512

By cheesepeake

1.3M 69.3K 4.9K

''Adın ne?'' ''Ceylan yazıyor dosyada'' ''Onu demiyorum kızım gerçek adın ne?'' ''Gerçek adım yok benim kodum... More

512
Hot Mexico
Ramada part-1
Ramada part2(İHANET)
HUNTER
Jackass
Tekinsiz
Hunted
Kızıl
One night stand!
Şahin
Ölü İkizler
Aile
Honeytrap
Stalker
Kurtarma Operasyonu
O şimdi asker
Psikolojik Tahribat
Yalanlar Üstüne
Ceylan
Samanta
Kazı Asker!
Ateş
Güven Atışı
Siktir Lan
Keşif
Bir ihtimal daha var
Dağ
Pusu
İkimizi de öldüreceksin asker
Huzur
Devlet
Eski
Karanlık
Taş
Geri bas!
His
Dağ Ceylanı
Çatal
Sevda
Sivil
Delta Force
Koruma
The GodFather
Karar
Ada
Yemek
Baba
Test
Ekip
Oda
Karakol
Komutan
Madalya
Nişan
Oldu
Bayrak
Tanışma
Bitmediniz
Ölüler
Eski Defterler
Düşük
Bir
Her şey
Bilet
Dosya
Beklenmeyen
Yüzleşme
Boşver
Bu da mı gol değil?
İlk kavga
Tatil
Hazırlık
Görev
Gizemli Kadın.
Açılışa Doğru
Bay X
Acı aşk
Son akşam yemeği
Solo vs MrX
İz
Güç Savaşları
İstihbarat
İki kadın.İki adam.iki savaş.başlıyor.
Kasa
Hüküm
Ceylan vs Cateline
Hoşgeldin
Oyun Kurucu
Vegas'ta olan Vegas'ta kalır.
Açığa çıktık.
Gül
Beklenen.
Al bir de buradan yak.
Ava giden avlanmayı göze alsın.
Eski Dost Düşman Olmaz
Kasa-tura
Yüz 100
Güven kaybı
Biz bitti demeden bitmez
Adsız Bölüm 103
Arap baharı
Her Şey Vatan İçin
:)
Manipülasyon
İlla gel beni öldür diyor bu kız
İran
Hazır mısın?
Alev aldı buralar
Şehidan
Kartal
Jerma Betkar
Fena kesiğim sana
Ateş hattında bir ceylan.
Çözüldükçe düğümlendik.
117
Geçiş

Deniz taşkını

8.2K 392 160
By cheesepeake


Tugaya dönüş yolunda jet hafifçe sallanıyordu.Hava  rüzgarlı ve yağışlıydı.

Küçük pencereden izlediğim kadarıyla bulutlar pek de dağılacağa benzemiyordu.

İçim ise tamamen karman çormandı.

Annem olduğunu söyleyen bir kadın,

Aynı zamanda Gül'ün kardeşim olduğunu da söylemişti.

Gül'ü doğurmak için en yakın dostlarından yardım almış,sonra da adamın ihanetine uğramış Gül'ü görememişti,

Nihayet babamdan tekrar yardım istemiş ve Gül'ün iyi olması karşılığında bir daha Gül'ü de görememişti.

Buraya kadar belli bir mantık silsilesinde ilerliyordu her şey.

Fakat bu kadının gücü babamla anlayabildiğim kadarıyla eş değer olmalıydı ki devasa bir operasyonu durduracak güce sahipti.

Ses aygıtıyla alanda bulunan tüm kişileri etkisiz hale getirmişler sonra da bizim yerimize diğerlerinin icabına bakmışlardı.

Bu duyulmamış görülmemişti.

Hatırladığım gökyüzünün helikopterler ve bir çeşit jetlerle dolu olduğuydu.

Gerçekten bizi bulmak istese bulamaz mydı?

Babama kafa tutamaz mıydı?

Bu düşünceler beynimden geçerken yanımda duran Oğuz'a baktım.

Onıun da gözü dalmış pencereden dışarıyı seyrediyordu.


''Sence şimdi evlenmemiz doğru mu?

Bu karışıklığın içinde?'' dedim 


Yanağında bir kas keyifsizce gerildi.

''Her yerde düğüm var Ceylan.

Birinden çözmeye başlamamız gerekiyor.''


Haklıydı,en azından bir şeylerin yerine oturması gerekiyordu.

''Bir iki güne kalmaz tüm ayarlamalar hallolmuş olur.

Sen bunları düşünme annem ve Deniz yeterince yol katettiler''dedi ve pencereyi izlemeye devam etti

Gül ne haldeydi onu düşündüm.

Annesi olarak biliyordu o kadını ve babası sandığı kişi babası değildi.

Ona hayatı zehir eden adam babası çıkmıştı 

Ve bir de kardeşi.

Babam.

Vegas olayından sonra yüzünü bile görmek istemediğim adamın şimdi iki kızı vardı.

Birini korumuş diğerini ezmişti.

Herkesin tüm doğru bildikleri yanlış çıkmıştı.

Herkes bir anda bir dönme dolabın içinde uyanmıştı.


Alçalırken düşünebildiğim tek şey yarın ne olacağıydı,uzun vadeli planlar kuramaz hale gelmiştim.

Piste indiğimizde yavaş adımlarla çıktım.

Önden Gül ve Barış Tugay'a doğru yürüyorlardı.

Biz de arkalarından konuşmadan ilerledik.

Tüm helikopterler ve jetler birer birer Tugaydan ayrılıyorlar ve komandolar eski kendi birliklerine gönderiliyorlardı.

Bize doğru koşmakta olan Selim'i gördüm.


''Komutanım,

İyi misiniz?''dedi telaşlı bakışlarla.

Başımla iyi olduğuma dair bir işaret verdim.

''Orada olanlar..''diye lafa başlamıştı ki Oğuzun bakışıyla lafı yarıda kaldı.

Selimden önce görmemiz gereken başka biri vardı.

Orhan Komutan.


Odasına girdiğimizde Gül ve Barış da oradaydı.


Orhan komutan masasında oturmuş bizim gelişimizle birlikte derin bir iç çekip bize koltukları gösterdi.

Yerlerimize huzursuzca oturduktan sonra konuşmaya başladı.


''Burada dönen dolaplardan çok sıkıldım.

Ananızmış dananızmış beni artık ilgilendirmiyor.'' dedi bir benim bir Gül'ün yüzüne bakarak.

''Askerlerimi sahaya çıkardığımda onların bir şeyler yapmasını beklerim

Bir anda hava güvenliğimizi çökerterek hava sahamızı işgal eden yabancıların değil''

İki elini masaya koydu ve ciddiyetle ikimize baktı

''Gül ve Ceylan

Sizinle bu konuyu sadece bir kere konuşacağım ve tekrarı olmayacak''dedi sert bakışları ikimizin üzerinde geziyordu.

''Bir daha sizinle ve aile zımbırtınızla ilgili bir sorun yaşamak istemiyorum.

Bu Tugay bana emanet!

Ne sen!

Ne de sen!

Buna zarar getirecek bir şey yapamazsınız!''


Barış ve Oğuz aynı anda ağızlarını itiraz etmek için açmışlardı ki

''KESİN SESİNİZİ''diye bağırdı.


Sonra yeniden bize döndü

''Burayı lunaparka çevirdiniz.

Ananıza da babanıza da söyleyeceksiniz bir daha bizim işlerimize burunlarını sokmayacaklar.

Biz burada bir temizlik yapmaya çalışıyoruz

Kayıp ananızı bulmaya çalışmıyoruz.

Ha eğer ki geçmişinizden sıyrılamayacaksınız.

O zaman ikiniz de defolup gideceksiniz Tugayımdan!''dedi son söz olarak.


Ben donup kalmıştım ama haklıydı sonuna kadar.

Hiç bir yerde görülmemiş şeyleri böyle bir kurumun çatısı altında yaşıyorduk ve yaşatıyorduk.

Sonra odasından çıkarak gitti.

Şimdi dört kişi kalmıştık.

Oğuz ayağa kalkıp koltuğumun arkasında durdu.

Barış da hareketlendi ve Oğuz'a bir kaş işareti yaptı.

İkisi de odadan ayrılarak beni Gül ile yalnız bıraktı.

Şimdi baş başa kalmıştık.

Gül gözlerini bana dikmiş ben de ona dikmiştim.

Tuhaf bir şekilde benziyorduk ve ben daha önce bunu fark etmemiştim.

Ama Gül daha çok anneme benziyordu.

Yani o kadına.Ya da benim fotoğrafından sevdiğim kadına.


Konuşmaya belki de benim başlamam daha doğru olacaktı.

Ne de olsa ablası sayılıyordum.


''Gül,istersen hiç bir şey olmamış gibi devam edebiliriz.

Zor şeyler yaşadık son bir kaç saattir.

Yani ne diyeceğimi bilmiyorum.''dedim ellerimi bacaklarım üzerinde açmış ne yapacağımı bilmez halde oturuyordum.

Gözleri yumuşadı ve bana zorla olsa da içten bir gülümseyiş yolladı.

''Boşver Ceylan,

Şimdi bunu konuşmayalım.

Burada kalmak istiyorum.

Artık bir yere ait olmak istiyorum,kendi istediğim bir yere.

Yeni bulmuşken kaybetmek de istemiyorum.

Onlar hakkında ne yapabiliriz bir fikrin var mı?''dedi

Annemle babamı kastediyordu.

Onlara kesin bir ultimatom yollamak zorundaydık.

Bunu belki de ikimiz yaparsak başarılı olur niyetimizi anlarlardı.


''İkimizin karşılarına çıkıp konuşmamız daha doğru olur.

Niyetimizi de kesinliğimizi de anlarlar ''dedim.


Kafasını iki yana salladı.

''Bir daha onları görmek istemiyorum.

Hele o kadını ve babanı da görmek istemiyorum.

Ya da her neyse işte.

İkisi de hayatımın katili.''dedi

Ben artık bunları düşünmekten vazgeçmiştim.

Ne olduysa olmuştu ve ben bu hayatta yalnızdım yeni bir hayat kurmam gerekiyordu

Ben de öyle yaptım.

Taa ki İran harekatında kulağımda o sesleri duyana kadar.


''Haklısın,

Bizimkilerle konuşayım haber yollasınlar ve bir daha da bu şekilde karşımıza çıkmasınlar.'' dedim oturuşumu düzeltip dikleşirken.

Derin bir nefes verdim.

Gül de rahatlamış bir bakışla bana baktı.

Ellerimi ellerine uzattım.

''Bunu öğrensem de kardeşimdin,öğrenmesem de.

Şimdi gelinliğimi seçmemde yardımcı olacaksın''diyerek gülümsedim.

-----------------------------------

Oğuz

Odadan çıktıktan sonra Barışla birbirimize baktık.Barışın yapacağı şey belliydi.

Bir sigara yaktı.

Yanına oturdum.

''Ne hayatmış be'' dedi sigarasından nefes verirken.

Bu lafa diyecek bir şeyim yoktu.

Tugayda toparlanan askerlere baktım.

Süratle buradan ayrılmaya çalışıyorlardı.


''Onlar bir şekilde halledecek.Bize de destek olmak düşecek''dedim.

Yarım bir gülüş yolladı.

''O adamın suratını dağıtmak istiyordum şimdi ise Gül'ün babası çıktı''dedi.


Gülerek cevap verdim.

''Benim bu zamana kadar neden suratını dağıtıp eline vermediğimi anlamışsındır.''dedim.

Kafasını yavaşça salladı.

Yavaşça oturduğum yerden kalktım.

''Bu işi fazla uzatmaya niyetim yok,

Bir an önce Ceylanla evleneceğiz.

Her geçen gün işler daha da sarpa sarıyor.''dedim ve lojmanlara doğru yürüdüm.

Arkamdan sigarasını attığını ve ayağa kalktığını duydum.

Lojmanlara doğru yürürken kafamda bu işlerle ilgili fikirler vardı.

Ceylana küçük  bir sürprizim vardı uzun zamandır ayarlamaya çalışıyordum 

Diğer işlere annem ve Deniz bakıyordu ve onlarında ne durumda olduğuna bakıp kalan işlerin sonradan tamamlanmasını söyleyecektim

Kapıya geldiğimde annem kapıyı açtı ve boynuma sarıldı.

Kokumu içine çekti.

''Her operasyona gittiğinde yüreğim ağzımda dönüşünü bekliyorum''dedi gözleri yaşlı.

Bu zamana kadar çıktığım operasyonların çok az bir kısmını bilmesine rağmen hala alışamamıştı.

Ellerini öptüm ve salona doğru ilerledim.


''Ee hani Deniz hanım?''dedim.


Annem tavana bakarak cevap verdi.


''Senin eve gitti,bir şey mi almasını istemişsin,öyle bir şeyler geveledi.''dedi.

Ben Denizden bir şey almasını istememiştim.

Evde bana ait çok az şey vardı ve şuan evde kalanlar ölülerdi.

Kapıyı hışımla açıp üst kata beş saniye içinde çıktım.

Ve kapıyı yumruklamaya başladım.

Orospu çocuğu kapıyı açacaktı.

Cüneytin kardeşime dokunduğu fikri beynimi sikiyordu.

Kapı vuruşumla sarsılmaya başlamıştı.

Kapı açıldığında karşımda Cüneyt'in adamlarından Kartal vardı.


''Nerde lan kardeşim!''diye kükredim.

Başıyla içeriyi işaret etti.

Boğazını tuttuğum gibi duvara yapıştırdım.

''Eğer kardeşimin kılına zarar gelmişse seni sikerim !''dedim

Elleriyle boğazında duran elimi çekti.

Korkusuzca yüzüme bakarak 


''Kardeşin kılına zarar gelsin istiyor komutan.''


Dediklerini anlamamıştım bir şeyler söyeleyecektim ki.

Salondan koşup gelen Deniz benimle çocuğun arasına girdi.


''Abi, abi yapma.''dedi titrek sesiyle.

Denizi sağ salim görünce içim rahatlamıştı ama


''Kızım senin burada ne işin var?''dedim bağırarak.


''Abi,

Kötü bir niyetim yoktu sadece merak ettim onları''dedi.


Onların nesini merak etmişti.

Çocuk muydu bunlar.


''Deniz sen neler ?''dememe kalmadan


''Abi ölüleri merak ettim sadece''dedi bir yandan bileklerimden tutup çocuğa zarar vermemin önüne geçmeye çalışıyordu.


''Deniz eve!'' dedim açık kapıdan koşarak çıkmadan önce çocuğa dönüp baktı sonra bana baktı ve çıktı.


Şimdi çocukla ikimiz kalmıştık.

Ellerini göğsünde kavuşturdu ve yüzüme baktı dimdik.

Lan sen kime artistlik yapıyorsun it.


Yaklaştım

İşaret parmağımı göğsüne doğrulttum


''Bir daha seni kardeşimin yanında görmeyeceğim''dedim gözlerimi gözlerine dikerek.

Güldü.

''Görürsen ne olur komutan?

Ben Selime benzemem!''dedi


''O zaman benzetiriz koçum''dedim ve yüzüne sağlam bir yumruk çaktım.

Ve boğuşmaya başladık.

Bir anda beni altına aldı ve bir yumruk da o salladı.

Onu kenara atıp ben de onun üstüne çullandım.


Biz birbirimizi öldüresiye döverken koridorda bizi dinlemekte olan Deniz koştu


''ABİİİ''diyerek sırtımdan çekmeye çalıştı.

Ben o sırada geriye sendelediğim için Deniz benimle duvar arasına sıkıştı.

Sonra ben çocuğa hamle yapınca kendini kurtarıp bu sefer onun kollarından tutmaya çalıştı.

Çocuk onu kenara savurup

''Çekil!'' diye bağırdı.

Denizin çekilmeye niyeti yoktu.

Çocuğa salladığım yumruk çocuğun kaşını patlattı,sağ gözünü kaplayan kandan bana isabet ettiremediği yumruk ise Denizin dudağına geldi.

Deniz sendeledi fakat çocuğa doğru devrilecekken çocuk belinden tuttu.

Birden durduk ikimiz de .

Çocuk Denizi doğrultup dudağına baktı.

Dişi dudağını kesmişti.

Kanıyordu.

Deniz elini dudağına götürdü.

Ben bakmak için yanına yaklaştım.


Elimi uzatacakken çocuktan da kendisini sıyırdı.


''İkiniz de dokunmayın bana !''diye bağırdı.

''Benim için kavga ediyordunuz değil mi?

Ama beni korumak için değil.

Erkekliğinizi korumak için.''duyduklarım karşısında duralamıştım.


Yanımızdan geçmek için niyetlenirken çocuk kolunu tutmaya kalktı ben öne doğru hareketlendim ama Deniz eliyle kolunu savuşturdu ve kanayan dudağını tutarak aşağıya indi.

Çocukla tekrar karşı karşıya kaldık.

Açık olan kapıdan Denizin çarptığı kapının sesi geldi.

Bir şey demeden son bir bakış atıp ben de aşağıya indim.

Sinirle indiğim merdivenler bittiğinde kapıda Ceylan'ı gördüm.

Ellerini açarak bana yaklaştı

''Yüzüne ne oldu senin''diyerek bana doğru hareketlendi.

Dudağımın kenarıyla elmacık kemiklerime dokundu.

Hafifçe dişlerimi sıktım.

''Kartal değil mi?''dedi.

Şaşkınca ona baktım.


''Deniz bir şeyler anlatmıştı ama onun hayranlığının bu kadar ileri gidebileceğini bilemezdim''dedi.

Annem o sırada hışımla kapıyı açtı


''Oğlum?'' dedi feryatla.


''Anne önemli bir şey değil,

Hadi geçin içeri ''dedim ve önden ikisini yolladıktan sonra ben de eve geçtim.

Kapıyı kapattığımda Deniz'in odasına geçmiş olduğunu fark ettim.

Ceylan'a başıma Deniz'in odasını işaret ettim.

Kafasını salladı ve Deniz'İn odasına doğru ilerledi.

-------------------------------------------------

Deniz.


''Selamımı da söyle'' demişti.

Salak çocuk.

Gerçi çocuk mocuk değildi bildiğin adamdı 

Güçlü kuvvetli birisiydi.

Ve yaralıydı.

O gün kolundaki sargıdan kan geliyordu.

Şimdi nasıl olmuştu acaba?

Yani aslında ciddi bir yaraya benzemiyordu ama derin olduğu kesindi.


''Deniz?

Alt tarafı bir çay koyacaksın da biz de içeceğiz!''

Dalmıştım 

Bunu bu aralar günde on on beş defa yapıyordum.

Çaydanlık kaynamaya devam ediyordu hatta demleyebilirdim artık.

Acaba onlar bir şeyler yemişler miydi?

Çay mı götürseydim?

Çok mu çocukça olurdu

Hem ne yani bir özür gibi.

Gerçi özür dileyecek yanım yoktu ama en azından barış çubuğu üfleyebilirdik.


Çayın demlenmesini beklerken bir yandan da keklerle börekleri  hazırlıyordum.

Salonla mutfak arası mekik dokurken bizim kapının önünde bir ayak sesi duydum.

Tamam ben sürekli kapıyı dinliyor yukarıya çıkan inen var mı diye bakıyordum.

Ama sanki bizim kapının dışında biri varmış hissine kapıldım.

Ama o kadar yoğun bir histi ki 

Bir anda tutup kapıyı açtım.


Kimsecikler yoktu.

İyice kafayı bozdurdu bu çocuk bana diyerek kapatıyordum ki,kapının girişindeki mermerin üzerinde bir şey dikkatimi çekti.

Kolyemdi.

Benim kolyem.

Boğazıma sarıldığı gün abimin evinde düşürmüştüm sanırım.

Ama hiç fark etmemiştim.

Elime aldım kolyeyi.

O sırada Ceylan bizden çıkalı ve üst katta Cüneyte bağıralı yaklaşık yirmi dakika olmuştu.

Kapıyı kapatmadan gitmiş olacak ki

Yukarıdan sesler geliyordu

Cüneyt abi birine bağırıyordu.

Daha iyi duyabilmek için bir iki basamak çıktım 


''Bula bula Oğuzun kardeşini mi buldun?''diyordu Cüneyt abi.

''Ne kadar sorunlar yaşadığımı kendin benden daha iyi biliyorsun Kartal''dedi ve içim hop etti.

Karşıdan gelen ses son derece sakindi.

''Öyle bir şey yok,

Geçen gün kız buraya temizlik için girmiş kötü bir karşılaşma yaşadık

Hepsi bu.'' dediğini duydum


Fakat Cüneyt abi konuşmaya devam etti


''O kadar küçük bir şey olsa Ceylan buraya gelmezdi Kartal''dedi hışımla

Bu sefer sesleri birbirlerine yakınlaşmıştı sanırım Kartal da ayağa kalkmıştı.

''O yarım akıllı kendince başka şeyler düşünmüş olabilir

Ben ölüyüm,ölüler sevemez,

Ölüler yaşayamaz'' dedi.


O an gözlerim istemsizce doldu ve elimdeki kolyeyi fırlattım ve eve koştum.

Arkamdan gelen birisi vardı fakat ben eve girdiğimde o daha merdivenlerden inememişti.

Kapıya yaslandım ve gözlerimden damlalar hızlıca aktı.

Ben yarım akıllıydım.

Evet çünkü bu minicik dünyamda mutluydum değil mi?

Sürekli eğlenceli bir Deniz.

Ne kadar güzel.

Hiç derdi sıkıntısı olmayan bir ev kızı.

Pembe hayallerde yaşayan biri.

Ceylan gibi ya da Gül gibi olamayacak biri.

Hiç bir zaman olamayacak biri.

Neden olamayacak mışım?

Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim.

Artık benim için güçlü bir kız olma zamanı gelmişti.

Abimin ve annemin benim için yarattıkları korunaklı pembe dünyadan çıkmalıydım.


Kesinlikle çıkmalıydım.

Bu pislik Kartal'a yarım akıllının ne demek olduğunu göstermeliydim.

Bana dediklerini düşündükçe içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu ama bugün değildi.

Ağlamamam gerekiyordu.

Hemen odama gidip üzerimi değiştirdim ve yüzümü yıkadım.

Anneme çayını koyup eline verdim.

''Nereye gidiyorsun Deniz?''dedi annem üzerimdeki kıyafetlere bakarak.

''Selim'le konuşmam gereken bir şey var''dedim

Evet Selimle konuşmam gereken acil bir şey vardı.


Dışarıdaki soğuk gözlerimi yakmıştı ama hızlı hızlı yürüyüp evden tugaya ulaştım.

Tugay'da büyük bir hareketlilik olduğu için göze çarpmam imkansızdı.

Selim'in nerelerde takıldığını eski takip günlerimden bildiğim için onu bulmam zor olmadı.

Beni görünce çok şaşırdı.


''Deniz?''dedi şaşkınlıkla.

Hızlıca cümlelerimi sıraladım

''Abim buraya geldiğimi bilmiyor,seninle konuşmam lazım''dedim ve o da beni kolumdan tuttuğu gibi kantinin arkasına götürdü.

''Ben senin için her şeyin bittiğini sanıyordum''dedi tuhaf bir bakışla yüzüme bakarken.

Nefesimi verdim.

''Selim, benim senin yardımına ihityacım var''dedim.

Bu sefer rengi daha da değişti.

''Ben değişmek istiyorum,büyümek istiyorum''dedim

Şaşkınca hala yüzüme bakıyordu.

''Deniz,ne dediğini anlamıyorum bugün biraz tuhaf gözüküyorsun ''dedi.

Tuhaf gözükmem normaldi çünkü çok tuhaf şeyler hissediyordum.

''Bak sana şöyle anlatayım,

Hani ben pembe diyarların prensesiyim ya,ben artık prenses olmak istemiyorum Selim''dedim.


Durdu ve bir süre düşündü

''Kraliçe mi olmak istiyorsun?''dedi.

Ben de kahkaha patlattım.

Bu çocuk çok tatlıydı.


''Hayır Selim.

Ceylan gibi Gül gibi olmak istiyorum''dedim.


Bu sefer önce ciddi sonra da gevşeyen yüzle bana baktı.


''Sen yapamazsın ki''dedi sırıtan bir yüzle.

Bu sefer yüzüm gerildi

''Neden ben yapamıyor muşum Selim? Benim neyim eksik?''

Selim bir adım daha bana yaklaştı.

''Buralar sana göre değil Deniz,

Sen abinden duyduğun gibi mi sanıyorsun?

Hem daha silah tutmayı bile bilmiyorsun ki?''deyiverdi.


''Sen öyle san !

Abim bana çoğu şeyi öğretti.

Evde yalnız kaldığımızda annemi ve kendimi korumam için her geldiğinde atış yaptırdı.

Eğitti tabii ben ciddiye almıyordum ama saçımdan tuta tuta bir çok şeyi gösterdi''


Selim yine derim bir nefes bıraktı,sıkılmaya başladığını hissediyordum.


''Sen mi bana yardım edersin yoksa ben kendim mi bir şeyler öğreneyim?''dedim muzipçe gülümseyerek.


''Abin beni doğrar ,farkında mısın?''dedi

Evet farkındaydım.


''Bak sadece istediğim birazcık çalışmak tamam mı

Hem belki yorulursam vazgeçerim ki?

Bir iki gün oyalansam yeter.''

Onu böyle kandırabileceğimi umuyordum.


''Deniz burası babamın tugayı değil öyle şeyler yapamam anlamıyor musun?

Sen burada dikkat çekersin''dedi

O zaman aklıma çıkacakları büyük operasyon geldi.


''Hem kaç gün operasyonda olacaksınız 

Tugayda kimse de kalmıyor.

Ben de geceleri gelir birazcık kendimi denerim

Baktım olmuyor pes eder evimde pembe yastıklarıma sarılırım''dedim.


İşte her şey biraz da böyle başladı.

O gece kalabalıktan faydalandık ve Selim bana çalışabileceğim bir parkur gösterdi.

Silahların yerlerini nereden başlayacağımı,parkurun nasıl aktive edileceğini gösterdi.

Parkur tugaya kapalı ve ışıksız bir alanda kalıyordu,kimse beni çalışırken fark etmezdi.

Hem de tugayın içinde güvende olurdum.


Eve döndüğümde çok geç olmamıştı.

Kalbim hala sızlıyordu girmeden önce üst kata doğru bakışlarımı çevirdim ama sessizlik hakimdi.

Eve geldiğimde annem bir kaç bir şey sormuş ben de geçiştirmiştim.

Selimle ayrıldığımız için böyle olduğumu düşünüyordu fakat benim derdim başkaydı.


Odama girdiğimde gördüklerim bana aslında ne olduğumu hatırlatıyordu.

Bütün o kıyafetler,pembe,kırmızı,mor..Bütün o renkler gözlerimi almaya beni ucuz ve basit hissettirmeye başlamıştı.

Bu oda tam bir prenses odasıydı.

Ve ben artık prenses olmak istemiyordum.

Nasıl bir sinir krizi geçirdiğimi ben de bilmiyorum ama bütün kıyafetlerimi parçaladığımı duvardaki erkek posterlerinin hepsini yırttığımı nevresimlerimi söküp yere attığımı tüm pembe şeyleri etrafa çarptığımı hatırlıyorum.

 Sonra da son kez hüngür hüngür ağladığımı..

Annemin gelip beni  bağrına bastığını..

Hiç konuşmadan birlikte ağladığımızı hatırlıyorum...

Ertesi sabah daha gün ışımadan kalktım ve her sabah yaptığım gibi koşuya gittiğimi düşündü annem.

Eskiden bu koşuları kalçalarım sıkılaşsın diye yapardı,erkeklerin beni beğenmesi gibi saçma şeyler düşünürdüm.

Şimdi ise bir amacım vardı.

Büyümek..

Kendimi yıpratmak..

Ya da ne olduğunu bilmiyordum ama Gül gibi Ceylan gibi olmak istiyordum sadece.

Kendimi ve olduğum kişiyi beğenmiyordum.

Kartal'ın söyledikleri içimi yakmıştı.

Ben bir yarım akıllı değildim.

Değildim işte!


Parkura vardığımda Tugayda kimsecikler kalmamıştı.

İçeriye girdim ve atış poligonuna geçtim önce.

Abim bu konuda beni iyi eğitmişti ama çoğu şeyi tekrar aklıma getirmeye çalıştım.

Hatırla Deniz.

Hatırla.

Silahlara baktım.

Bir çok çeşit silah vardı.

Hangisi hangisiydi Abim çarpım tablosu ezberletir gibi ezberletmişti.

O yüzden zorluk çekmiyordum ama şimdi o yanımda yoktu.

Hiç kimse yanımda yoktu 


İlk şarjörü bitirdiğimde isabet ettirdiğim kurşun sayısı oldukça iyiydi

''OLLEY''diye bağırdım ve minik bir dans ettim çünkü bunu hak etmiştim.

Diğer silahlarla da şarjördeki mermiler bitene kadar atış yaptım.


Sonra aklıma bir fikir geldi.

Neden biraz daha zorlamıyordum ki kendimi?

Şu Selimin bahsettiği orman parkurunda kendimi denemeye karar verdim.

Bir yandan kurşunlar da vardı hem.

Bir sürü aksiyonlu bir parkurdu.


Hemen gidip o parkura geçtim.


Aslında oldukça heyecanlıydım çünkü gerçek gibi olacaktı.

Elime bir tabanca aldım, böylece ben de hedefleri vurabilirdim.

Bu güven nereden geliyordu bilmiyordum ama parkura girdikten sonra tamamen gitti.


Önümden bir robotun ateş ettiğini görmemle çığlık atmam bir oldu 

Elimi havaya kaldırıp o robotun atış yönünden kaçmaya çalışırken engebeli yerde düştüm ve robotun kurşunu beni kıl payı geçti.

Yavaşça ayağa kalktım ve o robotu vurdum.

Fakat vurmamla arkamdan başka bir robot çıktı.

Parkurdaki bir ağacın arkasına saklandım ama ayağım burkulmuştu.

Topuklu spor ayakkabılardan başka bir giyeceğim yoktu ki!

Saçlarım ağzıma girip duruyordu ve kan ter içinde kalmıştım.

Dudak parlatıcıma yapışan artık sadece saçlarım değildi.Toz toprak içinde kalmıştım.

Şimdi beni hedef alan robotu ya vuracaktım ya da kaçacaktım


Ben kaçmayı seçtim.

Tam robotun hizasından çıkmıştım ki bir

''KLİK''sesi duydum ayağımın altında.

Öylece kalakaldım.

Bunun ne olduğunu çocuk bile bilirdi.

Daha da kötüsü bana dönmekte olan bir robot vardı ve alnıma bir kurşun isabet etmek üzereydi.


Nefesimi tutup yaklaşan sonumu düşünüyordum ki.

Robotun kafası  uçtu.

Bildiğin uçtu.


''Yarım akıllı!''


Tek duyabildiğim buydu.Kartal'dı








Continue Reading

You'll Also Like

89.1K 4.1K 24
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...
26.7K 2.1K 19
Acar, gözü pek demekti. Daha öğrenciyken bu lakabı uygun gören komutanı bu zamanlara geleceğini bilerek ona böyle seslenmişti. Bade Demir. Askeriyen...
261K 13.7K 46
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
1.8M 48.6K 26
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...