5 NUMARA

By Wolfian_SS

4M 198K 94.2K

Lise 3'e giden Mira, kızların gözdesi Poyraz tarafından sevilir ama onun gönlü kendisinden haberi bile olmaya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
5N Özel-Kız İsteme
5N Özel-Düğün
5N Özel-Balayı
5N Özel-İkinci Düğün
5N Özel-Oruç
5N Özel-Doğum
YENİ KİTAP

20.Bölüm

72.9K 4K 1.9K
By Wolfian_SS

Kalbim küt küt atarken arkamı dönüp onunla göz göze geldim. "Nerenden uyduruyorsun bilmiyorum ama diyelim ki sevgili değiliz, Baran'ın sana bakacağını mı sanıyorsun?" deyip tuvaletten çıktığımda kalp atışlarım hâlâ düzene girmemişti. Çıkıp gitmek istiyordum ama o zaman Meral'i haklı çıkarmış olacaktım.

Onu şüphelendirmemek adına ara sıra konuşmalara katılıyordum ama aklım dediklerindeydi. Baran'ın beni sevmediğini biliyordum ama ondan duymak daha ağır gelmişti.

Araba yolculuğu sessiz geçmişti. Baran durgunluğumun farkına varıp sorular sorsa da yorgun olduğumu söyleyip onu geçiştirmiştim. Beni neden sevmiyorsun? diye soramayacağıma göre en iyisi susmaktı.

Eve girdiğimde salondan konuşma sesleri geliyordu. Sanırım annemin bir arkadaşı buradaydı. Ona görünmeden odama gitme planları yaparken kapı sesini duyan annem anında yanımda belirmişti. "Nuray teyzen burada. Önce bir hoşgeldin de." diye fısıldayan anneme gözlerimi devirip salona geçtim. Nuray teyze annemin üniversiteden arkadaşıydı.

"Hoşgeldin Nuray teyze."

"Hoşbulduk Miracığım. Görmeyeli daha da büyümüşsün, güzelleşmişsin."

"Teşekkürler." deyip onu öptüğümde annem "2 yıldır görmüyorsun kızımı. Artık 17 yaşında." dedi gururla.

"Çok güzel bir genç kız olmuş. Benim de 20 yaşında bir yeğenim var. Görüşseler ne güzel olurdu aslında."

Gözlerim irice açılırken aklımdan bir bu eksikti diye geçiriyordum. Bu kadınlar güzel buldukları kızları illa ki biriyle görüştürmeye çalışmak zorundalar mıydı?

Annem arada kalmıştı. "Bunu sonra konuşuruz. Mira, sen odana git istersen." dediğinde derin bir nefes alıp dediğini yaptım. Umarım bu görüşme olayı unutulurdu.

•••

"Annemin bir arkadaşı, yeğeniyle yemeğe çıkmamı istiyor. Cumartesi günü söylemesi yetmiyormuş gibi dün gece de telefonla arayıp söylemiş. İşin kötüsü, çocuğu da ikna etmiş." diye isyan ettim. Hale'yle perşembe akşamı, kafeden dönerken bindiğimiz otobüse biniyorduk. Ertesi gün karne günüydü.

"Annen kabul etti mi?"

"Aslında o da pek istemiyor ama kadın ısrar edip duruyormuş. Her şeyi ayarlamış resmen. Restoran için rezervasyon bile yaptırmış."

Hale gülüşüne engel olamadı. "Çocuk yakışıklı mıymış bari?"

"Çocuğun tipiyle ilgilenmiyorum."

"Peki kesin olarak yemeğe çıkacak mısın?"

"İtiraz edersem annem kadınla konuşup iptal edebilir. Kararı benim vermem gerektiğini söyledi."

"Bence bu fırsatı değerlendirmelisin." diyen Hale'ye gözlerimi irice açarak baktım. "Fırsat mı? Sence bu bir fırsat mı? Ben Baran'dan başka kimseyle yemeğe çıkmak istemiyorum ki." Hafta boyunca Baran'ın yanında eskisi kadar coşkulu değildim çünkü ne zaman gülsem aklıma beni sevmediği geliyordu. Meral'in dedikleri hâlâ aklımdan çıkmıyordu.

Sırıtıp "Baran'ı kıskandırmak istemez miydin?" dediğinde "Biriyle yemeğe çıktığım için beni kıskanacağını sanmıyorum. Hatta yeni biriyle tanıştığım için mutlu olur büyük ihtimal." dedim umutsuzca.

Hale diğer ihtimali de dile getirdi. "Ya da bu düşüceden nefret eder ve seni deli gibi kıskanır."

"Sence kabul etmeli miyim yani?"

"Kesinlikle evet, zaten alt tarafı bir yemek."

"Tamam, seni dinleyeceğim. Peki bunu Baran'a nasıl söyleyeceğim? Direkt karşısına çıkıp söylersem aşırı saçma olur." dediğimde bir bilge edasıyla gülümsedi ve anlatmaya başladı.

•••

Okula gittiğimde karnelerin dağıtılmasına daha bir buçuk saat vardı. Önceden anlaştığım Pelin'le buluştuktan sonra Hakan'ı bulmak için etrafı aradık. Önce sınıfına bakmıştık ama ne o, ne de Baran oradaydı.

Kantine indiğimizde, elindeki çayla olduğumuz yere doğru ilerlediğini görünce duvarın arkasına geçip doğru zamanı bekledik. Arkam onun geldiği yöne dönüktü. Pelin bana işaret verince konuşmaya başladım. "Yani kısacası, salı akşamı bir çocukla yemeğe çıkıyorum."

Pelin de "Çarşamba günü kesinlikle buluşup detayları konuşmamız gerekecek!" dediğinde birkaç saniye sessiz kaldım. Bir süre sonra da Pelin nefesini dışarı üfleyip "Gitti." dedi.

"Duyduğuna eminsin, değil mi?"

"Eminim. Çocuk konuşmayı duyunca duvarın arkasında durdu, biz susunca da yürümeye devam etti."

"Baran'a söyler, değil mi?"

"En yakın arkadaşıysa kesin söyler."

Derin bir nefes alıp sınıfa ilerledim. Şimdi almam gereken bir karne vardı.

Karneleri aldıktan sonra Hale'yle buluşmuştuk. Taksim'e giderken ona Pelin'le yaptığımız şeyi anlattım ve "Kesinlikle gidip Baran'a söylemiştir." dedi

"Poyraz ne olacak? Biliyorsun, beni seviyor ve öğrenirse üzülür."

"Mira, eninde sonunda biriyle çıkacaksın. Poyraz bunu kabullenmek zorunda."

"Tıpkı benim de Baran'ın bir gün biriyle çıkacak olmasını kabullenmek zorunda olduğum gibi." diye mırıldandım.

"Öyle demek istemedim." dese de haklıydı. Baran da bir gün biriyle çıkacaktı ve ben buna engel olamayacaktım.

•••

"Kızım, keşke daha özenli giyinseydin."

"Anne, düğüne gitmiyorum." dedim. "Hem elbisem gayet güzel."

Hiç özenesim yoktu çünkü Baran bu yemekle ilgili tek kelime bile etmemişti. Sanırım gerçekten umrunda değildi.

"İyi, Göksenin birazdan burada olacakmış. Hazır ol." Çocuğun adını bile daha yeni öğrenmiştim.

Saat 8'e gelirken aşağı indim ve arabasının yanında dikilen Göksenin'i gördüm. İkimiz de bir süre birbirimizi süzdükten sonra tokalaştık. Seviyeli davranıyordu ve yavşak birine benzemiyordu.

Araba hareket ettiğinde "Nasılsın?" diye sordu. Onun da ne yapacağını bilemiyor olduğu belliydi.

"İyiyim, sen?"

"Ben de iyiyim. Kusura bakma, biraz gerginim. İlk defa tanımadığım biriyle yemeğe çıkıyorum ve ne demem gerektiğini bilmiyorum."

"Sorun değil, ben de aynı durumdayım. Yemek yerken belki her şey daha kolay olur." deyip yolculuğun sessiz geçmesini sağlamıştım.

Göksenin arabayı valeye verdikten sonra restoranın içine geçtik. Ayırtılan yerimize doğru ilerlerlerken etrafı inceliyordum. Böyle şık restoranlar kesinlikle bana göre değildi.

Karşılıklı oturduğumuzda "Hemen sipariş verelim mi?" diye sordu. Kafamı aşağı yukarı salladım çünkü bu yemeğin bir an önce bitmesini istiyordum.

Garsona siparişleri verdikten sonra bu sefer ben konuştum. "Üniversiteye gidiyorsun, değil mi?"

"Evet, sana da az kaldı."

"Nasıl bir yer? Liseden çok farklı mı?"

"Kesinlikle farklı. Gerçekten büyüdüğünü orada anlıyorsun."

"Ne okuyorsun peki?"

"Mimarlık. Sen ne okumayı düşünüyorsun?"

"Bilgisayar mühendisliği."

"Matematiğin iyidir o zaman, zeki kız." dediğinde tebessüm ettim. Konuşmaya devam etti. "Açıkçası ilk başta bu yemeği hiç istememiştim çünkü zaten sevdiğim bir kız var. Teyzem başımın etini yiyince zar zor kabul ettim ama seninle konuşmak o kadar da kötü değilmiş."

"Madem bir şeyler itiraf ediyoruz, o zaman ben de bu yemeği sevdiğim çocuğun tepkisini ölçmek için kabul ettiğimi söyleyebilirim."

Sırıtmaya başlayıp "Kıskandırmak için yani." dediğinde "Sayılır." dedim.

"Peki herhangi bir şey söyledi ya da yaptı mı?"

Suratım asılmıştı. "Hayır. Bildiğinden neredeyse eminim ama hâlâ bir şey yapmadı."

"Aranızdaki ilişki nasıl?" diye sorduğunda derin bir nefes alarak olayları özet geçtim. Ağzı açık kalmıştı. "Anlattıklarına göre Baran seni daha önce kıskanmış, şimdi neden kıskanmadı anlamadım."

"Gerçi kıskansaydı da ona nasıl davranacağımı bilmiyordum."

"Elimde işine yarayacağını düşündüğüm bir hikaye var. Dinlemek ister misin?"

"Tabi ki isterim."

Yemeklerimizi yerken anlatmaya başladı. "Lisedeyken bir kız vardı, aramız çok iyiydi. Tam arkadaş değildik, sevgili de değildik. Aramızda bir çekim olduğu kesindi ama duygularımızı dile getirmiyorduk. Sürekli konuşuyorduk, gülüyorduk, vakit geçiriyorduk. Kıskançlıklarım ve iltifatlarım oluyordu arada. Sanki o hiç benden uzaklaşmayacakmış gibi hissettiğim için hislerimi sorgulamıyordum. Sadece anı yaşıyordum. Ta ki gelip bana bu durumdan sıkıldığını ve artık bir karar vermem gerektiğini söyleyene kadar."

"Neye karar vermeni?"

"Ondan hoşlanıp hoşlanmadığıma. 'Hoşlanmasaydın kıskançlık yapmazdın ama hoşlandığını da bunca zamandır dile getirmedin. Kafamı karıştırıyorsun.' tarzı şeyler söylemişti. Aslında haklıydı çünkü bu durum birkaç ay devam etmişti."

"Sonra ne oldu peki?"

"Karar verene kadar ondan uzak durmamı istedi çünkü benden hoşlanmaya başladığı için kararsız kalmam ona zarar veriyordu."

"Uzak durdun mı cidden?"

"Durdum, bu fırsatı hislerimi sorgulayarak değerlendirdim. Durup dururken aklıma geliyor mu, onu kıskanmaya devam ediyor muyum, benimle konuşmasını ve gülmesini deli gibi istiyor muyum sorularının cevaplarını aradım. Tüm cevaplar olumluydu."

"Çıkma teklifi mi ettin?"

"İlk başta onu sevdiğimi söyledim. Emin olamadı, sadece onunla eğlenmek istediğim için söylediğimi sandı. Bir süre peşinden koşmak zorunda kaldım." dediğinde kıkırdadım. "Peki sonunda kabul etti mi?"

"Evet. Sonunda ayrıldık ama hiç pişmanlık duymadım. Ayrıca aramız da kötü değil."

"Yani Baran'ın hislerini sorgulamasını sağlamam mı gerekiyor?"

"Evet, sen de eski sevgilim gibi restini çekmelisin."

"Eğer kıskansaydı böyle bir şey yapabilirdim." diye mırıldandıktan sonra et parçasını ağzıma attım. Acaba şu an ne yapıyordu? Evinde bilgisayarın karşısına oturmuş oyun oynuyor olmalıydı.

"Selam gençler." Duyduğum ses, elimdeki çatalı tabağa düşürmemi sağlarken kafamı yukarı kaldırmaya korkuyordum çünkü her an rüyadan uyanacakmışım gibi geliyordu.

Baran'dan (Birkaç saat önce)

"Lan Hakan, emin misin sen bu yemeğin bu akşam olacağından?"

"Evet, konuşurlarken duydum diyorum."

"1 saat 8 dakikadır burada bekliyoruz da, o yüzden sordum." dedim. Sinirlerim gerilmeye başlamıştı. "Acaba biz gelmeden önce mi gittiler?"

"Biz buraya geldiğimizde saat 7 olmak üzereydi. O saatten önce akşam yemeğine çıkacaklarını sanmıyorum."

"İnip kapıyı çalmama az kaldı." diye homurdandım. Evet, Mira'nın evinin önünde bekliyorduk.

Birkaç dakika sonra, iki araba önümüzdeki boşlukta bir araba durdu. "Aha, geldi galiba. Tam evin önünde durdu."

Hakan hafifçe gülüp "Bu işi bu kadar ciddiye alacağını düşünmemiştim. Resmen kızı takip ediyoruz. Eğer ondan hoşlanmadığını söylersen sana asla inanmam." deyince "Atarım seni arabadan." dedim.

"Kendine bile itiraf edemiyorsun yani?"

"Hoşlanmıyorum, tamam mı? Sadece, onu korumam gerektiğini hissediyorum. Bunu daha önce de söylemiştim."

"Onun üzerinden 3,5 ay geçti kardeşim."

Konuşmanın daha fazla uzamaması için az önceki arabaya bakmaya devam ettim. İçindeki herif kapıyı açıp dışarı çıkınca baştan aşağı incelemeye başladım. Kesinlikle bizden büyüktü. "Tipsiz, değil mi?" diye sordum.

Hakan koltukta daha rahat bir pozisyon aldıktan sonra "Valla, erkekler ilgi alanım olmamasına rağmen beğendim." dedi.

"Ne demek lan 'beğendim'? Ben tipsiz diyorsam sen de tipsiz diyeceksin." deyip camı açtım. Birden sıcak basmıştı.

"Gayet güzel giyinmiş. Bu yemeğe gerçekten önem veriyor gibi." diyen Hakan'a en ters bakışlarımı gönderdim.

Bir süre sonra bahçe kapısından çıkan Mira'yı görünce bu sefer de onu inceledim. Herif kadar özenmemişti ama yine de güzeldi.

Arabaya bindiklerinde ben de kontağı çalıştırdım ve arkalarından yola çıktık. Fazla yakınlarından gitmemeye dikkat ediyordum çünkü Mira'nın bizi fark etme olasılığı yüksekti.

"Sence ne konuşuyorlardır şu an?" diye sordum sol şeride geçerken.

Hakan, "Yemekten sonra işi kimin evinde pişireceklerine karar veriyorlardır." dediğinde az kalsın önüme geçmeye çalışan arabaya çarpıyordum, son anda frene basabilmiştim.

"Ne yapıyorsun oğlum?" diye sordu Hakan panikle.

"Asıl sen ne yapıyorsun lan? Doğru konuş!" dedikten sonra tekrar kontrolü sağladım. Sanırım Hakan bir daha tehlike yaşamamızı istemediği için yol boyunca sessiz kalmıştı.

Hangi restoranın otoparkına girdiklerini tespit ettikten sonra arabayı dışarı park ettim. Rezervasyonumuz yoktu ve yer bulabileceğimizi umuyordum.

İçeri girdiğim an oturdukları masa gözüme çarpmıştı. Mira'nın arkası dönüktü ve herif bir şeyler söylüyordu. Hakan, yanımıza gelen adama "Rezerve olmayan masanız var mı?" diye sorarken ben Miraları izliyordum.

Bizi bir masaya yerleştirirlerken "Daha uzak masa yok muydu?" diye homurdandım. Oturduğumuz masadan ikisini de yan profilden görebiliyordum ama uzaktı.

"Sen de bir karar ver artık. Gözükmek mi istiyorsun, gözükmemek mi?

"Hakan, bugün gerçekten sinirlerimi hoplatıyorsun. Özellikle yaptığından şüpheliyim."

"Evet, özellikle yapıyorum çünkü normal bir şekilde sohbet ederlerken bile bu kadar sinirlenmenin onu sadece korumak istemenle alakalı olduğunu sanmıyorum. Sana bazı şeyleri kabul ettirmeye çalışıyorum."

"Kabul ettirecek bir şey yok ortada. Hem ben sinirli değilim." dedim.

"O yüzden mi ellerin titriyor?" diye sorduğunda masanın üstünde duran ellerime baktım ve hızla kucağıma indirdim. "Benim normalde de ellerim titriyor." deyip geçiştirmeye çalıştım.

"Hayır, titremiyor. Sadece fazla sinirlendiğinde titriyor." dediğinde beni yıllardır tanımasının getirdiği dezavantajı yaşıyordum.

Diyecek bir şey bulamadığım için garsona "Sipariş vereceğiz." dedim. Kız üstündeki önlükle yanımıza geldiğinde aklıma ilk olarak Mira'nın kafede siparişlerimizi almaya geldiği anlar gelmişti.

Mira, sanki onu düşündüğümü hissetmişçesine bakışlarını etrafta gezdirdiğinde hızla menüyle yüzümü kapattım. Hakan da tehlikeyi fark edince benimle aynı şeyi yaptı ve garson kızın garip bakışları altında siparişimizi verdik. "Pardon, şuradaki siyah elbiseli, siyah saçlı kız buraya bakıyor mu?"

Garson dediğimiz yere bakıp "Hayır, karşısındaki beyefendiyle gülüşüyor." dediğinde menüyü sertçe masaya bıraktım. Hakan yerinde sıçrarken kız hızla yanımızdan uzaklaştı.

"Kızın gülmesi de mi yasak?" Hakan'ın kafasına sandalye fırlatmama az kalmıştı. "Elin adamıyla gülüyor!" diye bağırdım. Sesimi yükseltmekten korkmuyordum çünkü mekanda fazla ses vardı.

"İstediğiyle güler, sen karışamazsın."

"Sen neden buradasın ki Hakan? Evinde otursaydın keşke."

"Beni sen çağırdın Baran." dediğinde diyecek bir şey bulamadım ve sadece onları izledim. Yemeklerimiz masaya konduğunda herif, Mira'ya bir şeyler anlatıyordu. Mira da ara sıra bir şeyler söylüyordu.

"Artık bakmayı kesip yemeğini yer misin? Aralıksız altı dakikadır onları izliyorsun."

"İstesem bakmadan durabilirim." dedim ve bakışlarımı tabağıma çevirdim.

"Eğer altı dakika bakmadan durabilirsen Mira'yı sevmediğine inanacağım."

"Tamam." deyip yemeğimi yemeye başladım. İlk 10 saniye rahat geçmişti ama sonrası benim için fazlasıyla zorluydu. Aşırı derecede bakmak istiyordum ama kendimi sıkmak zorundaydım.

Aklıma başka şeyler getirmeye çalıştım. İki gün önce stadyumda izlediğim Fenerbahçe maçını düşündüğümde durumum daha da kötüleşmişti çünkü yenilmiştik. Sonrasında ise sinirli taraftarlarla eve dönmek pek de eğlenceli olmamıştı.

Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum ama artık bakmak için adeta çıldırıyordum. Bardağımdaki koladan bir yudum aldığım anda Hakan "El ele tutuşuyorlar galiba." deyince ağzımdaki kolayı suratına püskürttüm. Bardağın elimden düşmesini ise son anda engelledim.

Suratını kırıştıran Hakan'a mahcubiyetle baktıktan sonra Mira ve adını bilmediğim herife baktım. El ele tutuşmuyorlardı. Artık Hakan'a sinirle bakmaya başlamıştım. "Altı dakikayı tamamlamak üzereydim!"

Hakan yüzünü peçeteyle silerken kahkaha attı. "Daha iki dakika bile olmamıştı."

Ona ters bakışlar atıp Mira'ya baktığımda herife gülümsediğini görüp yumruğumu sertçe sıktım. Benim yanımda-bir haftadır-böyle gülmeyip başkasının yanında gülmesi sebebini bilmediğim şekilde beni çıldırtmıştı.

"Hakan, ben daha fazla bekleyemeyeceğim." dedikten sonra masadan kalktım ve Miraların masasına ilerlemeye başladım. Hakan'ın da arkamdan geldiğini biliyordum.

Mira'dan

Göksenin "Pardon? Tanıyor muyuz?" diye sorduğunda bakışlarımı Baran'a çevirdim. Hakan da birkaç adım gerisinde duruyordu.

"Baran, burada ne yapıyorsun?" diye sorduğumda Göksenin'in gözleri irileşti. Ona anlattığım Baran'ın şimdi burada olması onu da şaşırtmıştı belli ki.

"Hakan'la yemek yemeye gelmiştik. Seni görünce bir selam verelim dedik."

Göksenin'in sırıttığını göz ucuyla görmüştüm.

"Hakan'la sık sık baş başa yemeğe çıkar mısınız?" diye bir soru yönelttiğimde Baran ne diyeceğini bilemediği için Hakan konuştu. "Ara sıra yaparız biz böyle."

"Ee, bizi arkadaşınla tanıştırmayacak mısın Mira?" Gerçekten kıskanmış mıydı?

"Bu Göksenin. Göksenin, bunlar da Baran ve Hakan. Okuldan arkadaşlarım."

"Memnun oldum gençler." diyen Göksenin'e, Baran ters bakışlarıyla cevap verdi. Bunun üzerine Göksenin bana kaş göz yapmıştı. Demek istediği şeyi anlayıp "Baran, biraz benimle gelir misin? Sonra da kalkarız Göksenin." dedim ve ayağa kalktım.

Baran ellerini cebine koyarak yürürken onu tuvaletlerin önüne getirdim. "Burada ne yapıyorsun?"

"Az önce söylemiştim."

"Gerçek sebebini soruyorum." dedim ellerimi belime koyarak.

"Gerçek sebebini söyledim zaten." dediğinde iyice sinirlendim. "Beni takip ettiğini neden kabullenemiyorsun?"

Yaptığı şeyi anladığım için şaşırıp sessiz kaldı.

"Baran, artık yoruldum. Şu ana kadar umutlanmamak için elimden geleni yaptım. Bana en yakın olduğun an bile beni sevmediğini bildiğim için umutlanmadım ama bu yaptığın...Bu yaptığın beni umutlandırmaktan başka işe yaramıyor." Göksenin'in anlattığı kızın söylediği cümleyi kullandım. "Hoşlanmasaydın kıskanmazdın ama hoşlandığını da bunca zamandır söylemedin. Lütfen artık bir karar ver ve lütfen bu süre boyunca benden uzak dur."

Masaya ilerlerken arkamdan bana şaşkınlıkla baktığını hissedebiliyordum.

Sizce Mira doğru şeyi mi yaptı ve Baran bundan sonra ne yapacak?

Yazarken en çok keyif aldığım bölümdü sanırım. Umarım siz de keyif almışsınızdır :) oy ve yorumlarınızı bekliyorum😍

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.3K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
1.9K 500 92
Dünya'nın çivisi çıkmadan evvel üniversite arkadaşları olan bir grup insanın ölümle burun buruna olduğu süreçlerin ardından teker teker yeni yol arka...
1.8M 91.2K 74
O şimdi asker: Sapık mısın sen ya? Siz: Abime Abi dışında ne diyebilirim acaba? Siz: Ayrıca ne sapıklığımı gördün abi? Siz: Tamam odamda her gün y...
753K 12.7K 7
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...