Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

נכתב על ידי whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... עוד

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 32

13.2K 764 45
נכתב על ידי whysoserious46

Claire

Teresa ilk kez nasıl olduğumu sorduğunda cevap verememiştim.

Ya da ikinci kez sorduğunda. 

Üçüncü kez de aynı cevabı almıştı sorusuna. Hiçbir şey. 

Beynimden dilime ulaşan herhangi bir veri yoktu. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Nasıl olduğumu bilmiyordum çünkü yine hafızamda boşluklarla uyanmıştım. Herkes sahip olduğum oldukça miniskül miktardaki anıyı bile bana çok görüyordu anlaşılan.

Tom ise kendimi nasıl hissettiğimi sormuştu. Birkaç kere. Teresa'nın bir şeyler yemem ya da içmem için ısrarları ve nasıl olduğum soruları arasında. Ki bu daha mantıklı bir soruydu şu an için çünkü en azından nasıl hissettiğimi biliyordum. Yorgundum, üzerime bir bina yıkılmış gibi hissediyordum ve en önemlisi öfkeden kuduruyordum. Aiden'ı bulmak istiyordum ama öfkem sadece ona değildi, Christina ve Chris'e, hatta Ethan'aydı.

Christina da en az benim kadar öfkeliydi ama. Ethan biraz kestirmek için kendini Teresa'nın yatağına bırakmadan önce Teresa ve o Christina'ya kendi güçlerini açıklamışlardı. Ama sonrasında öğrenmiştik ki; meğer ki Christina daha önceden zaten biliyormuş. Ethan da Aiden'a karşı daha fazla nefret biriktirmişti. Öte yandan ben hafızası alınan tek kişi olmadığım için ufak bir sevinç yaşamıştım. Christina her şeyi hatırlamıyordu. Aiden belli noktaları hapsetmek yerine tamamen silmişti. Ekmek ufakları gibi, birkaç anı bırakmıştı.

Ethan'ın Christina'nın zihnindeki duvarı aşmaya çalışırkenki zorlanmasını hissetmiştim. Arka arkaya çarpıp durduğu o duvarda tanıdık gelen bir şeyler olmuştu. Ekmek kırıntıları. Aiden başka bir şey planlıyordu. Chris'le olan konuşmalarını, belki bir ipucu yakalarım umuduyla tekrar tekrar kafamda oynatıyordum ama anılarıma bile doğru düzgün güvenemiyordum ki. Delirmek üzereydim.

"Son dört saatte üçüncü kez üzerini değiştirdin." dedi Tom Teresa'nın olduğu tarafa bakarak.

"Bir şeyler yapmam gerek yoksa kafayı yiyeceğim. " diye cevapladı Teresa. Christina hıhladı. "Spor salonuna ineceğim." dedi en sonunda. Tom benim duyamadığım bir şey söyledi. Teresa da duymak istemeyeceğim bir şey söyledi.

Teresa'nın yatağında huzursuz bir şekilde boynunda kurumuş kanla uyuyan Ethan'a baktım. Belki de ona olan öfkem biraz haksızdı. Yalnızca biraz.

Ayağa kalktım. Odanın her yerinde bir şeyler kırılmıştı. Tom'un dediğine göre ben ve Ethan'dan sonra ben baygınken Christina da parçalayacak bir şeyler bulmuştu. Ethan'ın tablosu bugün üçüncü kez yerdeydi. Eğilip yerden aldım, ancak doğrulmak o kadar kolay olmamıştı. Nefesimi kesen bir ağrı karnımın yan tarafına saplandı. Derin bir nefes alarak doğrulmaya çalıştım. Tabloyu asmak için kolumu kaldırdığımda sağ gözümden birkaç damla yaş kaçmıştı bile.

"O sensin değil mi?" dedi Christina bir anda beni hazırlıksız yakalayarak. Başımı hayır anlamında salladım. Christina gözlerini kıstı. "Yanılıyorsun. Açıkça sensin. "

"Saçlarım kızıl değil, gözlerim de böyle değil." diye cevapladım neden şimdi ve neden benimle konuşmayı seçtiğini anlamaya çalışarak. Bu tablonun neden ısrarla birileri tarafından bana benzetilmeye çalışıldığını anlayamıyordum bir türlü. Tabloydu işte.

"Senin artistik bir yorumun. Yüz hatlarına bak. Sensin. " dedi Christina sesindi belirgin bir inatçılıkla. Ona dönmeden önce gözlerimi silerek.

"Her pembe saçlı tablo senin mi resmin?" diye sordum ona ve kardeşine olan öfkeme yenilerek gerektiğinden daha öfkeli bir tonda. Doğal olarak, hemen sırtını dikleştirdi.

"Sanattan anlamayan bir kişi daha. Daha fazla cahil-"

"Konuşman konusunda seni uyarmadım mı ben?" dedi Tom sert bir şekilde.

"İstediğimi söyleme hakkına sahibim. Tutsak mıyım ben burada? " dedi Christina gözlerini kocaman açıp Tom'un üzerine dikerek.

"Gerekirse. " Christina'nın suratı asıldı. Tom'un suratına gülmemek için kendimi zor tuttum. Sanırım tüm sinirleri ayağa fırlamış olan bir tek ben değildim. Herkes birbirine bağırmaya can atıyordu.

"Ciddi değil. " dedim kendim bile inanmayarak.

Christina güldü. " Sana da öyle demişlerdir. Öyle tahmin ediyorum. " Arkasını dönüp yürümeye başladı. Bir elini yan açtı. " Yanılıyor muyum? Hah, istediğin zaman gidebilirsin. " dedi son kısmında Teresa'nın konuşmasının taklidini yaparak. Tom'un suratında kendisini ele verecek belli bir ifadesi olmasa da ondan yayılan öfkeyi hissedebiliyordum. Christina umursamazca yerine oturdu.

"İki durum birbirinden tamamen farklı. " dedi Tom ondan umduğumdan daha sakince. Göz ucuyla Ethan'a baktım. Ağzı hafifçe aralanmıştı, yüzünde huzursuz bir ifade vardı. Tom'un da ona baktığını hissettim. "Claire'in gidecek yeri yok." dedi tekrardan bana dönerek. Christina bana döndü.

"Gerçekten yok." dedim yenilmiş hissederek. Bunu kabul etmek her seferinde göğsümde bir yerin sızlamasına neden oluyordu. "Hiçbir şey hatırlamıyorum. "

"Hiçbir şey mi? " dedi Christina inanmayarak. Bir an neredeyse Tom'un kendisine destekçi bulduğu için sevineceğinden korkmuştum. Yine de Christina'ya karşı yüzünde neredeyse dümdüz bir ifade vardı. Bana baktığından bile kötü bakıyordu ona. Bir zamanlar arkadaş değiller miydi? Chris yüzünden miydi bütün öfkesi?

"Pratik olarak evet. Bazen bölük pörçük anılar geliyor ama hiçbir anlamı olmuyor. " diye açıkladım. Tom ona ihanet etmişim gibi baktı. Bunu anlatmamam mı gerekiyordu ki? "Bize karşı bu kadar öfkeli olmanı anlamıyorum. " dedim Tom'dan gözlerimi kaçırarak. "Yani, Aiden'ın suçlu olduğunu sen de biliyorsun. Zihin kontrolü-"

"Aiden'ın 'zihin kontrolü'- " dedi havada tırnak işareti yaparak. "Tek sorun olan şey değil farkında mısın? Hepsinin bana davranışına bakar mısın?" dedi Tom'a zehirli bakışlar atarken.

"Christina, senin de davranışların çok ılımlı değil."

"Nasıl davranmamı arzu ederdiniz?" diye çıkıştı. "Kardeşime suçlu muamelesi yapıyorsunuz!"

"Kardeşin suçlu. Claire'e bakar mısın?" dedi Tom beni gösterirken. Örnek olarak gösterilmekten rahatsızlık duysam da bu konudaki örnek bendim.

"O Aiden'ın suçu."

"Aiden her şeyin suçlusu!"

"Unutun bunu ben gidiyorum." dedi Christina ayağa fırlayarak, kapının önüne vardığında Tom iç çekerek koltuktan kalktı ve önünde belirdi. Gösterişçi. Christina'nın kolunu ne kadar sıktığını buradan görebiliyordum. Müdahale edip etmemek konusunda kararsız kalmıştım. Ama hemen çabucak kolunu bıraktı.

"Christina bizden ne istediğini anlamıyorum." dedi hala kapıyla Christina arasındaki yerini koruyordu. "Bize neden bu kadar kinlisin onu da anlamıyorum. Sana karşı hiçbir şey yapmadık. Gitmek istedin izin verdik." Güzel bir lükstü ama belirtmek için fazla uzaktaydım. "Geldin gittin, Meclis'in bir parçası olmak istemediğine karar verdin seni savunduk. Daha ne istiyorsun? Sana diğer tüm şeyleri düşündürten anılarını değiştiren Aiden'dı nefretin bize olmamalı. "

"Konu sadece o değil."

"Konu ne o zaman!" dedi Tom sakinliğini bir anda kaybederek. "Ne bilmek istiyorsun? Yeteneklerimizi mi? Bildiğini sanıyordum ben! Tüm konu bu mu? Sana söyleyeyim. Ethan zihin kontrolü yapabiliyor, Teresa hayvanlarla iletişim kurabiliyor. Claire de bilmiyorum Claire işte! " Tom'un burun delikleri öfkeden iki metre olmuştu. Ama arada niye bana da dokundurmayı ihmal etmediğini anlayamıyordum bir türlü. Beni sevmesi için daha ne yapabilirdim ki? Tom'un gözlerinde artık görülebilen öfke sadece Christina'ya karşı değil aynı zamanda bana karşıydı da. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde hızla görüş açılarından çıkıp banyoya ilerledim.

Sadece birkaç dakikaya ihtiyacım vardı. Saçımı düzeltmek için kolumu kaldırdığımda canım yandı ve iki büklüm oldum. Bu kadar acı çekiyor olmam normal miydi? Galiba. İçimden bir ses canımın acıması gerektiğinden daha az acıdığını söylüyordu. Bir bezi ıslatarak içeri döndüm.

Hala uyumakta olan Ethan'ın boynuna ıslak bezle dokunduğumda irkildi, gözlerini hafifçe aralasa da hemencecik tekrardan uykuya daldı. Tuhaftı. Yavaş hareketlerle yüzündeki kurumuş kanı sildim. Daha sonra yavaşça boynuna indim. Hafifçe ne olduğu belirsiz bir şey mırıldandı. Köprücük kemiğinin üzerine geldiğimde duraksadım. Daha önce fark etmediğim beyaz bir yara izi vardı. Ne olmuştu acaba?

Elimin üzerinde gezinen bir şey olduğunu hissedince yerimden zıpladım. O şey bileğimi yakaladığında Ethan'ın eli olduğunu fark ettim. Uyanmıştı. Tereddütlü bir gülümsemesi vardı yüzünde. Gözleri hala yarı uyur halde bana bakıyordu. "Bezin aşırı soğuk." diye belirtti. Bezi tutan elim hala havada asılıydı.

"Ethan çok özür dilerim ben- Ben sadece-"

"Claire, panikleme. Önemi yok. " dedi eli hafifçe bileğimi okşarken. Tekrar oturmam için beni yanına çektiyse de ayakta kalmaya devam etti. Sonra kendisi de doğruldu.

Odanın diğer tarafından gelen Tom ve Christina'nın anlaşılması güç tartışma seslerini duyunca o tarafa baktı. "Çok uzun zamandır uyumuyorum anlaşılan hala bıraktığım gibi." dedi kafasını hafifçe yan yatırarak. Hafifçe tekrardan bileğimi çekti. "Bana hala kızgınsın."

"Değilim." dedim baş parmağı bileğimde gezinmeye devam ederken.

Prenses, tam anlamıyla aklını okuyabildiğimin farkındasın değil mi? Dedi zihnimde.

Bana öyle hitap etmemeni kaç kere söylemem gerek?

Burası özgür bir ülke.

"Ben ve Christina'yı kapsamıyor bir tek. " dedim kendimi tutamayarak. Dediğim an da pişman olsam da Ethan'ın gülümsemesi eli bileğimden düşerken soldu. "Öz-"

"Dileme. Böyle düşündüğünü zaten biliyordum. " dedi ayağa kalkarken. Sırtını bana döndü, ona dokunmak için uzattığım havada kaldı. Bir türlü kendimi ona dokunmaya getiremiyordum. Biz neden düzgünce anlaşamıyorduk ki bir türlü?

"Ethan-"

"Gidecek yerin bile yok. " dedi bana dönmeden. Elimi indirdim. Ne diyeceğimi bilemeden arkasında durdum kaldım.

Odanın karşı ucunda bir şeyin düştüğünü duyduk. Ethan sonunda arkasını döndü ve o tarafa doğru yürümeye başladı. Arkasından birkaç adım boşluk bırakarak onu takip ettim. Christina öylece duruyordu, lambaderlerden biri devrilmiş kırık lamba içinden etrafa saçılmıştı. Tom biraz uzaktyadı. Belli ki aralarında ufak da olsa bir arbede olmuştu. Ethan bir arkadaşına bir de Christina'ya baktı.

"Sen düzgünce konuşmaya başlayana kadar sence bu odada sağlam kalan bir şeyler olur mu?" diye sordu. Tom'un bir eli ensesindeydi.

"Düzgünce konuşuyordum, bana tutsak gibi davranıyorsunuz."

"Herkesin bunu söylemesinden bıktım usandım! " diye bağırdı Ethan benim yerimden sıçramama sebep olacak bir şekilde. "Biliyor musunuz? İkiniz de cehennemin dibine bile gidebilirsiniz şu noktada Cam Bina'nın olabileceğiniz en güvenli yer olduğunu ısrarla anlamaktan acizseniz benim artık sizinle bunu tartışma gücüm kalmadı." dedi öfkeyle. Gözlerinden alev fışkırıyordu resmen. Ardından kapıyı arkasından gürültüyle çekip çıktı.

Teresa

Telefonum ısrarla beşinci kez çaldığında terli saçlarımı arkaya atarak telefonu açtım. Claire'in karşı tarafta sesi titriyordu. Ethan öfkeyle çekip gittiğini anlatıyordu. Ethan'ın doğasına aykırı bir şey değildi. Hele ki Christina varken daha büyük bir kavga çıkarmadığı için şanslıydık.

"Claire, nerede bilmiyorum. Benim yanımda değil. " dedim sakince onun da sakinleşmesini umarak. Titrek bir nefes verdi. "Başka bir sorun mu var? " dedim yavaşça.

"Hay- Hayır. Sadece... Christina'ya kızmadı yalnızca sanırım bana daha çok sinirlendi. " dedi diğer taraftan ben bir yanda eşyalarımı çantama tıkıştırırken.

"Tom yanında mı? " diye sordum Claire'in nefes alışverişleri gittikçe hızlanırken.

" Değil. Değil. Christina'yı zorla eşyalarını almak için götürdü."

"Ben şimdi geliyorum. " dedim hızla çantayı omzuma atıp soyunma odasından çıkarken. Telefonu kapattım. Ve Ethan'ı aramaya başladım. Aptal, kim bilir nasıl bir gösteri ortaya koyup çıkmıştı da Claire bu kadar panik halindeydi. Telefon üçüncü kez çalışında meşgule düştü.

Asansörü beklemek o kadar uzun geliyordu ki şu an. Tekrar Ethan'ın numarasını çevirdim. Yine meşgule düşüyordu. P*ç (yazar notu -> mükemmel bir sansür, biliyorum. ) kesinlikle bir yerlerde içiyor olmalıydı. Kıza ne demişti kim bilir?

Nerede sızmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama Claire kafayı yer ve bütün Cam Bina'yı yakarsa senin suçun!!! Diye mesaj atıp insanların arasından sıyrılarak asansörün ilk seferine binmeyi başardım.

Koridoru hızla kat ederek merdivenleri tırmandım. Claire'i göremiyordum, büyük ihtimalle oturma bölümündeydi. Ona seslendiysem de cevap gelmedi.

"Claire!" dedim kapıyı kapatıp hızla içeri ilerlerken. Ayağım bir şeye takılınca sendeledim. Yere baktığımda lambaderin biri yarı parçalanmış bir şekildeydi. Umarım sorumlusu Ethan değildi.

Tekrar Claire'e seslendim. O cevap vermese de oturma bölümünün şehre bakan kısmındaki bir pencereye alını yaslamış öylece duruyordu. "Claire." dedim bağırmamaya çalışarak. Duymadı. Birkaç adım daha yaklaştım. Tekrar seslendiğimde zıpladı. Neredeyse çığlık atacak sanmıştım. Bana doğru döndüğünde yanakları ıslaktı. "Claire? Başka bir şey olmadığına emin misin?" diye sordum yavaşça. Bana doğru yürüyeceğini umut ederek.

Başını iki yana salladı. Gözlerini silerken, "Gerçekten başka bir şey yok. Neden ağladığımı da bilmiyorum zaten. " Koltuklardan birine oturarak yanıma oturmasını işaret ettim. Omuzları düştü. Yine başını iki yana salladı. "Seni neden buraya getirttim gerçekten hiçbir fikrim yok. Özür dilerim. "

"Claire burası benim de odam. Beni bir yere sürüklemedin. Ne olduğunu anlatır mısın?" dedim koltuğa tekrar vurup yanıma oturmasını işaret ederken. Suratıma bakmaktan başka bir şey yapmadı.

Ben niye bu kızla uğraşıyordum ki? Ethan her ne yaptıysa kendisi özür dileyip düzeltmesi gerekiyordu. Yine onun yapmadığı bir şey bana kalmıştı.

Birkaç nefes sonra Claire yanıma oturmuştu sonunda. Ardından anlatmaya başladı.

Çok uzun zamandır güncellemediğimin farkındayım. Üniversiteyi kazanınca okuyabilirim diye bir illüzyonun içinde olduğumu çok geç fark ettiğim için...

Her neyse 800k okumayı hiç göreceğimi sanmıyordum ama okuduğunuz için teşekkür ederim.

המשך קריאה

You'll Also Like

127K 11.1K 32
Anneleri zoruyla aynı evde kalan hyunlix çifti Yan shipler: Minsung Yeobin Chanmin Jeonbin İlk ficim olduğu için tecrübeli değilim yazım yanlışı fa...
167K 16K 34
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
1.1M 56.6K 68
--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini yabancı bir evrende bulur. Kafasındaki bi...
134K 6.4K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️