Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 31

13.4K 777 44
By whysoserious46

Küvetteki su soğuyana ve Ethan beşinci kez kapıya vurup çıkmamı söyleyene kadar banyoda kalmıştım. Sargılarla banyo yapacak kadar aptal olduğum için hepsi sırılsıklam olmuş ve şekillerini kaybetmiş olsalar da Ethan'ın altıncı kez gelmesinden sonra öylece giyip dışarı çıkmıştım. Ethan aptallığımı hesaba katmış olacak ki yatağımın üzerinde pansuman malzemeleriyle beni bekliyor olduğunu görmüştüm.

İlk önce kolayca ulaşabileceği yerlerdeki sargıları değiştirmişti- elimin üzerindeki kesiği, boynumun yan tarafından köprücük kemiğime kadar olanı, kollarımdaki bir düzine kesiği. Neredeyse dokunmakatan korkarak. Tabi bunda antiseptiği her cildime dokundurduğunda yerimden sıçramamın da etksi olmuş olabilirdi.  Ama asıl kötü olan şey karnımdaki ve göğsümdekileri değiştirmesi için üzerimi çıkarmam gerektiği zaman olmuştu. Utançla sadece sütyenimle yanaklarım alev alırken karşısında oturmak berbat bir histi. Daha önce de beni görmüştü ama orada öylece durmak bu sefer çok tuhaf gelmişti. Şansıma ne o ne de ben işleri daha tuhaflaştırır korkusuyla tek kelime etmemiştik.

Şimdi tekrar üzerimi giyinirken nereye bakacağını şaşırıyordu, gerçi bluzumu yeteri kadar hızla üzerime geçirememiştim. Komik. Teresa büyük ihtimalle geçen benim yanımda giyindiği gibi onun yanında da giyiniyordu. Sadece bana karşı böyle bir tavır takınıyor olması gerçekten komikti. Giyindikten sonra paravanın arkasından çıkıp banyoya gittim. Saçımı hızla tarayıp kuruttum. Ethan'ın malzemelerini üçüncü kez kutusundan çıkarıp tekrar kutuya dizdiğini duyuyordum. Odaya geri döndüğümde bana bakakaldı. Bir an için giyinmeyi unuttuğumdan şüphe etmiştim. Hayır, hayır kesinlikle siyah tayt ve bluz giyiyordum.

"Ne oldu?" dedim kızardığımı hissederek. Bugün ikinci kez ağlamak istememe neden oluyordu.

"Saçını açık görmek tuhaf geliyor. " Elim hızla saçlarıma gitti. Bir sorun mu vardı? Anlayamamıştım. "Hayır, Claire sadece saçlarını hep topluyorsun ya saçların açıkken nasıl göründüğünü unutuyorum. " dedi bana doğru yürürken. "Her seferinde ilk defa görmüşüm gibi nefesim kesiliyor. " İşaret parmağıyla yüzümü okşadı. Çok yakındaydı. Aiden'ın bıçağı sapla-

Çarpan kapı beni yerimden sıçrattı. Ethan'ın adımı söylediğini çok uzaklardan bir yerlerden duydum. Korkuyordum. Niye korkuyordum? Aiden'ın yüzü gözümün önünden gitmiyordu.

"Bir şeyi bölmüyorum değil mi?" dedi Teresa bize doğru gelerek. Kalbim hala ağzımdaydı.

Nefes al. dedi Ethan zihnimde. Al. Ver. Haydi Claire. Nefes al.

İyiyim. dedim yutkunarak. İyiyim. Ethan'ın eli belime dolandı. Güzel. Her an dizlerim beni taşımaktan vazgeçebilirdi.

"Hayır, hayır. Senin de odan sonuçta. "

"Ethan, normalde gelmezdim. Biliyorsun ama ikinize en az yüz mesaj bıraktık. Telepatiyi bile duymadın. Christina hepimizle konuşmak istiyor. " dedi bir bana bir de ona bakarak.

"Ben gelmesem olur mu? " diye sordum ikisi bakışırken.

"Hepimizle." diye vurguladı Teresa. Ethan'ın beni tutan eli kasıldı.

Ethan, lütfen.

Bir sorun mu var?

Hayır ya da bilmiyorum. Bayılacak gibi hissediyorum.

Dinlenmek ister misin? Yarım saat dinlenmek iyi gelebilir.

Hayır, sanmıyorum.

O zaman gelmen lazım Tess önemli olduğunu söylüyor. Seni zorlamak istemiyorum ama.

Tamam, peki, geleceğim. Dedim kalp atışlarım tekrardan hızlandı. Ethan başını salladı.

"Tamam üzerimi değiştireyim gidelim."

"Christina seni böyle görmedi mi zaten? Ne demeye üzerini değişitiriyorsun? " dedi Ethan Teresa çoktan üzerini çıkarmaya başlarken. Ethan ne kızardı, ne başını çevirdi. Tam tahmin ettiğim gibi.

"Ahşap Ev'de akşam yemeği için buluşmak istedi. Biz de kabul ettik. " dedi dolabının önünde dururken. Altın payetli bir etek ve yeşil bir elbise çıkardı. Bize sormak için üzerine tuttu.

"Yeşil." dedim Ethan'ın "Altın." dediği anda. Teresa gülerek yeşil elbiseyi giydi.

Teresa'nın makyaj yapması kısa sürmüş ardından da hemen Ahşap Ev'e doğru yola çıkmıştık. Ethan'ın da en az benim kadar gergin olduğunu hissedebiliyordum. Tutması için elimi uzattım. Parmaklarını benimkilerin arasından geçirdi. En azından yürümek biraz olsun iyi gelmişti.

Ahşap Ev'e vardığımızda bir masa bulup yemeklerimizi aldık. Tabağa bakmaktan başka bir hareket yapamıyorduk hiçbirimiz. Christina girişte göründüğünde Ethan karşımda gerildi. "Tek başına değil." dedi Ethan, içeri Chris'in girmesiyle aynı anda. İkizler masaya doğru yürüdü. Chris'in dudaklarında kötücül bir gülümseme vardı. Tom hareketlense de kolumla onu durdurdum.

"Onu nasıl getirirsin buraya?" dedi fısıldayarak Teresa. İnsanların bize baktığını o da fark etmiş olmalıydı. Ah, o yüzden burada buluşmak istemişti. Onu olduğu yerde diri diri yakmayayım diye.

Öyle bir şey yapmayacaksın. Şimdilik. Dedi kafamın içindeki ses. Chris'in doğrudan bana bakmadığını biliyordum ama öyle geliyordu. Christina, kendisine bir sandalye çekti.

"Kardeşimi dinleyeceksiniz. Onu burada kovmaya hakkınız yok. "

"Christina senin Meclis'teki yerini bile almış. " dedim ona inanamayarak.

"Claire'i kaçırdı. " dedi Tom beni şaşkınlığa uğratarak.

"Ethan'ı zehirledi."

"Bu tam olarak-" Ethan bakışıyla beni susturdu.

"Onu bir dinleyin! " dedi Christina.

"Ben yapmadım. En azından isteyerek. Aiden zorla yaptırdı. Zihin kontrol edebildiğini biliyor muydunuz? " Evet, işte şu an direkt bana bakıyordu.

"Beni kaçıran sendin. Aiden kabul etti. "

"Zihin kontrolü." diye karşı çıktı Chris.

"Christina, gerçekten ona inanıyor musun?" dedi Teresa. Gerçekten buna inanıyor değildi ya. Ethan'a baktım. Sonra Tom'a. Benim anlattıklarımla çelişiyor olmasına rağmen Chris'in anlattıklarını dinlemeye ve ona inanmaya başlamışlardı.

"Yalan söylüyor. Ethan seninle kavga etti. Aiden senin düşünme yetisinden yoksun olduğunla aşağıladı."

"Kardeşim hakkında düzgün konuş."

"Ethan ona inanıyor olamazsın." dedim.

"Claire anlattıkları, Aiden'ın onu yakalaması zihniyle oynaması... Çok mantıklı. Bence ön yargılı olan sensin. " dedi Ethan.

"Yalan söylüyor." dedim Chris bana belli belirsiz gülümserken. Parmaklarımı dudaklarına takıp o gülümsemesini yırtmayı o kadar çok istiyordum ki. "Sizi konuşurken duydum. Senin rütbenin komutanın dediklerine karşı gelmeye yetmeyeceğini söylüyordu." Tamam tam olarak böyle söylememişti ama Chris yalan söylüyorsa benim de cümleyi birazcık çarpıtmamda bir sorun yoktu değil mi? Kulaklarım çınlamaya başlamıştı yine. Chris'in gözleri şokla açıldı. Bunu duymamış olmam gerekiyordu. Gözlerine baktım. Doğrudan. Kulaklarımdaki uğuldama artık daha belirgindi. Yüzüme sanki bir şey çarpmış gibi hissettim. "Doğruyu söyle. " dedim sanki bakışlarım Chris'in derisini delip geçecekmiş gibi hissediyordum. Burnundan akan kanı gördüm. Kendiminkinden de aktığını hissettim. "Konuş." dedim dişlerimi sıkarak. Ethan'ın belli belirsiz adımı söylediğini duydum, daha çok nefes alıyor gibiydi. "Konuş."

Chris konuşmadı. Şakıdı.


Teresa

Chris itiraf etti. Claire'in anlattıklarından tek kelime fazlası yoktu. İkisinin de bir süre burnu kanamaya devam etse de ikisi bir tür transtalarmış gibi hiç tepki vermediler. Ama tam başka şeyler anlatmaya başlayacaktı ki Claire bir anda ayaklandı. Ortalık karardı. Herkes sandalyelerini itmeye ne olduğunu anlamak için dışarı çıkmaya başladığında bunun Chris'in işi olduğunu anlamıştık. Işık geri geldiğinde ne Claire ne de Chris'ten iz vardı. Christina Ahşap Ev'in ortasında ışıklar geri geldiğinde kalan kişilerin önünde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

"Claire'i tekrar mı aldı?" diye sordu panikle Tom.

"Hayır, hayır," Ethan insanları iterek çıkışa ilerlemeye başladı. Tom'a Christina ile kalmasını söyleyerek Ethan'ın peşinden gittim. "Ona gidiyor!" diye bağırdı Ethan. Kim olduğunu anlayınca hızlandım. Chris'in peşinden gidiyordu.

Claire'i Ahşap Ev'in arkasındaki gölün orada bulduk. Biriyle konuşuyordu. Aiden mıydı? Chris'i değil ama Aiden'ı mı bulmuştu? Ethan'la koştuk. Ethan adını sesleniyordu ama Claire tepki vermiyordu.

Ona ulaştığımızda Aiden'dan eser yoktu. Ağaçlıkların arasında kaybolmuştu? Nasıl? Ethan Claire'i omuzlarından tutup sarsmaya bağırmaya başladı. Claire'in bakışları boştu. Biraz sonra Ethan'ın kollarının arasında yığıldı. Ethan boş bulunduğu için Claire'i bir an için kendisiyle birlikte düşürüyor olsa da birkaç adım geri çekilerek dengesini sağlamayı başardı.

"Git." Çalılıkların arasına koştum. Ağabeyime edecek birkaç çift lafım vardı.


Ethan

Neredesin?

Christina ile kal dediniz ya! Diye cevapladı Tom. Doğru bir de o vardı. Nereye gittiniz?

Christina'yı Cam Bina'ya götür. Sonra yanıma gel.

Ethan ne yapıyorsunuz? Nereye geleyim.

Küçük gölün oradayız. Claire'i götürmen gerekiyor. Christina'yı götür, kapıyı kilitle.

Aman ya. Tamam. Geliyorum.

Teresa'nın çalılıkların arasında koştuğunu duyabiliyordum ama Aiden'ı bulabileceğinden şüpheliydim. Ama ikimiz olursak, daha çok alana bakabilirdik. Çok uzaklaşmış olamazdı ya. Ama Claire kollarımın arasında Aiden'ın adını sayıklarken odaklanmam çok zordu. Yine karşılaşmışlardı ve yine hiçbir şey yapmadan öylece birbirlerine bakmakla kalmışlardı.

Claire, Ahşap Ev'den koşarak çıktığında Aiden'ın varlığını hissetmiştim. Sanki onları bulmam için onu hissetmeme izin veriyordu. Tuhaftı. Claire yetişebilsem en azından aralarındakinin ne olduğunu çözebilirdim. Tom arkamda belirdi.

"Neden bu kadar geç kaldın?"

"Christina onu teleportlamaya kalkarsam belli parçalarımı kesmekle tehdit etti. " dedi kendini acınacak derecede sansürleyerek. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Christina'nın böyle olduğunu arada unutuyordum. Tom kollarını açtı. Ona Claire'i verirken neredeyse düşürüyordum. Ama bu pratiğimizin olduğu bir konu değildi.

Tom'un kaşları çatıldı. "Neden bu kadar hafif?" dedi tutuşunu düzeltirken.

"Aylardır doğru düzgün yemek yemiyor. " dedim ona gitmesi için işaret verirken. Claire'in cüssesindeki birinin şimdiki olduğundan daha ağır olmasını beklerdiniz. Tom kaybolduktan sonra çalılıklara daldım.

Yaklaşık iki saat boyunca Aiden'ın gitmiş olabileceği her yeri aramıştık Teresa ile ama ondan hiçbir iz yoktu. Bizim olmayan herhangi bir ayak iziyle bile karşılaşmamıştık. Teresa öfkeden kıpkırmızı olmuştu. İkinci kez Aiden'ın gitmesine izin vermiştik. İkinci kez Claire Aiden'ın kaçmasına izin vermişti. Teresa bunu bilmiyordu. Şu an bilmemesi de gerekiyordu. Onun bilmesi demek Tom'un da öğreneceği anlamına geliyordu ve bu bilgi Tom'un Claire'i buradan kovması için yeterliydi.

"Nasıl kaçırdığımızı anlamıyorum. Nereye gitmiş olabilir ki? " Haklı sayılırdı. Yerleşke'nin büyük bir kısmı ormanla kaplıydı; çalılıklar, devasa ağaçlar, üç göl ardında da uçurum. Bu taraftaki alanda hiçbir şey yoktu. Uçurumdan atlamadıysa tabi ki. Burada kimse yoktu, onu kimse görmüş olamazdı. Ama Aiden bunu biliyor olmalıydı. Ortadan hızla kaybolacak bir rota bulmuş olmalıydı kendine. Teresa'ya cevap vermek üzereyken Tom aradı.

"Christina gitmeye çalışıyor." dedi Tom, Teresa ona aktarmakta tereddüt ettiğim bir yorum yaptı. "Çatı katına getirdim onu ama- Tanrı aşkına! İki dakika duramaz mısın?" diye bağırdı telefonun diğer ucunda.

"Aiden'ı bulamadık."

"Fazla umutlanmamıştım zaten. Lütfe- Christina! Christina Teresa odasını bu hale getirdiğini görürse- Bana bir şeyler fırlatmayı-" Teresa'nın gözleri kocaman açıldı. Uzanıp telefonu elimden aldı.

"Odamı mı? Odamımı mahvediyormuş? Söyle ona-" Tom telefonu kapatmıştı.

"Aptal ağabeyimi bulamadığımza göre gidip Christina'nın odamı darmaduman etmesini durdurabilirim. "

Teresa öfkeyle kapıyı açmaya çalıştı, doğal olarak kilitli olduğunu fark edince küfretti. Tom bir dakika sonra açtı. "Seni bağlamam gerekirse tereddüt etmeden yaparım!" dedi Teresa Tom'u itip geçerken. Christina ondan en azından bir kafa boyu uzun dururken oldukça cesur bir tehditti. Ama yine de bu Teresa'ydı. Büyük ihtimalle yapardı.

Christina odayı bayağı bir dağıtmıştı. Bayağı bir. Koltuklardan biri devrilmişti. Kolonda asılı duran tablo artık yerde içinden bir mumluk geçmiş halde duruyordu. Kapının hemen yanında Tom'un ayağıyla ittiği bir saksı duruyordu. Claire'in çiçeklerinden biri miydi? Umarım öyle değildi.

"Onun da zihin kontrolü yapabildiğini söylememiştiniz!" dedi Christina tüm bu gürültüde uyuyan Claire'i göstererek. Ah, lanet olsun. Lanet olsun. Da eki beni daha çok korkutuyordu. Tom ile bakıştık.

"Chris sana ne söyledi?" dedim. Benim yeteneğimden haberdar olup olmadığını öğrenmem gerekiyordu.

"Kardeşime inanmam için herhangi bir propandaya ihtiyacım yok. Bu yeni gelen ucubenin aksine-"

"Kelimelerini dikkatli seçmeni öneririm. " dedi Tom, Teresa da benim kadar Claire'i savunmasına şaşırmış olacaktı ki Christina'nın boğazından kolunu çekti.

"Kimse bir propaganda satmaya çalışmıyor sana." dedi Teresa birkaç adım geri çekilerek.

Sakinleştirmek istersen falan çekinme. Dedi Tom

Biliyor olabilir mi?

"Neden Meclis'ten ayrıldım biliyor musunuz?" dedi Christina.

Neyi Ethan?

Tüm bu zihin olayını.

Bilmiyor muydu? Lanet- Ben onu teleportla buraya getirdim.

NE?

"Dans etmek istediğini söyledin. " dedi Tom

"Bir düzine ruhsuz barbardan başka bir şey olmadığımızı da söylemiştin yanlış hatırlamıyorsam." diye belirtti Teresa.

Ne demek teleportla getirdin?

Bilmiyor muydu?

HAYIR TOM, BİLMİYORDU!

Tom yüzünü buruşturdu. Beynimde bağırmandan hoşlanmıyorum.

"Gittim çünkü beni hiçbir zaman aranıza almadınız. " dedi Christina otururken. Teresa şok içinde ona baktı. Ama sonradan gözlerini devirmeden edemedi. "Kardeşim daima sizden biriydi ama ben onun çıbanından başka bir şey değildim. " Teresa itiraz etmek için ağzını açtı ama Claire'in lafını ağzına tıktı. Onun yatağının başına koştum. Çırpınıyordu. Sayıklıyordu. Elleri yüzüne gitti. Yüzünü çiziyordu. Tırnaklarının derisini kazıdığını görüyordum. Ama hareket edemedim. Teresa adımı söylediğinde yarı bilinçsiz bir şekilde ona döndü.

"Bir şey yap!" dedi Teresa sonra. Yatağın üzerine çıktım. Claire'in ellerini tuttum iki tarafına mıhladım ama çırpınmayı kesmiyordu. Adını söyledim ama uyanmıyordu. Aiden'ın adını söyledi. Yalvarırcasına. Durması için yalvardı.

Claire aç gözlerini! Dedim zihin kontrolünün uyurken de işe yaraması için dua ederken. Tekmelemeye başladı. Claire! Bir bacağım onun üzerinden diğer tarafa attım. Yan gözümle diğerlerinin şok içinde olduğunu görebiliyordum. Onu yatağa daha güçlü bastırdım. Claire!

Sonunda uyanmıştı. Gözleri pörtlercesine açılmıştı, nefes nefeseydi. Tekrar çırpınmaya başladı. "Kalk üzerimden! Çekil! Çekil! " Onu bırakmadım. Hala kendinde değildi. "Lütfen, lütfen, lütfen..." Ellerini serbest bıraktım. Nerde olduğunu anlaması için geriye çekildim.

"Benim. Benim."

"Ethan?" sesi daha az histerik çıkıyordu.

"Sakin."

"Seni- Seni, o sandım. " Nefes nefeseydi. Bunda yarı üzerinde oturuyor olmamın da payı olabilirdi elbette ama. Gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Üzerinden kalktım.

"Gerçekten her seferinde en dramatik seçeneği yapmak zorunda mısın?" diye sordu Teresa. "Başka seçenekler de vardı."

"Ne yapsaydım?"

"Su dökebilirdik üzerine. " diye önerdi Teresa. Tom hafifçe güldü.

"Çok dramatiksiniz, ikiniz de. Basit bir tokat yeterdi." dedi Tom sessizce. İkimiz de inanamayarak ona döndük. "Ne var? En pratik çözüm bu, hem Claire kasıtlı olmadığını biliyor."

Claire şu an herhangi bir şeyi biliyor gibi değildi. Sarsılmış durumdaydı. Dizlerini kendisine çekmiş yatağının üzerinde oturuyordu. Christina krizini aşabilirsek onunla konuşmamda yarar vardı.

Birkaç saat öncesinde ona karşı içimde derin bir öfke vardı, şimdiki halini görünce onu sadece kendime bastırmak istiyordum. Aiden'ı bilerek gönderdiğinden emin olamıyordum artık. Ona yine bir şeyler yapmış olmalıydı.

Teresa, zorla Claire'e su içiriyordu çünkü Teresa'nın her şeye çaresi buydu. Başıyla uzaklaşmamızı işaret etti. Hepimizden önce Christina oturma alanına geçmişti. Claire'in çığlıklarından zerre etkilenmişe benzemiyordu. Bacak bacak üzerine attı, ne söyleyeceğimizi bekliyordu.

"Kardeşinin sandığın insan olmadığını anlamışsındır sanıyorum. " dedi Tom Christina'nın bakışıyla eşit derecede soğuk, ve aynı oranda rasyonel bir tonla. Christina'nın ikizini savunmayı, Claire'in bir anda ustalaştığı zihin kontrolü gösterisi her ne kadar etkileyici olursa olsun, bırakacağını sanmıyordum.

Teresa'nın Claire sessizce bir şeyler söylediğini duyuyordum ama ne dediği konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Claire ciddi anlamda titriyordu, uzaklaşmış olsam bile ellerinin hatta tüm vücudunun titrediğini görebiliyordum.

"Hiçbiriniz sandığım insan değilmişsiniz ki. " dedi Christina neredeyse Tom'a meydan okurcasına. "Bunca zaman sıradışı yetenekleri olan sadece ben ve Chris olduğumuzu düşünüyordum. Bana bunu bile söylemediniz!" Güzel. Konuyu dağıtıyordu. Bu en azından kardeşini savunma cephesinde kendisine güveninin zedelendiğini göstermez miydi? Tom öksürdü. "Sonra bir anda bum, bu gerzek bunca zamandır ışınlanabiliyormuş. " Teresa'nın kötü bakışlarını ensemde hissedebiliyordum. "Yeni kayıp köpeciğiniz zihin kontrolü yapabiliyormuş! Ba-"

"Bana bak, sinirli olduğunu anlıyorum ama birimiz hakkında daha böyle bir şey sö-" diye söze başladığımda Christina hayal kırıklığına uğramıştı. Ondan taraf olmamı mı bekliyordu?

"Ethan sus. " dedi Tom elini havaya kaldırarak. "Senin hiçbirimize bu konuda bağırıp çağırmayı bırak, sitem etmeye hakkın yok. Sen gitmek istedin. Biz kabul ettik. Diğer herkes karşı çıkarken biz Tanrı'nın belası kardeşine arka çıktık. Bu konuda hiçbir şey söyleyemezsin." Christina'nın görünür derecede kafası karışmıştı. Yanlış bir şeyler vardı.

"Bir kere bile arkanı dönüp bakmazken bizim sana güvenmemizi mi istedin? " dedi Teresa diğer taraftan. Benim de bir şey söylememi beklediklerini biliyordum. Ama Christina'nın zihnine girmeye çalışıyordum. Duvarları neredeyse Teresa'nınkiler kadar güçlüydü. Ama kendi koymuşa benzemiyordu, bir şeyleri tutuyor gibiydi. "Bizden biri değildin. " Teresa'nın her bir kelimesi sanki kendisi bir yılana dönüşmüş gibi zehirliydi. Düşündükleri daha beterdi. Zihnimi ondan uzaklaştırıp Christina'nınkine yoğunlaştım.

"Ben mi size arkamı döndüm. Asıl siz beni yoksaydınız! Ben her birinizin lanet doğum günü partilerine bile geldim. Chris olmasa siz benim varlığımı bile unuturdunuz. Size resital davetiyeleri gönderdiğimde cevaplama zahmetine bile girmediniz. Sadece Ethan bir anda ortaya çıkmaya karar verdi. " Hem Tom'un hem de Teresa'nın zihin delici bakışlarını üzerimde hissettim.

Gerçekten resitale mi gittin? Dedi Tom zihnimde. Christina'nın zihnine girmeye çalışmıyor olsaydım bile öfkesi beynimi ağrıtmaya yeterdi. Teresa da aynı şeyi söyledi. Yalnızca daha kibar (!) bir şekilde. İkisinin öfkesi beynimi eritecekti. Ama cevap vermedim. Odağımı kaybedemezdim.

Sürekli bir şeye çarpıyordum. Christina'nın zihninden daha uzak bir yerlerde başka bir şeyin varlığını hissediyordum. Dokunmaya korktuğum bir şey. Ne oluyordu? Christina'ya tekrar odaklanmak için çaba harcadım. O şey her ne ise Aiden'ın işi olmalıydı. Christina'nın duvarına yaklaşmayı başardığımda.

Ethan onunla bir daha zorunda olmadıkça görüşmeyeceğimize karar vermiştik sanıyordum. dedi Teresa zihnimde. Çok gerilerden bir yerden.

Sonunda o duvarı hissedince ihtiyacım olan tek bir şey kalmıştı. "Christina, neden gittin? " O duvarın arkasından yayılan bir titreşim hissettim, ama cevap başka bir yerden geliyordu. Tıpkı-

Aiden'ın benim zihnimle oynadığı zamandaki gibi. Claire'in sesi beynimde yankılanırken irkildim. Sesinde bir tuhaflık vardı. Neredeyse yabancıydı. Beynim gerçekten de erimek üzereydi galiba.

O duvara tüm gücümle bastırdım. Christina'nın gerçek anılarının çatlaklardan kaçmasına izin vererek. Bakışları bir süreliğine boşlaştı. Anıları duvarda daha büyük yarıklar oluşturarak benim üzerimden geçti.

"Gitmek istemiyordum. " dedi Christina bana dönerek. "Chris gitmem için zorladı. Sadece dans etmek istemiştim. Bunu- " akış durdu. Aiden dahiyane bir fail-safe sistemi yerleştirmişti. Duvar tekrar onarılmasa da anı akışı durmuştu.

Ethan ne yapıyorsun? diye sordu Tom. Eh, ne yaptığımı bilmiyordum. Burnumdan aşağı doğru akan sıcaklığı hissettim. Claire'in ismimi söylediğini duydum.

"Devam et."

"Bunu Meclisteyken yapamayacağımı söyledi. " Gözleri yaşardı. Claire tekrar ismimi söyledi ama başka hiçbir şey söylemedi. Christina'daki fokusumu kaybedemezdim. Derin bir nefes aldım. Claire- Hayır, gözlerimi Christina'dan ayıramazdım. "Beni gitmeye ikna eden Aiden'dı. Chris yerimi kendisi istiyordu. Aiden, Chris'i orada istiyordu. " Duvar tamamen kırıldı. Christina'nın anıları bana doğru hücum etmeye başladı. Geri çekilmem gerekiyordu ama sinek yapışkanına yakalanmış sinek gibi hareket edemiyordum.

Bir şey beni yakaladı. Aiden'ın Christina'nın zihnine koyduğu tuzak her neydiyse beni dışarı sürükledi. Yüzümü koşarak bir duvara vurmuşum gibi hissediyordum. Christina konuşmayı sürdürüyordu ama ne dediğini duyamayacak kadar yorgun hissediyordum. 

Continue Reading

You'll Also Like

198K 11.4K 59
Tamamlandı;) Her şey Eski sevgilisi diye yazdığı adam Yüzbaşı çıkınca başladı 🤭
132K 557 12
Fantezi Hikayeleri (Bilimkurgu - Fantastik - Doğaüstü)
959K 46.5K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
1.1K 131 12
Birbirlerinden nefret eden iki gryffindor genci. Öğretmenlerin artık ikisinin kavgalarından usanması sonucunda artık yapabilecekleri bir şey yoktu. T...