Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 30

13.3K 800 87
By whysoserious46

Aşağı kattan gelen bağrışma sesleriyle uyandım. Bir süre nerede olduğumu anlayamadan panikle etrafa bakındım, kalp atışlarım ancak Ethan'ın yaptığı portreyi görüp hala yatağımda olduğumu anlayınca yavaşladı. Sesleri duyuyor olsam da kelimeleri seçemiyordum. Bir şeyler oluyor olmalıydı. Hemen merdivenlere yöneldim. Koridora inince seslerin Ethan'ın odasından geldiğini fark ettim.

Kalbim ağzımda kapıyı açtığımda bağrışmaların Christina ve Ethan'ın tartışmasından kaynaklandığını gördüm. Gözlerim Teresa'yı aradı, dün gece konuşmamızdan kaçıp Ethan'la kalacağını söylemişti.

"Kimi gördüğünü sandığın umurumda değil! Chris asla böyle bir şey yapmaz! Bi- Bir kere bunu- bunu yapmak için hiçbir nedeni yok!"

"Kimi gördüğümü sandığım mı? Üzerime çıkmış beni boğazlarken kardeşini başka biriyle karıştırabileceğimi sanmıyorum. " dedi Ethan en az Christina kadar yüksek sesle. Geldiğimi fark etmeleri için kapıyı açıp tekrar gürültülüce çarptım. Christina yerinden sıçrasada Ethan sadece yavaşça başını çevirdi. Ethan'ın gözleri sanki çıplakmışım gibi kocaman açıldı. İstemsizce üzerimde bir şeyler olup olmadığını kontrol ettim. Christina da Ethan'a bağırmayı kesip bana dönmüştü. Kesinlikle başka bir şey olmalıydı. Elim yüzüme gitti.

"Yine yüzümün yarısı falan mı yok? Niye bana öyle bakıyorsunuz? " dedim refleks olarak bir adım geri çekilirken.

"Yatağından çıkmışsın. " dedi Ethan gözlerini kırpıştırarak. Birkaç gündür yatağımı terk etmemiş olmam yatağa bağlı bir etkileşimli obje değildim ya. Ethan belli ki zihnimi okumuştu, gözlerini devirdi.

"Birileri ölüyor sandım. Yine bir şeyler olduğunu sandım. " dedim elimi kalbime koyarken. Teresa giyinme odasından açıkça Ethan'a ait olan bir tişörtle çıktı. Konuşmayı o kadar hızlı bir şekilde sonlandırıp aşağı kaçmıştı ki pijamaları olmadan buraya gelmesi normaldi.

"Yataktan çıkmışsın. " dedi Teresa al al olmuş yüzüne bir gülümseme yayılırken.

"Yatağa bağlı değilim ki!" dedim en sonunda dayanamayarak. Ethan başını öne eğip güldüğünü saklamaya çalıştı.

"Claire'e sor, işte." dedi Teresa bana doğru yürümeye başlayınca.

"Chris'ti. Aiden da Chris olduğunu söyledi. " dedim Christina'ya dönerek. Bu sırada Teresa geri dönmüş, giyinme odasına doğru yürüyordu.

"Yeniden zihninizle oynuyor! Gidip kardeşimi bulayım da görün! " diye bağırdı Christina histerik bir şekilde. "İsmini bile bilmiyorsunuz ama Claire'e işkence eden birinin sözüne güveniyorsunuz!" Bana omuz atıp çıkmadan önce son söyledikleri bunlar olmuştu.

Ethan'ın Christina'nın ardından şaşkın bakışları arasında kendimi bir koltuğa attım. Teresa giyinme odasından giyinik bir şekilde çıktı. Sonra da kendi kendine söylenerek kendisini yanıma bıraktı. Ethan hala ayakta kapıya doğru bakmayı sürdürüyordu.

"Gerçekten hala bizimle oynuyor olması mümkün mü?" diye sordum Ethan'a dönerek. Ethan duymuş gibi durmuyordu.

Teresa, "Umarım yine bayılmaz. " diyerek elindeki yastığı Ethan'a fırlattı. "Sana soruyor."

"Bilmiyorum. " dedi Ethan hipnotize olmuş gibi. "Y- Yani mümkün ama... Chris'in yeteneği değil miydi? O karanlık... Tess-"

Teresa'nın kaşları çatıldı. "Ağabeyim adı Aiden bile olmayabilir yani?" dedi Teresa, eli boynuna giderken.

Aiden. Aiden. İsmi kafamda yankılandı. İsmi Aiden'ın bundan emindim. Emindim. Emin olmasına emindim ama nereden biliyordum? Teresa'ya güven vermek için ağzımı açtım ama pencereden duyulan gürültüyle çığlığı basmamak için kendimi zor durdurdum. Ethan iki elini sıkıca omuzlarıma yerleştirmişti. Bir şey pencereye çarpmıştı. Siyah-kırmızı lekeyi ve aşağı süzülen tüyleri gördüm.

"Tess. " dedi Ethan daha sakin bir sesle. Daha buradaymış gibiydi. "Teresa. "

"Ne var? " diye bağırdı Teresa çatlayan sesiyle. Tekrar bir çarpma sesi duyuldu.

"Nefes al. " dedi Ethan Teresa'nın kendisine bağırmasını umursamayarak. "Sakin. " Teresa titrek bir nefes verdi. Ethan onunla birlikte nefes almayı sürdürdü.

"İyiyim. " dedi dizlerini kendine çekerken. "İyiyim. Panikledim. Sadece panikledim. " Ethan ellerini üzerimden çekti ve karşı tarafa oturdu.

"Adının Aiden olduğuna yanındakinin Chris olduğu kadar eminim." dedim Teresa'ya dönerken. Teresa beni başıyla onaylamak dışında bir şey yapmasa da gözlerinde bana gerçekten inandığını görebiliyordum. Ayağa kalktığımda Ethan ellerini benden çekti. Ethan'la konuşmak istiyordum. Aiden konusunda özellikle, Teresa'nın ona anlatıp anlatmadığını bilmiyordum.

Biraz mantıklı bir düşünmeyle aslında bunun ne kadar önemli olmadığını görebiliyordum. Sadece Teresa'yı ilgilendirirdi, belki ama- Ethan'la konuşmaya ihtiyacım vardı. Bilmesi gerekirdi. Öyle değil mi?

Ethan -düşüncelerimi okumuş olacak ki- giyinme odasına ilerledi. Hızla arkasından gittim. Teresa ise hiçbir şey sormadı, daha uzaklarda gibiydi. Eskiden tablonun olduğu boş duvara bakıyordu.

Giyinme odasına girdiğimde Ethan eğilmiş yerdeki kıyafetleri topluyordu. Bu hiç onluk değildi, bu kadar dağınık hiç görmemiştim. Kapıyı arkamdan çarpınca başını kaldırdı. Gözleri kocaman olmuştu. "Claire- Ben-" Kapıyı kilitledim. Derin bir nefes aldı, gözleri kapıya ve hala tuttuğum kapı koluna kaydı.

"Konuşmamız gerek. " dedim o bana kaşlarını çatarken. Belkide kapıya bakış atıyordu. Emin değildim. "Bunun için buraya gelmedin mi? "

"Be- Ben, hayır. " dedi kucağındaki kıyafetlere bakarken. "Claire, dinle özü-"

"Tamam, çamaşır yıkama işlemin bekleyebilir. Ethan senin dağınıklığını gördüğüm için böyle paniklemene gerek yok. Bizim odamızı gördün mü banyonun duvarında Teresa büyüklüğünde bir çamaşır yığını var."

"A- Sen bunu- Ah, evet evet çamaşırlar bekleyebilir." dedi hepsini kirli sepetine atarken. "Konuşalım. Önden buyur."

"Buraya burada konuşmak için geldim. " dedim aptallığına anlam veremeyerek. Bakışları tekrar kapıya kaydı.

"Peki. Kapıyı aç da konuşalım."

"Ethan, beynini de çamaşırlarla birlikte sepete mi attın? Buraya geldim, kapıyı ardımdan kilitledim. Sence Teresa'nın duymasını istesem yanına gelir miydim?"

Bana doğru ilerledi. Kapıya doğru ilerledi. Ne yapıyordu bu moron? "Doğru affedersin. Teresa'yı göndereyim. " Elimi göğsüne koyarak onu geriye ittim.

"Ethan hızlıca bir şeyler söyleyeceğim kızı kovmana gerek yok."

"Claire, kapıyı açar mısın?" dedi tuhaf bir şekilde daha hızlı nefes alıp vermeye başlamıştı. Ajite bir hal almıştı.

"Ethan, yine mi zehirlendin? " diye sordum panikle. Gözlerinin altını, cildini incelerken. Sadece hızla boşalmış teri dikkate değerdi. Elimi üzerime sildim. " Ethan ne oluyor sana."

"Claire, dediğimi yapar mısın? Kapı. "

"Ethan saçmalamaya başladın gerçekten. Dinlesen şimdiye bitmişti. "

"Claire, şimdi üzerinden atılıp kapıyı açmak üzereyim. Lütfen kapıyı aç." dedi doğrudan gözlerime bakarken. Kapının kolunu çevirdim. Kilidin açılma sesi duyuldu. Ethan beni köşeye itip dışarı çıktı.

"Ethan!" diye ayaklandı hemen Teresa. "Siz ikiniz- Lütfen ben buradayken yapmadık deyin." Gözlerimi kırpıştırıp Teresa'nın ne dediğini anlamaya çalıştım.

"Ben dışarı çıkıyorum. Havaya ihtiyacım- havaya ihtiyacım var. " dedi Ethan odadan koşar adım çıkarken.

Ethan ardından kapıyı çarpıp çıktığında ben de giyinme odasının kapısının çerçevesine yaslanmış onu izliyordum. "Oh," dedi Teresa. Tekrar otururken. " Kavga etmediniz değil mi?"

"Beni dinlemedi bile. Ne oluyor? Yine mi zehirlendi? Bu olabilir mi? Aiden- "

"Korkarım bu ağabeyimin suçu değil. " dedi Teresa yanına oturmamı işaret ederken. "Ethan'ın rastgele anlarda ortaya çıkmaya bayılan klostrofobisi var. "

"Ah, ama-"

"Neyin tetiklediğini bilmiyoruz. Kendisinin bildiğini de sanmıyorum. Bazen bu kocaman oda bile tetikleyebiliyor. "

"Benim suçum. Benim suçum olmalı."

"Claire kendini suçlayacak bir şeyler arayıp durma. Hadi, üzerini giyin de gidip bir şeyler yiyelim."

"Sanırım odada kalmak istiyorum. Kendimi aç hissetmiyorum. "

Ethan

"Gerçekten mi? Kaçıp basketbol oynamaya mı geldin? " dedi Teresa sahanın kenarından. Topu bir başkasına paslayıp yerime birinin geçmesini işaret ettim. Teresa elindeki şişeyi bana uzattı.

"Öleceğim sandım. " dedim sahanın biraz ilerisindeki çalılığa doğru yürümeye başlarken.

"Biliyorum. " dedi Teresa sessizce başkaları yanımızdan geçerken. "Uzun zamandır olmuyordu, değil mi?"

"Bu kadar değil. Kıyafetleri gördü. " dedim daha kısık sesle. Teresa olduğu yerde durdu. "Ben de yakalandığımızı sandım. Anlamadı. " Kaşı havada bir şekilde bana döndü.

"Nasıl? Aptal mı sanıyorsun Claire'i?" diye fısıldadı beni bir çalının içine çekerken.

"Tess, anlamadı diyorum işte. Hem ona ne ki şu an sevgili değiliz."

"Oh, oh hayır Ethan öylesiniz. Bunu yoksayma. Ayrıca kızları yanında tutmuş olsaydın bizim her şeyi olduğu anda söylemediğimizi bilirdin. "

"Teresa o kızlar değil. SENSİN. " Gerçi hakkını vermek lazımdı Claire ile arkadaş olduklarından beri Teresa'da kendini ifade etme açısından oldukça büyük bir gelişme vardı.

"Dediklerine dikkat et. Yoksa seni ilk önce bir süpürge dolabında tutarım sonra da Tiara'ya yem ederim. " Güzel tehdit. Sıfır abartı. Gerçekten yapabileceği bir şeydi. Kolumdan tutup bu sefer de çalıların arasından Cam Bina'ya giden yola doğru sürüklemeye başladı beni. "Güzel tehditimin boş olmadığını anladığına göre şimdi gidiyorsun, ilk önce şu iğrenç kokundan kurtuluyorsun sonra da Claire'in yanına gidip kızcağızın söyleyeceklerini dinliyorsun. O anda yüzünün ifadesini görmedin. "

"Teresa abartıyorsun. " Claire karşı yeni bulmuş olduğu bu sevginin kaynağı neydi acaba? Ben hasta yatağındayken Claire'in üzerine saldıran da kendisi değil miydi? Tamam belki Teresa artık bir şeyleri açıkça söylüyordu, duyguları beş kat buzdan duvarın içinde çevrili ama hala yaptıklarının nedeni gizemini koruyordu. Belki de onu asla çözemeyecektim.

"Ethan, bunun bile kendi suçu olduğunu düşünüyordu. "

Claire

Ethan'dan feyz alarak ben de odamızı toplamaya girişmiştim. Hiç karşılaşmadığım bir temizlik ekibinin olduğunun farkındaydım; düzenli odalar, toplu yataklar, daima temiz banyolar... Kim olduğunu bilmesem de yapan birileri vardı. Ama ben sürekli odada olduğumdan olsa gerek kimse gelip bunları yapmamıştı.

Çamaşırları ne yapacağımı bilmiyordum. Bunca zamandır çamaşırhanenin nerede olduğunu öğrenmemiştim. Aptallık.

Ethan'ı düşünmemek için bütün odayı toplamıştım ama yine de işe yaramamıştı. Ayndaki karışık saçlı görüntüme bakarken sabah yüzünün aldığı ifadenin normal olduğunu fark etmiştim. Biraz önce bir ağaç parçalayıcının içinden kurtarılmış gibi görünüyordum. Bir de şaşırmıştım. Bu kokumla, her yerimdeki bandajlarla, dağılmış dudağımla, morarmış gözümle- Benimle aynı yerde olmak istememesine şaşırmamalıydı. Ama hakkını vermek lazımdı, Teresa'ya bir süreliğine inanmıştım. Güzel yalan söylüyordu. Klostrofobi. Sadece benimleyken.

"Nasıl göründüğün hiç umurumda olmadı biliyorsun değil mi?" dedi arkamdan bir ses. Ethan. Yerimden öyle bir sıçramıştım ki bastığım yeri hala hissedemiyordum. Bana doğru ilerledi. "Manyağın birinin sana yaptıkları da senin hakkındaki düşüncelerimi etkilemez."

"Bu noktada zihnimden uzak durmanı söylemekte bir fayda görmüyorum. " dedim ona dönerek.

"Sana demiştim. Beni iyileştirip durursan bağımızı güçlendirirsin diye."

"Bir dahaki sefere Teresa'nın tehditlerine kulak asıp seni ölüme terk edeceğim. Hem böylece Tom Gölgeler'den olmadığımı sonunda anlar. "

"Gölgeler'e inanıyor musun sonunda?" Etrafımda döndüm.

"Bu sanat eserini yaptıklarından beri, evet. Derinden inançlı birine dönüştüğümü söyleyebiliriz. " dedim sarkastik duyulmaya çabalasam da sesim ağlayacak gibi çıkmıştı.

"Espri işini başkalarına bırakmamız iyi olabilir." diye önerdi Ethan.

"Gayet sarkastikti. "

"Oldukça. Ses tonundan kaybettin." dedi bana iyice yaklaşırken. Nefesini üzerimde hissettim. Aiden'ın kulağıma fısıldadığı ana dönmüştüm bir an için. Dizlerim boşaldı. Koluyla beni belimden yakalayan Ethan olmasa yere yığılacaktım. "Claire?" dedi endişe dolu bir sesle.

Ayaklarımın üzerinde durmadığımı fark edip kendimi toparlamam biraz uzun sürmüştü. Fazlasıyla uzun. Ne kadar ağırdım kim bilir. Ama Ethan elini belimden çekmedi. "Oturmak ister misin? " dedi

"Hayır, " dedim oturursam kalkacak güçte olup olmadığımı bilmiyordum." Hayır, bir an için- Ben... Özür dilerim... Ben bir an için..." Sesim titriyordu. Cümlelerim birleşmiyordu.

"Biliyorum." dedi Ethan dudakları saçlarımın arasındayken. "Biliyorum."

"Niye böyleyim hiçbir fikrim yok. " dedim kolunun arasından sıyrılıp odayı adımlamaya başladım. "Kafam- Kafamdan o şeyleri atamıyorum. Ben-" Aiden'ın üzerimdeki nefesini, bana dokunuşunu, bıçağı saplarken gözlerinde parlayan hazzı.... Zaten düzgün işlevim yoktu. Şimdi tamamen kırılmıştım.

"Seninle ilgili yanlış bir şey yok. Böyle hissetmen çok normal. Gayet doğal. Sana işkence etmiş. Şu haline bakar mısın? Tanrı aşkına!"

İşkence sayılmaz. Diye yorumladı kafamdaki ses. Titredim. Buna işkence denilemez.

"Claire, bunu nasıl soracağımı bilemiyorum ama-" boğazını temizledi. "Aiden sana başka türlü dokundu mu?" Ethan'a döndüm. Neyden bahsettiğini anlamam birkaç dakika sürmüştü.

Hayır, hayır, hayır.... Kulaklarımda çınladı. Başımı iki yana salladım.

"Claire, böyle bir şey olduysa saklamana gerek yok." dedi Ethan ondan çıktığına inanmakta güçlük çektiğim oldukça nazik bir sesle. Ama nedense suçlanıyor gibi hissediyordum.

"Hayır." dedim daha kendimden emin bir şekilde. İçimden bir ses Aiden'ın asla böyle bir şey yapmayacağını söylüyordu. Ethan'ın kaşları birbirinden ayrıldı.

"Peki," dedi kendini koltuğun üzerine bırakırken. Gözleri kendi tablosundaydı. " Benimle ne konuşmak istiyordun?"

"Aiden, Teresa'nın doğum gününe gelmiş. " Ethan nefes almayı bıraktı. Görünüşe göre dün Teresa anlatmamıştı. "Sadece bu seferkine mi bilemiyorum. Bazı şeyler söyledi ve k- Kafamın içindeki bir ses yalan olduğunu söyledi. Ethan sa- sanırım onu görmüştüm. Chris'le-"

"Chris'in yanındakinin kim olduğunu sormuştun. Tanı-"

"Evet, evet o kadar tanıdık gelmişti ki." Kollarım iki yanıma düştü. "Onun kim olduğunu bilseydim- Ethan onu durdurabilirdim belki de. Altı kişinin hayatını kurtarabilirdim. " Dizlerimin üzerine düşmemek için elim kolonlardan birine koydum.

"Onu tanımıyordun." Çok doğru olduğu söylenemezdi. Açıkça onu tanıyordum. Ama düzeltmedim. Tom'un suçlamaları hala zihnimin köşesine çiviliydi. "Ama biz- ben, Tess, Tom bizler tanımalıydık!" Ne zaman eline geçtiğini bilmediğim vazoyu pencereye fırlattı. Vazonun parçaları un ufak olup etrafa saçıldı. Ethan öfkeden hızlı hızlı soluyordu. "Lanet olsun! Onu tanımalıydık!"

Derin bir nefes aldım. Tamam. Teresa'dan daha iyi karşılamıştı. Sayılır. En azından kaçmıyordu. Sakinliğimi korumam gerekiyordu. Ama bu onun duyguları benimkilere karışırken neredeyse imkansız oluyordu. 

Adım adım ona yaklaşmaya çalıştım. Bir sonraki vazonun benim üzerime gelmeyeceğinden emin olmalıydım. Derin bir nefes daha aldım, ikimizi de sakinleştirmem gerekiyordu. "Ethan onu tanımanız- " Gözlerim aynadaki görüntüme takıldı. "Zihin kontrolüyle bir insanın algısını değiştirebilir misin? " diye sordum. Afalladı. Ama yine de kaşları çatıldı. Düşünüyordu.

"Emin değilim. " O kadarını ben de anlamıştım. "Teorik olarak mümkün. Ama-" daldı. Konuşmayı kendi zihnine taşıdığı belliydi. Yüzünde ilginç bir ifade vardı.

Neden sordun? Dedi zihnimde. Tahmin ettiğim gibi dışından konuşmadığının farkında değildi.

"Sanırım polis merkezine de gelmiş. Ve be- Chris... onun beni gördüğünü söyledi. Aslında- Tam olarak söylemedi. Beni baygın sanıyorlardı. Onları-" Ethan sadede gelmemi söyleyen bir bakış attı. "Zihnime girmiş, Aiden-" Ethan'ın aniden dikleşti kelimelerim havada asılı kaldı.

"Oh," dedi omuzları düşerken. " Oh, Claire sanırım sana söylemem gereken bir şey var ama oturmak isteyebilirsin. " Onun olduğu koltuğun diğer ucuna oturdum.

"Nasıl hafızamı silersin!" Zaten sahip olduğum üç beş anıyı da bana çok mu gördün?" diye bağırdım ayağa fırlarken.

"Elindeki şamdanı geri sehpaya bırakma-" Tutuşumu daha da sağlamlaştırdım. "Fırlatmayacağını umuyorum. " dedi bir eli havadayken.

"Ah, tabi biraz önce sen yaptın o dramatizasyonu değil mi? " Sinirden damarlarım alev almış gibiydi. "Sadece senin hakkın var bazı şeylere zaten!"

"Bir dakika dinle be! Hafızanı ben silmedim. Tam olarak değil. Aiden sana her ne yaptıysa-" Ayağa kalkıp bana doğru yürüdü. Bana doğru uzandıysa da elleri havada asılı kaldı. "Ellerindeki ateşi söndürebilirsen-"

"Özür dilerim. " dedim ancak o anda ellerimin ateşle kaplandığını fark etmiştim.

"Claire, Aiden seni sadece bir şey sayıklayan ottan farkı olmayan bir şeye çevirmişti. Hafızanı ben silmedim. Sana böyle bir şey yapmam. Tamam mı? Asla. Söz veriyorum. " dedi hala aramızdaki mesafeyi korurken. Ona sırtımı döndüm. "Sadece sana yardım etmeye çalışıyordum! " Bir anda hiddetlendi. Benim suçumdu. Kendimi birkaç derin nefes almaya zorladım.

İkimiz neden birbirimize bağırmadan duramıyorduk? Duygularımız birbirine karışıyordu. Sebebi bu olmalıydı. Ben sinirlendiğimde Ethan da bağırıyordu. Ama bu benim suçumdu. Tek yapmam gereken kendisini açıklamasına izin vermekti ama sabredip onu bile bekleyemiyordum.

"Özür dilerim. " dedim tekrardan. "Öfkeli olduğum kişinin sen olmadığını biliyorum, Aiden-" Göz yaşlarımı artık tutamadım. Ethan'ın göğsüne yapışıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Bir eliyle başımın arkasını kavradı.

Sinirlerim boşalıyordu. Ethan hiç ses çıkarmadan beni tuttu. Konuşacak hale gelip ona tekrar Aiden'ı anlatmaya başlayana kadar beni bırakmadı. Hala bırakmasını istemiyordum. Aiden'ın hala Teresa'yı önemsediğini düşündüğümü, onu zehirleyenin de Aiden olduğunu anlattım. Chris'in nasıl Aiden'ın yardımıyla Christina'nın Meclis'teki yerini aldığını da anlattım. Ethan kasıldı. Alnının arkasında bazı soruların dolaştığını görebiliyordum ama hiçbir şey söylemeden sadece dinledi. Bana bakışından sırtımdaki elinden bazı şeyleri atladığımı fark ettiğini anlayabiliyordum. Bu yüzden devam ettim. Göz yaşlarımla birlikte.

"Bana dedi ki," tekrar hıçkırmaya başlamamak için kendimi tutmaya çalıştım. " Bana dedi ki o insanları sadece dikkatimi-" cümlemi bitiremeden tekrar boğulmaya başladım. Ethan sadece sırtımı ovdu. "Özür dilerim. Özür dilerim. Sırf benim dikkatimi çekmek için. Tom hak-"

"Claire. Şşş, şşş, Senin suçun değil. Sırf dikkatini çekmek için kendi kardeşinin odasına birbirine dikilmiş vücut parçaları bırakıyorsa- Bunda senin hiç suçun yok. Sen Tom'un dediklerini unut. Ruh hastası olan o. "

"Bir Komutandan bahsettiler. Emri o vermiş olabilir. " dedim

"Kmoutan mı?" Başımla onaylayıp Ethan'a iksinin arasında geçen konuşmayı anlattım. 

Continue Reading

You'll Also Like

778K 28.9K 43
"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana h...
380K 12K 51
işten eve dönerken ıssız bir ormanda duyduğu sesin peşine gitti ve bu bulunduğu yer onun hayatının değişim noktasıydı. * * * * * İLK KİTABIM OLDUĞU İ...
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

166K 15.9K 34
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
YANSIMA By Gizme

Science Fiction

5.9K 477 29
İKİ AYRI YAŞAM AMA TEK BİR NOKTA : RUH Amelia kendini hiç bilmediği bir dünyada bulmuştu. Bir anda 19. yüzyıl İngiltere'sine gitmişti. Bu bir rüya m...