Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

Von whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... Mehr

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 29

13.8K 794 53
Von whysoserious46

Ethan

Claire'in dediklerinden sonra kalbim ezilmişti. Ne kadar süredir ona bakıyordum bilmiyordum ama beni kendime getirmek için elini yeniden yüzüme dokundurması gerekmişti. Bize ne söyleyecekti? Chris ya da John hakkında bildiği bir şeyler olmalıydı kesinlikle. Yoksa- Yoksa John ile yaptığı konuşmayı mı anlatacaktı. Eğer öyle olsaydı omuzlarımdan bu sorunun yükü kalkardı.

"Ne hakkında?" diye sordum ne kadar süre sonra bilmem. Claire iç çekti.

"Hepinize aynı anda söylemem daha iyi olur. Böylece hepiniz nefretinizi tek celsede atabilirsiniz." dedi örtüleri üzerinden atıp ayağa kalkmaya çalışırken. Sendeleyince kolunu yakalayıp elimi beline koydum.

"Bekleyebilir. Teresa-"

"Şok içinde olduğunu tahmin edebiliyorum. " dedi bir elini omzuma koyarken. "Ama- Bu yüzden söyleyeceklerimi duyması gerekiyor. " dedi ısrarla beceriksiz birkaç adım atmaya devam ederken. Acı içindeydi.

"Buraya gelmelerini söyleyeyim." dedim elimi telefonuma götürürken. Başını iki yana sallayarak bir adım daha attı. Canı yandığını belli ederek nefes verdi.

"Burada kalmak istemiyorum. " dedi ağırlığının birazını benim üstüme verirken.

Odaya döndüğümde Teresa ilk şoku atlatmış görünüyordu, onu daha iyi bulmuştum. Hemen Claire'in yanına koşmuştu. Tuhaf. Ardından da Claire'i üçümüzün ısrarları sonucu yatağına yerleştirmeyi başarmıştık. Hepimiz yatağının etrafında toplanmıştık. Teresa pencerelerden en uzak tarafta Claire'in yerde oturuyordu. Tom'un ve Claire'in tüm ısrarlarına rağmen Claire'in yatağının üzerine oturmayı reddetmişti. Tom yatağın ucunda duran bir pufta oturuyordu.

"Kendini iyi hissetmiyorsan şimdi anlatmak zorunda değilsin. " dedim yaslandığım yerden -yatağının başlığı- ona doğru eğilerek. Her an bayılacakmış gibi duruyordu hala. İnatla -ilk defa- uyumayı reddediyordu.

"Buna nereden başlasam bilemiyorum. " dedi sessizce. Bizim tepkimizden korktuğunu tek anlayan ben değildim. Sonra bir yere karar verip hikayenin dağınıklığı için baştan özür dileyerek anlatmaya başladı.

Claire

Hepsinin özellikle de Tom'un tepkisinden çekinerek anlatmaya başladım. Nefes aldıkça ağlamak istememe neden olan yaralarımı göz ardı etmeye çalışarak. İlk önce en başta beni nasıl kaçırdıklarını anlattım. Bir şekilde bayıltmayı başardıklarını.

"John'ın da güçlerinin seninkilerle aynı olduğunu söylemiştik." dedi Ethan. O anda ilk başta Aiden'ın adına açıklık getirmiş olmam gerektiğini anlayarak konuyu yarım bırakıp o tarafa geçtim. John'ın aslında Aiden olduğunu basit bir beyin yıkamayla hepsinin zihninde John olarak kazılı kaldığını anlattım. Teresa birkaç damla gözyaşı dökse de asıl tepki Tom'dan geldi.

"Yani bir anda sana adını ifşa etti öyle mi? Sana işkence ettiği hangi noktada adının gizemlerini seninle paylaştı?" dedi Tom neredeyse bağırarak. Ethan tekrar etmek istemeyeceğim yaratıcılıkta bir küfürle karşılık verdi arkadaşına.

Korktuğum şeyi şimdi anlıyor musun? Dedim Ethan'a teleaptiyle.

Sorun değil. Devam et. dedi elini sırtımda gezdirirken.

"Adının onu gördüğüm anda Aiden olduğunu biliyordum." dedi derin bir nefes aldıktan sonra. Tom'un o anda üstüme atlamaması için dua ederek. Tom sinirle yanında duran tepsiyi devirdi. Ethan bir şey söylemek üzereyken onu durdurdum. "Sinirlenmekte o kadar haklısın ki. İsmini nereden bildiğimi- "

"Nasıl oluyorsa sadece işe yarar bilgileri lazım olduğunda vahiyle alabiliyorsun ama nereden bildiğini bile bilmiyorsun!" diye çıkıştı Tom. Ethan'ın konuşmaya başlamak için nefes aldığını duydum ama Teresa ondan önce davrandı.

"O buradan değil ki! Bizden biri değildi Tom. Ağabeyimin gerçek adını bilmesi normal değil mi? Beyni yıkanmamış. Kızın haline bakar mısın? Başını zar zor dik tutabiliyor ama burada sana Gölgeler'den olmadığını kanıtlamaya uğraşıyor. " dedi öfkeyle. Tom ağzını açsa da hiçbir şey söylemedi.

"Gölgeler'den değilim yemin ederim!" dedim yataktan doğrularak. Acıyla iki büklüm olmamak için Ethan'ın kolunu sıktım. "Bana sürekli ondan bir şey çaldığımı söyleyip, yerini sorup duruyordu! "

"Ne? " dedi Ethan yumuşak bir sesle.

"Bilmiyorum. Hiçbir fikrim yok. "

"Buyrun!" dedi Tom avuç içi yukarı dönük olacak şekilde elini uzatırken.

"Sus!" dedi Ethan ve Teresa aynı anda.

"Tamam, bu Gölgelerden olmadığını destekleyebilir Claire. " dedi Teresa hızlıca.

"Başka hiçbir şey sormadı. Ondan çaldığımı söylediği şeyin bile ne olduğunu söylemedi." dedim. Kendimden geçtiğim, kan kaybından öleceğimi sandığım, direnmeyi bıraktığım anları anlattım. O zaman bile başka bir şey sormamıştı. Ethan'ın elini sırtımda hissettim.

"Ağabeyimi tanıyorsun yani." dedi Teresa sessizce. Buna tanımak denilebilirse evet, görünüşe göre Aiden'ı tanıyordum.

"Seni bulduğumda üzerinde hiçbir şey yoktu." dedi Ethan Teresa ile aynı anda. Öksürdü. "Yani ondan çalmış olabileceğin hiçbir şey yoktu." diye düzeltti kendini Teresa'dan bakış yemesi sonucunda. Tom'un bana bakışları ağlamak istememe neden oluyordu. Nereden geldiğini biliyordum, şüpheleri haksız değildi. Yutkundum. Hepsinin gözlerinde Chris'in ihanetini sorgulayan gözler vardı. Onlara bu konuda ne sunabileceğimi bilmiyordum. Yine de denedim. Onlara Chris'in Aiden'a yardım ettiğini, Ethan'ı zehirlemek konusunda hem de cinayetler konusunda, anlattım. Bölük pörçük. Aiden'la geçen saatlerimizde birleştirebildiğim parçaları. Aiden'ın nasıl Chris'in işleri berbat ettiğini düşündüğünü, onu nasıl beceriksiz bir gerizekalı olarak gördüğünü anlattım. Bazı yerleri atladım, kasıtlı olarak ya da kazayla. Benim dikkatimi çekmek için yaptığını iddia ettiği gibi şeyleri. Tom'un bakışları bana bunları anlatmam için pek de güven vermiyordu. Ethan bir şeyleri bilerek dışarıda bıraktığımı fark etmişse bile hiç renk vermiyordu. Kabaca olanları özetlediğimde ilk konuşan Tom oldu, eli çenesini sıvazlıyor açıkça bir şeyler düşünüyordu.

"Anlattıklarına göre Chris basit bir ayakçı gibi duruyor. John- Affedersiniz, Aiden bütün övgüyü kendine almış. "

"Özellikle Chris'in bunu kendi kendine beceremeyeceğini savundu. " diye cevapladım. Başımı yatağın başlığına yaslarken. Ethan omzumu sıvazladı, rahatlatıcı bir jestti.

"Bu kadarı yeterli, daha sonra devam edelim. Claire'in biraz dinlenmeyi hak ettiğini düşünüyorum, haksız mıyım?" dedi Ethan doğrudan Tom'a bakarken. Tom başını salladı. Teresa duyduysa da bir tepki vermedi. Tom, Ethan'dan önce davranıp dışarı çıktı. Ethan'ın hala yukarıdan bana baktığını hissedebiliyordum. Hiçbir şey söylemeden öylece bir süre bekledi. Sonrasında başımı kaldırıp ona baktım. Gözlerinde değişik bir parlaklık vardı. Bir şeyler söylemek istiyordu belliydi bana bakışından ama tek kelime etmiyor bana bakmayı sürdürüyordu.

"Sen de mi bana inanmıyorsun? " diye sordum bana olan bakışları değişirken. "Ethan yemin ederim- İstersen zihnimi okuyabilirsin. "

"Daima senin köşendeyim. Bunu kaç kere söylemem gerek? " dedi yatağımın kenarında diz çökerken. Teresa'nın yerden kalkıp başka bir yere gittiğini duydum. Ethan iç çektikten sonra elini yanağıma getirdi. Sıcak elinin altında, çürümüş yanağım sızladı. Gözlerimi kapattım.

"Ben de seni hala seviyor olabilirim. " dedi yumuşakça. Nefesimi yavaşça saldım. Söylemek istediği şey bu olmalıydı. Gözlerimi açtığımda mavi gözlerine benimkilere sabitlenmiş buldum.

"Hastanede söylediğin bence de çıkmaya ger-"

"İstediğin her şey, hangi hızda olursa olsun bana uygun. " dedi dudaklarını kirli saçlarıma bastırırken. Başım göğsünde otomatik olarak yerini buldu. "Ama gerçekten dinlenmen gerekiyor. " dedi geri çekilip hızla Tom'un açık bıraktığı kapıya ilerlerken.

Herkese anlatmam gereken birçok şey vardı ama Ethan büyük ihtimalle haklıydı, başımı bile dik tutmakta zorlanırken kimseye bir yararım yoktu.

Teresa'nın banyonun kapısını gürültülü bir şekilde kapatmasıyla yerimden sıçrayarak uyandım. Bir süre nerede olduğumu anlamakta zorlansam da derin bir nefes alabildim. "Çok özür dilerim!" dedi Teresa diğer uçtan. "Claire iyi misin?"

"İyiyim. " dedim yataktan çıkarken. Boynumu esnettim. " Ne kadar zamandır uyuyorum?" diye sordum.

"İki gündür, sanırım. " dedi Teresa vücuduna sardığı havlunun ben yokmuşum gibi aşağı kaymasına izin verirken. Başımı çevirdim.

"Neden beni uyandırmadınız? "

"Claire, ciddi misin? Bir hafta da uyusan kimse seni suçlamaz. "

"Yine de Tom bilerek yaptığımı düşünebilir. "

"Tom'a haksızlık ediyorsun, biliyorsun değil mi? Birazcık fazla şüpheci sadece."

"Bence o bana haksızlık ediyor. " dedim. Teresa onaylamak için bir ses çıkardı. Biraz sonra üzerinde fildişi rengi bir elbiseyle saçlarının uçları elbisesini ve yeri ıslatarak yanıma geldi. Yüzünde sempatik bir gülümseme vardı. Karnım guruldayınca bir şeyler yemek isteyip istemediğimi sordu. Reddettim. Odamızdan çıkmak istediğime emin değildim. Teresa anlayışla başını salladı.

"Tamam biraz daha uyumak istiyorsan öğleden sonraya doğru seni kontrol etmeye gelirim." dedi tekrar banyonun yolunu tutarken. Bir süre daha uyumaya karar vererek yatağa girdim.

Teresa

Tiara kolumunun altında uyuklarken Ethan'ın karşıdan geldiğini gördüm. Sessizce yanıma otursa da sessizliği uzun sürmedi. "Odanda yoktun. Aiden'ın şimdi de seni kaçırdığını düşündüm. " dedi şakayla karışık. Tiara başını bir süre dizlerimden kaldırıp Ethan'a hırladıktan sonra uyumaya devam etti. "Ciddiyim. Merkalandım. "

"Claire hala uyuyor muydu?" diye sordum bir elimi kaplanın kürkünde gezdirirken. Ethan başıyla onayladı.

"Claire'i boşver. " dedi şaşırtıcı bir şekilde. " Sen nasılsın? John'ı- pardon Aiden'ı o şekilde görmek-"

"Bir şeyim yok, Ethan. Sadece insan her gün ölmüş ağabeyini kanlı canlı bir biçimde karşısında görmüyor. Şok olmam normaldi bence. " Ethan başıyla onayladı. Ama konuyu bırakmaya niyeti yok gibiydi.

"Nasıl hissettiğini bir gün birilerine anlatman gerekecek, biliyorsun değil mi? Hepsi burada kalamaz." dedi eli kalbimin üstüne giderken.

"Olayları dramatize etmeye bayılıyorsun biliyorum ama Ethan ben gerçekten iyiyim. Üzerimde hiçbir yara bere yok, bak. " Ethan sadece iç çekti. Doğruyu söylemek gerekirse nasıl olduğum bilmiyordum. Aiden'ı karşımda gördüğümde donup kalmıştım ve şu an tekrar görsem tepkimin farklı olacağını sanmıyordum. Onun hayatta olması belki beni mutlu ederdi ama kollarını Claire'in kanıyla kaplı görünce bir aile kavuşması yaşamamıştık.

Ethan eline bir taş alıp göle fırlattı. "Neden benimle konuşmuyorsun?"

"Ethan, seninle konuşuyorum. Benden ne istiyorsun?"

"Hiçbir şey, Tess. Bu kadar tepkisiz olman normal mi sence? Ağabeyin-"

"Odamda tavandan asılı bir ceset bıraktı. Seni zehirledi. Claire'i neredeyse öldürüyordu. Atladığım bir şey var mı?" Ethan gözleri kocaman açılmış bir şekilde bana bakakaldı.

Claire

Teresa geri geldiğinde -ki dediği saatten oldukça geç gelmişti- kendimi yataktan çıkarabilmeyi başarabilmiştim. Sonunda hastanede verilen kıyafetleri çıkarmak için paravanın arkasına geçtim, Teresa kıkırdadı. Aralarında mahremiyete biraz da olsa önem veren tek kişi ben olduğum için ortada bir yerlerde soyunmama isteğim hala ona tuhaf geliyordu. Tişörtü başımdan geçirirken ufak bir acıyla inledim.

"İyi misin? Yardıma ihtiyacın var mı? " diye seslendi oturma bölümünden.

Sakin bir nefes verip ağrıyı azaltmaya çalıştım. "Sanırım idare edebilirim. " diye cevapladım. Başım üzerinden bol bir elbise geçirirken. Teresa'nın yanına giderek karşısındaki koltuğa oturdum. Bandajları görünce irkildi.

"Bu kadar kötü olduğunu fark etmemiştim. " dedi beni tekrardan baştan aşağı süzerken.

"Görünüşleri daha kötü, Chris'ten çaldığım enerjiyle bir kısmını iyileştirmeyi başardım. Açıkçası bir süre öleceğimi sandım. " dedim elimden geldiğince iyimser duyulmaya çalışarak. Teresa yarım bir gülümseme sundu. "Aslında seninle bir şey konuşmak istiyorum. " dedim koltuğun üzerinde daha az can yakıcı bir pozisyon bulmaya çalışırken. Kaşları havaya kalktı.

"Her zaman."

"Aiden hakkında. " Bakışları değişti. Bu her zaman kısmına dahil değildi galiba. Sırtı dikleşti. Eli otomatik olarak ensesine gitti. "Doğum günü partinde- oradaymış. " dedim onun Chris'le birlikte gördüğümü ve Ethan'ın onu sadece Chris'in arkadaşı olduğunu söylediğini de anlattım.

"Ciddi-" kendi nefesinde boğulur gibi oldu. "Ciddi misin? Orada ne işi vardı ki? Seni mi- Seni kaçırmak için fırsat kolluyor olmalı." dedi gözleri dolu dolu bana bakarken. Beni kaçırmasında bir tuhaflık vardı baştan zaten. Chris'in onlara asla aktarmadığım sözleri tekrar aklıma geldi. Onu görmek isteyen sendin. Kalbimde bir şeyler çöktü. Aiden orada bulunmakta başka bir amacı olmalıydı.

"Bence. Bence, " kendimi yineledim çünkü söyleyeceklerim Aiden'ın davranışlarından ve Teresa'ya karşı olan tüm tutumundan yola çıkarak uydurduğum basit birer teoriden başka bir şey değildi. "Seni önemsiyor. Gerçekten. Doğum gününe gelecek kadar. Ama sadece onu-"

"Cesedi bırakmak için uygun zamanı kollamak için orada olmalı o zaman." dedi Teresa çenesini yukarı kaldırarak.

"Sadece orada görmüş olamazsınız. Onu Chris'in arkadaşı olarak tanıyordunuz. Bir noktada ağabeyinle tanıştın. Başka birisi olarak ama yine de-"

"Beni önemsemiyor. Böyle şeyleri yaptığına göre önemseyemez."

"Teresa, şimdiye kadar onu ölü sanıyordun."

"Onu niye savunuyorsun ki?" diye patladı. "Onu nereden tanıyorsun? Hatırlıyor musun?"

"Tom gibi yapma lütfen." dedim gerçek anlamda yalvarırken.

"Claire onu neden savunuyorsun o zaman?"

"Savunmuyorum. Ne yaptığımı bilmiyorum. Ama sana bir bıçak saplıyken karşındakinin hareketlerine daha fazla dikkat ediyorsun. Aiden senden bahsederken diğerlerinde olduğu gibi davranmıyordu. " diye cevapladım. Bir insanın tek bir bıçakla bu kadar yaratıcı olmasının imkansız olması gerekiyordu. Anılara aklıma hücum ettikçe çatı katı bana dar gelmeye başlamıştı. Saçlarımı ensemde topuz yaptım, elimi yelpaze olarak kullanmaya başladım.

"Claire?" dedi Teresa. Elini bir anda omzumda hissedince yerimden zıpladım."İyi misin?"

"Nefes alamadım bir an özür dilerim. " dedim elimden geldiğince sabit bir sesle.

"Bugün herkes birbirine iyi olup olmadığını soruyor görünüşe göre." dedi yerine dönerken.

"Ethan senin hakkında endişelenmekte haklı. Ölü sandığın ağabeyini karşında görmek normal bir tecrübe sayılmaz. "

"Yanına mı geldi? "

"Bunu tahmin etmek için zihin okumama bile gerek yok. Aiden'la karşı karşıya geldiğinizde ikinizin de bakışları her şeyi açıklamaya yetiyordu. " dedim o anları hayal meyal hatırlamama rağmen. Sanki her şeye buzlu camın arkasından bakıyor gibiydim.

"Onun hakkında artık konuşmak istemiyorum. " dedi Teresa gözlerini başka bir yere kaçırırken. 

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

380K 12K 51
işten eve dönerken ıssız bir ormanda duyduğu sesin peşine gitti ve bu bulunduğu yer onun hayatının değişim noktasıydı. * * * * * İLK KİTABIM OLDUĞU İ...
platonik (ÇT) Von ...

Science Fiction

174K 10K 108
Yeni başladığın okulda kimsenin konuşmaya cesaret edemediği sadece okulun zorbalarıyla takıldığı çocuğu ilk gördüğün an aşık olup yılarca plotonik ol...
1.1M 56.6K 68
--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini yabancı bir evrende bulur. Kafasındaki bi...
127K 11.1K 32
Anneleri zoruyla aynı evde kalan hyunlix çifti Yan shipler: Minsung Yeobin Chanmin Jeonbin İlk ficim olduğu için tecrübeli değilim yazım yanlışı fa...