37 : Kusurlarımla Tamım
Bölüm 38 : Güzel Kızıl
Bölüm 39 : O Kahve
Bölüm 40 : Sözlüm
Bölüm 41 : Güzel Gelin
Bölüm 42 : Gelin & Damat
Bölüm 43 : Aşktan Ölmek (+18)
Bölüm 44 : Senin İçin
Bölüm 45 : Denizde Akşam
Bölüm 46 : Her Şeye Varım
Bölüm 47 : Bizim Mucizemiz
Bölüm 48 - FİNAL : Ailemiz
GAMZE'NİN HİKAYESİ YAYIMLANDI!

Bölüm 33 : Ödeştik

49.6K 3.3K 159
By Esra269

Selamlar...adım adım sona.. (: Güzel bölümler göreceğiz inşallah..özellikle onların birlikte olmasını bekleyenler için söylüyorum. Yorumlarınızı bekliyorum...bölümler biraz yavan sıradan geliyor farkındayım..bitime kadar böyle. (: Bir yirmi küsür çatışmalarını izledik, artık durulma vaktidir...ben böyle bir yazarım. Masum bir aşkı çok dallandırıp budaklandırmak istemiyorum. Birbirlerini bu kadar seven iki insanın kavuştuktan sonra kötü şeyler yazmak ve onları üzmek istemiyorum. Güzel bitsin, hatırlarda güzel kalsın istiyorum.. Umarım beğenirsiniz...Kusurlarım olmuşsa affoluna.. 

Ödeşeceğimiz çok şey var. 

Gamze'nin seçtiği tulumu giydiğinde ve saçlarını da tek eliyle yandan ördüğünde güzel hissettiği kadar güzel göründüğünü umarak aynanın karşısına geçti. Aynada gördüğü kızın yüzü öyle mutlu görünüyordu ki, gülümsemeden edemedi. Onun yanaklarında gülücükler açmasına sebep olan adam içeride hazırlanıyordu. Bu akşam ailesinin yanına gidecek olmalarından dolayı çok heyecanlıydı. Özellikle Efe'nin dudaklarını öpüp alnını onun alnına dayadıktan hemen sonra kaçar gibi onun yanından ayrılmış heyecanını bastırmak ister gibi kendini banyoya atıp elini yüzünü yıkamıştı. 

O odasından çıkana kadar Efe onun yanına gelmeyecekti biliyordu. Ona zaman tanıyarak sakinleşmesini bekliyordu. Genç adam Zeynep'in ne hissettiğinin ne düşündüğünün farkındaydı ve ona göre davranıyordu. 

O kadar düşünceli bir adamdı ki, Zeynep ona her geçen gün biraz daha aşık olduğunu hissediyordu. Sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi. Kalbi onunla dolup taşmıştı ve bu durumla nasıl baş edeceğini bilemiyordu. 

Aynanın karşısında kendisine bakan genç kıza bir kez daha gülümseyerek dudaklarına kırmızı bir ruj sürdü. Daha sonra derin bir nefes alarak hafif dolgu topuklu ayakkabılarını giyerek çantasını da alıp odadan çıktı. 

"Efe? Ben hazırım." 

Onun kendisini görünce ne tepki vereceğini düşündükçe hızlanan kalbini sakinleştiremiyordu. Destek aparatına tutunarak bir kez daha, Efe'ye seslendi. Bir dakika gibi bir süre sonunda koridorun başında Efe belirdiğinde bütün evde onu aramak üzereydi. 

Genç adam her zamanki gibi sade bir şekilde kot pantolon üzerine uzun kollu kareli bir oduncu gömleği giymişti. 

Gömleğinin rengi, Zeynep'in tulumunun rengiyle aynı olduğu için birbirlerine o kadar uyumlu olmuşlardı ki şaşırarak Efe'ye baktı. Genç adam da büyülenmiş bir şekilde kendisini süzüyordu.

"Vay arkadaş. Bu kız beni erkenden gönderecek öbür tarafa." Koyu gözleri genç kızı baştan aşağıya süzerken ağır adımlarla Zeynep'e doğru yürüdü. 

Zeynep, "Allah korusun. Deme öyle şeyler." diyerek onu azarladı. Ölümün Efe'yi almasından çok korkuyordu. 

Genç adam elini uzatarak destek aparatını aralarından aldı ve Zeynep'i belinden yakalayarak genç kızı bedenine yasladı. Zeynep onun gözlerinin içine bakarken kendini kaybetti. 

"Ama öyle kızıl. Kalp krizi geçirmeme neden olacak kadar güzelsin. Hele şu kızıl saçlarını görmek için çıldırıyorum." 

Zeynep onun sözleri ile utangaç bir şekilde gülümserken, Efe yanağını okşadı. "Nasıl da utanırmış benim güzel sevgilim. Yanağındaki küçük çillere renk gelirmiş hemen. Çillerini yediğim." Eğildi ve sıcak nefesi yanağına değdi. Zeynep'in gözleri kendiliğinden kapanırken kendini tamamen ona teslim ederek yutkundu. 

Genç adam dudaklarını yumuşakça yanağına bastırdı ve ardından çenesine kadar küçük öpücükler kondurarak ilerledi. "Nasıl da güzel kokuyorsun. Mis gibi. Burnumu böyle boynuna gömüp ömür boyu orada kalasım var." Tam da dediğini yaparak yüzünü genç kızın boynuna gömdü ve gözlerini yumarak genç kızın kokusunu derin derin içine çekti. O kendisini koklarken Zeynep kalpten gitmemek için direndi. 

Sanki çok güzel bir çiçeği koklar gibi yüzünü gömmüş, onu sımsıkı tutmuş, kaçmasına izin vermiyor, aşkla kollarının arasında tutuyordu. Boynunda sıcak dudaklarını hissettiği an yüreği kıpır kıpır etti. Efe onun boynuna aşk dolu bir öpücük kondurduktan sonra yüzünü kaldırıp genç kızın gözlerinin içine baktı. 

"İçime sokasım var seni," diye mırıldandı gülerek ve burnunu Zeynep'in burnuna sürttü. "Öyle çok seviyorum." 

Zeynep, "Ben de seviyorum." diye mırıldandı ve onun nefesini yudumladı. Efe'nin nefesi genç kızın yüzüne çarpıyor, onu heyecandan öldürüyordu. 

*

"Bugün beni delirttiniz," diye homurdandı genç adam daha sonra arabada oturmuş ailesinin evine giderken. Zeynep yanındaki koltuğa oturmuş ona bakıyordu. "Hele o Gamze var ya Gamze. Ona hesabımı sonra soracağım. Kurnaz cadı. Hiçbir fırsatı kaçırmıyor." 

Zeynep kıkırdayarak, "Erkek görevli yoktu biliyorsun değil mi?" diye sordu. "O sadece seni kızdırmak için söyledi. Sence ben fermuarımı bir erkek görevliye çektirir miyim?" 

Efe ona yandan bir bakış attığında gözlerinde öyle bir parıltı vardı ki, genç kız yutkunmak zorunda kaldı. 

"O fermuarı yalnızca ben çekebilirim." Ses tonu kısık ve boğuktu. İnsanın tüylerini diken diken ediyordu. 

Zeynep ne diyeceğini bilemeyerek ona bakmaya devam etti. Efe yola dikkatini verdiğinde ise neredeyse belli belirsiz duyulabilecek bir sesle, "Senden başkası olmaz zaten.." diye fısıldadı. 

"Efendim?" 

Onun duymadığını anlayınca geçiştirerek, "Hiç." dedi. "Öyle." 

Genç adam sırıttı. "Tabiki benden başkası olmayacak. Olursa o adamı öldürebilirim." 

Zeynep ona inanamayan gözlerle baktı. 

Efe bir kez daha sırıtırken, "Öyle gözlerini açıyorsun ya, bütün yeşiller ortaya çıkıyor hani, boncuk gibi..." dedi ve sevgiyle uzanıp Zeynep'in elini tuttu ve dudaklarına götürüp öptü. "...her şeyimi seresim geliyor ayaklarına." 

Sanki son zamanlarda daha mı romantik olmuştu yoksa Zeynep'e mi öyle geliyordu. Ona teslim olduğundan beri bir gün geçmişti ve şimdiden Efe kendisini o kadar çok ilgiye boğuyordu ki, Zeynep de ona aynı şekilde karşılık vermek için çırpınıyordu. Onun kadar güzel sözler söylemesini bilmiyordu ama gösterebilirdi belki. 

Bu yüzden bu sefer o onun elini çekerek dudaklarına götürdü ve avucunun ortasına sıcacık bir öpücük kondurdu. Bu adam hayatı boyuncu onu koruyup kollayacak, bu ellerle ona bakacak, bu ellerle onu hayata bağlayacaktı. Elini hiç bırakmadan elinin üzerini, parmaklarını, elinin ayasını defalarcakez öptü. 

Sonra elini yanağına bastırarak sevgiyle yanağını onun eline sürttü. Elini tutmadan kalbini tutuşturan adamın elleri. Onu ta kalbinden yakalayan ve Allah izin verirse hiç bırakmayacak olan elleri, ona güç, ona cesaret, ona güven veriyordu. 

Yol boyunca başka hiçbir şey konuşmadılar.

Efe'nin ailesinin evine geldiklerinde heyecanı yeniden tırmanışa geçmişti. 

Genç adam arabayı bahçeden içeriye sokarken sık sık nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı. 

En sonunda araba durduğunda ve Efe ona bakıp birleşen ellerini sıktığında bakışlarını ona çevirmek zorunda kaldı.

Efe yüzünde anlayışlı bir gülümseme ile ona bakıyor, onu anlıyormuş gibi sıcacık bir şekilde onu süzüyordu. "Çok mu heyecanlısın?"

Zeynep sadece başını sallayabildi. 

"Ama onlarla daha önce de tanıştın?" 

"O za-zaman böy-öyle .." Kekeleyince sustu. Efe gülümseyerek arabadan indi ve onun tarafına gelerek kapısını açtı. 

Zeynep arabadan inmek istemiyordu. 

Efe yanında dikildiğinde utangaç bakışlarla ona baktı. "Hadi ama.." dedi genç adam gülerken. "...hep orada kalamazsın yeşil badem. İn de gidelim hadi."

Zeynep sağ bacağını sol eliyle çıkardı, sol bacağı ile de kendini arabadan indirdi. Efe'nin hemen yanında duran destek aparatına yöneldi. "Kalbim duracakmış gibi. Ya beni beğenmezlerse? Yani..yani ya bizi onaylamazlarsa?" 

Efe ona kaşlarını çatarak baktı. "Ne demek o Zeynep? Neden onaylamayacaklarmış bizi? O güzel kafanın içinden geçirme böyle şeyleri. Ailem çok sevindi ben onlara duruma anlattığımda. Hatta o kadar sevindiler ki bu gece üzerine gelip seni utandırırlarsa benden çekecekleri var."

Zeynep kıkırdayarak, "Aileni çok seviyorsun değil mi?" diye sordu. "Onlar da seni çok seviyor." 

Efe başını sallayarak onun sorusunu onayladı. "Seni de çok sevdiler. Bir an önce gelinleri olarak görmek istiyorlarmış. Benden söylemesi." 

Ağzı açık bir şekilde ona bakakalan Zeynep'in dudaklarından küçük bir öpücük çaldı ve kahkaha atarak onu göğsüne yasladı. "Şaşkın sevgilim benim." 

"Ooo çifte kumrular! Biz de bunlar nerede kaldı diyorduk? Ne yapıyorsunuz orada?" 

Gamze'nin sesiyle ikisi de irkilerek birbirinden ayrıldı. Efe'nin arkasından baktığında Gamze ile Leyla'nın kapının girişinde durduklarını gördü. İkisi de pis pis sırıtarak kendilerini izliyordu. 

Zeynep'in yanakları ısınırken yavaş yavaş Efe'nin kollarının arasından sıyrıldı ve kızların yanına ilerledi.

İkisi de ona yarı yolda yetişip Zeynep'i sıkı sıkı kucakladılar. "Çok güzel olmuşsun Zeynep. Saçını da çok beğendim. Örgü mükemmel olmuş." 

"Teşekkür ederim Gamze, sen de çok güzel olmuşsun." dedi Zeynep gülümseyerek. Genç kızın siyah kot pantolonun üzerine giydiği yarım kol fırfırlı bluzuna baktı. Mehmet'in kardeşi Leyla da sade sarı bir elbise giymiş saçlarını da topuz yapmıştı. O da çok güzel görünüyordu. 

Hep birlikte içeriye girdiklerinde ayakkabısını çıkarıp salona geçtiler. Herkesin ayakta, kendisini beklediğini görünce kıpkırmızı kesildi. Efe'nin babası ve annesi yüzlerinde sıcacık bir gülümseme ile yanına gelip ona sarılıp öptüklerinde ağlamamak için kendisini zor tuttu. Efe'nin kardeşleri tek tek elini sıkarken, Aslı aralarından gelip Zeynep'e öyle bir sarıldı ki genç kız kendini bıraktı ve yanağından aşağıya bir gözyaşı damlası kayıp düştü. 

O ailesini kaybetmişti belki ama Efe'nin ailesi o kadar iyi o kadar sıcakkanlıydı ki yepyeni bir aile kazandığı için mutluydu. Mehmet'in ailesiyle de selamlaşıp kendisine gösterilen yere oturduğunda ve herkes mutluluklarını dile getirip onu utandırmamaya çalışarak ne kadar sevindiklerini belli ederken o sadece teşekkür etmekle kaldı. Çünkü daha fazla cümle kurabilecekmiş gibi hissetmiyordu. 

Efe sürekli yanındaydı. Arada bir kimse fark etmeden elini onun koluna koyup ona destek olmak istercesine kolunu sıvazlıyordu. Onun varlığına o kadar minnettardı ki ne kadar şükretse azdı. 

Efe ailesine Zeynep ile birlikte bir psikatriye görünmek istediklerini söyledi. Kısaca açık vermeden buna ihtiyaçları olduğunu, Zeynep ile birlikte bunu yapmak istediklerini belirtti. Ailesi Zeynep'in kaskatı kesilen bedenini, gerilen yüzünü görüp onun halini anlamış olacak ki kabul etti. Efe'nin babası Ali, hazır olduklarında yakın bir arkadaşından randevu alabileceğini söyledi. 

Efe sorar gibi Zeynep'e baktığında genç kız başını sallamakla yetindi.

Artık hayatla savaşmanın zamanı gelmişti. Artık tek başına değildi ve sadece kendisi için de değil, Efe için de savaşması gerekiyordu. 

Ali kalkıp telefon etmek için salondan çıktığında kısa bir sessizlik oluştu. 

Beş dakika sonra Ali geri döndü ve ilk randevularının bir hafta sonra olduğunu söyledi.

Bu Zeynep'e biraz zaman kazandırmış olacaktı. Üzerinde düşünmesi gereken şeyleri kafasında toparlayıp doktorun karşısına çıktığında ona ne anlatacağını bilemeden öylece durmak istemediğinden her şeyi kafasında hazır etmesi lazımdı. 

Yine başını sallayarak onayladı.

Daha sonra hep birlikte yemek yediler ve gençler yeniden sinema salonuna gidip bir film koydular. Bu sefer Zeynep, Efe'den kaçmadı. Yanında oturdu ve o elini uzatıp kolunu omuzuna attığında karanlıkta kimsenin onlara dikkat etmediğini umarak onun göğsüne sokuldu.

İşte o zaman bütün gerginliği buhar olup uçtu. 

Ekranda film akıp giderken gözlerini yumdu. 

Genç adam dudaklarını alnına bastırıp, "İyi misin?" diye sorduğunda uykuya dalmak üzereydi. O kadar kendinden geçmişti. 

Mırıldanarak, "İyiyim." dedi. Başını kaldırıp çenesinin altından Efe'nin gözlerinin içine baktı. "Çok iyiyim." 

Efe başını eğerek burnunu onun burnuna sürttü. "Güzel. O zaman şimdi önüne dön de seni öpmeyeyim." 

Zeynep kıkırdayarak hemen önüne döndü. Aynı zamanda yanakları kıpkırmızı olmuştu.

Efe'nin de güldüğünü onun inip kalkan göğsünden anladı. 

Bir süre sonra genç kız filmi izlemeyi bıraktı. Onun dikkatini dağıtan adamın kollarının arasında kendinden o kadar geçmişti ki, gözlerinin kapanmasına güçlükle karşı koyuyordu. Hayatının geri kalanında hep böyle olacağını bilmek yüzünde bir tebessüm oluşmasını sağladı. 

Gençlerin bir şeyler söylediğini, Demir ile Leyla'nın yine kavga ettiğini duyabiliyordu ama konuşmaları seçemiyordu. Gözleri belli belirsiz kapanırken, saçlarını okşayan Efe'nin ellerine doğru kıvrıldı. 

Huzur bu diye hissetti. 

Huzur. 

Gözlerini yumdu ve içinden taşan sevinçle dayanamayıp tekrar açtı. Sadece LCD ekranınından gelen ışıkla aydınlanan odada, onlardan biraz uzakta, pencerenin dibinde duran silüeti görünce dondu kaldı. 

Annesi karanlığın içinden ona gülümsüyor, Efe'ye ve kendisine bakıyor ve onaylar bir şekilde başını sallıyordu. Zeynep'in gözleri doldu ve elini ona uzanmak için hareket ettirmek istedi ancak yapamadı. Sanki eli kolu bağlanmış gibiydi.

Annesi ona sevgiyle bakıyordu.

Zeynep, kendini Efe'ye tamamen bırakarak başını onun göğsüne yasladı ve annesine hissettiği mutluluğu göstermek istercesine baktı. Efe ona daha sıkı sarılınca yüreği huzurla doldu. Gözlerinden akıp giden yaşların farkında bile değildi ama o kadar mutluydu ki, zaten hiçbir şeyin farkında olmak mümkün değildi.

Annesinin yüzündeki ifadenin değiştiğini fark ettiğinde dikkat kesildi. Onlardan uzakta olmasına rağmen o konuştuğunda, Zeynep sanki o yanı başındaymış gibi sesini duydu. "Dikkatli ol Zeynep. Efe'nin yanından ayrılma." 

Bunu onları gördüğü rüyada da söylemişti. Bu sözlerin nasıl bir anlamı olabilirdi? 

"Ne demek istiyorsun?" diye fısıldadı. Annesinin onu duyabileceğini umuyordu. 

"Sadece Efe'nin yanından ayrılma. O seni koruyacak." 

Ve annesi bir sis perdesinin dağılması gibi ortadan kayboldu. Zeynep onun hayalini gördüğü ve onunla konuştuğu için ürpererek Efe'nin göğsünde doğruldu ve yüzünü basan sıcaklığa elini bastırarak yutkundu. 

Genç adam da onunla birlikte doğrulup elini tuttu. "Ne oldu güzelim? Kendi kendine mi konuşuyorsun sen?" 

Zeynep onun gözlerinin içine baktı. Yüreğini saran sıkıntı birden bire ona çok büyük gelmeye başladı.

Etrafına şöyle bir bakınıp kimsenin onları izleyip izlemediğine baktı. Tekrar Efe'ye döndüğünde genç adamın kaşlarının çatıldığını gördü. Ona ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. 

"Kızıl?"

"Annemi gördüm," diye fısıldadı. 

Efe'nin kaşları daha da çatılınca onun yanlış anlayabileceğini düşünerek sakin olmaya çalıştı ve tekrar anlattı. "Bak biliyorum..delirdiğimi düşünüyorsun ama..ama Efe delirmedim. İnan ki delirmedim ben-"

"Şşş." Genç adam parmaklarını onun dudaklarına koyarak onu susturdu ve gözlerinin içine yakından baktı. "Delirdiğini düşünmüyorum. Gel bunu başka yerde konuşalım."

Genç kız başını sallayarak kabul etti.  

Efe ayağa kalkarak onu da kaldırdı. Herkes dönüp kendilerine baktığında genç adam, "Biz geliyoruz." dedi. 

Birlikte sinema salonundan çıkıp ikinci kata, Efe'nin odasına geldiler. Genç kız evdekilerden çekindiği için başta tereddüt etti ama sonra düşünmeden odadan içeriye girdi. Efe'nin odası tam da onun kişilik özelliklerini anlatan bir şekilde döşenmişti. Genç adam maviyi ve siyahı çok sevdiği için yatak örtüsünün rengi siyah, yerdeki halı saks mavisi, perdeler de beyazdı. 

Yatağının başucunda duvara bir Galatasaray forması asılıydı. Çalışma masasının üzerinde dört tane roman vardı. Odasının boş kalan duvarına küçük bir basket potası yaptırılmıştı. Odayı incelerken gülümsemeden edemedi. 

Düzenli, titiz olduğu odanın halinden belliydi. Yerde ya da yatağın üzerinde bir tane kirli çamaşırı yoktu. Masanın üzerindeki kitaplar bile düzenliydi. Kalemleri, ders notları ve ona ait olan her şey çalışma masasının sol tarafındaki ikiye iki olan raflı dolabın içinde duruyordu. 

"Odan çok güzelmiş." diye fısıldadı genç adam kapıyı kapatır ona destek olmak için aynı zamanda belinden tutarken. 

Efe şöyle bir odaya baktı. "Bu odayı yeni evime taşıyacağım işte." 

Genç kız ona baktı. "Ne zaman?" 

"Maçtan sonra." derken yüzünü yüzüne yaklaştırmıştı genç adam. "Karşındaki daireyi tuttum Zeynep." 

Zeynep'in gözleri irice açıldı. "Nasıl yani? Ayarlayabildin mi?" 

"Emlakçı arkadaşımdı. Bina zaten bir kişiye ait olduğu için üst kattaki daire için değil karşındaki daire için anlaştık. Sıkıntı olmadı." 

Zeynep ona aşkla baktı. Onun her daim yanında olacağını bilmek genç kıza o kadar iyi geliyordu ki. 

Annesinin söyledikleri bu yüzden çok önemliydi.

"Hadi gel oturalım da anlat bakalım Mahperi anneyi nasıl gördün?"

Onu yönlendirmek için hareket etti ama Zeynep donup kaldığı için yürüyemedi. 

Anne mi demişti o? 

Kendi annesine, anne demişti?

 Yüzünde öyle nasıl bir ifade oluşmuşsa genç adam durup ona baktığında ve yüzünü gördüğünde Zeynep'in yüzünü avuçlarının arasına alarak onu burnunun ucundan öptü. Ve sonra..fısıldayarak, "Ona anne dememe izin var mı?" diye sordu. 

Zeynep gözlerini kırpıştırarak ona baktı. Yakınlığının sarhoş edici etkisi yüzünden güçlükle nefes alıyordu zaten ama bir de söylediği şey..hepten nefesinin kesilmesine neden olmuştu.

Başını aşağı yukarı sallarken gözlerinden bir damla yaş akıp gitti. 

Efe eğilerek sevinçle dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu ve geri çekildi.

Yatağın üzerine oturduklarında Zeynep ona gördüğünü nasıl anlatacağını bilemedi. Efe onu dikkatle izlerken ve söylediği her şeyi yine dikkatle dinleyecekken, ona olduğu gibi anlatmanın daha iyi olacağına karar verdi. 

"Annemi gördüm.." diye fısıldadı. "Rüya değildi. Oradaydı. Pencerenin önünde, içerideydi." Efe onun elinden tutarak daha da yaklaştı.

"Bir şey söyledi mi?" 

Zeynep onun gözlerinin içine bakarak başını salladı. "Söyledi. Aynı şeyi bunu rüyamda da söyledi ama ben üzerinde durmadım." 

Genç adam şimdi daha da ilgili görünüyordu. "Ne söyledi?"

"Bana dikkatli olmamı senin yanından ayrılmamamı söyledi. Rüyamda da böyle söylemişti. Senin beni koruyacağını söyledi. Senin yanından ayrılmamamı, sana güvenmemi." 

Efe ona garip bir şekilde bakıyordu. "Herhangi başka bir şey söyledi mi?"

Genç kız başını iki yana salladı. "Söylemedi. Yani..ben ne demek istediğini sordum sadece yanından ayrılmamamı söyledi. Sebep yok."

Genç adam kolunu onun omuzuna dolayarak onu göğsüne çekti. "Panik yapma canımın içi. Belki de artık bana teslim olman gerektiğini söylüyordur. Kendini tamamen bana bırakmanı söylüyordur. Bunu kastediyordur." 

Zeynep yeni yasladığı başını geri çekip onun gözlerinin içine baktı. "İyi de ben zaten seninleyim. Hep seninleyim. Artık seninleyim."

Efe'nin gözlerinin içi parladı. Yüzünü Zeynep'in yüzüne sürttü ve alnını alnına yasladı. Genç kızın gözleri kendiliğinden kapanırken, sıcacık nefesi yüzüne çarptı. "Sen benimle olmasan bile seni bırakmam. Korkma. Ben hep yanındayım." 

Korkmuyordu. Efe'nin hep onunla olacağını biliyordu. Ona koşulsuz güveniyordu.

"Madem buraya geldik," diye fısıldadı genç adam. "Uzanalım mı biraz? Zaten saat geç oldu."

Zeynep onun gözlerinin içine baktı. "Geri dönmeyecek miyiz?"

"Dönelim mi?"

Genç kız kararı ona bırakarak,"Bilmem." diye fısıldadı. "Kalalım dersen kalırım."

Bu açıkça teslimiyeti karşısında genç adamın yüzü aydınlandı. "E o zaman kalalım. Hem bizimkiler de çok sevinir. Yarın kahvaltıdan sonra gideriz. Benim de öğleden sonra antrenmanım var zaten." 

Zeynep başını salladı ve onun gözlerinin güzelliğini içine çekti. Öyle güzel bakıyorlardı ki. Her kız o gözlerin esiri olabilirdi. Her kız ona böyle sanki hayatının tek anlamıymış gibi bakan bir erkeğin olmasını isterdi. 

Zeynep çok şanslıydı ki Efe vardı.

"O zaman kalalım." diye mırıldanarak onun yanaklarını tutan avuçlarına yaslandı. Genç adam onun alnına minik bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalktı.

"Biraz birlikte uzanalım, sonra kızlardan senin için bir gecelik isteyeceğim. Sen burada benim odamda yatarsın, ben de misafir odasına giderim."

Zeynep yanaklarının kızardığını hissediyordu. "Tamam." 

Efe yatağının örtülerini açtı ve yastıkları düzeltti. Zeynep ayağındaki terlikleri çıkararak yatağın üzerinde sol tarafının üzerinde sürünerek yatağın içine girdi. Genç adam onun yanına uzandı ve kollarını kaldırarak Zeynep'i göğsüne davet etti. Zeynep çoktan onunla uyumaya onun kucağına kıvrılmaya alıştığı için tereddüt dahi etmeden onun kollarının arasına girdi.

Elini onun göğsüne koydu ve mutlulukla gözlerini yumdu.

"Senin yerin hep burası.." diye mırıldandı genç adam. "...senin o güzel başın için yaratılmış bu göğsüm. Sen başını koy, orada uyu diye. Allah'ın işini görüyor musun? Nasıl bir yaradan böyle incelikli düşünür her şeyi? İnsanlar olur olmadık şeylere tapıyorlar..ama baktıkları her yerde O'ndan bir iz olduğunu görseler, fark etseler...aslında çok yanlış şeylere taptıklarını anlayacaklar."

Zeynep onu dikkatle dinliyordu.

"Senin gibi birini karşıma çıkaran Allah'a şükürler olsun."

Zeynep de içinden aynı şeyi tekrar etti. 

"Hayatımız boyunca çok şey yaşayacağız belki ama asla birbirimizden ayrılmayacağız. Allah izin verirse seni hiç bırakmayacağım. Bunu bil ve öyle yaşa Zeynep'im." Efe'nin elleri onun yüzüne dokundu ve burnunu genç kızın saçlarına gömerek kokusunu içine çekti. 

Zeynep sessizce durdu. Ona inanıyor, güveniyordu. 

"Fenerbahçeli olmama rağmen beni sevmeye devam edecek misin?" diyerek gülümsedi. Efe'nin dalga geçmesini, Fenerbahçeli olduğu için ona sitem etmesini bekledi ama genç adam ciddi bir sesle, "Fenerbahçeli olsan da seni çok seviyorum." dedi. "Hem ne güzel olur.. maç izlerken çok eğleniriz. Biz her gol attığımızda ve sen üzüldüğünde seni teselli etmek için öperim."

Zeynep elini kaldırıp onun göğsüne vurdu. "Çok fenasın.." Seni kısık çıkmıştı. 

"Siz gol attığınızda da sen beni teselli edersin.." diyerek sırıttı genç adam. 

"Göreceğiz.."

"Görürüz inşallah güzelim." 

"Pati'yi de getirecek misin apartmana?" 

Efe'nin homurdandığını duyunca gülümsedi genç kız. 

Efe, "Onun adını değiştirmiştim hatırlıyor musun? Sana asılıyor diye onun adı Çapkın." dedi. "Yengesini çok seviyor maşallah." Küçük yavru bir köpekten kıskanıyor olduğuna inanamıyordu. Başını yukarı kaldırarak ona baktı. 

"Şaka mı yapıyorsun Efe?" diye fısıldadı. Genç adamın gözleri kopkoyuydu. Bütün dikkati ile Zeynep'in yüzüne bakıyordu. 

"Gerçekten küçük yavru bir köpeği kıskanıyor muyum diye mi soruyorsun?" 

Zeynep başını salladı. 

Efe gözünü dahi kırpmadan, "Kıskanıyorum." dedi. "Sana bunu daha önce de söylemiştim."

Zeynep yüzüne konan gülümsemeye engel olamıyordu. "Evet ama sen ne bileyim..biraz şakacı bir insansın..yani bazen ciddi olup olmadığını anlayamıyorum."

"Bak sen," Efe onu kucakladığı gibi kolunun üzerine yatırarak Zeynep'in üzerine eğildi. Kendini bir anda onun altında bulan Zeynep nefesini tuttu. "Demek ciddi olup olmadığımı anlayamıyorsun." Fısıltısı genç kızın dudaklarına çarptı. 

Efe onu heyecanlandırarak, nefesini nefesine üfleyerek gözlerinin içine baktı. 

"Ben seninle her zaman ciddiyim küçük hanım. Söylediklerimi dikkate alsan iyi olur yoksa ben sorumlu olmam." Dudaklarını genç kızın dudaklarına yumuşakça sürttü.

Zeynep nefes almak için göğsünü şişirdi ve onun gözlerinin içine uzun uzun baktı. 

"Ö-öle öyle mi?" 

Heyecandan kekelediği için genç adam sırıttı. Zeynep kıpkırmızı olarak sustu.

Dudakları bir kez daha dudaklarına sürtünürken, onun, "Öyle." dediğini duydu. "Akıllı ol, aklını alırım." Öyle bir sırıtıyordu ki  Zeynep de onunla beraber gülümsedi.

"Za-zaten akıl bır-bırakmadın ki bende."

Eliyle onun çenesini kavrayan Efe, kısa bir an için onun gözlerine baktıktan sonra konuştu. "İyi o zaman. Ödeşmişiz." Ve eğilip genç kızın dudaklarını öptü. 

Continue Reading

You'll Also Like

124K 14K 36
Seçil'in son zamanlarda ihtiyacı olan çok şey vardı. Ama ihtiyacı olan şeyleri halledebilmesi için asıl tek bir şeye ihtiyacı vardı: Cesaret. Onu ise...
1.6M 76.4K 57
Bizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam d...
150K 12.4K 25
Hollywood'un en ünlü ailesi ile tanışmaya hazır mısınız? Elizabeth Brown, her şeye sahip: Güzellik, zekâ ve mükemmel bir kariyer... Hollywood'un yüks...
706K 48.7K 53
Benim beklediğim adam sen değildin ama kalbim.. Kalbim neden senmiş gibi atıyor. *-* Jessica Atos üç abisi ve babası buna bonus olarak büyük babası...