cipa | larry ✓

By winterflowerkth

188K 17.2K 30.8K

"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali k... More

red lips
i'm a man
anything could happen
battlefield
too close
counting stars
breakaway
so cold
never been hurt
blood on my name
eyes on fire
bloodstream
let her go
give me love
madhouse
don't let me go
glory and gore
king and the lionheart
make everything louder
lego house
explosions
burning desire
buzzcut season
everybody wants the rule
another love
yellow flicker beat
stop crying your heart out
recovery
love death birth
centuries
your love
beating heart
harry
without a world
west coast
haunted
seven nation army
tennis court
wait for a minute
love me like you do
wrong
holy ground
story of my life
i put a spell on you
you and i
bad things
here comes the rain again
something's gotta give
misty mountain
ordinary world
kiss me slowly
final
özel bölüm

the monster

2.7K 283 156
By winterflowerkth

Sırtım soğuk taş duvara yapışmış, onun öfkeden deliye dönmüş suratını izliyordum. Kendi korku dolu ifademi görmediğim için şanslıydım. Bağırıyordu. Yumruğunu bana vurmamak için duvara geçirdi. Tam başımın yanında, kulağımın arkasındaki duvarın onun vuruşuyla çıkardığı ses beni daha çok korkuttu. Yeniden ve yeniden aynı yere ritmik bir şekilde vururken onu durdurmak istedim. Sanki canı yanıyormuş gibi onu iyileştirmek istedim.

"Harry lütfen dur..." diye mırıldandım.

Kendi hayrıkışlarının arasında beni duyduğundan bile emin değilim.

"Beni sevdiğini sandım!"

Onu nasıl inandırabilirdim? Nasıl geri kazanabilirdim?

"Lütfen Harry... Seni sevdiğimi biliyorsun."

Duvarı yumruklayan eli boğazıma sarıldı ve başımı kendine doğru yaklaştırdı.

"Bilmiyorum Louis!"

Bir an hiç düşünmeden zorlukla ona daha fazla yaklaştım ve dudaklarımı onunkilere bastırdım. Temasımla afallamış ve elini indirmişti. Onun karşılık vermeyen dudaklarını öperken kollarımı belinden dolayıp sırtına sardım.

"Seni seviyorum Harry..." dedim iki saniye için geri çekildiğimde.

İrileşmiş yeşilleri şaşkındı. Yeniden öpmeye başladığımda karşılık verdi. Dili dudaklarımın arasında gezinirken elleri vücudumu sert hareketlerle kendine bastırdı.

Elleri bacaklarımdan tutup beni havaya kaldırdığında öpücüklerine bir an olsun ara vermemiş, ortadaki piyanoya yürümüştü. Kapağı tek hareketle indirip tuşları kapattıktan sonra kendimi beyaz bir kuğuya benzeyen piyanonun üstünde buldum. Sertti. Sanki hala öfkeliydi ancak kendini dizginleyemediği için beni öpüyordu. Özlemle, nefretle... Kesinlikle şefkatle değil. Aşka da benzemiyordu. Sadece iyileşmek için kullandığımız ilaç gibi.

"Beni seviyorsun?"

Gözlerime baktı. Dudaklarım onun sert öpücükleriyle sızlıyordu.

"Evet Harry."

Sırtım kaygan piyanonun soğuk ahşabına değdi başım geriye atıp onun bacaklarımın arasına girmesine izin verdim. Bileklerimden yakalayıp başımın yanına sabitledi ve beni sıkıca tuttu.

"Ben yapmazdım Louis..."

Yaşların gözlerinde biriktiğini görebiliyordum. Sesi içime işlemiş, bir asit gibi yakmıştı. Onun hüznünün sebebi bendim.

"Ben sana söylenen bir yalanı sürdürmezdim. Çünkü ben! Ben Louis... Seni gerçekten seviyorum. Sevgi seninki değil!"

Gözünden akan damlalar yanağıma düşerken boğazından acı bir hıçkırık kopardı.

"Bazen..."

Kelimeleri toparladım. Ona iyi hissettirmek için her şeyi yapabilirdim.

"Sevdiklerinin iyiliği için onlara yalan söylemek zorunda kalırsın Harry."

Kaşları çatıldı. Bileklerimi bırakıp doğrulduğunda bende sırtımı piyanodan kaldırdım.

"Bayan Anne sana bir şey söylersem bana zarar verecekti. Beni arabada onun yanında gördüğün günü hatırlıyor musun?"

Bakışları derinleşti. Yavaş yavaş inanmaya başlıyor gibiydi.

"O gün sana söylememem için beni tehdit etti. Eğer söyleseydim ve Bay Christopher bana zarar verseydi sen çok üzülürdün..."

Gözlerini hızla kırpıştırarak ellerini saçlarına geçirdi. İfadesine anlam veremiyordum.

"Seni seviyorum Harry. Senin zarar görmeni, üzülmeni istediğimi nasıl düşünürsün?" diye ekledim.

Ayaklandı ve odanın içinde hızlı adımlarla yürümeye başladı.

"O herif bana gerçeği açıkladıktan sonra neden anlatmadın Louis?" diye bağırdı.

Saçlarını çekiştirip duruyordu.

"Buna fırsatım olmadı... Üzgünüm."

Başını sağa sola salladı ve yürümeyi kesip bana baktı.

"Bana beni sevdiğini söyle Louis. Bu doğru olmasa bile öyle olduğunu söyle. Çünkü buna ihtiyacım var."

Gözünden akan bir damla yaş yanağında süzülürken bana yaklaştı. Ellerini yanaklarıma yerleştirdi ve tam gözlerimin içine baktı. Tanrım bu o kadar derindi ki...

"Ah sevgili Louis... Benim korkak cesur Louis'im... Sana yalvarıyorum. Lütfen söyle."

Damlalara bir yenisi ve bir yenisi daha eklenirken benim de gözlerim dolmaya ve burnum sızlamaya başlamıştı.

"Seni seviyorum Harry. Sen öyle söylememi istediğin için değil, seni gerçekten sevdiğim için söylüyorum."

Gözlerini sıkıca kapatıp başını eğdi ve birkaç saniye, ağlamalarına iç çekişleri de ekledikten sonra beni kendine çekip onunkinin yanında küçük kalan bedenimi kollarıyla sımsıkı sardı.

"Seni kırdığım için özür dilerim..." diye mırıldandığımda başımın üstüne uzun bir öpücük bıraktı.

Sanırım bu affedildin anlamına geliyordu.

Bir süre sadece sarıldıktan sonra piyanonun önündeki koltuğa oturduk. Onun, fazlaca yüzük taktığı ince uzun parmakları tuşlarda hafifçe gezindi. Sonra odanın yüksek tavanında ve camları kırılmış tablolarla kaplı duvarlarında Harry'nin parçası yankılandı. Daha önce hiç duymadığım çok güzel notalara sahipti. Dinlerken bana tam olarak onu anlatan bir parça.

"Neden buraya geldin Harry?" diye sordum piyanonun havada ahenkle dans eden sesi kesildiğinde.

"Beni bulmanı istemedim. Buraya geleceğimi tahmin edebileceğini sanmıyordum."

Başını bana çevirip çarpık bir gülümsemeyle baktı.

"Tahminimden çok daha fazla zekiymişsin."

Ah evet, ama Ben kadar değil.

"Bana burada olabileceğini Ben söyledi."

Konuya çok hızlı girmiştim sanırım. Ama ona bundan sonra hiçbir konuda yalan söylemeyecektim, değil mi?

"Ondan bahsetmeyelim Louis. Lütfen. Bu beni sinirlendiriyor."

Ondan bahsetmemek benim de çok hoşuma gider, kesinlikle. Başımı geniş omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım.

Bu odada tek bir pencere bile yoktu. Tavanda asılı olan oldukça büyük avizeden yayılan kasvetli ışıkla bedenim ağır gelmeye başlamıştı.

"Harry..."

"Hmm?"

"Geri dönelim. Burayı hiç sevmiyorum."

Ayağa kalktı ve benim de kalkmam için elimi tuttu.

"Biliyorum sevgilim. Biliyorum."

Odanın kapısını açtığımızda korkuyla izleyen insanlar hızla etrafa dağıldılar. Bu komikti. Meraklı ev çalışanları...
Çıkış kapısına doğru ilerlerken içlerinden biri aceleyle yanıma gelip elime küçük plastik bir ilaç kutusu sıkıştırmıştı. Rahatça intihar edebilmem için bana bir kutu uyku hapı vermiş olabilirdi. Yada daha mantıklısı, Harry'nin sakinleştirici ilacı da olabilirdi. Bunu düzenli kullanmaya ne kadar ihtiyacı olduğunu anlamıştım.

Kapıdaki güvenlik çıktığımızı görünce heyecanla Harry'nin arabasına koştu. Buradan hemen gitmemizi istiyor gibi görünüyordu. Tıpkı diğerleri gibi...

****

Kampüs bahçesinde Harry'nin eli benimkini sahiplenircesine sıkıca tutmuş, meraklı insanların arasında yürüyorduk. Tam da bu anda netleştirmiştim, herkes tarafından istenmeyen çift olduğumuzu. İnsanların varlığımızdan huzursuz olduğunu... Ancak bu umrumda değildi. Çok enteresan ki zaten hayatımda ondan başka kimseyi istemiyordum. Çünkü o da bunu istemiyordu ve benim için onun mutsuzluğu, her şeyi kabullenmem için yeterli bir bahaneydi. Başımı kaldırıp ona baktım. Tanrı tarafından kutsanmış bir yüze sahipti sanki. Her güzel şeyin uç noktası gibiydi. O, tanıdığım en güzel ve en masum insandı. Aslında öyle değilmiş gibi duran ama ona canavar olduğunu söyleyen milyonlarcasından daha masum bir insan.

Odanın kapısını açıp içeri girdiğimizde Harry durdu. Odaya sert bakışlarıyla göz gezdirirken ürperdim. Bir hata yapmışım gibi hissetmeye başlamıştım.

"O, buraya mı geldi?"

Doğaüstü güçleri olması ihtimali beynimde canlanırken ondaki koku alma duyusunu da ekleyince kesinlikle vampir olduğuna karar vermiştim. Onun etkileyici bakışlarına kapılmamak için gözlerimi kaçırdım ve mırıldandım.

"Hastanenin önünde bayıldım ve o da beni buraya getirmiş."

"Ne kadar aptal. Sen sosisten nefret edersin." dedi başıyla çalışma masasını işaret ederken.

Ben'in getirdiği sosisli sandviçler oradaydı. Gülümsedim.

"Bu doğru." diye mırıldandım.

Kapıyı kapattı ve ağır adımlarla yaklaşıp yatağa oturdu. Fazlasıyla yorgun görünen bedenini ayakkabılarını çıkarmak için hareket ettirmişti. Siyah süet botları özensizce yerde dururken ayaklarını yatağa uzatıp başını yastığa koydu. Her şeye rağmen mutsuz gibi görünüyordu. Yanına oturdum. Onun gibi ayakkabılarımı çıkarıp bacaklarımı popomun altına sıkıştırdım. Başını beni rahatça izleyebilmek için yastıkta bana doğru çevirmişti.

"Harry..."

Yutkundum. Elimi yanağında gezdirip ipeksi tenini hissettim.

"Seni o kadar çok seviyorum ki, bazen bunun ne ara olduğunu hatırlamaya çalışıyorum."

Gözleri heyecanla büyüdü. Yattığı yerden doğrulup elini saçlarımın arasında gezdirdi.

"Oh Louis... Sana dayanamıyorum..."

Başımı tutup dudaklarını alnıma yerleştirdi. Oraya sakin uzun ve şefkat dolu bir öpücük bıraktıktan sonra ıslak gözleriyle bana baktı.

"Bana hayat verdiğin için teşekkürler. Yaşadığımı ve aşkın ne olduğunu hissettirdiğin için teşekkürler sevgili Louis."

Sanırım bundan daha güzel bir bende seni seviyorum olamazdı.

Dudakları yüzümde gezindi. Önce alnımda sonra yanaklarımda, burnumda ve en son dudaklarımda.

Öpücüklerimiz onun dokunuşlarıyla alevlenirken tek bir hareketle beni altına almıştı. Dudaklarımız ayrıldı ve bu kez dilini boynumda hissettim. Ellerini kalçalarımda... Dokunuşları sertleşti. Boynumu emen dudakları acıtmaya başlamıştı. Küçük bir inilti kaçırdığım anda hemen kendini geriye atıp yataktan uzaklaştı. Bir anda boş yatakta öylece kalmıştım.

"Ben canını acıttım... Özür dilerim Louis." dedi telaşla.

Oturur pozisyona geçip gözüme giren perçemlerimi geriye ittim.

"Hayır. Hayır. Çok iyi gidiyorduk. Sorun yok."

Şüpheyle baktı. Elimi ona doğru uzatıp güven veren bir gülümseme yolladım.

"Ben hazırım Harry."

Continue Reading

You'll Also Like

47.3K 386 1
+18 | Bir gece bilgisayarınızda bir uygulama ansızın açılsa ve size kaydınızın onaylandığını söylese, siz ne yapardınız? Üstelik uygulamadan kaydınız...
879K 70.4K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
1.1K 75 4
Succubusların iblislerin rüyalarına girmeleri ezelden beri yasaktı. Taki bir Succubus bu yasağı çiğneyene kadar.
393K 36.1K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...