Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 28

14K 802 25
By whysoserious46

Ethan

İlk önce karanlık vardı. Doğal olmayan bir karanlık. Sonra parlak bir ışık hepimizi kör etti. Claire'in gücü suratıma çarparken bunun basit bir ışıktan fazlası olduğunu anladım. Geriye doğru sendelediysem de karşımda kimin olduğunu görmüştüm.

Chris. "Neden? " diyebildim sadece arkadaşımın yüzüne şaşkınlıkla bakarken. Cevap vermedi. Niye cevap versindi ki zaten? Bana doğru gelen sağ kroşesini etraf tekrar karanlığa boğulmadan görebildim. Şimdi nerede olduğunu biliyordum. Kas hafızam olayı devraldı. Chris'i etkisiz hale getirebilirsem artık pratik açıdan kör olmayacaktık. Teresa'nın duyguları beynime hücum ederken Chris'e karşı kendimi tutmakta zorlanıyordum. Savurduğu yumruklardan birini kolumla durdurdum. Ardından daha hızlı bir yumruk karnıma isabet etti. Lanet olsun. Görmeden Chris'e karşı gelmem imkansızdı. Zihnine girmeye uğraştım ama Teresa'nın düşünceleri kalkanımı kaldırmamı zorlaştırıyordu. Çok fazlaydı.

Tahmini olarak savurduğum tekme yerini buldu. Chris'in küfrettiğini duydum. Ama yeterli değildi. Zihnine girmem lazımdı. Aynı anda Teresa'yı engelleyip Chris'e saldırıya geçemiyordum. Ne oluyordu? Düşüncelerini beynimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Dikkat dağınıklığını karşılayamazdım şu an. Chris'in nerede olduğunu yine kaybetmiştim. Boşa savurduğum tekme ve yumruklar bunu onaylamıştı. Karanlıkta görebiliyor olmanın avantajını çok iyi kullanıyordu. Birkaç saniye duruyordu yerinde. Denk getirebilirsem birkaç şanslı darbe indirebiliyordum ama hiçbiri büyük etkili değil. Ayak seslerini duymaya çalışsam da ortamdaki tuhaf uğultudan dolayı başaralı olamıyordum. Hayır, ortamda değildi. Teresa'dan geliyordu. Teresa'nın duyguları daha güçlü bir dalgayla sanki yüzüme çarptı. Geri sendeledim. "Teresa!" adını haykırdım. Neden? Kendini toparlaması için mi? İyi olup olmadığını görmek için mi?

Chris bir kolunu boynuma doladı. Yaptığı ilk hataydı. Şimdi nerede olduğunu biliyordum. Dirseğimi karnına geçirirken ayağına çelme taktım. Yere düşerken bir tekmeyle beni de düşürmeyi başardı. Hayır. Hayır. Yerde birkaç tur yuvarlandık. Üzerime çıkmayı başardıysa da ben de kolumu altından kurtarmayı başardım. Rastgele bir yumruk salladım. Eklemlerim Chris'in yüzüyle temas ettiğinde zihnine de girmeyi başarmıştım. Bayılması yeterli olurdu. Bunu emrettim. Chris önümde gürültüyle yere düştü. Işık tekrardan doğallıkla pencerelerden sızmaya başladı. Kendimi hemen kaldırdım. Gözlerim otomatik olarak Teresa'yı buldu, yanağındaki bir kızarıklıktan başka bir yarası görünmüyordu. Güzel. Sonra baktığı kişiye gözlerimi çevirdim.

Şimdi duygularının yoğunluğunun nedenini anlamıştım.

Ben de karşısındaki sarışın figürü görünce yerime mıhlanıp kalmıştım. Tom'un kısık sesle küfrettiğini duydum. Ölü değil. Teresa'nın karşısında duran John'du. Ağabeyi. Teresa'nın hıçkırdığını duydum. Onlara doğru atıldım ama John basitçe elini kaldırdı. Oksijen vücudumu terk etmeye başladı. Ellerim çaresizce boğazıma gitti. Dizlerimin üzerine düşerken gözlerim yerde yatan Claire'e kaydı.

Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. diye yankılandı kafamda tanımadığım bir ses. Tom'un yok olduğunu gördüm. Biraz sonra John ve ağlamakta olan Teresa'nın arasına girdi. Tom'un da bilinçsiz bir şekilde yere düştüğünü gördüm. Neden bana da aynısını yapmıyordu. Teresa tepkisizce görünüşe göre ölü olmayan ağabeyine bakakalmıştı. John karşısındaki Teresa'ya hiçbir şey yapmıyordu. İki kardeş öylece durmuş birbirlerine bakıyorlardı. Hayır, sadece birbirlerine bakmıyorlardı hamlelerini tartıyorlardı. John kolunu indirdi. Tekrar nefes almaya başladım. Ama öksürerek ayağa kalkmaya çalıştığımı görünce elini tekrar havaya kaldırdı. Claire'in çırpındığını gördüm, bağlı olduğu sandalye zeminde gıcırdıyor üzerinde durduğu kan havuzundan sağa sola damlacıklar sıçratıyordu. Nasıl hala yaşıyordu? Adımı haykırdı. John bir kahkaha attı. Teresa'nın gözleri bir anlığına benimkilerle buluştu.

Alevlerin Claire'i sardığını gördüm. John'ın işi miydi? Aynı anda- Claire bağları yanarak küle dönüştü. Claire dizlerinin üzerine kalktı. Ne kadar bitkin olduğunu hissetmesem de görebilirmişim. Yarı baygın bakışlarıyla Teresa ve John'a bakıyordu. Bir eli karnına gitti.

Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. diye tekrar yankılandı ses. Claire ellerini yukarı kaldırdı. Dur. Dur. Dur. Dur. John Teresa'ya bir tekme savurdu, Teresa durdurmaya çalışsa da çok geçti. Ağabeyinin darbeleri üst üste geldi. Teresa kendini tutmayı başardı bir süre ama John Teresa'nın hamlelerini öngörebiliyordu. Yan tarafına onu sendeleten bir darbe aldı. Kendimden geçerken Teresa'nın duvara çarptığını gördüm.

Bilincimi tam kaybetmemiştim. Neden bilmiyorum ama bir nedenden John beni boğmayı bırakmıştı. "Nasıl?" dediğini duydum. Gözlerimi açmaya tereddüt ederek.

Claire'in sesini duydum. "Ben hayal edebileceğinden daha güçlüyüm!" Kahkaha attı. Deli bir kahkahaydı. Tıpkı konuşması gibi, sesi ona aitti ama kelimeleri telaffuz etme şekli vurgusu tamamen farklıydı. "Bekle. " dedi Claire sonra. Hayal görüyor olmalıydım. John'la konuşuyor olamazdı. "Dinleyicimiz var."

Bu sefer gerçekten kendimden geçtim.

Claire

Kendime geldiğimde -bayılmamıştım, hala ayakta duruyordum ama kendimden geçmiştim- Tom, Teresa ve Ethan'ın üçü de yerdeydi. Aiden da Chris de ortada yoktu. Kaçmışlar mıydı? Bizi neden bırakmışlardı? Aiden istediğini elde etmeden gitmiş miydi? Düşünmeden sendeleye sendeleye Ethan'a doğru ilerledim. Kendimi yere dizlerimin üzerine bıraktım. Sarstım. Ciddi bir yarası yok gibiydi. Morarmaya başlayan bir göz, yarık bir dudak... Başka neyi vardı bilmiyordum. Tekardan sarstım. İsmini söyledim.

Gözleri kocaman olarak öksürdü, elleri boynuma sarıldı. Kim olduğumu anlayana kadar boğazımı sıktı. "Claire- Özür dilerim. " dedi ellerini çekerken. Doğrulmaya çalışırken ikimiz de ağrıdan inledik. "İyi misin? " dedi gözleri kan kaplı pijamalarıma giderken.

"Hıhı. " diyebildim. Çok yorgundum. Konuşacak halim bile yoktu. İyi sayılırdım yani.

"Ethan. " Tom boğazını temizledi. Uyanmıştı. Görünürde fazla yarası yoktu. "İyi misiniz?" Kesinlikle Ethan'dan daha iyi görünüyordu. Bize doğru ilerledi. Ethan kendini kaldırdı. Elini bana uzattıysa da ayağa kalkar kalkmaz üzerine düştüm. Tüm ağırlığımı onun taşıdığının farkındaydım.

"Onu götürebilir misin? " dedi çatallı bir sesle Ethan Tom'a dönerek. Tom başını sallayıp kolunu bana uzattı. Ben Ethan'ı bırakmakta tereddüt edince kolum omzunda geçirerek kendi kolunu belime sardı.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama Tom beni odama getirdikten bir süre sonra yaralarımın iyileşmediğini fark etmiştik. Benden ziyade o. Tom, Sandra'yı getirdiği sırada Ethan ve Teresa da içeri girmişlerdi. Teresa haklı olarak hayalet görmüş gibiydi. Sandra'nın varlığına bile bir tepki vermeden kendisini banyoya kapatmıştı.

Sandra göğsümün altındaki bir yaraya dokunduğunda yerimden sıçradım. "Çok garip." dedi gözlerini kısarak. "Bazıları kısmen iyileşmiş gibi. " dedi bir başkasına dokununca acıyla inledim. Chris'le olan şeyi hatırladım. Evet, bir kısmı iyileşmişti. Tom ve Ethan'a döndü. "Hayati bir organına gelip gelmediğine emin olmalıyım. Öylece dikiş atıp bir şey olmamış gibi davranamam. " dedi yine de kanamaya devam eden yaraların üzerini kapatırken. Ethan ve Tom bakıştı. Sonra ikisi de bana baktılar. Başımla onayladım.

"Ben ikinizi götüreyim, Claire'in yolda kendinden geçmeyeceğinden emin değilim." dedi Tom kolumu tekrar boynuna atarken.

Ethan

"Tess. " dedim banyonun kapısına vurarak. İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Tekrar vurdum. "Teresa. " Yine sessizlik. Sandra'nın Claire'i götürmek istemesi iyi olmuştu. En azından Teresa'nın ilk daha minimal bir grupla atlatabileceğini garantilemiştik. Tom arkamda belirdi. Claire'in nasıl olduğunu sormayı erteledim. Teresa'yı banyodan çıkarmak daha öncelikliydi.

"Tess. İçeri geliyorum." dedi Tom tekrar gözden kaybolmadan önce. İçeriden Tom'un sesini duysam da söylediklerini anlayamamıştım. Biraz sonra kapı açıldı. Teresa'nın arkasından Tom'da dışarı çıktı. Gözleri dalgın bakıyordu. İç çekti. Çelik gibi iradesinden kaçan birkaç damla göz yaşı çenesinden inmeye başladı.

"Gerçekten John'dı. " dedi neredeyse sayıklara gibi. Başımla onayladım. "Yaşıyordu. " Hala -haklı olarak- şokun etkisindeydi. Beklemediğim bir anda bana sarıldı. Acıdan irkilmemek için kendimi tuttum. Sanırım birkaç kaburgam kırılmıştı. Elimi başına götürdüm. "Sarılmaya ihtiyacım vardı." dedi yüzü hala göğsümdeyken. Bir kolunu da yanımda duran Tom'a doladı. Tom beceriksizce Teresa'ya sarıldı.

Teresa kendini üç battaniye ile sarmalayıp oturmuşken Tom, Sandra'dan gelen mesajı bana gösterdi.

Şaşırtıcı ama hiçbir hayati yerine darbe almamış. Ölmüyor.

Yanınıza gelmek istedi ama her ne kadar ölmüyor olmasa da kan kaybından aşırı derecede etkilenmiş. Kan grubunu öğrenmemiz mümkün mü sence?

"Ne diyeyim?" diye sordu Tom bana kısık sesle. "Kanamayı durdurduysa ve ölmüyorsa genetik bilgilerinin tekrar sisteme girmesine gerek yok bence." Ama neden iyileşmiyordu? Tom cevap bekleyen gözlerle bana baktı.

"Haklısın sanırım. Ben yanına giderim. " dedim o Sandra'ya mesaj atarken.

Sandra'nın Claire'i yerleştirdiği odaya girdiğimde Claire tek başına yarı uyur bir haldeydi. Başını bana doğru çevirdi. Konuşmamız gereken çok şey olduğunu biliyordum; Chris, John'ın Chris'le birlikte Claire'i kaçırması, Claire'in sebep olduğu o ışık patlaması... Ama aklımda dönüp dönen tek soru ben bayılmadan önce John ile karşı karşıya geldiklerindeki andı. Ama ne soracağımı, nasıl soracağımı bilmiyordum. Duyduğum şeylerin ne anlama geldiğini bilmiyordum ama kesinlikle ortada tuhaf bir durum vardı.

Yatağının ucuna oturduğumda doğruldu. Ondan yayılan acıyı hissedebiliyordum. Daha önceki gibi değildi ama genel bir yorgunluk ve ağrı dalgası yayılıyordu üzerinden. "Anestetiklerin benim üzerimde işe yaramadığını biliyor muydun?" dedi ben konuşmakta geç kalınca.

"O zaman na-" Kolundaki sargıyı görünce.

"Kesiklere dayandım değil mi? Bu daha kötü değildi. " dedi yatakta kaykılarak.

"Özür dilerim. " dedim elimi elinin üzerine koyarken. Bir gözü tıpkı benimki gibi morarmıştı tek fark onunki kapanmak üzereydi. "Daha önce fark etmeliydik. Seni daha erken bulmalıydık. "

"Sahiden benim nerede olduğumu nasıl bildiniz?" dedi arkasına tekrardan yaslanarak. Ona her şeyi anlattım. Aldığı yaraların bazılarını nasıl hissettiğimi, yerini tıpkı onu uçurumda bulduğum zamanki gibi içgüdüsel olarak bulduğumu anlattım; tereddüt etsem de ilk önce kaçtığını sandığımızı da. Güldü. Niye bilmiyorum. Ama uzun ve sesli bir kahkaha attı. Ama ben o anda duyduklarımı ona soracak cesareti bulamadım. Kahkahasının yüzüne yaydığı neşe kayboldu. Yerini gözle görülebilir bir hayal kırıklığı aldı. "Kaçtığımı sandığınıza inanamıyorum. " dedi kısık bir sesle. Duygularının bu kadar hızlı değişmesi inanılmazdı.

"Claire-" Buğulanan gözünü benden kaçırdı. "Claire, yapmak istediğin şey buydu başından beri. Teresa da itiraz etti zaten. " Teresa'nın ismini duyunca irkildi. Bir şey söyleyecek gibi olduysa da vazgeçti. Bir süre yüzüme bakmaya devam etti. Gözlerinin rengi değişmiş gibiydi. En azından görebildiğim tek gözü. Daha turkuaz bir tonu vardı. "Seni öpmek istiyorum, itirazın yoksa. " dedim aradaki sessizliğin ardından. Başını iki yana salladı yüzünü benimkinin yakınına getirirken. Dudaklarımız birleştiğinden onunkinden benim vücuduma akan bir elektrik akımı hissettim. Kaburgalarımdaki ağrı azalmaya başladı, bir süre sonra yok oldu. Elini yüzüme kaydırdığında geri çekildim. Sadece dudaklarımı onunkilerin üzerinde oynatabileceğim kadar. "Claire- Kendini-"

"Kendimi iyileştirememe sebebimle bir alakan yok." dedi turkuaz gözlerini kapatırken. Tekrardan ona doğru eğildim. Claire karnını tutarak geri çekildi. "Özür dilerim." dedi ben gözlerindeki ani renk değişimine gözlerimi kırpıştırırken. Şimdi tekrar griye dönmüşlerdi.

"Sadece birimiz ölümden dönünce öpüşmeyi bırakmalıyız." dedim gülümseyerek şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım. "Bence tekrardan sev-"

"Cümleni bitirmeden önce büyük ihtimalle benden nefret etmenize sebep olacak bir şey söylemem gerekiyor size." 

Continue Reading

You'll Also Like

36.2K 2.7K 29
TEXTİNG ASKER KURGUSU
ANKA By Ç.T.

Science Fiction

810K 49.5K 41
Bir yaz günü su ve toprak elementlerini kullanabildiğini öğrenen Anka yeni okul yılında kendi gibi beyni gelişmiş insanların olduğu Akademeia'da okum...
127K 11.2K 32
Anneleri zoruyla aynı evde kalan hyunlix çifti Yan shipler: Minsung Yeobin Chanmin Jeonbin İlk ficim olduğu için tecrübeli değilim yazım yanlışı fa...
134K 6.4K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️